SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kahvaltı yapmalı mıyım?

Son zamanlarda en sık karşılaştığım sorulardan biri ''Kahvaltı yapmayalım mı?'' oldu. Medyanın ve gündemin etkisiyle kafalar bir hayli karışık. Öncelikle kahvaltının toplumdaki yerini ve örüntüsünü düşünerek hareket etmeliyiz.

Türk mutfağının vazgeçilmezi: Kahvaltı

Aileleri bir araya getiren, bir gelenek haline gelebilen, belki de ne sağlıklı alışkanlıklarımızdan birisi kuşkusuz kahvaltı... Son verilere göre %85'imiz her gün kahvaltı öğününü tüketiyor. Türk mutfağı kahvaltısı birçok Dünya mutfağından ayrılıyor. Başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere Dünya'nın birçok ülkesinde kahvaltı;

- kruvasan

- ekmek üstü tereyağ ve reçel

- işlenmiş et ürünleri

- şekerli gevrekler ağırlıklı bir şekilde yapılırken

Ülkemizde;

- Güçlü antioksidan, taze demlenmiş çay

- sağlıklı protein kaynaklarından; yumurta, peynir

- sağlıklı yağ kaynaklarından; zeytin, ceviz

- karbonhidat kaynaklarından ise ekmek, gözleme, kuru meyveler yer alıyor... Dolayısıyla örüntü olarak diğer ülkelerin kahvaltıları ile karşılaştırılamayacak kadar sağlıklı ve dengeli bir kahvaltı bizimkisi...

Uyandığımızda ilk saatlerde kahvaltı etmemiz iddia edilenin aksine metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye de yardımcı oluyor. Bedeni uyandırıyor, gün boyu zindelik ve dengeli bir kan şekeri sağlıyor. Böylece elimizin abur-cuburlara gitmesini önlüyor, tatlı isteğini baskılıyor.

Ama burada tabii ki yoğun çalışma temposunda kolay gelebilen ama sağlık sonuçlarının ağır olabileceği bir simit, poğaça ya da açma yanında çay ile geçiştirilen kahvaltıyı farklı değerlendirmekte yarar var... Bu şekilde bir kahvaltı ne yazık ki sadece karbonhidrat içeriyor ve bu karbonhidratın çeşidi de ne yazık ki sağlıklı değil. Tabii ki ayda yılda bir yapılabilir ama alışkanlık haline getirmemekte fayda var.

Kahvaltı özellikle de çocuklar için önemli... Büyüme ve gelişmenin en iyi destekçilerinden, okul başarısının ve odaklanmanın yardımcısı.

Sağlıklı günler dilerim,

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail : sevde.kh@gmail.com

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

İçimizi Isıtanlardan ''Salep''

Sıcacık, mis kokulu bir içecek, salep... Kış aylarında hayır demenin pek mümkün olmadığı bu lezzetli içecek, orkide ailesinden bir bitkinin toprak altındaki yumrusu aslında. Orkidegillerden olan bitki, öncelikle su ya da sütle kaynatılıyor sonrasında kurutulup toz haline getiriliyor. Sunumunda yine su ya da süt ile birleşerek içimizi ısıtıyor.

Bağırsağı hareketlendiriyor; kabızlık, hazımsızlık yaşayan bireylerin şikayetlerini azaltabiliyor. Yoğun kıvamıyla bronşit gibi solunum yolu enfeksiyonlarından koruyucu olduğu bilinmekte.

Bir fincan (200 mL) salepin enerji ve besin ögesi içeriği;

398 kalori enerji verir.

İçerdiği enerjinin %73'ü karbonhidrat, %24'ü proteinden ve %3 kadarı yağdan gelmektedir.

İyi bir Kalsiyum kaynağıdır. Yetişkin bir bireyin günlük kalsiyum ihtiyacının yaklaşık %80'ini karşılar.

İçerdiği süt ile protein bakımından zenginleşen salebi, enerji ve karbonhidrat içeriğinin yüksek olmasından dolayı kontrollü tüketmekte yarar var. Tarçın ile birleştiğinde lezzeti artarken kan şekeri daha dengeli seyrediyor. Bu yüzden salebi en yakın arkadaşı tarçından ayırmamanızı tavsiye ederim.

Evde Salep Yapımı

1 bardak süt içerisinde 1 çay kaşığı toz salep eklenir. Kısık ateşte kıvam alana dek sürekli karıştırılarak pişirilir. Ilındıktan sonra içerisine bir tatlı kaşığı bal eklenerek şekerli tat elde edilebilir. Üzerine bir tutam tarçın serpilerek afiyetle içilebilir. Yanı sıra portakal kabuğu ya da limon kabuğu rendesi içerisine katılarak aroma verilebilir.

Bu hali ile dengeli bir ara öğün olabilir.

Afiyet olsun,

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail : sevde.kh@gmail.com

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Altın Baharat: Zerdeçal

Etken maddesi 'kurkumin' ile mide problemleri, şeker hastalığı, çeşitli kanser türleri ve enfeksiyon riskini azaltan, metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye yardımcı baharat, zerdeçal... Üstelik öğrenme ve sözel hafızada da olumlu etkileri de var. Ana vatanı Hindistan olsa da tüm dünyada ve ülkemizde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Besinlere altın rengini verirken, kokusuz ve ısıya dayanıklıdır, böylece sağlığa olan yararlı etkileri pişirmeyle ya da ısıtmayla azalmaz.

Kötü kolesterolü düşürür

Zerdeçalın, kan yağ metabolizmasında anahtar rolü vardır. Çalışmalarda kötü kolesterolü düşürürken, iyi kolesterolü artırdığı belirtilmiştir.

Zerdeçalın kanserden koruyucu etkisi vardır

Kan, beyin, meme, mide, kolon kanseri olan bireylerde zerdeçalın kanser hücrelerinin büyümesini engellediği bilinmektedir. Kemoterapi alan hastalarda da kemoterapinin etkinliğini artırdığı düşünülmektedir. Aynı zamanda düzenli zerdeçal kullanımı, kansere karşı potansiyel koruyucu rol oynamaktadır.

Nörolojik hastalığı umut vadetmektedir

Parkinson, Alzheimer, MS (Multiple Skleroz) hastaları ile yapılan çalışmalarda zerdeçalın semptomları azalttığı belirtilmiştir. Sağlıklı bireylerde de nörolojik hastalıkların oluşum riskini sinir hücrelerini koruyucu etkisi ile azaltmaktadır.

Safra problemi olanlar dikkat!

Safra kesesi taşınız ya da safra kanalında bir tıkanıklığınız varsa zerdeçal tüketimi problem oluşturabilir. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü safra problemi olan bireylerde zerdeçal tüketimini önermemektedir.

Ne kadar kullanılmalı?

Kişi başına günlük 1-5 gram (bir çay kaşığı ucu ile- bir çay kaşığı dolusu kadar) tüketiminin sağlıklı bireylerde herhangi bir yan etkiye neden olmadığı çalışmalarda gösterilmiştir. Zerdaçalın karabiber ile birlikte tüketimi sağlığa olan potansiyel olumlu etkisini 20 kata kadar artırmaktadır.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenlere; altın süt tarifi:

Malzemeler:

1 su bardağı süt (inek sütünün yanı sıra Hindistan cevizi sütü ya da badem sütü de kullanabilirsiniz)

1 çay kaşığı tarçın

1 çay kaşığı zerdeçal tozu

Bir tutam karabiber

1 tatlı kaşığı bal (tercih ederseniz)

Hazırlanışı:

Sütü bir cezveye koyun, kısık ateşte ısıtmaya başlayın. İçerisine tarçın, zerdeçal ve karabiberi ekleyin güzelce karıştırın. Tüm malzemeler birbirine karıştıktan ve süt ısındıktan sonra ocağın altını kapatın. İçilebilir sıcaklığa gelince balı ilave edin. Güzelce karıştırın ve sıcak iken tüketin.

Afiyet olsun,

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail: sevde.kh@gmail.com

İnstagram: http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook: http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Şifa Kaynağı: Karanfil

Yüzyılların Şifa Kaynağı: Karanfil

Asırlardır gerek bizim mutfaklarımızda gerek Dünya mutfaklarında yer verilen bir bitki, karanfil… Tropik iklimlerde yetişir ve oldukça sert olan yaprakları sürekli yemyeşildir. Tadı ve her yerinde bulunan sağlığa olan olumlu etkileri ile uzun yıllardır tercih edilmektedir. Kan şekerini ve kan yağlarını düşürücü, mikroplardan, bakterilerden, mantardan ve kanserden koruyucu etkisi vardır. Çalışmalarda antioksidan yani kanserden koruyucu etkisinin kekik ve adaçayından dahi fazla olduğu gözlenmiştir.

Hazımsızlık ve mide şikayetlerine iyi gelir

Sindirim sistemini düzenleyici etkisi vardır. Gaz ve şişkinlik problemi olan bireylerde sorunları azalttığı bildirilmiştir.

Ağız sağlığını geliştiriyor

İçeriğinde bulunan ve karanfile özel tat ve kokuyu sağlayan, olarak adlandırılan uçucu bir yağ çeşididir. Bu uçucu yağ; diş çürüğünden ve ağız kokusundan koruyucudur. Karanfil çayı ile yapılan gargaranın düzenli tekrarı ağız sağlığının korunmasında etkilidir.

Kalitesi yüksek olan karanfil nasıl anlaşılır?

Karanfil taneleri, suya atıldığında dikey biçimde duruyor ya da dibe iniyorsa kalitesi yüksek, suyun üstünde yatay bir şekilde yüzüyorsa kalitesi düşüktür denilebilir.

Karanfil Çayı

Hazırlanışı: 3 diş karanfil ya da 1 çay kaşığı karanfil tozunun üzerine kaynatılmış su ilave edin. 10-15 dakika demlendikten sonra içebilirsiniz.

Afiyet olsun!

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail:

İnstagram:

Facebook: http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Kuru Meyve Sağlıklı Ama...

Havaların soğumasıyla beraber kuru kayısı, gün kurusu, kuru erik, incir, üzüm; şekersiz beslenmenin hayatımızda daha fazla yer etmesiyle beraber hurma... daha fazla tüketilmeye başlandı. Kuru meyveler hem tatlı isteğinin sağlıklı bir şekilde karşılanması hem de içeriğindeki lif, vitamin, mineraller ile sağlığımıza dost besinler arasında. Ancak bu sağlıklı alternatifin uygun şekilde depolanmaması, daha uzun süre raflarda kalabilmesi amacıyla şeker ilaveleri sağlığımızı tehdit edebiliyor.

Kuru meyve mi? Yaş meyve mi?

Mevsiminde olan taze meyvelerin vitamin ve mineral içeriği her zaman daha yüksektir. Ancak mevsiminde olmayan meyveleri pek tabii kurutulmuş formda tercih edebiliriz.

Şeker ilave edilmiş olanlara dikkat!

Kuru meyve satın alırken üzerindeki etiketi okumak oldukça önemli... Besin etiketinde; şeker, glikoz şurubu, glikoz-fruktoz şurubu, yüksek fruktozlu mısır şurubu, pudra şekeri yazıyorsa satın almamalı. Ya da daha lezzetli olması amacıyla çikolata kaplı olanlar tercih edilmemeli. İlave şeker alımı günümüzde artan şişmanlık, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gibi birçok hastalıkla yakından ilişkili...

Açıkta satılanlar satın alınmamalı!

Meyvelerin kurutulması sırasında uygun şartlarda depolamama, yeterli olmayan kurutma işlemleri sırasında sağlığımızı tehdit eden aflatoksin içeriği oluşmaktadır. Aflatoksin özellikle karaciğere olan toksik etkisiyle bilinen bir mikotoksin türüdür. Ufak miktarlarda alımı dahi sağlığı olumsuz etkileyebilmektedir. Bu yüzden; uygun bir şekilde paketlenmiş, son kullanma tarihi, üretim tarihleri paketin üzerinde yazılı olan kuru meyvelerin tercihi önemlidir.

Şeker içermeyen, kuru meyveli yulaflı kurabiye tarifi

Malzemeler

1 adet yumurta

1,5 su bardağı yulaf ezmesi

1 bardak yaban mersini, kuru kayısı, kuru erik karışımı

1 çay bardağı yoğurt

1/2 çay bardağı sıvıyağ

1/2 paket kabartma tozu

2 çay bardağı tam buğday un

Tarçın

Nasıl Yapılır?

1. Yumurta, yağ ve yoğurdu çırpın.

2. Unu ekleyin çırpın, kabartma tozunu ekleyin. Küçük küçük doğranmış kuru meyveleri ekleyin ve çırpın. Yulafı ve tarçını da ekleyip kurabiye hamurunuzu oluşturun.

3. Yağlı kağıt serdiğiniz bir tepsiye kurabiye şekli vererek dizin.

4. 180 derecede 15 –20 dakika pişirin.

Afiyet olsun!

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail:

İnstagram: http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook: http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Otizm Bir Hastalık mıdır?

Son zamanlarda medyada yer alan; otizmi olan çocukların ayrıştırılması, farklı görülmesi hatta dışlanması hepimizde derin yaralar açtı… İnsanlığımızı sorguladık, kızdık, empati kurduk… Unutulup gidilmeden otizm, yaşamın ilk yıllarından itibaren başlayan; etkileşim ve iletişimde belirgin gecikme, sapma ve kısıtlayıcı ilgi alanları ile kendini gösteren karmaşık gelişimsel bir bozukluktur. Hastalık değil bozukluktur. Çevremizin kirlenmesi, sağlığı bozan plastiklerin kullanımının ve hazır paketli ürünlerin tüketiminin yaygınlaşması, besinlerimizde bulunan kimyasallar aracılığıyla otizmin gün geçtikçe görülme sıklığı artmaktadır.

Beslenme ile otizmin bir ilişkisi var mı?

Doğru besin tercihleri ile otizm belirtilerini hafiflemektedir. Otizm bozukluğunda tedavi çocuktan çocuğa değişmektedir. Kaynaklarda birçok beslenme modelinin (glutensiz beslenme, kazeinsiz beslenme, Feingold Diyeti, prebiyotik-probiyotik takviyesi…) otizm varlığında uygulaması görülmüştür. Hangi hastanın hangi diyet türüne yanıt vereceği bireysel görüşmeler ile karar verilmelidir.

Paketli ürünlerden uzak durulmalı

Paketli ürünlerin içerisinde bulunan ögelerin (şeker, glikoz-fruktoz şurubu, yüksek fruktozlu mısır şurubu, monosodyum glutamat, yapay tatlandırıcılar, renklendiriciler gibi…) otizmi ve belirtilerini tetiklemektedir. Otizmli çocuklarda bu ürünlere karşı bağımlılığın daha sık geliştiği bilinmektedir. Renklerinin daha çekici olması bu çocukların daha fazla dikkatini çekmektedir. Çocuğunuz ile beraber alışveriş yapacakasanız büyük marketler yerine manav, kasap gibi paketli ürünlerin daha az bulunduğu yerler tercih edilmelidir.

Mevsiminde sağlıklı besinler tercih edilmeli

Mevsim sebze ve meyveleri doğru bir tercihtir.

Denizlerimizde yetişen balıklar mevsiminde tüketilmeli.

Badem, fındık, ceviz kavrulmuş olmamalı, çiğ tercih edilmeli.

Sağlıklı günler dilerim,

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail : http://sevde.kh@gmail.com

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Annelere Sihirli Değnek

Annelik Sürecinde Sihirli Değnek Arayanlara...

Son zamanlarda basında 4 ay önce doğum yapmış bir annenin vücut ağırlığına dair eleştiriler görüyoruz. Bir diyetisyen olarak oldukça şaşkınım. Bilimsel gerçekleri içeren bu yazıyı kaleme almak istedim... Beden algısının toplumdaki yeri ne yazık ki oldukça incitici bir durumdur, yazımda bunu bulamayacaksınız, zaten gerekli kişiler konuşuyordur...

Hamilelik ve annelik bir kadının dünyaya katkısının olduğu şüphesiz en kutsal dönemlerinden biridir. Hamile bir kadın bana danıştığında bir diyetisyen olarak var olan vücut ağırlığını değerlendiririm. Bu vücut ağırlığına göre;

-Şişmanlarda ilk 3 ay eğer ki sağlık durumu ve kan sonuçları el veriyor ve de anne adayı kilo vermek istiyorsa bir miktar kilo verdirebilirim. Kalan 6 ayda 6-10 kg almasını hedeflerim.

- Normal ağırlığa sahipse toplam 9 ay boyunca 10-14 kg almasını hedeflerim.

- Zayıflarda ise bu süreçte 13-17 kg almasını hedeflerim.

Hedeflerim ki, sağlıklı bir bebeğe sahip olsun. Bu süreçte kendi vücudundan bir şeyler (Demir, Kalsiyum, Çinko mineralleri gibi) eksilmesin. Hamilelik sırası ya da sonrasında dişlerinden kaybetmesin, boyu kısalmasın, depresyon yaşamasın...

Doğum sonrasından çoğu anne hamileliğinde kazandığı ağırlığın %50'sinden fazlasını kaybeder. (bebeğin doğması, karın içi sıvının kaybolması, rahim dokularının küçülmesi ile)

Emzirme sürecinde ise ki bir bebeğin (güvendiğimiz rehberler ve ülkemiz Sağlık Bakanlığı'nın önerileri doğrultusunda) ilk 6 ay SADECE anne sütü (su bile -ishal, ateş, aşırı terleme dışında- vermesini istemem), 6-12 ay anne sütü ön planda tamamlayıcı beslenme destekli, 12-24 ayda ise sofra besinleri ön planda anne sütü destekli bir programla beslenmesini tavsiye ederim.

Bu sürede annenin özellikle ilk 6 ay boyunca emzirdiği sütün yeterli olmasını önemseyerek yaklaşık 300 kalorilik bir emzirme eki yaparak beslenmesini tavsiye eder ve buna göre bir beslenme planı oluştururum. Çoğu anne bu süreçte de sağlıklı bir şekilde fazla kilolarını vermeye başlar. 6-24 ay sürecinde ise bebeği yeterli beslemeyi ve anneyi ideal ağırlığına getirmeyi hedefler, bu süreçte doğum öncesi kilosuna geri getirmeyi ya da annenin hedeflediği ağırlığı önemseyerek kilo vermesini sağlarım.

Velhasıl kelam, 4 aylık bir bebeğe sahip olan annenin -eğer ki istiyorsa- kilo vermesi için daha önünde 20 ay süresi varken nedir bu acelecilik? Bırakın ya hu kadınları, hamileliğinin ve anneliğinin tadını çıkarsınlar!

Uzman Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail : http://sevde.kh@gmail.com

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Enerji İçin Bi' Kahve?

Güçlü bir uyarıcı olan kafeinin enerji seviyenizi inanılmaz bir şekilde yükseltebilirken düşürebileceğini de biliyor muydunuz? Bu durum tamamen kafeine ne kadar hassas olduğunuza, ne zaman ve ne kadar kafein tükettiğinize bağlı olarak değişmekte...

Kafein uyandırırken, uyanık kalma süresini arttırmaya da yardımcı oluyor. Bu yüzden toplantı ya da bir projeye başlamadan önce içilen bir kupa kahve gözünüzü ve zihninizi açıyor. Sadece kahve değil günlük olarak tükettiğimiz birçok içecekte hatta çikolatada dahi kafein bulunmakta;

- Filtre kahve (1 fincanda 120-170 mg kafein bulunmakta)

- Siyah çay (1 çay bardağında 40-60 mg kafein bulunmakta)

- Yeşil çay (1 fincanda 25-45 mg kafein bulunmakta)

- Soğuk çay (1 kutuda 18 mg kafein bulunmakta)

- Kola (1 kutuda 35 mg kafein bulunmakta)

- Diyet kola (1 kutuda 45 mg kafein bulunmakta)

- Bitter çikolata (2 karesinde 10 mg kafein bulunmakta)

Ancak, kafeinin enerji verici etkilerini elde etmek için, akılcı tüketimi şart! Özellikle çok miktarda veya öğlen saat 2 sonrası tüketildiğinde gece uykusuzluğa neden olabilir...

Bazı bireyler ise kafeine karşı o kadar hassastır ki, sabah saatlerinde dahi bir fincan kahve içtiğinde geceleri uykusu kaçabilir. İşte özellikle bu durumu yaşayan bireyler dikkat! Kahve enerjinizi düşürebilir. Eğer işte bu tam ben! diyorsanız kafeinden uzak durmak en doğrusu.

Sağlıklı günler dilerim,

Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail :

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.