Skorer Yine köşe yazarları

Yine köşe yazarları

27.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Yine köşe yazarları

Ben bu ligi böyle de seviyorum. Hatta diyebilirim ki bu yıl daha çok seviyorum. Çarşamba gecesi Kayseri Erciyesspor'un kupada finale yükselmesi reklam pastasının kremasından eksiltmişse üzgünüm; ama beni pek bir sevindirdi. Cumartesi gecesi, korku filminden çıkmışcasına gergin bir şekilde İnönü'den ayrılan taraftarlar benim için kalitesizlikten öte, dişe diş geçen bir ligi özetliyor. O gece kanları donan Beşiktaş taraftarı bilmeli ki, olası bir şampiyonlukta torunlarına kadar anlatacakları bir hikayeyi biriktirdiler bu sezonda. Binlerce kişi Murat Şahin'i alkışlarken birçok insanın gözyaşı döktüğünü hayal edecek kadar romantik bakıyorum belki de futbola, benim gibi düşünenler olduğunu da biliyorum. Maç biter bitmez telefonumdaki bir ses "oğlum olsun adını Murat koymazsam yüzüme tükürün" diyorsa bu lige dair ben de birkaç kelam ederim, hakkımdır!Onlar yanlış biliyor Pazar sabahı gazetelerin köşelerinde neler yazacağını tahmin etmem için kahin olmama gerek yoktu. Fakat işim gereği okumak zorundayım, okuyorum. Okudukça sinirleniyorum. Beşiktaş'ı eleştirmelerine, Tigana'ya taktik önermelerine sinirlenmiyorum, Gerets'e ne yapması gerektiğini öğütleyenlere de kızmıyorum, Zico'nun tercihleriyle dalga geçmelerini de umursamıyorum. Beni kızdıran cümleler, benim gibi birçok okurla dalga geçildiğini hissetmemden ileri geliyor. Bunu anlamak için İlker Ateş'in Pazar günü yayınlanan maç yazısını okumak yeterli. Tigana'nın futbolu bilmediği hükmüyle yazıya başlayan Ateş, Beşiktaş yöneticilerine seslenerek noktayı koyuyordu. Ateş'e göre Beşiktaş şampiyon olmak istiyorsa Tigana derhal gönderilmeliydi. Şaka gibi geldi; ama değildi. Bu iki tespit benim için yeterlidir. Arada ne yazdığı umrumda değil... Benim gibi düşünmeyenlere belki saygı duyabilirim, ama şu an değil...Sadece Tigana mı suçlu?Tigana futbolu bilmiyormuş! Bunu öğrendiğimiz iyi oldu. Şimdi bu lafı atomlarına kadar parçalamak gerekir; ancak yerim dar, sadece gözden geçirelim: Tigana futbolu bilmiyorsa tabii ki bu bir kusurdur ancak suçun tamamı onda değildir. Onu yetiştiren, profesyonel yapan, milli takıma çağıran, oynatan herkes suçludur. Bu kadar kabahati yetmiyormuş gibi bir de eline hocalık yapması için belge tutuşturan futbolun patronları da suçludur. Şuraya kadar oldukça kabarık bir liste, futbolu bilmemesine rağmen futbolun içinde cirit atmış bunu fark ettik. Yetmez! Monaco, Lyon ve Fulham'da suyun başını tutanlar da futbolu bilmiyor, bu adamı futbolun başına musallat ettiler. Henry, Giuly, Saha gibi pırıl pırıl gençler bu adamın elinde heba olup gitti. Yoksa her biri birer yıldız olabilirdi. Gerçi İsmail Er buyuruyor ki; "Tigana gittiği her kulübü ekonomik olarak batırmış". Lyon kulübü altı yıldır Fransa amatör liginde şampiyon olsa gerek, ekomik kriterlerini yerine getiremediği için profesyonel statüde bir ligde mücadele etmesine izin verilmiyor. Fulham da zaten Tigana'dan önce ligin yenilmez armadasıydı. Tigana futbolu bilmiyor, haklısınız. Her şeyi biz biliyoruz. Bu bilgiyi de şanlı futbol tarihimizden alıyoruz. Bu özgüvenin nedenlerini anlamaya çalışıyorum, karşı ma çıkan tek şey cehaletin cesareti. Yazının sonundaki öneriye ise inanın bir şey yazamıyorum. Nutkum hala tutuk belki ondandır. Lig ikincisi takımın hocası bitime beş hafta kala "kovulsun" öyle mi? Futbolu bilmeyen Tigana değil dünya! Öyle ya her ülkede lig ikincisi hoca keyifle görevini yürütüyor... Futbolcu kimliklerine, emeklerine saygı duyduğumuz, ancak neden yazdığını anlayamadığımız bazı büyüklerimiz de Beşiktaş'ı hiçbir zaman bu kadar mahkum oynarken görmediklerini söylüyor. Kendi forma giydikleri dönemde küme düşmekten son anda kurtulan Beşiktaş, hükmen yenildiği için mi o kadar puanı kaybetmişti acaba? O kadar geriye de gitmeyelim, üç yıldır yarışmacı kimliğini ligin başında tesislerde unutan bir takıma bu tespiti yapmak ne denli bilimsel, akılcı? Bunları geçeyim ve sorayım ne kadar vicdani? Her sezon, kovulmaktan bıkmadan takım değiştiren ve sonunda gene de işsiz kalmayıp yorumculuğa soyunan teknik direktörler ekran karşısında ulema kesilirken hiç mi "Ben neden işimin başında değilim de burada konuşuyorum" demiyor? Sesimi duyan var mı? Bu köşede küresel ısınmadan, çevreye saygıdan birçok konudan bahsettim gene değiniyorum. İnsana saygı yok, bari ormanlara saygı duyun. Hayatın devamıdır onlar. Bu yazılar için kesilen ağaçlara üzülüyorum. O ağaçlar ki kağıt diye evlerimize giriyor... Yazının sonuna geldim. Kendimden kuşku duyuyorum. Şimdi dönüp bütün bu yazdıklarımı silip atsam, sayfam boş çıkacak, müdürüm zor durumda kalacak. Haliyle beni zor durumda bırakacak. Kendimden kuşku duyuyorum; çünkü acaba bu sayfada meczup bir yazar mıyım diye düşünüyorum. Sesimi duyan var mı ?Futbol yorumcuları, maç sonu öfkeyle demeç veren yöneticileri bir psikolog edasıyla değerlendirirken maç sonu demeç vermenin yanlışlığını vurgular sık sık. Malum, kan beyne sıçramışken söyler insan içinden geçeni ve bu hayırdan çok şer getirir. Acaba güzide köşe yazarlarımız için de bu düşünülemez mi? Futbol yazanlar maç sonu yazmasınlar. Eve gidip uyusunlar. Sabah kalkıp yazarlarsa belki daha hayırlı olur. En azından biz naçiz okuyucular için... Süper ligimizin kalite skalasının nerelerde gezindiğini gayet iyi bilenlerdenim; ama en başından belirteyim bunun yüksek bilgi birikimimden ileri geldiğini düşünmüyorum. Gözucuyla Premier Lig maçlarını takip eden tüm futbolseverler kadar biliyorum. Hatta benden daha iyi, yetkin çözümleyen insanlarla sohbetim olmuştur. Aklı başında tespitlerinden tutun da çözüm önerilerine ve hatta bunu gayet düzgün cümlelerle dile getirenlerine kadar birçok futbol sevdalısı gördüm. Evet ligimizin kalitesi pek iç açıcı değil, kabul ediyorum. 40 gol atıp şampiyonluk kovalamak pek hayra alamet olmasa gerek ama oluyor. Belki mi? Sahamızda çok puan kaybettik. Belki bu puanlar bize şampiyonluğu kaçırtabilir. Tigana'nın Türkiye'ye geldiğinden bu yana akıllarda kalan önemli bir maçı hatırlıyor musunuz? Her karşılaşmada saha içinde bulunan ambulans mutlaka bir kalp hastası taşıyor. Nitekim Beşiktaş'ın sembol yazarlarından Korkut Göze ağabeyim de Fransız hocanın beceriksiz sisteminin içinden çıkamadı, Memorial'de kalp damarlarını değiştirdi! İsmail Air sunar: Ziya Doğan'ın arkadaşım olmasından büyük sıkıntı duyuyorum. Kendisini rahatça eleştiremiyorum. Ahmet Çakar'ı örnek al! Biz kendi maçlarımıza bakıyoruz, onlar da kendi maçlarına bakıyor. Herkes kendi maçına baksın... Arap kızı camdan... Bu kadar bloklar arasında veya arkadaşlar arasında top alışverişinden yoksun Fenerbahçe'yi aklım, hafızam, rüyamda görsem inanasım gelmiyor. Düzelir düzelir! Serde Fenerbahçelilik var ya, yatıyorum kalkıyorum, yaşantımın her anında da Fenerbahçe var. Ne güzel ne güzel! Biz bitmişiz, hala okeye dönüyoruz, farkında değiliz. Esprik mi yaptın? Galatasaray'la senin alay ettirmeye hakkın var mı Gerets efendi! Bir ön libero tutturdun. İngiltere'nin ikinci liginde oynayan Japon Inamoto'yu getirdin ve oynatıyorsun, demek ki bu futbolcu G.Saray'ın seviyesinde bir futbolcu ki onu transfer ettirdin. Inamoto gibi G.Saray takımında o mevkide oynayacak en az beş oyuncu var Gerets. Bu futbolcunun ne gereği vardı transfer edilmesine? G.Saray'da paralar sokaklara mı taşıyor? Yok Abi! Sabri Ugan: Adnan beni dinler misin?Adnan Aybaba: Ne dinlicem seni be! Dinlemezsen dinleme! yakantop@gmail.com