SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

18 Mart'ı Anlamak...

18 Mart...

Çanakkale Zaferi'nin günü bugün!

Osmanlı Ordusu ile yabancı güçlerin savaşlarının bizim galibiyetimizle sonuçlandığının günü...

Sene 1914... Çanakkele Savaşları başgösteriyor. Hedef Osmanlı topraklarını, Türkiye topraklarını ele geçirmek. Gözler İstanbul'da... Önce Çanakkale'yi boğazdan geçecek sonra İstabul'a ulaşacaklardı.

Yani hayaller böyleydi. (Asla gerçekleşmeyecek hayaller)

Düşman boğazdan deniz yoluyla dev gemileriyle saldırıyordu. Türk Ordusu onlara göre sayıca azdı... Zor bir savaş gibi görünüyordu ama Türkler pes etmediler.

İngiliz komutanlar 18 Mart 1915 sabahında Çanakkale'ye boğazdan bir kez daha saldırma planları yapıyordu. Gemiler hazırlanıyordu. Osmanlı zayıflamış, yorulmuştu 'bugün bu iş biter' diye düşünüyorlardı.

Düşman cephesi hain planlar yaparken Türk Ordusu da savunmalarını hazırlıyordu. 17'yi 18'e bağlayan gecede Nusret Mayın Gemisi ile Çanakkale Boğazına mayınlar döşendi. Yeni döşenen mayınlarla boğazdaki mayınların sayısı 400ü aşmıştı.

Sabah olduğunda saldırı başladı. Boğazdan geçmeye çalışan düşman gemileri bir bir patladı... Karadan da toplar ile diğer kalanlar bombalanıyordu.

Çanakkale Cephesinde karadan saldıranlar arasından unutulmayan da bir isim vardı; Seyit Onbaşı... Seyit Onbaşı savaş sırasında içindeki Allah aşkı, inancı, vatan, millet sevgisiyle ancak vinçlerle kaldırılabilecek ağırlıkta olan 275 kilogramlık mermiyi tek başına kaldırdı ve topu ateşledi.

Tek seferde koca bir gemiyi patlatmayı, batırmayı başarmıştı Seyit Onbaşı...

Seyit Onbaşı en bilinenleri... O ve diğer kahraman askerlerimiz ve şehitlerimiz ile birlikte 18 Mart 1915 günü düşman ağır bozguna uğratıldı. İşte o gün Çanakkale'nin Boğazından geçemeyeceklerini, Çanakkele'yi geçemeyeceklerini ağır kayıplarla öğrenmiş oldular.

18 Mart işte bu günün yadigarı... Kahraman askerlerimizin canlarını ortaya koyarak büyük bir inançla korudukları bu vatan topraklarının mimarı...

Savaş 18 Mart 1915'te maalesef sonlanmadı. 2-3 yıl daha karadan savaşlar devam etti.

Çanakkale Zaferi olarak 18 Mart'ın kutlanılmasının sebebi ise düşmanı en çok hasara uğrattığımız ve boğazımızdan, denizimizden geri çekilmek zorunda bıraktığımız gün olmasıdır.

Çanakkele geçilmedi, geçilemeyecek...

Yazının devamı...

Hoşgörü Nedir, Nasıl Olur?

Hoşgörülü müsün? Cevabın evet mi? Ya öyle olduğunu sanıyorsan peki?

Çevremizde onlarca insan yer alıyor ve her birinin de kendine ait bir fikri, sahip olduğu bir görüş, bir düşünce var. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Bu insanların çoğunluğu kendi görüşünü başkalarına da kabul ettirmeye çalışıyor. Ve bunların da çoğunluğu yalnızca kendi görüşünün doğruluğuna emin olarak karşı tarafı dinlemiyor, dinlese de inanmıyor... Görüşünü kabul etmeyeni zorluyor... Peki hoşgörü? Hala hoşgörülü olduğunu savunabiliyor...

Bilgi paylaşımı güzeldir. Karşılıklı anlayış halinde yapıldığında ise daha etkili bir iletişim kurulmuş olur. Tek tarafın baskın olmaya çalıştığı durumlarda karşılıklı iletişimden bahsetmek söz konusu dahi değildir. Bu tip durumlarda tek taraflı ve tek yönlü iletişim vardır diyebiliriz.

Kendi tanımımdan ziyade Türk Dil Kurumunun yaptığı tanıma bakalım.

Kendine aykırı gelse de her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince hoş görme durumu.

Felsefe Terimi

Kendisininkilerle çelişse bile, başkalarının düşünce ve kanılarını özgürce dile getirmelerinden rahatsız olmama, onların geçerliliklerine karşı tepki göstermeme tutumu.

olerans

Evet, hoşgörülü müyüz peki?

Karşımızdaki insanı ne oranda dinliyor, sözlerine saygı duyuyoruz? Aynı fikirde olmadığımızda dahi tartışma ortamı yaratmadan ve karşılıklı olarak birbirimizi dinleyip konuşabiliyor muyuz?

Birçoğumuz ego kaynaklı olarak hep kendi fikrinin onaylanmasını ister. Halbuki gerçek hayatta böyle bir şey olamaz. Çoğu konuda tek bir doğru yoktur. Tek doğrunun olduğu durumlarda da karşı tarafı aşağılamadan, uygun bir üslup ile doğruyu anlatmak gerekir.

Bu sözün doğruluğunu birçok kişi hayatında yaşamıştır. Bir konuda ne kadar zorlarsan o denli başarılı olmazsın. İş konusunda bireyin kendi kendini zorlaması doğrudur ancak burada ele aldığımız konu karşılıklı ilişkilerdeki zorlamalar. Karşındaki kişiyi zorla sevemezsiz, zorla saygı duyamazsın, zorla güvenemezsin ve herbirini karşılıklı düşünün sevdiremezein, saygı duyduramazsın, güvendiremezsin ve birçoğu...

Olacak olan her neyse bir şekilde olur. Zorladıkça aslında daha çok ters teper olacak olanlar. Kendine inanmaya zorlayamazsın mesela zorladıkça karşındakini bunaltırsın ve inanqcağı da varsa inanmaz, güvenmez sana...

Aşağılayamazsın kimsenin kişiliğini, görüşünü, inancını, bilgilerini... Bilemezsin senden daha üstün olup olmadığını... Karşındakinin sessiz kalışı bilmediğinden değil belki de seninle laf dalaşına girmek istemeyişindendir.

Kendini Kimsenden Üstün Görme

Üstün değilsin de çünkü... Herkesin bilgisi birikimi kendinedir.

Tek taraflı iletişim değil çift yönlü iletişimi sağlıklı bir şekilde kurmaya çalışın.

Anlayışlı olun.

Baskı yapmayın.

Saygı duyun.

Susmanız ve durmanız gereken yeri bilin.

Zorlamayın.

Hoşgörülü olun.

Yazının devamı...

Harekete Geç!

Selam dostum, bu yazım hala harekete geçemeyenler için...

Senin de yaptığın birçok plan var değil mi? Hepsi bir gün hayata geçirilmeyi bekliyor. Peki ne zaman?

Kendini ertelemeyi bırak. Ne yapmak istiyorsan bugün yap. Başarabilirsin. İnan bana. Sen çok güçlüsün ve istediğin ne varsa yapabilirsin. Belki harekete geçmek için bir işaret bekliyordun ve o işaret bu yazı olacak. Bugün harekete geç! Erteleme! Erteledikçe ulaşmak istediğine daha geç ulaşacaksın veya hiç ulaşamayacaksın.

Kendini topla. Biraz özgüven, çalışma, azim ve istikrar gerekli senin için. Asla yapamıyorum deme. Kendini engelleme. Eğer işe yarayacak, harekete geçirecekse seni başkalarını incele. Onlar yapabildiyse sen de yapabilirsin. İnan kendine!

Sen en değerlisin. Birsin, biriciksin. Her ne istersen yapabilecek güce sahipsin. Kendini hiçbir zaman küçümseme, eksik ve yetersiz görme. Bazen zaman gerekebiliyor bazı şeylerin gerçekleşmesi için. Sen de zamanı bekle… Beklerken de kendini ve yapacaklarını düşün ve tabii sonunda elde edeceğin başarıyı da…

Yapılacaklar listeni hazırla ve bir bir gerçekleştirmeye başla. İlmek ilmek işle hayallerini… Yaşamını yavaşça şekillendir. Göreceksin her şey nasıl da yerli yerini bulacak…

Harekete geç! Hemen başla isteklerin için. Erteleme daha fazla! Erteledikçe sonu olmaz bir girdaba giriyorsun, kendine bunu yapma! Ertelemelerin sonu yok. Bugün başla, çalış, çabala…

Yarınlar çok daha güzel olacak, inan bana ve en çok da kendine… Kendine inandığın müddetçe hiçbir şey sana engel olamayacak…

Yazının devamı...

Hayata Kocaman Bir Adım At

Bugüne kadar ertelediğin ne varsa hemen bir liste yap kendine. Tüm bunları gerçekleştirme zamanı!

Haydi, hızlı bir giriş yapalım. Hızlı bir beyin fırtınası…

İstekler yazılsın kağıda, şuan aklından yüzlerce ertelenmiş fikrin uçtuğunu görebiliyorum. Peki ya hiç sordun mu kendine ‘neden erteliyorum?’ diye. Üşengeçlik mi? Cesaretsizlik mi? Bugün kır zincirlerini. Her ne istiyorsan yeniden bir adım at, bu kez daha güçlü! Hayata kocaman bir adım at! Kendin için. Çevren için…

Çeşitli sebeplerden dolayı isteklerimizi ertelediğimiz zamanlar olabiliyor. Yapmayı düşündüğümüz yüzlerce belki de binlerce planlarımız beynimizin arka odalarında gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Bazen üzerinden öyle zaman geçiyor ki ‘artık çok geç’ deyip aynı plana yoğunlaşmaktan vazgeçiyoruz bile. Yeni isteklere yöneliyoruz, onlar da hüsran… Sebep mi? Kendimizden çok başkalarını düşünmemiz, hayatın bizi bir kırkayak misali kırk yerden ayrı ayrı sarması, bizim deneyip başaramayışlarımız ve hüsran… Pes ediş…

Pes etme! Evet, ilk seferde işler istediğin gibi gitmemiş olabilir. Çok doğal. Yapmak istediklerimiz veya diğer tüm isteklerimiz o an olacak diye bir kaide yok. Düşün. İstediğin her şey anında gerçekleşebildi mi? Her şey… Bu çok zor… Keşke olsa tabii ama kolaylıklar her zaman mutluluk getirmezler. Ne kadar zorlanırsan, acı çekersen, çabalarsan mutluluğun da o denli kuvvetli olur ve sen de ulaştığın yolda daha emin adımlarla daha güçlü ayakta durursun.

Hayat Iskalamaya Gelmez

Önüne her zaman fırsatlar çıkmaz. Şu an senin için en doğru an unutma. Yapmak istediğin ve ertelediğin her ne varsa bugün başla üzerinde çalışmaya. Yarın yaparım dersen o yarınlar gelmeyecek… Sen de biliyorsun kaç yarınları ertelediğini…

Çok başarılı olmana gerek yok ya da herkesin seni takdir etmesine. İsteyen istediği kadar kötü eleştiri de bulunabilir. Kimsenin görüşlerine engel olamazsın. Ama, kendi duygu ve davranışlarını kontrol altına alabilirsin. İnsanları çok fazla takmazsın mesela, aldığın her olumlu veya olumsuz eleştiriden kendine ders çıkarırsın. Attığın her adım sana tecrübe ve bilgi olarak geri dönecek...

Hayata Kocaman Bir Adım At ve isteklerini bugünden gerçekleştirmeye başla.

Hayat güzel.

Tüm güzellikler de seni bekliyor.

Yazının devamı...

Selam Dünyalı Ben Dostum!

Selam okuyucu, ben dostum!

Ön yargılarımıza yenik düştüğümüz zamanlarda hatırlamamız gerekir, herkes kötü olamaz kimileri ise dosttur. Karşımızdakini yargılamadan önce tanımaya, anlamaya çalışalım.

"
Yabancılarla konuşmamalısın cıss...
Hayatına yeni birini sokmamalısın cıss...
Hey ona güvenme!
O sana zarar verecek!
O kötü!
"

Duydun mu bunlar gibi sözler? O zaman bana kulak ver. Hiç tanımadığın, konuşmadığın biri için bu gibi söylemlere maruz kalıyor ya da sen öyle düşünüyorsan buna bir son vermeni öneririm. Bu ön yargıdır. Ön yargılarından sıyrıl.

Çevremizden aldığımız uyarıları dinlemekte yarar olabilir ama ya söyledikleri gibi değilse? Belki de çok iyi bir insanı, dostu kaybedeceksin...

Birisini dinlemek istiyorsan dinle, tanışmak istiyorsan tanış, bir yemeği yemek istiyorsan ye, bir yere gitmek istiyorsan git.

Yapma diyenlerin söylediklerine önem ver, kulağına küpe et. Ama yapmak istiyorsan da yap, sadece daha temkinli yaklaşmanda yarar var.

Kimsenin seni yönlendirmesine izin verme. Bu kişi her kim olursa olsun... Yaptıklarının özünde senin isteklerin yer alsın.

Hayatı, yaşamayı, kendini sev. Sev ki en çok kendine değer verebilesin...

Her yabancıya uzaylı gibi yaklaşma belki de sanıldığı gibi uzaylı değildir ve zararsızdır da...

Ve tabii ki hayat sürprizlerle dolu. Kötü dersin iyi, iyi dersin kötü çıkar. Sen yine de her şeye hazırlıklı ol.

Sözüne değer verdiklerini de dinle, yeniliklere açık ve dikkatli ol.

Ne olursan ol, kendin ol...

Yazının devamı...

Huzur mu Arıyorsun?

Huzur mu arıyorsun? Huzurun olmadığını mı düşünüyorsun? Her şey üstüne geliyor öyle değil mi?

Aslında değil...

En daraldığın, bunaldığın anda bile kendini çaresiz hissetme... Yaşadığın kötü her ne varsa geçecek, güven bana...

Huzur mu arıyorsun?

Dışarı çık ve incele çevreni... Sonbaharın son ayındayız kış geliyor... Bak, yapraklar nasıl da dökülüyor yerlere... Ve yine bak... Hepsi ayrı bir renkte... Dökülse de renkliler ve hala tüm yeşilliğiyle ayakta duranlar da var...

Yaşam bir döngüden ibaret. Yaşaman ne gerekiyorsa bir gün mutlaka yaşayacaksın. Bazen gerçekleşmesi zaman alacak ama olacak... Düşmen gerektiğinde düşecek, kalman gerektiğinde yeniden kalkacaksın.

İçin sıkılacak, bunalacak ve bir süre sonra o da geçecek... İyi olan da bir gün geçecek, kötü olan da...

Ana odaklan.

Bulunduğun anın senin için en iyi olması için bir şeyler yap. İnan. Sen yapabilirsin.

Huzur mu arıyorsun?

Aradığın huzur sende, içinde.

Kendine kulak ver.

Yaprakların hışırtısını, kuşların cıvıltısını, dalgaların kıyıya vuruşunu dinle... Bazen bir bebek sesi, bir çocuk kahkahası, sevdiğinin dudaklarından çıkan bir çift söz... Dinle...

Ve izle... Çevrene kulak ver ve gözlemle... Diğer insanları, hayvanları izle... Düşen ve hemen ardından hiç düşmemiş gibi kalkıp gülerek koşturmaya devam eden çocuğu izle...

Hayatı izle...

Huzur mu arıyorsun?

İzle, dinle, hisset.

Bazen sadece bunun için zaman ayır kendine.

Bırak kötülükler şöyle dursun. Olumsuzlukları at bir köşeye. İyiye odaklan. Hayata odaklan...

Huzur içinde.

Huzur sensin... Senin sağlığın, sevdiklerin, yanındakiler, çevrendekiler...

Huzur arıyorsan önce kendini bulmalısın...

Kendini bulduğunda tüm kilitler çözülecek...

Çok daha güzel günlere...

Yazının devamı...

Özenti Olma Özenilen Ol!

Hey sen! Özentilik yapıyorsan hemen bırakmalısın. Özenmek kötü, örnek almak iyidir. Özenmek yerine örnek almayı dene... Kopya değil orijinal ol, bu da sana benden tavsiye!

Günümüz teknolojisiyle bir içerik yığını haline dönen internet ortamında çokça karşılaştığımız bir durum var. Kopya içerikler... Büyük firmalar da bazen bunları yapabiliyor... Doğru mu? Kesinlikle değil! Kopyalamak hem senin kaliteni düşürür hem de teknoloji olarak bakarsak Google da sevmez seni. Bu ne demek mi? İlk yazan kazanır kopya olan havayı alır! Şöyle ki Google aramalarında üstte yer almak için içeriklerinin SEO uyumlu ve orijinal içerik olması gerekir. Kopya olduğun zaman Google'da iyi yerlerde olman da biraz zor olur. Tıpkı gerçek hayattaki gibi... Gerçekte de orijinaller ekmeğini yerken kopyalar ikinci planda kalmaya mahkumdur...

Bir iş yapılacaksa kendine güveniyorsan evet sen yap! Yapabilirsin de... Kendine güvendiğinde başka bir düşünceye de gerek yoktur aslında. Fikir alabilirsin, araştırabilirsin, ilham alabilirsin ama birebir kopyadan kaçınmalısın. Örneğin içerik oluşturuyorsan, senden daha önce içerik yazan bir başka kişiyi de takip ediyor ve beğeniyorsan ondan ilham alman çok güzel bir durum. Sonuçta bir konuda yalnızca bir kişi yazamaz. Sen de yazabilirsin bir başkası da... Yalnız dikkat etmen gereken bir konu var ki o da birebir almak... Esinlenmek kabul edilebilir bir şeydir ancak bir başkasının başlığından içeriklerine kadar her türlü yazdığını, yaptığını kopyalıyorsan bu özentiliktir ve ahlaki olarak da doğru değildir. Ayrıca böyle bir kopyalama, yapan kişinin de acizliğini gösterir.

Kendine her zaman güven. Bir başkasını illa örnek alacağım diyorsan al ama onun yaptığı her şeyi birebir hayatına dahil etme. Sonuçta o 'o'dur ve sen de 'sen'sin... Kişi, kişilik olarak birsin... Biriciksin... Senden bir başka daha yok. Senin yaptığın, söylediğin ve yazdıkların da çok değerli...

Başkasının hayatına özentilik yapmak yerine kendin ol ve sana da özensinler... Özenti olma, özenilen ol. Bunun için ne yapman gerekiyorsa düşün ve yap, gerçekleştir. Bırak başkaları konuşsun seni... Çekemeyenler de olacak... Sen çizgini bozma...

Ne kadar orijinal olursan o kadar başarılı olursun hayatında ve tabii ki özenilen kişi de sen olursun...

Özenti durumu sadece yazarlıkta olmaz tabii ki bir başkasının hayatına da özenme! Yaşamı, giysileri, yemesi, içmesi, gezmesi, arkadaşları, eşi... Bunlar bazıları için özenilecek şeyler olabiliyor. Boş ver! O onun hayatı bu da senin... Herkes kendi yolunda kendi hayatını yaşar. Sen de kendi yolunu çiz ve özgün bir şekilde, kendinden emin olarak hareket et.

Unutma, taklitler aslını yaşatır; bir işin kopyası orijinalinden daha iyi olmaz!

Sen orijinal ol, asıl ol, bırak kim ne yaparsa yapsın!

Şunu da unutma, ancak kıskanç, öz güveni eksik ve yetersiz kişiler her şeyi taklit eder. Sen hiçbir zaman onlardan olma.

Özenti olma, özenilen ol!

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.