Skorer Sefa, cefa, UEFA!

Sefa, cefa, UEFA!

18.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Attila GÖKÇE

Sefa, cefa, UEFA



Türkiye'nin Avrupa Birliği entegrasyonunda kuşkusuz en önemli misyonu futbol yükleniyor. Çünkü 1954'te "Türkiye, Asya ülkesidir, aramızda yeri yoktur" diyenlere inat, rahmetli Ulvi Yenal, Tanrı uzun ömürler versin Eşfak Aykaç ağabeyimiz ve arkadaşları, Atatürk'ün yüzünü döndüğü Batı'ya bakarak yollarına devam etmişler ve Avrupa Futbol Birliği UEFA'ya girmeyi başarmışlardır.
Türkiye, UEFA içinde sıradan bir ülke değildir... Avrupa futbolunda giderek daha çok yer ve rol almakta, tırmanan trendi sergilemektedir.
Genç ve başarılı hukukçumuz Levent Bıçakçı, UEFA Tahkim Kurulu üyesidir. Prof. Dr. Mehmet Binnet, UEFA Sağlık kurulu'nda görev almıştır... Şenes Erzik, malum, UEFA Asbaşkanıdır. Kulüplerarası Müsabaka Komisyonu başkanlığı da ona emanet edilmiştir. Futbolumuz ülkeyi Avrupa'ya taşımaktadır.
* * *
Peki kulüplerimizin Avrupa'ya taşınması? Orada biraz durmamız gerekiyor...
Yıllardan beri ligimizin standartlarını Avrupa düzeyine çıkaramadık. Elbette Malta, Lüksemburg, Avusturya, Macaristan ve Slovakya'dan iyi durumdayız ama, hala önümüzde sollamamız gereken ülkeler var... Galatasaray'ı övmek ve Galatasaray'la övünmekle Avrupalılaşamayacağımız kesindir.
Galatasaray, Avrupa'nın en iyi takımları arasında yerini almış, hepimizin gururu olmuştur. Ne var ki öteki takımlarımız için Avrupa hala uzak bir idealdir.
Örneğin şu UEFA Kupası'na katılma mücadelesi... Türkiye'den iki takım Avrupa'nın ikinci önemli futbol organizasyonunda yer alacak önümüzdeki yıl. Bunlardan biri, elemesiz Türkiye Kupası galibi ya da finalisti olacak... Antalyaspor büyük bir olasılıkla Galatasaray karşısında finali kaybetse bile UEFA vizesini - elemesiz - alacak... Öteki takım ligden çıkacak... Lig üçüncüsü, elemeyle UEFA Kupası'na katılacak.
* * *
Türkiye Ligi, zirvede beklendiği biçimde şekilleniyor. Şampiyonluk - mucizeler olmazsa - Galatasaray'ın hakkıdır... Lig ikinciliği de Beşiktaş'ın oluyor. Zirvenin son beş haftadaki heyecanı, üçüncülük mücadelesinde doruklara çıkacak.
Gaziantepspor, Denizlispor'la birlikte yaptığı sezon başı sürprizini bugüne kadar taşıdı. Artık bu takımın üçüncülüğüne kimse sürpriz diyemez. UEFA Kupası yarışında Celal Doğan'ın ekibi önemli bir avantajla önde. Fenerbahçe ise bilinen sorunu yönetim hataları ve teknik noksanlardan dolayı ligde sürekli dengesiz sonuçlar alıyor... Şampiyonluk hedefiyle başladığı ligde ikincilik hesaplarını da erken kapattığı için üçüncülük mücadelesi yapıyor... Arada Samsunspor'un tehdidinden de kurtulamıyor...
Bir yanda milyonlarca dolarlık hayalkırıklığı yatırımı yapan Fenerbahçe... Öte yanda sezona bir milyon dolar bile harcamadan giren Samsunspor... Hafa sonunda İstanbul'da oynanacak Fenerbahçe - Samsunspor maçı bir anlamda final özelliği taşıyor. Kazanan elbette avantaj sağlayacak. Ama UEFA'ya katılma sefasını sürene kadar daha çook cefa çekecek!
UEFA'nın Leeds maçıyla ilgili olarak aldığı kararlar elbette keyif kaçırıyor... Avrupa sefası, hepimiz için cefaya dönüşüyor... Futbolumuz, Avrupalılaşma sancılarının bedelini ödüyor.

Serdar'ların dramı

Samsunspor - İstanbulspor maçını yöneten Serdar Tatlı, kariyerine yakışmayacak hatalar yaptı. Örneğin Celil'in ceza alanında dirsekle düşürülmesi, kesin penaltı... Ama seyretti... Sonra takdir haklarını hep Samsun lehine kullanarak daha büyük hata yaptı. Serkan'ın Niyazi tarafından düşürülmesine ise verdiği penaltı kararı doğru karardı. Bu pozisyonları Star'da yorumlayan Serdar Çakman, ilk pozisyonu es geçti. İkinci pozisyonda ise kötü görüntülerin üstüne "Serdar Tatlı yanlış karar verdi" diye ahkam kesti. İstanbulspor'u haftalarca ekran dışında tuttular... Şimdi gecikmiş bir heyecanla korumaya alıyorlar... Sevgili Serdar Çakman da suyuna tirit yorumlar yapıyor. Onun adına üzülüyoruz.

Bülent'in uğuru

Geçen yıl Fransa İkinci Lig takımlarından L'Orient'te top kovalıyordu. Yurda dönüş yapmak istedi, Trabzonspor'da denendi. Beğenilmedi... Aradığı kısmeti Göztepe'de buldu, can sıkıntılarıyla dolu bir sezon yaşadı. Hafta içinde barda yakalandı. Kadro dışı bırakıldı. Cuma gününün yüzüsuyu hürmetine affedildi. Affa layık olduğunu göstermek için canla başla mücadele etti... Maçın seksenÜÇÜNCÜ dakikasında Göztepe'nin ÜÇÜNCÜ golünü Fenerbahçe ağlarına bıraktı. Kimdi bu çocuk ? Bülent ÜÇÜNCÜ !

Bırakın seyredelim!

İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ercüment Yılmaz, Milliyet'in manşetinde 11 özel tim elemanıyla Galatasaray'ı koruyabileceklerini belirterek "Biz bu işi İngilizlerden daha iyi yaparız" mesajını verdi. Yılmaz'ı tanıyoruz. Verdiği güvenceye inanıyoruz. Sorumluluktan kaçmaz, gerekirse ateşin üstüne basar. Bütün bunlar güzel de... İstanbullu gönlünce futbol maçları seyredemiyor. Örneğin, Galatasaray - Beşiktaş derbisinde - testi kırıldıktan sonra - alınan önlemler pek bir garipti. Kurşun yelekli polisler basın tribününde bekliyordu... Şükrü Saraçoğlu Stadı ise zaten Yılmaz ile yardımcılarının ilan ettiği yasak bölge. Bizden söylemesi, çevredeki kalp hastaları ve hamile bayanlar, Fenerbahçe'nin oynadığı günler evlerini terkedip trafiğin açık olduğu semtlere kaçsınlar. Ha, ne diyorduk ? Yılmaz korur mu korur! Ama futbol seyircisini korumadığı açıktır.

F.Bahçe uyarıyor!

Türk Kalp Vakfı'nın çeşitli etkinliklerle düzenlediği Kalp Haftası'na üç büyükler tam destek verdi. Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçeli futbolcular, hafta sonunda "Kalbinizi koruyunuz" mesajıyla bütün futbolseverleri uyardılar. En yerinde uyarıyı yapan ise Fenerbahçe oldu. Malum ya, beklenmedik sonuçlar taraftarları perişan ediyor, yüreklerini parçalıyor. Bu strese dayanmak kolay değil.