Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış. Şu aralar dilimize dolayıp, orasından burasından çekiştireceğimiz yeni bir konu bulduk.
Bu kez de Fatih Terim’in A Milli Takım teknik direktörü olarak Türkiye Futbol Federasyonu’ndan alacağı ücret medyanın ilgi odağı hâline geldi. Her kafadan bir ses, her spor programında izlenmeye endeksli iğneleyici yorumlar var.
Efendim asgari ücretin bilmem ne kadar olduğu bir ülkede, Terim’e milyonlarca euro nasıl ödenirmiş? Adamın aylık geliri Başbakan’dan fazla imiş. Beyler ahkam kesecek, millete ilacı damardan verecek ya, “Vatan Millet Sakarya” için yapılan işlerde para mevzu olmamalı imiş. Sevsinler sizin milliyetçiliğinizi!
Önce şunun altını çizelim. Terim’in milli takımdaki son döneminde yıprandığını, dinlenmesi gerektiğini, geldiği noktanın kendisine zarar verdiğini savunanlardan biri bizdik.
Bugün de arada yaşadığımız onca deneyiminden sonra, Terim’in geleceğe yönelik kurgulanmış milli takımlar için en isabetli isim olduğunu savunuyoruz.
5 artı 2 yıllık sözleşmenin, kişileri değil kurumları bağlayan ve çizilen hedefe hizmet amacı taşıdığını düşünüyoruz. Dolayısıyla Terim’i uzun vadeli, sabır ve emek isteyen zorlu bir sürecin beklediğini biliyoruz.

Haberin Devamı

Hesap sizin işiniz
Gelelim Fatih Terim’in yılda alacağı 3.5 milyon euro’ya. İstatistik sevenler ve aritmetik işinden haz alanlar, bir zahmet Terim’in dakikasının kaç bine geleceğini, maç başına ne kadar alacağını bizim yerimize de hesaplasınlar. Hem huzur bulurlar, hem biriktirdikleri günahlarından arınırlar.
Şöyle yakın geçmişe doğru uzanınca, benzer polemiklerin Guus Hiddink için de gündeme geldiğini anımsayabiliriz. Hata yapmamak için dönemin TFF Başkanı Mahmut Özgener’i arayıp teyit ettirdim. Hollandalı teknik adama federasyondan ödenen yıllık ücret 4 milyon euro imiş. Sponsor gelirleri ise kendine aitmiş. Günün koşulları gereği Terim’den daha iyi bir aday arayıp Hiddink’i A milli takımın başına getiren sevgili Özgener kızmasın ama, bu seçimin ne kadar isabetli olduğunu anlayabilmek için 13 ay geçmesi yetmişti. İki taraf da bu işin yürümeyeceğini anlayıp yolları ayırdığında, geride ağır tahribata uğramış bir milli takım kalmıştı. Oğuz Çetin ve Abdullah Avcı denemeleri ise ay-yıldızlı cephedeki hasarı artırmıştı.

Haberin Devamı

Bu göreve az bile
Hâl böyle iken ortadaki cenazeyi kaldırmak için Terim’den daha doğru bir tercih olamazdı. Lakin Terim’in işi gerçekten zor. Bir tarafta onu gereksiz tartışmaların odağına çekmek isteyen çevreler, diğer yanda 2002 ve 2008 ruhunu yeniden canlandırılması yolundaki baskılar.
Bir kulüp takımı çalıştırsanız, sırtınıza bu kadar yük bindirmezler. Hitap ettiğiniz camia bellidir. Oysa şimdi, tüm Türkiye’nin beklentisini karşılamak zorundasınız. Milli Takımı seyretmekten sıkılan ve neredeyse yenilgisine sevinen çoğunluğu yeniden heyecanlandırmak, yitirdikleri coşkularını kazandırmak, kısa vadeli becerilerin çok üzerinde bir çaba gerektirecek. Bunu yapacak malzemeyi bulup işlemek de cabası.
Ülkemin Başbakan’ı bile söyledi. Sadece A milli takım değil, Türk futbolunun tüm alt yapı reformlarının sorumluluğunu üstlendi Fatih Terim. Böylesi, para pulla kabul edilebilecek bir sorumluluk değil. Deneyim, bilgi birikimi, yaşanmışlık ve en önemlisi cesaret ister. Bunların karşılığı ödenecek ücret az bile. Eline hesap makinesini almış arkadaşlara önerim, çift haneli rakamlara imza atmış, sadece futbola değil ülke ekonomisine zarar verir hâle gelmiş yıldız posası futbolcuların çetelesini tutmak, Terim’e bulaşmaktan daha fazla reyting getirir, bilesiniz!

Haberin Devamı

Başbakan’ı es geçmek!

Sevgili Senad Ok yazdı dün Milliyet’te. Fenerbahçe Kulübü’nün yeni yönetimi, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Spor ve Maliye Bakanlarından randevu talep etmiş.
Fenerbahçe’nin yaşadığı şike, mahkeme, Yargıtay süreci işin içine girince, öküz altında buzağı aramak da farz oluyor tabii. Hele Başbakan’ın sarı-lacivertli kulübün son genel kurulundan sonra kurduğu cümleler düşünülünce, bu ziyaret silsilesinin aradaki buzları eritme girişiminin bir parçası olduğu senaryosu ön plana çıkıyor.
Ancak bir nokta görmezden geliniyor. Ne yapacaktı Fenerbahçe Yönetimi? Yıldırım ile arası açık diye prosedürü atlayıp Başbakan’ı es mi geçecekti? Nasıl olsa bizimle görüşmez deyip, çatlağın açılmasına katkı mı sağlayacaktı? Sakın atlamayalım, burada talepler şahıslara değil, makamlara!
Siyasetin ince politikaları, gri koridorları, sandığa dönük hesapları ne getirir bilemeyiz ama, şunu da unutmayalım. Randevu isteği Aziz Yıldırım’ın değil, Fenerbahçe kulübünündür! Buyrun top santrada...