SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Migren Yediğimiz/İçtiğimiz Besinlerden Etkilenir mi?

Migren özellikle kadınların yaşam kalitesini etkileyen can sıkıcı nörolojik bir hastalıktır. Migren baş ağrısı atakları ile seyretmekte ve bu ataklar 4 saatten 72 saate kadar sürebilmektedir. Bu atakları tetikleyen faktörler arasında çeşitli besinler ve bireyin beslenme tarzı yer almaktadır. Diğer faktörler ise stres, hormonal değişiklikler, hava değişimleri, kapalı ortam, dumana maruziyet, parfüm/oda kokuları, ışık, gürültü ve uyku düzenidir.

Migren Ataklarını Tetikleyen Besinler

Çikolata: Migren hastaları üzerinde yapılan birçok çalışmada çikolatanın içeriğindeki biyolojik bileşenler ve kafein sebebiyle atakları tetikleyici olduğu bildirilmiştir.

Alkollü İçecekler : Özellikle kırmızı şarap, bira

Kafein içerikli içecekler : Çay, kahve, kola

Çay, soğuk çay, kahve, kola kafein içermekte ve tüketimi ile migren ataklarının arttığı bilinmektedir.

Özellikle diyet ürünler ‘’aspartam’’ – bir çeşit tatlandırıcı- da içerdiğinden migren ataklarını daha fazla tetiklediği bildirilmektedir.

Peynir, Fermente Besinler, Turunçgiller

Bir Diğeri İse : Açlık

Yoğun iş temposunda ya da koşuşturmacalar arasında yemek yemeyi unutan/atlayanlar bilmeli ki açlık özellikle uzun açlıklar migren ataklarının en sık tetikleyicilerindendir.

Migren Ataklarının Önlenmesinde Umut Vadeden Besinler

Magnezyum içerikli besinler; badem, ceviz, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler…

Mutluluk hormonunu uyaran bir yol sayesinde migren ataklarından koruyucu etkiye sahiptir.

Koenzim Q

Migren hastalarına yönelik yapılan çalışmalarda Koenzim Q antioksidan etkisi sebebiyle baş ağrısı ataklarından koruyucu olduğu gösterilmiştir.

Öksürük Otu

Papatyagillerden olan bu bitkinin enfeksiyonlara karşı koruyucu etkisinin yanı sıra migrende görülen baş ağrısı ataklarını önleyebileceği düşünülmektedir.

Sağlıklı günler dilerim

Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail :

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Mutlu Eden Besinler

Kendinizi mutsuz hissettiğinizde ne yaparsınız?

- Kocaman bir hamburger ya da pizza yanında kızartılmış patates?

- En yakın arkadaşla kahvenin yanında cheesecake?

- Evde bir film açıp cips, kola partisi?

- Bir paket çikolata, en sevdiğiniz atıştırmalık veya?

...

Eminim seçeneklerin en az birinde kafanızı salladınız. Bu yönelimler sonucunda özellikle de kilo ya da sağlık probleminiz de varsa duygu durumunuz yanı sıra bir şeyler daha olumsuz gidebilir... İşte sizler için hem sağlıklı hem de serotonin salgılatıp ya da bu sinyal ağını uyarıp duygu durumunuzu iyileştirecek, mutlu olmanıza yardım edecek besinler;

1. Yoğurt, Kefir

Bu iki mucizevi besin içerdiği sağlığa yararlı bakteriler sayesinde gösterdiği probiyotik etki ile beyin bağırsak bağlantısını hızlı bir şekilde uyararak serotonin yani mutluluk hormonu salgılamanızı sağlayacak. Yanı sıra kalsiyum kaynaklarının da serotonin salgılanmasını uyardığı bilinmekte. Bir taş ile iki kuş yani!

2. Balık

Olur mu demeyin! İçerdiği sağlıklı yağ asidi olan omega-3'ün mutluluk hormonu salgılanmasını uyardığı ispatlanmış. Günlük beslenmemizde yer verebileceğimiz diğer omega 3 kaynakları ise ceviz, semizotu, keten tohumu.

3. Bitter Çikolata

Kakao oranı yüksek çikolatalar, beyinde endorfin ve serotonin salgılanmasına yardımcı oluyor. Püf nokta; yağ oranı daha yüksek sütlü ya da beyaz çikolatalar yerine kakao oranı yüksek çikolataların tercihi.

4. Muz

İçeriğinde bulunan potasyum ve B grubu vitaminler sayesinde serotonin salgılanmasına yardımcı olmaktadır.

5. Kabak Çekirdeği

İçerdiği triptofan isimli aminoasit mutluluk öncüsüdür. Yani bir takım işlemlerden sonra serotonine dönüşmektedir. Sakinleşmek, rahatlamak isteyenler için iyi bir alternatiftir.

6. Hindi Eti

Kabak çekirdeğine benzer bir şekilde serotonin öncüsü olan triptofan içeriği zengin bir besindir. Yanı sıra protein, B12, Selenyum minerali desteği de sağlamaktadır. Bu zengin içeriğe sahip olan hindi stres seviyesinin düşmesine yardımcı olmakla kalmayıp yaşlanma karşıtı etki de göstermektedir.

7. Kahve

Dozunda içilen kahve, içeriğindeki kafein sayesinde mutlu hissetmeye yardımcı oluyor ancak fazla kafein de anksiyeteyi ve stres seviyesini arttırmaktadır. Sağlıklı beslenme kuralları çizgisinden çıkmayarak günlük 4 kupa kahveyi aşmamakta fayda var.

Ve Fiziksel Aktivite

Aktiviteye yer vermeden yazımı bitirmek istemedim çünkü stresli zamanlarda yapılan yürüyüşün stres seviyesini düşürdüğü ve duygu durumunu düzenlediği gerek hayvan gerekse insan deneylerinde ispatlanmış.

Sağlıklı ve bol gülücüklü günler dilerim :)

E-Mail :

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Ramazan Ayında Beslenme Önerileri

Ramazan, on iki ayın sultanı… Paylaştığımız, birleştiğimiz, huzuru hissettiğimiz bir güzel ay. Sıcacık pideler, mis gibi yemek kokuları, güllaç derken oruçların tutulduğu, sahurların yapıldığı bu ayda beslenme önerileri ise olmazsa olmaz. Beslenmemizde ufak tefek bazı püf noktalara dikkat ettiğimizde daha verimli, daha keyifli bir Ramazan geçirmek mümkün…

1. Sahur yapın.

Ramazan ayında beslenmemizde dikkat edeceklerimizin en önemlisi sahur yapmak diyebilirim. Sahurda kahvaltı yapılabilir. Sahur kahvaltısı için;

Yumurta, bir parça peynir, zeytin tuzlu olduğundan suda bekletilerek tüketilebilir, bol söğüş mevsim sebzeleri hem serinletir, hem kabızlığı önler, birazcık badem, ceviz, kan şekerini dengelemesi için kuru veya yaş meyveler, tam buğday/çavdar ekmek, süt ya da yoğurt tercih edilebilir. Kahvaltılıkların ortak noktası daha uzun süre tokluk sağlamasıdır. Çorba, zeytinyağlı sebze yemekleri, salata kahvaltının yanı sıra çeşitlilik sağlaması için yer verilebilecek sahur alternatifleridir.

Su içilmeli ancak bilinmeli ki sahurda fazla içilen su gün boyunca susuzluğun giderilmesinde etkili değil, vücudumuza aldığımız fazla su hızlıca boşaltıma geçiyor.

Aşırı yağlı, baharatlı yiyeceklerden uzak durulmalıdır.

2. Uyku düzeninizi oluşturun.

En çok dikkat edilmesi gereken ve bozukluğunda bizi en fazla yoran uyku düzenidir. Herkesin bireysel denilebilecek bir uyku süresi/ihtiyacı vardır. Kimilerinin 6 saat kimilerinin 8 saat kimilerinin 10 saat… Ramazan’da da ihtiyaç değişmez. Bu ihtiyacı karşılayacak şekilde düzen oturtmak önemlidir, ne azı ne de fazlası tavsiye edilmektedir.

3. İftar sofralarını renklendirin.

İftar sofralarında başlangıcı su ile yapmak hem bizi yavaşlatır hem de sıcak yaz günlerinde kaybedilen suyu yerine koymamıza yardımcı olur. Birkaç tane kuru meyve ile devam edilmesi son saatlere doğru düşmekte olan kan şekerinin dengelenmesini sağlar. İftariyeliklerin enerji içeriği yüksektir, tüketimine dikkat edilmelidir. Çorba ile devam edilebilir. İftarda protein kaynaklarından bir şeyler olmalıdır; az yağlı et, derisiz tavuk/hindi, balık, kurubaklagiller, etli/kıymalı sebze yemekleri vb. Pideye sahurdansa iftarda yer vermek daha doğrudur, porsiyon kontrolünü sağlamaya pidenin dilimlenmesi yardımcımız olacaktır.

4. Fiziksel aktiviteyi ihmal etmeyin.

Tercihen iftar sonrasında 30-40 dakika fiziksel aktivite; açık hava yürüyüşü, teravih namazında biraz mesafesi olan cami tercihi ve spor salonuna gideceklerin iftar sonrasında gitmesi tavsiye edilebilir. Spor ayakkabı ve rahat kıyafetler, bir de su şişe/termosları eşliğinde güzel bahar/yaz akşamlarının tadı çıkarılmalı!

5. Bir ara öğün yapılmalı.

Burada tatlı ihtiyacımızı gidermek için en doğru tercih meyvelere yer verilebilir. Ya da sütlü tatlılar; şerbetli, yağlı tatlılara göre daha serin, daha az enerji yoğunluklu ve daha besleyicidir. Burada su tüketimi çok önemlidir. Günlük toplamda en az 8-12 bardak, 1,5-2,5 litre su tüketilmelidir. Ortalama ne kadar içildiği hesaplanıp eksik kalan su bu ara öğün sırasında tamamlanabilir.

6. Çiğneyin.

Bol bol çiğneyin ki midenize yardımcı olun, doyduğunuzun farkına varın.

Sağlıklı günler dilerim

Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail :

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Yaza Fit Girmek İsteyenlere 6 Öneri

Çoğu bireyin en azından vereceği 3-4 kilo var. Bazı kilolar yapışmış da gitmiyormuş gibi... Mucize arıyor ama aradığınız mucize bir türlü karşınıza çıkmıyorsa... Bugün başlangıcınız olsun ve fit olmak için aşağıdaki 6 öneriye kulak verin;

1. Kahvaltı yapın

Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Metabolizmayı canlandırır, iş/okul başarısını arttırır, gün boyu daha uyanık ve yüksek konsantrasyona sahip olmaya yardımcı olur. Yumurta, beyaz peynir, bol mevsim sebzeleri, yağlı tohum ve tam tahıllarla gün boyu dengeli bir kan şekeri sağlar. Böylelikle gün içerisinde yaşanabilen tatlı krizleri ve açlık ataklarınızın azaldığını fark edeceksiniz.

2. Düzenli beslenin

Öğün saatlerinizi düzenleyin. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeği saatiniz belirli olsun. Bilin ki o saatte yemek yiyeceksiniz. Bu sinyali alan beyniniz aralarda kaçamak yapmanızın önüne geçecektir.

3. Ara öğün alışkanlığı kazanın

Özellikle öğle yemeği ve akşam yemeği arasındaki sürede yapacağınız ara öğün kurtarıcınız olacaktır. Burada minik bir sandviç, sütlü kahvenizin yanında meyve, yulaflı yoğurt, badem ve hurma gibi alternatiflerle yapacağınız bir ikindi ara öğünü akşam yemeğinde kontrollü olmanıza yardımcı olacaktır.

4. Düzenli uyuyun

Gün içerisinde salgılanan hormonların dengesi için düzenli uyku oldukça önemli... Uyku ihtiyacı bireyseldir. Öncelikle kaç saat uyuduğunuzda dinç olduğunuzu keşfedin. Ve kendinize uyku saat aralığı belirleyin. Günler arasında düzenli olarak belirlediğiniz bu uyku saat aralığınızda uyuyun.

5. Su için

Gün içerisinde 8-12 bardak su için. Biranda bir litre su içmek yerine bardak bardak saatlere bölerek için. Böylece açlık ve susuzluğunuzu karıştırmayacak ve acıkmadan yiyeceklere yönelmeyeceksiniz. Havalarda ısındıkça kaybettiğimiz sıvı miktarı artarken su içerek bu kaybı da dengeleyin. Hatırlatmalı ki en kuvvetli yaşlanma karşıtı sudur, vücudunuzu gençleştirmek için susuz bırakmayın.

6. Aktivitenizi arttırın

Daha iyi ve hızlı çalışan bir metabolizma için aktivite şart! Bir durak önceden inip eve yürümek, kısa mesafelerde araba yerine spor ayakkabıları kullanmak, haftasonu yürüyüş ile yorgunluk atmak, öğle aranız müsaitse kısa bir yürüyüşe çıkmak, oturarak çalışıyorsanız her bir saatte 5 dakikanızı hareket ederek geçirmek gibi birçok fiziksel aktivite arttırma yolu var. Siz de işinize yarayanları alıp kullanın. Daha zinde, güçlü ve enerji dolu olduğunuzu hissedeceksiniz. Her gün attığınız adım sayısını takip etmek yürüyüş için sizi motive edecektir. Yağlanmamak için günlük 5.000 adım, fazla yağdan kurtulmak istiyorsanız günlük en az 7.500, tercihen 10.000 adım atın.

Sağlıklı günler dilerim

Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail : sevde.kh@gmail.com

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Yeni Yıl Yeni Umutlar

Tarihte birkaç rakam değişiyor ve henüz değişmeden yeniden doğacakmış gibi hissediyoruz... Saatler 00.00 olmadan kararlar alıyoruz. Bu yıl şunu şunu yapacağım diyor; yazıyor, çiziyoruz... Daha çok tebessüm istiyoruz, mutlu olmak! Başarmak! Sevmek ve sevilmek! Bazı istediklerimiz maddi, bazıları ise tamamen manevi, kalbimizden geçirdiklerimiz oluyor...

Belki yeni yılda 5 kilo daha zayıf olmak istiyor da olabiliriz. Ya da fotoğraflarını, filmlerini gördüğümüz birisi gibi olmak öyle güzel/yakışıklı, öyle zarif, öyle şanslı, öyle mutlu... Görüntü çok önemli, dış güzellik yani. Kabul etmiyoruz bunu ama önem veriyoruz işte.

Aslında yeni yıl bahane! Hayaller şahane!

Bir dostunuzun size bir torba dolusu fındık hediye ettiğini düşünün şimdi. Öyle paketli fındıklardan değil, bahçesindeki fındık ağacının dalından toplamış. Bir kıracak dahi getirmiş size, siz de olmaz diye düşünmüş. İştahla bir fındık alıp kırıyorsunuz ve bakıyorsunuz ki içi boş. Kaçıyor tüm keyfiniz...

İşte böyle, sağlığınızı ön plana koymadan uyguladığınız her program gerek kilo verme gerek alma, gerek emzirirken, hamileyken beslenme, gerek hastalıklarda beslenme... Eğer genel sağlığınızı ön plana koymayıp sadece bir şeye odaklanıyorsanız, evet belki dışarıdan o fındık tanesi gibi capcanlı görünebilirsiniz ama içinize bir bakarsınız ki kaybetmişsiniz.

Klişe ama... Hiçbir şey sağlık kadar önemli değil.

Sakin olun! Hayallerinizden de sağlığınızdan da vazgeçmeyin! Her şey yoluna girecek, inanın. Tam anlamıyla inanın hem de, istediğiniz birçok şey en beklemediğiniz anlarda gerçek olmadı mı? İşte takıntı boyutunda olmasın yeter, doğru bir şekilde ifade edin isteklerinizi kendinize, nefsinize, kalbinize, dilinize...

Bir bilene danışmak yol göstericinizin olması önemli ama. Bu kişiyi iyi seçin, gerçek olsun. Ona güvenin, soru sorun, konuşun, danışın. Doğru kişiyi bulduysanız zaten uyumu hissedersiniz.

Yeni yıl mutlulukla, bereketle ama en çok da sağlıkla gelsin,

Diyetisyen Sevde Kahraman

Yazının devamı...

Besinlerimiz Ne Kadar Güvenli ?

Ellerimizde yüzey alanı olarak bir santimetrekare başına 100-1.000, alında 10.000-100.000, baş derisinde 1 milyon adet bakteri yaşıyor... Katıldığım bir konferansta petri kabına yerleştirilmiş insan fotoğrafı yansımıştı ekrana, biz insanlar belki de bakterilerin besi yeriyiz denilmişti. Demem o ki bizi biz yapan bir şeyde taşıdığımız milyarlarca bakterilerimiz...

Ellerimi gün içerisinde kaç kere yıkadığımı birisi sorsa, zannederim ki sayamam. Ben buna rağmen besi yeri olabiliyorsam ya dışarısı? Peki ya besinlerimiz?

Çözümü ''besin güvenliği'' ; kişisel temizlik ve bakıma, besin hijyenine ve kullanılan araç ve gereçlerin hijyenine dikkat etmek. Kimi zaman baş dönmesi, mide bulantısı, karın ağrısı, ishal sebebi güvenilir besine ulaşırken yaşanan problemler olabilir.

1. Adım : Temizliğe önem vermek

Bu kişisel temizlikten, mutfağa, kullanılan araç gereçlere kadar önem verilen temizliğin adımı.

2. Adım : Temiz su ve temiz malzeme kullanmak

Kullanılan suyun ve satın alınan besinlerin temizliğini, hijyenini vurgulayan bir adım.

Besinleri güvenilir kaynaktan satın almaya ve son kullanma tarihlerine,

Balık alırken; kendine has kokusunun olmasına, pullarının parlak, gözlerinin berrak ve hafif kabarık, solungaçlarının kapalı ve koyu kırmızı renkte olmasına,

Yumurta alırken; kırık, çatlak, kirli olmamasına,

Ezik, çürük, çamurlu, böcek yeniği olan sebze ve meyveleri satın almamaya,

Konserve besin satın alırken, alt ve üst kapakları şişkin, kutusu hasarlı, kapağı gevşek, zedelenmiş olan kutuları almamaya,

Tahıl ve kurubaklagillerin, küflü, böcek yenikli, kırık taneli olmamasına

dikkat etmekten geçiyor.

3. Adım : Pişmiş ve çiğ besinleri ayrı tutmak

Et, tavuk, balık gibi çiğ besinleri pişmiş besinlerden ayrı tutmak önemli; zaten evlerimizde kullandığımız buzdolapları bunu sağlayabilecek özellikte bir buzluk bir de dolap kısmına sahip.

Belki dikkat edilebilecek bir nokta et doğrarken kullanılan doğrama tahtalarını sebzeler için kullanmamaktan geçiyor. Bunu sağlamak için etlere özel olarak beyaz renk sebzelere özel olarak yeşil renk tercih edilebilir; iki ayrı renk ile ayırmak kolay bir yol olabilir.

4. Adım : İyice pişirmek

Bu adımı sağlamak için mutfak termometresi faydalı olacaktır.

Çorba ve sulu yemeklerin pişme sıcaklığı 75 dereceye kadar çıkmalı.

Et, tavuk, balık pişirirken iç sıcaklığı 70 dereceye kadar ulaşmalı.

5. Adım : Yiyecekleri uygun sıcaklıkta saklamak

Bakterilerin en fazla çoğalabildiği sıcaklık aralığı 5-60 derecedir Bunun için bazı koşullar sağlanmalıdır.

Örneğin; pişmiş yiyecekler oda sıcaklığında 2 saatten fazla kalmamalı, ya tüketilmeli ya da buzdolabına kaldırılmalı.

Buzdolabı sıcaklığının 5 derecenin altında olduğundan emin olunmalı.

Hayvansal besinler (et, süt, yumurta vb) potansiyel olarak tehlike oluşturabilir. Bunu önlemek için taze alıp direkt buzdolabına veya buzluğa yerleştirmek gerekir.

Kullanılacak miktarlarda buzluktan çıkartılan etin çözdürülmesi ise oda sıcaklığında bekletilerek yapılmamalı; ya buzdolabı kısmında, ya akan soğuk musluk suyu altında ya da mikrodalga fırında çözdürülmelidir. Bir kere çözdürülen et bir daha dondurulmamalıdır yani kullanacağınız kadar çıkartın ve çıkardığınızı kullanın.

Sağlıklı günler dilerim

Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail : sevde.kh@gmail.com

İnstagram : http://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Vazgeçilmez Öğün: Kahvaltı

Vazgeçilmez Öğün : Kahvaltı

Bayram kahvaltısı, pazar kahvaltısı, açık büfe kahvaltı, serpme kahvaltı... Vazgeçilmez öğünümüz kahvaltı birçok kültürel aktivitemizde, sosyal çevremizin içerisinde hatta kimi zaman merkezinde yer alıyor. Cemal Süreya'nın savunduğunun arkasındayız ''Kahvaltının mutlulukla bir ilişkisi olmalı.'', kahvaltı severler onayı başını sallayarak verdi bile.

Peki kahvaltı gerçekten mutlulukla ilişkili mi?

Beslenme sağlıkla yani fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyilik halinde olmakla yakından ilişkili ve kahvaltı ise sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası... Mutluluğa da ruhsal açıdan iyi hissetmenin içerisinde yer verdiğimizde sağlıklı besinleri içeren bir kahvaltı mutlulukla ilişkilidir diyebiliriz.

Kahvaltı öncesinde 6-10 saatlik bir açlık yaşıyoruz ve açlıkla beraber kan şekerimiz düşük bir seviyede ilerliyor. Sağlıklı seçeneklerin bulunduğu bir kahvaltıyla beraber kan şekerimizi de yükseltiyoruz böylece enerjimizi, motivasyonumuzu ve konsantrasyonumuzu arttırmış oluyoruz.

Tıp öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada düzenli kahvaltı tüketimi ile mutluluk arasında ilişki ispatlanmış. Haftanın yedi günü kahvaltı edenler skorlamada en yüksek mutluluk puanına sahipken hiç kahvaltı etmeyenler en düşük puana sahip olmuştur.

Düzenli kahvaltı tüketen bireylerde ise daha düşük oranlarda depresyon görülmüştür.

Güne kahvaltı ile başlayan bireyler daha zayıf!

Hafif şişman ve obez insanların yeme davranışlarına bakıldığında normal kiloya sahip bireylere göre kahvaltı öğününü daha fazla atladıkları görülmüştür.

Geçmişten günümüze birçok bilimsel yayında, kahvaltının sağlıklı kiloya ulaşmada ve bu kilonun korunmasında önemli olduğu görülmüştür. Fizyolojik olarak kısa dönemde etkilerine bakıldığında; gün boyu iştah kontrolünde ve harcanan enerjinin, yağ yakımının artışına olumlu etkileri olduğundan dolayı kilo kontrolü/azalışı ile ilişkilendirilmiştir. Bireyler kahvaltının iştah üzerine olumlu etkilerinden dolayı gün boyu enerji alımının dengeli ve düzenli ilerleyişine yatkındır.

6-10 yaş arası okul çağı çocukları üzerine yapılan bir çalışmada kahvaltı yapmayan çocuklar genelin %35.1'i yani her 3 çocuktan en az 1'i kahvaltı yapmıyor! Belki de okul çağı çocuklarda artan şişmanlık sıklığı, azalan okul başarısı, okula gitmeme isteği kahvaltıyı atlamakla ilişkili, ne dersiniz? (TOÇBİ, Türkiye'de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi, 2011)

Bir diğer çalışmada ise bu oran %10.8 ile bir miktar daha iyi görünüyor. Ancak; her çocuğu kazanmak hedefimizse 10 çocuktan 1'inin de göz ardı edilmemeli diye düşünüyorum. (TBSA, Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması, 2010)

Dengeli kahvaltı ama nasıl?

Esasında içerik ve miktar kahvaltının dengesini belirliyor. Tabii ki de bireysel farklılıklar; bir bireyin yaşam şekli, iş hayatı, damak zevki, sağlık durumu, boyu, kilosu, yaşı... dengeli kahvaltıyı şekillendirecek unsurlardır. Birkaç ufak örnekle dengeli kahvaltıyı kendime göre ve sağlıklı bireylere yönelik yorumlarsam;

Şeker eklemediğim güzel bir çay ile güne başlarken içerdiği kafeinle uykumu dağıtır, günüme keyifli bir dokunuş yapardım. Yumurta ile en kaliteli proteini, beyaz peynir ile kalsiyum ve lezzeti sağlardım. Metabolizmamın hızına hız katmak istersem 1 çay kaşığı kırmızı pul biberin içerdiği kapsaisinden yardım alırdım. Mevsim sebzelerinden mutlaka faydalanırdım; maydanoz, domates, salatalık, biber, nane, roka, marul... Üzerlerine tuz serpmektense limon sıkardım. Bazı günler zeytin, bazı günler ise ceviz, fındık veya badem ile kahvaltıma sağlıklı yağları eklerdim. Tam buğday ya da tam çavdar ekmeğim de varsa B grubu vitaminlerimi, lifimi ve keyfimi katlardım.

Çeşitlendirmek elbette mümkün! Bazen tam buğday unlu el yapımı sıcacık poğaçalar, bazen kahvenin yanında bir sandviç, bazen gelenekselleşmiş keyifli kahvaltımız simit ve üçgen peynir ile güne merhaba diyebiliriz.

Salam, sosis, sucuk, jambon belki tercihlerimiz arasında en altta yer alması gereken besinler... Bilinen bir şeydir ki; bu grup besinlerin işlenmesi sırasında eklenen nitrit ve nitrat tuzları mide kanseri ile ilişkili! Hatta Alzheimer ve Parkinson hastalığının oluşumunda rol oynayabiliyor. Geleneksel yöntemlerle hazırlanmış, katkı maddesi yok veya az, ısıl işlem uygulanMAmış sucuk ve pastırma bu grubun en masumları diyebilirim. Yine de uyarım olmalı ki masumların dahi tüketim sıklığına dikkat edilmeli.

Sağlıklı günler dilerim

Diyetisyen Sevde Kahraman

E-Mail :

İnstagram : https://www.instagram.com/dytsevdekahraman/

Facebook : http://www.facebook.com/diyetisyensevdekahraman/

Yazının devamı...

Emziren Annelere Beslenme Önerileri

Emziren Annelere Beslenme Önerilerim

9 aylık uzun yolculuktan sonra bebekleriyle birlikte yeni bir hayata merhaba diyen annelerimiz... Bebeklikten yetişkinliğe vazgeçilmezi olacağınız değerli yavrularınızla daha sağlıklı ve kaliteli yaşam sizin ellerinizde... Tıpkı sevginiz, şefkatiniz gibi... Bir tatlı süreç daha sizi bekliyor; 6 ay boyunca miniğinizin besini sizsiniz, hem ruhunun hem bedeninin besini... Esasında 2 yıla kadar devam ediyor bu özel, bol bol anılar biriktireceğiniz süreç...

Emzirme döneminde beslenme hem anne hem de bebek için oldukça önemli. Anne hem kendi ihtiyaçlarını karşılayacak hem de sütüyle bebeğinin büyüme ve gelişmesini sağlayacak.

Annenin bu dönemde yeterli ve dengeli beslenmesi, sütünün içeriğini ve miktarını etkilemektedir. Eğer ki annenin beslenmesi yetersiz ve dengesiz olursa süt miktarı ve sütün vitamin-mineral içeriği etkilenir. Bebeğin zihinsel fonksiyonlarının geliştiği bu süreçte sütün yağ içeriğinin değişmesiyle okul dönemini kapsayan bir başarı için anne beslenmesine özen göstermeli.

Öncelikle Doğru Emzirme Tekniği

Bunu sağlık ocakları/ana-sağlık merkezlerinde ücretsiz bir şekilde öğrenmek mümkün. Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı broşürlerle tekrar edilip öğrenilebilir.

Kısaca; bebeğin çenesi meme içine girerken burnunun dışarıda kalmasına özen gösterilmeli ki bebeğiniz emme sırasında rahatlıkla nefes alabilsin. Sadece meme ucuyla emzirmek hatalıdır, meme ucunun çevresindeki koyu kahverengi bölge de çocuğun ağzına büyük oranda yerleştirilmelidir. Bunun için baş ve işaret parmağını memede kıskaç yapıp bebeğinizin memeyi kavramasına yardımcı olabilirsiniz. Bebeğiniz her iki memeyi de en az on dakika emmeli.

Annenin Beslenmesi

Emziren annelerin beslenmesi hem bebek hem anne için oldukça önemlidir. Bu dönemde birçok bilgi duyulmakta, araştırılmakta ve uygulanmaktadır. Ancak kimi bilgi efsane olarak aktarılmakta ve doğruluktan uzak kalmaktadır. Doğrusunu uygulamak isteyen sağlıklı anne ve bebekler için birkaç basit kural :

Emziren Annenin Beslenmesinde Dikkat Edilecek Noktalar

Sütüm Yeterli Mi ?

Sütün yeterli olup olmadığı çoğu annenin aklında soru işaretleri oluşturur. Bebeğin ağırlık kazanımını izleyerek kolayca bu sorunun cevabını vermiş olursunuz. Bebek 20 günlük olduğunda 500 g ağırlık kazanmışsa anne sütü yeterlidir.

Bebek yaşamının ilk 6 ayında, aylık 800 gram; 6-12 ayda ise aylık 500 gram kazanıyorsa anne sütü yeterlidir. Endişeye gerek yok.

Diyetisyen Sevde Kahraman

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.