Skorer Düne gidelim

Düne gidelim

06.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Düne gidelim

12 Mart 2004-Köyün Delisinden "Mehmet Cansun iki kişi yönetiyor diyor Galatasarayı. Hadi bir de "buçuk". "İki"yi biliyoruz, "buçuk"da Canaydının hep yanındaki Refik bey (Arkan) herhalde. Terim gitsin diyebilen Refik bey, ben gidiyorum da diyebilse, ya da "geri kalanlar" biz gidiyoruz, seçildikleri günden bu yana en hayırlı "işlerini" yapacaklar. Ama onu bile beceremiyorlar ki... K.Dnin notu: "İki buçuk"un "bir"i gitti (Fatih Terim), "bir buçuk" kaldı. Gürsoy, Hagi geldi yine "iki buçuk" oldu. "Ama en az Süren yönetimi kadar sportif alanda da başarılı Canaydın ve yönetimi. Bir Dünya takımını, bir mahalle takımı haline getirebilmek için gereken bütün "özel yetenekler"e sahipler de..."Galatasaray yönetiminin "çap"ı Avrupanın birinci sınıf teknik direktörlerinden biriyle çalışmaya yetmedi; hepsi bu"..."Ne Juventuslu Lippi, ne Romalı Capello gibi birinci sınıflar, bu ekonomik şartlarda, bu sosyal yapıda, "bu çap"taki yönetimlerle çalışmazlar. Onlar da Galatasaraylılığını kullanarak bir "Milanlı" ile anlaştılar. Ama onla bile anlaşamadılar. Bir de "tek adam" diyorlar hâlâ sıkılmadan ona. Adam olsalardı da "tek" bırakmasalardı"... 05 Ağustos 2004 K.Dnın notu: 1 - Hâlâ birinci sınıf bir teknik direktörleri yok.2 - Bu sefer teknik direktörlerini "tek" bırakmıyorlar.Yine de en hayırlısı dürüst, centilmen, borcuna sadık, olaylardan ders almış, "paylaşan, katılımcı" bir Canaydın. Ve de olaylardan ders almış, bir Terimdi, ama Canaydın önce Terimi bitirdi, sonra da sanki kendisi bitti gibi..." 05 Ağustos 2004 Conrad Otelin o "room"unda niye kazandım diye soran Özhan Canaydına "Dürüst olduğun için Özhan abi" demiştim. Kesmedi tabii bu iki kelime Galatasarayın başkanını. Başka "şey"lerden dolayı tercih edilmiş olmayı tercih ediyordu belli ki. Herkeste olması gerekenin, Özhan abide "özellik" olması, Canaydınından çok Cansunun düşünmesini gerektiriyor halbuki. "Gönüllerdeki stat", dolarlar, krediler, hatta Rivaldo, hatta 100. yıldaki yüzde yüz diye vaadedilen şampiyonluk, bana Juventusun kongresini bile kazandırabilirdi mesela...Peki ya Galatasaray bu kadar "dip"teyken bile Mehmete vermem, ama Özhana da vermem diye kaçan "binler"? O "binler"in oylarını vereceği bir aday bile çıkartamıyordu genel kurul. Herkes ihtiyacı olduğunda Galatasarayı kullanıyordu, Galatasarayın şimdi o "herkese" ihtiyacı vardı. Herkesi barıştırıp, tüm listeleri birbirine karıştırıp, tatmin edici tek liste çıkaramıyordu işte yine o genel kurul...Mesela bir Galatasaray "ex-başkan"ı Canaydının altında çalışarak gösterdiği Galatasaray zerafetini, Cansunun yanında devam ettirerek genel kurula da zarif bir mesaj vermek istemişti. Ama politikacı Cengiz Özyalçın, her "dün"de yanında olan, Alp beyi terk edip "o gün" aniden "eski sporcularıyla beraber" Canaydınla kalması. Ya da Kıranın beklenmeyen "beklenen kıvraklığı", Galatasaray kongreleri için alışılmadık manevralardı. Ya da hızlı, becerikli, "winner" Gürsoyun son anda "oğluna" verdiği destek, kısaca biraz politik biraz "no etik" karmakarışık bir Türkiş pizza çıkmıştı lisenin fırınından. Galatasarayı "boş"layan binlerce "boş genel kurulcu" da vardı genel kurulda. Ve en az Fatih Terim kadar da zararlıydılar (!) onlar. Yüzyıllık Galatasaray onlardan da bir an önce kurtulmalıydı bence. Liseli ağırlıklı genel kurul da üniversiteli takımı gibi irtifa kaybediyordu demek ki Gürsoyun dönüşü doğru gibi. Ama profesyonel sistemin "son"u olduğu için de yanlış gibi. Gürsoy keşke bir profesyonelin altında oluştursaydı yeni futbol şubesini. Yine de iki senedir alınan yanlış kararların içinde en doğru "yanlış" Haginin getirilişi. Olimpikteki ilk veya sonbaharda olağanüstü kongreye kadar gidebilecek bir "yönetime sevgisizliğin", hele Terimsizlikle birleşmemesi için "Hagi aşşşkının" öne sürülmesi de çok kurnazca tabii...Teknik direktörlüğe getirilen Hagi, hala bir teknik direktör değil. Ama Hagi o ve tabiri yerindeyse futbolun da "bilmemnesi". Floryadaki diğer bir kısım futbolun "bilmemnelerinin" oluşturduğu sorun ve sorunlular yumağını en iyi bilen de o... Hele bir de başarırsa ve de teknik direktör de olursa... Başaramazsa da bir başka demoklesin kılıcından kurtulmuş olacak Galatasaray yönetimi. Bugün 05 Ağustos 2004 (Dün) Allah aşkına, dünden bugüne sizce ne değişmiş? 26 Mart 2004-Köyün Delisinden Yine Pazar, yine 15.10da bu haftanın konukları Doğan Hakyemez ve Bogdan Tanjevic... Pivot başlıyor Nefsini tutamamışmış... Nefsi buysa, bu kadınlara bile tutamıyorsa nefsini, tutmasın zaten, bıraksın, nefsi nereye giderse gitsin. Büyükler duysun Radyo Ddeki "Köyün Delileri"nin en "tutan" larından Türk Kahvesi Milliyetin Sayın Genel Yayın Yönetmeninin, Milliyetin en önündeki köşesine de girdi ya...Aklın Yolu Bir Tabi.Sayın Mehmet Yılmaz, "Bir Türk Kahvesi standartı oluşturulmalı" diyordu 1 Ağustos 2004 teki köşesinde. (Bu yazıyı mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Adresi: http://www.milliyet.com/2004/08/01/yazar/myilmaz.html) Türk Kahvesinden vazgeçtim ben. Espressonun nasıl pazarlandığını İtalyana "neler" kazandırdığını en iyi bilen ben, yıllardır bilmemneremi de yırtsam, bizim o hazırlanışı, höpürtüterek içilişi ve sonrasındaki fal faslı ile olağanüstü heyecanladırıcı kahvemizi kurtaramayacağımızı biliyorum artık. Türk Kahvesini kaybettik, ama Türk Çayını kurtaralım bari. Hiç olmazsa onun için bir standart oluşturalım. Mesela Avrupanın en heyecan verici caddelerinden Bağdat Caddesindeki "simitçilerimiz"in simit tezgahlarındaki, simitlerinin yanına Liptonun poşetleri çoktan girdi bile. Yakında simitte gider, yerine bilmemnerenin çöreği gelir, simit gidince de, "simitçi"mize de yol görünür... Hani komşunun Başbakanlarından Simitis bile yapamazdı bu kadarını, bu kadarı da komşuya ayıp olur diye. Evet sevgili Mehmet Yılmaz kahveyi kaybettik, demli çayımızı, ince belli bardağımızı koruyalım, ona bile razıyım ben. Kahve deyip geçin isterseniz Heeey Sen ! Bu gün de (dün) seni seviyorumİmza Ben BİLGİNDEN Özel olarak bir şey yapman gerekmiyor, kıl sın ve gıcccık sın zaten ("Kıl"lık ve gıcccıklık yaptığımda)"O" - Yaaa ben seni seviyorumBen - Ben de seni seviyorum "O" - Senin beni sevmen normal de, ama benim... "O"NDAN Galatasarayın bütün sorunu iki ön libero, bir "kesici bir de Songmuş da haberimiz yokmuş....Yıkacağım deyip, elalemi bir sene süründürüp, biraz "badana"layarak, biraz "boya"yarak, biraz "yıkayarak" döndükleri "eski evlerinin" yeni halini anlattığı basın toplantısında, ne mutluydu Canaydın ve ne tuhaf ağlaması gerekirken gülüyordu."Yeni umudumuz !" Sarıgül de mutluydu, bu "iş" ten "böyle" yırttığı için. Şişli esnafı mutlu diyordu, Galatasaray eve döndüğü için. Canaydın "can"ının, Sarıgül "oy"unun derdindeydi. Galatasaray, Galatasaraylı kimin umurundaydı.Evlerini önce kaybedip, sonra yeniden bulan milyonlarca Galatasaraylının bu halini Nasreddin Hoca taaa o "dün"lerde öyle güzel anlatmıştı ki... Dünyanın bütün 30 üstü, 30 altı, elinde boservislisi, serbesti, emeklisi hatta bir "Olympiakosluk mesafede"kisine sulanıp, bir 10 nonun parası kadarını, "yol"lara saçıp, Suatın jübilesinde, futbolu seneler önce bırakan eski "10"larının oynadığı kadar oynayan bir 10 bile bulmayı becerememişlerdi. (Söz verilip jübilesi yapılmayan Hagiye de jübile yapılıyordu da haberimiz mi yoktu yoksa ?) Bu işlere bakan yöneticileri, utanmadan sıkılmadan 9.5, 10,5 bulduk, ama 10 bulamadık diyordu hala. "Buçuk"lar "buçuklu" bulur denir mi bilmem, ama denmese de ben dedim bile. Basın toplantısındaki o iki başkan Galatasarayın ve Türkiyenin "umudu"ysa eğer... Yani umutsuzduk, yani mutsuzduk...Keşke Aziz Beylerden soyadı "Nesin" olanı da başkanların yakınlarında olsaydı. Tam "onluk"tu o toplantı vallahi. Made in Ben bağlayalımBiraz boya, biraz badana bir Hırvat, iki Kamerunlu, bir Brezilyalı... Ve şimdilik "yemiş" gibi görünen milyonlarca Galatasaraylı... Buçuklar Buçuklu bulur SERİ İLANLAR Cumaları ise Milliyetteyiz (Başka şubemiz yoktur.) Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo Dde bilgingokberk@mail.com İmza: Köyün Delisi