Herkes sus pus!

Kezman'ın Aziz Yıldırım için söyledikleri oldukça düşündü-rücü... Başkan 'En sevilen' mi olmak istiyor? N. Yılmaz

Geçtiğimiz salı günü gazetelerin spor sayfalarında “Gizlenen skandal”, “Tarihi skandal” başlıklarıyla yer aldı haber...
Geçen sezon oynanan Trabzonspor-Beşiktaş maçında siyah-beyazlı ekibin esame listesine talimatlar emrettiği halde 22 yaşından küçük bir oyuncu yazmadığı, hükmen yenilgiye yol açacak bu hatanın dönemin Futbol Federasyonu tarafından gizlendiği iddiası basının temel gündemiydi.
Trabzonspor eski başkanı Nuri Albayrak dönemin federasyon başkanı Haluk Ulusoy’u suçladı, Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz iade-i itibar istedi, gerekirse UEFA’ya gideceklerini söyledi...
Federasyon, talimata göre itiraz 5 gün içinde yapılmadığı için Sivasspor’a olumsuz yanıt verdi, ancak konuyla ilgili soruşturmanın derinleştirilmesini ve ortaya çıkacak bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasını kararlaştırdı.
Sonra...
Medyaspor internet sitesi ertesi gün bir haber yaptı: “Hasıraltı Dosya’nın Sorumlusu Lütfi Arıboğan’dır!”
“Tamamlanan her müsabakanın isim listesi, TFF’nin İstanbul’daki merkezine gönderilir ve burada Bilgi İşlem’de çalışan profesyoneller tarafından sisteme işlenir. Müsabaka isim listesinde bir kural dışılık varsa, SİSTEM OTOMATİK OLARAK UYARI VERİR!..
Bilgi İşlem bölümü doğrudan Genel Sekreter’e bağlıdır ve sorumlusu Lütfi Arıboğan’dır...
Bilgi İşlem bu maçtaki kural dışılık konusunda Genel Sekreter’i uyardıysa, Genel Sekreter bu konuyu dönemin başkanı Haluk ULUSOY’a taşımış mıdır? Lütfi Arıboğan bu konuda Haluk Ulusoy’u bilgilendirdiyse ve iddia edildiği gibi Ulusoy’dan aldığı talimat gereği olay hasıraltı edildiyse, derhal bildiklerini kamuoyuyla paylaşmalıdır...
Bildiği halde sakladıysa, Başkanvekili olarak görev ihmali söz konusudur. İstifa etmelidir. Olay konusunda bilgisi yoksa, dönemin maaşlı Genel Sekreter’i olması nedeniyle bir profesyonel olarak o hatalıdır, yine o sorumludur...”

Haberin Devamı

Basın neden susuyor?
O maçı hatırlarsak 2-0’dan maçı çeviren Beşiktaş, kaleci Rüştü’nün haksız bir kararla atılmasıyla 10 kişi kalmış ve oyuncu değişikliği hakkını tamamladığı için de kaleye Bobo geçmişti. Böyle bir maçın ardından Menacer Sinan Engin, kazandıkları için konuşmadığını ama kaybetselerdi çok ağır konuşacağını belirtmişti. Tüm bu bürokratik skandalın arkasında ne dönüyor bilmiyorum ama sanıyorum travmatik bir maçın ardından Beşiktaş’ı hükmen yenik ilan etmek anlaşılan Futbol Federasyonu için fazla cesur bir hamle olacaktı.
Tekrarlıyorum ki durum nedir bilmiyorum, zaten sanırım kimse bilmiyor. Bilenler de konuşmuyor ama Türkiye’de futbolun temiz oynanmasını isteyen herkes için bu durum yeterince açık bir örnektir.
Türk futbolunda herkes cennete gitmek istiyor ama kimse ölmek istemiyor.
Ve suskunların başında gelen Sinan Engin...
Merak ediyorum tamamen kendi sorumluluk alanındaki hata için nasıl bir açıklama yapar.
En azından kendine...
Bir de Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören var...
Başka takımlar lehine yapılan hatalarda esip gürleyen Demirören, hata lehine yapıldığında hayatından endişe edilecek kadar sessizliğe gömülmüş durumda...
Peki... Bizim anlı şanlı spor basınımız ne yapıyor bu konu üzerine?
Bir sessizlik hakim spor camiası semalarında...
Onun yerine Güiza’nın eşiyle, Skibbe’nin eşinin Türk olduğunun aylar sonra ortaya çıkarılmasıyla ilgilenmek daha mı geçer akçe? Ya da Aragones’i veya Skibbe’yi tartışmak daha mı önemli?
Ses verin lütfen!

Haberin Devamı

Sıra kimde?Herkes sus pus
Doğan Haber Ajansı’ndan Senad Ok’un Fenerbahçe’den PSG’ye kiralık giden Kezman’la yaptığı röportaj çok şeyleri gözler önüne seriyor...
“Başkan daha çok direkt, açık ve net konuşmayan insanlar ile konuşmayı seviyor. Ama ben öyle değilim. Her zaman açık konuştum. Bu yüzden benimle son dönemlerde konuşmadı...”
Ne diyor Kezman? Başkan ona biat etmediğim için benden hoşlanmadı...
“Yıldız futbolcular ile iyi anlaşamayan bir yapısı var başkanın. Başarılı ve büyük insanlar ile başkan çalışamıyor. Bu tür durumların kendi egosuna zarar verdiğini düşünüyor. Kendi pozisyonunu kaybedebileceğini düşünüyor ve farklı davranmaya başlıyor. Kötü biri değil, ama bazen bazı oyuncuların popüler olmasından ve büyümesinden çekiniyor. Bunu görünce de onları aşağıya çekmeye çalışıyor ve problem başlıyor...”
Ne diyor Kezman? Başkan en büyük ve en çok sevilen olmak istiyor. Başkalarının sevilmesine dayanamıyor. Sevilen insanların Fenerbahçe’de durmasına izin vermiyor...
Pierre van Hooijdonk... Ümit Özat... Tuncay Şanlı..., Marco Aurelio... Zico...
Hepsi taraftar tarafından sevilen isimlerdi...
Şimdi çok uzaklardalar...
Saadettin Saran, Hakan Bilal Kutlualp...
Aziz Yıldırım kadar göz önündeydiler yönetimdeyken...
Şimdi “en büyük Fenerbahçe düşmanı” diye lanse ediliyorlar...
Kadıköy’ün gökyüzünde sevginin laneti dolaşıyor anlaşılan. Sevilenlere yağan bir lanet var anlaşılan. Ne kadar az sevilirsen o kadar doyuyor karnın. Ruhunun açlığını dindirmek istiyorsan sadece ve sadece maç kazan, ligi kazan, kupa kazan!
Sahi ne kadar zamandır bir sembol futbolcu yetişmiyor Fenerbahçe’de? Ve ne kadar zamandır tek sembol büyük başkan? Va başka başka olayların ışığında acaba diyorum, “hayatta en hakiki birim bendir” yazan bir büstü ne zaman göreceğiz Saracoğlu’nda...

Haberin Devamı