SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Zihnin Bebek/Doğum Çantası

Hayatınıza hoş gelen bebeğiniz hayırlı olsun. Umarım yaşamınız bu yeni güzellikle daha da keyifli olur. Bu heyecanlı süreçte oda düzenlemesi, bebek alışverişi gibi hazırlıkların yanında bir de zihinsel hazırlık boyutu var ki bence en önemlisi bu.

Zihinsel hazırlık çok önemli, çünkü çocuklar daha ana rahmine düştüğü andan itibaren sizin düşüncelerinizden, duygularınızdan, enerjinizden etkilenirler. Çünkü ilk altı yıl, insanın en hızlı geliştiği, her şeyi olduğu gibi kabul ettiği dönemdir. Üstelik beyin kendini koruyabilmek için negatif kayıtları daha öncelikli tutar. Çünkü tüm yaşam, çocukluğun üzerine inşa edilir. Çocukluk yaşantıları karakterin, başarıların, yaşamı anlamlandırma şeklinin zeminini oluşturur.

Çocukların en önemli yaşam rehberi ebeveynidir. Anne babayı kopyalayarak öğrenirler. Anne baba ne kadar kendi olumsuz inançlarından, kendi çocukluğunun olumsuz etkilerinden arınmış, bilinçlenmiş olursa çocuk da o oranda gelişir, kendini oluşturur. Çocuklar ailenin yansımasıdır.

Çocuğuma hazırlanmak için nereden başlamalıyım?
Zihindeki bebek/doğum çantasını hazırlamak için yapılması gereken iki şeyden birincisi kendinizi zihinsel engellerinizden arındırıp, psikolojinizi iyi tutmak. İkincisi, çocuğunuzun gelişimini nasıl destekleyeceğinizi bilmek.

Çocuğunuzu en iyi şekilde desteklemek istiyorsanız işe önce kendinizden başlamalısınız. Günlük hayatta sizi rahatsız eden durumlardan yola çıkarak geçmişteki kaynağı bulup oradaki dersinizi bitirerek bu kısır döngüleri kırmak mümkün. Ben bu dönüşümü çalışmalarımda Thetahealing* tekniğiyle yapıyorum.

Bilinçaltınızdaki olumsuz etkiler çözümlenmediği sürece mekanlar ve insanlar değişse de benzer durumları yaşamaya devam eder, maalesef çocuğunuza da aktarırsınız. Çocukken annenizle bağınızın niteliği, sizi etkileyen olumsuz anılar, pişmanlıklar, ilgisizlik, yoksun kalma, toplum içinde azarlanma, reddedilme, dışlanma, yetersizlik, başarısızlık, zorlanma,... Herkesin hikayesi kendine özeldir.

Zihinsel arınmanın yanında çocuğunuzu bilinçli olarak desteklemek için güvenli bağlanma nasıl kurulur, doğumdan sonra da enerjinizi yüksek tutmak, çocuğunuzun gelişim özellikleri gibi konularda bilinçlenmek iyi olacaktır.

Burada bir not düşeyim. Çocuk yetiştirmeyle ilgili pek çok yaklaşım ve pek çok kitap var. Bu konuda ya güvendiğiniz bir uzmanla ilerleyin, ya da önce farklı yaklaşımları inceleyip, size uygun olana karar verdikten sonra ona göre devam edin. Çünkü bir kitap özene bezene çocuğunuzu nasıl ağlata ağlata tek başına uyutacağınızı, evde, sokakta, markette nasıl cezalandırabileceğinizi(!) anlatırken diğeri tam tersine çocuğunuzla ilk iki yıl beraber uyumayı, çocuğun sevgi, güven, şefkatli bakım gibi temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra keşfe ve öğrenmeye açılabileceğini, ödül cezanın çocuğun dengesini bozduğunu anlatabilir ().

Önceden yaklaşımınıza karar vermiş, bilgilerinizle ve zihinsel olarak hazırsanız, doğumdan hemen sonraki uykusuz geceler, bol bol süt emmek isteyen sevgili yavrunuz, tavsiye sever yakınlar, ev düzeninin sürdürülmesi gibi pek çok konuda içiniz rahat bir şekilde ilerleyebilirsiniz. Öteki durumda her kitap ve her tavsiye yeni bir stres ve kafa karışıklığına sebep olabilir ki, hiç gerek yok.

Sevgiler,

Ayşegül Karahan Ertuğrul
Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

*

Yazının devamı...

Yaşasın 23 Nisan!!!

Öyle seviyorum ki bu bayramı... Hem ulusal egemenliğimizi hem de çocukluğumuzu kutluyoruz. İkisi de öyle değerli ki... Vatanımız, ana kucağı gibi kendimizi güvende hissettiğimiz yer. Çocukluk, hayatımızın anavatanı... Her fırsatta sığındığımız, ilham aldığımız, gönlümüzde çiçekler açtırdığımız... Ve bu ikisini bir araya getiren, aynı coşkuyla kutlanmasını sağlayan başta Mustafa Kemal Atatürk ve bu topraklar için emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler...

Sahip olduğumuz bu güzel vatanı ve en değerli çocukluğumuzu doya doya yaşayalım. Çocukluk dediysem sadece küçük yaş gruplarını değil, içimizdeki çocukları da kastediyorum. Haydi bakalım, içinizde uyuyan çocuklar varsa onları da uyandırın. Harekete geçme zamanıdır. Sen o içindeki çocuğun neşesi kadar hayattasın, yaşıyorsun, keyif alıyorsun, seviyorsun, kızıyorsun... Ona iyi bak. Yaraları varsa onar, iyileştir. Travmalarını şifalandır. Yüzünü güldür.

Kendin için bir şey yap. Mesela artık durumundan, şartlarından şikayet etmeyi bırak. Onun yerine yakındığın durumu "Nasıl değiştiririm, ne yapabilirim" diye düşün. Çözümler çok uzaklarda ya da çok zor değil. Sen sadece bunun gibi inançlarını değiştir. Artık korkularını değil düşlerindeki hayatı yaşa. Harekete geç. Bir şey yap. Yürü, güneşe çık, ağaca, kuşa, insanlara selam ver... Oturup yakınmaktan daha iyi. Harekete geçtiğinde kapı kapıyı açar ve bir bakmışşın her şey daha da güzelleşmiş.

Çocuk yanımıza sevgiyle,

Ayşegül Karahan Ertuğrul
Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com
Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler
Instagram /

Yazının devamı...

Montessori Okulu Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli

Eğitimdeki başarısı nedeniyle Montessori Metodu bu günlerde oldukça popüler. Her geçen gün sayısı artan pek çok Montessori okulu ülkemizde de yaygınlaşıyor. Fakat her alanda olduğu gibi bu alanda da bir tarafta işini iyi yapanlar, bir tarafta da bu ismin popülaritesinden faydalanmak için içeriğini uygulamadan Montessori adını kullananlar var. Bu da haliyle ebeveynlerin kafasını karıştırıyor. Peki gerçekten Montessori eğitimi veren uygun okulu, kreşi seçerken nelere dikkat edebiliriz? İşte Montessori okulunun özellikleri:

Karışık yaş grupları
Bu eğitim metodunda çocuklar sadece kendi yaşıtlarının bulunduğu gruplar yerine karışık yaş gruplarıyla bir aradadır. Farklı yaştaki çocukların bir arada olmasının zenginliğini yaşarlar. Yaşça büyükler farklı deneyimlerini küçüklere öğretebilir, küçükler büyükleri gözlemleyerek öğrenebilir, birbirlerine saygı duymayı, yardım etmeyi, çözüm üretmeyi öğrenirler ve daha pek çok kazanım...

Özgürlük
Özgürlük deyince "Aaa çocuklar başına buyruk mu yaşıyorlar" diye düşünmeyin. Özgürlük "istediğimi yaparım gerisini düşünmem" demek değildir. Tam tersine özgürlük, kararını tartarak uygulamak ve yaptıklarının sorumluluğunu almaktır. Başından sonuna sorumluluk alarak uygulanan tam bir davranış döngüsü, çocuğun kendi olma yolundaki en önemli adımlarındandır. Dolayısıyla bir Montessori sınıfında çocuklar gün boyu hepsi bir masada aynı etkinliği aynı anda yapmak zorunda değildir. Onlara saygı duyulur ve kendi seçtikleri işle ilgilenirler.

Çocuk düzeyine uygun eşya/materyal
Çocuğun özgürce hareket edebilmesi için tasarlanan bu mekanlar güvenli, erişebileceği yükseklikte doğal malzemelerden yapılmış mobilyalar ve eşyalarla tasarlanır. Sınıflarda her materyalden birer tane bulunur. Böylece çocuklar birbirlerine saygı duymayı, beklemeyi, beraber çalışmayı, anlaşmayı öğrenirler. Kendi yemeğini hazırlamasından bulaşığını yıkamaya, çalışmak istediği materyali seçip, işi bitince toplayıp, gereken temizliğini yaparak tekrar yerine götürüp bırakmaya, bunun gibi süreçlerde ihtiyacı olabilecek her şeyin yeri belli, çocuğun kullanımına uygun olarak hazırlanmıştır. Örneğin çalışması bittiğinde dökülen bir şeyler varsa ortamdaki süpürge ve kürekle toplar, çöpe atar. Gerekirse bezle masasını siler.

Düzen
Sınıflarda materyaller basitten karmaşığa, kolaydan zora bir düzen içinde bulunur. Eksik materyal ya da eşya bulunmaz. Tek gözü yerinden çıkmış bir bebek, düğmesi eksik bir düğme ilikleme çerçevesi, parçası kaybolmuş bir yap boz ya tamamlanır, ya da ortamdan kaldırılır. Farklı konular için farklı alanlar ayrılmıştır. Sanat köşesi, okuma köşesi gibi. Düzen, çocukların ihtiyaçları olan şeyleri nereden ve nasıl bulacaklarını bilmeleri, istediklerinde rahatça ulaşabilmeleri açısından önemlidir.

Aile eğitimin bir parçasıdır
Çocuklar için aile çok büyük bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla ebeveynlerin hem okul ortamında hem de evde çocuğuna bilinçli desteğini sürdürmesi çok değerlidir. Yani çocuğunuzu okulun kapısında bırakıp bir daha sadece akşam görmek yerine, sınıflara girebilir, çocuğunuzun öğrenme sürecini gözlemleyebilirsiniz. Çocuğun ortamında ebeveyninin de bulunması onun öğrenme coşkusunu daha da arttıracaktır.

Disiplin
Bir işi kendi seçimiyle başından sonuna tamamlayabilen çocuk, kendi kendine başarmanın mutluluğuyla başka bir işe yönelecektir. Düzenli bir ortam, sorumluluk alarak başından sonuna kadar tamamladığı işler, çocuğun iç disiplinini geliştirir.

Öğretmen dikte edici değil, çok iyi bir gözlemci ve rehberdir
İlk yaşlarında deneyimledikleriyle tüm hayatını şekillendiren çocuk bir bireydir ve ona saygı duyulur. Öğretmenin çocukla saygı, sevgi ve güven dolu bir ilişkisi vardır. Öğretmen şefkatli ve huzurlu olmakla beraber sade ve çekicidir. Bilinçli öğretmenin uygun çevreyi hazırlama, çocuğu bilinçli olarak gözlemleme, gelişimini kayıt etme, ilgi çekici etkinlikler-materyaller hazırlama, çocuğun gelişimine uygun yeni çalışmalar sunma, aile ile iletişimi sağlama gibi görevleri vardır. Çocuğun dikkatini yoğunlaştırıp çalışabilmesi için gereken şartları sağlar.

Ödül ceza ya da kıyas yoktur
Bu sistemde dışarıdan ödül ceza vermek yoktur. İç motivasyonunu hisseden, merak edip harekete geçmenin, başarmanın hazzını duyan çocuğun dışarıdan verilecek herhangi bir ödüle ihtiyacı yoktur. Sıcak bir gülümseme yeterlidir. Yani bir kreşin Montessori kreşi olup olmadığını anlamanın en belirleyici yollarından biri de çocukların akşamları eve resimli etiketlerle (sticker), gülen yüzlerle, yemeğini yediği için şunu, etkinliğini tamamladığı için bunu aldı gibi sözlerle gelmemesi.

Doğa Vurgusu
Bu okullarda çocuklar doğanın bir parçası olduğumuzu ve onu korumayı öğrenirler. Bitki yetiştirme, hayvan besleme, toprağı ekme gibi doğayla etkileşimde olunan etkinlikler de yaparlar. Çalışılan materyaller de çoğunlukla ahşap, cam gibi doğal malzemelerdendir. Kozalaklar, tohumlar, çiçekler, yapraklar, hayvanlar, bitkiler,... Montessori eğitiminin bir parçasıdır.

Çocuğunuza Montessori okulu seçerken gözlemleyebileceğiniz diğer şeyler de, çocukların okula girip çıkarken kendi giysilerini, ayakkabılarını giyip/çıkarıp askılarına/dolaplarına yerleştirmeleridir.

Notlar:
Montessori metodu, bir sınıfa laboratuvar kurar gibi birkaç materyal yerleştirilip günde bir saat çocukların orayı ziyaret etmesiyle uygulanmaz.

Bu yöntemle ilgili bilgi sahibi olmayan, kendini geliştirmemiş, çocuğu baskılamaya çalışan bir öğretmen çocuğa yarardan çok zarar verebilir, dikkatli olun.


Sevgiyle,

Ayşegül Karahan Ertuğrul
Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com
Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler
Instagram /

Yazının devamı...

Bebeğiniz Sizi Hiç Yanından Ayırmıyor mu? Bir de Bu Açıdan Bakın

Yaklaşık olarak ilk altı ayda, bebeğinizin gördüğü bir nesneyi alıp arkanıza koyduğunuzda sanki öyle bir eşya yokmuş gibi tepkisiz bir şekilde başka bir şeyle ilgileniyordu. Çünkü gözünün önünde değilse, öyle bir nesne yoktu.

Tabi bu durum annesi, yani sizin için de geçerli. Siz mutfağa su içmeye bile gitseniz sizi görmediği anda yok olduğunuzu sanıyordu. Bu dönemde güvenin en önemli duygu olduğunu da hesaba katarsak size devamlı yapışık durarak kendini garantiye alması gayet mantıklı. :)

Yaklaşık 6 ay civarında, gene bir gün siz ona eşlik ederken, elindeki eşyaları sandalyesinden atıp, sonra da eğilip arkasından bakmaya başlayabilir. Sonra da attığı her şeyi çırpınıp sesler çıkararak geri istemeye... Hey, artık eşyaların yok olmadıklarını anlamaya mı başladı ne?

İşte bunun adı nesne sürekliliği (devamlılığı)Yani bir nesne bebeğimizin gözünün önünde olmasa da onun hala var olduğunu anlaması hali. Test etmek isterseniz, bir nesneyi alın, gözünün önünde önce ucu açıkta kalacak şekilde bir örtünün altına koyun. Bakalım orada olduğunu görüp alacak mı? Alırsa, bu kez aynı nesneyi onun önünde tamamını saklayacak şekilde örtünün altına koyun. Orada olduğunu anlayıp alırsa, nesne sürekliliğini kazanmış demektir. Bunu yaklaşık 8-12 ay civarında net olarak yaptığını görebilirsiniz. Fakat tabi ki becerilerin zamanlaması her çocuk için farklılık gösterebilir. Her çocuk, kendi gelişime göre düşünülmeli.

Nesne sürekliliği, Bilişsel Gelişim* açısından insan yaşamının ilk iki yılını kapsayan önemli bir beceridir. Bebek nesneyi bulmak için engeli kenara itip oyuncağı kavrayarak birkaç davranışı amaçlı olarak, art arda sergileyebilir.

*Bilişsel Gelişim: "Bilmek" için gereken tüm zihinsel etkinliklerin gelişim süreci diyebiliriz. Dikkat, hatırlama, planlama, akıl yürütme, problem çözme,....

Bu özelliği nasıl geliştireyim diyenler için Montessori'nin tabi ki bunun için de bir materyali var: Nesne sürekliliği kutusu. Bunu edinebilir, ya da evde basit bir ayakkabı kutusuyla kendiniz yapabilirsiniz. Şöyle ki, kutunun kapağının üzerine ve yan bölümüne bir pinpon topu kadar delik açın. Sonra pinpon topunu kutunun üzerindeki delikten içine bırakın ve alttaki delikten çıkışını izleyin. Bu çalışma bir süre gözden kaybolup sonra kutunun altından çıkan topun aslında hep var olduğunu fark etmesini kolaylaştıracaktır.

Bu özelliği geliştirirken biraz da eğlenmenin güzel bir yolu "Ce-eee" oyunu oynamak. Bu oyun hem onları mutlu ediyor, hem de nesne sürekliliğini kazanmaya yardımcı oluyor. O zaman size iyi eğlenceler...

Ayşegül Karahan Ertuğrul
Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com
Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler
Instagram /

Yazının devamı...

Bebekle Duygusal Uyum

Güvenli bağlanma, bebeğin hayata adım attığında hakkı olan, kazanacağı en güzel bağlanma şekli. Çünkü bu bağ bebeğimiz için, onun hayatla arasındaki güvenli köprüsü olacak. Hayatı boyunca kuracağı diğer bütün bağların, oluşturacağı duyguların, bakış açısının temeli gibi... Diğer beceriler ve gelişimsel basamaklar, zeminde güvenli bağlanma varsa tıkır tıkır ilerliyor. Yoksa, bebek ruhsal anlamda kaygılı, sıkıntılı olduğu için keşfe kendini veremiyor, böylece gelişimsel açıdan olumsuzluklar oluşabiliyor.

Özellikle yeni doğduğunda çoğunlukla ağlayan, sizin kucağınızdan hiç bir yere gitmek istemeyen, devamlı emmek isteyen bebeğimize hep sabırla, gülümseyerek yaklaşabilmek ne güzel bir irade.

Bizim tasarrufumuzla dünyaya gelen bu küçük güzelliğin isteklerine cevap vermek bizim görevimiz. Zaman zaman zorlayıcı olsa da, ardından gelecek güzelliklere değer emin olun. Sadece biraz sabır...

Etkileşimsel Eş Zamanlılık
Bu karmaşık kelimeler şunu ifade ediyor: Yeni doğduğundan itibaren, zamanla, bebeğimizle duygularımızı eşleştirip birbirimizin duygularını hisseder oluyoruz. Duygusal anlamda bir uyum oluşturuyoruz. Hatta bir ayna gibi birbirimizi yansıtıyoruz. Daha çok bebeğiniz sizi olduğu gibi kopyalıyor, ve her şeyi hissediyor. Sizin onunla konuşma şekliniz, enerjiniz, sesinizin tonu, dokunuşunuz, sevgi dolu gözleriniz, gülen yüzünüz, hepsini... Siz de öyle bir uyum içinde, bebeğinizin gözünden, ağlama şeklinden neye ihtiyacı olduğunu kolayca anlıyorsunuz.

Böylece bebeğimizle aramızda etkileşimsel eş zamanlılık gelişiyor.

Peki ne yapmalıyız?
İşte tam da bu noktada bizim bebeğin ihtiyaçlarını iyi anlayıp ona uygun tepkiler vermemiz çok önem kazanıyor. Duyarlı bakım, yani bebeğin ihtiyaçlarına zamanında, uygun, ve tutarlı tepki vermek anlamına geliyor. Güvenli bağlanmada süreç böyle işliyor.

Diğer bağlanma türlerinde ise eşzamanlı etkileşim açısından bakınca durum şöyle: "Güvenli bağlanmış bebeklerle karşılaştırıldığında, kaçınmacı bağlanan bebekler, fazla uyarıcı bakım alma eğilimindedir. Örneğin, anneleri onlar başka yere bakarken ya da uyuklarken, onlarla enerjik bir biçimde konuşuyor olabilirler. Anneden kaçınarak, bu bebekler çok fazla gelen etkileşimden kaçmaya çalışmaktadırlar.

Direnmeci bebekler sık sık tutarsız bakıma hedef olmaktadırlar. Anne, bebeğin ipuçlarına karşılık vermemektedir. Yine de, bebek çevreyi araştırmaya başladığında, bu anneler araya girerek bebeğin dikkatini kendilerine çevirmektedirler. Sonuç olarak, bebek annenin katılım eksikliğine kızgın olduğu kadar aşırı ölçüde de bağımlıdır. (Cassidy ve Berlin,1994; Isabella ve Belsky, 1991) "*

Bebeğinizle sık sık göz göze gelip birbirinize gülümsediğiniz oluyor mu? Ya da gözlerinize bakışından o anda ne istediğini anladığınız ve ihtiyacına hemen cevap verdiğiniz? Uykusunun geldiğini anlayıp yavaş ve daha sessiz konuştuğunuz? Bir nesneyi incelerken dalıp gittiğinde sessizce keşfini seyrettiğiniz? Öyleyse ne mutlu, onun duygularını fark ediyorsunuz ve ihtiyaçlarına cevap veriyorsunuz :)



Ayşegül Karahan Ertuğrul
Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com
Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler
Instagram /



Kaynak: *L. E. Berk, Çocuk Gelişimi İmge Kitabevi, 2013

Yazının devamı...

Çocuğumu Nasıl Korurum? Mahremiyet Eğitimi

Son yaşadıklarımız hepimizi çok üzdü... Bir çocuğa saflığı, masumiyeti dışında çirkin gözlerle bakmak ve onu yaralamak... Daha fazlasını söylemeye dilim varmıyor. Şimdi herkesin aklında aynı soru: "

İstismar Nedir?
Çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal, yani tüm alanlardaki gelişimine ve değerlerine zarar verebilecek her davranış istismar olarak değerlendirilebilir. Çocuğa bağırmak, sözle taciz etmek, şiddet uygulamak, sosyal medyada herkese yayınlamak da bunun bir parçası. Cinsel istismarsa bunun en can yakıcı boyutu. Ülkemizde yaklaşık yüzde sekseni kız, yüzde yirmisi erkek binlerce çocuk cinsel istismara uğruyor... İstismarcıların yüzde sekseni ise ailenin yakından tanıdığı kişiler... Maalesef bu çocuklar güvendikleri insanlardan gelen ve daha bilmedikleri için anlayamadıkları bu durumu açıklamakta da zorlanıyorlar.

Anne Baba Olarak Ne Yapabilirsiniz?
Anne baba olarak en iyi yapabileceğiniz şey bilinçlenmek, çocuğunuzun gelişimini anlamak, ona nasıl destek olacağınızı bilmek. Böylece yerinde ve zamanında, ürkütmeden çocuğunuza mahremiyeti ve nasıl davranacağını öğretebilirsiniz. Korkutarak değil, gelişimine uygun olarak, sizi gözlemleyerek, adım adım...

-Öperken severken izin alın. "Öpebilir miyim?" deyin. İzin vermezse öpmeyin. Dudağından, yüzünden, özel bölgelerinden öpmeyin. Kucağa oturtarak, diz üstüne yerleştirip hoplatarak, poposuna vurarak, vb. sevmeyin. Benim çocuğum istediğim gibi öperim derseniz sınır koymayı, hayır demeyi öğrenemeyebilir. Unutmayın, tehdidin çoğu yakınlardan geliyor. Siz en yakını olarak onun itirazını dinlemezseniz bunun normal olduğunu düşünebilir. Hayır demesine, sınır koymasına izin verin ve dinleyin. Bu ona " bilinci kazandıracak.

-Çocuğunuzla konuşun. Oyun oynayın, yolda giderken beraber gördüklerinizle ilgili, aldığınız kitaplar üzerinden karşılıklı konuşun,... Böylece size kendi dünyasında neler yaşadığını anlatacaktır. Söylediklerini eleştirmeden dinleyin.

-Yanında giyinip soyunmayın. Dört yaşlarından itibaren özel bölgelerinizi kapatmadan beraber banyoya girmeyin. Kardeşleri, kuzenleri bir arada banyo yaptırmayın. Tuvaletteyken sizi izlemesin. Siz de onu izlemeyin. Odanın dışına çıkın, bitirdiği zaman size haber versin.

-Giydirirken, temizlerken, banyo yaparken yardımcı olmanız gerektiğinde izin alın.

-Üç - dört yaşından itibaren tuvalette peçeteyle kendini temizleyebilir. Sadece zorlanırsa destek olun. Çok fazla sileceğim diye çocuğu uyarmayın.

-Onu yıkarken, giydirirken izin alın. gibi.

Tüm bunları yaparken de yeri geldikçe, sakince özel bölgeleri olduğunu anlatın. O izin vermeden kimsenin görüp dokunamayacağını bilsin.

-Odasına, bulunduğu yere girerken kapıyı çalın, izin isteyin. Bir anda sizi görüp şaşırmasın. bilinci kazansın.

-Saklambaç, yakalamaca, köşe kapmaca gibi direnebileceği, karşılık verebileceği, akıl yürütebileceği oyunlar oynayın. Bunlar ona neler yapabileceğiyle ilgili yardımcı olur.

-Çocuğunuzun fotoğraflarını sosyal medyada yaymayın. Bu onu suistimale açık bir hale getirebilir.

-Çocuğunuza sevgilim, aşkım, yakışıklım gibi sözlerle hitap etmeyin. İsmiyle hitap edin.

-Çocuğunuzu yakınınız da olsa başkalarıyla baş başa bırakmayın. Aynı odada uyumasına izin vermeyin.

-Bakıcıyla tek başına bırakırken de evde kamera sistemi kurup bunu da bakıcıya söyleyebilirsiniz.

-Sadece en yakın aile bireyleriyle (anne, baba, kardeş, dede, nene, amca, dayı) "Biz" bilinci oluşturun. Diğerlerine ise sonsuz güvenemeyeceğinizi hissettirin. Bunu anlatmaya çalışırken insanları tehlikeli-tehlikesiz diye sınıflayıp çocukların içine şüphe ve korku atmayın. Bu duygular insanı kemirdiği gibi yaydığı titreşimler nedeniyle de korktuğunuzu başınıza getirebilir. En yakın aile dışından olanlar için sadece güven çemberini daraltın. Dayı oğlu, amca kızı gibi kuzenler de buna dahil. Onlarla ilgili de dikkatli olun.

Çocuğunuzda Değişiklik Fark Ederseniz
Çocuğunuzu çok iyi gözlemleyin her zaman. Gözlerine bakın, onunla konuşun. Sadece gözlerinden bile sezebilirsiniz değişimlerini. Davranışlarında farklılık, içe kapanma, aşırı tepkili olma, hırçınlık, vb. gibi değişimler görürseniz hemen harekete geçin. Tıbbi ve psikolojik destekler çok değerli. Bunların yanında Thetahealing adlı bilinçaltı tekniğini de öneririm. Benim kendi pratiğimde en hızlı değişimin gerçekleştiği teknik bu oldu. Travmanın şifalandırılması, bilinçaltında bıraktığı olumsuz etkilerin hızla temizlenmesi, anne karnı şifası gibi birçok çalışmayla çocuğun ve sizin bu etkiden bir an önce kurtulmanıza yardımcı olur.

Sevgiyle,


Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com

Kaynaklar:

*Güneş, A. (2015). Timaş Yayınları

https://pedagojidernegi.com/cocukta-mahremiyet-egitimi/

http://www.cocukhaklariizleme.org

Yazının devamı...

Evde Montessori Metodu

Ben her çocuğun dünyaya bir değer, bir renk katmak üzere özel yeteneklerle donatılmış olarak geldiğini düşünüyorum. Biz yetişkinlerin yapacağı en iyi şey onlara yaşam becerileri, çok sağlam bir ruh hali (sevgi, saygı, umut, paylaşım, empati, farkındalık gibi değerleri), ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşma becerisi, yaşam amacı, ilgi ve yeteneklerini keşfetme becerisi ve harekete geçme gücü kazandırmak.

Montessori metodunu seçme nedenim ise Maria Montessori'nin çocukları her yönüyle uzun uzun incelemiş ve onların gelişimi ve geribildiriminden hareketle özlerini koruyup ortaya çıkarmaları için mobilyasından materyaline, yetişkin eğitiminden gelişim takibine kadar her alanda ihtiyaca cevap vermesi. Birçok ülkede binlerce çocukla uygulanmış, dünyanın en başarılı eğitim metotlarından.

Her kültürün kendi dinamiklerine göre uyarlanabilen bu metot, çocuğun yaradılıştan getirdiği muhteşem yeteneklerini, yaşam amacını, potansiyelini ortaya çıkarmasına destek oluyor.

"Bana kendi başıma yapabilmem için yardım et."
Montessori’nin bu sözü bu yöntemin özeti niteliğindedir. Bilinçli yetişkinin bir çocuğa yapabileceği en büyük iyilik çocuğun kendini oluşturabilmesine yardım etmektir.

Çocuğa uygun olarak hazırlanmış çevrede, gelişim işaretlerini dikkate alarak, bilinçli insanlarla ve uygun materyallerle çocuğa özgürlük sunulur. Çocuk özgürce seçim yaptıkça sorumluluk alır, sınırları fark eder, disiplin geliştirir, becerileri artar, iradesi, karar verme yeteneği gelişir, ilgilerini , yeteneklerini keşfeder, adım adım kendini inşa eder.

Her gelişim dönemi bir önceki becerinin üzerine inşa edilir. O yüzden doğumdan itibaren bu metodu uygulamak çocuğun her beceriyi en duyarlı, en hazır olduğu dönemde edinmesine destek olur. Böylece bir sonraki gelişim evresine rahatlıkla geçersiniz.

Neden Montessori metodu?
Çünkü bir çocuğun doğuştan itibaren olabileceği en iyi halinde olmasına, yaşam amacını keşfedip kendini inşa etmesine olanak sağlayan bir yöntemdir.

Çocuğu ruhsal, fiziksel, zihinsel, kültürel, sosyal, evrensel tüm yönleriyle destekleyen, çocuğun gelişim işaretlerine göre geliştirilmiş bir yöntemdir.

Bu metotta çocuğu yetişkinin istediği şekilde formatlamak yoktur, gelişim işaretlerini takip ederek muhteşem yaradılışını koruyup geliştirmek esasına dayanır.

Çocuğun doğal ihtiyaçlarını doyurduğunuz için onunla mücadele değil, işbirliği içinde olursunuz. Çocuğunuz size doğal olarak güvenir, sizi dinler, enerjisini ihtiyacı olan şekilde ve olumlu yönde kullandığı için huzurlu, rahatlamış, sakin bir yapıda olur.

Çocuğun yaptığı çalışmalar rahatlatıcıdır. Çocuk çalıştıkça dikkatini yoğunlaştırma ve odaklanma becerileri artar. Cesareti kırılmış, içine kapanmış, dikkat dağınıklığı, saldırganlık, tembellik gibi farklı tepkiler geliştirmiş çocuklar da çalıştıkça rahatlar, daha kolay yoğunlaşabilir, kendini disipline edebilir, yaptığından tatmin olur.

Bu metot evrensel olarak insanın gelişim evrelerini kapsar. Her toplumun ve kültürün kendi özelliklerine göre düzenleme esnekliğine sahiptir, kolayca uyarlanabilir. Yöntemin özü, çocuğun kendini ortaya çıkarmasına destek olmaktır. Çocuğun becerileri, bulunduğu şartlara göre bilinçli bir şekilde hazırlanan ortamla geliştirilir.

Bu yöntemi uyguladığınızda ebeveyn olarak çocuğunuzun gelişiminde neler bekleyeceğinizi, gelişimini desteklemek için ne yapacağınızı, ev düzeni, etkinlik, materyal, oyuncak seçimi, uygun konuşma, vb. çocuğunuzla ilgili ebeveyn olarak yapacağınız şeyleri bilmenin rahatlığını yaşarsınız. Böylece her adımda stres yaşamaktan, anne - babalığınızdan şüpheye düşmekten kurtulursunuz.

Çocuğum Montessori okuluna gitmeli mi?
Bir yaşam şekli olan bu yöntemi evinizde uygulamanız için çocuğunuzun Montessori okuluna gitmesi şart değildir. Üç yaşından sonraysa Montessori okuluna gitmesi elbette tamamlayıcı olur. Fakat günümüzde popülerliğinden ötürü bu yöntemi kullanmadan ismine Montessori'yi ekleyen çok okul var maalesef. Dikkatli olmakta yarar var. Yakında okul seçimiyle ilgili de bir yazı yazacağım.

Sevgiler :)


Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com

Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler

Yazının devamı...

Çocuğum Paylaşmak İstemiyor!

Birçok annenin ortak kaygısı, çocuğum hiçbir oyuncağını paylaşmak istemiyor, bencil mi olacak? Önce içiniz rahatlasın, bu durum 2-4 yaş civarı normal, üstelik de istenen bir şey. İlk iki yıl bağlanma dönemi artık sona eriyor, sonraki iki yıl güvenli ayrılma dönemi geliyor, ve yavrunuz adım adım bağımsızlaşıyor, "ben" oluyor.

Dikkat ederseniz bu birey olma durumunun birçok alana yansımış olduğunu fark edersiniz. "Ben kendim yiyebilirim, ben taşıyacağım, ben alacağım, o benim oyuncağım, benim bardağım,... " Hatta "O benim babam/annem sen gelme" diyerek annesini/babasını kovaladığını bile görebilirsiniz.

Yavrunuz artık özgürleşiyor. Dünyada yerini alıyor, kendi potansiyelini keşfediyor. Bu süreç ona kendinin ve kararlarının farkına varmayı, izin istemeyi, izin vermeyi, uygun şekilde nasıl hayır diyebileceğini, sınırlarını ve potansiyelini kullanarak neler yapabileceğini de öğretecek.

Çocuğum paylaşmak istemiyor ne yapacağım?

Çocuğunuz eşyalarını-oyuncaklarını paylaşmak istemeyebilir. Onu zorlamayın. Kararına saygı duyduğunuzu hissettirin.

Boyuna inip, gözlerine bakarak "Tabi ki, o senin oyuncağın. Vermek istemeyebilirsin. O zaman arkadaşına 'Vermek istemiyorum' diyebilirsin." şeklinde ona bu durumda nasıl davranacağını öğretin. Bu ona gerektiğinde "Hayır" diyebilmeyi öğretecek.

Yapmamanız gerekenler

Paylaşmak istemediğinde "Olmaz, arkadaşınla paylaşman gerekiyor. /Vermezsen küserim. / Giderim. / Başkalarının annesi olurum. / Çok üzülürüm. / Bir daha sana şundan almam. / Bir daha buraya getirmem. / Eve gideriz........" gibi bu kararına karşılık sevginizden ve sahip olduklarından mahrum bırakmakla tehdit etmeyin. Bu şekilde o anda sonuca ulaşsanız da, iradesini eze eze sonunda boyun eğen, kararsız, hayır demesi gereken yerde sesini çıkaramayan bir çocuk elde edebilirsiniz.

Dışarı çıkarken ne yapmalıyım?

Örneğin parka ya da misafirliğe gidiyor ve yanında oyuncağını götürmek istiyorsa, diyebilirsiniz.

diyorsa diye yönlendirin.

Bu hem bir farkındalık oluşturur, hem de karar vermesini geliştirir. Ya da şeklinde yönlendirebilirsiniz. Böylece iki çocuğun aynı oyuncağı çekiştirirken gözyaşlarına boğulduğu bir durumda kalmamış olursunuz.

Burada önemli nokta şu, çocuğunuz diğer çocuklar eşyalarımı alacaklar diye korku ya da kıskançlık gibi olumsuz duygular geliştirmesin. Kelimelerinizi ve tonlamanızı dikkatli seçin. Paylaşıp paylaşmamak doğal seçimler, siz çocuğunuza yeri geldikçe bu durumlarda ne yapacağını öğretiyorsunuz.

Sizin çocuğunuz başka bir çocuğun oyuncağına bakmak istiyorsa da yanınızda götürdüğünüz oyuncağınızı teklif edip gibi herkesin kazandığı bir ortam oluşturabilirsiniz. (Kendi izin istemeyi öğrendiğinde bunu kendi yapsın). Kabul etmezse, gibi çocuğunuza anlatabilirsiniz. İstediğine sahip olamamanın üzüntüsüyle ağlayabilir. Bu da doğaldır. İzin verin enerjisini boşaltsın, duygularını yaşasın.

Paylaşmayı nasıl öğrenecek?

Çocuğun gelişimi bilinçsiz yaklaşım, korkular, vb. nedenlerle bozulmamışsa iliklerine kadar "ben" olduktan sonra "biz" olmaya, paylaşmaya başlayacak; 4 yaş civarlarında net olarak.

Sizin davranışlarınızla verdiğiniz sessiz mesajlarınız çok etkili. Sürekli sizi izliyor ve kopyalıyor, unutmayın. Sizin eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmanız onun zihninde yer edecek ve neyi nasıl paylaşacağı konusunda fikri olacak. Sosyalleşip paylaşımda bulunacağı, rol model olarak kopyalayacağı arkadaşları, ablaları, ağabeyleri, büyükleri olursa, onlardan da çok şey öğrenecektir.

Eğer Montessori metodu gibi karışık yaş gruplarının bir arada olduğu bir kreşe gidiyorsa, zaten paylaşma dönemine geçmiş arkadaşlarını izleyip kopyalayarak da paylaşmayı kolayca öğrenecektir.

Not 1: Kardeşi varsa bu durumları uyarlayabilirsiniz. "Sen abla / ağabey oldun. O küçük, sen ver." demeyin. Yine kararına saygı duyup yukarıdakileri uygulayabilirsiniz.

2: Her çocuğun gelişimi kendine özeldir. Çocuğun gelişimi bireysel özel durumlar, bilinçsiz yaklaşımlar, kardeşler, anne babanın kendi korkuları, travmalar gibi deneyimlerden etkilenebilir. Böyle olduğunu düşünüyorsanız destek almanızı öneririm.

Sevgiler :)

Eğitimci, Ebeveyn Danışmanı

www.aysegulkarahan.com

Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.