Skorer Kelebek etkisi

Kelebek etkisi

23.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Luanda'da, Neto Üniversitesi'nde ders veren Cornelio Caley gelecekten umutlu: "Eğer Dünya Kupası'na katılmayı başardıysak, iç savaşı da, açlığı da, her ne problemimiz olursa aşabiliriz"... Çok mu iyimser buldunuz? Peki siz hiç, "kelebek etkisi" diye bir şey duydunuz mu?

Kelebek etkisi

Dr. Cornelio Caley, iç savaş ülkesi Angola'nın başkenti Luanda'da Agostinho Neto Üniversitesi'nde ders vererek kanat çırpmaya çalışan bir kelebek... "Eğer, bir grup gencimiz dünyayla yarışabilir, Almanya'ya gidebilir duruma geldilerse, biz de pekâlâ aynısını başarabiliriz" diyor gururla... Bir başkası, Edo, başkentteki küçük dükkanında milli futbolcuların formasını satıyor. Kaptan Akwa'nın formaları çoktan tükenmiş. 1500 kwanza (24 YTL) verip Akwa forması alanların büyük çoğunluğu Almanya'daki şampiyonada takımlarını desteklemeye gidemeyecekler aslında.. Ama giyecekler formalarını, ve televizyon başında destekleyecekler, 27 yıl süren ve 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği iç savaştan canlı çıkmayı başaran milli futbolcularını... ***Afrika'nın Dünya Kupası'nda Kamerun, Nijerya ve Güney Afrika gibi nispeten güçlü sayılabilecek ülkeler yerine ilk kez Togo, Kongo, Fildişi Sahilleri ve Angola'yla temsil ediliyor olması, kıtanın fakir uluslarında bayram etkisi yaptı. Hayır, mecazi anlamda değil, gerçek, zira Togo, kupaya katıldıkları günü "resmi tatil" ilan etti. Fildişi Sahili Devlet Başkanı Gbagbo, tüm milli futbolculara birer ev bağışladı.2002'de başlayan iç savaştan beri ikiye bölünen Fildişi Sahilleri, Drogba sempatisiyle tekrar bütünleşmiş adeta. Artık hiç kimse Fransız işgalinden yada sömürgecilerden bahsetmiyor ülkede. Daha geçtiğimiz Nisan'da yüzlerce insanın hayatını kaybettiği Togo'da da durum benzer. Otomobil tamircisi Christian Agbeko, yeni durumu şöyle özetliyor: "Aylardır sanki aynı dili konuşmuyorduk. Ama Dünya Kupası hayatımıza girdi gireli, tek bir lisanda birleştik: Futbol" Kelebek etkisi (Butterfly effect), 1961'de Edward Lorenz'in hava tahmin modelleri üstünde çalışırken geliştirdiği ve matematikte "kaos kuramı" adlı yeni bir sahanın gelişmesine öncülük eden çalışmayı anlattığı makale... Özetle, Afrika'da an itibariyle uçmakta olan bir zayıf kelebeğin basit bir kanat çırpışının bir sebepler silsilesi neticesinde Avrupa'da bir hortuma neden olabileceği gerçeği... Son kahramanımız Arnaud Cire ise, Fildişi Sahili'nin ticaret merkezi sayılan Abidjan'da bir güvenlik görevlisi. Her ay aldığı 70 bin Fildişi Frankı (171 YTL) maaşının bir kısmını gelecek yıl Almanya'da Toure ve arkadaşlarını izleyebilmek için biriktiriyor. Belki yolculuk için gerekli 2 milyon Frankı biriktiremeyecek, ama deneyecek ya, olsun. Zaten kişi başına düşen milli gelirin 640 dolar, ortalama ömrün 43 yıl olduğu bir iç savaş ülkesinde de yapılabilecek en iyimser harekettir "denemek"... Denemek! En spektaküler goller araştırmamızı, bir kaleci, Rene Higuita domine etti. Hem sonuçları, hem de golleri izleyebileceğiniz web adreslerini Salı günü yayımlayacağız bu köşede.Ama bu hafta en çok yazıştığımız konu, "Chelsea gerçeği" oldu. Maalesef milletçe kamplara, siyah ve beyazlara ayrılmaya çok tutkunuz. Aradaki binlerce ton muhteşem "gri"ye şans tanımamakta üstümüze yok. "Milat 22 Şubat" yazısında külliyen Chelsea ve Lampard gerçeğini hiçe saymış değilim. Zaten o yazının iki sayfa öncesini, Avrupa panoramayı inceleyenler, haftanın takımı olarak Chelsea'yi seçtiğimiz detayını da yakalayacaklardı. Üstelik rüya final olarak Chelsea-Barcelona'yı hayal ettiğimi de belirtmiştim, kırık dökük satırlarımın arasında.Ama hata etmişim. Yazı, birçoğuyla aynı pozitif görüşleri paylaştığımız ve müthiş bir zevkle "beyin fırtınası" yaptığımız okurlarımızı, dostlarımızı kamplaştırdı. Bir taraf Chelsea, bir taraf Barcelona mucizesini tarif etmiş, benim yazımdan kat be kat uzun olan e-maillerinde. Sadece sevgili Ufuk Şaner'in yazdıklarına değinerek keseceğim bu konuyu şimdilik. Diyor ki özetle, "Sahaya 11 Ronaldinho ile çıkıp yenilmektense, 11 Essien'le çıkıp berabere kalmak yeğdir"Ben de diyorum ki, sahaya 5 Ronaldinho ve 5 Essien'le çıksak da, bari şu sahada sergilenen şeyin, bir "oyun" olduğunu unutmasak... Grileri ayırt edememek Galatasaray'ın Hagi'nin veliahtı olarak getirdiği Ion Lutu, şimdi Kazakistan Ligi'nde FC Kairat'ta imiş... Çünkü daha önce forma giydiği Güney Kore ve Kıbrıs Rum Kesimi'nde bile tutunamamış... Eski Fenerbahçeli Sabin Ilie ise İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Macaristan ve Almanya maceralarının ardından son durak olarak Çin 2. Ligi'ni seçmiş. Orada yalnız değil, zira Liverpool'a attığı golle Galatasaraylı taraftarların unutmayacağı Radu Niculescu da aynı klasmanda top koşturuyor.Maldarasanu Rapid Bükreş, Bratu ve Tamas Dinamo Bükreş, Petre ve Moldovan'sa Hagi'nin teknik direktörlüğündeki Politehnika'da forma giyiyorlar. Yani daha 2-3 yıl önce ligimizi istila eden Rumenler'in tümü, ülkelerine dönmüş. Belki adını bile zor hatırlayacağımız eski Trabzonsporlu Kurt van de Paar'sa, Belçika 3. Ligi'nde Eisden'de. Araştırma, NTV'den sevgili arkadaşımız Emek Ege'den... Bu gece 01:05 ve yarın 12:05'te Taktik'te, hem bir çok eski yabancı süper yıldızımızı, hem de yerlileri konuşacağız. Örneğin 103 gollü efsanevi şampiyon takım Schumacher, Şenol, Nezihi, Müjdat, İsmail, Hakan, Oğuz, Turhan, Rıdvan, Aykut ve Hasan'ı hatırlayacağız tekrar... Çok güzel olacak, çok. Müjdat, Lutu, van de Paar!

Yazarlar