SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Güven, Saygı, Değer Herşeyi Çözer

Günümüzde pek çok yetişkinin ilişki, kariyer, kilo, bağımlılık, yetersizlik, kaygı gibi sorunlarının altında kişisel özgüven eksikliği yatmaktadır. Özgüven eksikliği de özdeğer ve özsaygı ile iç içe geçmiş halkalar gibi birbirine bağlanır.

ÖZGÜVEN, kendimize ve hayata karşı olan güvenimizin yeterlilik derecesinin ortalamanın üstünde olmasıdır. Özgüven, bizi istediklerimize ulaştıran içsel bir kaldıraç gibidir. Ancak özdeğer ve özsaygıyla beslenmemiş bir özgüven, şişirilmiş bir egoya ya da içi boş bir balona benzer. En olmadık yerlerde duvara çarparak ya da ufacık bir iğneyle patlayarak tekrar başa dönmemize neden olur.

ÖZDEĞER, kim olduğumuz hakkındaki inançlarımız, kendimizi onaylamamız, kendi kendimize yetebilmemiz, sadece var olduğumuz ve hayatta olduğumuz için değerli olduğumuzu hissedebilmemizdir. Bizim öz merkezimizdir. Kendi değerini bilen insan, başkalarının da değerli olduğunun farkındadır. Başkalarının davranışlarına göre kendini değerli ya da değersiz hissetmez, her zaman değerinin farkındadır.

ÖZSAYGI, özdeğeri olan insanların kendi değerlerini korumaları için kendilerine saygı duymaları ve öyle davranmalarıdır. İnsanın kendine saygı duyması için çok üstün niteliklerinin olması gerekmez. Kendini sevmesi, değerli olduğunun farkında olması yeterlidir. Kendine saygı duyan bir insan, başkalarına da saygı duyar. Kendine saygı duyan insan, bir yandan kendi özünü korurken, bir yandan da gelişmek ister.

Özsaygı problemi olan kişiler kendilerini değersiz hisseder ve iyi şeyleri hak etmediklerine inanırlar. İyi bir eşi, iyi bir işi, şanslı olmayı...

Bir kişi, kişisel gelişim yolunda ilerlemek istiyorsa öncelikle kendisine değer vermeyi, kendini sevmeyi, saygı duymayı öğrenmelidir. Çünkü hiç kimseyi kendimizi sevdiğimizden fazla sevip saygı duyamayız. Neye sahipsek o kadarını verebilir ve o kadarını alabiliriz. Kendimize duyduğumuz sevgi ve saygı, diğer insanlarla olan ilişkilerimizin de niteliğini belirler. Kendimizi sevip saydıkça kendimize duyduğumuz güven de artar.

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Alan Temizliğiyle Zaman Kazanın

Her gün bir koşuşturmacadır gidiyor. Kime sorsanız zaman yetmiyor… Evet, gerçekten artık frekanslar hızlandığı için gün, çok çabuk bitiyor. Peki, zamanı doğru kullanmak için ne yapmalı? Bir alan temizliği yapmakta fayda var. Vaktimizi nelere harcıyoruz acaba?

Bunun için nelere vakit harcıyoruz diye sakin bir kafayla bakmakta fayda var.

1) Sadece kendimiz için önemli olan yaptıklarımız

2) Hem kendimiz, hem de başkaları için yaptıklarımız

3) Kimseye faydası olmayan, alışkanlıktan dolayı yaptıklarımız

4) Sadece başkaları için yaptıklarımız

Bu maddelerin cevaplarını doğru verebilmeniz için önce bir hafta boyunca saati saatine yaptıklarınızı not almalısınız. Sonra hangileri birinci maddeye, hangileri diğer maddelere giriyor karar verip ayırmanız lazım. En sonunda seçimler yaparak zamanınızı nasıl daha iyi kullanmak istediğinize karar vereceksiniz.

Belki hâlâ 20 yaşındaki çocuğunuzun 5 yaşındaymış gibi davranıyor ve bazı işlerini siz yapıyorsunuz. Belki gereksiz yere her gün bir iki komşuya uğrayıp dert dinliyorsunuz. Belki bir kerede yapılacak alışverişi parça parça 10 kerede yapıyorsunuz. Belki sırf hatır kırılmasın diye bir yerlere gidiyorsunuz. Belki, belki, belki…

Gün boyu yaptıklarınızı ayrıntılı olarak kâğıda döktüğünüzde emin olun çok şaşıracaksınız. Gereksiz işleri hayatınızdan çıkardığınızda, bazılarını da asıl görev sahiplerine devrettiğinizde çok rahatlayacaksınız. Tabi ki bu arada kendinize, sadece kendinizi mutlu etmek için vakit ayırmayı da unutmayın… :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Enerjinizi Nerelere Harcıyıorsunuz?

Günler hızla gelip geçiyor, aklımızdan farkında olmadığımız binlerce düşünce geçiyor. Çok azının farkındayız; ama şu anki yaşam kalitemiz düşüncelerimizin, dolayısıyla odağımızın çoğunlukla nerede olduğunu bize söylüyor. Söylemekle de kalmıyor, bize yaşatıyor.

Acaba kendinize dönük bir hayat mı yaşıyorsunuz yoksa etrafınızda olup bitenle mi ilgileniyorsunuz? Hani bazı insanlar vardır, kim ne yapıyor, nerede ne oluyor diye sürekli etrafa takılır gözü kulağı... Kendine dönüp “ben ne yapıyorum, nereye doğru ilerliyorum ya da yoksa ilerlemiyor da yerimde mi sayıyorum” diye sorma gereği bile duymaz. Farkında değildir çünkü kendinin. Bütün gün enerjisini dışarıda, özellikle de başkalarının hayatlarını seyretmeye harcar. Siz bu yazıyı okuduğunuza göre büyük bir ihtimalle böyle bir insan değilsiniz... Ama etrafınızda bu tip insanlar çok olabilir. Sürekli sizin de dikkatinizi dağıtmaya, hatta moralinizi bozmaya çalışabilirler. Çünkü kendileri için bir planları, bir hedefleri yoktur.

Eğer siz de bu kişiye karşılık vermeye ya da ona bir şeyler anlatmaya çalışırsanız vaktinizi boşa harcamış, enerjinizi boşuna tüketmiş olursunuz. Yapılacak en güzel şey, o kişiyi kendi haline bırakıp, kendi yolunuzda ilerlemeye devam etmektir. Onunla mücadele etmeye kalkarsanız, ona kızarsanız kendinizi de kötü hissedersiniz. Ayrıca onu da değiştiremezsiniz.

Nasrettin Hocamızın da başından buna benzer bir hadise geçmişti, bilirsiniz. Adamın biri koşarak Hocaya gelir ve şöyle der: “Hocam, hocam! Adamın biri elinde bir tepsi baklavayla gidiyor.” Hoca da adama “bana ne” der. Adam, “Ama hocam sizin eve doğru gidiyor” der. Hoca bu kez “öyleyse sana ne” der. Yine her zamanki gibi hoca dersini verir… :) Anlayana tabi ki… :)

Burada değerli Nasrettin Hocamızın bakış açısıyla yaklaşırsak, kimin ne yaptığı ya da ne yapmadığı kimseyi ilgilendirmemeli. Herkes kendinden ve kendi yolundan sorumlu. Enerjinizin bölünmesine izin vermeyin, ne başkalarının hayatını seyredip yorum yaparak ne de onu yapanlara laf anlatmaya çalışarak... Onların yaptıklarına üzülüp, sıkılarak kendinizi durduk yere mutsuz etmeyin. Çünkü hepimiz mutlu olmak istiyoruz ve mutluluğu hak ediyoruz.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Mutsuzluğu mu Mutluluğu mu tetikliyorsunuz?

Son zamanlarda sık sık mutlulukla ilgili yazılar yazıyorum. Çünkü günümüzün en büyük sıkıntısı bu, giderek mutsuz ve depresif insan sayısı artmakta. Sizi ne mutlu eder, nasıl mutlu olursunuz dediğimde “şu olursa mutlu olurum, bunu yapınca mutlu olurum” gibi cevaplar vermektense; “ben zaten mutluyum” diyebilmeyi ve bunu gerçekten de hissedebilmeyi ister miydiniz? İnanın bana bunu diyebilmek çok güzel bir his… :)

Mutlu olma şekillerimiz hep kafamızda yarattığımız kalıplar. Bunları zaman içinde biz belirleriz, öğreniriz. Böylelikle mutluluğu uzakta, dışımızda bir yere koymuş oluruz. Mutlu olmam o olayın gerçekleşmesine, o kişinin hayatıma girmesine ya da hayatımdan çıkmasına bağlıysa bu, şu anda mutsuz olduğum anlamına gelir.

Evet, bakalım gün içinde yaptığınız davranışlarla, alışkanlıklarla mutlu olmayı mı yoksa mutsuz olmayı mı tetikliyorsunuz?

Hangi tür müzikler dinliyorsunuz, şarkı sözleri neler diyor? Şarkı sözlerinde neşe, mutluluk mu var yoksa acı, hasret, ihanet, öfke mi? Müziğin ritmi içinizde heyecan, motivasyon, hareket mi yaratıyor; yoksa durağanlık, sabitlik, eylemsizlik ya da taşkınlık hissi mi veriyor?

Ne tip yemekler yiyorsunuz? Enerjinizi çalan, bedeninizi yoran, ölü gıdalar mı; yoksa enerji veren, doğal, canlı gıdalar mı?

Günde kaç saat televizyon seyrediyorsunuz? Hangi programları seyrediyorsunuz, hangi dizileri takip ediyorsunuz? Gün boyu % 80’i olumsuz içerikli haberleri, dram dizilerini mi takip ediyorsunuz ya da gereksiz ihtiyaçlar yaratıp satış yapmak isteyen reklam programlarına mı takılıyorsunuz? Gün boyu televizyonunuz siz seyretmeseniz bile açık mı?

Kimlerle arkadaşlık ediyorsunuz? Sürekli şikâyet eden, halinden mutlu olmayıp ama söylenmekten başka bir şey yapmayanlarla mı?

Ne tip kıyafetler giyiyorsunuz? “Nasıl olsa evdeyim” diyerek her gün aynı kıyafeti, bir önceki gün yüklediğiniz olumsuz enerjiyle yine üstünüze mi geçiriyorsunuz?

Gün içinde nelere sahip olduğunuzdan çok, nelere sahip olmadığınızla mı meşgulsünüz?

Yazacak daha pek çok şey var ama şimdilik bu kadar... :) Siz bugün ne yapmanın size iyi geleceğini anladınız. Bugün kendinizi mutlu olmak için mi, mutsuz olmak için mi tetikleyeceksiniz? Tabi ki mutlu olmak için! :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Morlinizi Kendiniz Ayarlayın

Size bir şey hatırlatıyor mu bu cümle? Yoksa siz de mi böylesiniz? Birdenbire motive olup neşeleniyor, havaya giriyorsunuz ve birdenbire moraliniz mi bozuluyor?

Neden acaba? O birdenbire dediğiniz andan hemen önce ne olmuş olabilir? Bir şeyler oluyor ki kendinizi kötü hissediyorsunuz, motivasyonunuz düşüyor ya da çıkıyor.

Modunuzun değişmesini sağlayan şey nedir?

- Birisinin bir sözü, yorumu,

- Bir olay, durum,

- Bir iç ses, içinizdeki sabotajcı mı?

Bu sorularla motivasyonunuzun ibresiyle kimin/neyin oynadığını fark etmenizi istiyorum... Dış dünyanızda gelişen olaylar ya da kişilerin söyledikleri sizi etkiliyorsa dışınızdaki dünyayı çok fazla önemsiyor ve sizi kontrol etmesine izin veriyorsunuzdur. Kendinizi iyi hissederken bir kişinin size söylediği bir şeyin duygularınızı yerle bir etmesi, moralinizi bozup günün geri kalan kısmını kontrol etmesi ne kadar anlamlı? Ya da amacınıza, gerçekleştirmek istediğiniz hedefe doğru giderken ters bir olay oluyor ve motivasyon yine düşüyor; birdenbire vazgeçme kapısının önünde buluyorsunuz kendinizi... Sonra birdenbire biri geliyor sırtınızı sıvazlıyor, kulağınıza iki güzel söz fısıldıyor ve siz neşe içinde yerinizden kalkıp yine harekete geçiyorsunuz... Bu sıkıcı bir durum değil mi? Sürekli olaylar ve kişiler, motivasyon ayarınızla oynuyor.

Böyle bir durumda fark edilmesi gereken güzel haber şu: Motivasyonum, moralim dış etkenlerle pıt diye çıkıp, tık diye düşebiliyorsa ben bunu kendi kendime de yapabilirim. Yani kendi ayarımı kendim yapabilirim. Bunu nasıl yapacağıma gelince, kendimle olumlu iç diyaloglar kurmayı öğrenebilir, alışkanlık haline getirebilirim.

Kişi kendi duygularının, zihninin, bedeninin merkezidir. Eğer kişi, kendi kendini kontrol etmeyi bilemezse birileri onu kumanda etmeye devam edecektir. En iyi motivasyon, içinizdeki motivasyon sistemini harekete geçirmektir. Kendi kendinizi motive edebilmektir.

Şimdi bugün:

- Ne olunca moraliniz bozuluyor, motivasyonunuz düşüyor?

- Kim ne yapınca, ne söyleyince moraliniz bozuluyor, motivasyonunuz düşüyor?

Bu sorulara cevaplar bulun... Belki not alarak birkaç günlük gözlem yapmanız iyi olur. Sonra da yazdıklarınızı tek tek inceleyin. Bunlar gerçekten motivasyon ayarınızı bozacak kadar kuvvetli şeyler mi? Vazgeçmeniz için, gülümsememeniz için, düşmeniz için gerçekten geçerli sebepler mi? Yoksa isterseniz üstünden atlayıp, mutlu bir şekilde gününüze devam edebileceğiniz şeyler mi?

Bugün ilk moralinizi bozan duruma/kişiye şöyle söyleyin: “Sen benim moralimi bozup motivasyonumu düşüremezsin, ben buna izin vermem. Şimdi senin üstünden hooooooooop diye atlayıp tekrar kendi çizgimde devam ediyorum. Ve kendimi iyi hissediyorum, kendimi iyi hissediyorum, kendimi iyi hissediyorum, kendimi iyi hissediyorum, teşekkür ederim, şükrederim… :)”

Ve gülümse, gülümse, gülümse ve bir daha gülümse...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Yazının devamı...

Geçmişe ve Geleceğe Sağlıklı Bakış

Evet, bir yılı daha geride bıraktık, bıraktık da nasıl bitirdik bir yılı? Arkanıza şöyle bir bakıp neler düşünüyorsunuz? Aklınızdan geçenler neler?

2012’yi boşa geçmiş, kayıp bir yıl olarak mı görüyorsunuz? Neleri yapamadığınızı, neleri tamamlayamadığınızı, başınızdan geçen olumsuz olayları mı düşünüyorsunuz hâlâ? Eğer böyle bir bakış açınız varsa hemen bu bakış açısını değiştirmenizi tavsiye ederim! Çünkü iyi bir pencereden bakmıyorsunuz. Bu pencere, odağınızı 2013 yılı için de aynı yerde tutmanıza neden olur. Şimdi yönünüzü değiştirin; tam karşı duvarda durmakta olan ve açılmayı bekleyen diğer zihin pencerenize doğru yönelin. O pencere sabırsızlıkla açılmayı bekliyor. Açın pencereyi ve görmeye, duymaya, hissetmeye başlayın. Bitirdiğiniz yolda zorluklar arasında neler öğrendiğinizi, neleri tamamladığınızı, neleri fark ettiğinizi defterinize yazın. Odağınızı kazanımlar yönüne çevirirseniz bir süre sonra güzel cevaplar almaya başlarsınız. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi beyninize çözüm odaklı sorular sorarsanız çözüme yönelik cevaplar alırsınız.

Şimdi, bugün hemen notlarınızı almaya başlayın:

- 2012’de neler kazandım?

- 2012’de neler öğrendim?

- 2012’de neler fark ettim?

- 2012’de neleri değiştirdim?

- 2012’de neleri tamamladım?

- 2012’de neleri başardım?

Ve tabi ki hemen arkasında 2013’te neleri hayatınıza sokmak istiyorsunuz, neleri değiştirmek, neleri başarmak istiyorsunuz onları yazın… :)

2013 değişim çalışmalarınız için birkaç gün önce yayımlanan “Fark et, Uygula, Değiş” adlı uygulama kitabımdan ve kitabın içinde sizler için özel tasarladığım çalışma defterinden yararlanabilirsiniz.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kendini gözlemleme egzersizi

Başkalarının hayatlarını karşıdan seyreder ve yorum yaparız, onların göremediklerini görüp “Aslında onun böyle yapması gerek ama henüz farkında değil”, “şunu bir anlasa her şey değişecek ama anlayamıyor”, “o ne yaptığının, nasıl bir durumda olduğunun bilincinde değil” gibi cümleler kurarız. Dışarıdan bir göz olarak söyleriz bunları. Kişinin içinde bulunduğu durumun duygusal yoğunluğunu yaşamadığımız ve karşıdan daha geniş bir pencereden baktığımız için daha objektif yaklaşabiliriz. Tabi ki bu her zaman dışarıdan bakanın gördüklerinin daha doğru olduğu anlamına gelmez. Çünkü dışarıdan gözlemleyen kişi de içeride neler yaşanıldığını tam olarak bilemez. O sadece bir dış gözlemleyicidir ve bu gözlemi kendi algısına göre yapmaktadır. Kendi hayatımızı da bir an olsun dışarıdan gözlemleyebiliriz.

Herkesin zihin gücünü kullanarak hayatını dışarıdan, bir film gibi seyredebilme yeteneği vardır. Durumların içindeyken, zaman çizgisinin dibindeyken kendimizle ilgili çok şeyi gözden kaçırırız. Hatta bazen “bakan kör” oluruz. Sonra da başkalarının yorumlarına kızarız ya da inanırız. Bugün bir beş dakika vakit ayırıp kendi filminizi seyretme egzersizi yapabilirsiniz. Sessiz bir ortama geçin ve gözlerinizi kapatın, şimdi içinde bulunduğunuz durumu genel olarak yaşayın, içinizde hissedin. (Çok yoğun çalışıyorsunuz, koşuşturuyorsunuz, boşanmış acı çekiyor ya da nefret ediyorsunuz; durumunuz her neyse, içine girip zihnen aynı duygu yoğunluğunda durumunuzu yaşayın, sanki şu an oluyormuş gibi.) Şimdi bedenen bulunduğunuz noktadan bir adım geri çekilin (yer değiştirin) ve aynı olayı başka bir kişiymişsiniz, bir film seyrediyormuşsunuz gibi seyredin. Tamamen dışarıdan gözlemleyen bir göz olarak seyredin olup biteni ve şu sorulara cevap verin:

Neyi farklı görüyorsunuz? Karşıdan nasıl görünüyorsunuz? İhtiyacınız olan şey ne?

Hangi noktada duruyorsunuz? Sizce başkalarına nasıl görünüyorsunuz?

İstediğiniz şey böyle bir filmde olmak mı? Evet, bütün bu soruların cevabını vererek durumunuz hakkında en iyi yorumu yapabilir ve kendinize en iyi akılı verebilirsiniz. Unutmayın ki ihtiyacınız olan en doğru cevaplar sizde saklı, tek ihtiyacınız olan kendinizi dışarıdan gözlemleyebilmek.

www.farketuyguladegis.com

Yazının devamı...

Değişerek Bütünsel Sağlığı Yakalayabilirsiniz

Bir sabah uyandığınızda tüm sorunlarınızın hallolduğunu, tüm hayallerinizin gerçek olduğunu anlasaydınız kendinizi nasıl hissederdiniz? O sabah ilk işiniz ne olurdu?

Gülümsemek, mutlu hissetmek, kendine güvenmek, sevinçle en sevdiklerini aramak, havalara zıplamak…

İşte böyle bir sabah yaşamak istiyorsanız dışarıda bir şeyin değişmesini beklemenize gerek yok, zaten böyle bir sabahı bekleyerek piyangodan ya da Alaaddin’in cininden alamayacaksınız. Bunu ancak kendinize hediye edebilirsiniz. Her türlü sorunun, engelin üstesinden önce zihninizde gelebilirsiniz. Sonra zaten dış dünyanız değişecektir.

Bu zihinsel değişim içim neye ihtiyacınız var? Özgüvene mi, kendinize değer vermeye mi yoksa kendinize saygı duymaya mı? Belki de dışarıda aradığınız sevgi ihtiyacı, kendinizi sevmeye olan ihtiyacınızın yansımasıdır...

Sorununuz hayır diyemediğiniz için, karar veremediğiniz için istediğiniz gibi yaşayamamak mı? Ömrünüz fedakârlık yapmakla, başkalarının ne diyeceğini düşünmekle mi geçiyor? Belki de ihtiyacınız, kendinizi tanımak ve kendinizi onaylayabilmektir.

Bugün hayatınızı zorlaştıran, gerçekleşmemiş hayallerinizin önünde duran engellere bilinçaltınıza yerleşmiş olan olumsuz inançlarınızın neden olduğunu fark etseydiniz, onları değiştirmek ister miydiniz?

Kendinize olumlu düşünmeyi, sorun değil çözüm olabilmeyi, insanlara ve olaylara bağımlı değil kendi ben merkezinde durabilmeyi ve kendinden daha fazla olabilmeyi öğreterek yeni bir BEN’e merhaba deseniz yaşam kaliteniz nasıl artardı? Güzel olurdu değil mi?

Yazılarımda sizlere ulaştırdığım pek çok çalışmayı yazmanızı, düzenli olarak uygulamanızı, kendinizle ilgili notlar tutmanızı belirtmiştim. Şimdi, sizler için hem okuyabileceğiniz, hem uygulayabileceğiniz, hem de kendi kitabınızı yazabileceğiniz bir kitap sunuyorum: “FARK ET, UYGULA, DEĞİŞ

Bu kitapta yaşam kalitenizi artıracak farkındalıkları, değişim için gerekli uygulamaları bulacaksınız. Sizin için özel tasarlanmış defterinize fotoğrafınızı yapıştırarak, imzanızı atarak disiplinli bir değişim günlüğüne başlayacaksınız. FARK ET, UYGULA, DEĞİŞ özel bir kitap, çünkü kişiye özel, size özel tasarlandı.

Sevgiyle okumanız, farkındalık kazanmanız, uygulayarak istediğiniz değişimi yaratmanız dileğiyle…

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.