SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Geçmişin Gölgeleri

Ruhunuzu, bilinç ve bilinçdışı zihninizi temiz tutmak, rahatlatmak için, içinizde birikenleri serbest bırakmanız gerekir.

Çocukluk yıllarınızı düşünün şimdi. Ne kadar saftınız ve olaylar karşısında verdiğiniz tepkiler ne kadar da yalın, içten ve dürüsttü. Canınızı sıkan şeyleri ise kolayca serbest bırakıp rahatlayabiliyordunuz değil mi?

Peki, ne değişti o günden bu güne?

Siz henüz küçük bir çocukken ruhunuz, bilinç ve bilinçdışı zihniniz bu kadar negatif etki altında değildi. Rahatlıkla ve kendiliğinden yaşayabildiğiniz bir “saf” olabilme hali vardı.

Şu an yaşadığınız, canınızı sıkan olayları kolayca bırakabilmek size ne kadar çok şey kazandırırdı değil mi?

Değişim, yaşamınızı ve tecrübelerinizi yeni bir bakış açısı ile görmeye başladığınızda gerçekleşir.

Bu bakış açısı değişikliğini yaratabilmek için de, geçmişin hipnozundan kurtulmanız gerekir.

Geçmişinize döndüğünüzde, sanki yıllardır girilmemiş veya temizlenmemiş bir mahzen keşfedersiniz.

Bu mahzene girerek orada her ne varsa yüzleşebilme cesaretini gösterebildiğinizde artık yavaş yavaş içinizde birikmiş, sizi üzen, sıkan ve strese sokan olayları geride bırakabilirsiniz.

Bunun için şimdi gelin birlikte bir uygulama yapalım.

Burnunuzdan kocaman derin nefesler alarak karnınızı kocaman şişirin ve yavaş yavaş nefesinizi verin. Bu şekilde on kere derin nefesler alarak vücudunuzu yavaş yavaş gevşetin.

O temizlenmemiş, kirli, çöplerle dolu mahzene girebilmek için aşağıya doğru inen on basamaklı bir merdiven gördüğünüzü hayal edin.

On basamaklı bu merdiveni çok yavaş ve farkında olarak inin.

Son basamağa geldiğinizde mahzenin kapısını görün.

Kapıyı fark edin, nasıl bir kapı?

Şimdi yavaş yavaş kapıyı açın ve mahzenden içeriye girin.

Şimdi o mahzende yavaş yavaş gezinmeye başlayın. Hangi olaylarla ve kimlerle karşılaşıyorsunuz.

Yoğun olarak hissettiğiniz duygular neler?

Tüm bu duyguları ve geçmişte yaşadıklarınızı fark edin.

Bu uygulamada dikkat etmeniz gereken nokta olayları yaşarken hissettiğiniz duygulardır.

Şimdi bu duyguları yoğun bir şekilde yaşayın. Bunu yaparken acı çekeceksiniz, belki öfkelenecek, belki de ağlayacaksınız. Bunu yapmaktan çekinmeyin. Ağlayabilir, öfkenizi, acınızı ağlayarak, belki de bağırarak boşaltmak isteyebilirsiniz.

Örneğin ;

Babanızın herkesin içinde size bağırdığı ve gururunuzu kırdığı bir an geldi aklınıza. Yapmanız gereken burada duygularınıza dikkat etmek olmalı. Babaya mı öfkelisiniz, diğerlerinin yanında küçük düştüğünüz için gururunuzun kırılması mı sizi üzüyor? Yoksa babaya bir cevap veremediğiniz için kendinize mi öfkelisiniz?

Tüm bunları iyice analiz ederek, olayda canınızı sıkan tüm öfke, acı ve negatif duyguları boşaltarak rahatlayın.

Daha sonra mahzende ilerlemeye devam edin. Canınızı sıkan diğer olayları da görerek, içinizde birikmiş duygu selini salıverin ve rahatlayın.

Bu uygulamayı düzenli olarak yaptığınızda duygularınızı salıvermenin rahatlığını yaşayacaksınız.

Uygulamalar bittiğinde çok daha huzurlu ve sakin hissedeceksiniz kendinizi.

Geçmişin üzerinizde biriktirdiği duygusal yüklerden kurtulmak yaşam yolunuzda daha güvenle ve coşkuyla ve mutlulukla yürümenizi sağlayacak.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Erteleme alışkanlığını yenebilirsiniz !

Başarısızlık sorunu ile ilgili çalışıyorduk. Genç, yakışıklı, kendine güvenen bir hali vardı. Birçok iş yeri değiştirmişti ve hepsinde de başarılı olamadığı için ya ayrılmak zorunda bırakılmıştı, ya da kendisi ayrılmıştı.

Bu sefer öyle olmamalıydı. Yıllardır hayalini kurduğu o büyük firmaya girmişti ve artık bu firmada kariyer yapmak, başarılarına başarı katmak istiyordu.

Koçluk çalışmaları haftada bir yapılır ve her görüşme sonunda danışana uygulamalar verilir. Danışanın görevi bir hafta boyunca uygulamaları düzenli olarak yapmaktır. Bu şekilde çalışıldığında mutlaka ilerleme kaydedilir.

Ancak çalışmalarımız ilerledikçe bir terslik olduğunu sezmeye başladım. Üç seansı geride bırakmıştık ilerleme kaydedemiyorduk!

Konuyu incelediğimde danışanımın verdiğim uygulamaları yapmadığı bilgisine ulaştım. Nedeni ise erteleme sorunuydu.

Yarın akşam yaparım, ertesi sabah yaparım, haftaya yaparım diyerek uygulamaları erteliyor ve çalıştığımız konu ile ilgili ilerleyemiyorduk.

Danışanımın başarılı olamama nedeni açıktı. Erteleme alışkanlığı onu başarısız kılıyordu !

Erteleme problemi, başarıyı etkileyen oldukça ciddi bir sorundur ve eğer giderilmezse kişinin tüm yaşamı ertelemesine sebep olabilir.

İnsanlar neden erteler?

1. Yaşanılan içsel veya duygusal çatışmalar ertelemeye sebep olabilir.

Örneğin çalıştığınız iş yerinden memnun değilsiniz ve daha iyi bir iş yerine geçme isteğiniz varsa mevcut işlerinizi askıya alabilirsiniz. Ya da çalıştığınız iş yerinde sizden daha başarılı olduğunu düşündüğünüz kişiler varsa, “ben nasılsa başarısızım, o zaman işlerimi yapmayım” şeklinde bir erteleme yaşayabilirsiniz.

Okul hayatında erteleme alışkanlığına sahipseniz, muhtemelen anlamadığınız, sevemediğiniz derslere çalışmıyor ve yarın yaparım, öbür gün yaparım diyerek erteliyor olabilirsiniz.

Duygusal anlamda başarısızlıktan korkmak içsel bir çatışma yaratarak erteleme alışkanlığını körükleyebilir.

2. Ebeveyn Etkileri

Dünyaya gözlerimizi açtığımız ve ilk tanıdığımız kişiler olan ebeveynlerimiz de tüm alışkanlıklarımızın ve duygusal tepkilerimizin temelindeki başrol oyuncalarıdır.

Ebeveynlerince otoriter, sert ve kontrolcü bir şekilde büyütülmüş kişilerde erteleme alışkanlığı daha sık görülmektedir. Anne veya babanın çocuğu yetiştirirken kontrolcü, sert ve otoriter yaklaşımı çocuğu paniğe sürükler. Yaşadığı zihinsel karmaşa ve panik, çocuğun kendini düzene sokma becerisini engeller. Bu yüzden böylesi vakalarda sorunun kökenine inmekte fayda vardır.

3. Karakteristik Özellikler

Yapılan araştırmalarda kötümser, her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen kişilerde erteleme alışkanlığının daha sık yaşandığı tespit edilmiştir. Bireye eşlik eden düşünsel tutumlar her konuda olduğu gibi, erteleme alışkanlığının gelişiminde rol oynamaktadır. “Ben nasılsa başarılı olamam.” “Benden daha bilgili kişiler var” “Benden bir şey olmaz” gibi negatif telkinler kişide ertelemeye sebep olabilir.

4. Geçmiş Deneyimlerin Etkisi

Geçmişte yaşanılan başarısızlıklar erteleme alışkanlığını artırabilir. Birey geçmişte yaşadığı başarısızlıkları sık sık düşünüp demoralize oluyor ve duygusal anlamda bir çöküş yaşıyorsa erteleme artar.

Peki nasıl başa çıkacağız erteleme alışkanlığı ile ?

* Her konuda olduğu gibi bu konuda da farkındalık geliştirmek çok önemlidir. Ertelemeyi hangi zamanlarda ve şartta sergilediğinizi fark etmeniz gerekir. Bunu yaparken kendinize karşı dürüst olabilmek işi kolaylaştıracaktır. Dilerseniz bir ajanda edinin ve not alın. Hangi şartlarda ve zamanlarda erteliyorsunuz?

* Edindiğiniz ajandaya yaptığınız tüm işleri not edin ve sonuna kırmızı kalemle BAŞARDIM diye yazın. Kırmızı ile yazılan yazılar, bilinçaltına direk mesaj verir ve daha da başarılı olmanız konusunda size yardımcı olur.

* Eğer birden fazla iş yapıyor ve bu yüzden ertelediğinizi düşünüyor iseniz yaptığınız işleri parçalayın ve adım adım bütüne gidin.

* Kendinize zaman hedefi koyun! Mesela çalıştığınız iş yerinde bir rapor hazırlayacaksınız kendinize şunu söyleyin “Bir buçuk saat sonra bu raporu bitireceğim!” Bu teknik, hedefe odaklanma konusunda size destek olacaktır.

Eğer tüm bu uygulamaları yapıyor ve bir ilerleme kaydedemiyorsanız bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin.

Başarılı ve mutlu günler dilerim.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Manyetik titreşiminizi aşkın frekansına uyumlamak ister misiniz?

Aşk, yaşamımızı etkileyen en temel enerjilerden biridir.

Evrendeki enerjilerin birbirleri ile olan ilişkisini belirleyen yasa, çekim yasasıdır ve tüm deneyimlerimizin kaynağıdır.

Çekim yasasının en temel unsuru, enerjidir. Yani manyetik çekim gücümüzün niteliği hayatımıza neleri çektiğimizi belirler.

Bu, hayatımızdaki tüm alanlar için değişmez bir kanundur.

Eğer kendimizi sevmiyorsak ve değer vermiyorsak, kuvvetle muhtemel duygusal hayatımızda da bizi sevmeyecek ve değer vermeyecek kişileri hayatımıza çekip sürekli mutsuz ilişkiler yaşarız.

Tam tersi kendimizi çok seviyor, değer veriyor ve önemsiyorsak, yaydığımız enerji gereği hayatımıza bizi sevip, değer verecek kişileri çekeriz yaşantımıza ve duygusal yaşantımız mükemmel seyreder.

Örneklerde görüldüğü gibi, çekim yasası manyetik çekim gücümüzle aktive olur. Burada en belirleyici olan, manyetik enerji alanımızı oluşturan titreşimimizdir.

İşimizde, evimizde, tüm ilişkilerimizde yaşadığımız, yaşayacağımız her şey, yarattığımız enerjinin somutlaşmış halidir.

Kişisel enerji katsayımız nasıl bir duygusal ilişki ve aşk yaşayacağımız potansiyelini belirler.

İlişkiler koçluğu eğitimlerinde kursiyerlere veya ilişki koçluğu danışmanlık hizmeti alan danışanlara, manyetik titreşimlerini ölçmek için “Kişisel Enerji Alanı Testi” yaptırırız. Bu test sonucunda kursiyerler, mevcut enerji alanları hakkında önemli bilgilere sahip olurlar.

Bu test bizim için çok önemlidir. Çünkü duygusal ilişkilerde iyileştirme yapmaya çalıştığımız kişinin yarattığı ve yaydığı enerji, onun duygusal hayatının belirleyicisidir.

Test sonucunda titreşimi düşük çıkan kişi ile bir dizi çalışma yaparak (NLP, Bilinçaltı Programlama Teknikleri, EFT, Kuantum Teknikleri, Hipnoz, subliminal telkinler) manyetik enerjisini yükseltiriz. Böylelikle bireyin mutlu olabileceği daha doyumlu ilişkilere yelken açmasını sağlarız.

Kuantum cazibeye sahip olmak, manyetik titreşimimizi yükseltir ve bizi aşkın frekansına uyumlar.

Manyetik titreşimi artırmak kendi başımıza çok kolay olmayabilir, o zaman profesyonel yardım almak gerekebilir.

Birkaç tüyo;

- Manyetik titreşiminizin artması için hareket çok önemlidir. Fiziksel hareketliliğiniz, cazibenizi artırır!

- Manyetik titreşiminizin artıran en önemli etkenlerden biri de, nefes alıp verme biçiminizdir! Göğüsten alınıp verilen her nefes manyetik titreşiminizi azaltır!

- Ses tonunuz ve sesinizi kullanma şekliniz manyetik titreşiminizi etkiler!

- Sahip olduğunuz duygular titreşiminizi yüzde yüz etkileyen faktörlerdir. Nasıl duygulara sahipsiniz? Sahip olduğunuz düşük frekanstaki duygular değişmeden manyetik titreşiminiz yükselmez.

Sahip olduğunuz enerjiden memnun olup olmadığınızı yaşadığınız ilişkilere bakarak anlamanız mümkün. Eğer memnun değilseniz öncelikle şu an yaptığınız enerji seçimlerinin farkına varmalısınız.

Ardından çekmek istediğiniz türden bir enerji yaratmak için, gerekenleri sabır ve azimle, adım adım gerçekleştirmelisiniz.

Manyetik titreşiminizi, aşkın frekansına uyumlamanız dileğimle.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

Acıdan kaçmak, zevke ulaşmak

Olaylara, kişilere veya kendimize verdiğimiz anlamların hayatımızı yönettiğini biliyor musunuz ?

Bizim onları yorumlama şeklimiz, bugün kim olduğumuzu ve yarın kim olacağımızı biçimlendiriyor.

Beynimiz yaşanan olayları acı ve zevk olarak iyi ayırır ve bir olay olduğunuzda hemen size sorar.

Bu acı mı, yoksa zevk mi verdi sana ?

Cevaplar tabi ki sizin inançlarınızda gizlidir. İnançlarınız neyin acı, neyin zevk olarak algılanacağını belirler. İnançlar neyin acıya, neyin zevke yol açacağına ilişkin öğrenmiş olduğumuz genellemeler tarafından yönetilir. Bu genellemeler bizim tüm eylemlerimizi yönetir ve dolayısı ile hayatımızın yönünü ve kalitesini yöneten bu genellemelerdir.

Genellemelerin hayatımızı kolaylaştırdığını söylemek mümkün. Bir yerde herhangi bir anahtar gördüğümüzde, o anahtarın ne işe yarayacağını otomatik olarak biliriz. Çünkü bu obje ile ilgili hayatımız boyunca oluşmuş bir genellememiz mevcuttur.

Ancak hayatın içindeki daha karışık alanlarda genellemeler sınırlayıcı inançlar yaratabilir. Mesela ders çalışmaya oturduğumuz zaman o an bir sıkıntı gelir ve bu eylemden vazgeçeriz. Bu eylem bir süre sonra kendi kendimizi "tembel" ilan etmemize sebep olabilir.

Üst üste tekralanan bu durum neticesinde artık tembel olduğunuza inandınız mı, artık bu kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür. Ben tembelim neden çalışayım ki diyerek, başarılarınızı sabote etmeye başlarsınız.

Hatırlamamız gereken bir çok inancımızın kişisel tarihimizle ilgili genellemeler olduğududur. Acı ya da zevk veren tecrübelerimizi yorumlama biçimimimizdir.

Aslında çoğunlukla neye inanacağımıza bilinçli olarak karar vermeyiz. İnançlarımız geçmiş tecrübelerden edindiğimiz yanlış yorumlara dayalıdır. Bir inancı bir kere benimsersek, onun yalnızca bir yorum olduğunu unutur, ona gerçek gibi sarılıp, bağlanmaya başlarız. Tüm eylemlerimiz inançlarımızın sonucudur. Ne yaparsak, bilinçli ya da bilinç dışı, inançlarımızın bunu zevk ya da acı getirci olarak görmesindendir.

Eğer üzerinize yapışıp kalmış, size zarar getirdiğini düşündüğünüz bir inanca sahipseniz bu inançlarınızı değiştirmeniz gerekir.

Bu inançları değiştirmenin bir yolu var mı?

Bunun en etkili yolu, beyninizi harekete geçirip, eski inanca büyük acılar atamaktır. Bu inancın geçmişte size hissettirdiği acıları yürekten hissetmek, eğer bu inancı devam ettirirseniz, yaşamakta olduğunuz acının katlanarak artacağını ve dayanılmaz olacağına inanmanız gerekir.

Sonrasında diğer olumsuz inancın tam tersi, sizi mutlu edecek pozitif bir inancı benimsemeye karar vermelisiniz. Sonrasında bu yeni inanca çok büyük zevkler bağlamalısınız. Başarısızlık inancından yola çıkarsak, tam tersi yeni güçlendirici inancınız olan "başarı"ya büyük zevkler atayın. Düşünün başarılı olduğunuzda neler hissedeceksiniz? Hayatınızda pozitif anlamda neler değişecek ? Daha çok kazanacaksınız, daha şık yerlere gideceksiniz, manevi anlamda kendinizi daha doyumlu hissedeceksiniz, arzu etiğiniz o kırmızı arabayı alacaksınız v.s.

Bu bilgiyi sürekli hatırlayalım, ne yaparsak, ya acıdan kaçmak, ya da zevke ulaşmak için yaparız.

Eğer bir şeye yeterince acı bağlarsak, mutlaka değişiriz.

Bir konuda bir inanca sahip olmamızın tek nedeni, ona ya büyük acılar bağlamış oluşumuz, ya da o inancı ayakta tutmaya büyük zevkler bağlamış oluşumuzdur.

Acı ve zevk duygularınızı gerektiğince yönetebilirseniz, inançlarınızı da kolayca değiştirebilirsiniz.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

Pozitif hissetmek kolay :)

Hissettiklerimizle baş edebilmemizin önemli bir kısmı duygularımızın ne olduğunu anlamak ve onları fark etmekten geçer.

Hissettiğimiz duyguların farkında değilsek eğer, duygusal durumumuzla iletişimde olmamız çok zordur.

İletişimde olmadığımız anlarda ise, duygularımızı kontrol edemez oluruz. Sonuç ise mutsuzluk, hüsran, öfke ve depresyon gibi yıkıcı durumlara ulaşabilir.

En çok rastlanan pozitif duygulara dilerseniz birlikte akalım.

Birçok araştırmanın odak noktası olan bu listenin insanların hayatlarını sık sık değiştirdiği gözlemlenmiş.

Bu duygularla tanışmaya ne dersiniz ?

Neşe

En pozitif olan ve aklınızda en çok kalan deneyiminizi düşünün. Kendinizi güvende, mutlu ve rahat hissettiğiniz bir an. O an muhtemelen neşeyi yaşadığınız bir andı. Neşe keyifli ve sevgi dolu olan deneyimlerden gelir, bizim hafif ve enerjik hissettiğimiz anlardaki huzurumuzu artırır.

Uygulama : Gün içinde geçmişi tarayın ve sizi en neşeli kılan anları tespit edin. O neşeyi yaşadığınız anları gözlerinizi kapatarak şu an yaşıyormuş gibi hissederek, bu güzel duyguları tüm vücudunuza taşıyın.

Minnettarlık

Minnettarlık elde ettiğimiz bir yararı kabul ettiğimiz zaman hissettiğimiz bir duygu veya beğenme davranışıdır. Minnettarlık çok beğeni duyduğunuz herhangi bir şey merkezli oluşabilir ve hayatınızda bir şey veya birisi için şükran dolu hissettiğiniz anlarda meydana gelir.

Uygulama : Günü sabah, öğle ve akşam olarak üçe ayırın. Bu üç zaman diliminde kendinize 15'er dakikalım molalar verin ve minnet duyduğunuz en az üç şeyi düşünün, ya da yazın.

Huzur

Huzur her şey iyi gittiği zamanda ortaya çıkar. Sakinlik ve sükunet hali deneyimleyebilirsiniz. Aklınız endişelerle dolu değildir, sadece arkaya yaslanabiliyor ve gevşeyebiliyor durumdasınızdır. Huzur bu sadece şimdiki zamanda “olabildiğiniz” durgunluk ve sakinlik anlarından gelir.

Uygulama : Gün içinde huzur molaları verin ve kendinizi derin nefesler alarak dinginleştirin. Bunu yaparken kendinizi yemyeşil bir ormanda ve bir dere kıyısında huzur içinde yürürken görebilirsiniz.

İlgi

Ben her zaman yeni şeyler öğrenmek ve etkileyici şeyler keşfetmek istemişimdir, o nedenle ilgi benim için önemli bir duygudur. İlgi meraklı olmaktan ve bir şeye bağlanmaktan gelir. Bu, daha fazla bilmek istediğiniz ve bir ilgi objesine doğru çekildiğiniz bir merak durumudur. İlgili hissettiğiniz zaman, yeni deneyimlere daha açık olursunuz ve içinizde etrafınızı keşfetme arzusu olur.

Uygulama : İlgi ialanlarınızı düşünün ve yeni ilgi alanları keşfedip yaratmaya çalışın. Mesala yabancı dile ilgi duyuyorsanız gün içinde öğrenmek istediğiniz yabancı dile ait en az 5 kelimeyi öğrenin. Bu kelimeleri cümle içinde kullanarak, bilginizi pekiştirin.

Umut

Umut her şeyin en iyisi olacağına dair bir inançtır. Bu şu andaki problemlerimizin kalıcı olmadığını ve şu andaki zor koşullara rağmen geleceğin yine de umut verici olduğunu bilmektir. Umutlu kişiler istediklerini elde edeceklerine, şartlar ne kadar dehşet uyandırıcı olsa da işlerin tersine döneceğine ve durumlarıyla ilgili bir şey yapabileceklerine inanırlar.

Uygulama : Geçmişte üzgün, mutsuz ve çıkmazda olduğunuz bir an'ı düşünün. Sonra o negatif duygulardan kurtulduğunuzu hatırlayın. Yaşadığımız bir hiç durumun kalıcı olmayacağını ve bir gün bizi terk edeceğini içselleştirelim. Buna geçmiş geçmişte kaldı ritüeli diyoruz. Siz de bunu sesli olarak dillendirin. "Geçmiş geçmişte kaldı, ben umutla. güvenle geleceğe ve yeni hedeflerime odaklanıyorum" deyin.

Gurur

Gurur, yaptıklarımız veya üstesinden geldiklerimiz konusunda hissettiğimiz şeref duygusundan gelir. Bu baskın hissedilen bir kendini tatmin duygusuyla değil, sosyal olarak değerli bir şeyi başarmış olmak ve bununla gurur duymakla ilgilidir. Bu duygu bir amaç ve başarılarımızdaki anlam duygusundan gelebilir ve daha büyük işler yapabileceğimize dair inancımızı genişleterek güven duygusunun artmasını sağlar.

Uygulama : Başardığımız ve gurur duyduğunuz olayları düşünün. Siz daha farklı başarılara imza atarak bu gurur duygusunu tekrar tekrar yaşayabilirsiniz. Unutmayın bir kez yaptıysanız bunu, pek çok kez de yapabilir ve gurur duygusunu tekrar tekrar yaşayabilirsiniz.

Eğlence

Ne zaman diğerleri ile eğlenceli, gülünç ve oyunla geçen anlar yaşasak, eğleniyoruzdur. Eğlenceyi başkalarıyla komik bir şakaya gülerken, komik bir yavru köpeği izlerken veya eğlenceli bir oyun oynarken deneyimleyebiliriz. Eğlence diğerleriyle bağ kurmamıza yardımcı olur.

Uygulama : Gün içinde eğlenceye mutlaka ama mutlaka zaman ayırın. Çünkü neşe ve eğlence hayatımızda mutlaka olmalı. Gün içinde en az bir kaç kez şen kahkalar attıracak neşeler ve eğlenceler yaratın. Bir komedi filmi veya bir kamera şakası bile size şen kahkalar attıracaktır, deneyin :)

İlham

İlham hayatta gerçek iyiliği veya alışılmışın dışına çıkan birisini gördüğümüz anlarda hissettiğimiz gibi çok hareketli, dokunaklı ve duygusal olarak canlandırıcı deneyimlerimizden gelir. Şaşırtıcı derecede zeka, güç ve atiklik ilhama neden olabilir. Bir ilham anı bizi kendine çeker ve gerçekten mükemmel bir an gibi gözükür.

Uygulama : İlham daha çok günün erken saatlerinde gelir. Bu yüzden güne erkenden başlamayı adet haline getirin. Saatini güneşin doğduğu ilk ışıklara kurun ve balkona çıkarak günün ilk ışıklarını hissedin, gözlerinizi kapatın ve ilhamla buluşun.

Huşu

Huşu çok güçlü olan ve çok beğenilen bir şey karşısında duyulan hayranlık ve saygıdan gelir. Sahilde gün batımını seyretmek veya deniz dalgalarını izlemek ya da küçük bir bebeği seyretmek gibi olaylar huşu duygumuzu artırabilir. Aynı zamanda hayranlık uyandıran sanat eserlerinden veya çok etkili gelişmelerden de doğabilir. Bu anlar, etrafımızdaki dünyanın büyüklüğü karşısında kendimizin ne kadar küçük ve sıradan olduğunu fark ettiğimiz anlardır.

Uygulama : Gün içinde sizde huşu uyandıracak bir şeyler fark edin ve huşu duygunuzu artırın. Huşu güçlü bir duygudur ve manevi anlamda sizi geliştirir.

Aşk

Aşk, yukarıdaki duyguların bir derlemesidir. Genelde aşk, diğer kişiye karşı çok olumlu duygular beslediğimiz güçlü bir sevgi ve kişisel bağlanma duygusu ile ilişkilidir. Bu duygu birinin çok önemli bir şeyi başardığının izlenmesiyle, beraber gülüp eğlenmeyle veya beraber yapılan nazik ve düşünceli hareketlerle artabilir. Aşk bütün hayatımız boyunca beraber gelen duygularımızın birleşimidir.

Uygulama : Aşka zaman ayırın :)

Her daim mutlu ve sizi yeşerten duygular içinde yaşamanız dileğimle.

Sevgi ve saygılar,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

Sizi engelleyen inançlarınızı değiştirmek ister misiniz?

İnanç bir düşünceye bağlanmak, tamamen teslim olmaktır. Böylesi bir durumda, tamamen sahip olduğumuz inanç her ne ise tüm hayatımızı etkileyip, yöneteceği kesindir.

İnancı birçok bacağı olan bir masaya benzetebiliriz.

Bir düşünencenin inanç haline gelebilmesi için bacakların artması, başka bir deyişle güçlenmesi gerekir. Biz bunlara referanslar diyoruz.

Referans bu duygunuzu destekleyen bir çok deneyimden oluşur. Kişinin inancıyla ilgili referansları arttıkça, konuyla ilgili duyguları yoğunlaşacak ve o inanç güçlenecektir.

Mesela “bana kimse değer vermiyor” inancını ele alalım.

Bu inancınıza ait fazlasıyla bacak var masada… Bir çok deneyime sahipsiniz bu inancınızla ilgili. Aksi halde zaten böyle bir inanca sahip olmazdınız öyle değil mi ?

Şimdi zihninizi hemen yoklayın, mutlaka size “çok değerli” olduğunuzu hissettiren referanslarınız da var!

Siz hangi inancı ele alıp, güçlendirmek istiyorsunuz?

Değersiz olma inancını mı?

Değerli olma inancını mı?

Şimdi hemen masanın ayaklarını bu yeni referanslarınızla değiştirmeye başlayın.

Küçük, büyük fark etmez, size değerli hissettiren tüm referansları, anıları tarayın, bulun ve çoğaltmaya başlayın zihninizde.

Artık yeni bir masa (inanç) oluştu ve referansları (bacakları) sağlamlaştırarak bu inancınızı an be an kuvvetlendirin.

Size değerli hissettiren, iyi hissettiren tüm anılarınızı onurlandırmaya, tekrar tekrar bu anıları yaşamaya başlayın. Özellikle sabah uyanır uyanmaz ve gece uyumadan hemen önce yapacağınız bu çalışma konu ile ilgili pozitif referansarı hızla hayatınıza çekmeye başlayacak ve artık size değer verilmediği inancına saplanıp kalmayacaksınız.

Sahip olduğunuz inanç size geçmişte neler kaybettirdi ?

Sahip olduğunuz inanç sizin geçmişte hangi fırsatları görmenizi engelledi ?

Sahip olduğunuz inanç yüzünden geçmişte hangi acıları çektiniz?

Sahip olduğunuz inanç şu an size neler kaybettiriyor?

Sahip olduğunuz inanç sizin şu anda hangi fırsatları görmenizi engelliyor?

Sahip olduğunuz inanç yüzünden şu anda hangi acıları çekiyorsunuz ?

Sahip olduğunuz inanç gelecekte size neler kaybettirecek?

Sahip olduğunuz inanç sizin gelecekte hangı fırsatları görmenizi engelleyecek?

Sahip olduğunuz inanç gelecekte hangi acıları çektirecek?

Bu sorulara verdiğiniz cevaplar olumsuz inanç veya inançlarınızın sizlere neler kaybettirdiğini bir kez daha anlamanıza sebep olacak ve onlara sıkı sıkıya sarılmayacaksınız.

İnançların masaya benzediğini bir kere anlarsanız, onların nasıl oluşturulduğunu görmeye başlayabilirsiniz ve onları nasıl değiştirebileceğinize ilişkin ipuçları elde edersiniz.

O halde hangi inançların sizi güçlendireceğine, hangilerinin zayıflatacağına karar verin ve size zarar veren inançlarınızı hemen, şimdi hayatınızdan çıkarın.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

Yaşam Koçu Ne Yapar ? Kimler Yaşam Koçluğu Alabilir?

“Bir yaşam koçu, bize yapabileceklerimizi yaptıran kişidir.” / Ralp Waldo Emerson

Tanıştığım, konuştuğum birçok kişinin bana ortak bir sorusu var.

“Yaşam koçu ne yapar? Kimler yaşam koçluğu alabilir?

Öncelikle şu soruya cevap vermemiz gerekir.

Koçluk mu, danışmanlık mı, terapi mi?

Terapiler ve yaşam koçluğu arasında bağlantılar vardır ama bağlantılar tarzda, metodolojilerde, tekniklerde ya da çalışma araçlarında değildir. Neden ve sonuçtan türerler.

Yaşam koçlarının müdahale becerisi olsa bile, daima danışanlarını terapi yardımı almak için bu konuda eğitimli ve profesyonel meslek mensuplarına yönlendirmelidirler.

Koçluk, danışmanlık ve terapi arasındaki farkları tespit etmek için, kimi zaman bir yanlışlık sonucu koçlukla karıştırılan prosedürlerin genel bir açıklamasını yapmak gerekir. Bunlar, danışmanlık, psikoterapi, NLP, (bir sonraki yazımın konusu NLP nedir, NLP ile neler yapılabilir?) hipnoterapi ve psikiyatriyi kapsar.

Yaşam koçluğu beden ve akıl hastalıklarırı ile ilgilenmez.

Müşterilerin hayat içinde huzursuzlukları ya da memnuniyetsizliklerini gidermede veya hafifletmede yardımcı olur. Onlara özsaygı sorunlarında ve arzularına amaçlarına ulaşma konusunda yardımcı olur.

Bir yaşam koçu öncelikle danışanı çok iyi analiz ederek, danışanın zihin yapısını ve nasıl düşündüğünü anlar.

Danışanın kişilik haritasını çıkartarak, doğru ve yanlışlarını görmesine yardımcı olur.

Yaşam koçu, danışanın kendini yeniden şekillendirme sürecinde yol haritası çizer. Danışanını büyük bir ilgi ve dikkatle dinler.

Danışanın elindeki kartları alıp, en iyi şekilde oynamasına, bazen oyunun kurallarını değiştirmesine ya da daha iyi bir oyun kurmasına yardımcı olur.

Yaşam koçu, danışanında yeni, güçlü, pozitif duygu ve düşünceler yaratarak onun değişimini destekler.

Yaşam koçu, danışanına sorumluluk verir. Danışanını asla yargılamaz, eleştirmez ve zorlamaz. Danışanına daima enerji, güç ve motivasyon sağlar.

Yaşam koçu seanslarda ve çalışmalarında sıfır sorumluluk alır. Çünkü bir yaşam koçu asla danışanını yönlendirmez, yönetmez, asla akıl vermez. Yaşam koçluğu çalışmalarında tüm sorumluluk danışandadır.

Bir yaşam koçu güçlü bir motivasyon ustasıdır. Her seansta danışanını daha güçlü ve kendine güvenen bir insan haline getirmek için onu motive eder.

Yaşam koçu, danışanına akıllı sorular sorarak, danışanının farkındalığını geliştirir. Koçluk seansları esnasında danışanının itirazlarını iyi çözümler. Koçluk seansları danışanın gösterdiği dirençleri ustalıkla çözer.

Yaşam koçu danışanı ile sohbet halinde olur. Bu sohbetler ile danışanın dünyasına girer, onunla uyumu yaratır. Empatik bir dinleyicidir.

Yaşam koçu danışanının duygusal banka hesabına güven, anlayış ve sevgi yatırarak, danışanına psikolojik oksijen verir. Zira bilir ki, karşısındaki insanın tek isteği anlaşılmak, sevilmek ve saygı duyulmaktır.

Kimler yaşam koçluğu alabilir?

- Hayatlarını daha mutlu ve doyumlu yaşamak isteyenler.

- Hayatlarında çözümleyemedikleri bir konu olanlar.

- Kariyerini değiştirmek veya geliştirmek ve yeni kararlar almak isteyenler.

- Sınavlara hazırlananlar.

- Emekli olup, bunalıma girenler.

- Boşanmış olup, bunalımda olanlar.

- Hayatlarındaki stres ile baş edemeyenler.

- Meslek seçiminde kararsızlık yaşayanlar.

- Hayatlarını planlamakta güçlük çekenler.

- Hayallerini ve hedeflerini gerçekleştiremeyenler.

- Her türlü ilişki problemi yaşayanlar. (İş, eş, aşk, arkadaşlık v.s.)

- Hayatına yenilik katmak isteyenler.

- Yaşamlarında aynı kısır döngü tekrar edenler. (Örneğin, sürekli aldatılıyorum, işten atılıyorum, para kaybediyorum, sosyal fobim var, özgüven eksikliğim var v.s.)

- Hayatlarındaki karmaşadan rahatsız olanlar.

- Evliliklerinde ve ilişkilerinde tatmin edici bir seviyeye gelmek isteyenler.

- Dengeli, sağlıklı ve doyumlu bir yaşam sürmek isteyenler.

- 12 yaşın üzerindeki herkes yaşam koçluğu alabilir.

Saygı ve sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

Duygusal ilişkilerinizi (kendinizi değiştirerek) geliştirebilirsiniz !

Duygusal ilişkilerimiz yaşam içinde bizim en önemli eğitim sahalarımızdan biridir.

Bizi eğiten, öğreten yegâne fırsatlar barındırır içinde.

Önemli olan öğrenmemiz gerekenleri iyi anlamak ve dersi tamamlayabilmektir.

Duygusal bir ilişkiyi geliştirebilmek için neler yapabilirsiniz?

Dilerseniz ip uçlarına göz atalım.

Duygusal ilişkilerinizde eğer eşinizin her şeyiniz haline gelmesini, ya da sizin için her şeyden vazgeçmesini beklerseniz hayat kendinize ve eşinize zindan edersiniz.

Eğer huzurlu ve mutlu bir ilişki yaratmak istiyorsanız kendinizi bir elmanın yarısı gibi değil, tek bir elma olarak düşünmelisiniz.

Kendi kendinize mutlu olmayı öğrenin. Eğer bunu beceremiyorsanız, eşinizi mutlu etmeyi de beceremezsiniz.

Karşınızdaki insanı suçlu hissettirmek, zorlamak, gözdağı vermek, sürekli kontrol altında tutup tehdit ederek sizi mutlu etmesini beklemek imkânsızdır. Ayrıca tam tersi bir etki yaratacağından da hiç şüpheniz olmasın!

Mutlu olmak için sizi nelerin mutlu ettiğini belirleyin ve bunları hayata geçirin. Hem kişisel enerjiniz hem de uyumunuz açısından yapabileceğiniz en sağlıklı şey budur. Kişisel mutluluğunu sağlayamayan bir kadın veya erkek hiçbir ilişkisinde mutluluğu yakalayamaz.

Eşiniz de, siz de kendine özgü özellikleri olan farklı insanlarsınız. Her birimiz evren tarafından özellikle farklı yaratıldık. Dünyada yedi milyar tane siz olsaydı nasıl hissederdiniz, mutlu olur muydunuz?

Bu yüzden farklılıklar zenginliktir ve öyle de kalmalısınız. Eşinizden onu o yapan özelliklerden vazgeçmesini beklemeniz, olası en kötü duygusal şantajdır. Bu yolla “eşinize” sana bu halinle âşık oldum. Aşkımın sürmesini istiyorsan değişmelisin” mesajı vermiş olursunuz.

Aslında ihtiyacınız olan hemen hemen her şeyi kendinizde bulabileceğinizi fark ederseniz bunları karşıdan beklemezsiniz.

Eşinizin sürekli zihninizi okumasını beklemeyin. İlişkinizin kendi payınıza düşen sorumluluğunu üstlenmek istiyorsanız neye ihtiyacınız olduğunu dile getirmek zorundasınız. Bunun için de eşinizle “açık iletişim” de bulunmalısınız. Nedir açık iletişim? Aklınızdan geçeni eşinizi kırmadan ona söyleyebilmektir.

Çünkü sessiz iletişim herkesin anlayacağı doğru bir beklenti değildir. İnsanlar sık sık “beni sevseydi ne demesi gerektiğini bilirdi” ya da “beni sevseydi ne yapması gerektiğini bilirdi” türünden şeyler söyler. Bu durum dürüst ve sorumluluk sahibi iletişimin yerini, manipülasyonun (İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri hâlde etkileme) göstergesidir.

Eşinizle her konuda anlaşmayı beklemeyin. Hiç kimse aynı değildir dolayısıyla herkesin farklı görüşleri ve yaklaşımları olması normaldir. Tıpkı sizin görüşünüzün eşiniz için farklı olması gibi. Bir denge kurmayı ve orta noktada bulaşmayı öğrenmelisiniz. Bunun için de yargılamaktan vazgeçip, eşinizi anlamayı öğrenebilmelisiniz.

Sağlıklı bir ilişki için birbirinizi yeni baştan tanımaya başlayın. Umutlarınızı hayallerinizi paylaşın. On yıl sonra bireysel olarak ve çift olarak nerede olmak nereye varmak istediğinizi konuşun hatta bunları yazın ve daha sonra birbirinize okuyun.

İlişkinizin “idare eder” formundan çıkıp, öteye geçmesine, harika bir ilişkiye dönüşmesine izin verin.

Mutlu, saygılı, huzurlu ilişkiler yaşamanızı dilerim.

Saygı ve sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.