Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hakem hataları canınızı mı yaktı? Kapısını çalacağınız adres belli; PMİK. Profesyonel Müsabaka İcra Kurulu.
“Profesyonel” kısmına bakarsanız “cuk” oturmuş!
Oğuz Sarvan, Yüksel Okçuoğlu ve Hamza Işın’dan oluşan PMİK üyeleri artık maaşlı.
Ne iş yapacak PMİK üyeleri?
Liglerdeki tüm hakem atamaları Sarvan ve Okçuoğlu’dan sorulacak. Tabii hesap da! Hakemin sevap ve günahları artık onlara ait.
İkiliye kısaca O.Y. biraderler diyebiliriz.
Ya Hamza Işın?
Gözlemcilerden sorumlu olan Işın, AKP milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın MHK’ye armağanı. Piyango değil yani.
Gelelim “fıs” çıkan profesyonel hakemliğe.
Ne diyor Sayın Sarvan Dünya Kupası final maçını yöneten İngiliz hakem Webb’e göndermede bulunarak?
“Gördük ki profesyonel hakemin hata yapması, profesyonel olmayanın ise hatasız maç yönetmesi sıkıntı yaratacak. Bu yüzden geçiş süreci uzayacak.”
Açıklaması; “Profesyonel yapmayı düşündüğümüz “cici” çocuklarımız eleştirilirse, okkanın altına biz gideriz.”
Adamlar robot mu? Tabii hata yapacak.
Peki, bu projeyi gündeme getirirken, bir bilene fikrini sordunuz mu acaba?
Yıllarca FIFA’da hakemlerin sorumluluğunu üstlenen Şenes Erzik’e nezaketen de olsa danıştınız mı?
Hayır!
Aslında İngiliz hakem Webb bahane.
O.Y. biraderlerin niyeti şahane.
Profesyonellikle ilgili talimatı onaylatıp önce kendilerini garantiye aldılar.

Haberin Devamı


Sonra da alt yapısı hazır olmayan projenin sakata geleceğini anlayıp, alışıldık biçimde çark ettiler.
Hem de başkanları Mahmut Özgener’in canını sıkmak pahasına.
Olsun, yarın bir daha “tornistan” derler!
Sayın Özgener, hemşehrilik hatırına bir dolu gaf ve yanlış uygulamayı görmezden gelmedi mi?
Bunu da es geçer, olur biter.
Haftada 63 maça 252 hakemin atamasını yapacak olan O.Y. ikilisinin, çok önemli bir görevi daha var.
Avrupa’daki “Big Brother” Ulemberg ve Türkiye’deki küçük kardeşleri psikolog Serdar Terekli’nin katkılarıyla hakem gelişimini planlamak!
Terekli’nin içeriden, Ulemberg’in dışarıdan getirdiği “istihbaratları” değerlendirip hakem kadrosunu şekillendirmek.
Her meslekte olduğu gibi hakem yöneticilerini de bekleyen bir tehlike var; “Duyguların, mantığın önüne geçmesi, korkuların, intikam dürtüsünü ateşlemesi ve yanlışın yanlışla örtülmeye çalışılması.”
Belki beş, belki on ay daha o koltukta oturabilirsiniz.
Ancak en mükemmel projeleri de hayata geçirseniz, bir Hilmi Ok, bir Ufuk Özerten gibi anılmayacağınız aşikar.
Çünkü adalet kavramı ile idarecilik becerisini harmanlayıp saygıyı hak etmek, sandığınız kadar kolay değil!
Bir de, kendinize mâl ettiğiniz “güven” ve dilinize doladığınız “köstebek” sözcükleri var ya?
Mümkünse biraz daha dikkatli kullanın.
Yarı yolda bıraktığınız dava arkadaşınız Osman Avcı’nın, sizi duyunca boğazına yumruk düğümleniyormuş da!

Bakan Özak o dosyayı açmalı
Spor-Toto Teşkilat Başkanı Bekir Yunus Uçar’ın önünde bir dosya var. Yaklaşık 6 aydır sümen altında bekliyor.
Konu, hentbol federasyonunda bir yönetim kurulu üyesinin kredi kartıyla yüklü miktarda İddaa oynaması.
Hem de organizasyonundan sorumlu olduğu hentbol maçlarına!
Uçar dosyayı aylar önce dönemin Federasyon Başkanı Tarık Cengiz’e gösterip, “Bu adamı yönetimden çıkarmadığınız sürece hentbol maçlarını İddaa oyununa almayacağız” demiş.
Cengiz ilk genel kurulda başkanlıktan ayrıldı. Ancak Uçar’ın işaret ettiği şahıs, yine yönetimde ve üstelik daha yetkili olarak görevinin başında!
Teşkilat Başkanı ise şimdilerde suskun. Dosyadan genel müdürün haberdar olmaması mümkün değil.
Ancak ne hikmetse kimse ortaya çıkmasını istemiyor.
Buradan Bakan Faruk Özak’a rica ediyorum.
Olay niçin gizleniyor inceletsin.
Sayın Bakan’ın ucu kimlere dokunursa dokunsun, konuya duyarsız kalacağını sanmıyorum!



Ankaragücü’ne teşekkür borçluyuz!
Kamuoyu ve medyanın, Ankaragücü’ne bir teşekkür borcu var.
Futbol Federasyonu ile ilgili bazı bilgiler, yıllardır “mahrem” diye açıklanmaz.
Sorarsınız yanıt verilmez. Resmi yazıyla istersiniz, dikkate alınmaz.
Sarı-lacivertli kulüp, genel kurulda gündeme getirdiği 15 soru ile zoru başardı.
Maaşlardan, harcamalara, kurulların aldığı ücretlerden, seyahat masraflarına değin pek çok konu “zorunlu” olarak gün ışığına çıktı.
Tabii yeni soruları da beraberinde geldi.
İşte bir kaçı;
- 8 milyon 327 bin liralık 2016 Avrupa şampiyonası adaylık bütçesi içinde yer alan 5 milyon 392 bin liralık danışmanlık ücreti hangi şirkete ödendi? Çünkü bu para yıllık personel giderinin 7’de birini oluşturuyor.
- Ar-Ge ve proje giderleri içinde gösterilen 919 bin liralık lüks otel faturası kimler için kesildi?
- Sponsor bir şirkete halı saha organizasyonu için neden 600 bin lira ödendi?
- Ek-1 tabloda yer alan ve 558 bin lira “ücret” ödenen “diğer kişiler” kimdir?
- 101 bin liralık hediyelik eşya kimlere alındı?
- Bütçede öngörülen 200 bin liralık sponsorluk gideri neden 600 bin olarak gerçekleşti? Federasyon kimlere, niçin sponsor olma gereği hissetti?
- Faaliyet raporunda Tahkim Kurulu gideri 1 milyon 63 bin lira olarak gösterilirken, Ek-5 tablosunda gider 500 bin 250 lira, PFDK gideri 474 bin olarak belirtilirken, tabloda 187 bin 500, UÇK gideri 771 bin lira iken, aynı tabloda 339 bin lira ifade edildi. Aradaki fark nereden doğdu?
- 36 milyon liralık toplam personel gideri normal mi? (Eski parayla 36 trilyon)
Devamı sütunlara sığmaz.
Ancak görünen o ki federasyon, devasa bütçesine güvenerek “lale devrini” anımsatan bir süreç yaşamış.
Oysa İddaa gelirlerindeki düşüşün gerekçe gösterildiği 26 milyon liralık açık, biraz özen, dikkat ve tasarruf ile denkleşebilirmiş!
Ankaragücü kulübü istemeden de olsa bir otokontrol mekanizması oluşmasını sağladı.
Uygulamalarından kuşku duymayan, hesap veremeyeceği işleri olmayan hiç bir yönetim bundan korkmamalı.
Ortada vicdanları rahatsız eden icraatlar varsa, kimse eleştiriden gocunmamalı, hatta bunlardan ders çıkarılmalı.
Özerklik keyfiyet olarak algılanmamalı!
Ve o makamda oturanlar bilmeli ki, yüz milyonlarca liraya hükmeden bir kurumun başında olmak, daha ciddi sorumluluklar gerektirir.