Haberin Devamı

İ sviçre, 17 yaş altı Avrupa Şampiyonası’na tam 7 kez katılmış bir ülke. 2002 Avrupa, 2009 Dünya şampiyonu. Alt yaş gruplarıyla son 5 büyük turnuvaya Yves Debonnaire adlı isimsiz bir kahraman hocayla gittiler. Dünyada şu anda altyapı eğitiminin duayeni sayılan bu hocaya, nasıl başardığını, her genç takımla başarılı olabilmenin hangi sisteme, hangi taktiğe dayandığını soruyorlar. Hocanın cevabı şu: “Futbolda böyle bir formül yok. Bir takımım yetenekliydi, İspanya gibi pas oyunu oynadık. Başka bir takımım hızlı çocuklardan oluşuyordu, harika biçimde kontra atağa çıktık. Bu seneki takım güçlü, oyunun sonunda diri kalma stratejisi izliyoruz.”
Debonnaire haklı... Şu çağda İspanyol futbolu, Alman futbolu, İngiliz futbolu diye kesin tanımlar yapmak, yıllarca aynı anlayışı sürdürmek imkansız. Bu Alman takımı yetenekli, santrforsuz oynuyorlar. Bu Brezilya takımı disiplinli, işi Neymar’a bırakıyorlar. Bu İngiliz takımının da özelliği hızlı olması. Başarılı Liverpool planının üstüne kurgulanması. Dolayısıyla planlarını kontrol oyunu oynayıp, hızlı hücum etme üstüne kuruyorlar. Bu jenerasyona bakınca bence çok da haklılar. Elde Sterling, Sturridge, Lallana, Welbeck varsa, yapılacak şey bu. Biz büyük takımız ilüzyonuna lüzum yok, malzeme ortada. Liverpool’un yeteneklisi Coutinho, Brezilya’da 23’e girememiş. Arsenal’in yeteneklisi Cazorla’yla United’ın yeteneklisi Mata, İspanya’da ancak yedek. Hodgson’ın elinde olağanüstü yetenek var da kullanmıyor değil yani. Her iki maçta organizasyonel olarak da taktiksel olarak da fena değillerdi. İngiliz kamuoyu da ellerindeki malzemenin yetersizliğinin farkında zaten.
Uruguay’ın planı ise savaşmak ve topu bir biçimde Suarez-Cavani’ye teslim etmek. İki kez becerdiler, galibiyete yetti. Onlar için turnuvanın kırılma anı, Godin’in Sturridge’in boğazına yaptığı yüzde yüz sarı kartlık müdahalede atılmaması idi. Türkiye’de bin yıldır düzelmeyen “Penaltı, penaltı gibi olacak”, “Kırmızı kart, kırmızı kart gibi olacak. İkinci sarı kartta şüphe istemiyorlar” iddialarına aldanmayın. Ceza alanı dışındaki faul ile ceza alanı içindeki faul aynı kurallara tabidir. İlk sarı kartla ikinci sarı kart da öyle... Godin’in hareketi kural kitabına göre sarı kartsa, birinci de olsa, ikinci de olsa, beş yüzüncü de olsa sarı karttır. 28’de Godin’in atılmaması, turnuvanın kaderini değiştirdi bence.