SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

İstediğiniz Duyguyu İçinize Akıtabilirsiniz

Küçük çocuk annesinin yanına gider ve '' Annecim nlp diye bir şey duydum, nlp ne demek?'' diye sorar. Annesi çocuğuna '' Dedenin yanına git ve ona kendisini nasıl hissettiğini sor'' der. Çocuk koşarak salona gider ve dedesine kendisini nasıl hissettiğini sorar. Dedesi '' bacaklarım ağrıyor, başım da ağırlaştı, kendimi hasta gibi hissediyorum'' diyerek suratını buruşturur. Çocuk annesinin yanına dönüp '' dedem kendini hiç iyi hissetmiyor anne'' der. Annesi çocuğuna şimdi de '' dedene sen küçükken onu en çok güldüren şeyin ne olduğunu sor'' der. Çocuk koşarak salona gider ve dedesine sorusunu sorar. Dedesi birden gülümsemeye başlar ve anlatır. '' Sen dört yaşındayken parka gidiyorduk ve bağıra bağıra şarkı söylüyordun. Adamın biri sana susmanı söylemişti, sen de ona '' bence sen de şarkı söylersen şu asık suratın güler belki '' demiştin, bu çok komikti, sen harika bir çocuksun, baksana beni nasılda hala güldürüp mutlu ediyorsun'' diyerek sevinçle torununa bakar. Annesinin yanına dönen çocuk merakla annesinin vereceği cevabı beklemektedir. Anne çocuğuna şöyle der; Bak oğlum az önce deden ağrılarına yoğunlaşıp onları düşünüyordu ve kendini kötü hissediyordu, şimdi seninle geçirdiği güzel anları düşündü, gülümsüyor ve kendini iyi hissediyor. İşte dedene bir çeşit nlp uygulaması yaptın. Onun kötü ruh halinden çıkıp iyi ruh haline girmesini sağladın. Her düşünceyle duygularımızı yaratıyoruz, neden bunu olumlu yönde duygu yaratmak için kullanmayalım ki? der.

Tabiiki nlp sadece duygu yönetimi sağlamaz beynimizin nasıl çalıştığını, dünyayı nasıl algıladığımızı, nasıl öğrendiğimizi, nasıl farklı beyinlere sahip olduğumuzu, nasıl daha iyi iletişim kurabileceğimizi ve beynimizi daha doğru nasıl kullanabileceğimizi kapsar.

İstenmeyen duygularımızdan çıkabilmek için düşüncelerimizi , odağımızı değiştirmemiz gerekir. Her zaman düşünecek iyi bir şeyleriniz olsun, güzel hayalleriniz olsun. Sıkıntılı bir an oduğunda, oumsuz düşünceler girdabına girdiğinizde hemen o güzel düşüncelerinize odaklanın ve bedeninize olumlu duygular akıtın. Çünkü her olumsuz duygu bedeninize zarar verecek ve hayatınıza yeni bir olumsuzluk davet edecektir. Eminimki ihtiyacınız bu değil. İhtiyacınız olan siz de biliyorsunuz ki sağlıklı bir beden ve güzel bir hayat.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Sinirinizi Kontrol edebilirsiniz

ÇOK MU KIZDINIZ, BİRİSİNE DERDİNİZİ ANLATAMIYOR MUSUNUZ, ARAMAMANIZ GEREKİRKEN KENDİNİZİ TUTAMAYIP ARAMAYA VE HER ŞEYİ MAHVETMEYE Mİ TEŞEBBÜS EDİYORSUNUZ !? DURUN !

Hemen kağıdı kalemi alıp, ya da bilgisayarınızda bir dosya açıp yazmaya başlayın. Tüm duygu ve düşüncelerinizi, öylesine aklınızdan, içinizden neler geçiyorsa hepsini yazın. Kendinizi hiç kısıtlamadan zihninizi boşaltın kağıda. Sanki o kişi karşınızda öylece duruyo ve siz de onun yüzüne yüzüne söylüyormuşunuz gibi yazın. Ağzınıza ne geliyorsa hepsini düşünmeden akıtın kağıda. Ve sonra bir kenara çekilip rahatlamanın tadını çıkarın. Size iyi gelecektir.

Söylenemeyen duygu ve düşünceler gitgide katlanarak zihninizde büyür, sonrasında da bedende ve hayatta başka şeylere dönüşür. Oysa bu yöntemle duygu ve düşünceler bedeniniz arcılığıyla ( parmaklarınızın aracılığıyla) kağıda aktarılır ve zihinsel bir rahatlama olur. Olumsuz düşünce döngüsü kırılır.

Aradan zaman geçtiğinde ve kendinizi daha normal hissettiğinizde yazdıklarınıza dönün ve okuyun. Bakalım bakış açınız hala aynı mı? Kendinizi şimdi aynı mı görüyorsunuz? Ertesi gün tekrar okuyun bakalım yazdıklarınızı, acaba hala öyle mi düşünüyorsunuz, hala öyle mi hissediyorsunuz kandinizi. Hala o kişiye bunları söylemek ya da o mektubu göndermek istiyor musunuz? Şimdi o kişiye söylemek istediklerinizi bir daha yazsanız nasıl yazardınız acaba? Büyük bir ihtimalle kızgınlık seviyeniz düşmüş, olumsuz duygu seviyeniz düşmüş olacaktır. Belki artık o kişiye ulaşıp kendinizi ifade etmeye bile gerek kalmamıştır. Sonrada yazdıklarınızı imha edin:) çünkü artık içsel olarak sorunu hallettiniz, siz duygu ve düşüncelerinizi dönüştürdünüz, şimdi kağıttaki yazılarda küle dönüşebilir :)

Eğer yeterli bir dönüşüm, daha farklı bir bakış açısı, sakinlik kazanamadığınızı hissediyorsanız tekrar yazın ve bir kaç saat daha bekleyin. Sonra yine yazdıklarınızı ve duygu durumunuzu gözden geçirin. Mutlaka daha sakin ve daha akıllıca adımlar atacaksınız.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kafa Vurma Yöntemiyle Öğrenme

Bilirsiniz köpekbalıkları küçük avlarını çok kolay yutuverirler. Hiç sorgusuz sualsiz yemine kitlenir, ağzını açar ve yer. İçinde o balığı yiyip yiyemiyeceği ile ilgili bir şüphe yoktur.

Bir gün bu köpekbalığını büyük bir havuza koyarlar. Havuzun içine de kolay yenebilecek küçük bir balığı yem olarak bırakırlar.

Aç olan köpek balığı, havuzun diğer ucunda bulunan yemine doğru emin yüzgeçlerle hızla yüzmeye başlar. Ancak hesap edemediği bir şeyle karşılaşır. Tam yemine yaklaştığı sırada kafası görünmez bir duvara çarpmıştır sanki. BAM ! ya da GÜM !..

Evet köpekbalığı bilimadamları tarafından bir deneye tabi tutulmıştur. '' Acaba bir köpekbalığına yemini artık kolaylıkla yiyemiyeceğini öğretebilir miyiz? Ona bir çaresizlik öğretebilir miyiz? Ona vazgeçmeyi öğretebilir miyiz? deneyini deneyimlemektedir köpekbalığı.

Evet, bizim bu köpekbalığı kafasını bir yere çarpmıştır, canı yanmıştır ve yemine ulaşamamıştır. Olanlara bir anlam veremeyen köpekbalığı tekrar bildiği gibi yine aynı hızla ve eminlik duygusuyla yemine doğru harekete geçmiştir. Sonuç GÜM !yine başarısızlık. Şaşkın köpekbalığı şansını bir daha denemek ister ve bir daha ....ancak bir zaman sonra yorgun ve çaresiz düşen köpekbalığımız vazgeçer, ne zaman bir balık yemek istese kafasını görünmez bir şeye çarpacağını öğrenmiştir artık.

Bir gün bilimadamları havuza koydukları cam paravnı kaldırırlar. Fakat bizim köpekbalığı aç olmasına rağmen hiç yeni bir denem yapmaz. Çünkü depresif bir hal içindedir, başarısız olmuştur ve hala aynı engelin havuzun içinde olduğuna inanmaktadır. Oysa engel sadece onun kafasının içindedir. Bu arada küçük balık krallığını ilan etmiş havuzun içinde cirit atmaktadır. O da köpekbalığının onu yiyemiyeceğini, zararsız olduğunu öğrenmiştir. Zavallı köpekbalığı küçükbalığı yemeye kalkışsa kafasını sert bir şekilde, görünmez bir şeye çarpacağından o kadar emindir ki, burnunun dibine kadar girip efelenen küçükbalığa dönüp bakmaz bile.

Aynı bizim gibiler değil mi? Biz de üç-dört kere ( hatta bazen ilkinde) kafayı bir yere tosladığımızda, hemen vazgeçebiliriz. '' Aaaaaaaaaa ben bunu yapamıyorum, hep böyle oluyor işte..............'' gibi inançlara sarılır, çaresizliği öğreniveririz. O engelin kalkabileceğini veya camparavanın üstünden atlayabilmeyi düşünmeyiz.

Şöyle bir hayatınızdaki öğrenilmiş çaresizliklerinizi düşünün. Tekrar bakın bakalım gerçekten cam paravanlar hala duruyor mu, ya da cam paravanların üstünden atlasanız ne olur?

Bu güzel deney hikayesine ben farklı bir pencereden daha bakıyorum. İlişkilerimizde memnun olmadığımız bir şey varsa. Karşı tarafın değişmesini beklemek çok anlamsız oluyor. Kişi kendi davranışını değiştirerek karşı tarafında tepkisini de değiştirebilir ya da kendisinden uzaklaştırabilir.. Böyle bir durumda cam paravanı kullanabilir ve sabırla karşı tarafın camımıza çarpa çarpa fikrini veya davranışını değiştirmesini sağlayabiliriz.

Mesela insanlar sizi ne zaman arasalar bulabileceklerine, her işlerine koşturabileceklerine, hiç bir şeye hayır diyemeyeceğinize çok eminseler, size ona göre davranırlar. Eğer siz bu durumdan rahatsızsanız onlar köpekbalığı durumunda, siz de küçük balık durumundasınız. Durumu lehinize çevirmek için bir cam paravana ihtiyacınız var. Onlar size kolaylıkla ulaşamadığında, ya da siz onların gereksiz isteklerine hayır dediğiniz her saferinde cam paravanınızı kullanmaış olursunuz. İstikrarlı bir şekilde cam paravanınızı kullandığınızda karşı taraf 3-5 veya 10 denemesinden sonra sizin değiştiğinizi anlayacak ve vazgeçecektir.

Bugün hangi konuda cam paravan kullanmaya ihtiyacınız var ise farkedin ve nasıl bir cam kullanacağınızı seçin. Eğer daha çok depresif köpekbalığı kıvamındaysanız artık cam paravanın havuzda olmadığını farkedin...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin.....

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Mutluluk içimde bir mucize

Mutlu olmak için hala bir şeylerin olmasını, başlamasını ya da bitmesini mi bekliyorsunuz? Üzgünüm ama daha çok bekleyeceksiniz. Beklediğiniz şeyler gerçekleşse bile ancak anlık mutluluklar yakalayacaksınız ve sahte şişirilmiş mutluluk balonunuz çok çabuk pısssss diye sönü verecek.

Çok uzun süre mutluluğunu başkalarına ya da bir şeylere bağlayan insanlar zamanla nasıl mutlu olduklarını bile unutabiliyorlar. Çünkü artık mutsuzluk onların alışkanlığı olmuş oluyor.

Mutlukluk kişinin kendini sevmesiyle, kendini değerli bulmasıyla başlar. İşte o zaman mutlu olmak için dışarıdan bir şeye ihtiyaç duymaz. Çünkü kişi kendisiyle barışıktır, kendisiyle iyi ilişkiler içindedir.

Kendini seven ve değerli bulan insanın hayalleri vardır, umutları vardır. Hayatta var olduğu için zevk alır, her sabah yataktan çıkarken nefes alabildiği için mutludur. Başkalarının yaptıklarına ya da yapmadıklarına değil kendi içine odakalanır. Aynaya baktığında gülen yüzünü gördüğünde mutludur. Çünkü kendi içinde mutlu olduğu için o yüzün güldüğünü bilir.

İçindeki mutluluğun yansımasını bazen bir çiçekte, bazen bir bebeğin gözlerinde görür. Ya da kendiyle başbaşa kaldığında kendini hala iyi hissedebildiğinde. Aslında mutluluk işte bu kadar kolay bir şey. Yanı başımızda.

Tekrar mutluluğu görebilmek için içinizdeki tozları, pasları temizlemelisiniz. Kirlenmiş, karışmış bilinçaltında bir temizlik iyi gelecektir size...

En azından bugün '' Kendimi her gün biraz daha seviyor ve değer veriyorum '' olumlamasıyla başlayabilirsiniz.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Doğadan gelen değişim

Kartallar kuşlar arsında en uzun yaşayanlardandır. 70 yaşına kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak isteyen kartalın 40 yaşlarında çok ciddi ve zor bir karar vermesi gerekir. Çünkü bu yaşlarda kartalın gagası uzunlaşıp göğsüne doğru kıvrılır, pençeleri sertleşir kavrama gücünü yitirir, kanatları ağırlaşır ve tüyleri kartlaşır. Avlanması, uçması sorun olmaya başlar, çünkü güçten düşmüştür. Dolayısıyla kartal ya bu işe yaramaz halini kabullenerek yavaş yavaş ölmeyi seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve sancılı sürecini göğüsleyecektir.

Değişimi, yeniden doğuşu seçen kartal dağın tepesinde kayalıklarda bir yuvaya çekilir. Ömrünü uzatabilmesi ve hayatının geri kalan kısmını keyifli geçirebilmesi için bir bedel ödemesi gerkmektedir. Ve bunun sadece kendisi yapabilir, içgüdüsel olarak bu gücün onda varolduğunu bilir. İlk önce gagasını sert bir kayaya vura vura söker ve bir süre sadece yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıkınca , yeni gagasıyla pençelerini söker ve pençelerinin çıkmasını beklemeye başlar. Yeni penceleri çıkıncada onlarla kartlaşmış tüylerini yolar, yeni parlak tüylerinin gelmesini bekler. Bu değişim süreci aşağı yukarı beş ay sürer. Ama kartal sonunda kendisine en az 20 yıl daha bağışlayan yeniden doğuşunu gerçekleştirir ve zafer uçuşuna hazır olur.

Kartalların hayata yeniden doğmak için verdikleri mücadele ne kadar da biz insanlarınkine benziyor değil mi ? Biz de yeni bir hayata kanat açmak istediğimizde, aynı kartallarınki gibi sancılı bir değişim sürecinde buluruz kendimizi.

Kimileri daha yolun başında, kendinde yeterli sabrı ve cesareti bulamadığı için geri döner. Yola aynı, eski alet çantasıyla devam etmeye karar verir. Acılarından, işe yaramayan inançlarından, kötü alışkanlıklarından vazgeçemez. Kaderini kabul edip, olacakların başına gelmesini ya da başkasında gelecek bir mucizeyi bekler. Ve bir gün çaresiz son çırpınışlarıyla mutsuz ve hayallerini gerçekleştirememiş bir şekilde ayrılır bu dünyadan. Maalesef asıl mucizenin kendi içinde olduğunu farkedememiştir.

Oysa yüreğinde cesareti toplayıp, daha yükseklere, yeni bir hayata kanat açmak isteyenler, acılı da olsa, zor da olasa değişim için kartal gibi kararlılıkla çekilir kendi içdünyasına. Kartalın artık işine yaramayan gagasını, pençesini, tüylerini söktüğü gibi sabırla söküp atar işe yaramayan inançlarını, eski alışkanlıklarını ve acılarını. Yeni alışkanlıklara yer açar, içindeki gücü, güzellikleri gün ışığına çıkarır , ihtiyacı olduğu gibi donatır kendisini. Sancılı ve uzun olsa da dayanır bu değişim sürecine. Bilir çünkü zafer yakında gerçekleşecek, yeniden doğuş başlayacaktır. Ve bir gün beklenen an gelir, değişim gerçekleşir. Artık zafer uçuşuna hazırdır, yenilenmiş bir şekilde, daha güçlü, daha keyifli kanat açar yeni bir hayata.

Değişim hepimiz için kaçınılmazdır. İyi veya kötü, zaten bir şekilde değişiyoruz. Zaman, olaylar, kişiler biz farkında olmasakta bizi bir şekilde değişime itiyor. Madem değişebiliyoruz, neden bunu kendi kararımızla, istediğimiz şekilde yapmayalım ki? Neden farkına vardıkça alet çantamızdan işe yaramayanı çıkarıp yerine yenisini, daha çok işe yarayanını koymayalım ?

Tek yapmamız gereken, kartallar kadar yürekli olmak, yeni bir hayatı ölmeden istemek, sabırlı olup, emek vermek. Kafamızın içindeki o olumsuz kartlaşmış düşünceleri, işe yaramayan inançları, zararlı alışkanlıkları yolup atmak mümkün. Kafamızın içine yeni güzel düşünce tohumları ekebiliriz. Vakti geldiğinde güzel düşünceler sarmaşık gülleri gibi yeşerecek, çiçek açacak gerçek hayatta can bulacaktır.

Şimdi, şu an, bulunduğunuz noktadan ileriye, hayatınızın geri kalan kısmına bir kartal bakışı atın. Kendinizi nasıl görüyorsunuz? Böyle gelmiş böyle gider şeklinde bir kabullenişle, güçten düşen bir hayat yolcusu mu? Yoksa yenilenmiş, güçlenmiş zafer uçuşu yapan bie kartal mı görüyorsunuz?

Hayat seçimler dünyasıdır. Bugün hayatımızda var olan herşey seçimlerimizin sonucudur. Ve her an seçimlerimizi değiştirebilme, yeni seçimler yapabilme şansımız vardır.

800 Yıl önce Mevlana'nın bize yaptığı çağrı gibi '' Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden ölmeli.''

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Nasıl Davrandığının Farkında mısın?

İsteklerinizle davranışlarınız birbirini tutuyor mu? Günlük koşuşturmanın içinde farkındalığınız çok düşüyorsa isteklerinizin, amaçlarınızın dışında hareketler içinde bulunduğunuzu gözden kaçırırsınız. Oysa amacınızla, isteklerinizle yaptıklarınız uyum içinde değilse doğal olarak yaptıklarınızın sonucunu almaya devam edeceksiniz.

Sağlıklı bir yaşam tarzı amacınızken, sık sık kendinizi içki sofrasında buluyorsanız, sağlığının kıymetini bilmeyen arkadaşlarla geziyorsanız, markette tatlı reyonunun önünde konaklıyorsanız amacınızda sapmışsınız demektir.

Başarılı bir iş hayatınız olsun istiyorsanız ve kariyer yapmak amacınız ise; gece geç saatlere kadar internette gereksizce dolaşıyorsanız, işsiz-güçsüz amaçsız insanlarla takılıyorsanız, daha toplantı için giyecek temiz ütülü bir takımınız bile yoksa davranışlarınız amacınızın çok dışında demektir.

Düzenli,ciddi bir ilişki ya da evlilik istiyorsanız, etrafta bal arısı gibi dolaşmanız sizi yine amacınıza götürmez.

Şu an attığınız adımlar, davranış şekilleri geçmişten gelen alışkanlığızdır. Yeni bir karar verdiğinizde ona uygun adımlar atmak için kendinizin farkında olmalısınız. Her an kendinize şu soruyu sorun; '' ŞU AN YAPTIĞIM DAVRANIŞ AMACIMLA UYUMLU MU'' . Evet cevabında ne yapıyorsanız daha iyisini yapmaya devam edin. Cevabınız hayırsa derhal içinde bulunduğunuz davranış şeklini terekedin. Bu soruyu gün boyunca hatırlamak için elinize bir çapa koyun, avuç içinize bir yıldız resmi çizmek gibi. Sık sık gözünüze çarpıp size bu muhteşem soruyu hatırlatsın. Böylelikle gün boyunca farkındalığınız yüksek olacaktır.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı Ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

İyileşmek için hayal gücünüzü kullanın

Eğer bir rahatsızlığınız var ise ve gerçekten iyileşmek istiyorsanız öncelikle iyileşebileceğinize inanıyor olmalısınız. Kendinizden emin bir şekilde '' evet ben iyileşeceğim, bunu biliyorum'' diye söyleyebilmelisiniz. Eğer bunu yürekten söyleyebiliyorsanız, içinizde şimdi, şu an iyileşmiş gibi bir sevinç, rahatlama olacaktır.

Eğer asık suratınızla, umutsuz bakışlarınızla hastalığınızdan konuşup, şikayet etmeye devam ederseniz, hastalığınızı her geçen gün daha fazla kabul edip büyüteceksiniz.

Beynimizde gerçekleşmeyen bir şey gerçek hayatımızda da gerçekleşemiyor. Olumlu veya olumsuz farketmez, bu oluşumların pek çoğunun farkında değiliz. Neden bu gücü isteyerek kullanmayalım ki? O zaman iyileşmek isteyen bir insanın önce bu iyileşmeyi zihninde yaşaması gerekir. Önce bir hayal kurun '' eğer bugün tamamen iyileşmiş olsaydınız şu an kendinizi nasıl hissederdiniz, nasıl görünürdünüz'' bunların cevabını önce verin. Sonrada o duruma girerek yaşayın. Tam anlamıyla o iyileşmiş halinizi zihinsel olarak deneyimlediğiniz de '' evet ben iyileşeceğimi biliyorum'' diye bileceksiniz.

Bugün her mameliyattan, her ilaçtan, her tedaviden aynı başarılı sonuncun alınamamasınında sebeplerinden biri budur. Aynı hastalığa yakalanan her kişi aynı iyileşme sürecinden geçemiyor. Aynı doktora giden, aynı tedaviyi gören bazı hastalar çok iyi olurken bazıları kurtulamıyor. Hastanın kendi inanç sistemi burada çok büyük bir rol oynuyor. Hastaneye yatan bir kişi, hastaneden çıktıktan sonra gideceği pikniğide hayal edebilir, artık kendisini hastane odalarında dolaşmak zorunda kalacağını hayal edebilir.

Onsekiz yaşımdayken çok ağır bir trafik kazası geçirmiştim. Yüzümde cam kırıklarının dikişleri, dizimdede bir oyuk vardı. Sol bacağımı kullanamıyordum, ayrıca yanlış tedavi yüzünden enfeksiyon kapmış dizim 2 hafta sonra daha da kötü olmuştu. Kimse bana durumun kötülüğünde bahsetmemeye çalışıyordu ama ben fısır fısır konuşulanları duyuyordum. Çok gitmek istediğim bir tatil vardı ve yaz tatilinin bitmesine de 2 ay kalmıştı. Ben her gece ertesi gün iyileşip tatile gittiğimi hayal ediyordum. Sabah uyandığımda yine yürüyemediğimi görüyordum ama hiç vazgeçmiyordum. Ve yazın son hafatsında o tatile gittim :) Buna doktorlarım bile inanamadılar, herkes 5-6 aya kadar iyi olabilmemi umudederken ben 2 ayda yağa kalkabilmiştim. Ben bu hayali kurarken bunun çabuk iyileşme yöntemi olduğunu bilerek yapmadım tabiiki, umutlu, pozitif ve istekli olmam beni hayale yöneltti. Eğer iyileşemeyeceğim vr tetile gidemeyeceğim endişhesine kapılsaydım. Yani umutsuz, negatif, korku dolu olsaydım hep o yatağa bağlı kaldığımın hayali canlanacaktı kafamda ve o hayal kazanacaktı.

Şimdi sizde bir hayal kontrolü yapın bakalım, hastalığınızla ilgili nasıl hayalleriniz var?

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Karmaşık mesajlar = Karmaşık hayatlar

'' Benim hayatım neden bu kadar karmaşık'', '' Amma karışık şeyler yaşıyorum, bir türlü hayatım düzene girmiyor'', '' Yine işleri karıştırdım, bunu hep yapıyorum'', ''Nasıl oldu yine işler karıştı ben anlayamıyorum'' gibi sözleri tekrarladığınız karmaşık , düzensiz bir hayatınız var ise cevabı basit '' bilinçaltınıza karmaşık mesajlar yolluyorsunuz ve karmaşık sonuçlar alıyorsunuz demektir.

Zihni karışık, tutarsız düşünceler içinde olan kimse hem kendini yorar, hem pek çok şeyi erteler, hem de bir düzen içine giremez. Hayat ona hep karışık ve geçici şeyler sunar. Çünkü kişi farkında olmadan işleri sürekli kendisi karıştırıyordur :)

Bir gün evden taşınmayı düşünürsünüz, ertesi gün eve gömme dolap yaptırmayı. Bir gün aslında işinizi seviyor olursunuz başka bir gün size hiçte uygun olmadığına karar verirsiniz. Sevgilinizden ayrılmak istersiniz ama haftasına onunla tatile gidiverirsiniz.

Ya da her hafta sigarayı bırakacağım dersiniz, bırakmazsınız. Belkide bunu bir yıldır söylüyorsunuzdur. Sigarayı bırakma fikrini bıraksanız daha iyi çünkü gerçekleştirmediğiniz her düşünce size yük olur, kendi kendinizi başarısız hissedersiniz. Aynı zamanda içsel bir tutarsızlık yaşarsınız.

Eğer ne istediğiniz, nelerden hoşlandığınızı, nelerden mutlu olduğunuzu kısaca kendinizin farkında değilseniz zihniniz hep bir karmaşa içinde olur. Neyin peşinden gideceğinizi bilemezsiniz ve bilinçaltını karmaşık mesajlarla doldurup hayattan bunun aynı şekilde çıktısını alırsınız :) Çöp içeri, çöp dışarı ya da çiçek içeriçiçek dışarı:)

Karmaşık hayatınız varsa ya da hayatınızın belli bir bölümü sürekli karmaşa içindeyse farkına varın ve NET olun. Mesajınızı seçin ve ona göre kendinize telkinler verin ve ona uygun adımlar ayın.

Sağlık ve sevgiyle ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.