Skorer Sosyal sözleşme

Sosyal sözleşme

04.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Floransa'da Fiorentinalı Toni'nin ayakkabısı çıkınca Romalıların topu çevirerek onu beklemeleri kural kitabında yazan bir şey değildi. Gaziantep'te rakip takım topla buluşunca çıldırtan bir siren sesi çalınmaması gerektiği de yazmaz o kitapta... Bu davranışlarımızı belirleyen, olsa olsa, zihin mürekkebimizle imzaladığımız sosyal sözleşme olabilir

Sosyal sözleşme

***Rousseau, insanın özgür ve akıllı bir varlık olarak varoluşunu güvence altına alacak koşulları, onu hemcinslerinin zorbalığından koruyacak, bireyin doğal özgürlük kaybını daha yüksek bir özgürlük türüyle telafi edecek tedbirleri, ünlü toplum sözleşmesi ve genel irade teorisiyle ortaya koymuştur. Söz konusu sosyal sözleşme, yazılı değildir, ama toplumsal hayatın devamlılığı açısından zihin mürekkebimizle imzalanmıştır. Anlaşılan, Gaziantep'teki Antepspor-Fenerbahçe maçında, konuk takım her hücuma geçtiğinde kulakları tırmalayan sirenleri çalanların, bu sözleşmeden haberleri yoktu. İpek Yolu'nun geçtiği, fethin sembolü Ömeriye Camii'nin bulunduğu, 6 bin masum insanımızı şehit verdiğimiz muhteşem Kurtuluş Savaşı savunmasının yapıldığı "Gazi" unvanlı Antep'te bu sözleşmeyi imzalamayıp, seyircinin arasına karışan zorbaları, iyi niyetli çoğunluk ayırmalı... Zira o kötü niyetli bir-iki kişinin 55-60 dakika boyunca çaldığı sirenler, Fenerbahçeli futbolcular kadar, Gaziantepliler'in de, tribünlerin ve televizyon başındakilerin de canını sıktı.Sözleşmesizliğin milleti yok tabii... Cumartesi günü Inter-Messina maçında siyahi Fildişili Marco Zoro'yu ırkı nedeniyle bir kez daha taciz edenleri de oradaki iyi niyetli Milanolular ayırmalı. Maçlar bir kez daha 5 dakika geç başlamalı, ve ses yükseltilmeli. Çünkü Zoro, bir kez daha, seninle beş dakika, umutlandırıyor bizi ... 18. yüzyılda yaşamış ünlü Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau, insanın özü itibariyle iyi ve ahlâklı bir varlık olduğunu savunmuş, insanda, akıldan çok, duyguların önem taşıdığını, ahlâk söz konusu olduğunda, akıl ve duyguların bir arada gidebileceğini belirtmiştir. Fiorentina-Roma maçının ilk yarısının sonlarında Toni'nin ayakkabısının çıkmasının ardından Romalı oyuncuların aklı ve duyguları da bir arada gitti ve Fiorentinalı oyuncunun pabucunu giymesini topu aralarında çevirmek suretiyle beklediler. Zira, söz konusu olan mefhum, ahlâktı. Dün sabah, Bilal Ağbi (Meşe), Rıdvan Hoca (Dilmen) ve Cem Ağbi (Şengül) ile otururken federasyonun yabancı sayısı ile ilgili çalışmalarının son aşamaya geldiğini ve muhtemelen ligde "6" sınırlamasının süreceği, Avrupa'da ise serbestiyet tanınacağını öğrendim.Bence mâkul, ama bir önerim var. Sadece Avrupa maçlarında değil, Türkiye Kupası maçlarında da yabancı sınırlaması olmasın. Hem kupaya olan ilgi artar, hem de çuvalla para verilecek yabancılardan daha fazla faydalanılır... Öyle değil mi? ***Daha önceleri Türkiye Kupası statüsü ile ilgili sıkıntılarımı dile getirmiştim. Hani, bu grup aşaması ile, sürpriz ihtimalinin kalmaması ve küçüklerin sembolik temsilden öteye gidememesi konusu...Cumartesi günü meleke.com'da da bu konuyu tartışıyorduk ki, duncanedwards, İskoçya 3. Ligi takımı Gretna'nın FA Cup'ta finale kaldığı müjdesini verdi bize. Büyük ihtimalle Şampiyonlar Ligi yolunu tutacak Hearts'la final oynayacakları için, şimdiden UEFA Kupası yolları açılmış gibi. 19. yüzyılda İngiltere'de ebeveyn onaysız evlilik yaş sınırı 21 olduğu için, kaçak evlilik cenneti imiş sınır kasabası Gretna... Şimdiyse Türkiye Kupası'nda Süper Lig takımlarıyla 21 kere oynayıp kazanamayan alt lig takımlarının sembolü oldu bizim için. Sahi, kupada muhtemel Fenerbahçe-Beşiktaş değil de, Fenerbahçe-İnegölspor finali olsa, fena mı olurdu? Yabancı konusu Pazar günü tv8'de Fiorentina-Roma maçını yorumlarken hatırladım yarım korner konusunu. Roma, peş peşe köşe vuruşları kullanıyor, Fiorentina hava toplarındaki hakimiyetine güvenerek topu tekrar tekrar kornere yolluyordu. Önerim şu, köşe vuruşundan gelen top, ikinci bir düdük olmadan tekrar kornere gidiyorsa, atış, ceza sahası yan çizgisiyle aut çizgisinin birleştiği yerden kullanılsın. Yine aynı şey tekrarlanırsa, yarım korner olarak atılmaya devam etsin. ***İkinci öneri ise okur dostumuz Barış Tuncaboylu'ndan... Kart gerektirmeyen hafif faullerle oyunu çokça kesen takımları cezalandırmaya yönelik, güzel bir fikir. Basketboldaki gibi, takım faulu haddi uygulansın ve bir devrede bir takım 7 faulu aştığında, her ekstra faulde sarı kart verilsin diyor Tuncaboylu.***7 faul yerine 10 faul de denilebilir, ceza olarak sarı kart da verilebilir, ama bir başka seçenek "six yard" cezası da olabilir. Yani bir takımın bir devredeki sekizinci faulünde, atışın, hareketin yapıldığı yerin yaklaşık 6 metre ilerisinden kullanılması. Sizin de oyunu güzelleştirmeye yönelik önerilerinizi bekliyorum. Yarım korner John Benjamin Toshack, Beşiktaş'ta görev yaptığı dönemde, bir oyuncunun geleceği olup olmadığını anlamak için kendi sistemini geliştirir. Bir öğle yemeği sonrası, diğer oyuncular eve giderken, Nihat'tan kalmasını ister ve genç oyuncuyla birlikte antrenman sahasının arkasında büyük bir duvarın karşısına geçerler. Duvara bir yuvarlak çizer, ve Nihat'tan topu o çembere mümkün olduğunca çok sayıda atmasını işaret eder. Nihat attıkça, o mesafeyi uzatır. Nihat, her seferinde topu çembere isabet ettirmeyi sürdürür. Ancak bir saatlik alıştırmadan sonra, Toshack, Nihat'a eve gidebileceğini söyler. Nihat, daha sonraları Sociedad'da da beraber çalıştığı Galli teknik adama, neden o alıştırmayı yaptığını sorar: "Topa ne denli doğru vurabildiğimi görmek için mi?"Hayır, der Toshack... "Bana defolup gitmemi söylemenin ne kadar zaman alacağını görmek için"Anekdot, Phil Ball'dan... Four-Four-Two Türkiye, Nihat'ın da, Tugay'ın da Avrupa'da nasıl kalıcı olduklarını açıklamış bu ilk "muhteşem" sayısında. Bir de bu satırlarda daha önce 3-4 kez kaynak gösterdiğim Erdinç Ağbi'nin (Sivritepe) sitesi turkish-soccer.com'u da unutmamışlar dergide... Meşhur reklâm sloganıyla, "Bu dergiyi okuyan, bu siteyi de takip ediyor"... turkish-soccer.com