Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbol Federasyonu yönetim kurulunun Fenerbahçe-Beşiktaş kupa yarı final rövanş maçıyla ilgili “kaldığı yerden devam” kararı farklı yorumlara yol açtı.
Fenerbahçe cephesinin iddiası, çıkan olayların organize edildiği ve kendilerine kumpas kurulduğu yönünde idi. Ardından devletin zirvesinden de benzer açıklamalar gelince, doğrusu sarı-lacivertli takımın hükmen yenik ilan edilmesi ve kupadan elenmesi ihtimali iyice azaldı diye düşünmüştüm.
Önemli olan, yönetim kurulu kararına kadar geçecek süreçte emniyet ve savcılık tarafından yürütülen soruşturmada gelinecek nokta idi. 25 kişi gözaltına alındı. Sadece üçü tutuklandı. Diğerleri adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Doğal olarak, eylemin planlanmış bir hareket mi, yoksa bireysel saldırılardan mı ibaret olduğunun bu kadar kısa sürede saptanması ve yargıya varılması mümkün değildi.

Yanıtınız nedir?
Lakin, maç sırasında milyonlarca kişinin izlediği, kimsenin inkâr edemeyeceği çirkinlikler vardı. Durum saptaması yapmak adına soruyorum:
Maçın tatil edildiği dakikaya kadar Beşiktaşlı oyuncuların köşe atışı kullanmak için gittikleri noktaya, defalarca her türlü tehlikeli madde atıldı mı? Evet.
Hakem iki kez oyunu durdurup, uyarıda bulundu mu? Evet.
Fenerbahçe kaptanı Volkan ve diğer oyuncular tribünlere gidip maçın devamı için çaba gösterdi mi? Evet.
Temsilci raporlarına da yansıdığı gibi Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş’e maç boyunca ağır hakaretler edildi mi? Evet.
Güneş kafasına isabet eden cisimle başından yara aldı mı? Evet. Kısa bir süre sonra yere düşüp ilk müdahale yapıldı, kafasına “zımba” tabir ettiğimiz yöntemle dikiş atıldı mı? Evet.
Soyunma odası tünelinde, orada bulunmaması gereken şahıslar (!) ve özel güvenlik güçleri ile Beşiktaşlı oyuncular arasında arbede yaşandı mı? Evet.
Peki, tüm bunlar normal ve maçın devamını gerektiren şeyler mi?..
Suçlu hakem!
FİFA ve UEFA üyesi bir futbol ülkesiyiz. Talimatlarımız, kurallarımız, disiplin uygulamalarımız üç aşağı beş yukarı aynı. Soru şu; Bu olaylar uluslararası bir karşılaşmada yaşansa idi, hakem o maçı tatil edip içeri girer miydi?..
Beşiktaşlı futbolcuların hakemin izni olmadan soyunma odasına gitmesinden yola çıkarak, yaşanan rezaleti masum gösterme çabaları gerçekten şaşkınlık verici. “Organize işler” söylemlerini bir kenara bırakıp; ihaleyi, tatil kararı nedeniyle hakeme yıkmak, temsilci raporları arasındaki çelişkiyi hiçbir şey yaşanmamış gibi yorumlayarak haklı pozisyona geçmeye çalışmak da hâkeza!..

Cesaret işi!
Kuşkusuz olaylı derbinin artçıları bir süre daha devam edecek. Beşiktaş kulübünün, divan kurulu tavsiyesi ve camianın talebiyle “maça çıkmayalım” kararı da bunlardan biri. Karar alınırken herhâlde sonuçları değerlendirilmiş ve ağır yaptırımlar hukukçuları tarafından irdelenmiştir. Yoksa, yüksek tonda seslendirilen “kumpas” iddiaları ortada dururken, böyle bir hamle yapmak cesaret gerektirirdi. Beğenseniz de beğenmeseniz de saygı duymak gerekir. Tıpkı Futbol Federasyonu yönetim kurulunun “kaldığı yerden devam” kararı gibi.
Sonuç olarak endişem; çıkan olaylar ve devamında yaşananların bundan sonraki yansımasının nasıl olacağı. Örnek teşkil eder mi, etmez mi? Umarım etmez. Yoksa bu sorumluluğun altından hiç birimiz kalkamayız!

Haberin Devamı

Marjinal bir çağrı ve Trabzon!
Ahmet Ağaoğlu ve ekibi göreve talip olurken nasıl bir mali tablo ile karşılaşacaklarını az çok tahmin ediyorlardı.
İşin içine girince durumun çok daha vahim olduğunu gördüler. Alınacak kredi kalmamış, yeni sponsor hayalleri sona ermiş, alacaklılar kapıya dayanmış, futbolcu maaşlarının ödeme vakti çoktan geçmişti. Kısacası çok kritik bir dönemde elini taşın altına koydu Ağaoğlu ve arkadaşları.
Çarşamba günü kulübün resmi internet sitesinden pek alışık olmadığımız bir “seferberlik” çağrısı yapıldı.
Kendini camianın parçası hisseden ve kulübe destek olmak isteyen taraftar için “bağış” hesabı açılması yadırganabilir. Hatta bunu polemik konusu yapıp Trabzonspor değerleriyle örtüşmediğini ileri sürenler de çıkabilir. Projeyi sabote etmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışan zavallılardan söz etmiyorum bile! “Kulübü bu batağa taraftar mı düşürdü?” diyerek konunun kenarından dolaşıp, yeni krizler üretmeye çalışanlar da olacaktır elbette.
Başkan Ağaoğlu tüm riskleri göze alarak, bıçağın kemiğe dayandığı noktada gerçeklere sıra dışı bir vurgu yapmıştır aslında...
Trabzonspor’un maddi-manevi çok büyük desteğe gereksinim duyduğu bu süreçte gerçek taraftarın duyarlı davranacağını ve camianın kulübüne sahip çıkması adına da önemli bir sınav olacağını düşünüyorum.
Transfer yasağının kalkmasından sonra, o hesapta birikecek para son derece kutsaldır. Alın teri, emek ve sevgi olacaktır içinde. Bugüne kadar elde edilen gelirlerin en değerlisidir ve kuruşuna kadar doğru kullanılmak zorundadır.
Başkanın gerekli hassasiyeti göstereceğinden kuşkum yok. Gelecek kuşaklara anlatılacak yeni bir “feda” öyküsüne hazır olalım.

Haberin Devamı

2024 bu kez olmalı!
2016 Avrupa futbol şampiyonasına ev sahipliği yapma şansını kaybettiğimiz oylama çok canımızı sıkmıştı. Fransa ile Türkiye’nin yarıştığı finali tek oyla kaybetmemizde, o dönem UEFA başkanlığı yapan ve daha sonra 4 yıl futboldan men edilen Michel Platini’nin parmağı olduğu aşikardı.
Türkiye Futbol Federasyonu 2024 için adaylık dosyasını önceki gün UEFA’ya teslim etti. Bu kez tesis ve devlet garantisi adına daha güçlüyüz. Ve fazlasıyla istekliyiz. Eylül ayındaki oylamada siyasi ayak oyunlarına maruz kalmaz isek, coşkumuzu tüm Avrupa ile paylaşmak gerçekten harika olacak.