Haberin Devamı

Dün sabah uluslararası ajansların manşetlerinde Adrian Mutu vardı. Chelsea’de oynadığı günlerde kokain kullanan ve  adadan kovulan Mutu,  eski kulübüne 24 milyon dolar tazminat ödemeye mahkûm edilmişti.
2003’te Londra’ya -1 çocuğu olmasına rağmen- bekar gelmişti Mutu... Chelsea formasıyla ilk 3 maçta 4 gol atarak kısa sürede taraftarın ve menajer Ranieri’nin sevgilisi oldu. Ama bu kadar sevgili Mutu’ya yetmemiş olacak ki, performansını Londra gecelerinde de göstermeye karar verdi. O, gece kulüplerinde ve kumarhanelerde bir sezonu heba ederken, 350 milyon euroluk Chelsea’nin başına  yepyeni bir hoca geldi: Jose Mourinho...  Babalar ve oğulları
Tarih, Temmuz  2004’tü. Mourinho, ilk kez genç Mutu’yla karşılaştı: “Ona kokain kullandığını duyduğumu söyledim. Yanında iki menajeri vardı, üçü birden kahkahalarla güldüler ve inkâr ettiler. Onunla bir daha konuşmadım, ama davranışlarını takip ettim. Dengesizdi. Çok mutlu gözüküyorken, birden dünyası yıkılmışçasına mutsuzlaşıyordu. Ara sıra idmana geliyor, sonra uzun süreler -kimsenin görmediği bir yerlerde sakatlanarak- ortadan kayboluyordu. Evinin etrafında doktorlar dolaşıyor, neyi olduğunu sorduğumda, başının ağrıdığını söylüyorlardı.”
Mourinho kararını verdi, kulüp doktorlarından Mutu için test istedi. Rumen futbolcunun nadiren geldiği idmanlardan birinin çıkışında idrar örneği alındı. Sonuç pozitifti. Herkes Mutu’dan pişmanlığını dile getirmesini beklerken, o hâlâ yaptığı büyük hatanın farkında değildi: “Ceza aldığım periyot boyunca Chelsea’nin paramı ödemeyeceğine eminim. Ama beni kovacaklarını sanmıyorum.” 
Evet, kovdular. Mourinho, Mutu’yu affetmedi: “Onu bağışlayamadım. Sadece kokain kullandığı için değil, aynı zamanda hocasını yalancılıkla suçlayıp, alay ettiği için. Ama, onun kısa zamanda düzelmesi gerek. Çünkü o bir baba. Evlat sorumluluğunu taşımak ve bir an önce kendini toplamak zorunda.”
Belli ki 25 yaşındaki Mutu, o günlerde Romanya’da bıraktığı o çocuğun babası olduğunun farkında bile değildi.
* * *
Babalar ve oğullarıGeçtiğimiz hafta boyunca, bir başka enteresan babanın hikâyesi konuşuldu dünyada... O baba da, Amerika’94’ün dişli Bolivya takımının orta saha oyuncusu Julio Baldivieso’ydu.
Yalnızca 19 yaşında milli formayı giyen, 23 yaşında da Dünya Kupası’nın akılda kalan adamlarından biri olan “İmparator” Baldivieso, Amerika’94’ten iki yıl sonra bir de evlat sahibi oldu. Ama yerleşik hayata geçemedi, oğlu Mauricio 12 yaşına gelene kadar Julio 12 takımda daha futbol oynadı. Küçük Mauricio’nun hayatı Bolivya, Ekvador, Japonya, Şili, Arabistan, Arjantin, Venezüella ve Katar gibi ülkeleri dolaşarak geçti. Baba Julio, yetenekli oğlunun futbolcu olmasını çok istiyordu ve onu oynadığı her kulübün altyapısına taşıyordu.
Nihayet 2008’de futbolu bırakan ve kendi ülkesinde Aurora’yı çalıştırmaya başlayan Julio, oğlu Mauricio’yu bu kulübe de getirmeyi ihmal etmedi. Ama bir farkla... Bu kez Mauricio, Aurora A takımına transfer olmuştu. Babası, onun sadece 12 yaşında olmasına rağmen kıtalararası tecrübeyle olgunlaştığını ve profesyonel futbolcu düzeyine geldiğine inanıyordu.
Küçük Mauricio, 12 yaşında Bolivya 1. Ligi’nde Aurora-La Paz maçında 10 dakika forma giydi. Ayağına top ilk kez değdiğinde rakibi Henry Alaca’nın sert darbesiyle yerde kaldı. Uzun uzun kıvrandı, hatta gözlerinden de birkaç damla yaş geldi. Teknik direktör ve baba Julio, maçtan sonra bu pozisyona faul düdüğü çalmayan hakemi ağır bir dille eleştirdi.
Maçtan birkaç gün sonra da görevinden kovuldu, çünkü kulüp sadece bir Baldivieso’yla çalışmak istiyordu. Babalık ve teknik direktörlük arasında tercih yapması gereken Julio, babalığı seçti.
Belli ki 38 yaşındaki Julio, dünyada hâlen sadece Mauricio’nun babası olarak yaşadığını düşünüyordu.
* * *
Baldivieso’lardan çok daha ünlü bir “baba/hoca”-“oğul/futbolcu” ikilisi var dünyada: Bradley’ler... Mutlaka dikkatinizi çekmiştir, Konfederasyonlar Kupası’nda final oynayan ABD’nin hocası Bob Bradley’nin önemli kozlarından biri de, orta saha oyuncusu oğlu Michael’dı. Ne yazık ki Michael, yarı finalde İspanya önünde kırmızı kart görüp 4 maç ceza aldı ve Temmuz’daki CONCACAF Gold Cup’ta ABD forması giyme şansını yitirdi.
Baba Bob Bradley, Gold Cup kadrosuna oğlunun yerine oğlunun yaşlarındaki genç Stuart Holden’ı davet etti. 23 yaşındaki Dynamo Houston’lı Holden, yetenekli bir oyuncu olmasına rağmen daha önce hiç milli takım forması giymemişti, çünkü şanssızlık yakasını bırakmamıştı.
1985 doğumlu Holden, Houston’da yetişmiş, henüz 20 yaşında İngiliz ekibi Sunderland’in dikkatini çekip adanın yolunu tutmuştu. Ancak İngiltere’deki ilk haftasında Newcastle’da bir kavgada sol gözüne ciddi bir yumruk aldı ve 1 yıl futbol oynayamadı. Holden’ın arkadaş grubundan birisi ile bir grup yabancı arasında tartışma çıkmış; alkollü gençler karşılarında en çelimsiz olarak Stuart’ı gördükleri için suçsuz futbolcunun gözüne bir yumruk atıp kaçmışlardı.
Stuart acı İngiltere macerasını bıraktı, 2006’da Houston’a geri döndü. O yıl yavaş yavaş takıma girmeye, 2007’de ilk 11’de oynamaya başladı. Aynı sene Houston’ın en iyi genç oyuncusu seçildi. Geçtiğimiz aysa patlama yaptı, Gold Cup’ta 2 gol ve 2 asistle Amerika’nın en iyisi olarak dikkat çekti.
Oysa turnuva öncesinde onun milli takıma seçilişi ve hatta 10 numaralı formayı giyişi sürprizdi. 51 yaşındaki Bob Bradley, talihsiz futbolcuya hayatının fırsatını vermiş, o da bunu iyi değerlendirmişti.
Belli ki, 51 yaşındaki Bob Bradley, sadece Michael’ın değil, bütün çocukların birer babası olduğunun; Stuart’ın da, en az Michael kadar evlatlığı hak ettiğinin farkındaydı.