Skorer Geleceğe dönüş!

Geleceğe dönüş!

27.12.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Florya'da neler değişti ? Bu sorunun yanıtını vermek hiç de zor değil; DİSİPLİN, OTORİTE, SEVGİ ve SAYGI. Fatih Terim, tatlı-sert yönüyle oyuncularının güvenini kazandı. Herkesin derdiyle ilgilendi, birlikteliği sağladı. Sistemin oturması, oyuncuların görev tanımlarının yapılması zaman aldı. Ama geçiş sürecini az hasarla kapattı

Geleceğe dönüş

Her insanın yaşantısında hep geçmişe özlem vardır. Geçmişi tekrar yaşamak vardır. Eğer o geçmiş tarihi zaferlerle taçlandırılmışsa o ruhu çağırmak, o geçmişe yönelmek ve paralel evrende geçmiş-gelecek arasında yolculuk yapmak ister insan. Fatih Terim'li Galatasaray'ın yaşadığı da geçmiş tarihi zaferleri yeniden yaşama arzusudur. O zaferler yolunda gelecek başarıların temelleri atıldı, geride kalan 17 haftalık süreçte.
Kolay mı oldu? Elbette hayır.
Aslında filmi başa sararsak, ilk zamanlar hiç de arzu edildiği gibi ortam yoktu. Florya'da taşların yerine oturması öyle bir anda gerçekleşen durum değil. Fatih Terim, sınırsız kredi ile göreve gelmediğinin farkındaydı. Ama söz konusu Galatasaray'dı ve kırgınlıkları ve hayal kırıklıklarını bir kenara bırakmak zorundaydı.
Öyle de yaptı Terim. Tarzı olmamasına karşın, kendisinden önce yapılan Elmander protokolüne karşı çıkmadı. Bu hareket bile ondaki değişimin göstergesiydi. Sonra bocalama, daha doğrusu güçler savaşının yaşandığı kriz dönemi yaşandı. Bülent Tulun krizinin aşılmasıyla beraber aslında Terim'in görev sahasının 'yeşil çimlerin üzeri' olmadığı ortaya çıktı! Hoca yönetim içinde kendisine soğuk bakanların olduğunun da farkındaydı. Örneğin bir Melo transferinin yönetimde eleştiri konusu olduğunu öğrenmişti. Bu nedenle ateşten gömlek giydiğini biliyordu.
Hazırlık dönemini rehabilitasyon süreci olarak gören Terim ve yardımcıları için Galatasaray'ı ayağa kaldırmak, mental olarak yarışa sokmak kolay değildi. 17 oyuncu gönderilip, yapılan 11 transferle silbaştan takım yaratılmıştı. TT Arena'daki Liverpool maçı takımın fizik olarak lige hazır olduğunu göstermişti. Ancak şike depremi sonrası liglerin ertelenmesi, bütün planları alt üst ettirdi. Yine de kötü başlanan bir ilk yarıyı zirvede tamamlamak önemli bir başarı. Peki Florya'da neler değişti?
İşte bu sorunun yanıtını vermek hiç de zor değil. Disiplin, otorite, sevgi ve saygı başlıkları altında sıralanabilir değişim.
Terim, tatlı-sert yönüyle oyuncularının güvenini kazandı. Futbolcularına iş dışında her türlü sıcak yaklaşımı gösterdi. Herkesin derdiyle ilgilendi, birlikteliği sağladı. Sistemin oturması, oyuncuların görev tanımlarının yapılması zaman aldı. Ama geçiş sürecini az hasarla kapattı.

Haberin Devamı

Kalesinde Muslera tartışılmıyor. Eboue ilk birkaç maç farklı mevkilerde oynadı. Sonradan gerçek yerini buldu. Semih-Ujfalusi ikilisi defansta oturdu. Hakan Balta, yeniden doğdu. Melo ve Selçuk ateşleyici güç oldular. Goller attılar, takıma hayat verdiler. Kazım ve Riera çok tartışıldı. Elmander ruhu, golleri, savaşcı kimliği ile örnek oldu. Baros pes etmedi, kritik anlarda sahneye çıktı. Emre Çolak formayı kaptı. Engin değerini buldu. Ayhan profesyonellik dersi verdi. Bardağın dolu tarafından bakarsak, Riera hariç üst düzey verim alınan yabancılar, Semih Kaya ve Emre gibi gençler, ritmini Selçuk-Engin-Hakan Balta gibi standardını bulan yerliler.

Şüphesiz sinerjinin oluşmasında yönetim ile takım arasında köprü rolünü üstlenen Abdurrahim Albayrak'ın da rolü büyük oldu. Özellikle yabancılar belki de hayatlarında ilk kez böylesine farklı bir karakteri karşılarında buldular. Çünkü, bütün sorunlarıyla ilgilenen, onlara her türlü desteği veren sıcak ve samimi bir insan vardı.
Özetle Galatasaray sağlam temeller üzerine inşaa ediliyor. Güçlü bir başkan ve yönetim, ustalık dönemini yaşayan bir hoca ve birbirini tamamlanan halkalar. Ve kenetlenmiş bir camia. Türkiye'de herkesin futboldan soğuduğu bir dönemde, ulaşım sorunlarının bir türlü giderilemediği stadında 36 bin ortalamaya oynamak da önemli bir mesajdır.

Haberin Devamı

Geleceğe dönüş

SEYİR DEFTERİ
Kayseri maçı dönüm noktası

Ligin ilk haftası İkitelli'de İstanbul Büyükşehir Belediye'ye karşı alınan 2-0'lık yenilgi de bir anda karamsar hava estirdi. 3-1 kazanılan Samsunspor maçı, sonradan oyuna girip gol atan Elmander için önemliydi. Karabük deplasmanında da Sercan ile beraber hücum hattında yer aldı. Samsunspor maçının son yarım saatindeki umut veren şablondan vazgeçilmemişti. Ama Karabük'te hesapları bozan bir şey oldu. Bünyamin Gezer'in, tartışmalı kararı ile Muslera'nın atılması, yeni puan kaybının habercisi gibiydi. İki haftalık performansıyla üzeri çizilen Baros işte ilk kez burada sahneye çıktı. 81'de oyuna girdi, saniyeler sonra penaltılar yaptırdı ve alınan tek puanın başrolünü oynadı.
Eskişehir maçıyla beraber 4-1-4-1 şeklinde bir kurgu ile oynanmaya başlandı. Son adam Elmander'di. 2-0 biten maçta yükseliş trendi başlamıştı. Kulüp tarihinin 3000. golünün atıldığı 3-0'lık Ankaragücü deplasmanı da hayli kolay geçmişti. 2-1'lik Bursa galibiyeti ise yine Baros'un hediyesiydi. Yine sonradan girip, dakikalar sonra 87'da galibiyet golünü atmıştı. Bu maç iki yıldır üst sıralardaki takımlara karşı alınan ilk 3 puan olması bakımından da anlamlıydı.
M. Park Antalyaspor deplasmanındaki golsüz eşitlik seriyi bozmuştu. Bir sonraki hafta gerilim dolu bir 90 dakikaya ev sahipliği yaptı Türk Telekom Arena. Maçın skoru 2-4. Abdullah Yılmaz'ın eleştiri konusu olan yönetimi, Servet ve Sabri'nin atılması ağır hasar vermişti sarı-kırmızılılara.

Haberin Devamı

Geleceğe dönüş

RUH GERİ DÖNDÜ
7. haftadaki Kayseri maçı bu fikstüre bakıldığında bu nedenle dönüm noktası olarak görülebilir.
O kadar eksik vardı ki bırakın kazanmayı, herkes ortaya çıkacak kötü sonuçtan çekiniyordu. Genç Semih Kaya Servet ile Gökhan Zan'ın yokluğunda savunmada ilk kez görev alıyordu. Emektar kaptan Ayhan Akman ile Yekta da Terim tarafından 11'de sahaya sürülen isimlerdi. Herkes üzerine düşeni yapmıştı bu maçta. 2-0 kazanmak bir kenara Galatasaray sezonun en iyi futbolunu oynamıştı. Elmander hasta hasta mücadele ederek gönülleri kazanmıştı. Yekta'nın dakikalarca sakat sakat oynaması o günkü ruhu aslında özetliyordu. Bugün bütün futbolcular o maçın kendileri için ligin kırılma karşılaşması olduğunu söylüyorlar. İçerdeki Mersin İdman Yurdu maçı belki 0-0 bitmiş, ama o gün Elmander'in ayaklarına sanki zincir vurulmuştu. Viking kaçırdıkça kaçırmıştı. İnönü'deki Beşiktaş maçı öncesi gergin bir bekleyiş vardı. O gün Muslera'nın günüydü. Uruguaylı resmen kalesinde devleşmiş ve Kartal ataklarına karşı koymuştu. Beşiktaş maçının son yarım saati hücum anlayışı ve de özellikle Elmander-Baros birlikteliği Terim'in sistemini yeniden gözden geçirmesini sağladı. Beşiktaş beraberliğinin ardından Galatasaray için yükseliş dönemi başladı.
Sivasspor maçıyla beraber 4-4-2'ye dönen Terim'in takımı rahat götürdüğü maçı Engin ve Elmander'in atılmasıyla zora soksa da 2-1 kazanmasını bilmişti. G.Birliği deplasmanında Eboue attığı altın golle, kendisine çok güvenen hocasının da yüzünü kara çıkarmamıştı. Ve sıra Fenerbahçe maçına gelmişti. Terim yine şaşırtmıştı çıkardığı 11'le. Özellikle Emre Çolak hamlesine 90 dakika öncesi kimse anlam vermemişti. Ama maç başladığında, uzun yıllar unutulmayacak bir futbol ziyafeti sundu taraftarına Galatasaray. Karşılaşma 3-1 bitmişti.

Haberin Devamı

Trabzon'da şov
Artık Aslan durdurulamıyordu. Çarşambanın yorgunluğu altında Hüseyin Avni Aker'de iki takım karşı karşıya geldi. Galatasaray bu zor deplasmanı tahmin edilenden kolay geçti. Elmander'in jeneriklik golü ile başlayan gece, Selçuk'un frikik sayısıyla devam etmiş, uzatmalarda ise son sözü Ceyhun eski takımına söylemişti. Karadeniz turu devam ediyordu. Culio'nun aşırı motivasyonu ile ilk dakikalar biraz sancılı geçiyordu. Milan Baros perdeyi açıyor, Kazım Kazım da finali yapıyordu. Seri sürüyordu.
İlk yarının son maçında ise Selçuk İnan sahneye çıktı ve frikik gollerine yenisini ekledi. Galatasaray, Fenerbahçe'nin takıldığı haftada üst üste 6. galibiyetini alırken, 10 yıl sonra ilk yarıyı zirvede bitirmenin mutluluğunu yaşıyordu.

Haberin Devamı

YARIN FENERBAHÇE
YUSUF KOBAL-ERDOĞAN ŞENAY

Yazarlar