Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ne kadar konuşursan konuş, yaptığın iş kadar takdir alırsın. Adaletli isen, uygulamalarında tartışma yaratmıyorsan, hak yemiyorsan, baskıya boyun eğmiyorsan, doğru yoldasın demektir.
Ama bunları yapacak becerin, kapasiten ve birikimin yoksa sana güvenilmesini, inanılmasını bekleyemezsin.
Tıpkı Oğuz Sarvan MHK’si gibi.
On aylık icraatleri ile hakem camiasını yönetecek kapasitede olmadığı ortaya çıkan Merkez Hakem Kurulu artık uzatmaları oynuyor.
Neden mi? İşte size gerekçeleri:
Bir Merkez Hakem Kurulu düşünün...

MHK bitmiş, federasyon okeye dönüyor
Kuruluş aşamasında politik baskılara maruz kalmış, çocuk sakat doğmuş.
AKP’li bir vekil sayesinde ununu elemiş eleğini asmış ne kadar eski hakem varsa koltuk kapmış.
Sezon başlamadan birkaç kulübün talebi doğrultusunda beş hakem kamuoyuna hiçbir gerekçe gösterilmeden infaz edilmiş.
Kendi hakemini UEFA’ya şikayet edip maçını geri aldırmış.
Klasman listeleri hatır gönül hazırlanmış, kriterlere uymayan yandaş hakemler terfi ettirilmiş. Arada pek çok hakem haksızlığa uğramış.
MHK’nin “4x4” lakaplı üyesi Osman Avcı göreve geldiği günden itibaren il hakem kurullarıyla uğraşmaya başlamış.
Seçimlere müdahale etmiş, geçmişin hesaplaşmasına girmiş. Camianın huzurunu bozmuş.
Ankaralı üye Zihni Aksoy, “zihin açan manevralarla” başkentli hakemleri birbirine düşürmüş.
Bazı üyeler, tıpkı Osman Avcı gibi il hakem kurullarıyla uğraşmayı düstur edinmiş. Biri kendi memleketinde darp edilmiş. Diğeri Çanakkale’de protokol tribününü birbirine katmış. Öteki bir zamanlar maaşlı çalıştığı kulübün maçlarına gidecek hakemleri cımbızla seçmeye kalkmış, onu da eline yüzüne bulaştırmış!
Kıdem almış bir ağabeyleri “delikanlılık” raconu kesmekten asli görevlerini unutmuş.
“Güven ortamı sağlayacağız” söylemiyle yola çıkanlar işe “adam kayırarak” başlamış. Beş senede bir arpa boyu yol alamayan isimlere maç üzerine maç verilmiş, hakem atamaları tam bir skandala dönüşmüş.
Kulüplerin kara listesindeki hakem sayısı üçten sekize çıkmış. MHK’nin elinde maça gidecek üst düzey hakem kalmamış.
Ayrıcalıklı hakemlere medyaya konuşma izni verilmiş, ötekilere “sus otur” denmiş. Hakemler “bizden” ve “bizden olmayanlar” diye ikiye bölünmüş.
Bayrak direğini söken futbolcuyu es geçen hakemin “Ben böyle değerlendiriyorum var mı diyeceğiniz?” resti sineye çekilmiş, sırtı sıvazlanmış, ödüllendirilmiş.

Haberin Devamı

Fatura federasyona kesilecek
Gözlemci raporları dikkate alınmadan etap yapılmış.
Maç yöneten hakem 24 saat sonra sakatlanma riski düşünülmeden fiziksel yeterlilik testine sokulmuş.
Perşembe günü Avrupa’da görev yapan hakeme iki gün sonra ligde görev yazılmış. Pazartesi maça çıkan diğerine cuma günü bir tebligat daha yapılmış.
MHK Başkanı’nın özür dilemekten dili şişmiş.
Aylık, hatta sezonluk etap macerasında bombalar patlayınca kurul paniklemiş, içeride köstebek bulamayınca yardımcı hakemleri günah keçisi ilan etmiş.
Bilmiyorum bu kadarı yeter mi?
Sayın Mahmut Özgener, sayın yönetim kurulu üyeleri!
MHK’yi görevden almak için daha kötü şeyler bekliyorsanız, ayağınıza kurşun sıkmaktan hoşlanıyorsunuz demektir.
Açın gözünüzü, etrafınızda ne olup bitiyor bir bakın.
Beşiktaş dışında diğer büyüklerin canı henüz acımadı. Şampiyonluk yarışı, kümede kalma savaşı başlamadı.
Dikkat edin, şu yangın, dayısı olmayan, derdini anlatamayan Anadolu kulüplerinin uğradığı haksızlıktan çıkıyorsa, varın gerisini hesap edin.
Anlayın artık... Korumaya çalıştığınız Sarvan MHK’si sizi de kendisiyle birlikte felakete sürüklüyor.
Sakın “Kurullar bağımsızdır, işine karışmıyoruz” safsatasına sığınmayın.
Sayın Özgener siz o kurulun başkanı değil misiniz? Gerektiğinde karışın.
İktidar sizde. Eğer güçlü bir iradeniz varsa, kurtarın Türk futbolunu bu karmaşa ortamından.
Hâlâ görmüyor musunuz? Merkez Hakem Kurulu bitmiş, siz okeye dönüyorsunuz!


Siyaset sporu boğdu
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne veda eden Mehmet Atalay’ın son sözü, “Spora asla siyaset bulaştırmadık” olmuş.
Kusura bakmayın Sayın Atalay, bu söyleme kargalar bile güler.
2004 yılından bu yana özerk federasyon seçimlerinde siz dahil, genel müdür yardımcılarınız, daire başkanlarınız, milletvekilleri, hatta bakanların bile devreye girdiğini bilmeyen kaldı mı?
Daha geçen hafta Tekvando Federasyonu seçiminde ne işi vardı Konyalı AKP milletvekillerinin, eski AKP’li bakanların?
Bir başkan adayının seçilmesi için AKP’li bir bakanın diğer bakanı arayıp “Falanca bizim evladımızdır. Seçimi var. Sahip çıkalım” demesi midir spora siyaset bulaştırmamak?
Yoksa “Biz de partiliyiz” diye sıraya girip etek öpenlerin yüzsüzlüğü mü?
Beş yılı aşkın bir süre o makamda oturdunuz. Açın bakın, döneminizde seçim kazanan federasyonların yönetim listelerine?
Buram buram siyaset mi kokuyor, yoksa bilgi ve tecrübe mi?

Derbiye çıkmam abi!
Futbol Federasyonu yıllardır devam eden bir uygulamayı bitirdi.
Dört büyüklerin kendi aralarında oynadıkları maçları yöneten hakemlere verilen derbi tazminatı kaldırdı.
Doğru mu yaptı, yanlış mı, tartışılır.
Kararın, hakemler arasındaki derbi çekişmesini sonlandırmak için alındığı duyumları var. Öyleyse, federasyon hata yapmış demektir.
Milyonlarca insanın izlediği, her düdüğün onlarca kez sorgulandığı, hakem için “olmak ya da olmamak” riski taşıyan önemli maçların elbette bir ayrıcalığı, bir bedeli olmalı.
Türkiye’de derbi yönetecek kapasitede FIFA’lar dahil yedi hakem yok. Onların da yarısı “istenmeyen adam” listesinde.
Geriye kaldı üç ya da dört kişi. Bunlar mı kavga edecek maç alabilmek için?
Ya da bırakın etsinler. Derbiyi hak etmek için daha iyi olmaya çalışsınlar.
Talep dört büyük kulüpten geldiyse durum daha vahim.
Naklen yayından en çok payı alan, derbilerde tribün geliri tavan yapan kulüpler üç maçta 18 bin YTL tasarruf yapmak için böyle bir talepte bulundu ise, bunun adı kocaman bir ayıp olur.
Adı üzerinde derbi.
Zor, çekişmeli, tansiyonu yüksek, ezeli rekabetin damgasını vurduğu bir mücadele.
Milyon dolarlık futbolcuların yanında sen hakemine üç kuruşluk motivasyonu çok görüyorsan o da der ki;
“Enayi miyim? Derbiye çıkmam abi!..”