Skorer Para yerine kitap

Para yerine kitap

14.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

O bir şovmen, o bir televizyon yıldızı, o bir mahallemizin çocuğu, o bir futbolsever... Ekranların sevilen yüzü, cuma akşamlarımızın vazgeçilmezi Beyaz'la paslaştık ve boşa çıktık. Küfür ve edebiyat, yeni ve eski futbolcular, hakemler ve yorumcular... Neler konuştuk neler...

Para yerine kitap

axspo022.jpg Bunu bir yaratıcılık olarak da görebilirsiniz, edebin değişmesi yani edepsizlik olarak da... Küfürün artması yaratıcılıksa daha yaratacağımız çok şey var.Tezahürat ve küfür yan yana duruyor bugün...Bir Baba Hindi ile Fincanı Taştan Oyarlar, Haydi Bastır daha kabul edilebilir. O dönem Türkiye'sinde sistemin, ilişkilerin yeni yeni oturduğu ülke profili görürsünüz. Siyah-beyaz filmlerde görüyorum; karı koca gece kulübüne gidiyorlar striptiz yapılıyor, beraberce izliyorlar. Şimdilerde ahlâki çöküş yaşanıyor ve bunun bire bir yansımasını görüyoruz tribünlerde.İşler kötüye gidiyor yani...Bu kadar mahalle havasının solunduğu bir toplumda, bu kadar aileye değer verildiği söylenen bir toplumda ana-avrat küfretmek için birilerinin iki saat önceden tribünlere doluşması, işlerin tabii ki iyiye değil, kötüye gittiğinin göstergesidir. Küfür var ama günlük konuşmalarımızda..İlginç tabii. Televizyonda en ufak bir küfür duyulsa ya da benzeri şeyler söylense kanal kapatılıyor, programı yapan eleştiriliyor; ama tribündeki küfürleri duyan RTÜK hiçbir şey yapmıyor. Eskiden şenlik yeriymiş tribünler...Eskişehir'de görürdüm harf yazılı dövizleri. Değişik renkleriyle Es-Es yazılırdı. Bu bize Güney Kore'den gelen bir şeydir. 50 bin kişi aynı anda bir tablo yaratacaklar, olmuyor tabi. Biz işin kolay olanını, küfür etmeyi seçiyoruz. Aslında o, takımlara değil bağıramadığı başka şeylere bağırıyor.Nelere mesela?Geçim sıkıntısı, sinir stres işte. Ama bence gelinen yer, iyi bir yer değil. Sevmeyi de sevmemeyi de bilmiyoruz...Stadyumu şenlik havasına sokan da, adam öldüren de, Rıza Çalımbay'a o pankartı yazanlar da aynı insanlar. Garip bir durum var...Federasyonun 'Lütfen' kampanyası bayağı yaygın bir biçimde devam ediyor...Bence başarısız bir kampanya. Olaya bir anda 'Lütfen'den giremezsiniz. 60 milyonun karşısında birden 'Lütfen' derseniz anlaşılmayabilir niyetiniz. Başka formüller bulmak lazım. Futbolcular çıkıp ekranda 'Lütfen' diyorlar. Göstermelik geliyor. Pankartlarla çıkıyorlar maça. Ne kadar iğreti tuttuklarını, hemen buruşturup bir kenara atma çabasında olduklarını, ilgisizliklerini ben ekrandan görüyorum. Televizyonlardaki futbol yorum programlarını nasıl buluyorsunuz?Haddini içerik olarak, biçim olarak aşmış görüyorum. Doksan dakikalık maç için altı, yedi saat konuşamazsınız. Tribün anarşisini körükleyici tavırları var. Eskiden konu erbabı spor adamları konuşurdu. Şimdi herkes konuşuyor. Bunun ticari açıdan özendirici tarafları da var. Önemsenme güdüsüyle yapıyor olabilirler mi bunu?Tabii. Bitmiş hükümler üzerine bambaşka hükümlerle yeniden açıyorlar konuyu. Sinema da böyle oldu... Artık kimse sinemaya izleyici olarak gitmiyor. Film eleştirmeni oldu herkes. Maçı değil, maçtan sonra neyi eleştirebilirim diye bakıyorlar olaya. Söylemler de sertleşiyor bu arada. (Gülüyor)Nedeni ne bu sertleşmenin?Reyting uğruna. Hatta söylemi sert olmayanı dikkate almıyorlar. Çünkü reklam alıyor bu programlar. İzlenebilirlik oranını yükseltmek lazım. Bence olan, medyayla futbolun harmanı ama bunu canavarlaştırmamak lazım.Duygunun yerini para aldı artık...Evet. Bir takım düştüğü zaman futbolcuları ağlar üzülürdü. Şimdi her şey kabul edilmiş havada. Şimdi teşvik primi, şike konuşuluyor. Ama hep vardı bu...Bu kadar olduğuna inanmıyorum. Hatta şöyle söyleyeyim; para yerine kitap atın...Bir yandan da buna karşı çıkan yazan, okuyan bir insan topluluğu da doğmadı değil...Ben Cemil'lerin, Alpaslan'ların, Ali Kemal'lerin olduğu dönemleri hatırlıyorum. Daha eskiden Metin Oktay'lar, Can'lar varmış. Aynı evde kalan futbolcular, ağları yırtan goller... Masalsı hava var... Hayatımızın içindeydiler değil mi?Tabi. Gırgır'da Utanmaz Adam Hafiyesi Mahmut gibi çizgi kahramanların futbolla ilgili hikayeleri var, Yavuz Şimşek şarkıcı oluyor, Kemal Sunal'ın kaleci olduğu Aziz Nesin'in aynı adlı eserinden uyarlanan Gol Kralı filmi var. Şimdi hikaye yazılabilecek fazla bir şey yok.Peki sizce eskiyi temsil eden futbolcular var mı bugün?Gökdeniz'i, Fatih'i beğeniyorum. Fener'de Alex'i. Tuncay var ama çok koşmadan da yapabilir bir şeyleri. Serkan da öyle. Sergen'i beğenirim. Sanatçıların hayatı gibi futbol. Para, şan, şöhret insanı çabuk bozuyor.Takımları da unutmamak lazım...Eveeet. Nottingham Forest, Brugges, Liverpool... Ben Mönchengladbach'ı tutardım. Vogts, Bohnhof, Stilike, Zimonsen... 1970'lerin Hollandası. Efsane ve güzel bir takımdır. "Bir Baba Hindi!" tezahüratından bugüne tribün yaratıcılığının zengin örneklerini gördük. Sizin işte yaratıcılık budur dediğiniz örnekler var mı? Simoviç, (GS)Sedat3 (BS)Bahtiyar(FB)Uche-Högh (FB)Oğuz-Alex (FB)Ali Kemal (TS)Hagi (GS)İsa (Dünya Karması)Metin (BJK)Gökdeniz-Fatih (TS)Metin Oktay (GS) Beyaz'ın rüya takımı YEDEKLER: Vili Vander Kerkoff, Rene Van Der Kerkoff, Neeskens