Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nikahı FIFA bozacak


Futbol ve siyaseti kalın çizgilerle birbirinden ayıracak yasa tasarısının bazı çevrelere rahatsızlık verdiğini biliyoruz.
Federasyon başkanlarının başbakanlar tarafından atandığı, küme düşen kulüplere tazminat ödendiği, futbolun seçim yatırımı olarak kullanıldığı dönemleri de dün gibi anımsıyoruz.
Bugünlerde gelinen nokta, Türk futbolu için tarihi bir sürecin başlangıcı.
Neden mi?
Çünkü devlet bakanları artık federasyonları olağanüstü toplantıya çağıramayacak.
Federasyon yönetimleri hakkında Teftiş Kurulu’na suç duyurusunda bulunamayacak. Denetleme kurullarını göreve davet edemeyecek. Genel kurullarda kürsüye çıkıp kulüplere ve delegelere aba altından sopa gösteremeyecek.
Velhasıl siyaset, Özerk Futbol Yasası’nın yaklaşık 20 yıldır kendine verdiği yetkilerle vedalaşmak zorunda kalacak.
Milyar dolarlık bir sektörden elini çekecek olması, siyasetçiyi dünya görüşü ne olursa olsun oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi mutsuz edecek.
FIFA’nın da onay verdiği yeni yasa tasarısının hafta içinde TBMM Milli Eğitim ve Gençlik Spor Komisyonundan bir alt komisyona gönderilmesi de bu mutsuzluğun somut göstergesi.
Alt komisyon başkanlığına federasyon yönetimiyle arası limoni olan eski hakem AKP milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın getirilmesi ise manidar!
Beş kişilik alt komisyonda futbol hukuku konusunda ihtisas yapmış üye bulunmadığını düşünürsek, bu hamlenin niyetini anlayabiliriz.
Siyasetçiler ne düşünürse düşünsün, ortada bir gerçek var.
Bu tasarı eninde sonunda yasallaşacak ve siyaset artık futbolun etkin aktörleri arasından çıkacak.
Ayak diretmek, küçük egoların tatmin edilmesinin dışında kimseye yarar getirmez
FIFA’nın koyduğu takvimin 6 ay gerisindeyiz. Tasarı yılbaşına kadar genel kuruldan geçerse sorun yok.
Ancak sık sık futbolun sorunlarının çözüm yerinin Futbol Federasyonu Genel Kurulu olduğunu hatırlatan FIFA’yı bu tarihten sonra oyalamak mümkün değil.
Türkiye siyasetçisi, federasyonu, kulüpleri ve futbolun diğer paydaşlarıyla bu yeni düzene alışmak zorunda.
Unutmadan,.. Bu zorunluluğun en önemli faydasını yıllardır nadasa bırakılan diğer 59 federasyonun göreceği kesin.
Sporu yönetenler ve yönlendirenler için bundan daha iyi fırsat olur mu?

Hakeme mahalle baskısı
Merkez Hakem Kurulu kaş yapayım derken göz çıkarmaya ve işleri eline yüzüne bulaştırmaya devam ediyor.
Süper Lig’de maç yönetecek hakemleri bir hafta önceden açıklama kararı bunun son örneği. Şimdi kendinizi Fırat Aydınus, Bünyamin Gezer ya da Yunus Yıldırım’ın yerine koyun.
Pazartesi günü bir hafta sonra yöneteceği maçın tebligatını alan bu insanlar günlerce ne yapacak?
Taciz kültürünün garipsenmediği bir toplumda sokağa nasıl çıkacak, ailesiyle sinemaya, bir restorana veya kafeye nasıl gidecek?
İstendiği kadar özgüveni yüksek ve karakterli olsunlar. Gittikleri yerlere, gezdikleri arkadaşlarına dikkat edecek, ortalıkta görünmemeye özen gösterecek, dolayısıyla özel yaşamlarından biraz daha fedâkarlık edecekler.
Mahalle baskısını iliklerine kadar hissedecek, sonra da çıkıp “adam gibi” maç yönetmeye çalışacaklar.
MHK paçasını kurtaracak diye işin cefasını çeken hakemler zaten kısıtlı olan sosyal hayatlarına veda edecekler. Olacak iş mi bu?
Bu dahice fikrin diğer sakıncası, görev alamayan hakemlerin girecekleri ruh hali.
Oğuz Sarvan ve arkadaşları da zamanında hakemlik yaptı.
Maç gelmediği vakit yaşadıkları psikolojiyi gözlerinin önüne getirsinler bakalım.
Antrenmanlara nasıl moralsiz çıktıklarını, ilk tebligatı alıncaya kadar neler çektiklerini bir düşünsünler...
Ama o günler geride kaldı tabii. Koltuğun sıcaklığı geçmişini unutturuyor insana.
Kimse kimseyi kandırmasın. Kurulun bu garip icatları ve tutarsızlığı, camiayı yıpratıyor, güven ortamını zedeliyor.
Sonuç olarak MHK’nin bu işi beceremeyeceği tezi de giderek güçlendiriyor.

Köstebek bulundu!
Soru; Merkez Hakem Kurulu Süper Lig hakemlerini bir hafta önce açıklarken, yardımcılarını niçin Perşembe günü ilan ediyor?
Yanıt; Çünkü kurul yardımcı hakemlerin köstebek olduğunu sanıyor!
Aferin MHK’ye... Nasıl da kesiverdi Melih Gökçek ve Cemal Aydın’ın istihbarat kaynaklarını!

Sandık ayıbı kimin?
Nikahı FIFA bozacak
Olimpiyat sonrası gerçekleştirilen özerk federasyon seçimlerinde büyük bir ayıba tanıklık ediyoruz.
Bu ayıbın nedeni belli.
Spor teşkilatı yöneticileri kendi kadrolarının devamı için delegeyi baskı altında tutmak istiyor.
Her genel kurulda dört ayrı sandık.
Kulüpler ayrı sandığa, bürokratlar diğerine, milli sporcular ve antrenörler ötekine...
Kimin kime oy verdiği takip edilecek ya! İnsanların hür iradeleriyle seçim yapması böyle anti-demokratik bir ortamda mümkün mü? Elbette hayır.
Son olarak geçen Şubat ayında Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulu’nda yaşamıştık.
Ne demişti Türkiye’yi kara listeye almaya hazırlanan FİFA temsilcisi?
“Öyle altı sandık filan olmaz. Tüm delegeler tek sandıkta oy kullanacak”
Sonra ne olmuştu?
Paşa paşa diğer sandıklar kaldırılmış ve uluslararası kriterlerde bir oylama gerçekleştirilmişti.
Siz istediğiniz kadar “federasyonları özerk yaptık, işlerine karışmıyoruz palavrasını” sürdürmeye devam edin.
Bu sistemde, yani siyasi gücün bir sopa gibi kullanıldığı düzende, gerçek spor adamlarının göreve talip olması, olsa bile seçim kazanması mümkün değil.
Bugünlerde veda turlarına hazırlanan Gençlik ve Spor Genel Müdürü Sayın Mehmet Atalay’a sesleniyorum.
Vaktiniz olursa Türk sporunu nasıl on yıl geriye götürdüğünüzün muhasebesini yapın lütfen.
Böyle bir hesaplaşma, belki gelecekteki görevlerinizde daha hayırlı işler yapmanıza yardımcı olabilir!