7-8 sene önce üçüncü nesil Türklerin iyi ürünleri 1. Bundesliga’da sahneye çıktığında biz son derece hazırlıksız yakalandık doğrusu. Almanlar, o dönemin yıldızı sempatik Mesut Özil’i, Türklerin Alman sosyal hayatına entegrasyonunun sembolü saydı. Genç oyuncuya önemli anlamlar yükledi. 2009 Avrupa Ümitler Şampiyonu Alman Milli Takımı’nın yıldızının, 2014 Dünya şampiyonları arasında olacağını o günden gördüler kesinlikle. Hatta şimdi bir Türk’e, Alman Milli Takımı kaptanlığını vermeyi tartışıyorlar. Bizse o günlerde mağrurduk garip bir şekilde. “Milli Takım seçilmez, seçer” duygusundaydık nedense.

Haberin Devamı

2011’de 17 yaş altı Dünya Kupası’nda üçüncü olan Alman Milli Takımı ise çok daha sarsıcıydı. 21 kişilik Alman kadrosunda Samed Yeşil, Emre Can, Kaan Ayhan gibi tam 8 Türk asıllı olunca, üstelik bu gençler toplam 20 golün 16’sını kaydedince işin şekli değişti.

Mevzu artık bireysel olarak Mesut’u, İlkay’ı, Yunus’u kazanmaktan fazlasıydı; bir strateji geliştirmek gerekiyordu bu konuda. Tabii ki sistematik davranan Almanlar’dı. Bu 8 çocuk içinden umut bağladıkları beşine U20 ve U21 formalarını da verdiler. O takımın kaptanı Emre Can da, A Milli Takıma kadar yükseldi.

Bu süreçte Türkiye Milli Takımı’nın stratejisinin değiştiğini de söyleyebiliyoruz mutlulukla. Artık yetenekli çocukları izlemeye sadece Ümit Milli Takım teknik ekibi değil, A Milli Takım hocamız da gitmeye başladı.

Son dönemde Fatih Terim’in Ömer’le-Hakan’la-Yunus’la sık sık bir araya gelip, fotoğraf vermesi, gurbetçi gençlerin kendini iyi hissetmesi açısından önemli bir adımdı kesinlikle. Yunus Mallı’nın da Türkiye’yi seçtiği haberlerini okuyoruz medyadan. Bu seçimde Terim’in bu yeni kucaklayıcı tavrının rol oynadığı kesin.

* * *

Yunus Mallı şüphesiz önemli bir yetenek. 2014-15’in ikinci devresi ve bu sezonun ilk 9 haftası göz önüne alındığında Mainz formasıyla toplam 12 golü var. 2015 takvim yılında 1. Bundesliga’nın en golcü orta saha oyuncusu Yunus... 10 numara oynuyor, ama 8 numaraya yakınsıyor. Kaybettiği topu asla bırakmıyor, inatla kovalıyor. Sadece hücumda değil, savunmada da var olan bir 10 numara.

Haberin Devamı

Böyle umut vaat eden bir oyuncuyu Almanya koçu Löw de pekala bir kez göstermelik olarak ulusal kadroya çağırıp, 5 dakika forma verip havuzuna katar; sonra da oturup gelişimini izleyebilirdi rahatlıkla. Zira, daha önce böyle davranışları bolca izledik: Bir frikik yarışmasında birinci olan Uğur Yıldırım’ın 2005’te Hollanda Milli Takımı’na bir defaya özgü çağırılması gibi. Sonra bir daha ismini bile hatırlamadılar tabii Uğur’un!

Lâkin, Almanya Futbol Federasyonu da Türkiye de artık apaçık bir gerçeğin farkına vardılar: Bu seçimlerde aslolan sadece milli takımların menfaati değil. En az ulusal takım menfaati kadar gençlerin de menfaatini göz önüne almak zorunda hocalar. 21-22 yaşında genç adamların futbol kariyerini, bir hırs uğruna mahvetmeye kimin hakkı olabilir ki?

Löw, daha sonra hiç oynatmayacağı bir oyuncuyu, sırf yüzde 5’lik bir gelişim ihtimali nedeniyle göstermelik olarak kadroya katarsa, bu âdil bir davranış olur mu? Fair-play (âdil oyun), sadece saha içinde centilmenliği mi kapsıyor sahi? Milli takım hocaları da âdil olmak zorunda değil mi?

Haberin Devamı

* * *

Resmi bir açıklama henüz yapılmamış olsa da, son günlerde medyada çıkan haberler, Yunus’un Türkiye Milli Takımı’nı seçtiği yönünde. Zaten aksi bir ihtimali düşünmek bile adaletsiz olurdu, zira Löw’ün 10 numarada ve sol-sağ açıkta oynatabileceği neredeyse 10 farklı alternatifi var elinde! Mesut ve Kruse 27, Reus ve Müller 26, Bellarabi 25, Schürrle 24, Götze ve Volland 23, Arnold 21, Max Meyer 20, Leroy Sane 19 yaşında. Gerçekçi olalım, 23 yaşındaki Yunus’un bu kadar yetenekli adamın elinden formayı alıp Alman Milli Takımı’nda oynaması gerçekten zor.

Löw ve Terim ya da onların halefleri, adaletli olmalı. Sadece ülke milli takımlarını değil, gençlerin hayatlarını da düşünmeli. Dünyada bir galibiyetten daha önemli şeyler var; Yunus’un kariyeri, Uğur’un kariyeri gibi. Anlık hırslar uğruna bu kariyerler, heba edilmemeli.