Skorer Kriz yönetimi

Kriz yönetimi

29.12.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

UEFA Avrupa Ligi'nde ilk sıraya oturan, Süper Lig'de de ilk üç arasına girerek şampiyonluk iddiasını gösteren siyah-beyazlılarda, krizler başarıyla savuşturuldu. Dışarıda yönetim, saha içinde de Carlos Carvalhal'in ustaca hamleleri, Beşiktaş'ın en büyük artısı oldu

Kriz yönetimi

Bir takım düşünün, daha sezon başlamadan teknik direktörleri ve futbol komitesi başkanı cezaevine girsin. Kamptaki hazırlık döneminde, futboldan çok, hapishane, şike, telefon kayıtları, savcılık konuşulsun. Üstüne üstlük Bebe ve Ersan gibi en önemli iki oyuncun yaşadığı sakatlıklarla aylarca sahalardan uzak kalsın ve sezona Tayfur Havutçu yerine takımı hiç tanımayan bir teknik adamla başlasın.
Gerçekten kâbus gibi... İnsan bir an önce uykusundan uyanmak istiyor sanki...

Haberin Devamı

Acil eylem planı
Sezon öncesi hazırlık döneminde yaşanan bu kadar olumsuz tablodan hiçbir futbolcunun etkilenmemesi mümkün değil. İstediğin kadar profesyonel ol, fayda etmez. Beşiktaş’ın tarihinde bu kadar dramatik bir sezon başlangıcı olmamıştır herhalde.
İşte böylesine kaotik bir ortamda Beşiktaş Yönetimi'nin bir an önce bir şeyler yapması lazımdı. Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu, Metris Cezaevi’ne girmiş ve "futbol" bir anda başıboş kalmıştı. Başkan Yıldırım Demirören, kamptaki bir akşam yemeğine katılarak futbolcularla toplantı yaptı. Bütün bu yaşananlar kolay değildi. Vakit silkinme ve kenetlenme vaktiydi. Yönetim bir an önce acil eylem planını devreye sokarak, daha önceden alt yapı için anlaştığı Portekizli Carlos Carvalhal’ı apar topar takımın başına getirdi. Bir anda kendini Beşiktaş’ın başında bulan Carvalhal, şaşkın ördek gibiydi. İşe nereden başlayacağını bilmeyen acemi bir işçiye benziyordu.
Portekizli gelir gelmez herkesin Beşiktaş’ın geleceğiyle ilgili kuşkularını, Tayfur Havutçu’nun yerine gelmediğini, sadece takımı emaneten aldığını, verdiği demeçlerle sonlandırdı. Carvalhal’ın akıllıca yaptığı bir başka hamle ise Türkçe öğrenmeye başlamasıydı. Kendi ana dilini bile konuşmayan bir Schuster’den sonra, böylesine bir yabancı hoca futbolcuları çok memnun etmişti. Futbolcular, Tayfur Havutçu ile yakaladıkları ağabey-kardeş ilişkilerini, Carvalhal ile de sürdürebilme şansını yakalamıştı.
Şike soruşturmalarında adının geçmesini gururuna yediremeyen yönetim, geçen sezonki Türkiye Kupası’nı, aklanana kadar sembolik olarak TFF’ye geri verdi. Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş’in suçlu olmadıklarına yürekten inanan yönetim, bu hareketiyle tüm Türkiye’ye adalete güvendiklerini göstermek istedi.
İşte bu gel-gitler içerisinde hazırlandı Beşiktaş yeni sezona. Tam, "Hazırım" dediği sırada, TFF’nin kararıyla ligler ileri bir tarihe ertelenirken, futbolcular ise ilk kez uygulanacak olan Play-Off sistemine de isyan etmişlerdi. “Keşke bize de sorsalardı” diye açıklama yapan Simao Sabrosa pek de haksız sayılmazdı.
Lig öncesinde Alania Vladikavkaz’ı ikinci maçta yenilmesine rağmen eleyen Beşiktaş sezona büyük bir özgüvenle başladı. Ligin ilk haftasında Eskişehirspor deplasmanında üç puan bırakılması, kafalardaki Carlos Carvalhal ile ilgili soru işaretlerini daha da artırmıştı. Portekizlinin başarılı olup olmayacağı yönündeki kuşkular herkesi sarıp sarmalamıştı. Nasıl olmasın ki?.. Ne de olsa o bir emanetçi hocaydı insanların gözünde. Daha ilk haftadaki yenilgisine kimsenin sesi çıkmıyordu ama oynanan futbol hiç de ümit vermiyordu.

Haberin Devamı

Güle güle Guti!
İlerleyen haftalarda Beşiktaş’ta, Carlos Carvalhal’ın hem ligi, hem de Türk futbolcusunu daha yakından tanımaya başlamasıyla işler iyi gitmeye başladı. Oynanan futbol eskisi kadar iç karartıcı değildi ama bu kez Carvalhal-Guti krizi takımın üzerinde dolaşan kara bulut gibiydi. İspanyol oyuncunun özel yaşamı ve idmanlardaki form düşüklüğü, Carvalhal’ı düşündürüyordu. Portekizli hoca, yıldız unvanı olan ve bu statüsünü kendisine de hissettirerek üstünlük kurmaya çalışan Guti’yi hizaya getirmeliydi. Onu, üstü kapalı bir şekilde kadro dışı bıraktı. Birkaç hafta sonra vatandaşı Manuel Fernandes’i de, Guti’nin yanına gönderdi.
Sezonun ilk haftalarında yaptığı bir toplantıda kimseden korkusu olmadığını söyleyen Carvalhal, korkusuzca kararlar aldı takım içerisinde. Hocanın bu cesareti diğer futbolcuları olumlu anlamda etkiledi. Carlos Carvalhal haftalardır oynatmadığı Guti'yi, Fiyapı İnönü’deki Kayserispor maçında görevlendirerek, bütün Türkiye’ye "İşte Guti bu" mesajı verdi. İspanyol oyuncu, kötü oynadığı bu maçtan sonra bir daha kadroya giremedi ve devre arası gelmeden ipleri kopararak İspanya’nın yolunu tuttu.
Bu gidişle, gece hayatında partnersiz kalan ve kendi iç dünyasında yolculuğa çıkan Fernandes; Veli, Simao ve Aurelio’nun sakatlıklarını fırsat bilerek kaptığı formayı inanılmaz bir şekilde terletti. Beşiktaş açısından ilk yarının en önemli kırılma noktalarından biri işte bu Guti-Fernandes ekseninde gelişen olaylar oldu. Carvalhal o dönemi gerçekten büyük bir ustalıkla idare etti.
Her kritik kararı yönetim tarafından koşulsuz desteklenen Carlos Carvalhal, takım içerisindeki dinamikleri daha da yakından tanımıştı. Herkese güleryüzle Türkçe selamlar veren, kaleci tercihlerini kaleci hocasına bırakan, yardımcılarıyla sürekli fikir jimnastiği yapan bir teknik adam profili sergiliyordu Portekizli hoca. Beşiktaş açısından Carhalval’ın en önemli özelliği, analitik yönünün çok iyi olmasıydı. Rakipleri en ince ayrıntısına kadar çok iyi etüt edebilme özelliğine sahipti. Bu artısını hem kendi, hem de Koch ve Zafer Öğer’in tecrübeleriyle birleştirerek iyi bir sinerji yakaladı.

Haberin Devamı

Havutçu'nun fedakârlığı
Fikirlerini ve kuşkularını Metris Cezaevi’ne giderek Tayfur Havutçu ve Serdal Adalı ile de paylaştı. Sadece dışarıdakilerle değil, içeridekilerle de ekip olabilmeyi başardı. Geldiği ilk gün taraftarın oyuna olan etkisinin ne kadar güçlü olduğunu anladı ve İnönü’deki her maçtan sonra tribünlere teşekkürü borç bildi. Yönetimle birlikte takım içerisindeki krizleri en az hasarla atlattı. 3 günde bir maç oynayan futbolcularının ne kadar büyük işlere imza attığını her fırsatta dile getirerek onları onurlandırdı. Hapisten çıkan Havutçu’ya görevi teslim edeceği sırada o bütün bu emeklerinin ve iyi niyetinin karşılığını ikinci kez Beşiktaş Teknik Direktörü olarak aldı. Havutçu, yiğidin hakkını yiğide vererek çok az insana nasip olabilecek Beşiktaş Teknik Direktörlüğü’nden feragat edip, genel direktör olarak yoluna devam etmek istiyordu. Carvalhal’ın işine köstek değil destek olarak Beşiktaş’ın hem ligde, hem de Avrupa’da yoluna garantili bir şekilde devam etmesini sağladı Tayfur Hoca.
Çin’in tarihsel Yin ve Yang inanışı gibiydi Beşiktaş’ın durumu. Siyahın içinde az da olsa beyaz ve beyazın içinde az da olsa siyah... Bu kadar kaos ve fırtınanın içerisinde yönetim, teknik heyet ve futbolcu kenetlenmesi siyahın içerisindeki beyaz nokta gibiydi. Ama o küçük beyaz nokta bile bütün bu olumsuzlukları arka plana atmaya yetti. Beşiktaş yakaladığı bu pozitif ortamı iyi değerlendirerek, ilk yarının sonunda çok az bir puan farkıyla liderin arkasından üçüncü olmuş ve de Avrupa yoluna devam ederek yeni yıla giriyor.
Avrupa ve ligde oynadığı maç sayısı baz alındığında puan cetvelinde üzerinde bulunan takımlardan da başarılı dersek pek abartmış sayılmayız.

Haberin Devamı

Kriz yönetimi

Haberin Devamı

Duygu köprüsü
Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş’in, Metris Cezaevine girmesiyle büyük bir şaşkınlık yaşayan futbolcular, sürekli cezaeviyle temas halinde oldu. Yerli futbolcular gruplar halinde Metris’e giderek içeridekileri ziyaret ederken, yabancılar için bakanlıktan özel izin alındı. Bu ziyaret dışında sürekli olarak Metris Cezaevi’nden soyunma odalarında okunması için mektuplar geliyordu. Kazanılan her maç, Metris Cezaevi’ndekilere hediye ediliyordu. Sanki arada demir parmaklıklar yokmuş gibi içeridekiler ve dışarıdakiler birbirlerine sarıldı.

Kriz yönetimi

‘Bu sahada oynamam’
UEFA Avrupa Ligi Play-Off maçında Alania Vladikavkaz’ı evinde yenen Beşiktaş, deplasmanda kötü bir sürprizle karşılaştı. Maçtan önce başlayan sağanak yağmur Vladikavkaz’ın sahasını çeltik tarlasına çevirirken, sahayı gören Rüştü, Carvalhal’a dönerek “Ben bu sahada oynamam şimdiden söyleyeyim” dedi. Rüştü’nün bu sözlerini duyan Carvalhal, “Ben hiçbirinizi bu sahada oynatmam. Burada biriniz sakatlansa maddi ve manevi zararımızı kim karşılayacak” diye yanıt verdi.
UEFA gözlemcilerinin ve hakemin maçı oynatmak için ellerinden geleni yaptıklarını görmesi üzerine Carvalhal, “İnanılacak gibi değil, takımları ve futbolcuları düşünen yok. Oynasan sakatlık riski var oynamasan kupadan atılırsın” diye serzenişte bulundu.

Kriz yönetimi

Kapıyı bir kez çaldılar
Şike operasyonları nedeniyle her kulüp gibi Beşiktaş da maddi ve manevi olarak bu süreçten olumsuz etkilendi. Yayıncı kuruluşun zarar etmesi ve sponsorların futbola yanaşmaması yüzünden siyah-beyazlı kulüpte beliren mali problemler yerlisinden yabancısına kadar bütün futbolculara yansıdı.
Ödemelerin yapılamadığı bir ortamda Quaresma ve Guti gibi yıldızlar başta olmak üzere takımın hepsi seslerini çıkarmadı. Yönetimin maddiyattan daha önemli sıkıntılarla boğuşması nedeniyle futbolcular, kaptanlar aracılığıyla yönetimin kapısını sadece bir kez çaldı. Yeni yıla girmeden önce biraz ödeme yapılması konusunda istekte bulundu. Yönetim de yeni yıl öncesi transfer taksitlerinin büyük bir kısmını ödeyerek onların bu fedakârlığına teşekkür etti.

Yazarlar