Skorer Farelerin onuru

Farelerin onuru

02.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Farelerin onuru

Farelerin onuru


Attila Gökçe


       Tam 136 yıldır kalecilerin kaderi hiç değişmedi... Futbolcular kedi, onlar fare olmaya devam ettiler. Kimi zaman takımı yakan ve yatıran günah keçisi oldular. Kimi zaman da takımı kurtaran kahraman!
       Futbol dünyasının en büyük çelişkisi de galiba kahramanlıklarından sonra kendilerine "Kedi kaleci" unvanının verilmesi, farelikten bir anlamda azat edildiklerinin bildirilmesiydi.
       Ne var ki, yeşil çimen üzerindeki "Kedi - fare oyunu" hiç değişmedi.
       Üstelik, adına "International Board" denilen futbol hanedanı da, sık sık toplanıyor, oyun kurallarını bazen değiştirip, bazen yeniden yorumlayarak sürekli olarak fare haklarını kısıtlıyordu.
       Fareler, topla dört adımdan fazlasını atamazlardı. Beş saniye içinde topu oyuna sokmak zorundaydılar. Farelere geri pas da yapılamazdı. Artık sadece takım arkadaşlarının kafayla verdikleri pasları elleriyle tutabilirler, öteki hallerde ellerini kullanamazlardı.
       Fareler, her defasında kısıtlanıyor, ama yine de oyundaki vazgeçilmez rollerini sürekli taktik geliştirerek koruyorlardı.
       * * *
       Türkiye Ligi'nin sekizinci haftasında kedileri değil, fareleri dikkatle gözledim... Onlar adına üzüldüğüm olaylar da vardı. Onları hayranlıkla alkışladığım anlar da!
       Cuma gecesi Brezilyalı Claudio Taffarel, Göztepe'nin yüzde yüz gollük üç tehlikesini tek başına inanılmaz çıkışıyla önleyen, rakibin pozisyonuna ve fırsatına el koyup patronluğunu ilan eden adamdı. Esami listesine Faruk Gürsoy diye kaydedilen Kingston ise tüm yeteneğine rağmen, kırmızı kartla cezalandırılacak davranışlardan kendini kurtaramıyordu.
       Adanasporlu Yavuz, talihsiz bir kaleciydi. Bir kalecinin en büyük silahı olan elleri, zaman zaman ona ihanet ediyordu. Moldovan'ın şutunu tutamamış, kendi ağlarına tokatlamıştı.
       Rüştü, Rüştü'ydü... Evet, savunmasıyla birlikte topluca yanılmışlar, o Cenk'in kafasından gelen topu, ağlara giderken seyretmek zorunda kalmıştı. Bazen tuzağa düşmek tüm farelerin paylaştığı kaderdi işte.
       Fevzi Tuncay, geçen yıl kale arkasından utanç verici küfürlerle kendisini aşağılayan, tahrik eden ve olay çıkarmasına neden olan çirkin adamı çoktan unutmuş, bir yıl sonra tüm Gaziantepliler'in takdirle alkışladığı bir yücelme gösterisi sergilemişti.
       Erhan Albayrak'ın penaltı atışından önce iki kolunu kartal kanatları yanlara doğru açarak, FİFA'nın farelere tanıdığı çizgi üzerinde sağa sola hareketlenme hakkını kullanarak rakibini adeta hipnotize etti... Onu vuruş anında kararsızlığa zorladı. Çünkü hem kale alanını örümcek gibi duruşuyla daraltıyor, hem de sağ sollarıyla yanıltıyordu. Aynı kartal hipnozunu Hagi'ye de uygulamış, topu dışarı attırmıştı. Erhan Albayrak, Fevzi'nin pençelerinden topu kurtaramadı. Fare, hem kendini hem de takımını kurtarmıştı.
       Tıpkı sırtlarındaki kazağın numarası gibi... Benim oyun alanındaki "1" numaralı kahramanlarım hep kaleciler oldu. Golcülerin ayaklarına ve kafalarına sağlıklar dilerken, gönül ağırlığımı farelerden yana koydum. Yaşam boyu yaptığım tek sinsilik galiba buydu.
       Çünkü onlar ellerin onurunu koruyordu. Tıpkı Ziya Osman Saba'nın şiirindeki gibi :
       El var, titrer durur, el var yumuk yumuk
       El var pençe olmuş, el var yumruk!
       Geçen hafta titreyen ellerle hüzünlendim... Pençe olan ellere saygı duydum, onlarla keyiflendim.

İşte G.Saray bu!

       Chelsea şokundan sonra Galatasaray'ın soyunma odasından yayılan rivayete dayalı küfür kavgası haberleri geçen haftanın tartışma konusuydu. Teknik direktör ve futbolcular bu olayı yalanladı. Ama yalanlamanın ötesinde yaşananlar, herkese örnek olacak nitelikteydi. Hakan'ın golünden sonra kenarda ısınmakta olan Bülent'e koşup - sarı kart pahasına - sevincini paylaşması bir dayanışma örneğiydi. Tugay'ın maç sonunda kaptanlık bandını Bülent'e vermesi, ayrı bir incelikti... İsviçre'de tutuklanma kararı üzerine B.Hakan'ı telefonla arayıp sıkıntısı paylaşan da Fatih Terim oldu. Ardından Başkan Süren'in futbolcusuna sahip çıkan demeci. Soyunma odasının mahremiyetine saygı duyuyoruz... Dedikodulara değil, gördüğümüz gerçeklere önem veriyoruz. İşte Galatasaray bu... Dayanışmanın, arkadaşlığın, zoru, sevinci ve kederi paylaşmanın adı!

G.Saray bu değil!

       Ali Sami Yen Stadı'ndaki çirkinlikleri görmezden gelemeyiz. Bir grup taraftar fena halde Fenerbahçe'ye takmış, küfür sloganlarıyla - o andaki rakip hangi takım olursa olsun - gösteri yapıyor. Çirkinliğini, edepsizliğini dışa vuruyor. Dahası Fenerbahçe ile iğrenç biçimde alay eden bez afişler asılıyor. Kimsenin bu duruma müdahale ettiğini görmedik. Bizim bildiğimiz Galatasaray bu değil!.. Oysa A.S.Yen, Galatasaray kulübünün kontrolunda tapulu bir tesisi. O stadda seyirciye şirin görünmek için susanlar, o çirkin afişleri bıyık altından gülerek seyredenler, Kadıköy'de aynı çirkinliği görürlerse, biliyoruz, yaygarayı koparan ilk kişiler olacaklar. Tüm kulüp yöneticilerinin daha temiz bir spor ortamı için aklını başına almasını diliyorum.

Onları utandır Kemo!

       Bir grup Adanaspor taraftarı, Fenerbahçe'nin emektar oyuncusu Kemalettin'e kafayı takmış, bez afişle alay ediyor... "Kemalettin futbol senin neyine" diye başlayan o satırları ayıplıyoruz. Forması, başarısı ne olursa olsun futbolcunun emeğine saygı duyun. Onları sadece teşvik edin, bıktırmayın, yıldırmayın! Tanıdığımız Kemalettin, gerçek bir futbol emekçisidir. Takımı için hiç bir özveriden kaçınmaz. Yakında Zeman'ın da gözüne girer, orta alandan su sızdırmaz!

Bıçak yarası

       Futbolu hala savaş ve kavga nedeni sayan sapıklar, Antalya'da üç, Adana'da bir kişiyi bıçakladılar. Gaziantep'de Beşiktaşlı Münch'e bıçak attılar. O bıçakla o seyirci o stada nasıl girdi, anlayamadık. Tamam olayları büyütmeyelim ama, kusura bakmayın midemiz bulanıyor... Bu pislik büyük ve devam ederse, korkarız ki... Neyse, Tanrı korusun!

Birinci Lig'de Haftanın Altın Onbiri

       FEVZİ (Beşiktaş)
       Gaziantep deplasmanında tek başına takımını ağır bir yenilgiden kurtardı. Erhan Albayrak'ın penaltı atışında golü pençeleriyle önledi.

       ORHAN (Altay)
       Vanspor önünde hem savunma, hem de oyun kurucu kimliğini ortaya koydu. Başarısıyla arkadaşlarına örnek oldu. Galibiyette rol oynadı.

       ÜMİT ÖZAT (Gençlerbirliği)
       Trabzon deplasmanında, savunmayı başarıyla yönetti. Vugrinec ve Hami'nin ataklarında çabuk müdahaleleriyle dikkati çekti.

       ERKAN (Bursaspor)
       Antalyaspor karşısında başarılı bir stoper kimliği sergiledi. Takımının deplasmanda kazandığı tek puanı güvence altına aldı.

       BAİDOO (Ankaragücü)
       Ankaragücü orta alanında çabukluğu, verimli ve etkili pasları, savunmaya yardımcı oyun anlayışı ve golüyle parladı.

       TUGAY (Galatasaray)
       Göztepe önünde fizik gücünü, olağanüstü top kullanma yeteneğini büyük bir sorumluluk duygusuyla birleştirerek özlenen oyununu oynadı.

       İBRAHİM (Gaziantepspor)
       Beşiktaş karşısında üstün oynayan takımının orta alandaki en çalışkan, en üretken oyuncularından biriydi. Sık sık pozisyon hazırladı.

       PHİRİ (Gençlerbirliği)
       Trabzonspor karşısında galibiyeti getiren en önemli oyuncuydu. Zekası, enerjisi ve teknik becerisiyle golünü attı, gösteri yaptı.

       ERHAN ALBAYRAK (Gaziantepspor)
       Penaltı kaçırmasına rağmen oyundan düşmedi. Etkili ataklarıyla Beşiktaş kalesinde pozisyon hazırladı, şut attı, alkışlandı.

       MOLDOVAN (Fenerbahçe)
       Adana deplasmanında hem kendisinin, hem de Fenerbahçe'nin özlediği işi yaptı. Peşpeşe üç gol attı, Zeman'ı rahatlattı.

       SERKAN (Samsunspor)
       Kocaelispor karşısındaki beş gollü galibiyetin en büyük pay sahibiydi. Hat trick (üçleme) yaparak klasını gösterdi.

Haftanın Hakemi

       METİN TOKAT
       Adanaspor - Fenerbahçe maçını titiz bir dikkatle yönetti. Verdiği ve vermediği penaltı kararları doğru ve isabetliydi.

HAFTANIN TAKIMI

       GENÇLERBİRLİĞİ
       Karol Pecze'nin ekibi, iç sahada aldığı beklenmedik yenilgilerden sonra Trabzonspor'u deplasmanda yenerek altı haftadan beri özlediği başarıyı yakaladı.