SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Piezo ile Yaz Aylarında Burun Ameliyatı Mümkün mü?

Kıymetli Okuyucularım,

Havalar gün geçtikçe daha fazla ısınıyor. Ramazan ayının gelişiyle birlikte artık yavaş yavaş bayram tatili planları yapılmaya başlandı bile. Hastalarımın soruları ve talepleri de mevsime, gündeme ve içinde bulunduğumuz koşullara göre sıkça şekil değiştiriyor.

Şu sıralar yaklaşan tatil programları sebebiyle hastalarım “”ne yoğunlaşmış durumdalar. Ben de bundan hareketle burun estetiği sonrası iyileşme dönemini ciddi ölçüde kısaltan ‘Piezo Cerrahisi’ni bu hafta köşeme taşımaya karar verdim.

Piezo Cerrahisi Nedir?
Öncelikle burun ameliyatlarında kullanılan Piezo tekniğinden sizlere biraz bahsetmek isterim.

Bu teknik ameliyat sırasında cerrah için, ameliyat sonrasında da hasta için birçok avantaj sunuyor. Cihazın dolma kaleme benzeyen bir sapı ve bunun ucunda da mikro testereden oluşan bir başlığı var. Ancak bu mikro testere öyle ilginç ki, sadece kemik dokuyu hedefleyen özel teknolojisi ile ne damara, sinire ne de cilde zarar vermiyor. Ancak mikro testereyi kemiklerde kullandığımızda yaklaşık 5 saniye içinde hedef alınan bölgeyi yazı yazar hassasiyetinde kesebiliyor.

Dolayısıyla ameliyat sırasında sadece kemik dokuya duyarlı bu sistemle çalışıldığında, hastada kanama problemi minimuma iniyor. Damarlar ve diğer dokular zarar görmediği için ameliyat daha hassas ve travmasız bir şekilde tamamlanabiliyor.

Bu da hasta için “daha kısa bir iyileşme süresi” anlamına geliyor.

Tatil Planlarınızı Ertelemeyin
Burun ameliyatı olmayı düşünüyor ve yazın tatile de çıkmayı istiyorsanız, ikisi arasında tercih yapmak zorunda değilsiniz. Hem Rinoplasti ameliyatı ile daha iyi nefes alan, daha iyi görünen bir buruna sahip olabilir, hem de yaz tatilinizin keyfini çıkarabilirsiniz. Bütün mesele doğru teknik, doğru planlama ve doğru zamanlama olmalı.

Ben estetik burun ameliyatlarını gerçekleştirdiğim hastalarımın, ameliyatlarından 15 gün sonra temiz bir denize girmelerinde sakınca görmüyorum. Aksine deniz suyu burun içindeki dokuların iyileşmesine ve tıkanıklıkların açılmasında faydalı bile olacaktır.

Ancak hastaların dikkat etmesi gereken bazı detaylar var:

1- Denize atlamaktan, derin dalışlardan kaçının.
2- Yaklaşık 1 ay kadar güneş ve deniz gözlüğü kullanmayın.
3-Burnunuzu azami şekilde darbelerden koruyun.
4- Güneşin altındayken mutlaka geniş bir şapka takın.
5-Denizden çıktıktan sonra gölgede zaman geçirirken, güneş koruyucu kullanın.

Yazımın başında da belirttiğim gibi;
Doğru bir planlama ile kendinize dinlenmek için gereken zamanı ayırdıktan sonra Piezo Cerrahisi sayesinde, daha kısa sürede sosyal hayata hızla geri dönüş yapmanız mümkün.

Sağlıklı ve güzel günler dilerim…

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu
KBB ve Yüz Cerrahisi Uzmanı

Sorularınız İçin :

Telefon : 0542-522-54-54

Yazının devamı...

Hastaların Hekim Seçimi, Ameliyat Süreci ve Sonrasında İzlemesi Gereken Adımlar

Sevgili Okuyucularım,

Bu hafta, birçok hasta için yol gösterici olacağına inandığım bir yazı kaleme almak istedim. Çünkü biz hekimlerin görevi sadece tedavi etmek değil, aynı zamanda kendi alanı olan konularda sizlere detaylı bilgiler vermek ve yönlendirmelerde bulunmaktır.

Özellikle estetik operasyonlar konusunda, Türk hekimlerinin dünya meslektaşlarına kıyaslandığında çok önde olduğu bir gerçek. Bu konuda farklı hekimlerin, farklı yaklaşımları olmakla birlikte; şimdi sizlere hastalar ve tercih ettikleri hekimler arasında olması gereken iletişimi ve ameliyat olma kararlarından itibaren atmaları gereken adımlardan bahsedeceğim.

Evet. Burun estetiği ameliyatı olmak için hekim araştırmasına giriştiniz ve bir hekimde karar kıldınız. Peki hekiminiz ile birlikte o andan itibaren yapmanız gerekenler nelerdir?

1-Hekiminiz Detaylı Muayene Ve Yüz Analizi İçin Fotoğraf Çekiminizi Yapmalı
Birçoğunuz ; yüzünüzdeki karakteristik detayları hekiminiz tarafından size söylenene kadar fark etmezsiniz. Hekiminiz bu detayları sizlerle paylaşmak için mutlaka her açıdan profesyonel bir fotoğraf çekimi yapmalıdır.

Özellikle asimetri konusunu açıklamak için bu fotoğraf çekimi hem hekiminize hem de size çok yardımcı olacaktır. Yüzünüzdeki asimetrileri kendi fotoğraflarınız üzerinden görmeniz birçoğunuzu şaşırtabilir. İşte bu ufak detayların farkına varabilmek, iyileşme sürecinde hekiminiz ve sizin için oldukça önemli bir basamak olacaktır.

Yapılan bu detaylı fotoğraf çekimleri, ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası farkları kıyaslayabilmek için de işinize yarayacaktır.

2- Hekiminiz Daha Önce Yaptığı Operasyonların Gerçek Sonuçlarını Sizlerle Paylaşmalı
Gerçek sonuçlar, hasta değerlendirmesinde simülasyondan farklı bir yerde olmalı. Çünkü burun simülasyonu hekimlik bilgisi olmadan da, basit bir bilgisayar programı yardımıyla birkaç saniye içinde yapılabilir. Ancak gerçek öncesi-sonrası hasta görüntülerine sahip olmak bundan çok daha fazla donanım, bilgi, yetenek ve zaman isteyen bir iştir. Bu sebeple “gerçek öncesi-sonrası” görüntüler ile “simülasyon” arasındaki farkı siz hastaların ayırt etmesinin önemli olduğu görüşündeyim.

Hekiminizden ameliyat görüşmelerinizde önceki vakalarının sizlerle mutlaka paylaşmasını rica etmenizi öneririm. Bu fotoğrafları beraber incelemek, hem sizlerin neleri beğendiğinizi açığa çıkaracak hem de hekiminizle daha sağlıklı bir iletişim kurmanızı sağlayacaktır.

3-Oluşabilecek Komplikasyonlar Hakkında Detaylı Bilgi Almayı Atlamamalısınız
Konu ne olursa olsun, her cerrahi girişimin çeşitli olumsuzluklar doğurabilme ihtimali her zaman için mevcuttur. Dolayısıyla ameliyat olacak her hastanın yaşanabilecek bütün komplikasyonlarla ilgili ameliyattan önce detaylı bilgi alması en doğal hakkıdır ayrıca biz hekimlerin de görevidir.

Hekiminizle gerçekleştirdiğiniz görüşmelerinizde her ne kadar düşük ihtimalli de olsa her türlü komplikasyonu sizlere açıklamasını ve doğabilecek tüm riskler hakkında bilgi vermesini rica etmelisiniz. Başlarda bu konuşmalardan dolayı biraz stres ve tedirginlik yaşayabilirsiniz fakat bu bilgilendirmenin uzun vadede sizin için oldukça önemli ve gerekli olduğunu göreceksiniz.

4- Onam Formunu Detaylı Okumalı ve Anlamalısınız
Sizlerin de bildiği gibi, ameliyatlardan önce hastalara; uygulanacak tedavi, ve oluşabilecek riskler açısından hastayı bilgilendirmek ve rızasını almak adına bir onam formu verilir. Bu onam formu sürecinde geniş bir zaman diliminde formu detaylıca okumalı ve kafanızı kurcalayan konularda notlar almalısınız.

5-Ameliyat Öncesi Hekiminizle En Az 3 Kez Görüşmelisiniz
Estetik operasyon öncesi tam ve doğru iletişim bana göre başarının bel kemiğidir. Hekimlerinizle yapacağınız görüşmelerde size ayrılan sürenin makul miktarda olmasına dikkat etmelisiniz. Bu süre içinde hekiminize kaygılarınızı, beklentilerinizi rahatlıkla açıklamalısınız.

Tahmin edersiniz ki, bir hekimin rutin trafiği göz önüne alındığında, her hastasına saatlerce zaman ayırması çok mümkün görünmez. Ancak randevu almış hastalar olarak, sağlıklı iletişim kurabileceğiniz bir zamana ihtiyacınız vardır. Hekiminizin sizin güzellik anlayışınızı analiz edebilmesi için ameliyattan önce minimum 3 görüşme yapmanız gerekir. Bu görüşmeler sayesinde karşılıklı olarak doğru bir iletişim ve bilgilendirmeyle, ameliyat öncesi stresi minimuma indirme temel amaçtır.

Bu görüşmelerden ilki, hekiminizi tanımak ve kendinizi tanıtmak için için klinikte yapmanız gereken görüşmedir. Fotoğraf çekimi, kapsamlı muayene ve detaylı yüz analizi ile başlayabilir.

İkinci görüşmeniz, ameliyata karar vermeniz ile birlikte sonuca yönelik detaylı analizler ve tespitlerin yapıldığı, aynı zamanda hekiminizin önceki ameliyatlardaki sonuçları ve tıbbi geçmişinizi irdelediğiniz görüşmedir. Bu görüşmede ameliyata hazırlıkla ilgili tüm bilgiler sizlere iletilmelidir

Hekiminiz ile gerçekleştirdiğim son görüşmeniz ise ameliyattan hemen önce, hastanede gerçekleştirdiğiniz ve ameliyat için birlikte son hazırlıkları yaptığınız görüşmedir.

7-Elinizde Her İhtiyaç Duyduğunuzda Ulaşabileceğiniz Bir Cep Numarası Olmalı
Ameliyat öncesi ve sonrasındaki süreçte aklınıza takılan farklı farklı sorular olabilir. Hekiminiz size acil durumlar ya da basit sorular için her zaman destek alabileceğiniz bir cep numarası vermelidir. Bu hattın diğer ucunda asistanlar ve hemşireler olabilir. Böylece sorularınız ya da problemleriniz bu kişiler vasıtasıyla hekiminize iletilir ve çözüm sağlanmış olur.

8-Hekiminiz Ameliyat İçin Sizin Adınıza A Kalite Bir Hastane Ortamı Tercih Etmeli
Ameliyat olmaya karar vermenizin ardından çok önemli olan adımlardan biri de hastane seçimidir. Tam teşekküllü ve yoğun bakım ünitesi olan kurumlarda sterilizasyon, anestezi komplikasyonu gibi riskler minimum seviyede olacağı için, kendinizi psikolojik olarak da daha rahat ve güvende hissedersiniz.

Ameliyat için tercih ettiğiniz hekiminiz, her zaman kendinizi konforlu ve rahat hissedeceğiniz, kalite standartlarına ve cerrahi kadrosuna güvendiği bir hastane tercih etmelidir.

9- Ameliyattan Önce Anestezi Hekiminizle Mutlaka Tanışmalısınız
Ameliyatlara büyük katkı sağlayan uzmanlardan biri de hiç şüphesiz anestezi doktorudur ve bir çok hastanın anestezi konusunda endişeleri hatta korkuları vardır. İşte siz hastaların bu korkularını yenmeniz için her zaman ameliyatından 1 hafta kadar önce hekiminizden, anestezi doktorunuz ile tanışacağınız bir görüşme organize etmesini isteyin. Böylece anestezi konusundaki sorularınıza en yetkili ağızdan yanıt almış ve gerekli olan kan tahlilleri ve tetkiklerini önceden yaptırarak ameliyat günü stresinizi azaltmış olursunuz.

Yazımın ilk satırlarından itibaren, sizlere ameliyat sürecindeki olması gereken işleyiş hakkında bilgiler vermeye çalıştım. Hastaların doğal haklarının olduğunu düşündüğüm detayları sizlerle paylaşmak istedim. Umarım sizin için aydınlatıcı bir yazı olmuştur.

Sağlıklı ve güzel günler dilerim…

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu

Yazının devamı...

Büyüyen Tiroid Bezleri Guatr Hastalığına Davetiye Çıkarıyor

Hepinize Merhabalar Değerli Okurlarım,

Bu hafta sizlere salgıladığı hormonlar ile insan vücudunun tüm fonksiyonlarını doğrudan etkileyen ve detaylarından bahsedeceğim.

Boynun ön tarafında bulunan tiroid bezlerinin gerekenden az veya fazla çalışması durumu sağlık sorunlarını da beraberinde getirir. Tiroid bezleri insan metabolizma dengesinde aktif bir rol alır.

Tiroid bezlerinin büyümesi olarak bilinen ‘Guatr Hastalığı’, kişilerin yaşam kalitesini olumsuz yönde doğrudan etkiler.

Karadeniz Bölgesi Listenin Başında Yer Alıyor

Guatra yol açan durumların başında iyotsuz beslenme gelmektedir. Ayrıca tiroid bezlerinin az ya da fazla çalışması, bez içinde nodül oluşması, bazı ilaçlar, radyasyon, kanserler ve iltihabi durumlar da guatra yol açabilir.

Guatr iyot eksikliğine bağlı olarak en sık ve Bölgeleri'nde yaşayan insanlarda görülür.

Bunun yanı sıra, radyasyona maruz kalan, sigara kullanan, lityum gibi bazı ilaçları alan, bağışıklık sistemi sorunları yaşayan insanlarda görülür. Menopoz ve gebelik dönemlerindeki kadınlarda, ailesinde guatr hikayesi olanlarda ve 50 yaş üzeri kişilerde daha sık yaşandığı söylenebilir.

Zehirli Guatra Dikkat !

Tiroid bezi tümüyle büyüyebileceği gibi içinde sert küçük noktalar halinde de büyüyebilir. Bunlara da nodül ismi verilir.

Tiroid bezi sadece büyümekle kalmayıp, bunun yanında aşırı hormon da salgılayabilir.

Bu halk arasında ‘’ olarak adlandırılırken, tıp literatüründe ise, ‘’ olarak isimlendirilir.

Guatr Belirtileri ve Tedavisi

Guatr hastalığının en yaygın belirtileri;

Kalp çarpıntısı, ellerde titreme, kaslarda zayıflık ve önlenemeyen kilo kaybının yanı sıra, yorgunluk, uyku düzensizliği, adet düzensizliği ve meme başından süt gelme (kadınlarda) olarak sıralanabilir.

Guatr genel olarak ağrıya neden olmaz. Tiroid bezi aşırı büyümüşse hastalar yutkunma ve nefes almakta sıkıntı yaşayabilirler.

Guatrın tedavi yöntemi, guatrın sebebi net olarak anlaşıldıktan sonra belirlenmelidir.

Guatrın sebepleri farklılıklar taşıyabilir. Bazı durumlarda sadece ilaç tedavisi hasta için yeterli olabilirken kimi zaman hastanın kesinlikle ameliyat edilmesi gerekebilir.

Guatr ameliyatlarının kendine özel bazı riskleri bulunur. Bunlar, ses kalitesinde değişiklik, ses tellerinde felç, nefes darlığı ve kalsiyum eksikliği gibi problemlerdir.

Saygılarımla...

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu

Yazının devamı...

Guatr Ameliyatlarında Ses Kısıklığı Sorunu Engellenebilir

Merhabalar Sevgili Okurlarım, bu hafta yeni bir konu ile birlikteyiz.

Halk arasında diye bilinen , yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Vücudumuzda önemli görevleri bulunan tiroid bezleri ve guatr hastalığı ameliyatlarının sonucunda ortaya çıkan ses kısıklığı sorununun engellenebildiği bilgisini sizlere detaylarıyla açıklamak isterim.

Guatr ameliyatlarının ses kalitesinde değişiklik, ses tellerinde felç, nefes darlığı gibi kendine özel riskleri bulunur. Ancak bu riskler engellenebilir ve sizler bu riskler nedeniyle tedavinizi asla ertelememelisiniz.

Ameliyat Öncesi Doğru Tanı Koyma Çok Önemli

Tiroid bezlerinin büyümesi olarak bilinen guatr hastalığı, hastalarda belirgin bir kitle görünümünün yanı sıra yutkunma, nefes almada zorlanma ve kronik öksürük gibi sinsi şikayetler ile kendini gösterebilir.

Hastalar bazen boğazlarına bir şey takılıyormuş gibi, boyunlarında bir sıkılık varmış gibi hissederler.

Ancak çoğunlukla tiroid bezleri aşırı bir büyüme göstermez, hastalık genellikle rutin muayeneler sırasında saptanır. Bu nedenle risk altındaki bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın düzenli şekilde hekim kontrolünden geçmesi büyük önem taşımaktadır. Guatr, farklı şekillerde tedavi edilebilir. Özenle yapılacak testler ve kapsamlı bir muayene ardından kesin tanısı koyulan hastalığın sebebine ve derecesine göre tedavi yöntemleri de belirlenir.

Guatr Ameliyatı Risklerinden Korkarak Tedaviyi Ertelemeyin!

Guatr ameliyatı sonrasında yaşanan, ses kalitesinde değişiklik, ses tellerinde felç, nefes darlığı gibi problemler ameliyat olması gereken hastaların tedavisini ertelemelerine neden oluyor. Bu korku sonucu ortaya çıkan geç müdahale ise risklerin ne yazık ki daha da artmasına sebep olmakta.

Günümüzde ameliyatlar sırasında kullandığımız özel sinir bulucu cihazlar guatr ameliyatlarının daha güvenli geçmesini ve başarıyla sonuçlanmasını sağlamaktadır. Hastalara ameliyat kararı öncesinde korku yaşatan ve tedavi kararlarını olumsuz yönde etkileyen risklerin bu şekilde azaltılması mümkün oluyor.

Bunun yanı sıra düşük oranda ortaya çıkan olumsuz sonuçlar söz konusu olduğunda ise, dolgu uygulamaları ya da ses teli cerrahisi operasyonlarıyla hastaların şikayetleri giderilebiliyor.

Nodüler Guatr Tedavisini Ertelemek Kansere Yol Açabilir!

Bazı hastalarda tek nodül, bazı hastalarda da birden fazla nodül bulunabilir.

Elle yapılan muayenede tek nodül olan hastalarda tiroid ultrasonu yapıldığında ise küçük ilave nodüller saptanabilir. Tiroid bezinde tek bir nodül de olsa birden fazla nodül de olsa tüm nodüllerde oranında var.

Çocuklarda Guatra Dikkat!

Çocuklarda yorgunluk, iştahsızlık, şişmanlık, konsantrasyon bozukluğu ve çabuk üşüme gibi belirtileri tiroid bezinin iyi çalışmadığını ya da tam tersi olarak, terleme, sinirlilik, kilo kaybı belirtileri ise tiroid bezinin aşırı çalıştığı konusunda uyarıcı olabilir. Bu şikayetlere sahip çocukların mutlaka uzman hekim tarafından görülmesi gereklidir.

Çocuklarda yaşanan guatr hastalıklarını ’unda iyi huylu beze oluşumu görülürken, oranında kötü huylu tümör görülme olasılığı vardır. Çocuklarda guatr hastalığı ihmal edilmemeli, bu gibi durumlarda zaman kaybetmeden alanında uzman bir hekime başvurulmalıdır.

Saygılarımla...

Yazının devamı...

Migren Ağrılarına Veda Edin

Merhabalar Sevgili Okurlarım,

Sizlere bu hafta, yaşam kalitesini büyük ölçüde düşüren ve zorluğunu ancak yaşayan hastaların çok iyi bildiği migren konusundan bahsedeceğim.

Migren, sürekli olarak ve nöbetler halinde baş ağrısı oluşturan, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen önemli bir hastalıktır. Dünyada her gün ortalama yaşadığı migren, tedavi edilebilmektedir.

Peki ama nasıl?

. Bu hastalığın beyin kimyasallarındaki değişimlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Migren nöbeti sırasında özellikle ‘’ adlı kimyasalın seviyelerinde düşme gözlemlenir. Serotonin düzeyinin azalması, beynin bir bölümündeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olabilir. Hemen sonrasında damarlar genişler ve bu durumun baş ağrısına neden olduğu düşünülür. Uyku düzensizliği, stres, düzensiz beslenme, bazı ilaçlar, çevresel etkenler ve hormanal değişimler migrenin tetikleyici sebepleri arasında yer alır. Migren, artık insanları hayattan alıkoyan ve çözümü olmayan bir hastalık olarak görülmemelidir, çünkü tedavisi mümkündür.

Her Baş Ağrısı ’’Migren’’ Değildir...

Her baş ağrısı migren değildir. Migren ağrısını, diğer baş ağrılarından ayırt edebilmek aslında oldukça basittir. Migren kendi içinde; ve dönemlerine ayrılır.

, hastanın başının ağrıyacağına dair sinyaller aldığı dönemdir. Kişide halsizlik, esneme, ruh hali değişkenliği, dışarıdan gelen sese, kokuya ve ışığa aşırı hassasiyet gösterme gibi belirtiler yaşanır.

ise baş ağrısı meydana gelmeden 1 ya da 2 saat kadar önce yaşanan dönemdir. Hasta bu dönemde duyusu ile ilgili aksamalar yaşar. Göz önünden geçen çizgiler, bulanık görmeler, renkleri ayırt edememe ve yüzde karıncalanmaların yaşandığı görülür.

Ardından yaşanır ve bu hastanın en çok zorlandığı dönemdir. Başın sol ya da sağ yarısında var olan ağrı şiddetli olarak artış gösterir, hastanın ışığa ve sese karşı aşırı bir tolerans kaybı olur. Karın ağrısı midede bulantı ve sık idarara çıkma eylemleri görülür.

Hasta, bir önceki döneme oranla daha rahattır fakat huzursuzluk, konsantrasyon bozukluğu ve yorgunluk ağrının ardında bıraktığı etkilerdir.

Migren Ağrılarına Veda Edin: Tedavisi Mümkün!

Amerika’da aldığım cerrahi eğitim sırasında, birlikte çalıştığım dünyaca ünlü Prof. Dr. Bahman Guyuron’dan migren tedavisi konusunda çeşitli bilgiler edinme ve uygulama fırsatı yakaladım.

Migren ağrısı yaşayan hastalar için, bu hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Alternatif tedavi yöntemi olarak biz cerrahlar botoks tedavisi ve kalıcı migren cerrahisini önerebiliriz. Bu yöntemler, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin ardından, ülkemizde de onaylanan yöntemlerdir. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu, kronik migren tedavisinde botoks uygulamasının etkili olduğu görüldü. Bu tedavide botoks; alın, şakaklar, ense ve boyun bölgesine uygulanmaktadır. Belirttiğimiz bölgelerde, belirli noktalarda deri altına botulinum toksini iğne ile enjekte edilir.

Kronik migren tedavisinde botoks uygulamasını tercih eden hastalar, baş ağrılarının azaldığını ve yok olduğunu belirtmektedirler. Etkisi 4-6 ay kadar süren botoks uygulamalarına, hastaların belirli periyotlarda tekrar girmeleri gerekir. Sürekli olarak botoks uygulamaları dışında, kalıcı olarak migren cerrahisi de hastaların migren ağrısından tamamen kurtulmalarını sağlar. Bu cerrahi ameliyatlar sırasında, migren ağrısını yaratmaya sebep olan kaslar alınarak bu kasların baskı uyguladığı sinirler gevşetilir veya sinirler komple alınır. Böylece hasta geçirdiği bu cerrahi uygulamadan sonra migren hastalığından tamamen kurtulmuş olur.

Migren’in Faturası: 112 Milyon İş Günü Kaybı, 14 Milyar Dolar Maliyet!

Migren sözcüğü yunanca kökenlidir ve ‘’ anlamına gelen ‘’ kelimesinden türetilmiştir. Tarihi 4.000 yıl öncesine dayanan bu hastalık, dünyada çok yaygın olarak görülür. Migren, bireysel etkileri olan bir hastalık olmakla birlikte, toplumsal etkileri de olan spesifik kronik baş ağrısıdır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde migrene yönelik yapılan çalışmalarda nüfusun ’inin migren hastası olduğu saptanmıştır. Kadın - Erkek oranı olan bu hastalığın, ekonomiye yaşattığı belirlenerek, kullanılan ilaçlar ile birlikte olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında sosyal hayatta beraberinde getirdiği zorluklar ve kişisel ilişkilere olan negatif etkisi de defalarca ortaya konmuştur.

Genel atak sıklığının olmakla beraber, atak süresinin sürdüğü, hastaların ’unda atakların her hafta yaşandığı, ’sinde ise atak süresinin kadar sürebildiği verileri açıklanmıştır.

Migren Genetik Bir Hastalık mıdır?

Evet bu soru ile çok sık karşılaşıyorum.

Migren, çocuklarda genellikle ergenlik sonrası görülebilen bir hastalıktır. Migren ataklarının sıklığı çocuklarda yaş ile doğru orantılı olarak artış gösterir.

Gerçekleştirilen araştırmalar sonucu ebeveynlerinden birinde migren olan çocuklarda bu hastalığın görülme oranı %50 iken, ebeveynlerinin ikisinde de migren olan çocukların migren hastası olma ihtimali %75 oranındadır. Bunun yanı sıra kadınlarda migren hastalığı, erkeklere oranla daha sık görülmektedir.

Saygılarımla...


Yazının devamı...

Horlamanın Gizli Kahramanı : Burnumuz

Değerli Okurlarım,

Eminim birçoğunuz çevrenizden horlama hikayeleri dinlemiş ya da bizzat yaşamışsınızdır.

Bu hafta sizlere başlığıyla, horlama probleminin burunla olan ilişkisinin detaylarından bahsetmek istiyorum.

Uyku sırasında gürültülü bir şekilde horlamak hastalık olmamakla birlikte, sağlık sorunlarının habercisidir. Aslında toplumsal bir sorun olan horlama, kişinin sosyal yaşamına olumsuz etki ederken, yakın çevresi için de kabusa dönüşebilir.

; daralan üst solunum yollarının içinden geçen hava akımının titreşmesi nedeniyle oluşan sestir. Horlamanın altında yatan birçok neden olabilir. Kilo, bunlardan en önemli etken olarak sayılabilir. Anatomik nedenlerden ise burun eğrilikleri, çene küçüklüğü, dil kökü ya da küçük dil büyümesi en sık nedenlerdir.

Şişman Erkeklerin Kadınlara Oranla Daha Fazla Horladığını Biliyor muydunuz?

Yetişkinlerin %45’i zaman zaman, %30’u ise sürekli olarak horlamaktadır. Horlama sorununu cinsiyete göre değerlendirdiğimizde özellikle kilo problemi bulunan erkekler, kilo problemi bulunan kadınlara oranla daha fazla horlamaktadır ve yaşları ilerledikçe horlama sorunu da artmaktadır. Bu nedenle kilo vermek, horlama tedavisinde en önemli adımların başında geliyor denebilir.

En Şiddetli Horlama Sesi 102 Desibel!

Horlamanın geceleri ve uyurken olması, hastanın gündüz ya da uyanıkken saptanmıyor olması, kişinin gündelik hayatında normal ya da yeteri kadar nefes alabildiği anlamına gelmez.

Aslında kişinin sadece geceleri değil, aslında 24 saat boyunca bir oksijen yetersizliği yaşadığını göstermektedir. Bu konuda dünya rekoru kırarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş olan kişiler bile bulunmaktadır. Bilinen en şiddetli horlama sesinin 102 desibel olduğu saptanmıştır. Bu, insanın bir yarış motosikleti ile aynı şiddette ses çıkarması anlamına gelir.

Horlama Tedavisinde Ameliyat Şart mıdır?

sorusu merak edilen soruların başında gelmektedir. Her horlayan kişinin hemen ameliyata yönlendirilmesi doğru olmaz. Öncelikle hastanın çok detaylı şekilde kulak burun boğaz muayenesinden geçmesi ve gerekirse uyku testlerine tabi tutulması gerekir. Çünkü horlamanın yanı sıra, uyku apne sendromunun varlığı hasta için tehlike çanlarının çalması anlamına gelir. Ameliyat ise tedavi yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Her hastanın tedavisi için çok farklı seçenekler sunulabilir. Bu nedenle tüm hastaların detaylı bir şekilde incelenmesi, horlama konusunda tecrübeli klinikler tarafından ve mümkünse bir çok farklı uzmanlık dalına ait hekim konseyi tarafından değerlendirilmesi tedavinin başarısını artıracaktır.

Horlamanın Gizli Kahramanı Burnumuz İse?

Horlama şikayeti ile bize başvuran hastaları öncelikle burun, bademcik, dil kökü yumuşak dokuları muayenesinden geçiriyoruz. Uyguladığımız en sık tedavi, burunda mevcut olan kıkırdak ve kemik eğriliği ve ‘konka’ adı verilen burun eti genişliklerine bağlı olan burun tıkanıklığı şikayetlerini giderme yönündedir. Ancak bazı hastalarda çok büyük olan bademciklerin alınması, ya da sarkmış olan yumuşak damağın gerilmesi ya da dil kökünük küçültülmesi de gerekebilmektedir. Tüm bu müdahalelerin ortak amacı hava yolunu genişletmek ve hastayı rahatlatmaktır. Bu operasyonlar sonunda hastalarda nefes alma sıkıntısı giderilmiş ve horlama problemi de çözülmüş olur.

Çocukların Horlama Tedavisi Daha Kolay

Horlayan bir çocuk ile erişkin arasında, tedavi seçenekleri farklılıkları bulunmaktadır. Çocukların horlama tedavisi, yetişkinlere göre daha kolay uygulanmaktadır. Çünkü 2-7 yaş arası çocuklarda ortaya çıkan horlamanın temel nedenleri, geniz eti veya bademcik büyümesinden kaynaklanır. Çocuklarda tedavi konusunda daha hızlı adım atmak gerekmektedir, aksi durumda problemi yaşayan çocuklarda yaşam kalitesini bozan durumlar gelişebilir.

Yazının devamı...

7 Milyar Farklı İnsan Varsa, 7 Milyar Farklı Burun Olmalı

Kıymetli Okurlarım,

Sizlerin de bildiği gibi dünyada ve Türkiye’de burun estetiği operasyonlarının son yıllarda oldukça arttığı görülüyor ve tahminler bu durumun önümüzdeki dönemlerde de hız kesmeden devam edeceği yönünde.

Öte yandan;

gibi soruların yanıtları burun estetiği ameliyatı olmak isteyenler için oldukça önem taşıyor.

Ben de bu hafta merak edenleriniz için tüm bu soruların yanıtlarını ayrıntıları ile açıklamak istedim.

Belki de Burun Estetiğine İhtiyacınız Yoktur

Söz konusu sağlık ise insanın kendisini emanet edeceği kişiyi, yani hekimini nasıl seçeceği çok mühim bir konudur. Bilindiği üzere tıp bilimleri, yoruma açık bilim dallarındandır. Dolayısıyla farklı hekimlerin aynı konu üzerinde dahi farklı düşünceleri olabilir.

Hasta kendi düşüncesine en yakın, kendisini en iyi anlayan hekim ile mutlu sona daha kolay ulaşabilir. Ayrıca unutmamak gerekir ki bazen hastanın talep ettiği durumlar, gerçekçi özellikler taşımayabilir.

Estetik Görünme Sırası Erkeklerde

Genç ve güzel bir yüz, bilinenin aksine sadece kadınların değil, erkeklerin de ihtiyaç duyduğu değişimlerin başında geliyor. Bu nedenle son dönemde erkeklerde burun estetiği ameliyatı taleplerinde patlamalar yaşanıyor.

Erkeklerde burun ameliyatı, estetik görünüm açısından tercih edildiği gibi, nefes alma problemlerini giderme amaçlı da uygulanmaktadır. Erkek ve kadın burun yapıları, estetik ve anatomik açıdan büyük farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle erkekler burun estetiği ameliyatını gerçekleştirecek hekimi seçerken, sonucun hekimin bilgi ve deneyimiyle doğru orantılı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmalılar.

Güzel Ama Fonksiyonsuz Burunlar Yerine Nefes Alan Estetik Burunlar

Burun içi kıkırdak ve kemiklerdeki eğrilikler, nefes alamama nedenlerinin başında geliyor. Ancak sorun sadece basit bir eğrilikten kaynaklanmayabilir. Bu noktada detaylı şekilde burun içi endoskopik muayenesinin yapılması, hatta gerektiği durumlarda tomografi çekilmesi çok önemli bilgiler verecektir. Ayrıca burun etlerinin durumu, alerjik hastalık varlığı sinüzit ya da polip gibi farklı sağlık sorunlarının varlığının da değerlendirilmesi çok önemlidir.

Dolayısıyla hastaların burun ameliyatı öncesinde mutlaka bir 'Kulak Burun Boğaz Uzmanı'na muayene olmaları gerekir. Aksi takdirde, ameliyat sonrasında burundan daha iyi hava almayı sağlamak mümkün olmayabilir. Çok sık rastladığımız dışarıdan güzel görünen ancak fonksiyon görmeyen burunların nedeni de budur.

Altını bir kez daha çizerek belirtmeliyim ki;

Yazının devamı...

Burun Kemiğindeki Eğrilik 'Sinüzit'i Tetikliyor

Değerli okurlarım,

Sizlere bu hafta birçoğunuzun kış boyunca mutsuz olmasına sebep olan probleminden bahsedeceğim.

Bu dertten muzdarip olan birçok hastanın bu yazıyı ilgi ile okuyacağına eminim…

yüz kemikleri arasında bulunan havalı boşlukların yani sinüslerin iltihaplanması sonucu meydana gelen enfeksiyon kaynaklı sağlık problemidir. Sinüsler, soluduğumuz havayı nemlendirir, ısıtır, mikroplardan temizlenmesine yardımcı olur, kafa kemiklerimizin hafifletilmesini sağlar ayrıca sesimizin karakteristik şekilde oluşmasında önemli bir rol oynar. Burundaki tıkanıklık sonucunda sinüsler doğru şekilde havalanmazsa içlerinde bakteri ya da virüs birikir bu da bakteriyel sinüzite neden olabilir.

Sinüzitin İki Farklı Tipi Var

’Sinüzit, hastada yol açtığı sorunların süresine göre ‘kronik’ ve ‘akut’ olmak üzere isimlendirilir. Kronikleşmiş yani süreklilik taşıyan sinüzit, 3 aydan fazla sürerken, koyu renkli burun ve geniz akıntısı, yerleşmiş burun tıkanıklığı ve baş ağrısı olarak yaşanabilir.

Kronik sinüzit ilaç tedavisine dirençlidir ve genellikle cerrahi olarak tedavi edilir.

Akut sinüzit ise; belirli dönemlerde ortaya çıkar, sarı ya da yeşil kanlı burun akıntısı, aralıklar ile yaşanan yüz ve baş ağrısı, ateş, göz çevresinde ağrı belirtileri ile meydana gelir.

Genellikle kısa süreli antibiyotik tedavisi ile hastanın şikayetleri düzelir. Belirli dönemlerde yaşanan nezle veya grip, 5-7 günden daha uzun süre devam ederse, yaşanan sağlık problemi çok yüksek ihtimalle sinüzittir. Ayrıca alerjisi olan hastalarda sinüzite daha sıklıkla rastlanır. Bu nedenle akut hastalık kronikleşmeden mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir.

Burun Kemiğindeki Eğrilik Sinüziti Tetikliyor!

Koyu renkli burun akıntısı, yüksek ateş ve şiddetli baş ağrısı problemleri 7 günden daha uzun süre devam ediyorsa, antibiyotik tedavisi 10-14 gün süreyle uygulanmalıdır. Hasta uygulanan ilaç tedavisine rağmen fayda görmemişse, benzer sorunları yıl içinde yoğun olarak yaşıyorsa artık kalıcı tedavi için ameliyat düşünülmelidir. Bu aşamada hastanın mutlaka tomografi ile değerlendirilmesi gerekir. Ameliyata alınacak hastada burun kemik eğriliği ya da burun etlerinde büyüme gibi problemler de varsa bu sorunlar da ameliyat sırasında giderilmelidir. Bilinmelidir ki burun kemiği eğriliği, sinüziti tetikleyen etkenlerden biridir.

Kirli Hava ve Sigaradan Kaçının!

Sinüzit hastalığı yaşayan kişiler, sigara kullanıyorlarsa muhakkak bırakmalı, ayrıca kirli havanın hakim olduğu alanlarda vakit geçirmekten önemle kaçınmalılar. Kirli hava ve sigara, mukus artışına sebep olarak sinüsleri olumsuz şekilde tetikler.

Doğru Muayene, Doğru Teşhis, Doğru Tedavi Yöntemi


Sinüzit şikayeti ile uzman hekimlere başvuran hastaların, kulak burun boğaz muayenesi sırasında detaylı şekilde aile öyküsü, alerji hikayesi ve olası risk faktörleri dinlenmeli ve analiz edilmelidir. Detaylı analizin ardından hastalığın tanısı doğru konulmalı ve hastaya en uygun tedavi yöntemi eşliğinde ilerlenmelidir. Bu nedenle her hastalıkta olduğu gibi, sinüzit hastalığında da hekim seçimi çok önemlidir.

Saygılarımla...


Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu
KBB ve Yüz Cerrahisi Uzmanı

Sorularınız İçin : kayabasoglu@yahoo.com
Telefon : 0542-522-54-54

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.