Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener o malum pankarta isyan ediyor;
“Yasin’lerle çıktık yola, O günler çok yakın...”
Vahşice işlenmiş bir cinayetin savunuculuğuna soyunanlara, duyarlı her insan gibi federasyon başkanı da tepki gösteriyor.
Çünkü bu kez hedefe hakem hataları nedeniyle eleştirilen bir çalışma arkadaşı, MHK Başkanı konuyor.
Ve haklı olarak Sporda Şiddeti Önleme Yasası’nın uygulayıcılarına bu eylemi görmezden geldikleri için sitem ediyor Özgener.
Büyük tehlikelerin habercisi, yeni toplumsal sorunlara yol açacak bu ideolojik gösteriye seyirci kalınmasını içine sindiremiyor.
Çok da doğru söylüyor.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu hafta içinde katıldığı bir televizyon programında benzer bir soruyla karşılaşıyor.
Programa konuk olan meslektaşlarımız “Evet ortada bir yasa var ama uygulanamıyor. Şiddet almış başını gidiyor” uyarısında bulunuyor.
İlginçtir, Sayın Bakan da aynı dertten muzdarip olduğunu ifade ediyor.
Şiddete “dur” demek için çıkarılmış bir yasa, o yasanın yaptırımları, uygulayıcıları var, ancak ortada sonuç yok.
Yöneticiler protokol tribününde birbirine küfür ediyor, kulüp başkanı MHK Başkanı’na sövüyor, taraftar bölücü pankart açıyor, seyirci sahaya inip hakem dövüyor, ama yasayı uygulamakla görevli mülki amirler, emniyet yetkilileri kulağının üzerine yatmaya devam ediyor?
Neden?
Her gün birbirimizin yüzüne bakıyoruz, aman tatsızlık çıkmasın.
Neden?
Bugün o taraftarı cezalandırmaya kalkarsam yarın başıma iş alırım.
Neden?
Burası küçük yer. Ben onu o beni tanıyor, birbirimize işimiz düşer!
O zaman size hayırlı işler.
Demokratik ve hukukun üstünlüğüne inanmış bir ülkede yaşıyoruz. Yasalar toplumsal barışın korunması, sistemin sağlıklı işlemesi için aracı.
Yürütme organı sorumluluklarını yerine getiremezse, düzeni bozmak isteyenlere cezalarını kesemezse, ne anlamı var o yasanın?
5 yıl önce sporda şiddet yok muydu? Vardı.
Ya bugün? Alası.
Peki aradaki fark ne?
Ortada uygulanamayan bir yasa var ya.
Bırakın tanrı aşkına, kimse kimseyi kandırmasın.
Yarın insanlar kendi adaletini sağlamaya kalkarsa da, kimse şaşırmasın!

Haberin Devamı

Bu kafa değişir mi?
Türk sporunu nasıl bir zihniyetin yönettiğini, kimlere emanet edildiğini anlamak için kafa yormanıza gerek yok.
Mehmet Atalay’ın istifasından sonra Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne vekaleten getirilen Yunus Akgül’ün açıklamasını okuyun yeter.
Ne demiş Akgül?
“Bundan sonra milli takımların otellerde kamp yapmasına izin vermeyeceğiz”
Allah allah, neden?
“Çünkü otellerde kamp yapan sporcu ve antrenörler geceleri kontrol edilemiyormuş”
Eeee?
“Sporcu ve antrenörlerin geceleri oteli terk ettikleri yönünde ihbarlar almışlar”
Bak sen...
“Bundan sonra milli takım kampları çeşitli illerdeki sporcu eğitim merkezlerinde yapılacakmış. Oralar otellerden iyi imiş. Sporcu artık istediği gibi hareket edemeyecekmiş!”
Bir insanın vekaleti aldıktan sonra, duruşu, yürüyüşü, emrindeki personele hitabı değişebilir. Bu onun kişilik özellikleriyle ilgilidir.
Ama “Ben artık patronum” deyip insanları zan altında bırakacak, suçlayacak, gerçekleşmesi neredeyse olanaksız projelerle ortaya çıkarsanız, eyleminiz de söyleminiz de tartışılır.
Öncelikle milli takım düzeyine yükselmiş bir sporcuyu geceleri kontrol etmek ne demektir?
Herhalde şu demektir; Sporcu ahlaksız ilişkilere giriyor, içki içiyor, kumar oynuyor, alem yapıyor demektir.
Yani milli takım sporcusu ve antrenörü gözetim altında tutulması gereken potansiyel suçlu demektir.
Tabii Akgül’ün farkında olmadığı başka şeyler de var.
Örneğin Paralimpik Olimpiyatı’nda altın madalya kazanan Gizem Girişmen Türkiye’deki hangi kamp merkezinden yararlanabilir?
Hangi kamp merkezi engelli sporculara hizmet verecek donanımdadır?
Bırakın engelli sporcularımızı 5 metre kare odalarda üç insanın aynı havayı soluması, hangi çağdaş ülkenin milli sporcusuna reva görülebilir?
Avrupa, Dünya, Olimpiyat madalyası kazanmış üst düzey sporcuların kaçına o koşullarda kamp yaptırabilirsiniz?
Bir basketbol, voleybol milli takımını eğitim merkezlerine 15 gün hapsedebilir misiniz?
Kamp eğitim merkezlerinin VIP odalarını hiç görmedim. Eğer Akgül o odalarda konakladı ve teşkilat yöneticisi olarak her türlü imkandan yararlanıp bu projeyi ortaya attı ise oturup beş defa daha düşünmesini öneririm.
Mehmet Atalay’a Genel Müdürlüğü döneminde “Mehmet” diye hitap edebilen Akgül’e tavsiyem şudur;
Türk sporunun cemaatvari teşkilatlanmalara değil, eğitime, tesise, alt yapıya, proje üretecek çağdaş beyinlere ihtiyacı var.
Vekaletten de olsa o makamı işgal ediyorsanız, bence işe buralardan başlayın!

Haberin Devamı

Yıldırım bırakmayacak!
Fenerbahçe kulübünde kongre süreci başladı.
En çok merak edilen konu, başkan Aziz Yıldırım devam mı edecek, yoksa artık yeter mi diyecek.
Kararın takımın şampiyonluğuna endeksli olduğunu savunanlar çıksa da, sezon sonunda sonuç ne olursa olsun Yıldırım bırakmayacak.
Bunu ben mi söylüyorum?
Elbette hayır.
Yıldırım’ın yakın çevresine verdiği mesaj, gönül rahatlığı ile kulübün anahtarını teslim edeceği bir aday çıkıncaya veya veliahtı yetişinceye kadar ayrılmayacağı yolunda.
Kayserispor maçından sonra taraftarın alkışlı protestosu on yılını sorgulamasına yol açsa da, Aziz Yıldırım’ın özellikle tribünün önemli gruplarından Genç Fenerbahçeliler ile yaşadığı sorunları çözme konusunda kararlı olduğu biliniyor.
Aziz Yıldırım bir konuda tereddüt yaşıyormuş.
Kulüpler Birliği Vakfı Başkanlığı ile ilgili kararını Mayıs ayında verecekmiş.
Bana sorarsanız, Yıldırım onu da bırakmayacak!