Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Faldan medet umanlar pek sever bu tekerlemeyi; “Neyse halim, çıksın falım.”
Türk futbolunun ne halde olduğunu anlamak içinse fal bakmaya gerek yok.
Ankara’da dün yapılan Futbol Federasyonu olağan mali genel kurulunu izlemiş olmanız yeterli.
Öncelikle itiraf edelim, tatil dönemi olmasına rağmen katılım fena değildi.
Belli ki, federasyon çoğunluğu sağlayabilmek için iyi çalışmıştı.
Delegeler ve kulüpler tek tek aranarak ricada bulunulmuş, Türk futbolunun ağır topları,-Beşiktaş başkanı hariç- formaliteyi yerine getirmek için başkentin yolunu tutmuştu.
Ancak genel kurullar öyle bir angarya idi ki bazıları için, bir saat sürmeyen uçak yolculukları bile ağır gelmiş, ortaya ilginç öneriler atılmıştı;
“Yahu ne işimiz var Ankara’da? Mahmut Özgener’e söyleyelim de bundan sonra toplantılar İstanbul’da yapılsın. İşler biter, akşam Papermoon’a yemeğe gider,laflarız!”
Sanki İstanbul’da yapılsa, tablo farklı olacak?
Hangi tablo mu?
Yılda bir kez toplanan genel kurul ne yeridir?
Sadece federasyonların denetlenip aklanma, bütçe ve harcamalarına onay verme makamı mıdır?
Bunlar işin prosedürü.
Genel kurul, futbolun meclisidir.
Şikayetlerin dinlendiği, çözüm önerilerinin dile getirildiği, sıkıntıların paylaşıldığı, projelerin üretildiği, eleştirilerin seslendirildiği ciddi bir organizasyondur.
Peki, gerçekten öyle mi?
Hadi canım sizde.
Kendimiz söyler kendimiz dinleriz.
Kim bilir, belki de seçimli genel kurulların atmosferini özlüyor insanlar!
Bire bir adam markajları, sabahlara dek süren ikna turları, kapalı kapılar ardındaki kulisler, tutulmayacak vaadler...
Dün bir kez daha tanık olduk ki, tanrıya şükür Türk futbolunun hiçbir sorunu yokmuş!
Ortalık güllük gülistanlıkmış.
Kulüpler halinden memnun, delegeler lüks otelde ağırlanmaktan hoşnut, Futbol Federasyonu’nun ise keyfi yerindeymiş!
Öyle ya, bir Allah’ın kulu da kürsüye gelip konuşmaz mı?
Derdini, fikrini, önerisini anlatmaz mı?
Bu bütçe niye açık verdi diye sormaz mı?
Madem herşey iyi, bari çıkıp bu pembe tablo için teşekkür etseydi, hitabet yeteneği olan birkaçı!
Yoookkk!
Bir an önce bitse de gitsek havasındaydı tüm salon.
Kulakları çınlasın, geçmiş dönemlerde Ata Aksu çok iyi yapardı bu işi.
Şimdilerde de Prof. Dr. Mehmet Helvacı.
Sanki ikisi de divan başkanlığı için yaratılmış.
Oturumun açılışıyla, kapanışı 1.5 saat!
Sihirli cümle şu cümle;
“Kabul edenler...”
Eller havaya.
Çoğu neye kaldırdığını bile bilmiyor oysa.
Hani “Akşam discoya eğlenmeye gidiyoruz” dese divan başkanı, namazındaki niyazındaki insanlar zorla günaha girecek.
O kadar yani!
Ve devam;
“Kabul etmeyenler”
“.....”
“Oy birliği ile kabul edilmiştir.”
Dünkü genel kurul profilini gördükten sonra daha iyi anladım.
Büyük kulüplerin Federasyon Başkanı ile arası iyi ise, gerisi hikaye.
Rüzgâr yapan da, alkış tutan da onlar.
Yarın öbür gün kimse şikayet etmesin, ağlamasın.
Ne demişler?
“Kendi eden kendi bulur.”
Türkiye’de de işin raconu budur!


BAL Ligi umut verici
Geçen hafta Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun futbol genel kurulundaki temsil oranının düşüklüğünden söz edip, federasyonun bu bölgelere özen göstermesi gerektiğini dile getirmiştik.
Aynı gün Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener aradı.
Tespitlerin doğru olduğunu, yeni oluşturulan BAL Ligi (Bölgesel Amatör Lig) sayesinde futbolun geniş bir yelpazeye yayılacağını söyledi.
Detay için adres de gösterdi.
Amatör işlerden sorumlu yönetim kurulu üyesi Mehmet Baykan, hazırladıkları planı anlattı.
81 ilde başlayacak BAL Ligi’nin, bölgedeki 24 kenti içine alacağını, üçüncü ligin altyapısını oluşturacak organizasyona federasyonun maddi katkı sağlayacağını, 160 takımdan oluşacak ligde futbolcuların sağlık sigortalarının yapılacağını, kulüplere 10’ar bin lira katılım parası ödeneceğini, antrenörlere maaş desteği verileceğini ifade etti.
Deplasman heyecanı sayesinde futbola olan ilginin artacağını iddia etti.
Görünen o ki, BAL Ligi küçümsenmeyecek bir proje.
Üzerinde kafa yorulmuş ve emek harcanmış.
Kısa sürede sonuç vermesini elbette bekleyemeyiz.
Ancak sahip çıkılıp, sürdürülebildiği takdirde, beklentileri karşılayacağını umut edebiliriz.

Beşiktaş neden ayrışıyor?
Ünlü bir teknik adam. Tribünleri ayağa kaldıracak yeni transferler...
Büyük hedefler ve şampiyonluk şarkıları...
Geçen sezon lig ve kupaya erken havlu atan Beşiktaş’ın, süper ligin en iddialı ve renkli takımlarından biri olacağı kesin.
Her ne kadar harcanan milyonlarca euronun karşılığı şimdilik sorulmasa da, önümüzdeki dönemde başarıya endeksli bir bilanço gerekeceği ortada.
İşin sportif ve mali yönü Yıldırım Demirören ile arkadaşlarının sorumluluğunda.
Diğer yanda Futbol Federasyonu ile yaşanan kavga var.
Demirören köprüleri atmış, Federasyon Başkanı Mahmut Özgener ise İnönü Stadı’nda kendisine edilen küfürlere takmış...
Kısa vadede kırgınlıkların giderilmesi zor görünüyor.
İşin daha ilginci, Demirören sadece federasyona değil, sanki tüm futbol camiasına tavır almış durumda.
Kulüpler Birliği toplantılarına katılmayan, Fenerbahçe kulübü başkanına iğneleyici mesajlar gönderen, yayıncı kuruluş ile yapılan görüşmelere gitmeyen, futbol genel kurulunu protesto eden Beşiktaş Başkanı, bir anlamda “biz ve diğerleri” diye cephe açmaya hazırlanıyor.
Camianın büyüklüğü, taraftarın takıma desteği ve sadakati, transferlerin şaşaası Demirören’i cesaretlendiriyor olabilir.
Ancak herkes ve her kurumla kavgalı görünmek, kişilere değil, Beşiktaş’a zarar verir.
Eninde sonunda kulübün çıkarları, dondurulan ilişkilerle çakışacak.
İçlerinde durumdan şikayetçi olan, ancak seslerini yükseltemeyen yöneticiler olduğunu biliyoruz.
Onların federasyon ile Beşiktaş kulübü arasındaki gerginliği gidermeye çalıştığını da.
Futbolda küskünlüklerin ve gerilimin hiçbir kulübe yarar sağlamadığına yakın geçmişte tanık olduk.
Bu yolu deneyenlerin “başarısız” damgası yedikten sonra yakıp yıktıklarını toparlamaları kolay olmuyor!
Beşiktaş’da işler iyi giderse, Demirören sıkıntı yaşamayabilir.
Lakin fırtınada şemsiye ters dönerse!..
O zaman S.O.S. çağrısına koşacak kimse bulamayabilir...