SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

İlişki Testi

Bu başlık, ilişkisi olan pek çok kişinin ilgisini çekmiştir. Kafa karışıklığı durumunda ya da partnerin duygularından emin olunmadığı anlarda testlerden gelecek sonuçlar umut kapısı olur. Ne de olsa papatya fallarıyla büyümüş bir milletiz. Ama bu test, magazin sayfalarında yayınlanan genel testler gibi bir şey değil. Herkes kişisel olarak kendi ilişki durumunun farkına varacak ve isterse olumlu farklı adımlar atacak.

1 ila 10 arasında puanlama yapacaksınız. 1, en kötü ilişki seviyesi; 10 yaşadığınız en güzel ilişki seviyesini temsil ediyor. Aradaki seviyeye göre puanlarınızı belirlersiniz. Şimdi ilişkinizin 10 numara olduğu anları hatırlayın, ilişkinizin en güzel olduğu zaman dilimine giderek ilişkinin tavan yaptığı 10 numaranızı net bir şekilde belirleyin. Sonra da ilişkinizin uzunluğuna göre son üç ya da altı ayı düşünün... Bu zaman dilimine kaç puan veriyorsunuz? Üç, beş, yedi? Tam olarak değerlendirmeyi yapmak için son zamanlardaki duygu durumunuzu gözden geçirin. İlişkinizin içinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Şimdi puanınızı belirleyin.

Şimdi kendinize şu soruyu sorun: Eğer şu anki duygu, düşünce ve davranışlarımla bu ilişkiye devam edersem, 6 ay sonra ilişkim kaç puanda olur? Eğer cevabınız bugünkü puanlamanızın altındaysa durum ortada. Birlikteliğinizin geleceğini bilmeniz için falcı olmanıza gerek yok, her şey gözümüzün önünde olup bitiyor aslında. Bu yüzden altı ay içinde olacaklara da pek şaşırmamak lazım.

O zaman ne yapıyoruz? Puanlamalar düşüyorsa ilişki kalitesini artırmak için şu an sahip olduğumuz düşünce ve davranışlarımızı değiştiriyoruz. Çünkü fark yaramak istiyorsak, farklı sonuçlar almak istiyorsak her zaman yaptığımızdan farklı bir şekilde davranmalıyız. Yoksa aynı sonuçlar kendini tekrar edecektir.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Bilinçaltınızı İş Başında Yakalayın

Okuduk, konuştuk, anladık... Evet, evet; bu, çok doğru dedik ve değişmeye karar verdik… Asıl iş şimdi başlıyor… Bilinçaltı tam da devreye girip otomatik düşünceyi veya davranışı tekrarlarken; “birinci ÇİNKO” deyip, “onu iş üstünde yakaladım” deyip işte o an davranış ya da düşünce kalıbını kırmalıyız.

Genelde istemediğimiz davranışı yaptıktan, her şey olup bittikten sonra fark eder, pişmanlık içine gireriz. Pişmanlık, aynı davranışı zihinde tekrarlamaktır. Tekrarlanan zihinsel davranış, telkin gibidir, bir müddet sonra bir daha yapılacaktır. Pişmanlık yerine “ben bu davranışı nasıl yapsaydım daha iyi olurdu” diye düşünmek, sizi olumlu davranışa doğru yöneltir. İkinci adım olarak da kendinizi istenmeyen davranışınız yapmak üzereyken, yani otomatik davranış kalıbı çalışırken yakalamaktır. İşte bu durumda davranışınızı hemen değiştirme şansınız olur.

Yaptığı davranıştan memnun olmayan bir insanın değişiklik yaratabilmesi için, onun yerine ne yapması gerektiğini, nasıl bir tutum içinde olması gerektiğini bilmesi gerekir. Yeni ve istenen davranışı beyninize tanımlamalısınız ki ne yapacağınızı bilesiniz.

Olmadık, küçük şeylere gereksiz yere sinirli tepki veriyorsanız, onun yerine nasıl sakin bir tutum içinde olacağınızı önce zihinsel olarak yaşamalısınız. Her şey zihinde başlıyor ve zihinde bitiyor. Şimdi kendinizde beğenmediğiniz bir tepkinizi, davranışınızı bulun ve onun yerine nasıl davranmak isterdiniz, zihninizde bir tiyatro gibi canlandırın. Net bir şekilde nasıl davranmak istediğinizi tanımlayın. İlk fırsatta bilinçaltınız otomatik davranış kalıbını tekrarlarken iş üstünde yakalayın ve yeni, istenen davranışı kolaylıkla uygulayın. Zevkli bir oyun, denemekte fayda var… :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Zihni susturmanın yolu

Zihnim vızır vızır, hiç susmuyor! Düşünceler oradan oraya geçerek kafamı yoruyor. Zihnimi susturamıyorum. Bazen bir olumsuzluğun ucundan tutup çorap söküğü gibi bütün olumsuz düşünceleri kendime doğru çekiyorum...

Yukarıdaki cümleleri kullandığınız oluyorsa size yardımcı olacak bir teknik vermek istiyorum. Böyle bir durumda kullanmak üzere kendinize bir mantra bulur ve onu sürekli tekrarlarsanız size iyi gelecektir. “Şükür, teşekkür, harika...” gibi bir kelimeyi kendinize mantra olarak seçebilirsiniz. İşte, o zihninizi susturamadığınız, karmaşık ve olumsuz düşüncelerin birbirini takip ettiği an, sesli veya içinizden defalarca mantranızı tekrarlayın. “Şükür, şükür, şükür...” Sadece kelimenize odaklanın. Birkaç dakika içinde mantranızın size olumlu bir duygu yaşatmaya başladığını hissedecek ve rahatlayacaksınız. Denemeye değer...

Bu tekniği yanınızda sürekli olumsuz konuşan veya boş şeyler anlatıp sizi yoran birisi varsa da kullanabilirsiniz. Böylelikle o kişinin olumsuz düşüncelerinin sizi etkilemesine izin vermemiş olursunuz. O konuşur, anlatır, sızlanır siz de içinizden olumlu mantranızı söyleyerek ona odaklanırsınız. Tabii ki böyle bir durumda, bir an önce, olumsuz kişinin dikkatini dağıtacak bir söz söylemeniz ya da ona soru sormanız da etkili olur. Ya da mekânı terk ediniz… :)

Başkalarının olumsuz enerjisiyle sizi etkilemesine, sizi esir etmesine izin vermeyin. Bu ne sizin işinize yarar ne de onun... Evet, şimdi, “şükürler olsun, şükürler olsun, şükürler olsun…”

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Zayıflamanın Tetik Noktası

Elde etmek istediğimiz bir şey varken ona ulaşmak için istikrarlı bir yol izleyemiyorsak, yeteri kadar motivasyonumuz yok demektir. Bu bir dil öğrenmek için de, kariyerimizde yükselmek için de, ideal kilomuza ulaşmak için de geçerlidir. Peki, sizi neyin motive edeceğini biliyor musunuz? İç motivasyonunuz hangi yönde çalışıyor?

Bazı insanlar uzaklaşmacı (acıdan kaçan) bazı insanlar da yakınlaşmacı (zevke yaklaşan) yapıda motive olurlar.

Acıdan kaçanların, istedikleri hedefe ulaşmak için, asıl tetik noktaları şu an bulundukları durumun memnuniyetsizliğinden, kendisine verdiği acıdan güç almaktır. İçinde bulunduğunuz durumdan o kadar memnun değilsinizdir ki tam tersi istikamete kaçmak, koşmak istersiniz. Eğer nereye gideceğinizi biliyorsanız sorun yok. Acı noktanızı sık sık hatırlayarak, hatta hayali olarak gelecekte de bu acının büyüyeceğini düşünerek kurtulmak için harekete geçersiniz. Örneğin ailesiyle yaşamaktan hiç memnun olmayan bir genç uzak bir şehirde üniversite kazanmak istiyordur. Uzaklaşmacı bir yapısı varsa kendisini üniversiteyi kazanamazsam yıllarca ailemle beraber yaşamak zorunda kalırım diye düşündükçe harekete geçer, daha çok çalışır, kendi kendini motive eder. Kilo vermek istiyorsa eğer, kilonun ona verdiği acıları düşünür. Eğer bu şekilde devam ederse daha ne acılar gelir diye hayal kurarsa kendini zayıflamak için daha hızlı harekete geçirir.

Yakınlaşmacı, zevke odaklı motivasyon sistemine sahipseniz, ulaşmak istediğiniz noktada neler kazanacaksınız, size ne gibi güzellikler getirecek sorularının cevaplarını düşünerek daha kolay motive olursunuz. Sık sık hedefinize ulaşmış olmanın size getireceği kazançları düşünerek kendinizi yolda tutabilirsiniz.

Yakınlaşıcı modele sahip kişilere “bak zayıflamazsan, bak sınavı kazanmazsan … olur” gibi acı noktası odaklı konuşmalar yapmanız onları daha da yerinde tutar, harekete geçmelerini engellersiniz. Onlara hedefin zevkini hatırlatmalısınız. Aynı şekilde acıdan tetiklenebilen bir insana da istediğiniz kadar “zayıflayınca ... olacak” derseniz yine onu pek fazla motive edemezsiniz. Acıdan uzaklaşmacı bir kişiye kendisinden daha fazla kilolu birisinin fotoğrafını gösterip “böyle olunca kendini nasıl hissedersin” diye sorarsanız onu daha fazla motive edersiniz, harekete geçmesini sağlarsınız.

Şimdi geçmişteki tecrübelerinize bakarak kendinizin uzaklaşıcı mı, yakınlaşıcı mı olduğunuz tespit edin. İyi çalışmalar… :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Sınırlı Hayatınız Sağlığınızı Bozabilir

İnsanoğluyuz onu isteriz, bunu isteriz, durmadan isteriz. Bazen bir şeyler yapmak, bazen başarmak bazen de sahip olmak isteriz. İş isteriz, para isteriz, mevkii isteriz, koca isteriz, çocuk isteriz, itibar saygınlık isteriz...

Ve doğru istediğimizde herşeyi elde edebilme gücümüzde vardır. Ancak birşeyleri elde etme yolunda giderken ya da elde ettiğimizde, sağlığımızı kaybedersek neye yarar? Ne yediğimizin, ne sevdiğimizin, ne de malın mülkün tadını alamayız. Bu yüzden de önce sağlık, herşeyin başı sağlık deriz. Şimdi buraya bir de özgürlüğü eklemek isterim. '' Herşeyin başı sağlık ve özgürlük''.

Sağlıklı olup çok paranız olsa ve siz bunu özgürce harcayamazsanız ya da harcasanız bile ruhunuz, bedeniniz özgür değilse, birilerinin ya da birşeylerin esareti altındaysanız neye yarar?

Sağlığınız yerinde olup aynı zamanda iyi bir kariyere sahip olsanız ama özgürce işinizi yapamıyorsanız neye yarar?

Sağlığınız yerinde olup istediğiniz erkekle/kadınla beraber olsanız ama özgürce aşkınızı ve kendinizi yaşayamıyorsanız neye yarar?

İnsanın özgürlüğünün kısıtlanması zamanla sağlığını da bozar. Yeri geldi anneniz-babanız, yeri geldi mahalleniz, yeri geldi eşiniz, yeri geldi toplunmunuz defalarca esareti altına aldı sizi. Tabii burda bir düşünmek lazım acaba onlar mı özgürlüğünüzü aldı sadece, yoksa siz mi teslim ettiniz. Ben düşündüm yıllar önce kimlere ne kadar özgürlüğümü teslim etmişim. Sonra da birer birer geri aldım. Çünkü şunu fark ettim, korktukça özgürlüğümün kısıtlanmasına daha fazla izin veriyorum, özgürlüğüm kısıtlandıkça da daha fazla korkuyorum. Bu kısır döngüyü kırmanın yoluda korkularla yüzleşmektir. Korkuyla yüzleşebilmenin motivasyonu da özgür olmanın ne demek olduğunu bilmektir. Hangi korkunuzdan dolayı kendinizi kısıtlı hissediyorsunuz bir düşünün. Şimdi de eğer korkmasaydınız, o özgür alana geçseydiniz, ne olurdu? Ne hissederdiniz? Kim olurdunuz? Kısaca özgürlüğünüzün tanımını yapın, tadını alın, kokusunu duyun, özgür olmayı yüreğinizde hissedin...

Sevgiyle ve özgürce ilerleyin...

NLP Uzmanı Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Sıkıntılardan Kurtularak rahatlamanın Yolu

“Of çok işim var çok, halletmem gereken bir sürü iş var” ya da “halletmem gereken bir sürü sorun var, çok sorun var çok” gibi söylendiğiniz zamanlar da nedense daha fazla iş, daha fazla sorun kapınızı çalıverir… :) Neden acaba? Elinizden bir şey kayıverir, kırılır, bir de onu temizlemekle uğraşırsınız ya da birisi sizden bir iş yapmanızı daha isteyiverir. Belki de yaptığınız işler elinize ayağınıza dolanır, sorun sorun doğurur, gereğinden fazla nur topu gibi sorununuz olur.

Neden biliyor musunuz? Çünkü siz bunu istediniz, hem de gönülden istediniz. Tabii ki farkında olmadan istediniz. Ama sonuç olarak istemiş oluyorsunuz. Şöyle ki; çok sorunum var, işim var diye tekrar tekrar kendinize telkin vererek duygu durumunuzu da yükseltirsiniz ve öyle bir enerji üretirsiniz ki kendiniz başlı başına sorun olursunuz. Yani siz tamamen düşünceniz haline gelmişsinizdir. Gönülden istemek derken bunu kast ediyorum, düşündüğümüz şeye dönüştüğümüz an o konuyla ilgili bir elektrik santraline dönüşür, benzer frekansları çekeriz. Çekim yasası, olumlu ya da olumsuz fark etmez, hızla çalışır.

Şimdi hayal edin, bir hatırlayın bakalım, öyle çok işinizin, çok sorununuzun olduğu anları… Nasıl bir olumsuz duygu yumağı içindeydiniz? Muhtemelen sizi gören pek çok kişi de sizden kaçıyordu ya da onlarla tartışarak sorununuza yeni bir sorun daha ekliyordunuz. Ayrıca her “sorun var, çok iş var” dediğinizde zihninizde sorun yakalama algısı yaratıyordunuz :) Oysa sorunun kendisi olacağımıza çözümün kendisi olsak… :) Buram buram çözüm koksak... Ya da kolay iş bitirici olsak :) O zaman ne olurdu acaba? Ben denedim, çok iyi oluyor, siz de deneyebilirsiniz, eminim işlerin nasıl da kolaylıkla hallolduğunu, sürpriz tesadüflerin size nasıl yardım ettiğini görmek çok hoşunuza gidecek...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.