Skorer Ekincik koyu, politika ve spor

Ekincik koyu, politika ve spor

07.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Ekincik koyu, politika ve spor

Benim gibi bir karınca ezmezin kullandığı araçla hedefe varış 8.5 saat sürdü Ankara'dan...Gitmeyenler için söylüyorum; kendi halinde, sakin bir yeryüzü cenneti Ekincik.Caretta'ların yumurtalarını bırakabilecekleri kadar güvenli. Koca bir yılın yorgunluğunu beş günde atabilme telaşıyla soluk almayı düşündüğüm ilk mekan yine Ekincik Koyu oldu. Güney'in bakir ve temiz kalabilmiş bu sığınağında duyabileceğiniz tek mekanik ses, demir alan teknelerin giderek uzaklaşan motor homurtuları.Mehmet beyin patronu olduğu, emektar Tahsin'in her işe yetişip hayalleri gerçeğe çevirdiği! Ekincik Oteli'nin kumsalındaki ilk sabahımızdı. Dönüşte eşi dostu tatile gittiğime inandırabilmek için güneşe teslim olmaya hazırdım artık.Tam o sırada acayip bir gürültüyle irkildi tüm plajdakiler.Bilmem ne partisinin Muğla milletvekili adayı, sapsarı minibüsü ve peşine takılmış küçük konvoyu ile bozuverdi o güzelim sessizliği.Adeta bir baskındı ve saklanacak yerimiz yoktu!Hoparlörden yükselen boğuk sesi ile Ekincik'e kafa dinlemeye gelmiş tatilcilere iyi vakit geçirmeleri temennisinde bulunan vekil adayının kimseyi ilgilendirmeyen propagandasını sonuna dek dinlemek zorunda kaldık.Sokaklarda patates-soğan satıcılarının sesleriyle büyümüş bir nesil olarak alışıktık böyle kuru gürültülere de...İthal turistlerimizin şezlonglarından zıplayışı görülmeye değerdi !Uzatmayalım, vekil adayımızın gelişi gibi gidişi de muhteşem oldu !Sırada bir dolu tatil yöresi ve rahatsız edilecek onca insan varken, fazla vakit yitirmeye gelmezdi Ekincik'te... Adeta baskındı İlk günden kısacık tatilime siyaset bulaşınca! Ben de rahat duramadım. Milletvekili seçimine şunun şurasında 15 gün kalmışken, partilerimizin seçim bildirgelerinde spora ve gençliğe nasıl yer verdiklerini merak ettim.Milliyet'in manşetine taşınan bilgilere ulaşınca da şaşırmadan edemedim.Federasyon yönetimlerini ele geçirmek için her yolu deneyen, anlı şanlı futbolcularımızı vekil adayı gösterip oy sandığına yem yapan, belediye kaynaklarını spor üzerinden güce çevirmeye çalışan zihniyetin aslında ne büyük bir kandırmaca içinde olduğunu gördüm. Tatilime siyaset bulaştı Maalesef nüfusunun önemli bölümünü gençlerin oluşturduğu bir ülkede iktidara talip olanların yıllardır spora verdiği değer ve bakış açısı bu.Elbette Türkiye'nin önceliklerini biliyoruz.Sporun bunların neresinde yer alması gerektiğini de...Ancak konuşunca mangalda kül bırakmayanların ciddi politikalar üretmek ve sağlıklı bir gençlik yetiştirmek için gerçekçi hedefler koymak yerine, parti programlarında sporu bir kaç cümle ile savuşturduklarını görmek, beni umutsuzluğa sevkediyor.Hevesimi kırıyor.Hani, tek bir oyun bile ne kadar kutsal olduğunu bilmesem...Cem Şengül'e rica edip tatilimi bir ay daha uzatacağım ama!.. Hevesimi kırıyor Biri Türkiye'nin büyük kulüplerinden Beşiktaş'ın Başkanı Yıldırım Demirören.Diğeri bir başka büyük Fenerbahçe'nin Asbaşkanı Mahmut Uslu.Söylemleri o kadar farklı ve birbirine zıt ki.Üstelik her ikisi de sözüm ona Türk futbolunun kurtuluş reçetesini sunuyor!Uslu, Futbol Federasyonu'nun yabancı oyuncu sayısını serbest bırakmasının yetenekli yerli gençlerin gelişimine katkı sağlayacağını savunurken, Demirören böyle bir kararın Türk futbolunun geleceğine darbe vuracağı görüşünde.Uslu, sınırsız yabancı talebini Fenerbahçe'yi değil Türkiye'yi düşündükleri, Demirören ise diledikleri sayıda ve kalitede yabancı futbolcu alma güçleri varken sadece ülke futbolunun istikbalinden endişe ettikleri için fikirlerinde ısrarcı davranıyor.Şimdi gelin de çıkın işin içinden.Eğer Fenerbahçe doğruları savunuyorsa Beşiktaş kulübü başkanı insanları kandırıyor.Eğer Demirören söylediklerinde haklı ise Uslu, dolayısıyla Fenerbahçe kulübü Türk futbolunu baltalıyor.Ve bu arada olan, fillerin kapışmasında karıncalara oluyor!.. Hangisi ak, hangisi kara? Tam 22 yıl önce tanışmıştık Nüzhet ile.Ben tıfıl bir gazeteci, o Futbol Federasyonu Hakem İşleri'nde taze memurdu.Önce arkadaş, sonra dost olduk.Çeyrek asra yakın süreçte ikimiz de merdivenleri tek tek çıktık.Dahası, tırnağımızla kazıyarak "bir şey" olmaya çalıştık.O bana "Sayın Genel Yayın Yönetmenim", ben ona "Sayın Genel Sekreterim " diye hitap eder, sonra kahkahalarla gülerdik.Birbirimizi daha iyi yerlerde görme temennisinden başka ne olabilirdi bu espri?Nüzhet herkesle iyi geçinir, kimseyi kırmak istemez, yüzü hep güler, canı sıkkın olsa bile tebessüm etmeye çalışırdı. Birkaç ay önce apar topar hastaneye kaldırdıklarında ciddiye almamıştı yaşamın onu sınadığına dair ilk sinyali.Stresten daralan kalp damarlarına iki stent takıp göndermişlerdi evine.Yaşımız ilerledikçe sıkça rastladığımızdan mıdır nedir, o da önemsememişti stent dedikleri zamazingoyu.Zamanla ilgili bir alıp veremediğim yok yanlış anlaşılmasın, kırklı yaşların ortalarındaydı henüz o da benim gibi...Ve önceki sabah Kemal Kapulluoğlu'nun telefonuyla başladım güne.Başlamaz olaydım!Açmaz olaydım!Keşke hep kapalı kalsaydı telefonum.Sanki o telefonu açmadığım sürece Nüzhet ile ilgili acı haber hiç gelmeyecek...Kemal bana "Nüzhet'i kaybettik" demeyecek...Nüzhet ölmeyecekti !Çok vakitsiz oldu kahrolası çekip gidişi.Adının yanına hiç uymadı "ölüm" sözcüğü.Evrenin kurallarını sorgulamıyorum.Biliyorum ki işleyişini değiştirmeye yetmez gücümüz.Ancak yine de kabullenemiyorum.Duyuyor musun Nüzhet ?Daha işimiz vardı.Sen Futbol Federasyonu'na Genel Sekreter, ben bizim gazeteye Genel Yayın Yönetmeni olacaktık!..Oyun bozanlık ettin.Bunca yıldır beni ilk kez yalnız bıraktın.Ve duyuyorsan eğer...Yaptığın sana yakışmadı Nüzhet...Hiç yakışmadı bilesin! cersen@milliyet.com.tr Olmadı be genel sekreterim

Yazarlar