SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

İlişkilerde "Beni mutlu etmelisin" sendromu !


Çoğunlukla duygusal ilişkiler üzerinde çalıştığım için konu ile ilgili gelen danışanlarda ortak noktalar tespit ediyorum.

Bunlardan en önemlisi de, eşim, sevgilim beni sürekli "mutlu etmeli, anlamalı" isteği.

Gelen sorular şu yönde "Neden beni ömür boyunca mutlu edecek erkeği bulamıyorum ? Başlarda herşey çok güzel, sonra büyü neden bozuluyor ? "

Öncelikle elbette karşınızdaki kişiye gösterdiğiniz ilgiye, sevgiye ve aşka karşılık siz de aynı değeri, ilgiyi ve sevgiyi görmek istersiniz, bu çok mantıklı.

Ancak kadınlar ve erkekler arasında önemli bir fark vardır. Bunu bilmek, anlamak ve her zaman hatırlamak gerekir. Erkeklerin ilgiyi, sevgiyi, romantizmi, yaşadıkları duygusallığı gösterme şekilleri, biz kadınlardan oldukça farklıdır.

Nedeni ise erkeklerin sol beyinlerini daha fazla kullanıyor olmalarıdır. Kadınlar ise çoğunlukla sağ beyinlerini kullanırlar.

Gelin kısaca bakalım sol ve sağ beyin özelliklerine.

Sağ beyin sevgiye göre karar verir!

Sağ beyni baskın çalışan kişiler iradelerine duygularını katarlar. Bir insanla iş yaparken ya da onun hakkında karar verirken kâr-zarar analizi yapmaktan çok, onu sevip sevmediklerini ölçü alırlar. İnsanları analiz ederken "o beni çok sever" ya da "ben onu çok severim" diyerek referanslarının duygu olduğunu belli ederler.

Sağ beyin niyete, sol beyin sürece bakar!

Sol beyinde niyet önemli değildir. Sürece ve sonuca bakar. Sağ beyin ise niyete göre hareket eder. Sol beyin hayal kurmaz ama sağ beyin hayalcidir. Yine sağ beyin sezgilere çok değer verir. Beyin görüntüleme çalışmalarında sol beynin görsel unsurlara hızlı tepki verdiği ortaya çıkmıştır. Oysa sağ beyin duygusal sayılabilecek uyarılara daha çabuk cevap vermektedir.

Sağ beyin sempatik, ön beyin empatiktir!

Sol beynin önceliği kendisindeyken, sağ beynin önceliği başkalarındadır.

Oysa ön beyin, önceliğin kendisinde mi yoksa başkalarında mı olacağını, hangi şartta nasıl tercihler yapacağını iyi belirler. Ön beyin empatik düşünür.

Mesela, sol beyniyle düşünen bir kimse karşısındakine yol tarif ederken, yönleri kendisine göre tarif eder. "Sola gideceksin" dediğinde bu sol taraf kendi soludur. Oysa empati yapabilen insan karşı tarafın yönünü dikkate alır.

Sol gerçekleri, sağ beyin duyguları analiz eder!

Sağ beyin pembe düşler görür. Gerçeklerden uzak hayaller kurmak onun işidir. Sol beyin ise, hayali ve sezgileri önemsemez, kullanmaz. Sağ beyin dişil özellikler barındırdığı için, sezgisel düşünmeye yatkındır ve sezgilerinde çoğunlukla haklı çıkar. Ön beyin ise sezgileri süzgeçten geçirerek kullanır. Her hissettiğini doğru kabul eden sağ beyne mukabil, ön beyin sezgilerinin doğru olup olmadığını anlamaya çalışır. Sol beyin gerçekleri, sağ beyin duyguları, ön beyin ise doğruları analiz eder ve öncelik verir.

Sol beyinde erkeksi özellikler baskın!

Sağ beyin duygusal kararlar verdiği için, bu kararları inanarak vermek ister. Sol beyin, inanamasa da karar vermekten yanadır. Sol beyin tekil ve erildir. Yani erkeksi özellikleri baskındır. Sağ beyin ise çoğulcudur ve dişil özellikleri vardır.

Sol beyin anlamaya çalışırken, sağ beyin hissetmek için uğraşır.

Sol beyin karşılaştığı olaylarda çıkarı doğrultusunda tepkiler verirken, sağ beyin sempatik bir bakışıyla yaklaşır. Yani kendini hemen olaya kaptırır. Sağ beyni baskın çalışan kimse, birisi ağladığı zaman onunla beraber ağlar. Kendisinden çok başkalarını mutlu etmeye uğraşır. Kadınlarda bu özelliğe sık rastlanır, kadınların şefkat duyguları yoğundur ve iyi annelik yaparlar.

***

Evet hanımlar durum böyle iken, eşinizin, sevgilinizin size 7 * 24 romantizm, duygusallık, sürekli bir ilgi ve sevgi göstermesini beklemek yanlış bir beklenti olacaktır.

Belki de sormanız gereken soru şudur kendinize. Sevgilim, eşim benim istediğim gibi beni sevip, ilgi göstermezse, beni sevmemiş mi oluyor ? :)

Kaynak : Sağ ve Sol beyin Özellikleri, Prof.Dr.Nevzat Tarhan

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Aşk acısını dindirmek için pratik önlemler

Aşık olduğunuz insandan ayrılmak ve yaşadığınız derin ayrılık acısı çok can sıkıcıdır.

Ne yapsanız aklınız eski sevgilinizdedir. Her an onunla birlikte geçirdiğiniz anları hatırlar ve derin bir acı çekersiniz.

Aslında bu acıyı yönetebilir ya da en aza indirebilirsiniz. Bir kaç hafta sonra yine eski yaşamınıza kaldığınız yerden mutlu bir şeklide devam edebilirsiniz.

Ofisime gelen danışanlarla yaptığımız topraklama, regresyon veya hipnoz çalışmaları ile onlara acı veren duygularını hızlı bir şekilde topraklar ve acının bitmesini sağlarız.

Vereceğim basit yöntemlerle siz de aşk acısı çekiyorsanız kısa sürede topraklayabilirsiniz :

Evde yazarak topraklanabilirsiniz. Sevgilinize kızgınsanız, öfkeliyseniz ya da yaşananlardan dolayı üzgünseniz, bembeyaz bir kağıda, kırmızı kalemle duygularınızı hızlı bir şekilde yazarak topraklanabilirsiniz. Duygularınız sizi acıtmayana kadar yazma işlemine devam edin. O'na söylemek istediklerinizi, içinizde kalanları, hızlı bir şekilde yazın. Yazmanız bittikten sonra yazdığınız sayfaları yakarak veya minik parçalara bölüp yırtarak, size zarar veren duygulardan kurtulabilirsiniz. Bu işlemde önemli olan sizi üzen, sinirlendiren, öfkelendiren duygularınızı yazmaktır. Lütfen buna dikkat edin. Ertesi gün üzüntü ve kızgınlığınızı test edin, 10 üzerinden bir not verin. (10 en şiddetli puan olsun) Verdiğiniz not 0'a düşene dek bu yazma işlemine devam edin.

Zihin yapısı gereği olumsuzu görmeye odaklıdır. Her zaman bardağın boş tarafını görür. Hele ki konu aşk acısı olunca abartma ve büyütme eğilimi fazladır. Siz şimdi bilnçli bir çaba ile tam tersini yapacaksınız. Evet ben onunla bir aşk yaşadım ve şu kadar süre birlikte oldum. Peki bu ilişki bana hiç mi bir şey katmadı ? Bana kattığı olumlu duygular ve öğretiler nedir ? Bunları da yazarak çalışabilirsiniz. Çalışma bittiğinde size acı veren duyguların, yerini sakinliğe ve hatta olumlu bir bakış açısına yönelttiğini göreceksiniz.

Ayrılma aşamasına gelene dek, muhtemelen her iki tarafta hatalar yaptı. Bu hatalar sonucu inceldiği yerden koptu. Bu sorumluluğu siz de üzerinize almalısınız. Tek suçlu karşı taraf değil, sizin de ilişkide hatalarınız olmuştur. Ancak lütfen kendinizi de suçlamayın. Siz bu ilişkiden sonra daha da büyüdünüz ve kendinizi daha iyi tanıdınız. Bu yüzden suçlu aramayın. Eğer kendinizi suçladığınızı fark ederseniz. Kendinizi topraklamayı (yazarak) ihmal etmeyin.

En önemli adımlardan biridir. Sevgilinize ait evinizde ne varsa hemen elden çıkartın. Size aldığı hediyeler dahil. Bunu yapmazsanız ona ait enerjileri evinizde, ruhunuzda ve kalbinizde barındırıyorsunuz demektir. Bu da onu unutmanızı iyice zorlaştıracaktır.

Bu huyunuzdan bir an önce vazgeçmeniz, acınızı hafifletecektir. Sürekli eski sevgiliyi takip etmek egonuzu da güçlendirecek ve sonucunda ayrılık acınız harlanarak güçlenecektir.

İlk üç adımı layıkı ile yaptığınıza emin olduktan sonra duygularınızı kontrol edin. Onu affedebildiniz mi ? Affetmek karşımızdaki kişinin yaptığı herşeyi unutup, onunla tekrar bir beraber olmak değildir. Affetmek o kişinin sizi eskisi gibi incitip, üzemeyeceğini, duygusal ya da fiziksel bir etkisi olamayacağı anlayışını içselleştirebilmektir.

Hayatınıza yeni renkler, yeni aktiviteler katarak, hayatınızın enerjisini değiştirin. Yeni ve size heyecan veren uğraşlar enerjinizi de hızla değiştirecek, odağınız bambaşka olacaktır. Kafanızı meşgul edecek planlar yapın ve daha önemlisi bu kararları titizlikle uygulayın. Ayrılıığın izleri kısa sürede silinecektir.

Yeni yerler görmek, gezmek, eğlenmek duygusal enerjinizi çok hızlı değiştirir. Sevdiğiniz arkadaşlarınız, aileniz ya da tek başınıza bunu gerçekleştirebilirsiniz.

Spor yapmanın faydaları aşk acısını hafifletmede de karşımıza çıktı. Çünkü spor yaptığımızda stresten, mutsuzluktan ve umutsuzluktan bir anda uzaklaşıverirsiniz. Vücunuzda endorfin hormonu salgılanır. Bu hormon kendinizi bir anda çok daha iyi hissetmenize sebep olur.

Beslenme alışkanlıklarınızı da gözden geçirerek, gerekli vitaminleri almanız, düzenli beslenmeniz hormonal açıdan sizi destekleyecektir.

Tüm bu adımları yaptım ama yine de aşk acım dinmiyor diyorsanız, mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Monoton evlilikler için bazı ipuçları

Uzun süren evlilikler veya ilişkiler bir süre sonra monotonlaşarak cazibesini yitirebiliyor.

Oysa biraz özveri, biraz özenle monotonlaşan ilişkiler eski canlılığına kavuşturulabilir.

Gelin beraber göz atalım, neler yapılabilir monotonlaşan ilişkileri kurtarabilmek için ?

Sağlıklı İletişim Kurmak :

İletişim kurmak denilince akla ilk gelen, konuşmak, anlatmak olur. Oysa en güçlü iletişim kurma yöntemi nedir biliyor musunuz ? Dinlemektir. Eşinizi sağlıklı bir şekilde dinlemeyi başarabilirseniz, aranızdaki iletişim sorunlarını da teker teker aşarak, güçlü iletişim becerileri geliştirebilirsiniz. Ayrıca iletişim kurarken, karşınızdaki kişiyi, eleştirmek, yargılamak, dalga geçmek, aşağılamaktan kesinlikle kaçınmalısınız. İletişim esnasında olumlu duygularınızı ifade etmektende, olmsuz duygularınızı ifade etmekten de çekinmemelisiniz. Evlilikte veya uzun süren ilişkilerde fikir ayrılıkları ve çatışmalar mutlaka olacaktır. Bu kaçınılmazdır. Önemli olan bu durumları "yönetme" biçiminizdir. Yani yapıcı olmak, çözüme odaklanmak ve iletişim becerilerinizi ustaca kullanmak.

Birlikte Kaliteli Zaman Geçirmek :

Bir duygusal ilişkiyi güçlendiren en temel unsurlardan biri, eşinizin, sevgilinizin en iyi "dostunuz, arkadaşınız" olabilmesidir ! Bir çok konuda muhabbet edebilmeniz, beraber kahkahalarla gülebilmeniz, gerektiğinde beraberce hüzünlenmeniz, sağlıklı bir ilişki kurabilmek açısından çok önemlidir. En az bunun kadar önemli olan başka bir unsur daha vardır ki, o da zamanı paylaşırken birbirinize "alan" tanımanızdır. Yani birbirinizle ne çok yan yana, ne de çok uzak kalmamak şartı ile mutlu zaman geçirme becerilerine sahip olabilmeniz.

Birbirinize İltifat Edin:

Her gün birbirinize iltifat etmeyi alışkanlık haline getirin. İnsan doğası, olumsuzu görmeye daha çok meyillidir ve böylece çekim yasası gereği de bu odağı sürekli büyütür. O halde büyütmemiz gereken odak, birbirinizin olumlu yönleri olmalıdır. Her gün eşinizin, sevgilinizin beş olumlu özelliğini hatırlayarak, ona söyleyin. İlişkinizin günden güne daha da güzelleştiğini fark edeceksiniz.

Aile faktörüne dikkat!:

Bazen danışmanlık yaptığım çiftler şöyle bir sıkıntı ile gelebiliyorlar. “Eşim, ailesi ile daha çok zaman geçiriyor.” “Eşim ailesinin sözünden asla çıkmıyor.” Ya da “Eşim ailesi ile ilgili hiçbir yorumda bulunmamı istemiyor.” Türk toplumunda aile önemlidir, anne, baba, kardeş ve akrabalarımıza gereken ilgi, sevgi ve saygıyı her zaman göstermek zorundayız. Ancak unutmamanız gereken şu ki; artık siz de bir ailesiniz ve kendi ailenize de odaklanarak, mutlu yaşamak zorundasınız. Lütfen bunun farkındalığını geliştirin. Eğer ailenizden kopamamak, hala onların sözlerinden çıkamamak gibi bir sorun yaşıyorsanız, bir uzmandan mutlaka yardım alın.

Romantizm, olmazsa olmaz:

Boş zamanlarınızda baş başa yapacağınız aktiviteler ilişkinizi güçlendirecektir. Beraber sinemaya gitmek, romantik bir akşam yemeği yemke, akşam ay ışığı altında el ele yürüyüş yapmak. Hafta sonu birkaç günlük kısa, romantik bir tatile çıkmak. Dans etmek, romantik bir film seyretmek v.s. ilişkinizin büyüsünü devam ettirebileceğiniz aktivelerdir. Bunlar için mutlaka zaman yaratmalısınız.

Cinsel yaşama özen gösterin:

Günlük hayatta yaşanan stres, iş hayatında yaşanan gerginlikler, aile içindeki sorumluluklar, çocukların sorumlulukları, psikolojik ya da fiziksel problemler, cinsel hayatınızı etkiler. Bu yaşanan problemlerin farkında olmak önemlidir. Bu problemlerin çözülmezi gerekir. Problemi görmezden gelmek, ne yazık ki problemi çözmez. Bu konudaki farkındalıklarınızı artırın. Mottonuz şu olmalı, "sorunun değil, çözümün bir parçası olmalıyım." Evliliğinizin stressiz ve sorunsuz olması, cinsel hayatınızı da renklendirecektir.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Sorunlu ilişkiler için bir "Farkındalık" çalışması

Yaşanan ilişkilerde sorunu anlatmaya çalışan kadın veya erkek genellikle karşı tarafı suçlar.

Sorunun kaynağını karşı taraf olarak gösterir. Kendini ise dünyanın en masum insanı gibi gösterir.

Oysa ilişki iyi gitmiyorsa, sorun olarak karşımıza çıkanlar her iki tarafın bilerek veya bilmeyerek yaptıklarından oluşur.

Sorun yaşanırken, ele alınması gereken en önemli unsur, öncelikle kişinin kendine bazı sorular sorarak, çözümü kendi içinde gerçekleştirmeye çalışmasıdır.

İlişki koçluğu seanslarımızda buna yönelik çok aydınlatıcı bir çalışma yaparız.

Bu çalışmada kişiye bazı sorular sorularak çözüme yaklaştırmaktır amacımız.

Sizler de kendi ilişkiniz içinde bir sorun yaşıyor ve suçlunun daima karşınızdaki kişi olduğunu düşünüyorsanız bu çalışmadaki sorulara cevaplar vererek (mümkünse yazarak çalışınız) farkındalığınızı artırabilir ve ilişkinizin seyrini değiştirebilirsiniz.

- Bu ilişkide sorun olarak gördüğüm nedir ?

- Bu ilişkide aslında "asıl" sorun nedir ?

- İlişkimde "sorun olarak gördüğüm şeyi, dert etmekten vazgeçsem ilişkim nasıl olurdu ?

- İlişkimde "sorun olarak gördüğüm şeyi, dert etmekten vazgeçsem ben kim olurdum ?

- İlişkimde "sorun" olarak gördüğüm şeyi, dert etmekten vazgeçsem, O kim olurdu ?

- O'nun davranışları (negatif davranışları) artık beni etkilemese ilişkim hangi yönde ilerlerdi ?

- O'nu değiştirme çabasını bıraksam, nasıl hissederdim ?

- O'nu değiştirem çabamı bıraksam, O nasıl hissederdi ?

- İlişkimde kurban olmamayı seçseydim, nasıl hissederdim ve bu ilişkime nasıl yansırdı ?

- İlişkimin tamamen dışına çıkıp, objektif olarak bakabilseydim yaptığım hangi yanlışları fark ederdim ?

Bu sorulara vereceğiniz cevapları benimle paylaşmak isterseniz, aşağıda yazılı olan mail adresime gönderebilirsiniz.

Beraberce değerlendirebiliriz sonuçları.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Sosyal medyanın ilişkilere olumsuz yansımaları

Gelişen teknoloji ile birlikte sosyal medya kullanımı son derece arttı.

İnternet ve bilgisayar kullanımının yanı sıra akıllı telefonlarda sosyal medya kullanımını son derece destekler hale geldi.

Sosyal medya ile fazla iç içe olmak, gerek insan ilişkilerinde, gerekse duygusal ilişkilerde bazı problemlere neden oluyor.

Annelerimizden, babalarımızdan eskiden yaşadıkları aşkları dinlediğimizde, birbirlerine ulaşmak için yazdıkları mektupları, mektupları nasıl ulaştırdıklarını, sevdikleri kızın/erkeğin evinin önünden geçerek, pencereden onu görme çabalarını sık sık duyar, dinleriz.

Günümüze baktığımızda kişiler, sosyal medya aracılığı ile sevgililerine ulaşmada hiçbir sıkıntı yaşamadıkları gibi, bir süre sonra ilişkilerini sadece sosyal medya üzerinden yaşamaya başlar oldular.

Bu durum ise ilişkileri sıradanlaştırıp, mutsuzlaştırdı.

İlişkiler hızla yaşanıp, tüketilmeye hazır duruma geldi.

Geçenlerde bir danışanıma sevgilisi ile yaşadığı tartışmanın nedenini sorduğumda şunları anlattı ;

“Online olduğunu biliyorum, ama bana cevap vermiyor, bazen de mesajlarımı görüyor ama okumuyor !”

Başka bir danışanım ise, sosyal medyada sevgilisini takip ettiğini ve bir takım kızların, sevgilisinin resimlerini beğendiğini, aldatıldığına inandığı için ondan ayrılmak istediğinden bahsetti…

Başka ilginç bir örnek ise, sevgilisini kontrol etme alışkanlığı farklı bir boyuta gelen danışanım, sevgilisinden sık sık bulunduğu yerden fotoğraf çektirip göndermesini istediğini, aksi takdirde ona güvenmediğini söylemişti...

Ne yazık ki, sıklıkla artık ilişkilerde yaşanan, dile getirilen sorun ve sıkıntılar bunlar.

Acaba sosyal medyayı fazla mı ciddiye alıyoruz?

Şahsi fikrim, sosyal medyanın ilişkilerde kontrol sahası olarak kullanıldığı yönündedir. Birçok bay veya bayan sevgilisini, eşini sosyal medya üzerinden takip ederek (kendilerince) ilişkiyi kontrol ettiklerine inanıyorlar. Oysa adı üstünde kontrol ettiği yer sanal, yani var olmayan bir mecra. Kontrolün de ne kadar sahici ve inandırıcı olduğunu gelin siz düşünün artık!

Bir ilişkide kontrol zaten başlı başına ciddi bir sorunken, kişinin kontrolü abartarak bunu sanal bir mecrada gerçekleştirmeye çalışması hem kendisini, hem karşısındakini hem de ilişkiyi fazlasıyla yıpratır.

Bir insan sevgilisini, arkadaşını, ailesinden birini v.s. kontrol etmeye çalışıyorsa, kendi ile ilgili ciddi güvensizlikleri ve özgüven problemleri vardır. Muhtemelen kaybetmekten de korkan bir duygu durumuna da sahiptir.

Bir sonraki yazımıza kontrolcü kişiliklere dair daha uzun bir yazı yazacağım.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Erkekleri çekici yapan özelllikler

Her kadının aşık olacağı erkekte aradığı özellikler farklı olmakla beraber, karizmatik, kendine güvenen, etkileyici bir ses tonuna ve derin bakışlara sahip bir erkeğe hiç bir kadın hayır diyemez.

Erkekleri çekici kılan özelliklere birlikte bakalım mı ne dersiniz ?

Bir insanın nelere güldüğü, o insanın zekası ve kim olduğu ile ilgili ciddi bakış açılarına sahip olmamızı sağlar. Bir erkeğin nelere güldüğü veya gülmediği de bir kadın için önemlidir. Özellikle ortak mizah anlayışına sahipseniz ve aynı şeylere gülüyorsanız bu sizi yakınlaştıyor demektir.

Koku ilişkilerimizdeki en önemli ve etkileyici unsurlardan biridi. Kokular çok ciddi fiziksel reaksiyonlar yaratılarlar. Kişiler üzerinde derin bir iz bırakmak istiyorsanız, kullandığınız parfüm imzanız olmalı. Kokular ile ilgili ayrıntılı bilgiye linkten ulaşabilirsiniz. http://blog.milliyet.com.tr/kokularin-duygularimiz-uzerindeki-etkisi/Blog/?BlogNo=516955

Bir kadını etkileyen elbetteki bir erkeğin yüksek maaşlı geliri değildir. Erkeğin yaptığı iş ne olursa olsun, o işte ve meslekte başarılı, yetenekli ve idealist olması, işini sevmesi önemlidir. Zira erkeğin işindeki azmi ve planlı bir çalışma hayatı, karşısındaki kadını fazlasıyla etkiler.

Kadınlar karar yeteneği gelişmiş, verdiği kararların arkasında duran ve kendinden emin erkekleri çok çekici bulurlar. Kararlı cümleler, kendinden emin bir duruş, her zaman kadının ilgisini çeker ve artırır bir nitelik taşır.

Sanatla ilgilenen, resim yapan, herhangi bir müzik aletini çalabilen, güzel şiir okuyan, şiir yazan bir erkek, her daim diğer erkeklerden bir kaç adım öndedir. Kadınlar duygularını yoğun yaşadıklar, aşık olacakları erkek, duygulara hitap eden bir sanatsal faaliyet içinde ise, kadın çok daha hızlı aşık olacaktır.

Bir ilişkide iletişim her şeyden önde gelir. Bir kadını etkilemenin en önemli yollarından biri de, onunla etkin bir iletişim kurmaktan geçer. Duygulara hitap etmeyi bilen, nerede, nasıl ve ne şekilde iletişim kurabileceğini bilen bir erkek kadınları hızla kendine aşık edebilir.

Kuşkusuz her kadın romantik erkekten hoşlanır. Ancak romantik olmak için kendini zorlayan ve yapmacık bir tavır takınan erkekt kadın tarafından hemen kara listeye alınabilir. Bu yüzden içten, doğal ve samimi duygulara eşlik eden bir romantizm kadınlar için inanılmaz caziptir.

Etkin bir duruş için, güzel ve şık giyinmek önemlidir. Bu dünyanın en pahalı markalarından giyinmek anlamına gelmiyor tabi ki. Renk uyumu, temiz ve ütülü giysiler her zaman bir kadın için önemlidir.

Etkileyici bir ses tonuna sahip olan erkekler, çok yakışıklı olmasa bile tüm ilgiyi üzerlerinde toplamayı ve kadınları etkileme de oldukça başarılıdırlar.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Eski sevgili/eş takıntısı !

Duygusal ilişkilerimiz, birçok hassas noktayı içinde barındırır.

Bunlardan en önemlisi “güven”dir.

Partnerine güvenemeyen kadın/erkek aslında kendine güvenmediği için, karşısındaki kişiye güvenemiyordur.

Kendine güvenmeyen kişi, eşini/sevgilisini kıskanır, kontrol eder ve güvensizliğini tetikleyecek, sonucunda da kanıtlayacak birçok bulguya ulaşır!

Çoğunlukla da geçmiş sevgili/eş ile ilgili ayrıntıları öğrenmek ister. Geçmişte kalmış kişi ile çok fazla ilgilidir. Geçmişte yaşanmış olaylar onun için hep gündemi oluşturur.

Bu bazen öyle bir noktaya gelir ki, üç, dört kişi ile yaşanmaya başlanır ilişki.

Bir danışanım mevcut sevgilisinin bunu “takıntı” boyutuna getirdiğinden bahsetti.

Bu aşırı merak, ilgi ve takıntı boyutu, kişinin kendisini o erkek/kadın ile kıyaslama durumundan başka bir şey değildir.

Güvensiz partnerin, içinde bulunduğu ruhsal durum, yetersizlik, güçsüzlük, değersizlik ve çaresizlik barındırdığı için eski sevgili/eşin, sevgilisi üzerindeki etkisini tekrar tekrar bilmek ve anlama gayreti içindedir.

Aslında bilmek istediği şey sadece şudur.

“O benden daha mı iyiydi, benden daha mı çok seviliyordu ?”

Bu korkular, içinde “terk edileceğim”, “Beni bırakıp, bir başkasını bulacak”, “Beni bırakıp, eski sevgilisine/eşine dönecek” endişesi taşır. İlişkiyi istediği noktaya ulaştıramayacağı düşüncesi ile çeşitli senaryolar yazar durur.

Sizler de mevcut ilişkinizde ve/veya önceki ilişkilerinizde bu durumu yaşadıysanız veya yaşıyorsanız konuyu kökten ele almanızı öneririm.

Şu soruları kendinize sorarak çözümler üretmeye çalışın lütfen.

- Eşimi/sevgilimi neden kıskanıyorum?

- Eşimi/sevgilimi kıskanmamın ve kontrol etmenin altında hangi negatif duygular yatıyor ?

- Eşimi/sevgilimi kontrol etmezsem, nasıl hissederim?

- Eşime/sevgilime tamamen güvenmek nasıl bir duygu olurdu?

- Eğer eşime/sevgilime kayıtsız, şartsız güvenseydim, ilişkimiz şu an nasıl bir boyutta olurdu?

<>>>

Unutulmaması gerekir ki, güvende hissederseniz, güven dolu ilişkileri hayatınıza çekersiniz.

Kendinize güvenirseniz, partnerinize güvenirsiniz ve ilişkilerinizin kalitesi artar.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı ve Eğitmeni

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Kadın güçtür !

Yaşamın her alanında başarı ile yer almış ve kendilerini güçlü bir şekilde ifade etmiş birçok kadınla çalıştım.

Yanı sıra kendini güçsüz ve ezilmiş hisseden, ya da gerçekten ezilmiş (buna izin vermiş) kadını da tanıma ve çalışma imkânım oldu.

Hikayelerini benimle paylaşan bu güzel kadınlara huzurlarınızda çok teşekkür etmek istiyorum.

Hatırlanması gereken, her yaşamın kendine özel olduğu ve emekle geliştiğidir.

Her kadın kendi yaşamını güzelleştirmek ve iyileştirmek zorundadır.

Bunun için kendi “gücü”nün farkında olmalıdır ve bunu hissetmelidir. Bu gücü derinden hissedebildiğinde, diğerlerine hissettirebilecektir.

Kadın kendi gücünün nasıl farkında olur?

Tabi ki kendini her alanda, duygusal ilişkilerinde, evliliğinde, çalışma hayatında, sosyal yaşamında, tüm ilişkilerinde, kendini “merkez” alarak.

Merkez olabilmek adı üstünde, kendini merkeze almaktır

Merkezde olabilmenin ilk şartı sağlıklı olabilmek ve bedeninize, ruhsal sağlığınıza özen göstermekten geçer.

Bu nedenle bedeninizin size söylediklerine kulak vermeniz gerekir.

Beslenmenize dikkat edip; spor, yoga ve meditasyon gibi çalışmalarla bedeninizi destekleyin. Bedeninizin varlığını, ritmini hissetmek ve bu yolla içsel bir bağ kurmak yaşamı algılayışınızı etkileyecektir.

Sizi belirleyen özellikleri, güçlü ve zayıf yönlerinizi tanıyın. Kendinizi ancak “kendinizi tanırsanız” sevebilirsiniz. Kendinize dair gerçekleri görüp kabul etmek, içinizde oluşacak duyguyla sizi huzurlu ve mutlu bir geleceğe taşıyabilir.

Gelişmek ve gelişimle renklenen bir yaşam sürmek için “keşke” ve “ama” kelimelerini yaşamınızdan uzak tutun.

Yaşam daima, ileri giden bir süreçtir. Geçmiş ise adı üstünde geçmiştir ve geride sadece “dersler” kalmalıdır.

Günümüzde birçok kadın iş hayatında kendini var etmiş durumda. Bu kadının hem kendisine, hem de yaşama yabancılaşmasını engeller.

Çalışma hayatında tüm gücüyle var olabilen kadının, “erkek” gibi hissetme, davranma ve olma kalıbına girmemeye özen göstermesi gerekir.

Kadınların gücü annesinden gelir ve kadınlar yeni oluşumlara, ilişkilere, büyümeye bu güçle yönelirler. Annenizden alabildiklerinizi büyük bir şükranla ve yeterlilik duygusuyla kabul edin.

Kadınların birbirine verdiği destek ve yakınlık gerçekten çok kıymetlidir. Benzer duygularla benzer olayları yaşayan kişilerin bir arada olması destek ve güvenle yalnızlık hissini giderir.

İhtiyacınız olduğunda aile bireylerinizin özellikle de hayat arkadaşınızın desteğini istemekten, ihtiyacınızı dile getirmekten ve size gereken desteği almaktan çekinmeyin. Partnerinin desteğini alabilen kadın yaşamın getirdiği zorlukları daha kolay bir biçimde göğüsleyebilir ve ilişkisinden aldığı güçle özünden uzaklaşmadan yaşam mücadelesini sürdürebilir.

Sevilmeyi değil sevmeyi yaşamınızda öncü kılın.

Ancak herkesten önce kendinizi sevin. Sevgi sadece severken oluşur.

Kendisini sevebilen başkalarını da sevebilir. Her kim olursa ve nasıl özelliklere sahip olursa olsun, karşınızdakinin sizin gibi olmasını, size benzemesini beklemeden sevin ve kabul edin.

Kadın tüm renkleri özünde barındıran bir gök kuşağı gibidir.

Hem güzellik, hem zarafet, hem renk, hem güç, hem bereket, hem de asalettir.

Kadın olduğunun farkında olarak yaşayabilenlerin her an'ı güzelliklerle dolsun.

Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.