SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Mal ayrılığına geçiş davası

Eşler, evlilik birliği içerisinde anlaşarak seçimlik mal rejimi olan mal ayrılığı rejimini kabul edebilirler. Ancak eşlerden biri, mal ayrılığı rejimine geçmek istemesine rağmen diğer eş tarafından bu talebin kabul edilmemesi de mümkündür. Bu tür durumlarda MK 206 gereğince haklı bir sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir. MK 206/2 çerçevesinde özellikle aşağıdaki hâllerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:

- Diğer eşe ait mal varlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,

- Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,

- Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,

- Diğer eşin, istemde bulunan eşe mal varlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,

- Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.

Kanunda sayılan haller, sınırlayıcı nitelikte değildir. Önemli olan husus mal ayrılığına geçilmesinde haklı nedenin varlığını ispat etmektir. Eşlerden birinin haklı nedenle mal ayrılığına geçiş için açtığı davada, haklı neden ispat edilir ve eşlerin mal ayrılığına geçmesine karar verilir. Bu durumlarda eşler dava tarihinden itibaren mal ayrılığına tabi olur.

Eşlerden birinin istemi üzerinde MK 206 gereğince mal ayrılığı rejimine geçilmesi için dava açılmasında kusurun hiçbir önemi bulunmamaktadır. Burada önemli olan husus, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesinde haklı bir nedenin varlığının ispat edilmesidir. Haklı nedeninin ispat edilmesi halinde eşler arasındaki mal rejimi, dava tarihinden itibaren kendiliğinden sona erer ve eşler dava tarihinden itibaren mal ayrılığı rejimine geçer.

Eşler arasındaki mal rejiminin mal ayrılı rejimine geçirilmesine imkan sağlamanın en önemli sonucu sona eren mal rejiminin tasfiye edilebilecek olmasıdır. Nitekim önceki rejimin tasfiyesini düzenleyen MK 212 gereğince mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır. Bu kapsamda terditli olarak mevcut mal rejiminin mal ayrılığına geçirilmesi ve sona erdirilen mal rejiminin tasfiyesi talep edilebilir.

Mal rejiminin haklı bir sebebin varlığı halinde mal ayrılığına dönüştürülmesine ilişkin davalarda görevli mahkeme aile mahkemesi; yetkili mahkeme ise MK 207 gereğince eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Yazının devamı...

Tedbir nafakasında kusur

Boşanma ve ayrılık davasında eşlerden birinin özellikle barınması, geçimi ve iaşesi ile müşterek çocukların bakım ve korunması için diğer eşin yapılacağı parasal katkıya “tedbir nafakası” denilmektedir.

Boşanma ve ayrılık davalarında hükmedilen tedbir nafakası, çoğunlukla dava tarihinden itibaren hükmedilir. Her ay irat biçiminde ve peşin olarak ödenmesi gereken tedbir nafakası, verilen kararın değiştirilmesi, taraflardan birinin ölmesi, davadan feragat edilmesi ya da davanın kesinleşmesine kadar devam eder.

Tedbir nafakası belirlenirken kusur dikkate alınmaz. Nitekim boşanma ve ayrılık davalarında tedbir nafakası, eşlerden birinin ve müşterek çocukların temel yaşamsal ihtiyaçları konusunda sağlamak amacıyla hükmedilmektedir. Bu davalarda hangi eşin kusurlu olduğu ise ortaya atılan iddiaların yapılan yargılama sırasında ispat edilmesi sonrasında tespit edilmektedir. Yargılamaların uzunluğu, eşlerin ve müşterek çocuğun yaşamsal ihtiyaçları göz önüne alındığında tedbir nafakasının yargılamadaki kusura göre değerlendirilmesi olanaklı değildir.

Ancak eşlerden birinin, nafakanın kaldırılmasına neden olacak şekilde başka biriyle evli gibi bir hayat yaşaması durumunda bu eş lehine nafakaya hükmedilmemesi gerekir. Nitekim bu tür durumlarda, başkası ile evli gibi yaşayan eşin, barınması, geçimi ve iaşesi ile ilgili önlem alınmasını gerektirecek bir durum bulunmayacaktır. Bu hususta hâkim, tedbir nafakası konusundaki geniş takdir hakkını kullanarak karar verebilir. Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir içtihadında şu tespitlere yer vermiştir:

Görüleceği üzere tedbir nafakasına hükmedilmesinde eşlerin kusurları konusunda bir değerlendirme yapılmaz. Ancak başkası ile evlilik dışı birliktelik yaşayan eş yararına tedbir nafakasına hükmedilemez.

Yazının devamı...

Eşler kefil olabilir mi?

Eşlerin hukuki işlemlerinin genel kurallarını düzenleyen MK 193 gereğince, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilir.

Ancak eşlerin, diğer eşin rızası olmadan kefil olması konusunda BK 584’de özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Kanundaki bu düzenlemeye göre eşlerden biri, mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir. Bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.

Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için de eşin rızası gerekmez.

Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.

Sağlıklı Günler

Avukat Yaşar ÖKSÜZ

Yazının devamı...

Şirket hissesinde tasfiye

Boşanma davası açılması durumunda, eşler arasındaki mal rejimi sona erer. Bu kapsamda boşanma davasının açılmasından hemen sonra mal rejiminin tasfiyesi talep edilebilir. Ancak mal rejiminin tasfiye edilebilmesi için boşanma kararının kesinleşmesi şarttır.

Eşlerin paylaşacağı mallar arasında, menkul veya gayrimenkul mallar olabilir. Eşlerin sahip olabileceği menkul mallardan biri de şirket hissesidir. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerden birinin şirket hissesi olduğu durumlarda tasfiye, özel bir sıralama ile yapılır. Bu sıralama Yargıtay içtihatlarıyla zaman içerisinde oluşmuştur. Bu kapsamda şirket hissesinde tasfiye şu şekilde yapılır:

Tasfiyeye tabi tutulması talep edilen şirket hissesi, kişisel mal ise bu şirket hissesi kural olarak tasfiye hesabında dikkate alınmaz. Ancak Medeni Kanun'un 219. maddesinde kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mal olduğu kabul edilmiştir. Bu sebeple kişisel mal niteliğindeki şirket hissesinden elde edilen gelirler varsa, bu malvarlığı değerleri edinilmiş mal olarak değerlendirilir ve tasfiyeye tabi olur. Şirketin, evlilik birliği içerisinde elde ettiği gelirler, ortaklara dağıtılmamışsa ve şirketin sermayesine eklenmişse, tasfiyede dikkate alınır. Nitekim şirketin geliri edinilmiş maldır ve diğer eş, şirketin büyümesinde edinilmiş malın kullanılmasını sağladığı için tasfiyede alacaklıdır. Ancak şirketin gelirleri düzenli olarak dağıtılıyorsa (temettü) ve bu gelirler evlilik birliği içerisinde tüketilmişse tasfiye hesabında dikkate alınamayacaktır.

Şirket hissesinin, evlilik birliği içerisinde elde edilen kazanımlarla iktisap edildiği durumlarda tasfiye ise oldukça kolaydır. Nitekim bu durumlarda şirket, niteliği itibariyle edinilmiş maldır ve diğer eşin bu şirketteki hakları, artık değerin yarısıdır.

Şirket hissesinin tasfiyesi bakımından şirketin tüm verilerine bakılarak piyasa değeri tespit edilir. Belirlenecek piyasa değerine göre diğer eşin katılma alacağı hesaplanır. Bu kapsamda şirket hissesinin tasfiyesi bakımında:

- Mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar şirketin kar edip etmediği,

- Kar etmişse kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediği,

- Ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediği,

- Kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığı,

- Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda bu miktarların belirlendikten sonra hesaplama yapılır.

Şirket hissesinin tasfiyesine ilişkin bir değerlendirmede bulunan Yargıtay, güncel tarihli bir kararında şu tespitlere yer vermiştir:

Görüleceği üzere şirket hissesinin tasfiyesi, tam olarak yukarıda ifade ettiğimiz kriterler doğrultusunda yapılmaktadır.

Sağlıklı Günler

Avukat Yaşar ÖKSÜZ

www.yasaroksuz.av.tr

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.