Skorer İtalyan futbolunda politika

İtalyan futbolunda politika

02.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

İtalyan futbolunda politika

İtalyan futbolunda politika

       MİLLİ Takımımız'ın ve Galatasaray'ın yıldızı Hakan Şükür'ün, Apo krizinin yaşandığı şu günlerde Juventus Kulübü'ne transferinin gündeme gelmesi nedeniyle İtalyan futbolundaki politik etkinliklerden söz etmek, ilginç bir konu haline geldi.
       İtalyanlar için futbol, siyasetin at oynattığı bir alandır. Daha Mussolini zamanında İtalya iki kez Dünya Kupası'nı kazandığında, bunun ünlü diktatörün gücünden kaynaklandığı çok sık ifade edilir. Ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Çizme'de futbol yeniden profesyonel bir anlayış içinde yapılanırken, partiler ve politikacılar bu pastanın içinde yer aldılar.
       1960'lı yıllarda İtalya'daki zengin ve güçlü aileler futbola yatırım yapmaya başladılar. Moratti Ailesi'nin futbol gelirleri İnter Kulübü'ne akarken, Akurou Churo Ailesi'nin gemi tersaneleri de Napoli Kulübü'nü desteklemeye başladı. FIAT imparatoru Agnelli'nin, Juventus Kulübü'nün patronluğunu alışı da bu zamana rastlıyor. Ancak asıl 1980'li yıllarda politika ve futbol birbirinden ayrılmaz bir ikili oluşturdu. Hristiyan Demokratlar'ın zaman zaman başbakanlık da yapan ağır topu Bettino Craxi, Roma Kulübü'nün en önde gelen kurucusu olurken, gene ünlü solcu politikacı Giulio Andreotti de, Torino Kulübü'nün baş danışman görevine soyundu.
       Daha sonra sahnede Milan Kulübü'nün sahibi ve başkanı Silvio Berlusconi'yi "Forza İtalya Partisi"nin başında seçimlerde inanılmaz bir başarı kazanırken gördük. Ve bir süre de sağ koalisyonun başbakanlığını yaptı. Diğer taraftan film ve televizyon imparatoru Vittorio Cecchi de, bir yanda Fiorentina Kulübü'nü yönetirken, diğer yanda da İtalyan senatosundaki sandalyesinden Halkçı Parti adına politika yaptı.
       Torino, Roma, Milan ve Genova gibi kentlerde iki kulübün olması, siyasetin pompalanması açısından büyük fırsat yaratmakta. Juventus Başkanı Agnelli'nin senatör seçilmesi de bu politik rekabetin en çarpıcı ürünüdür.
       Bugünlerde ise tüm Türk kamuoyunun nefretini kazanan Başbakan Massimo D'Allema, "politika - futbol" işlevinde ortaya çıktı. Komünist rejimin egemenliğinin Doğu'da son bulmasından sonra İtalya'nın ilk komünist Başbakanı D'Allema, Roma Kulübü'nün güçlü ve ateşli destekçisidir. Roma Kulübü'nün taraftarlarının kimliğinde solculuk ağır basarken, ezeli rakipleri Lazio ise sağcıların lideri Gian Franco Fini ve Roma'nın genç Belediye Başkanı Francesco Rutelli'nin kulübüdür.
       Her söylenenin aksine, İtalya'da sanayiciler ve iş adamları komünist bir yönetimin iktidara gelmesinden mutlu olmakta. Nedeni ise çok açık. Bir İtalyan dostumun dediği gibi, solcular ve komünistler İtalya'yı yönettiği zaman, ülkede hiç grev olmamakta. Tabii bu da sanayicilerin çok işine gelmekte.
       İşte bu nedenle Hakan'ın transferinde İtalya'nın, Türkiye ile başlatmak istediği dostluk rüzgarlarının esintilerini belirgin bir şekilde görmekteyiz. FIAT ve İtalya'nın, hükümetin de desteğiyle ülkemizde kaybettiği prestiji, Hakan'ın golleriyle kazanmak amacında olduğu açıkca görülmekte. Bu arada Pirelli'nin sponsoru olduğu İnter Kulübü'nün de, Hakan'a yeni bir teklifle gelmesi ihtimalini unutmamak gerekir. Çünkü Juventus adına temsilcilik yapan Celalettin Bilgiç, aslında İnter'in Başkanı Moratti'nin çok yakın dostu olduğu gibi, onunla iş yapmaktadır. Herhalde 1999 bu konuda büyük sürprizlerle başlayacak.
       * Bütün okurlarımıza ve dostlarımıza başarılı, sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim.
       * Geçen haftaki Galatasaray ile ilgili yazımızda üç büyük kulübün arasında dialog kurulması isteğimiz, uzun bir aradan sonra ilk kez gerçekleşti. Girişimi sağlayan Süleyman Seba'yı ve kulüplerimizi kutlar, devamını dileriz.


Yazarlar