Skorer Okan ve Yasin

Okan ve Yasin

03.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Okan ve Yasin

Beşiktaşın Rumen Teknik Direktörü, son puan kayıplarından sonra karşısına çektiği genç futbolcusu Okana son sözünü de söylüyor :"...Yoksa sezon sonunda seninle yollarımız ayrılır! " Beşiktaşta ne zamandır ibretle gözlenen bir durum var... En başta Sergen, yıldız futbolcular formsuz, moralsiz... Bırakın koşmayı, yürüyecek halleri yok. Beşiktaşın en önemli özelliklerinden biri olan fizik gücü, giderek zayıflıyor. Sergenin alternatifi - ya da ortağı - olarak görülen, lider oyunculardan Tümer de öyle. Lucescu hepsi ile ilgileniyor elbet. Özel konuşmalar da yapıyor. Ama gençlere, tecrübesizlere, takımın yeni adamlarına sıra geldiğinde Okan Koça yaptığı gibi dozaj yükseliyor. Sert konuşmalar, genç oyuncunun taşıyamayacağı yük haline geliyor.Hatta bir ara, Okanın sorumsuzluğundan söz ederken, 15 yaşında bir çocuk gibi olduğunu söylüyor Rumen hoca...Elbette Okan, uyarıyı hak ediyor. Ama aynı zamanda ilgi ve şefkati de hak ediyor. Lucescunun konuşmasında şefkat dozu düşük, öfke dozu yüksek. Duyduklarımı Okan Koça sordum... Hocasının kendisiyle konuştuğunu, bazı ayrıntıların doğru olmadığını söyledi. Ağır sözleri belki de kendisine sakladı. Hocasının kendisini sürekli uyardığını, 22 yaşında olduğu için Ümit Milli Takımının dışına düştüğünü, bu durumun kendisini olumsuz biçimde etkilediğini anlattı, "Gece hayatımın bile olduğunu söylediler. Bunlar doğru değil. Beşiktaşta sürekli oynayamadığım için istediğim gibi verimli olamıyorum. Hocam da benimle ilgilenip hatalarımı sıralıyor. Ben, hocamın beni sevdiğine inanıyorum. Beşiktaş gibi bir takımda sürekli oynamak zor. Şanslı bir seri yakalayıp verimli olabilsem inanın çok rahatlayacağım" dedi. "- Beşiktaşa geldiğin günden beri seni dikkatle izliyorum. Yeteneklisin... Türkiyede her futbolcunun kıskanabileceği yeteneklerin var. Ama doğru dürüst çalışmıyorsun. Kendini geliştirmiyorsun. Sorumsuzsun. Kendini toparla. Çünkü sana ihtiyacım var. Daha iyi çalış. Yaşamına dikkat et. Yoksa !" Bir de Yasin konusu var...Haydi gelin, hep birlikte itiraf edelim... Beşiktaş alt yapısından yetişip hemen her dönemde transferin gözdeleri arasında adı geçen Yasin Sülün, medyada çoğumuzun ön yargısıyla, emeğinin karşılığını alamayan, olumsuz klişeler altında yorumlanan bir oyuncu... Benim açımdan en önemli eksiği, rakiple ikili mücadelelerinde başarıyla çaldığı, kaptığı topları, Sergene hücuma sokma isteği... Şık vuruşlar, beklenmedik paslarla oyuna güzellikler katmak istiyor. Ama bu topların çoğu dönüp gol oluyor. Rakibin baskılı oynadığı bazı maçlarda yer tutma ve zamanlama yanlışları yapıyor. Hemen her futbolcunun riski göze alarak yaptığı bu hareketler, Yasinden kaynaklanınca eleştiriler ölçüsüz, taraftar tepkileri de insafsız oluyor. Alt yapıdan yetişip kaptan bandıyla sahaya çıkan Yasin Sülün, takımca çöktükleri İstanbulspor maçından sonra kırgın ve küskün bir sesle "Sezon sonunda Beşiktaştan ayrılabilirim" diyor.Yasin Sülün şanssız bir sezon geçiriyor. Chelsea maçında bana göre sahanın en iyisiydi, bir hata yaptı golle sonuçlandı, maç hayal kırıklığıyla bitti.Sonuçlar ne olursa olsun, genç futbolculara karşı daha anlayışlı davranılması gerektiğini düşünüyorum. Okan ve Yasin, sevgiyi de desteği de anlayışı da hak ediyor. Sergen ve Tümere karşı gösterilen sabrı, onlardan esirgememek gerekiyor! Anlayış şart Pazar derbilerinden sonra, lig zirvesinde nöbet değişimine tanık olduk.Beşiktaş - İstanbulspor (bu da bir derbidir, unutmayalım) maçında, haftalardır devam eden gerginlik, kötü oyun ve verimsizlik artık şans ve sürprizlerle kapatılamayacak biçimde öne çıktı, Beşiktaş yenildi. Akşam Şükrü Saracoğlunda Fenerbahçe, Galatasarayı yenerek özlediği konuma geldi.Zirvedeki lider değişimi, benim açımdan hiç de sürpriz değil...İki takıma ikinci yarıdan itibaren şöyle bir bakalım:Beşiktaş, hiç hesaplamadığı Samsunspor maçında gerilimi ve kırmızı kartları önleyemedi. Son ikisi kasten görülen 5 kırmızı kartla hükmen yenildi. Kulüpte ve takımda bilinmeyen sorunlar gün ışığına çıktı.Fenerbahçe kural hatasıyla tekrar edilen maçta Rizesporu yenerek pozitif (olumlu) bir ortam yarattı.Beşiktaş yönetimindeki arızalar da giderilemedi. Yıldırım Demirören ve Kıvanç Oktayın futbol şubesindeki varlıkları bitince arada kopukluk oldu. Yenilenen yönetimde Haşmet Kürümün futbol sorumluluğuna getirilmesi gecikti.Fenerbahçe yönetimi Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının kenetlenmesiyle tek ses haline dönüştü. Yönetim - teknik direktör ilişkileri, geçmişin kötü örneklerinden arındırıldı.Beşiktaş, Ahmet Dursunun gönderilmesi gibi tartışmalı, İlhan Mansızın satılması gibi doğru kararları verirken, Lucescu ve yardımcıları, taktik değişiklikleri yaparak takımı yeni bir oyun sistemine geçiremediler. İlienin transferi de bu boşluğu henüz dolduramadı. Zirvede anot-katot uçları Fenerbahçe Yusufu Gaziantepe göndermekten henüz pişman olmadı. Buna karşılık Nobrenin gelişiyle ligin en skorer takımı oldu.Beşiktaşta Sergen, Tümer, Kaan Dobra, İbrahim Üzülmezde inanılmaz form düşükleri yaşanıyor. Fenerbahçede Ümit Özattan Ali Güneşe, Aureliodan Tuncaya kadronun büyük bir bölümünde form grafikleri yükseliyor.Daum, ligin ilk yarısındaki yanlış beyanlarından çabuk vazgeçip sükunet fazına geçti.Beşiktaşta Lucescu, medyada ve kamuoyunda yepyeni tartışmalara ve suçlamalara neden olan konuşmalarla müthiş iletişim yanlışları yaptı.İkinci Başkan Hüsnü Güreli ile Menajer Sinan Enginin ilişkilerindeki gerginlik ve kopukluk, elbette futbolu olumsuz biçimde etkiledi.Birinin katotları (negatif uçlar) çoğalırken, ötekinin anotları (pozitif uçlar) artmaya başladı.Anot - katot arasındaki elektrik akımı, zirvedeki heyecanı yarattı.Kimse Beşiktaşın havlu attığını sanmasın. Beşiktaş yönetimi, menajeri, teknik ekibi ve futbolcuları negatif elektriği dağıtacak, yollarına devam edeceklerdir. Bugünkü Valencia maçı, taraftarının da pozitif katkılarıyla hem UEFAda hem de ligde rüzgarın yönünü değiştirebilir....Fenerbahçe de direnecektir zirveden düşmemek için...Keşke başka takımlar da ortak olabilse... Şampiyonluk yarışını, keyifle, heyecanla izlemeye devam edelim. Rüzgar değişebilir Geçen hafta Valenciaya iner inmez açtığım cep telefonumdan - her zaman tez ulaşan - kötü haberi aldım. Ahmet Çakar, hem de beş kurşunla vurulmuştu. Bütün günü öfkeyle, kuşkuyla, merakla telefon başında geçirdik. Dakikası dakikasına ameliyat haberlerini izledik.Öfkemiz ve üzüntümüz, Ahmet Çakarın hayati tehlikeyi atlatmasıyla biraz olsun hafifledi.O kurşunların tahammülsüz kültürümüzün, giderek kirlenen sosyal hayatımızın, her geçen gün mafya gölgesi altında loşluğa ve karanlığa itilen futbolumuzun bir ürünü olduğunu düşünüyorum.Çakarın özgürlüğüne sıkılan kurşunlar, maalesef yeterli tepkiyle karşılanmadı. Medya dahil birçok alanda çok tehlikeli yorumlar yapıldı...Örneğin, "Adam da çok sivri dilliydi kardeşim" sözleriyle başlayan yorumlar...Siz böyle yorum yaparsanız, ardından ne söylerseniz söyleyin, suça ve şiddete hoşgörü, mafyaya meşruiyet ortamı hazırlarsınız ki, ortalık giderek kan gölüne döner. Gücü yetenin, silahı çabuk çekenin belirlediği yeni bir hayat tarzı alışkanlık haline gelir. İnsan yaşamına saygı göstermeyen, demokrasi ve özgürlük kültürünü taşıyamayan şiddet, hepimizi teslim alır.Birçok eyyamcının, bakar kör ve duyar sağırın köşeleri tuttuğu, sorunlara sırt dönen uykucuların saltanat sürdüğü bir ülkede, Ahmet Çakar elbette sivri diliyle - bazen hepimizi kızdırarak - insanları dürtüyor, sarsıyor, uyandırmaya çalışıyordu.Sivri dilin, hakaretin hesabı hukuk yoluyla görülür, mahkemede çözülür.Çözümü kurşunda aramak, kurşunlu çözümlere ses çıkarmamak sadece Ahmet Çakarı değil, hepimizi öldürür... Ahmet Çakarı kimse susturamaz.Dostumu iyi tanırım... Hele bir hastaneden çıksın, merak etmeyin, bizim Ahmet, yine Çakar! agokce@milliyet.com.tr Ahmet bu yine çakar