Skorer Tahir Kıran ve medya

Tahir Kıran ve medya

06.09.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Tahir Kıran ve medya

Bizler, dilimiz döndüğünce Fenerbahçe'nin ve Sayın Yıldırım'ın kulüpler, kurumlar, kişiler ve medya ile yaptığı soğuk savaşı, o savaşa çanak tutan rakip kulüp yöneticilerini eleştirir ve barışa çağırırken; Türkiye Futbol Federasyonu'nun Fenerbahçeli üyesi Tahir Kıran, çirkin bir üslupla savaşa katıldı. Kullandığı sözcükler yaralayıcı, dillendirdiği dedikodular da sorumsuzluk örneği idi.Hiç yakışmadı...Yangına su sıkmak yerine, benzin dökme örneği kışkırtıcı, yakıcı tavır, sadece Tahir Kıran'ı değil, üyesi olduğu Türkiye Futbol Federasyonu'nu da zayıf düşürdü. Başlangıçtaki haklı ve mazlum pozisyonlarını, şimdi Fenerbahçe'ye kaptırdılar...Fenerbahçe'ye hatalı ve yanlış stratejisinde zemin kazandırdılar.Böyle spor adamlığı olmaz. Böyle sorumsuzluk asla onaylanamaz, haklı görülemez. Savunulamaz. Tahir Kıran'ın Aziz Yıldırım'la yıldızı barışmayabilir. Tahir Kıran haksızlığa uğradığına, hatta üye olarak bazı haklarının çiğnendiğine de inanabilir. Hakkını arayabilir... Ancak Futbol Federasyonu üyeliği statüsü, kulüp başkanıyla kişisel mücadele alanını sınırlar. Daha dar bir alanda örneğin kapalı devre yazışma yoluyla kendini savunabilirdi...Hayır, öyle yapmadı... Rize'de verdiği demeçte, federasyon binasında gazetecilerle yaptığı söyleşide kantarın topuzunu öylesine elinden kaçırdı, öylesine çirkin bir üslup seçti ki ortada haklılığını tartışacak zaman ve zemin de kalmadı.Yıldırım'ın aile içi ilişkilerini gündeme taşımanın sporla ne ilgisi var, anlayamıyorum! Yıllardır her takım için dilden dile dolaşan teşvik primi dedikodularının sorumlu bir federasyon üyesi kimliğiyle seslendirilmesini ise en hafif tabiriyle sorumsuzluk olarak görüyorum.Şimdi sormak hakkımız değil mi ? Madem ki böyle bir bilgi var elinde, federasyonda resmi bir araştırma soruşturma süreci başlattın mı ? Yanıt "hayır" ise, gerisine gerek yoktur.Tahir Kıran, Türkiye Futbol Federasyonu üyeliğinden derhal istifa etmelidir!* * *Gelelim medyaya...Geçen hafta Hürriyet'te Haluk Ulusoy'un "Ben bunları 100. yıllarında şampiyon yaptırmam" dediğine dair bir haber yayınlandı.Haberin birçok unsuru eksik. Mehmet Aslan gibi deneyimli bir meslektaşım, yetkili olduğu serviste muhabir arkadaşlarından gelse, bu haberi iade eder, eksiklerinin giderilmesini isterdi.Hayır, haberde kendi imzası var...Ama haberin, haber unsurlarıyla, olayın haber olma kriteriyle bizleri ikna eden bir yanı yok.Çok üzgünüm ama, yok.!Medyanın manipülasyona alet olmaması konusunda kimseye ders verecek değilim. Sadece şu : hepimizin duyarlı ve sorumlu davranması gerekir.Fenerbahçe'nin Futbol Federasyonu'nu devirme planı ve stratejisi olabilir. Ne büyük gazetelerin ne de büyük gazetelerde yöneticilik yapmış köşe yazarlarının bu stratejinin bir parçası olmaya hakkı vardır.Haksız mıyım ? Olmadı. 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerine bugün dramatik bir başlangıç yapıyoruz.Kendi sahamızda oynuyoruz ama, maçın oynanacağı yer Frankfurt.3 milyon gurbetçimizin yaşadığı Avrupa'da tek seyircimiz olmadan oynayacağız. Çünkü cezalıyız. Peki İsviçre maçında yaşadığımız hayal kırıklığı ve yarattığımız olaylardan ders aldık mı ? Hiç sanmıyorum. Ders alsaydık, bunun en azından ligimizde olumlu yansımaları olurdu. Hiçbir şey değişmedi. Fil ve Fare Malta, Avrupa'da karşılaşacağımız en zayıf üç-beş takımdan biri. Türkiye'nin futbol birikimi, kaynak zenginliği, gelenekleri ile bu küçük ülkenin zayıf takımı bir "fil ve fare" oyunu sergileyecek... Yine de maçın oynanmadan, gol atılmadan kazanılmayacağını hiç unutmamalıyız. Kaldı ki futbol mucizelere açık bir oyundur.Milli takımın 2002'ye göre yapısal anlamda büyük bir değişime uğradığını söyleyebiliriz.1991- 2002 sürecinde Fatih Terim'in "Olimpik Milli Takım"ı, futbolumuza Galatasaray gibi bir büyük takım ve ülkemize o takımdaki oyuncuların omurgasını oluşturduğu bir ulusal kadro kazandırdı.Bugün böyle bir "omurga" takımdan söz edemeyiz. Yabancı sayısının 6'dan 7'ye zorlandığı bir ülkede artık böyle bir umudumuz olamaz..Milli Takım'ın kimliğini belirleyecek yeni unsur, lejyoner oyuncularımız olacak bundan böyle. Yıldıray, Nuri, Nihat, Fatih , Halil ve Hamit, zor liglerdeki başarıları oranında ulusal takıma da katkı sağlayacak. Ama lejyonerlerden yeni bir omurga oluşturmamız o kadar kolay değil. Çünkü sadece ikisi aynı takımda oynuyor. Terim ve ekibine uzun ve zorlu yollarında başarılar diliyoruz. Yapısal değişim Japonya'da düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası, dikkatli bakan gözler için yepyeni mesajlar ve ilhamlarla dolu.Gökhan Türe kardeşim, genç basketbolcularımızın yürek sıkıştıran, göz yaşartan başarısını çok güzel yorumladı... Otoritelerin altını çizdiği en büyük gerçek takım savunmasıydı. Amerika bu gerçeği unuttuğu, boş verdiği için Yunanistan'a yenilip final hakkını kaybetti. İspanya da Yunanistan'ı finalde sadece 47 sayıda tutarak şampiyon oldu... Türk Milli Takımı'nın da başarısındaki maya kuşkusuz savunma disiplini idi.Biraz daha evrensel bakarsak...FIFA'nın FIBA'dan ilham alması gerekir... FIFA ilham aldı mı ? FIBA 24 takımla düzenlediği Dünya Şampiyonası'nda ilk kez "wild card" uygulayarak, elemelerde başarılı olmadığı halde 4 ülkeyi Japonya'ya davet etti...Kötü mü oldu? Hayır, aksine basketbol kazandı... Potanın tüm renkleri, orada buluştu. 2010'un evsahibi Türkiye de elindeki kartı en iyi kullanan ülke oldu. Şampiyonayı 6. sırada bitirdi.2006 Dünya Kupası'na giderken wild card'ın futbolda da bir gereksinim olduğunu yazdım.Şimdi yaşanan örnekle FIFA'nın FIBA'dan ilham almasını bekliyorum.FIFA'nın lordları, kendi aralarındaki iktidar savaşına bir ara verip dünyaya bakarlarsa, görebilirler...Kimbilir, belki de Şenes Erzik uyandırır onları! agokce@milliyet.com.tr Basketbol kazandı

Yazarlar