'Yaşasın... Yanal gitti'!..

Neden ? Çünkü biz de Ersun Yanal devrini "kayıp zaman" kategorisine sokanlardandık.Hatta göreve geldiği hafta, Ankaragücü'nden bilgisayarları silip gittiği dedikodusunu açıklığa kavuşturmasını istemiştik. Şayet doğru ise, kendine de başkasına da pek faydası olmazdı o tür düşünce sistematiğine sahip bir vatandaşın. Aynen yazmıştım.Yanıt gelmedi. Aksine teşvikler falan eklendi dedikodulara. Yetmedi; otorite zaafiyeti, içe dönük asosyal bir yapı ve galiba biraz kaytarmaca...En azından medyaya yansıyanlar bunlardı. Dünya Kupası hayal kırıklıkları da cabası. Hızla yükselen bir teknik direktör, gözlerimizin önünde eriyip gidiyordu açık açık. ***Neresinden baksan, kimseye faydası olmayan bir ilişkiydi bu. Bir an önce bitmesini Ersun Yanal'ı en çok sevenler istemeliydi bence. Bir de Milli Takım'ın "gerçek" aşıkları... Takıma giremeyen ünlü futbolcuların bedduaları, yakarışları, yeraltı çalışmaları hiç önemli değildi. Herkes zamanı gelince gitmesini bilmeliydi. Gücü yetip direnenleri daha güçlü biri çıkıp gönderirdi, ama yazık olurdu o güzelim kariyerlere. Neyse... Ersun Yanal gitti diye zafer çığlıkları mı atacağız şimdi. Levent Bıçakcı federasyonunun geçikmiş kararını "tezimizin" belgesi olarak mı sunacağız. Asla... Ortada hem Ay - Yıldız'lı takım hem de genç bir hoca adına ciddi kayıplar var. Milli Takım'ın ve genç teknik direktörün yaralarını sarma zamanı bugün... O yüzden, Ersun Yanal'ın arkasından sallayanların karşısına dikileceğiz şimdi. "Devr-i sabık" yaratılmasına müsade etmeyeceğiz. Yanal'ın azlininden "yağ" çıkarmaya çalışanları takip edeceğiz... İzleyin görün.Yeter ki, Yanal saçma bir adım daha atmasın. Kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş... Futbol Federasyonu, Ersun Yanal ile yolları ayırdı ya; keyiften kemiklerimiz yumuşadı sanıyor bazıları. Balayından sonra baba evine kaçan toy Fransız'ı kolundan tutup geri getirmek ve astronomik başlık parasını geri almak için Galatasaray'ın en modern tekniklerle devreye girmediğini iddia edenler vicdansızdır.Mesela "beyzbol sopası" bugüne kadar futbolumuzdaki çözümsüz meselelerde hiç denenmemiş çağdaş bir enstrümandır.Ne yapardık eskiden ? Bir yumruk bilirdik bir de kafa... En techizatlımız silah göstermekten öteye gidemezdi. O da 7,65 Kırıkkale'ydi.Ama beyzbol sopası öyle mi? Açın bakın ekranlarınızdaki Amerikan dizilerine. Eve hırsız girer; beyefendinin elinde beyzbol sopası. Çete savaşı yapılır; beyzbol sopası. Genç bayan kendini beyzbol sopasıyla tecavüzden kurtarır, postmodern Malkoçoğlu kahramanımız kötü adamın hakkından beyzbol sopasıyla gelir.Eh, Galatasaray da bu ülkeye UEFA Kupası kazandırmış, bizleri uluslararası alanlarda gururlandırmış aristokrat bir kulüptür hani!.. Gidip de tekme mi atacaklardı Ribery'ye ? Yakışır mı karizmasına? Muşta demode. Demir boru banal. İskemle bacağı alaturka... Bıçak, şiş, satır, falçata gereğinden fazla kanlı. Geriye kaldı Amerikan malı, bir numaralı adalet dağıtım aracı: Beyzbol sopası. Futbolumuzda bir "gelişme" olacaksa onu da Galatasaray'dan beklemek en doğal hakkımızdı. Beyzbol sopası Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu "ligden düşme kaldırılsın" diye müracaat eden kulüplerimize olumsuz yanıt verdi. Ama bitmedi.Bu işin bir de UEFA yönü var. Aynı kulüpler, dosyalarını alır da UEFA'ya giderlerse ve "Seçimi geçersiz sayılan MHK'nin tayin ettiği hakemlerle liglerden düştük; gereğinin yapılması" derlerse... Acaba oradaki futbol hukukçuları, bizimkiler gibi "Kararı vermek kolay, ama sonra ne olacak" korkusundan etkilenirler mi?Kendi aramızda halledemediğimiz bu mesele UEFA'dan dönerse, Avrupa kupalarına katılacak takımlarımız haklarını kaybederler mi? Kimseyi azmettirmiyorum. Zaten düşen kulüpler Tahkim'den olumsuz karar çıkması halinde yol haritalarını kendileri dile getirmişti. Yaparlar mı?.. Vatan millet aşkına düşmeyi içlerine sindirirler mi? Yoksa UEFA'ya gitmemeleri için ikna edilebilir mi? Edilirlerse hangi bedeller ve sözler karşılığında? Yani çok soru işaretleri var daha... Bitmedi. eguven@milliyet.com.tr Bitmedi