SÜPER LİGE SÜPER ANALİZ-GALATASARAY

2011-2012’nin şampiyon 11’ine kayıtsız, koşulsuz sokulan 5 yeni transfer Galatasaray’a hedeflediği sonuçları getirdi; ama 90 dakika baskılı oyunu götürdü. Bu yeni görüntüden Fatih Terim de memnun değil ki, iki cephede hedefe giden takıma Kaka ayarında bir yıldız takviyesi düşlüyor

Şampiyon bitirilen 2011-12 sezonunda Galatasaray’a oyun üstünlüğünü getiren faktör mutlak orta saha hakimiyetiydi. Kazım’ın erken vedası, Yiğit transferinin katkısızlığı gibi gelişmeler Galatasaray’ı sezonun büyük bölümünde kanatsız 4 merkez oyunculu (Selçuk, Melo, Engin ve Emre’li) orta saha düzenine mecbur etti. Bu düzen belki Terim’in hücum seçeneklerini kısıtladı ama sarı-kırmızılıları ligdeki 40 maçın 35’inde topla yüzde 55’in üstünde oynayan taraf yaptı. Skor yükünü santrforlar değil orta saha oyuncuları üstlendi.

Haberin Devamı

Yeni Terimi Terim de sevmedi

Amrabat fazla geldi
Terim’in Galatasaray’daki ilk ve ikinci görev yıllarında büyük takıntısı, “enli boylu, fiziği güçlü, hızlı rakip hücumlara ilk müdahaleyi yapacak ön libero” idi. Bu uğurda Quadros’lar, Petre’ler, Mehmet Polat’lar transfer edildi ama aranan adam bulunamadan veda etti Terim Galatasaray’a...
Fatih Hoca’nın üçüncü Galatasaray dönemindeki takıntısı da “hızlı kenar oyuncusu” oldu. Göreve gelir gelmez Kazım’a çılgınca sarıldı, Kıbrıslı kavruk gencin aklındaysa futbol değil kıyafetler ve takılar vardı! Yiğit’i transfer etti, o da beklenen yiğitlikte çıkmadı. Assaidi, Aydın ve Amrabat’ın hepsi de bu talebin tezahürleriydiler. Faslı milli futbolcu kavgalı bir transfer senaryosunun ardından tam 8,5 milyon euroya kadroya katıldı, ama ilk 26 resmi maçta bekleneni verdiğini söylemek güç. Üstelik Amrabat sahada olduğunda Galatasaray, göbekte onlarca pas çeviren takımdan çizgiye giden ve orta yapan bir takıma dönüştü. Geçen yıl belki takımda hiç kimse çalımla adam eksiltmiyordu; ama bu yeni çalımla adam eksiltme sevdası, Galatasaray’ın pasla adam eksiltme özelliğini zedeledi.
Aslında Amrabat’ın Galatasaray’a bir de fırsat maliyeti oldu; zira ona tanınan kredi, Emre Çolak’ın borç hanesine yazıldı. Geçtiğimiz sezon gibi direkt forma şansı bulamayan Emre geriledi, orta sahada eskisi gibi pas trafiği kuramayan Galatasaray geriledi, bir türlü özgüven kazanamayan Amrabat geriledi...

Elmander az geldi
Aslında GS’2011 ile GS’2012’nin farkını dört kelime ile özetleyebilirim derseniz de haksız sayılmazsınız: “Johan Erik Calvin Elmander”... Galatasaray’ı geçen yıl “4-5-2” oynatan adam, Avrupa futbolunun az sayıdaki “defansif santrfor” larından biri Elmander, Terim’in elini (belki de hiç ummadığı biçimde) rahatlatmış, sarı-kırmızılıları beşli orta saha oynayan takımlara karşı hiç eksik bırakmamıştı. Bu yıl İsveçli’nin yaşadığı sağlık sorunları Terim’i fena halde zor durumda bıraktı, o da kötü oyunla 2 puan bırakılan Antep maçı sonrası basın toplantısında faturayı açıkça Umut-Burak’a kesti: “Geçen yıl bir anda nasıl çift santrfora döndüysek, bu sene de bir anda tek santrfora döneriz. Santrforlardan pres dahi değil, en azından baskı istiyorum”
Aslında yaz döneminde Umut’un transfer amacı belki de buydu, Elmander’i yedekleyebilecek en uygun yerli şüphesiz oydu. Umut koşardı, Umut pres yapardı, Umut savaşırdı, Umut haftalarca gol atmasa bile bu özellikleri nedeniyle sahada kalırdı. Ama Umut’un, Galatasaray macerasında beklenmedik bir şey oldu; gol yüzdesi yükseldi, mücadele yüzdesi düştü. Bu durum da Galatasaray’ı, Braga ilk yarısında, Antep karşısında, Sivas karşısında, Karabük karşısında orta sahada mahkum bir oynamaya zorladı. Terim ilk yarıda hemen her maçta 60’larda santrforlarından birini çıkardı ve beşli orta sahaya döndü. Hatta ortada neredeyse hiçbir tehlike olmayan Trabzon maçında bile...

Haberin Devamı

İLK YARININ YILDIZI

Güneyli heyecanı, kuzeyli duruşu: Semih
Geçen yıl yaptığı çıkış yerel bir heyecandı, bu yılki performansı uluslararası bir gurura dönüştü. Hem milli takımın, hem de Şampiyonlar Ligi grubundan terfi eden kulübünün bir numaralı stoperi oldu. İstanbul’daki Manchester United performansıyla kariyerinin Türkiye’yle sınırlı kalmayacağını da gösterdi.

Haberin Devamı

İLK YARININ HAYAL KIRIKLIĞI

“Düşünen adam” Engin

11 maçlık cezasının ardından “düşünmeye çok vakti olduğunu” söylemişti ama gerek Antep maçında yaptıkları, gerekse futbol sahası dışında verdiği fotoğraflar aksini söylüyordu. Türk futbolunun en büyük hocalarından ikisinin kendisine tanıdığı kredilerden birini değerlendiremedi, diğerini de harcarsa önümüzdeki yıllarda düşünmeye çok daha fazla vakti olacak gibi...

EN BÜYÜK ÇIKIŞ

Riera: Karakterin ispatı

Belki olağanüstü bir sol bek değil, ama olağanüstü bir karakter olduğu kesin. İngiltere-İspanya ve Fransa gibi üç büyük ligde kendini sol açık olarak ispat etmiş, tüm zamanların en iyi milli takımına 16 kez girmeyi başarmış bir adamın 30’undan sonra İstanbul’da oynayabilmek için bunca çaba göstermesi futbol okullarında ders olarak okutulacak derecede güzel bir profesyonellik örneği.

EN BÜYÜK DÜŞÜŞ

“Frikiksiz” Selçuk

16’ncı haftada Fenerbahçe’ye attığı muazzam frikik golüyle devreyi kurtardı ama geçen yılla kıyaslandığında çok büyük bir düşüş içinde olduğu da kesin. Belli ki onu geçen yıl hayatta tutan şey bütün duran topları kullanmasıymış. Bu sene duran topları Hamit ve Burak’la paylaşınca oyundan bölüm bölüm koptu ve düşüşünü bir türlü durduramadı.

Yeni Terimi Terim de sevmedi

TRANSFERDE GALATASARAY

Kaka doğru isim mi?

Artık 32 yaşına giren Elmander’in tekrar eski günlerine dönüp dönmeyeceği muamması Terim’i transfer markette bir “on numara” arayışına itti belli ki. Çünkü Elmander gibi “orta saha özellikli bir santrfor” u tekrar bulmak zor. Terim de rotayı “santrfor özellikli orta saha” ya çevirdi mecburen. Tabii ki şu sıralar transfer markette böyle bir adam arıyorsanız, düzgün karakteriyle Kaka, bulunabilecek en doğru isimlerden biri. Belki de birincisi. Devler Ligi’nde devam eden Galatasaray’ın bir diğer acil ihtiyacı da şüphesiz “sol bek oynayabilen bir stoper” veya “stoper oynayabilen bir sol bek” ... Galatasaray’ın belli ki emeklilik ikramiyesini yatırmaya gönüllü olduğu Cris, Devler Ligi’nde güvenebileceğiniz türden bir yedek değil. O yüzden Galatasaray markette bir sol bek arıyorsa, onun stoper özellikli olmasına da dikkat etmeli sanki.

EN ETKİSİZ TRANSFER

Hamit-Melo: “Tükenen kredi”
Tabii ki transferdeki en büyük hayal kırıklığı Cris’ti, ama ilk yarıda fayda/beklenti endeksinde en dipteki adam Melo’ydu. Gerek Hamit, gerekse Melo, yaz dönemi hazırlık kampını eksik yapmanın bedelini ödediler. Terim onlara çok uzun süre, hatta belki gereğinden uzun bir süre ekstra kredi tanıdı; ama her ikisi de henüz bu kredinin karşılığını ödeyebilmiş değiller.

EN ETKİLİ TRANSFER

Umut-Burak
Biri Süper Lig’i, diğeri Devler Ligi’ni kral tamamladı. Toplam 28 golle geçirdikleri ilk yarı, her ikisinin de kariyerlerinin tepe noktası. Ama bir arada oynamayı sürdürmek için skor yapmaları yetmiyor, orta sahayla bütünleşme mecburiyetleri var. Üstelik Kaka tipinde bir transfer yapılırsa birçok maçta dakikaları paylaşmak zorunda kalacaklar gibi.

YARIN BEŞİKTAŞ
* Geçen yılın ilk yarısından 2 puan daha az toplayan Beşiktaş, geçen senenin iki katı takdiri nasıl kazandı?
* Beşiktaş, sadece 14 kişilik bir kadroyla tüm rakiplerinden daha kalabalık hücum etmeyi nasıl başardı?
* Transferde hangi mevkilere öncelik verilmeli, doğru isim Nene mi, yoksa Milevskiy mi?