SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Seni her zaman derinden sevmeye söz veriyorum !

Çalan zilin sinir bozucu sesiyle uyandı. Saat 07.00'u gösteriyordu.

Uyuşuk hareketlerle güç bela zili kapattı ve on saniye tam bir şuursuzluk hali içinde boş boş etrafına baktı....

Sonra olan oldu ve yaşadıkları bir bir zihnine hücum etmeye başladı. Göz pınarlarındaki yaşların akmasına engel olamıyordu.

Keşke zaman dursaydı ve hiç bir şeyi hatırlamasaydım sonsuza dek diye düşündü, kalbindeki acıyı derinden hissederek.

Böyle olacağını biliyordu, bir süredir çalıştığı yaşam koçu "yas dönemi sancılı geçebilir, canın yanabilir, ağlamak isteği duyabilirsin sık sık..." demişti. Bir an önce bu acının geçmesini dileyerek, yatağından kalktı, banyoya doğru yürüdü.

Yüzünü yıkarken aynada kendi yansımasını gördü. Son bir senedir çektiği acılar, yaşadığı duygusal iniş, çıkışlar onu ne hale getirmişti. Cildi eski parlaklılığını yitirmiş, gözlerindeki ışıltı kaybolmuştu. Suratındaki mutsuz ve asık ifade onu ne kadar da yaşlı gösteriyordu.

Ayna çalışmasını yapması gerekiyordu. Çalıştığı yaşam koçu her sabah mutlaka yapmalısın, kendini sevebilmen için bu alıştırmaları her sabah düzenli olarak yapman çok önemli demişti.

Ama yapmak istemiyordu, içindeki o ses "Ne gerek var hayır yapma diyerek onu durdurmaya çalışıyordu her zaman olduğu gibi....."

O ses ego demişti yaşam koçu, aldırma sen devam et yapmaya...

Bir an aynanın karşısında düşündü.

Artık kurtulmak istiyordu bu olumsuz duygularından, sıkılmıştı sürekli gücünü, özgürlüğünü, madde manevi her şeyini sevdiği erkeklere vermekten. Üstelik veriyordu da ne oluyordu? Sonuç günden güne daha kötü bir hale geliyordu. Kendine olan öz saygısı, sevgisi ve öz değeri günden güne azalıyordu. Şu an geldiği durumda da nerede ise hiç kalmamıştı !

Düşmüş omuzlarını düzeltti. Başını yerden kaldırdı, dimdik gözlerinin içine baktı bir süre aynada, gözlerinde gördüğü o çaresizlik ve ümitsizlik onu öyle korkutmuştu ki.... kendine acıdı.

Gözlerinde beş yaşında babası tarafından terk edilmiş o masum ve kalbi acı dolu kız çocuğunun gözleri ile karşılaştı......ve söylemeye başladı.

"Seni seviyorum, hem de çok seviyorum.

Sana bugüne dek yaptığım tüm haksızlıklar için özür dilerim. Bu kadar kalbini kırdığım ve seni üzdüğüm için çok özür dilerim. Senin yerine hep başkalarını sevip değer verdiğim için özür dilerim.

Lütfen beni affet, lütfen affet, affet beni....

Varlığın için, teşekkür ederim, iyi ki varsın, iyi ki varsın..... !

Yaklaşık on dakika tekrarladı tüm bunları aynada gözlerinin içine bakarak.

Kalbine ılık ılık bir şeyler akmıştı sevgiyle, minnetle ve mutlulukla.

Yıllardır başkalarından beklediği ilgiyi, sevgiyi ve şefkati kendine ilk kez veriyordu ve bu gerçekten muhteşem bir duyguydu !

Keşke bu çalışmayı hiç ertelemeseydim diye hayıflandı kendi kendine...

Evet bu çalışmaya devam etmeliydi, kesinlikle her sabah ve akşam on dakika bu çalışmayı yapmalıydı.

Kendini sevmek var olabilmenin temeliydi yaşam koçunun da dediği gibi.

Kendini sevmek....

Bir gün gerçekten sevecekti kendini, yürekten, derinden.

Kalbi hafifledi, içi bugüne dek hiç yaşamadığı bir hafiflikle ve sevgiyle doldu.

Seçtiği renkli kıyafetleri giyindi heyecanla. Saçlarını taradı. Hafif bir makyaj yaptı. Dudaklarına ışıltılı pembe bir ruj sürdü ve işe gitmek üzere evden çıkarken son bir kez kendine baktı aynada.

Gözlerinin içi gülen, kalbine mutluluk ve sevgi tozları serpiştirilmiş kız çocuğunu gördü orada ve yavaşça fısıldadı....

Seni her zaman derinden sevmeye ve seninle ilgilenmeye söz veriyorum. Sen benim her şeyimsin.....

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/ANilgunAktas

info@aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Manyetik titreşiminizi aşkın frekansına uyumlamak ister misiniz?

Aşk, yaşamımızı etkileyen en temel enerjilerden biridir.

Evrendeki enerjilerin birbirleri ile olan ilişkisini belirleyen yasa, çekim yasasıdır ve tüm deneyimlerimizin kaynağıdır.

Çekim yasasının en temel unsuru, enerjidir. Yani manyetik çekim gücümüzün niteliği hayatımıza neleri çektiğimizi belirler.

Bu, hayatımızdaki tüm alanlar için değişmez bir kanundur.

Eğer kendimizi sevmiyorsak ve değer vermiyorsak, kuvvetle muhtemel duygusal hayatımızda da bizi sevmeyecek ve değer vermeyecek kişileri hayatımıza çekip sürekli mutsuz ilişkiler yaşarız.

Tam tersi kendimizi çok seviyor, değer veriyor ve önemsiyorsak, yaydığımız enerji gereği hayatımıza bizi sevip, değer verecek kişileri çekeriz yaşantımıza ve duygusal yaşantımız mükemmel seyreder.

Örneklerde görüldüğü gibi, çekim yasası manyetik çekim gücümüzle aktive olur. Burada en belirleyici olan, manyetik enerji alanımızı oluşturan titreşimimizdir.

İşimizde, evimizde, tüm ilişkilerimizde yaşadığımız, yaşayacağımız her şey, yarattığımız enerjinin somutlaşmış halidir.

Kişisel enerji katsayımız nasıl bir duygusal ilişki ve aşk yaşayacağımız potansiyelini belirler.

İlişkiler koçluğu eğitimlerinde kursiyerlere veya ilişki koçluğu danışmanlık hizmeti alan danışanlara, manyetik titreşimlerini ölçmek için “Kişisel Enerji Alanı Testi” yaptırırız. Bu test sonucunda kursiyerler, mevcut enerji alanları hakkında önemli bilgilere sahip olurlar.

Bu test bizim için çok önemlidir. Çünkü duygusal ilişkilerde iyileştirme yapmaya çalıştığımız kişinin yarattığı ve yaydığı enerji, onun duygusal hayatının belirleyicisidir.

Test sonucunda titreşimi düşük çıkan kişi ile bir dizi çalışma yaparak (NLP, Bilinçaltı Programlama Teknikleri, EFT, Kuantum Teknikleri, Hipnoz, subliminal telkinler) manyetik enerjisini yükseltiriz. Böylelikle bireyin mutlu olabileceği daha doyumlu ilişkilere yelken açmasını sağlarız.

Kuantum cazibeye sahip olmak, manyetik titreşimimizi yükseltir ve bizi aşkın frekansına uyumlar.

Manyetik titreşimi artırmak kendi başımıza çok kolay olmayabilir, o zaman profesyonel yardım almak gerekebilir.

Birkaç tüyo;

- Manyetik titreşiminizin artması için hareket çok önemlidir. Fiziksel hareketliliğiniz, cazibenizi artırır!

- Manyetik titreşiminizin artıran en önemli etkenlerden biri de, nefes alıp verme biçiminizdir! Göğüsten alınıp verilen her nefes manyetik titreşiminizi azaltır!

- Ses tonunuz ve sesinizi kullanma şekliniz manyetik titreşiminizi etkiler!

- Sahip olduğunuz duygular titreşiminizi yüzde yüz etkileyen faktörlerdir. Nasıl duygulara sahipsiniz? Sahip olduğunuz düşük frekanstaki duygular değişmeden manyetik titreşiminiz yükselmez.

Sahip olduğunuz enerjiden memnun olup olmadığınızı yaşadığınız ilişkilere bakarak anlamanız mümkün. Eğer memnun değilseniz öncelikle şu an yaptığınız enerji seçimlerinin farkına varmalısınız.

Ardından çekmek istediğiniz türden bir enerji yaratmak için, gerekenleri sabır ve azimle, adım adım gerçekleştirmelisiniz.

Manyetik titreşiminizi, aşkın frekansına uyumlamanız dileğimle.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

Bitmiş İlişkiden Kopma Kılavuzu !

Bitmiş ilişkilerinden kopamayan ve halen bir ilişki içindeymiş gibi yaşayan bir çok kadın / erkek tanıdım.

İlişkinin bittiğini kabul edemeyen bazıları bunalıma, bazıları da depresyone girmişti. Bazıları ise derin bir üzüntü ve hüsran içinde yaşıyorlardı.Yaşam enerjileri adeta tükenmişti.

İlişkilerde takılıp kalma tutumu kişilerin yaşam enerjisini çalar. Bu kişiler, enerji alanlarını günden güne kirletirler.

Kişinin karşısındaki kişiden, ilişkiden kopamama nedeni çoğunlukla bilinçaltındaki kayıtlarla ilgilidir.

Bunları kişisel düzeyde bulup, nötrlemek zor olabilir. Bu durumlarda profesyonel bir yardım almak gerekir.

Ben sizlere bugün mantık düzeyinde yapılacaklarlardan bahsetmek istiyorum.

1. Zor gelebilir ama ilişkinin bitişini kişisel olarak algılamayın

Bunu yaptığınız an, sizde de bir sorun olduğunu kabullenmiş olursunuz. Bu da kurban psikolojisine girmenize neden olabilir. Oysa gerçek bu değildir. Bu tür bir değerlendirme acınızdan kurtulmanızı sağlamaz. Tam tersi yarattığı kötü düşünceler, yaydığınız enerjiyi daha da negatif bir hale getirir.

2. Saygınlığınızı koruyun

Acınızdan kurtulabilmek adına asla yalvarmayın, asla yalan söylemeyin, manipülasyona başvurmayın. Eski sevgilinizin peşinden koşmayın. Takip etmeyin, taciz etmeyin, telefonla arayıp, mesaj göndermeyin, sürekli onu sosyal paylaşım sitelerinden takip ederek kıskançlık krizlerine girmeyin.

3. Takıntılı düşüncelerden vazgeçin

Acaba şimdi ne yapıyor, bir sevgili mi buldu? gibi, anlamsız düşüncelerden hızla uzaklaşın. Bunlar acınızı artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

4. Durumu bir facia olarak görüp, abartmayın!

Önceki ilişkilerinizi düşünün. Hiç bitmeyeceğini ve bir ömür boyu mutlu olacağınızı sanıyordunuz. Ancak hepsi bitti ve bakın şu anda aklınıza bile gelmiyor. O zaman şu anki ilişkinizi de kolaylıkla unutabileceğinizi bilin. Tekrar aşık olabilir ve mutlu olabilirsiniz.

5.Gerçekçi olun !

Gerçekçi düşünün. Bunun için şöyle bir çalışma yapın. İlişkinin sadece iyi yanlarını değil, kötü yanlarını da düşünüp, bunları tek tek yazın. Göreceksiniz ki ilişkide sizi dibe çeken bir çok unsur var. Gerçekleri görmek işinizi kolaylaştırabilir.

<>>>

Vazgeçmemek evrensel yasalara terstir ve karşılıklı sevgi dolu bir ilişki kurma niyetinizi sabote eder.

Bitmiş bir ilişkiye tutunma çabası, kendi dengenizi olduğu kadar, karşınızdaki insanın dengesini de bozacaktır.

Bu duygusal dengesizlik yaşamla uyumunuzu da bozacaktır.

Yaşamınızın bir parçası olmayı reddeden bir insana, bir ilişkiye değil, yaşamın tüm güzelliklerine odaklanmanız dileğimle.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/ANilgunAktas

info@aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Renkleri aşk, sağlık ve iş hayatımızda nasıl kullanmalıyız?

Renkler hayata güzellik katan sihirli güçlerdir.

Dikkat ettiniz mi, hepimizin favori bir rengi vardır ve o rengi kullanmayı çok severiz. Çünkü sevdiğimiz rengin gücüne ihtiyacımız vardır.

Tüm renklerin bir enerjisi var. Bizler bu enerjileri doğru kullandığımızda hayatımızdaki değişiklikleri fark etmeye başlarız.

Gelin birlikte göz atalım renklerin enerjilerine ve hayatımıza kattıklarına.

Kırmızı :

Kırmızı teşvik edici bir renktir. Cesaret ve özgüven aşılar kullanan kişilere. Aktif satış yapan kişilerin giyimde kırmızıyı tercih ederlerse satışları artar. Fizyolojik olarak adrenalin salgılandığı için kalp atışlarını hızlandırır. Aşkın, sevginin, tutkunun ve cinselliğin rengi de kırmızıdır. Bu alandaki enerjinizin yükselmesini ve tutkunuzun artmasını istiyorsanız, kırmızı rengin gücünden mutlaka yararlanmalısınız.

Turuncu :

Turuncu enerji veren bir renktir. Eğer çalışıyorsanız ve enerjinizin azaldığını hissediyorsanız mutlaka giysilerinizde turuncu rengi tercih etmelisiniz. Turuncu sosyalleştirir ve espri anlayışını yükselterek bulunulan ortamda duygulara yeniden yön verir. Pozitif düşünceyi yeniden yapılandırır. Huzur, keyif ve zevk katan enerji yapısı ile sizi daha güler yüzlü, samimi ve sıcak gösterir. Ruh halinizi sıkan mekânlara gittiğinizde kullanırsanız, turuncunun olumlu etkisini hemen hissedersiniz.

Sarı :

Sarı mutluluğun rengidir. Sinirleri yatıştırır, ruh halinizi pozitife çeker. Hem umudun, hem de zekanın rengidir. Kullanan kişiye son derece hafiflik ve huzur katar. Ayrıca mütevazılık, özgüven ve esneklik kazandırır. Sarı renk zihin faaliyetlerini arttırdığı için özellikle öğrencilerin yaşadıkları mekanın duvarlarını sarıya boyamaları bu açıdan önemlidir. Çocuk odalarında, okul duvarlarında kullanılması çok olumlu sonuçlar verir.

Yeşil :

Evrensel sevgi rengi ve kalp çakranın rengi yeşildir. Yeşil kırık kalpleri şifalandırır. Affetme, özür dileme, kabul etme, onaylanma duygularını olumlu yönde etkiler. Denge ve huzur sağlarken, kişinin kendisini güvende hissetmesine sebep olur. Yeşil renge bakan kişi güçlenir, kendini iyi hisseder. Bir ormana veya yeşil bir alana gittiğinizde içinizdeki huzuru düşünün.

Mavi :

Son derece rahatlatıcı ve huzur veren bir etkisi vardır. Tansiyonu düşürür. Ağrı ve sancıları da oldukça olumlu etkiler. Yalnızlık ve çaresizliğin ilacı mavidir. Barışçıl duygular, birleştirici etkiler verir kullanan kişilere. Uyku sorunu çeken kişilerin bu sorunlarını çözer. Sinirleri yatıştırır, ruha ahenk verir.

Çivit Mavi :

Gerçeklik ve aklın rengi olan çivit mavi, melankolik duygulardan kişiyi uzaklaştırır. Endişe ve kaygıları temizler. Kullanan kişiye pozitif duygular verir. Soğukkanlılığı korumaya ve olayları akıl süzgecinden geçirmeye yardımcı olur. Bilgi, birikim ve güç sağlamasının yanı sıra, diğer bir özelliği de iştah kapatması ve kilo kontrolüne yardımcı olmasıdır. Kilo problemi olan kişilerin özellikle mutfaklarında bu rengi bulundurmaları bu anlamda kilo kontrolüne sebep verir.

Mor:

Pozitifi yükleme rengi olan mor, yaratıcılığı, üretkenliği daha yüksek boyuta taşır. Uyku düzenleyicidir. Hormonlar üzerinde oldukça etkili olduğu bilinir. Bu yüzden yatak odalarında, yatak çarşaflarında kullanılması kişiye huzur ve dinginlik katar. Kişinin an’da kalmasına da yardımcı bir renktir. İştahı azalttığı da bilinir. Mor ruhun rengini ve güzelliğini temsil eder. Öfkeyi, siniri, huzursuzluğu ve kini azaltarak, kişinin ego kontrolü yapmasına vesile olur.

Renkli ve mutlu günler geçirmeniz dileğimle, sevgilerimi sunuyorum.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı ve Eğitmeni

www.aysenilgunaktas.com

info@aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Mutlu bir ilişki yaşamak için, önce kendinize aşık olmanız gerekir!

Dünyada görmeyi istediğiniz değişimin, ta kendisi olmanız gerekir. /

İlişkiler ile ilgili çalıştığımız birçok danışanım (bay/bayan) var.

Çalışmalar esnasında bir bölüm vardır. Danışanlar hayatlarına çekmek istedikleri partnerlerin özelliklerini yazarlar. Bazen liste o kadar uzar ve ölçülemez boyutlara ulaşır ki araya girmek zorunda kalır ve sorarım.

- Peki, bu yazdığınız özelliklere siz haiz misiniz?

Şaşıran danışan önce düşünür ve sonra cevap verir.

- Hayır, birçoğuna haiz değilim herhalde.

O zaman lütfen tekrar düşünün ve yazmaya devam edin derim.

Özellikle de sevgi ve aşk konusunda büyük bir açlık içindedir birçok danışan.

Liste şöyle devam eder…

* Beni deli gibi sevsin,

* Bana çok âşık olsun.

* Bana ömrümün sonuna kadar tapsın.

* Beni arkadaşlarından, ailesinden çok sevsin.

Peki, siz kendinizi bu kadar seviyor, kendinize bu kadar tapıyor, değer veriyor ve kendinize delicesine aşık mısınız dediğimde ize çok şaşırırlar ve ne alakası var der gibi yüzüme bakarlar.

Çok fazla alakası var!

Sevilebilir, âşık olunabilir, değer verilebilir olmanız için tüm bu güzel duyguların hepsini siz önce kendinize karşı hissediyor olabilmesiniz.

Üzgünüm aksi takdirde, sizi böyle delice sevebilen birini hayatınıza çekmek imkânsız

Bu her zaman kolay olmayabilir. Zira insanın aslında kendini bu kadar sevebilmesi bilinçli bir çaba ve bazen de bir çalışma gerektirir.

Çünkü biz kendimizi ve başkalarını sevip değer vermeyi, duygusal anlamda tüm ilişkilerimizde mutlu olabilmeyi, değerli, yeterli hissetmeyi, henüz küçük bir çocukken ebeveynlerimizden öğrendik.

Eğer ebeveynlerimiz bize bunun tam tersi davranmış ve bize sevgiyi, sevmeyi, sevilmeyi, değer vermeyi, değerli, yeterli hissetmeyi öğretememişler ise, oluşturduğumuz negatif duygular ileriki yaşamımızda duygusal ilişkilerde bizi mutsuz kılacaktır.

Bir dizi çalışma ile tüm bu gerçeklikler değişebilir ve siz elbette sizi mutlu edecek duygularla buluşabilirsiniz.

Kendini sevmek bir eylemdir ve yeterince, gönülden sevebilince, istediğiniz gibi sevilebileceksiniz. Ancak içsel yolculuğunuzu tamamlamadan bu mümkün görünmüyor.

Cömert olun ve kendinize olabildiğince sevgi verin, ilgi gösterin ve değer verin.

Size aşık olmalarını istiyorsanız önce siz kendinize aşık olabilmelisiniz!

Kendi kendinize uygulayabileceğiniz çalışmalar da mümkün tabii.

Öncelikle kendinizle bir çocuk ile hatta çocuğunuzla ilgileniyormuş gibi ilgilenin. Bir çocuk ne ister? Öncelikle sevgi, ilgi ve şefkat değil mi?

O zaman olabildiğince sevgi, ilgi ve şefkat gösterin kendinize.

Sevgi duygusu öncelikle sevecen davranışlarla başlar bunu daima hatırlayın. Evrendeki her canlıya müşfik ve şefkatli olmaya özen gösterin. Pozitif enerjiniz her zaman yüksek olsun. Hayata sevgi penceresinden bakmaya çalışın.

Saf sevgi olduğunuzu hissetmek için her sabah uyandığınızda banyoya gidip yüzünüzü yıkamadan hemen önce, derin derin gözlerinizin içine bakın ve içten bir şekilde “seni çok seviyorum, sen benim her şeyimsin” deyin. Hatta güzel aşk sözleri bile söyleyebilirsiniz aynada gözlerinizin içine bakarak.

Bunları yaptıkça yavaş yavaş enerjiniz değişmeye başlayacak.

Kendinize her zaman her konuda sevgiyle davranın. Çünkü seni seviyorum demek kadar, bunu hissettirmek de çok önemlidir. Davranışlarınızın sözlerinizi destekler olması çok önemlidir.

Ruhunuz sevildiğini hissetmek ister. Güzel, sevgi dolu davranışları kendinizden esirgemeyin.

Sevilebilir olmak için önce kendinizi sevmeniz gerekir.

Birinin size aşık olması için, önce kendinize aşık olmanız gerek.

Her birimiz içimizdeki sevgi kaynağına ulaşabiliriz.

Gelecekteki tüm ilişkilerimizi daha anlamlı ve sevgi dolu yaşayabilmemiz için kendimizi yürekten sevelim.

Sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı ve Eğitmeni

www.aysenilgunaktas.com

info@aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Güçlü sorularla yaşamınızı yeniden yapılandırmak ister misiniz?

Soruların gücünü kullanarak, odağınızı kontrol edebilir, doğru sorular sorarak, yaşamınızı istediğiniz gibi şekillendirebilirsiniz.

Aslında kendinize sorduğunuz her soru, bilinçaltınıza verdiğiniz ciddi birer emirdir.

Bilinçaltınız bu sorunun cevabını bulmak ve size göstermekle yükümlüdür. Bu yüzden kendinize sorduğunuz soruların mantıklı zihninizle cevabını aramak yerine sorup bıraktığınız takdirde, bilinçaltını harekete geçirmiş olacaksınız.

Şimdi sizlerle paylaşacağım hikaye bunun kanıtı yaşanmış bir hikayedir.

Güçlü soru sorma yöntemi, Stainley Lech’in hayatını kurtardı.

Bir gece Nazi'ler fırtına gibi evine daldılar ve ailesiyle birlikte onu da bir koyun sürüsü gibi, Karakow’daki ölüm kampına götürdüler. Ailesi gözünün önünde öldürüldü.

Zayıf, acılı ve aç haliyle diğer tutuklularla birlikte toplama kampında, gün doğumundan gün batımına kadar çalışıyordu. Bu vahşette nasıl sağ kalınabilirdi? Her nasılsa bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. İçinde bulunduğu kabusa bakarak, bir gün daha burada kalırsa öleceğinden emin olmuştu.

Kararını verdi, kaçmak zorundaydı. En önemlisi, ondan önce hiç kimsenin kaçmayı başaramamasına rağmen, kaçmanın bir yolunu bulabileceğine inanmasıydı.

“Bu korkunç yerden nasıl kaçabilirim?” sorusunu tekrar tekrar sorarak, odağını orada ölmek yerine oradan kaçmaya çevirdi.

O, çevresinden tekrar tekrar, “Aptal olma! Kaçmak mümkün değil. Böyle sorularla ancak ruhuna işkence edersin.” cevabını alıyordu. O, bu cevabı kabul etmedi. Sürekli olarak kendine, “Nasıl yapabilirim? Bunun bir yolu olmalı. Buradan nasıl kaçabilirim?” sorusunu bıkıp usanmadan sormaya devam etti.

Ve bir gün cevap geldi. Lech çalıştığı yerin birkaç adım ötesinden çürümüş et kokuları geldiğini duymuştu. Bu; gaz odasında öldürüldükten sonra yığın halinde bir kamyonun arkasına doldurulmuş olan kadın, erkek ve çocukların çıplak cesetlerinin kokusuydu. “Kaçmak için bunu nasıl kullanabilirim?” sorusunu sordu.

Güneş batarken ve çalışma grubu barakalara dönerken, kimsenin bakmadığı bir anda çırılçıplak soyundu ve öylece ceset yığınlarının arasına daldı. Çevresindeki cesetlerin hasta edici kokusuna ve üzerindeki tüm cesetlerin ağırlığına rağmen ölü numarası yaparak, beklemeye başladı. Sonunda arabanın çalıştığını duydu. Kısa bir yolculuktan sonra, cesetler açık bir mezarlığa yığın halinde boşaltıldı. Yakınlarda kimsenin olmadığına emin oluncaya kadar bekledi ve sonra özgürlük için çıplak olarak tam 40 kilometre koştu.

Toplama kamplarında ölen milyonlarca insanın yazgıları ve Stanislavsky Lech’in yazgısı arasındaki farkın temel nedeni neydi? Açıktır ki birçok faktör vardır; fakat farkın birisi ve en önemlisi, farklı soru sorması olmuştur. O, ümitle tekrar tekrar bir cevap alacağından emin olarak devamlı sormuştur.

Yaşanmış bu örnekte de görüldüğü gibi, güçlü sorular gerçekten de hayat kurtarıcı.

Sizler de, gün içinde kendinize güçlendirici sorular sorarak yaşam kalitenizi artırabilirsiniz.

Kendinize sorduğunuz güçlendirici sorular odağınızı, nasıl düşündüğünüzü ve nasıl davranıp, nasıl hissedeceğinizi belirleyecektir.

Güçlü soru sormak inanç sistemimize, bakış açımıza ve yargılarımıza meydan okur.

Güçlü sorular, size ışık tutar ve mantık sisteminizdeki kısıtlamaların kilitlerini açar.

Güçlü sorular, hayallerimizin bile ötesindeki olağandışı bir yaşamı nasıl kuracağımızın farkında olmamıza yardımcı olurlar.

Ancak lütfen dikkat edin, başta da belirttiğim gibi sorular sizi güçlendirici olmalıdır.

Neden bu kadar mutsuzum? sorusu güçlendirici bir soru değildir. Tam tersi sizi güçsüz kılacak, moralinizi bozacak ve daha fazla mutsuz olmanıza neden olacak bir sorudur.

Nasıl daha mutlu olabilirim? doğru ve güçlendirici bir sorudur. Bu soruda sizin çok daha mutlu olmanızı sağlayacak açılımlar sunacaktır size.

Örnek güçlü sorular ;

Daha başarılı olmam için izleyeceğim yollar nelerdir?

Bolluk bereket içinde yaşamam için sonsuz olasılıklar nelerdir?

Mutlu olabilmem için nasıl hissetmem gerekir?

Hayatımın amacı nedir?

Yaşam enerjimi nasıl artırabilirim?

Sizler de bir çalışma yaparak güçlendirici soru cümlelerinizi hazırlayarak, gün içinde defalarca kez kendinize sorun lütfen. Farkı fark edeceksiniz.

Güçlü sorularla hayatınızın mucizesini yaşamaya ne dersiniz?

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Güçlü sorularla yaşamınızı yeniden yapılandırmak ister misiniz?

Soruların gücünü kullanarak, odağınızı kontrol edebilir, doğru sorular sorarak, yaşamınızı istediğiniz gibi şekillendirebilirsiniz.

Aslında kendinize sorduğunuz her soru, bilinçaltınıza verdiğiniz ciddi birer emirdir.

Bilinçaltınız bu sorunun cevabını bulmak ve size göstermekle yükümlüdür. Bu yüzden kendinize sorduğunuz soruların mantıklı zihninizle cevabını aramak yerine sorup bıraktığınız takdirde, bilinçaltını harekete geçirmiş olacaksınız.

Şimdi sizlerle paylaşacağım hikaye bunun kanıtı yaşanmış bir hikayedir.

Güçlü soru sorma yöntemi, Stainley Lech’in hayatını kurtardı.

Bir gece Naziler fırtına gibi evine daldılar ve ailesiyle birlikte onu da bir koyun sürüsü gibi, Karakow’daki ölüm kampına götürdüler. Ailesi gözünün önünde öldürüldü.

Zayıf, acılı ve aç haliyle diğer tutuklularla birlikte toplama kampında, gün doğumundan gün batımına kadar çalışıyordu. Bu vahşette nasıl sağ kalınabilirdi? Her nasılsa bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. İçinde bulunduğu kabusa bakarak, bir gün daha burada kalırsa öleceğinden emin olmuştu.

Kararını verdi, kaçmak zorundaydı. En önemlisi, ondan önce hiç kimsenin kaçmayı başaramamasına rağmen, kaçmanın bir yolunu bulabileceğine inanmasıydı.

“Bu korkunç yerden nasıl kaçabilirim?” sorusunu tekrar tekrar sorarak, odağını orada ölmek yerine oradan kaçmaya çevirdi.

O, çevresinden tekrar tekrar, “Aptal olma! Kaçmak mümkün değil. Böyle sorularla ancak ruhuna işkence edersin.” cevabını alıyordu. O, bu cevabı kabul etmedi. Sürekli olarak kendine, “Nasıl yapabilirim? Bunun bir yolu olmalı. Buradan nasıl kaçabilirim?” sorusunu bıkıp usanmadan sormaya devam etti.

Ve bir gün cevap geldi. Lech çalıştığı yerin birkaç adım ötesinden çürümüş et kokuları geldiğini duymuştu. Bu; gaz odasında öldürüldükten sonra yığın halinde bir kamyonun arkasına doldurulmuş olan kadın, erkek ve çocukların çıplak cesetlerinin kokusuydu. “Kaçmak için bunu nasıl kullanabilirim?” sorusunu sordu.

Güneş batarken ve çalışma grubu barakalara dönerken, kimsenin bakmadığı bir anda çırılçıplak soyundu ve öylece ceset yığınlarının arasına daldı. Çevresindeki cesetlerin hasta edici kokusuna ve üzerindeki tüm cesetlerin ağırlığına rağmen ölü numarası yaparak, beklemeye başladı. Sonunda arabanın çalıştığını duydu. Kısa bir yolculuktan sonra, cesetler açık bir mezarlığa yığın halinde boşaltıldı. Yakınlarda kimsenin olmadığına emin oluncaya kadar bekledi ve sonra özgürlük için çıplak olarak tam 40 kilometre koştu.

Toplama kamplarında ölen milyonlarca insanın yazgıları ve Stanislavsky Lech’in yazgısı arasındaki farkın temel nedeni neydi? Açıktır ki birçok faktör vardır; fakat farkın birisi ve en önemlisi, farklı soru sorması olmuştur. O, ümitle tekrar tekrar bir cevap alacağından emin olarak devamlı sormuştur.

Yaşanmış bu örnekte de görüldüğü gibi, güçlü sorular gerçekten de hayat kurtarıcı.

Sizler de, gün içinde kendinize güçlendirici sorular sorarak yaşam kalitenizi artırabilirsiniz.

Kendinize sorduğunuz güçlendirici sorular odağınızı, nasıl düşündüğünüzü ve nasıl davranıp, nasıl hissedeceğinizi belirleyecektir.

Güçlü soru sormak inanç sistemimize, bakış açımıza ve yargılarımıza meydan okur.

Güçlü sorular, size ışık tutar ve mantık sisteminizdeki kısıtlamaların kilitlerini açar.

Güçlü sorular, hayallerimizin bile ötesindeki olağandışı bir yaşamı nasıl kuracağımızın farkında olmamıza yardımcı olurlar.

Ancak lütfen dikkat edin, başta da belirttiğim gibi sorular sizi güçlendirici olmalıdır.

Neden bu kadar mutsuzum? sorusu güçlendirici bir soru değildir. Tam tersi sizi güçsüz kılacak, moralinizi bozacak ve daha fazla mutsuz olmanıza neden olacak bir sorudur.

Nasıl daha mutlu olabilirim? doğru ve güçlendirici bir sorudur. Bu soruda sizin çok daha mutlu olmanızı sağlayacak açılımlar sunacaktır size.

Örnek güçlü sorular ;

Daha başarılı olmam için izleyeceğim yollar nelerdir?

Bolluk bereket içinde yaşamam için sonsuz olasılıklar nelerdir?

Mutlu olabilmem için nasıl hissetmem gerekir?

Hayatımın amacı nedir?

Yaşam enerjimi nasıl artırabilirim?

Sizler de bir çalışma yaparak güçlendirici soru cümlelerinizi hazırlayarak, gün içinde defalarca kez kendinize sorun lütfen.

Farkı fark edeceksiniz :)

Güçlü sorularla hayatınızın mucizesini yaşamaya ne dersiniz?

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.