Levent Kalkan

Levent Kalkan

leventk@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe'de her şey İsmail Kartal'ın göreve getirilmesiyle başladı...
Jorge Jesus'la şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırıp, Ziraat Türkiye Kupası ile sezonu noktalayan sarı-lacivertlilerin, Suudi Arabistan'ın yolunu tutan Portekizli teknik adamın koltuğuna kimi oturtacağı büyük merak konusuydu ve Başkan Ali Koç'un tercihi İsmail Kartal oldu. Jesus'a devrettiği koltuğu Jesus'dan geri alan İsmail hoca; duruşu, camiaya olan aidiyeti, tribünlerle sıcak ilişkisi ve oyuna dair doğru tercihleriyle kısa süre güven ortamı sağladı.
İsmail Kartal bence göreve geri döneceğini hissediyordu. Çünkü yarım kalan işini bitirmeyi çok istiyordu.
Öyle olmasa dersine bu kadar iyi çalışamazdı. Fenerbahçe'nin Jesus döneminde yaptıklarını ve yapamadıklarını çok iyi analiz ettiğini düşünüyorum Kartal'ın... İsmail hoca göreve gelir gelmez yanlışların tümünü silip attı. Doğruları ise kullanmaya devam etti.
Önce sistemle ilgili karmaşayı bitirdi, hemen ardından da kafasındaki oyunu adım adım inşa etmeye başladı.
Duvar işçisi misali tuğlaları tek tek yerleştirdi. Aralara bol bol harç koydu. Kısa sürede sağlam, sarsılmaz, güven veren bir duvar ördü adeta.
İsmail Kartal'ın futbol felsefesi çok net, çok berrak, son derece gerçekçi ve çok anlaşılır bir oyun vadediyor. Dzeko, Tadic ve Szymanki başta olmak üzere tüm futbolcular bu felsefeye inanıyorlar ve sonuna kadar oyuna sadık kalıyorlar.
Fenerbahçe felsefe olarak en iyilerin futbolunu oynamaya çalışıyor. Rakip sahada sürekli basıyor, temposuyla bunaltıyor, asla oynatmıyor. Topa sahip oluyor, yüksek enerjisiyle oyuna hükmediyor, atak sürekliliği sağlıyor, bozuyor, hataya zorluyor, boğuyor ve kazanıyor...
En iyilerin futbol felsefesi tam olarak budur. Manchester City'nin, Liverpool'un, Bayern Münih'in, Barcelona'nın, Real Madrid'in yıllardır oynadıkları futbolun temelinde bu oyun anlayışı yatıyor.
İşte Fenerbahçe, İsmail Kartal'la bu felsefeyi inşa etmeye başladı. Doğru hoca ve güçlü kadro bir araya gelince güçlü oyunun temelleri atıldı ve beklentilerin de ötesinde neticeler alındı.
Dile kolay, 19'da 19 yaptı Fenerbahçe...
Trendyol Süper Lig'de 10'da 10 yaparak tarihi rekor kırdı.
Avrupa Konferans Ligi ön elemelerinde 6'da 6 yapmıştı. Hız kesmedi, grupta da 3 maçtan 9 puan çıkardı.
Sarı-lacivertli takımın gol istatistikleri de son derece parıltılı...
Süper Lig'de 10 maçta 29 gol atarken, 5 gol yedi.
Avrupa'da ise 9 maçta 27 gol attı ve yine 5 gole engel olamadı.
Toplama baktığımızda 19 maçta tam 56 gol atarken, sadece 10 gol yemiş bir Fenerbahçe görüyoruz.
19 maçta +46 gol averajı şapka çıkarılacak cinsten...
Tesadüf falan değil, doğru felsefe ve oyun gücünün neticesi bu istatistikler.
Futbola doğru pencereden bakmanın, kadro mühendisliğinin, kalitenin ve tecrübenin izleri var atılan her golde, alınan her galibiyette.
Fenerbahçeliler yıllar sonra neşeyle statları dolduruyor, keyifle ekran başında maç izliyorlar.
Hocalarına, kalecilerine, savunmalarına, orta sahalarına, hücumdaki usta ayaklarına güveniyorlar ve sonuna kadar destek veriyorlar.
Oyuncularla, taraftarlar arasındaki bütünleşmenin ortaya çıkardığı pozitif enerjinin sonuçlar üzerindeki etkisini de elbette unutmamalıyız. Herkes şampiyonluğa susamış durumda. İsmail Kartal'ın göreve gelişi, doğru kadro ve güçlü oyunla Fenerbahçe üstündeki kara bulutları tamamen dağıttı. Sarı-lacivertliler artık büyük bir kararlılıkla güneşli, güzel günlere doğru koşuyor.
Bu uzun yolda elbette sıkıntılı günler de olacaktır.
Ancak Fenerbahçe doğrulardan vazgeçmezse bu görkemli şampiyonluk koşusunu sonuna kadar götürür ve hedefine de ulaşır.