Futbolu Avrupalılar daha farklı oynuyorlar. Bizim Türkiye’deki futbolla, Avrupa’dakinin çıtası tamamen farklı ve aradaki uçurum her geçen gün büyüyor. Evet, Galatasaray Brugge’ü İstanbul’da son dakikada elinden kaçırdı, galip gelebilseydi bugün Avrupa Ligi’nde devam ediyor olacaktı.
Ama ortada bir gerçek var. Bizler Avrupa’dan modası geçmiş yıldızları almaya bayılıyoruz. Hele bi de bunlar kiralık olursa işte o zaman Galatasaray’ın yaşadıklarını yaşıyorsun. Bütün takımlar için söylüyorum. Transferlerde kazanmaya aç, hırslı, çıkış yakalamak isteyen futbolcular tercih edilmeli. Bu da transfer komitesinin işi.
Devler Ligi’nde son 16’ya kalan takımların dördü İspanyol ve İngiliz, üçü İtalyan ile Alman, iki de Fransız var... Portekiz’den, Hollanda’dan, Belçika’dan maalesef herhangi bir takım yok. Bundan sonra olması da mümkün değil. Geliyoruz UEFA Avrupa Ligi’ne oradaki görüntümüz de farklı değilki. Malatya, Beşiktaş, Trabzonspor’un durumu ortada. Öyle takımlarımız varki ülke puanını yükseltmek için ölüyoruz. Bu maçlara bile yedek takımla çıkıyorlar. Bana bu anlayış ters geliyor. Bir şeyin farkında değiller. Böyle gidersek Devler Ligi’ne katılmak için iki ön eleme maçı oynayacağız. Bu da ne demek biliyor musunuz, bir daha katılmamız mümkün değil. Tabii herkes benim gibi düşünmüyor.
Milli takım farklı
Bana sakın milli takımdan bahsetmeyin. Onlar bizim gururumuz. Oynayan futbolculara bakın, çoğu yurtdışında görev yapan isimler. Oranın disiplinini almışlar. Zaten futbollarıyla bunu farkettiriyorlar. Türkiye’de oynayan isimlerle kur milli takımı, bakalım EURO 2020’ye gidebilir miydik. Federasyon, A’dan Z’ye radikal kararlar almalı. Hiçbir kulübü düşünmemeli. Gerekirse birkaç sene Avrupa’ya gitmeyelim. Ama burada bir sistem kuralım. Bizde böyle bir sistem de yok. Şu hale bakın gücüme gidiyor. Kulüpler borç içinde yüzüyor, TFF borçlanma limitini daha da artırıyor. Eskişehirspor’un, Bursaspor’un ve Osmanlıspor’un puanları silindi. Peki günah değil mi bu takımlara.
Tam tersi düşürülmesi lazım. Bu artırılan para nereye gidecek. Görürsünüz devre arasında, yine bir sürü transfer yapılacak. Hangisi futbolumuza katkı sağlayacak koca bir soru işareti. Hakemlerimiz Avrupa’da iyi maç yönetiyor. Peki Türkiye’de? Orta hakem oluyorlar yönettikleri maçın canına okuyorlar. VAR hakemi oluyorlar gözlerini kapatıyorlar, pozisyonu görmüyorlar. Bunun sonu ne olacak bilemiyorum. Gördüğüm kadarıyla hiçbir kulüp ayırt edilmeden radikal kararlar alınmazsa daha da kötüye gideceğimizi düşünüyorum. Bu yönetim tarzıyla da kulüplerimizin Avrupa’da başarılı olması mümkün değil.
Mustafa Denizli’ye kavuştuk
Tarihe geçen hocalar bizim için çok kıymetlidir. Bunların başında da Mustafa Denizli gelir. İran’ın Traktör Sazi takımını çalıştırıyordu en son. İki maçı ertelendi. O maçlarda takımın başında olsaydı bugün Sazi, İran Ligi’nde lider olacaktı. İran Kupası’nda ise alt ligden bir takımla oynayacaktı. Daha sonra da yarı finale kalacaklardı. Yani başarı en tepede.
Ama bütün dünya biliyor İran’da yaşananları. O ortamda futbola konsantre olmak kolay bir iş değil. Bir de bunların üzerine büyük bir deprem faciası, günlerce arabanın içinde bütün takım olarak yatıp uyumalar... Gerçekten insanların psikolojisini bozar. Hoca Türkiye’ye döndü. Şu anda Traktör Sazi taraftarları kulübü basıyor, kıyametler koparıyor hoca dönsün diye. Bundan sonra döneceğini ben tahmin etmiyorum. Mustafa Denizli bize, Türk futboluna lazım bir teknik adam. Onun düşüncelerinden, fikirlerinden herkes faydalanacak. Ne diyelim hoca için hayırlısı olsun.
Gençlere yardımcı olmalıyız
Eda Nur Işıksal, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi olan pırıl pırıl bir genç kızımız. Gazeteci bir aileden geliyor. Roman yazmak istedi. Çok azimli, hırslıydı. Sonunda başardı. Mustafa Denizli ve Selim Soydan ile birlikte elimizden geldiği kadar kendisine yardımcı olduk. Gerçekten çok güzel, içinde gerçeklerin de olduğu bir roman yazdı. İlk romanıydı, ismini de ilk koymuş. Bizlere de böyle gençlere yardımcı olmak yakışır.
