Skorer Senaryonun içyüzü

Senaryonun içyüzü

04.07.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Senaryonun içyüzü

Senaryonun içyüzü

Doğan Koloğlu

FUTBOLDA bizim de içinde olduğumuz Avrupa futbol yönetimleri, üç büyük akımın etkisindedir. Biri, "batak bütçelerle" uğraşan İngiltere, İtalya, İspanya gibi "medyatik, reklam ve mali gücü üstün" ülke kulüpleri. İkinci bölüm, Fransa'nın başını çektiği "finans kontrol örgütünün" ciddi denetim yaptığı ve cezalandırdığı ülkeler. Bir de, sporda hala öncülüğü "gençliğin gelişmesinde bir eğitim ve ahlak aracı" olarak gören eski komünist ülkeler ile Kuzey ülkeler... İsveç, Norveç ve Danimarka gibi...
Bu üç grup, futbol arenalarında spor başarısı etik ilkeler, ticaretleşen spor anlayışı ile TV naklen yayın gelirlerin üstünde de farklı etki grupları ile hakimiyet sergiliyorlar. Türkiye'nin futbol federasyonu başkanlığı seçimlerinin çekişmelerinin ardında bu değişik dürtülerin uzantıları, gerçekleri ve acımasız kavgaları yatıyor.
Fransa, Marsilya'yı şike ile Avrupa Şampiyonası'na kadar taşıyan Tapie'den daha yeni kurtuldu. Bunu gerçekleştiren Noel Le Graet'e boşu boşuna "temiz mösyö" yakıştırması yapılmadı. İlk kez Avrupa'da DNCG (Kulüplere finans kontrolü yapan milli denetim kurulu) diye bir grup oluşturuldu. Altı yıl önce iflasın eşiğinde olan birinci lig kulüplerinin herbiri bugün 75 trilyon lira ya kadar kazanıyor. Buna erişmek için bu "mali kontrol komitesi" takımları küme düşürdü. Tapie ve Bez gibi idareciler hapise atılarak "mücadelenin ne kadar ciddi boyutlarda sürdürüldüğü" belgelendi. Aynı işlemleri İtalya, İngiltere ve İspanya yapamadı. Kontrol, cezalanma ve tedbirleri getiremediler.
TV yayınları İspanya'da "sağ sol parti kavgasına" dönüştü. Meclis'te bugün ekseriyette olan sağcıların oyuyla yayınlar "el değiştirdi." Spor ahlakı çöktü, politika işe el koydu. Bugün Avrupa Birliği'nde bu farklılıklar "sosyal çöküntü" örnekleri yaşatıyor. Bu arada Fransa'nın da şikayetleri var. Çünkü futbolda "şampiyon" olmak için komşuları gibi çılgınlık yapamıyorlar. Ayrıca İngiltere gibi süper "spor giyim malzeme" satışları yok. Vergi kontrolü de üste gelince kaliteli oyuncuları başka ülkelere kaçarken adeta "dürüstlükleriyle alay ediliyor." Fransa futbol ekonomisini toparlarken yıldızlarını kaçırdı. Rakiplerin "mali kontrol içinde olmayışı" Fransa'yı rahatsız ediyor. Bosman olayı da üste gelince Fransa ikinci sınıf futbol ülkesi olmaktan korkuyor. Bu arada Meclis "futbolcuların vergi indiriminden yararlanmasına" yol açan "kültür temsilcileri" statüsünü de kabul etmedi. Fransa şimdi futbolda kalkınmasını sürdürmek için sanayi holdinglerini futbola davet etmeye hazırlanıyor. O örnekte de kötü bir Matra Racing deneyimleri var. Bizde de Cem Uzan'ın İstanbulspor girişimini yakından kovalamalıyız.
Biz Fransa örneği yerine batak İtalya, İngiltere, İspanya kırması bir çıkmaz yolu seçtik. Üstelik onlarla rekabet edecek paramız da yok. Kalitemiz düşük. Hiç bilemediğimiz bir "şirketleşme" macerasına bile adım attık. Oraya hangi ülke koşullarıyla gittiğimizi bile bilemiyoruz. Son futbol federasyonu seçimi de bu "çıkmaz yolun" belgeselini üretti. Hayırlısı olsun.

Yazarlar