Fenerbahçe kötü değil, yavaş oynuyor

Geçtiğimiz cumartesi günü Bayern’in Stuttgart’a attığı ilk golü görebildiniz mi? Maça ev sahibi Bayern namağlup lider, Stuttgart’sa küme düşme hattında çıktılar. Bavyeralılar ligin en fazla atanı, Stuttgartlılar da en çok yiyeni idiler. Takdir edersiniz ki, böyle maçların senaryosu aşağı yukarı bellidir. Bir taraf delice zorlayacak, diğer taraf çılgınca kapanacaktır muhtemelen. Peki maçı izleyemeseniz, ama daha 10’uncu dakikada bir kontra atak golü olduğunu ve hücum eden tarafın rakibini 6’ya 2 yakalayarak attığını duysanız, kimin öne geçtiğini düşünürsünüz? Stuttgart’ın değil mi? Ama öyle olmadı işte. Kontra atak golünü kaydeden taraf Bayern’di. Bir korner dönüşü saniyeler içinde 2’ye 6 yakalanansa Stuttgart... Üstelik haftanın bu biçimde atılan tek golü de Robben’inki değildi: Dortmundlu Aubameyang Schalke’ye, Herthalı Kalou Hannover’e attılar benzer golleri. Sanırım 21’inci yüzyılın futbolunun 20’nci yüzyıldan en önemli farkı da bu gollerde gizli...

Haberin Devamı

21’inci yüzyılın başlangıcıyla beraber yavaş, zayıf, kısa oyuncu neredeyse kalmadı. Bütün futbolcular güçlü, bütün futbolcular atlet. 21’inci yüzyılla beraber savunma yapmayan oyuncu kalmadı, herkes iki yönlü oynuyor; her açık, karşısındaki bekle birlikte dönüyor. Yeni yüzyılda artık savunma planları kusursuz gibi; Polonya ikinci liginde de, Premier Lig’de de hocalar genç ve çağdaş. Takımlar seti hiç bozmuyor. Alanı hep iyi parselliyorlar. Sete yerleşmiş bir takıma karşı gol atmak da her geçen gün zorlaşıyor doğal olarak.

En iyi Başakşehir

Durum böyle olunca, hücumcu takımlar savunmacı takımların klasik düzenli hallerini kolaylıkla yıkamıyor, anlık düzensizliklerini arıyorlar. Duran toplar şüphesiz önemli bir fırsat. Hareketli oyundaysa en büyük fırsatlar, topun rakipten kazanıldığı anlarda gizli. Çünkü rakibiniz topu kaybettiği o 3-4 saniyede klasik defans setine geçene kadar savunmasız. 3-4 saniye sonra klasik savunma setine dönüldüğünde o fırsat kayboluyor ortadan. Bayern bu işleri iyi beceriyor. Dortmund da. Onlar zaten kaliteli takımlar diye düşünüyorsanız, Celta Vigo, West Ham ve Hertha Berlin’e de göz atabilirsiniz. Türkiye’de savunma planından hücum planına en iyi geçen ekip Başakşehir. Klasik büyüklerdeyse Beşiktaş bazen bu “geçiş oyunu”nu çok iyi beceriyor. Güneş’in takımının Fenerbahçe’yle aralarındaki en önemli fark da bu...

Haberin Devamı

***

Fenerbahçe, son 1 ayda Kayseri’ye, Osmanlı’ya, iki kez Ajax’a ve bu hafta sonu da Konya’ya karşı çok benzer sınavlar verdi. Karşılarında çok iyi alan parselleyen, set olarak iyi duran 4 takım vardı. Fenerbahçe topa genelde sahip oldu, ön tarafta oynar gibi gözüktü ama yeterince pozisyon üretemedi. Kayseri’yi tek bir frikik, Osmanlı’yı ve Konya’yı birer bireysel yetenek anı ile çözdüler. Bu verimsizliğin sebebi ortaktı: Yavaş oyun. Sürekli hazır bir sete karşı oynama. Rakip hep yerleşikken boşluk arama. Ve genelde de bulamama!

Taraftar hiç inanmaz

Konya maçının ilk 45 dakikasında Fenerbahçe’nin en çok topla oynayan 3 adamı H.Ali (48), Alves (44) ve Gökhan(42). Üç oyuncunun topla yoğunlukla buluştuğu bölge de, ikinci bölge. Fenerbahçe Konya’ya karşı koca 55 dakikayı iki serseri şutla, neredeyse üçüncü bölgeye girmeden bitirmiş. Kayseri önünde de tablo benzerdi: Opta’nın ısı haritasına göre koca bir 45 dakika boyunca tek bir Fenerbahçeli tek bir kez rakip ceza sahasına topla girmemişti. Tek bir adım yoktu Kayseri ceza sahasında.

Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin topla bu kadar verimsiz oynamasının nedeni açık: Savunmadan hücuma son derece yavaş geçiyorlar. Kazandıkları toplarla hücum planına geçişleri 3-4 saniye sürmesi gerekirken, neredeyse 8-10 saniye sürüyor. Ne Souza çabuk oynuyor, ne de Diego’nun kendi etrafında dönüşü bitiyor kısa sürede! Rakipler iyi yayılıyor, iyi kapanıyor, alanı iyi parselliyor. Fenerbahçe bekleyen rakibe karşı açık bulamıyor. Durum böyle olunca Fenerbahçe’nin gol şansları duran toplar ve ekstra bireysel yeteneklerle sınırlı oluyor. Kayseri’de Van Persie’nin frikiği, Osmanlı’ya karşı Alper şutu gibi. Ya da Ajax’a karşı Fernandao’nun kafası gibi.

Fenerbahçe savunmada tutarlı. Hücuma hızlı geçiş için çarelerden ilk akla geleniyse, orta üçlüyü daha çabuk düşünen, çabuk oynayan, dönüşümü hızlandırabilecek adamlarla kurmak. Alper’in açık oynamak yerine orta üçlüye girmesi ilk seçenek gibi. Ozan’ın kazanılması bir diğer çare. Hatta Ancelotti’nin 2013-14’te Bale-Benzema-Ronaldo’yu bozamadığı için Di Maria’yı orta üçlüde kullandığını hatırlarsak, Pereira o üçlünün içine iç saha maçlarında Volkan’ı-Markovic’i bile sokabilir.

Fenerbahçe hızlı oynamalı. Eğer bu yavaşlık sürerse, Pereira hep bireysel yeteneğe bağımlı kalacak. Ve asla takımı, yeterliliğine inandıramayacak. Takım inanmazsa, taraftar hiç inanmaz zaten.