Skorer Herkes kendine müslüman!

Herkes kendine müslüman!

09.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Herkes kendine müslüman

4 Nisan 2004 tarihinde ise Özhan Canaydın, Galatasaray-Beşiktaş maçından sonra Ali Aydın'ı topa tutmuştu. Canaydın, "İki sezondur sustuk. Ama artık yeter! Ali Aydın bu sezon kural hatası yaptığı halde maç yönetmeye devam etti. Bu maçtan sonra artık düdüğünü atması ve bu işi bırakması lazım. Bu hakemi artık istemiyoruz. Bir daha Galatasaray'ın adı Ali Aydın ile hiçbir şekilde bir arada anılmayacaktır" demişti. Galatasaray Yöneticisi Adnan Polat, 22 Nisan 2006'da Fenerbahçe'ye 4-0 yenildikleri maçın hakemi Cüneyt Çakır için "Fenerbahçe maçımızı katletti. Herkes maçı banttan izlesin de görsün. 'O hafta 8.8 not alan bir hakem eleştirilir mi' diyecekler... Ama o notu nasıl aldı, herkes onu araştırsın. Bunların hepsini Cüneyt Çakır'a soracağız. Bir daha Cüneyt Çakır'ı maçlarımızda görmek istemiyoruz" diye konuşmuştu. 5 Kasım 2007 tarihinde Özhan Canaydın "Ali Aydın hakkında kullandığım beyandan dolayı üzgünüm. Takımın iyiyse, hakem hatasıyla 1 gol yersen 2 gol atarsın. 2 golün sayılmazsa 3 gol atarsın. Yeter ki takımın iyi olsun. Her maçta hakem hatası oluyor ve olmaya devam edecek. Avrupa liglerinde de çok hakem hatası oluyor. Hakemlerin üzerine çok gidilmemesi gerekir" dedi.***2 Ekim 2005'teki Konyaspor - Fenerbahçe maçında Anelka'nın elle attığı golden sonra sarı lacivertlilere 'Sus' emri verilmişti. Nihat Özdemir "Biz rakiplerimiz ile ilgili hiçbir zaman yorum yapmıyoruz. Bundan böyle de yapmayacağız" sözleriyle susma hakkını kullanmıştı. 11 Şubat 2006'da oynanan Samsunspor - Fenerbahçe maçında Nobre'nin kendini yere atması, hakem Serdar Tatlı'nın da hem penaltı vermesi, hem de Samsun kalecisi Kerem'i oyundan atmasından sonra da Nihat Özdemir, "3 yıldır hakemlerle ilgili konuşmuyoruz. Lehimize de, aleyhimize de olsa yorum yapmıyoruz" diyerek yine susmuştu. Sonra devran döndü... Ama bu sözlerin üzerinden 3 ay geçmedi ki, İzmir'de oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş Kupa finalinden sonra 4 Mayıs 2006'da Fenerbahçe resmi sitesinde özetle "Beşiktaş maçının hakemiyle ilgili endişelerimizi federasyon yetkililerine ilettik. Buna rağmen, hakem hatalarının bu denli ön plana çıktığı müsabaka sonucunda, kupanın kimlere armağan edildiğini gördük" denilen uzun bir metin yayınlanmıştı. 25 Nisan 2007'de oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş kupa maçı sonrası ise Fenerbahçe yöneticisi Ali Koç, "Bugüne kadar sakin olmak bazı şeyler karşısında susmak için çabaladım. Ama şerefsizler ve hırsızlar bizim hakkımızı yediler. Bir hakem çıktı, tiyatro oynadı. Bu şartlar altında ligde bile devam etmenin manası yok. Haluk Ulusoy'un bu tiyatroyu bitirmesi lazım. Bu gece burada bir gasp yapıldı. Yeter artık diyoruz. Başkan olsam, ligde bile devam etmem" diye konuşmuştu. Şimdi yine sessizlik hakim Fenerbahçe kulübünde...***27 Kasım 2005'te TV8'deki Ve Gool'de "Samsun'dan sonra 2. hafta Bursa'yla oynadık biz. Selçuk Dereli, oyundan attı Erol Bulut'u öyle kazandık maçı. Hakem yardımıyla kazandık. Bizi tuttu o gün Selçuk Dereli, takdir haklarını bize kullandı" diyerek itirafta bulunmuştu Sinan Engin. Tam bir yıl sonra 26 Kasım 2006'da Kanal D'de yayınlanan 3. Devre'de ise hakemler hakkında konuşan yöneticilerle ilgili olarak "Ben aynı durumda olsam aynı demeci veririm. Hakemi etki altına almak için. Yaptım da bunları ben. Normaldir de... Birbirimizi kandırmayalım. Fair-play falan yalan. Yaşamak için bu memlekette öldürüyorsun. Herkes kazanmak için yapıyor" demişti. Oysa şimdi... "Ben bilirim hakem tekniklerini. Benim çok hakem arkadaşlarım olmuştur. Bilirim bir hakemin bir takımı nasıl doğrayacağını... Yavaş yavaş, tatlı tatlı. Bu maç bunun örneğidir" dedi bay menacer, Fenerbahçe-Beşiktaş maçının ardından sıcağı sıcağına Lig TV mikrofonlarına...20 Ağustos 2006'da Denizli - Beşiktaş maçı sonrası Yıldırım Demirören "Her hafta hakemleri gündeme taşımak ve eleştirmek yanlış bir yaklaşım. Onlar Türk futbolunun bir parçası. Hem de çok önemli... Saygı göstermeliyiz. Ve sevmeliyiz" diye kardeşlik mesajları vermişti. Sonrası malum...Görüldüğü gibi 3 büyükler haksızlık lehlerine olunca görmüyor, duymuyor, konuşmuyor... Aleyhlerine olunca ise kıyameti koparıyor... "Ben kazanırsam adalet var, kaybedersem yok" ideolojisi geçer akçe İstanbul oligarşisinde..."Oyun"un kendisini önemseyenler, başka bir futbol özlemindekiler... Biz ne yapalım? Önümüzdeki maçlara bakmaya devam edelim... Mİ? Emek harcamadan kazanmayı marifet saymak, kendine Müslüman olmak, artık bir ideoloji bu ülkede. Ortada futbol mutbol, spor mpor kalmıyor. Hem bu köşede yayınlanan gaflar için, hem de yazacağım konu üzerine neler yazıldığını görmek, tekrara düşmemek için bütün gazetelerin spor yazarlarını okumam gerekiyor. Bunun için de her gün internet başında sırasıyla gazetelerin spor yazarlarını okuyorum, bazen haberlerden bile önce... Tabii ki bilgisayarda bir sürü pencere karışmıyor da değil...Haberim yoktu böyle bir siteden. Öcal (Uluç) Abi'nin köşesinde okudum... www.sporyazarlari.com.Artık gazete gazete dolaşmama gerek kalmadı. Sadece bu sayfayla futbol ve diğer sporlar üzerine o günkü gazetelerde kim ne yazmış karşımda... Vallahi çok büyük kolaylık... Büyük bir dertten kurtuldum... Bana kalan zaman da cabası...Böyle bir siteyi kuran üniversiteli gençlere teşekkür etmek boynumuzun borcu... Spor yazarlarının ne yazdığını merak edenlere önerimdir... Not etmelisiniz mutlaka! www.sporyazarlari.com Bir site: www. sporyazarlari.com Ditmar Jakobs, "Dostluk Maçı" kavramının ne anlama geldiğini 1986 senesinde gözler önüne serdi: Alman oyuncu, İsviçre'yle yapılan ve kayda değer hiçbir niteliği olmayan maçta, İsviçreli oyun kurucu Perret'ye orta yuvarlağın içinde, ayağını uzatarak öyle bir çelme taktı ki, Perret'nin baldır kemiğini kırdı. Haberiniz var mı? Hilmi Hoca saptırıyordu. Ya gizliyor ya da doğruları söylememeye devam ediyordu. "Ben beş yıldır bu işlerin içinde yokum" derken de gözyaşlarım damla damla akıyordu. Sen ağlama! Bak! Acımıyorlar bile. 3, 4, 5... Maç devam etse hala gol atmak için üstüne gelecekler senin. El oğlu acır mı? Grubumuzda dördüncüyüz. Şampiyonlar Ligi'nde içerde Valencia'yla oynayacağız. O maç ne zaman beya! Sonuç olarak fazla söylenecek bir şey yok. 8-0 için söylenecek, yazılacak bir dolu şey olacak. Her şeyden önce bir rekora imza atıldı bu gece. Aman ne güzel! Gruptan çıkma adına işimizi zora soktuk. Hadi canım! Bundan sonra 3. olup UEFA Kupası'nda yolumuza devam etmek istiyoruz. İnşallah 3. oluruz. İnşallah maşallah! Araba merakı vardır. BMW, vazgeçemediği markadır. Kontağı çevirdi mi, herkesin yüreği ağzına gelir... Hızlı araba kullanmak, bir başka hobidir Gökhan için! Gökhan Gönül'ü tanıyalım 4: Ben Merkez Hakem Kurulu'nun yerinde olsam; ki Allah göstermesin, o koltukta oturmam. Oturma zaten! Barış, koştu ama sadece koşmakla olmuyor ki. Şimdi evinde baygın dinleniyordur. Uyuyormuş Abi! Lincoln, Türkiye'deki en iyi yabancı dersen itiraz etmek zorunda kalıcam. Çünkü şu an Türkiye'deki en iyi oyuncu Roberto Carlos bence. Diatta'yı kimse geçemez! yakantop@gmail.com