SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

KOZMETİĞİN ORGANİĞİ OLUR MU?

Değişen ve gelişen teknoloji, insan sağlığının her şeyden önce gelmesi ve kozmetiğin yadsınamaz kullanımı, kozmetik sanayisindeki hızlı gelişmelerin odağını oluşturuyor. Daha iyi, sağlıklı ve uzun vadede zararsız kozmetikler için araştırmalar, yenilikler son hızla devam ediyor ve seçenekler de çoğalıyor. Bununla birlikte kulaktan dolma yanlış bilgilerin yanı sıra yeni trend satış stratejileri nedeniyle kullanılan bazı iddialar her birimizin aklını kurcalıyor. Bu nedenlerle, bu yazımda değinmek istediğim üç ana başlık var: Kozmetik sektörünün büyük bir bölümünü oluşturan ‘kimyasal içerikli formülasyonlar’, ‘bitkisel ve doğal’ başlığı altında satışa sunulan kozmetik ürünler ve “Kozmetiğin de organiği olur mu?” dedirten ‘organik kozmetikler’.

Bitkisel ve doğal kavramı

Söz konusu bitkiler olduğunda güven-zarar dengesi çok ince bir çizgidedir ve ‘bitkisel kozmetiklerin hepsi iyidir’ doğru bir algı değildir. Yararlarıyla bilinen birçok bitkinin yanı sıra yasaklı olanlar da söz konusudur. Bu dengenin sağlanabilmesi ve bitkilerin gücünden yararlanabilmek amaçlı birçok kozmetik ürün, bitki özleriyle formüle edilmiş yahut formülasyona özütler katılarak ürün performansı güçlendirilmiştir. Formülünde çok sayıda madde içermeyen bazı kozmetik ürünlerin tüm içeriği, doğal kaynaklardan ve bitkilerden elde edilmiş olabilir.

Bazı kozmetik ürünler de ‘doğal kaynaklardan türetilen maddeler’ içerdikleri için ‘doğal kozmetik ürün’ sınıfında yer alır.

Ürün etiketleri incelendiğinde, onların hangi standarda göre sınıflanmış olduğu açıkça görülürken, gerçekten standartlara uygun olmayan ama doğal veya bitkisel gibi iddialarla satılmak üzere raflarda yer alan ürünler olduğu da görülebilir. Özetle, bitkisel içerikli, doğal kaynaklardan elde edilen maddeler içeren veya içeriğinde bitki özleri olan kozmetik ürünler de mevcuttur. Ancak bu durum, o ürünün çok daha iyi ya da sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Piyasadaki ‘kimyasal’ olarak sınıflandırılan ürünler de içinde bitkisel özler bulundurabilir.

Ham maddenin önemi

Evet, kozmetiğin organiği de olur ancak bu, doğal içeriği olan kozmetik ürünlerden de daha zor. Çünkü bir kozmetik ürüne organik diyebilmek için o ürünün içeriğinde belli oranların altına düşmemek koşuluyla doğal kaynaklardan elde edilen maddeler bulunmalı, üstelik bitkisel kaynaklı maddelerin de organik tarım kurallarına göre üretilmiş bitkilerden elde edilmiş olması gerekir.

‘Organik’ olarak onaylanması için içeriğinde kullanılan bitkilerin yetiştirilme, toplanma ve kozmetik ürün haline gelmesine kadarki bütün evrelerin uluslararası sertifikasyon firmaları tarafından denetlenmesi gerekir. Doğal kaynaklardan elde edilen bu ham maddeler işlenirken de bazı kimyasal işlemlere izin verilmez. Bu şekilde ekolojik denge korunurken, yenilenebilir kaynaklar kullanılarak sürdürülebilir gelişme kuralları uygulanabilir ve gelecek nesillerin kaynakları tüketilmemiş olur.

Kimyasal olarak adlandırdığımız pek çok madde petrolden türetilir. Petrolün oluşması çok uzun bir süreç olduğu için, daha çok yenilenebilir kaynaklardan elde edilen hammadde kullanımı desteklenmeye çalışılmalıdır. Anlaşılması gereken bir diğer konu da organik ve doğal adı verilen ürünlerin sadece bitkisel kaynaklı maddelerle üretilemediği, içeriklerinde sentez yoluyla elde edilen bazı ham maddeler de bulundurduğudur. Doğal ve organik içerikli ürünlerin daha pahalı olması da bu şartları sağlayan ham maddelerin kısıtlılığı ve yüksek maliyetli oluşudur.

Kimyasal ürünler ve sağlık

Unutmayalım ki ilaç da bir kimyasaldır ve sağlık için kullanılır. İlaç karşıtı mısınız?

Pekala, su örneğine ne dersiniz? Yaşam kaynağımız suyun kimyasal olması, tedaviyle zehir arasındaki farkın, kimyasal yapıyla değil, dozla alakalı olduğunun en büyük kanıtı değil midir? Kaldı ki, satışa sunulan ve sağlık üzerinde etkisi olan her ürün, bağlı oldukları otoritelerce bir dizi kurallara tabi tutulmuşlardır. Sebep açıktır: İnsan sağlığı.

Kozmetik ürünlerde kullanılan kimyasallar için bitmeyen çalışmalar süregelmektedir. Bazı kimyasallar yasaklanmış, bazılarının kullanım oranları sınırlandırılmış, bazılarınınsa sınırsız kullanımına izin verilmiştir. Tüm bu kurallar göz önünde bulundurularak ve içeriğindeki maddeler izin verilen limitler dahilinde kullanılarak kozmetik ürünler üretilir.

Özellikle bazı kimyasalların kozmetik üründeki varlığı çok önemlidir. Örneğin; koruyucular, satın aldığımız ürünün raf ömrü boyunca, son damlası kullanılıp tüketilinceye kadar onu koruması için formüle konmuştur. Ürünün içeriğinin, formatının, renginin ya da kokusunun bozulmamasını sağlar.

Yazının devamı...

KOZMETİKLER MUCİZELERE GEBE DEĞİLDİR

Güzellik salonları, market ve reyonlarda yer alan, cilt tiplerine ve ihtiyaca göre çeşitlilik gösteren birçok kozmetik ürün, ihtiyaç sahibiyle buluşmak üzere satın alınmayı bekliyor. Tüketiciyse hızla artan bu çeşitliliğin içinde, tam olarak neye ihtiyacı olduğunu bilmeden, deneme-yanılma yöntemiyle ürünleri satın almaya ve kullanmaya devam ediyor. Tüketicinin kozmetik ürünlerden yüksek beklentisi, markaların keskin iddialarıyla birleşince, istek ve arzuyla alınan ürün, kullanım sonrası hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor.

Peki, hata nereden ve kimden kaynaklanıyor? Bilinçli bir tüketici olabilmek için neleri bilmemiz ve neye dikkat etmemiz gerekiyor? Kozmetik ürünlerden en iyi şekilde yararlanabilmek, ödenen miktarların karşılığını en verimli şekilde alabilmek için gelin, kozmetik ürün nedir, ne işe yarar ve beklentiler nasıl olmalı konularına göz atalım.

Güzelleştirmeye yardımcı

Kozmetik ürünler; temizlemek, koku vermek, korumak ve görünümü değiştirmek üzere formüle edilen görüntüyü güzelleştirmeye yardımcı araçlardır. Tedavi etmek, kozmetik ürünlerin işlevleri arasında yer almaz. Ancak tedaviye yardımcı, destek olabilecek preparatlardır.

Beklentiler nasıl olmalır?

‘Cildin dış görünüşünü değiştirmek ve sağlığını korumak.’ Bu cümleye dikkat çekmek isterim, çünkü kozmetik ürün kavramını en iyi ifade eden cümledir. Şimdi ‘dış’ kelimesine ve kozmetik ürünlerin ne şekilde işlevsellik gösterebileceklerine odaklanmanızı istiyorum. Kozmetik ürünler içerden bir tamirata kalkışamazlar, çünkü içerden tamir yapabilecek olanlar ‘ilaç’ adını verdiğimiz kan dolaşımına katılan ve doktor kontrolü altında başlatılan tedavi edicilerdir. Kozmetiklerse dışardan müdahalelerdir. Yani amaca yönelik hazırlanan preparatlardır. İlaç gibi anında ve kesin etki beklenmemelidir.

En az kullanım süresi

Bir kozmetik ürünün iddia içerebilmesi demek, onu oluşturan bileşenler haricinde katıldığı miktarları ve buna bağlı olarak etkileri kanıtlanmış aktiflerle zenginleştirilmiş ayrıca bitmiş ürün olarak cilde katkılarının belgelenmiş olması demektir. Bu, iddia içeren bir kozmetik ürünün sorumluluğudur. Tüketicininse bilmesi gereken, ürün tene değdiği andan itibaren mucizeler yaratmayacağıdır. Ancak düzenli kullanım ve dikkatli gözlemle faydalarını fark etmeye başlayacağı gerçeğine odaklanmasıdır. Cilt, kendini 28 günde bir yeniler. 25 yaş sonrasından itibarense bu süreç giderek uzar. Bu da demek oluyor ki, etki beklenen bir ürün en az 28 gün sabırla kullanılmalıdır.

Tüm bu bilgiler ışığında varmamız gereken sonuç: Kozmetik ürünler amaca ulaştırmaya yardımcı araçlardır. Başlı başına bir mucize değillerdir ve tanımları gereği bu tarz beklentilere girmemek gerekir. Aksi takdirde hayal kırıklığıyla sonuçlanacaktır. Bir kozmetik üründen ne beklememiz gerektiğini bildiğimiz sürece onlar, cilt ve saç güzelliğimizi korumaya yardımcı destekçiler olarak hayatlarımıza olan katkılarını sunmaya devam edeceklerdir. İhtiyacın belirlenmesi, doğru ürün seçimi, düzenli kullanım ve gözlem, sizleri istediğiniz sonuçlara ulaştıracak anahtarlardır.

Dikkat edilmesi gereken etiket bilgileri

Kozmetik ürün satın alınırken dikkat edilmesi gereken en önemli şey etiket okuyabilmektir. Son dönemlerde en çok karşılaştığım sorulardan biri, ürünlerin üzerinde son kullanma tarihi bulunmamasıyla ilgili. En son yayınlanan yönetmelik gereği kullanım ömrü 30 aydan uzun olan kozmetik ürünlerin, etiketinde son kullanma tarihinin ‘kapağı açık bir kavanoz ve içinde yazan rakamla ifadesi’ şeklindedir. Örneğin; etiketin üzerinde 12M ifadesini görüyorsanız, anlamı ‘ürün açıldıktan sonra 12 ay boyunca kullanılabilir’dir. Eğer aldığınız ürünlerin üzerinde bu sembol varsa onu kullanmaya başladığınız tarihi bir yere not edebilir ve daha ne kadar daha güvenle kullanabileceğinizin takibini yapabilirsiniz.

Yazının devamı...

YEŞİL ÇAYLA GELEN GÜZELLİK

Yeşil çay, baş ağrılarından depresyona kadar her şeyi tedavi etmek için yüzyıllarca tıbbi olarak kullanılmış, eski bir bitkisel içki olarak tarihteki yerini almıştır. Modern zamanlarda ise, kalp hastalığı ve kanserden diş eti hastalığına, cilt yaşlanmasına ve kilo kaybına kadar çeşitli koşulların önlenmesinde veya iyileştirilmesinde faydalı olduğu kanıtlanarak sağlıklı bir gıda olarak öne çıkmıştır. Günümüze baktığımızda, dünyanın farklı bölgelerindeki insanlar, çok sayıda sağlık faydasından dolayı yeşil çay tüketiyorlar. Sağlıklı olmanın yanı sıra, yeşil çay cilt ve saç bakımıyla ilgili yararlarıyla da etkileyici bir listeye sahiptir. Peki, yeşil çayla gelen bu güzelliğin altında yatan gizem nedir? Gelin hep birlikte inceleyelim.

Her derde deva

Çok miktarda antioksidanın yanı sıra enzimler, amino asitler ve polifenoller gibi fitokimyasal maddeler içeren yeşil çay aynı zamanda B vitaminleri, folat, manganez, potasyum, magnezyum ve kafein açısından da zengindir. Yapılan çalışmalar yeşil çayın antioksidan, anti-inflamatuar, antimutajenik, antikanserojenik, obezliği önleyici, hipolipidemik (kolesterolü düşürücü), antiarteriosklerotik (damar sertliğini önleyici), antidiabetik, antibakteriyel, antiviral ve yaşlanmayı geciktirici etkilere sahip olduğunu göstermiştir.

Kozmetik kullanımı

Öncelikli olarak yeşil çay ürünlerinin cilde sağladığı en büyük destek, cilt kanseri oluşumunu engelleyebiliyor olmasıdır. Ağız yoluyla ya da cilde topikal olarak da uygulanabilen yeşil çayla ilgili yapılan çalışmalarda bu bitkinin, yaşlılık sürecini oluşturan cilt sarkmaları, güneş hasarı, yaşlılık lekeleri, ince çizgiler ve kırışıklıklar gibi cilt yaşlanmasının geciktirilmesine yardımcı olan anti-aging ve antioksidan etkilere sahip olduğu görülmüştür.

Günümüzde birçok kozmetik ürününde kullanılan yeşil çay, daha çok yaşlılık karşıtı ürünlerde, göz altı morluk ve şişliklerinde ve güneş koruyucu ürün formülasyonlarında yer alır.

Güneş koruyucularda etki

Yapılan çalışmalar topikal yeşil çay formülasyonlarının güneş hasarını güvenilir bir şekilde azalttığını göstermiştir. Yeşil çay, UV ışınlarını bloke etmekten ziyade, serbest radikalleri yok ederek güneş hasarına karşı koruma sağlar. Bu nedenle, yeşil çay, güneş koruyucuya ek olarak kullanıldığında güneşten koruyuculuğu sinerjik olarak arttırır.

Sizler de yüzünüzde ve cildinizin güneş gören tüm bölümlerinde yeşil çay içeren güneş kremleri kullanabilir ve bu bitkinin cildi güneşin zararlı ışınlarından koruma ve yaşlanmayı geciktirici özelliklerinden faydalanabilirsiniz.

Yaşlılık karşıtı ürünler

Yeşil çay, antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri sayesinde yaşlanmanın cilt üzerinde oluşturduğu belirtilerini yavaşlatıcı özelliklere sahiptir. Özellikle cilt elastikiyeti konusunda yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar ümit vadediyor. Sekiz hafta boyunca yeşil çay içeren ve içermeyen krem kullanan iki farklı kadın grubu arasında yapılan bir araştırmaya göre, kadınlar arasında gözle görülür belirgin bir fark olmamasına karşın, yapılan testler sonucunda yeşil çaylı krem kullanan kadınların cildinde bulunan elastik doku içeriğinde kayda değer bir iyileşme fark edilmiştir.

Göz altı morluklarına karşı

Yeşil çaydaki antioksidan ve taninler, göz altı şişliklerinin yanı sıra koyu halkaları da tedavi etmeye yardımcı olur. Göz altı morluklarını gidermek amacıyla üretilen kozmetik ürünlerde en sık kullanılan aktif K vitaminidir ve yeşil çay, bol miktarda K vitamini içerir.

Cilt toniği olarak

Kateşin, yeşil çay polifenollerinde bolca bulunan ve akneye sebep olan bakterilere engel olan antibakteriyel özellik gösteren bir ajandır.

Doğal antioksidan ve antibakteriyel özellikleriyle cildinizi akne gibi istenmeyen görünümlerden korurken, aynı zamanda cildinize güzel ve sağlıklı bir parlaklık kazandırmaya yardımcıdır.

Yazının devamı...

SAĞLIKLI VE GÜZEL CİLDİN 4 ALTIN ANAHTARI

Sağlıklı ve güzel bir cildin dört altın anahtarı; nem dengesi, elastikiyet, ton ve cilt radiyansı (parlaklık)’dır. Bunlara sahip olabilmek ve sağlıklı bir şekilde koruyabilmek için sizleri, cildimizin sağlamlığı ve elastikiyetinden sorumlu en önemli iki destek maddesi, kollajen ve elastin ile tanıştırmak istiyorum.

Kollajen, cildimizin su deposudur. Cildimize direnç, dayanıklılık, pürüzsüzlük ve dolgun bir görünüş sağlar. Elastin ise ‘gençlik proteini’ olarak bilinen, cildin esnekliği ve elastikiyetinden sorumlu çok önemli bir proteindir. Gençlik yıllarında kollajen ve elastin üretimi en üst düzeyde olduğu için cildimiz sağlıklıdır ve kırışmaya karşı direnir. Ancak ilerleyen yaşla birlikte bu iki değerli protein, azalmaya başlar. Zamanla da ciltte sarkmalar, çizgiler ve kırışıklıklar oluşmaya başlar. Yapılması gereken kollajen değerini yükseltmek ve elastin oranını arttırmaktır ki; formda, sıkı, genç ve sağlıklı bir cilde sahip olalım. Peki, bu üretimleri nasıl arttırabiliriz? Gelin hep birlikte göz atalım.

Güzellik bir bütündür

Güzel bir cilt için bütünlük gerekir. Bütünlük ise cildi hem içeriden hem de dışarıdan desteklemekle mümkündür. Aynı şekilde, cildimizdeki kollajen üretimini uyarmanın da iki yolu vardır; dışardan (kozmetik ürünler vb.) ve içerden (doğal kollajen destekleyicileri). Sadece cildin üst yüzeyine yapılacak uygulamalar yeterli olmayacaktır.

Cildi daha fazla kolajen üretmek için cesaretlendirin

Yaban mersini: Vücudunuzun kollajen üretmesine yardımcı olacak şekilde kollajen liflerinin birbirine bağlanmasına yardımcı olan phytonutrientler içerir.

Koyu yapraklı yeşillikler: Ispanak, kara lahana ve pazı gibi sebzeler, A ve C vitamini bakımından oldukça zengindir ve cildi daha fazla kollajen üretimine teşvik eder.

Sülfür içeren gıdalar: Yapılan çalışmalar sülfür içeren sebzelerin deride kollajen üretimini artırdığını göstermiştir. Başta sarımsak olmak üzere lahana, soğan ve balıklar da kükürt bakımından zengindir. Sarımsak ayrıca zarar görmüş kollajen liflerini destekleyen taurin de içerir.

Bu gıdalara ek olarak yumurta, mango, beyaz çay, turunçgiller; havuç, tatlı patates ve avakado yine kolajen üretimini destekleyici gıdaların başında yer alır.

Kollajen ve elastini korumaya yardımcı kozmetikler

Ciltteki kollajen ve elastini arttırıcı etkiye sahip aktiflerin başında A vitamini, C vitamini ve Alfa hidroksi asitler gelir. Bu aktifleri içeren kozmetik kremler ve serumlar elastin ve kollajen seviyesinin korunmasında oldukça önemli, dışardan destekleyici ve yardımcı preparatlar niteliğindedir.

A vitamini: A vitamini türevlerinin en güçlü formu retinol ve daha hassas formu olan retinyl palmitat dermistekolajen sentezini uyarır. Bu nedenlerle kırışıklık giderici, cilt rengini açıcı ve hafif peeling ajanı olarak antiaging amaçlı kozmetik preperatların çoğunda kullanılır.

C vitamini: C vitamini kolajen ve elastin üretimini arttırmak için çok önemlidir. Sağlıklı bağ doku üretimi açısından elzem önem taşıyan C vitamini kolajen üreten fibroblastları destekler. Deri altına nüfusu ile kolajen sentezini uyaran C vitamini, kozmetik yaşlılık karşıtı ürünlerin bir diğer vazgeçilemez üyesidir.

Cildimizdeki kollajen ve elastini uyarıcı işlemler

Dermaroller: Vücudun doğal kollajen üretimini sağlayarak ince kırışıklık ve çizgilerin görünümünü düzeltmeye yardımcıdırlar. Özellikle deri elastikiyetini artırmak, kırışıklıkları azaltmak ve yaşlanma sürecini yavaşlatmak ve skar görünümünü azaltmak için ideal bir yöntemdir.

Peeling: Anti-agingin vazgeçilmez bir parçası olan peelingler de kollajen sentezinin uyarımını sağlayan tıbbi işlemlerdir. Ayrıca iyi bir cilt yüzeyi elde edebilmek için ölü cilt hücrelerinin temizlenmesi gerekir. Ölü hücrelerin uzaklaştırılması, genel canlanma ve parlaklık amacıyla kullanılırlar.

Yazının devamı...

KOZMETİK VE BİTKİ EKSTRAKTLARI

Her gün raflarda yeni bir ürüne “Merhaba” dediğimiz şu günlerde, kozmetikler arasında seçim yapmak giderek zor ve içinden çıkılamaz bir hâl aldı. Biyoteknolojik uygulamaların giderek önem kazanması, bitkisel kaynaklardan ekstrakt elde edilmesini de yaygın hale getirdi ve birçok kozmetik ürünün formülasyonuna faydalarıyla güç kattı.

Güzelliğin yadsınamaz çekiciliği ve gelişen teknolojiyle harmanlanan yeni nesil kozmetik ürünler, sahipleriyle buluşmak üzere raflarda yerini almaya devam ediyor. Ancak bu kadar çeşitlilik arasında ihtiyaç duyulan doğru ürünü bulmak da zorlaştı. Bu nedenle bugünkü yazımda, kozmetikte sık kullanılan bitki ekstraktlarından ve güzelliğe katkılarından bahsetmek istiyorum.

Nedir ve nasıl elde edilir?

Kurutulmuş bitkilerden özel ekstraksiyon yöntemleri kullanılarak, etken maddenin bitkiden ayrıştırılması/uzaklaştırılması sonucu elde edilen, ilaç, gıda ya da kozmetik ham maddesi olarak da kullanılan bitki özlerine (etken maddelere) ‘bitki ekstratı’ denir. Bitkilerin çözünen kısımlarının (bitkinin tohumu ya da toprak altı ve toprak üstü kısımlarının) çeşitli çözücüler yardımıyla çözeltiye alınmasıyla bitkisel ekstraktlar elde edilir.

Neden bitki ekstraktı?

Bitkileri doğrudan kullanmak yerine ekstraktlarını kullanmak daha güvenli, kolay ve etkilidir. Çünkü bitki ekstraktları, bitkilerin istenmeyen bileşenlerinden uzaklaştırılarak, istenen bileşenin saf ve daha çok miktarda elde edilmesiyle oluşur. Güvenli ve kullanıma uygun hale getirilen bitki ekstraktları, fayda-zarar dengesi dahilinde, uygun oranlarda kozmetik ürünlerin formülasyonlarına eklenir. Başta şampuan ve sabunlarda, cilt bakım, ağız hijyen ve bebek bakım ürünlerinde olmak üzere yaygın olarak kullanılır.

Başlıca bitki ekstraktları Bitkilerin çeşitli özelliklere sahip olmaları ve içerdikleri maddelere göre birbirlerinden farklılık göstermeleri kozmetik sektöründeki birçok cilt ve saç bakım ürünü için ilham kaynağı olmuştur. Kozmetik ürünlerde sıkça kullanılan başlıca bitki ekstraktları; adaçayı, papatya, kuşburnu, ardıç katranı, biberiye, ısırgan otu, kekik ve melisa otudur.

Cilde katkıları nelerdir?

Adaçayı: Kalsiyum minerali ve A vitamini bakımından zengindir. Yağlı ve gözenekleri geniş ciltlerde ve cilt görünümünü güzelleştirmeye yardımcı kremlerde kullanılır.

Papatya: Saç, cilt ve vücut bakım ürünlerinde tercih edilen papatya ekstraktı, yaşlanmanın ciltteki etkilerini azaltmaya yardımcı kremlerde ve cildi temizlemede kullanılan toniklerde yer alır.

Kuşburnu: C vitamini bakımından zengin olan kuşburnu, cildin bağ dokusunu korumaya yardımcı, etkili bir antioksidan olarak kremlerde kullanılır.

Ardıç katranı: Daha çok saç bakım ürünlerinde kullanılan ardıç katranı ekstraktına, kepeklenmeyi önleyici şampuanlarda sıklıkla rastlanır.

Biberiye: Antioksidan, antiseptik ve temizleyici özelliklere sahiptir. Saç bakım ürünlerinde, vücut sütlerinde, yağlı ve karma ciltler için yüz maskelerinde kullanılır. Ayrıca cildi sıkılaştırıcı etkisiyle bilinir ve bu özelliğinden dolayı anti-age kremlerde aktif bileşen olarak yer alır.

Isırgan otu: Saçı canlandırıcı ve
parlaklık verici etkilere sahiptir. Saç dökülmelerini azaltmaya yardımcı
saç bakım ürünlerinde, şampuanlarda kullanılır.

Kekik: Antiseptik özelliğiyle cilt temizleme ürünlerinde ve akne kremlerinde kullanılır.

Melisa otu: Yağlı saç şampuanlarında, saç losyonlarında, yağlı cilt temizleme maskelerinde, cilt yenileyici kremlerde ve cilt temizlemeye yönelik toniklerde kullanılır.

Yazının devamı...

DOĞAL GÜNEŞ KORUYUCU YAĞLAR

Mevsim yaz ve konu artan hava sıcaklıkları olunca, cildi güneşin zararlı ışınlarına karşı koruma altına almak birincil önceliğimiz olmalı. Geniş spektrumlu birçok koruyucu ürünlerin yanında bir de güneş ışınlarının normal olduğu zamanlarda kullanılabilecek, doğal koruma faktörlü ve aynı anda cilde bakım yapabilecek farklı çözümler de yok değil.

Güneşin çok yakıcı olmadığı zamanlarda uygulayabileceğiniz doğal koruyucu yağlarla, kuruyan ve nemini kaybeden vücudunuza destek çıkabilir ve yazın zorlu şartlarına rağmen güzelliğinizi koruyabilirsiniz. Gerçekten güzel görünüm, bilinçli olarak uygulanan düzenli bakımlarla mümkündür. Doğal güneş koruyucu yağları,
teninizi güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olacak destek bir bakım olarak benimserseniz, o zaman doğru hedefe birlikte koşabiliriz.

Unutmamanız gereken tek şey, yağların destekleyici özellikte oldukları. Sadece güneş ışınlarının yoğun olmadığı saatlerde ve uzun süre kalmayacağınız anlarda bakım niteliğinde kullanmanız gerektiği. Uyarılarımı dikkate aldığınızı ümit ediyor ve sizi koruyucularla tanışmaya davet ediyorum.

Havuç yağı: Taşıyıcı bir yağla seyreltildiğinde, ten üzerinde mükemmel bir koruma kalkanı oluşturan doğal koruyucudur. Yoğun bir kıvama sahip olan yağ, cildi sağlıklı
bir şekilde korurken hoş bir bronzluk da kazandırır. Yanıklarının tedavisinde destekleyici özelliklerle mükemmel bir koruma kalkanı oluşturur. A vitaminiyle karoten bakımından oldukça zengindir, cildi nemlendirir ve besler.

Ahududu yağı: Doğal koruma sağlayan yağlar, sizi sadece UVB ışınlarına karşı koruyabilir. Buna karşılık kırmızı ahududu yağı, hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı koyacak güce sahiptir. Koruyucu kozmetik ürünlerinde sıkça kullanılır ve güneş ışınlarını geri yansıtarak vücudu koruyan ‘titanyum dioksit’ kadar etkili olduğu iddiasına sahiptir.

İçerdiği esansiyel yağ asitleri ve antioksidanlarla vücudunuzu bir yandan zararlı ışınlarından korurken diğer yandan da nemlendirir. Ayrıca egzama ve psoriasis (sedef hastalığı) gibi deri hastalıkları üzerindeki iyileştirici etkileriyle de popülerdir.

Buğday yağı: Uygulaması kolay olan buğday yağı, bir diğer doğal koruyucu yağdır. E vitamini içerir, güçlü bir antioksidandır ve lekelerle mücadelede kozmetik ürünlerde sıkça kullanılır.

Yukarıda bahsettiğim bu güçlü güneş koruyucu yağların SPF koruma değerleriyle ilgili yapılan bazı çalışmalar olmakla birlikte, söz konusu SPF değerleri oldukça yüksektir. Ancak bu yüksek SPF faktörlerini kanıtlayan bilimsel makalelerin, sayıca yeterli olmadıklarına olan inancımdan ötürü burada belirtmedim.

SPF değerleri kanıtlanmış ve SPF faktörü 1-10 arası olan ve cilde bakım sağlayan bazı yağlar arasında 7.5 SPF faktörüyle zeytinyağı ve hindistan cevizi yağı gelir.

SPF faktörü 1-5 arasında değişiklik gösteren diğer doğal güneş koruyucuları arasındaysa; badem, susam, jojoba ve lavanta yağı yer alır.

SPF faktörüyle ilgili hatırlatma

SPF faktörünün anlamının sıklıkla koruma faktörü olarak yanlış algılandığını görüyorum. ‘SPF, (Sun Protection Factor) güneşten koruma faktörü’ olarak dilimize çevrilen, ancak esas amacı güneş altında kızarmaya başlamadan kalınacak süreyi ne ölçüde uzattığını gösteren bir ölçüttür. Örneğin, SPF koruyucu olmadan güneşte 15 dakikada pembeleşip, kızarıyorsanız bu süre, SPF 10’la (10 faktör içeren güneş koruyucu) 150 dakikaya uzayacaktır. Güneş koruyucu ürünlerinizi seçerken, doğal olanları hatırlayarak ürünler konusunda seçici olabilir, cildinizi bilginin gücüyle ve kozmetik ürünlerin yardımıyla koruma altına alabilirsiniz.

Yazının devamı...

YAZ İÇİN KEYİFLİ VE KOLAY 9 İPUCU

Tüm aylar içerisinde en çok beklenen mevsim belki de yaz. Güneş, deniz ve havuz hayalleri, tüm yaşananlara bir nefeslik mola kıvamında, bütün bir yıl beklenen tatilin geldiğinin habercisi. Belki de yorgun ruhlarımız için barış elçisi. Tek sıkıntı göz açıp kapayıncaya kadar bitişi. Geride bıraktığı hasar da hediyesi. Malumunuz güneş cildin ödediği en büyük bedellerin yegâne temsilcisi. Kavurucu sıcaklık, kirlilik, nem ve daha birçok etken, cildin doğal ışıltısını yok ediyor ve enfeksiyonlara davetiye çıkarıyor. Tüm bu zorluklardan kaçınmak, yazı en sağlıklı şekilde geçirebilmek ve daha önce olduğu gibi cildinizin ışığını koruyabilmek için, izleyebileceğiniz dokuz kolay ve keyifli ipucunu sizler için hazırladım. Mutlu ve sağlıklı bir yaz için aşağıdaki bilgilere göz atmanızı tavsiye ederim.

Güneş kremi bir mecburiyettir

Erken yaşlanmak ve cilt hastalıklarına davetiye çıkarmak istiyorsanız, güneşin altında korunmasız uzanmaya devam edin. Güneş koruyucularla bronzlaşamazsınız diye düşünmeyin. Sadece daha sağlıklı ve korunarak bronz bir ten elde edeceksiniz. Ani değişimler beklenmedik sürprizleri de beraberinde getirir. Bu yüzden lütfen geniş spektrumlu güneş koruyucunuz olmadan dışarı çıkmayın. Denize girdikten sonra tazelemeyi unutmayın ve her koşulda 2-3 saatte bir yenileyin. Yardımcı aksesuarları yanınızdan ayırmayın.

Sporcu ya da beyzbol tarzı şapkalar sizi güneşten belirli açılardan koruyabilir. Tam bir koruma için daha büyük olan hasır şapkaları tercih edebilirsiniz.

Soğuk duşun keyfini çıkarın

Güneş ışınlarına maruz kaldıktan sonra alınacak sıcak duş, cildi daha fazla kurutacaktır. Bu sebeple özellikle yaz aylarında alınacak serin bir duş, hem gözenekleri daralttığı için sivilce oluşumunu engelleyecek hem de detoksifikasyona katkıda bulunarak, toksin ve atık maddelerin ciltten atılmasına yardımcı olacaktır. Sonuç daha temiz ve genç bir cilt. Seçim sizin.

Dudaklarınız için çantanızda yer açın

Yaz aylarında güneş ışığına direkt olarak maruz kalan dudakların korunması, son derece önemlidir. Çünkü dudakların doğal koruması yoktur ve deri çok incedir. Koruma faktörlü dudak nemlendiricileri kullanabilir ya da dudak balmınızı kullanmadan önce baz olarak güneş kreminizi uygulayabilirsiniz.

Gözlerinizi koruyun

Göz ve çevresindeki derinin ne kadar hassas olduğundan ve en hızlı kırışıklıkların o bölgede oluşacağından bahsetmiştik. Bu değerli bilgiyi akılda tutarak güneş gözlüklerinizi yanınızdan ayırmayın.

Vücudu ölü deriden arındırın

Cildi ölü derilerden arındırmak oldukça önemlidir. Cildimiz ortalama ayda bir kere doğal olarak kendini yeniler. Ancak bu süreç, zamanla birlikte yavaşlayarak ölü hücrelerin cildimizin yüzeyinde daha uzun süre kalmasına ve yeni hücrelerin oluşumunu engellemesine yol açar. Ayrıca cilt üzerinde biriken ölü deri cildin daha donuk ve mat gözükmesine sebep olur. Bu yüzden bir vücut fırçası edinin ve duşun altına geçin. Eksfoliyatörünüzü omuzlardan aşağıya doğru tüm vücudunuzda dairesel hareketlerle hafifçe ovun (yüzünüz ve boynunuz için daha yumuşak ve hassas eksfoliyatör kullanmanız daha uygun olacaktır) ve durulayın. Güzel bir cilt için yıl boyunca haftada 2-3 defa yapmaya devam edin.

Su, en iyi arkadaşınız olsun

Sıcak yaz günlerinde cilt bakımının en önemli kurallarından biri, yeterli miktarda su içmektir. Cildin kuruyup soyulmaması için, ihtiyacı olan nem dengesini koruyabilmesi ve dış etkenlere dayanıklı olması için günde en az sekiz bardak su içmeye özen gösterin.

Ağır makyaj yapmaktan kaçının, hafifleyin

Kapatıcı ve fondöten gibi cilde yük getiren makyaj malzemelerinizle bir süreliğine vedalaşın. Bırakın ruhunuz gibi cildiniz de nefes alsın. Israrla reddediyorsanız en azından koruma faktörlü BB kremleri kullanmayı tercih edin. Hafif makyaj ile hafifleyin. Sağlıklı ve mutlu bir yaz geçirmeniz dileğiyle.

Vücudunuzu losyon ile nemlendirin

Her ne kadar yeterli miktarda su tüketiyor olsanız da cildinizin ihtiyaç duyduğu nem oranını sağlayabilmek için ayrıca bir nemlendirici uygulamanız gerekir. Üstelik sadece yüzünüzdeki deriye değil tüm vücuda uygulanacak nemlendirici bir losyon, güneş ve deniz suyunun da etkisiyle iyice kuruyan cilde verilebilecek en güzel armağan olacaktır. Genellikle bakımı unutulan dirsek ve diz kapaklarını, sandaletlerle devamlı dış etkenlere maruz kalarak kuruyan ayak topuklarını ve en değerlimiz ellerimizin bakımını ihmal etmeyin.

Yazının devamı...

CAN SİMİDİ: GÜNEŞ KORUYUCULAR

Hava sıcaklığının bir hayli arttığı şu günlerde unutulmaması ve hatırlanması gerekenler listesinin başını güneş koruyucular oluşturuyor. Güneşin keyfini çıkarırken, bir yandan da kendinizi koruma altına almanız cildinize yapacağınız en büyük yatırım olacaktır. Gelin, siz de kazan-kazan yaklaşımını benimseyin ve zıt taraf olmaktan çıkıp ortaklığa kucak açın. Elbette ki güneşin keyfini çıkarın, koca bir yılı geride bıraktınız ve bu en büyük hakkınız. Fakat sağlığınızı da göz ardı etmeyin. Güneşin cilt üzerinde yaratabileceği olumsuzlukları unutmadan, kendinizi koruyun. Çünkü geri bildirimleri, dostane olmayabilir. Bu nedenle bugünkü yazımız can simidimiz, güneş
koruyucular.

Madalyonun iki yüzü...

Güneş ışınlarının yararları ve zararları vardır. Hayatta her şey zıddıyla var olmuştur. Bu kuraldan güneş de nasibini almış, iyileştirici etkilerinin yanı sıra bir de zararlı etkileriyle misyonunu tamamlamıştır. Bizlere düşen ise, zarar ve fayda dengesini benimsemek, güneş ışınlarından kâfi miktarda yararlanmaktır. Kendimizi ondan tamamen mahrum edemeyiz.

Güneş, deride sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini deposudur. Dahası; kanser, bağışıklık sistemi, beyin yaşlanması, sedef hastalığı, egzama ve ergenlik sivilceleri gibi cilt hastalıkları üzerindeki destekleyici ve iyileştirici etkileri yadsınamaz boyuttadır. Bu sebeple güneşe maruz kalmanın, aşırı miktarlarda olmadığı sürece herhangi bir zararı yoktur. Belirleyici unsur yine dozdur. Öte yandan, güneş altında fazla kalındığında yaşlanma, hasar ve cilt kanseri meydana gelebilir. Bu hastalığın yüzde 90 gibi yüksek bir kısmı, güneşe fazla maruz kalmaktan meydana gelir. Bu tür hastalıklar, kişinin hayatı boyunca yaşadığı güneş yanıklarının sayısının
fazlalığıyla ilgilidir.

Ayrıca, güneşe çok maruz kalındığında başka rahatsızlıklar da meydana gelebilir. Bunlar baş dönmesi, baş ağrısı, bayılma, kafa karışıklığı, dalgınlıklar, kusma ve mide bulantısıdır.

Güneş koruyucu ürün nedir, ne işe yarar?

Tek veya temel amacı insan cildini UV ışınlarından (ışınları emerek, dağıtarak veya yansıtarak) korumak olan, cilde sürülerek uygulanan; krem, losyon, yağ, sprey veya jel formunda herhangi bir kozmetik preparatıdır. Güneşten korunma kavramı, son 20-30 yılda hayatımıza girmiş bir kavram olup, günlük güneş koruyucu ürünlerin kullanılması kahvaltı yapmak kadar önemlidir. Bu yüzden güneşten korunma konusunda, davranışlar, alışkanlıklara dönüştürülmelidir!

Güneş koruyucuların etkinliği, doğru ürün seçimine ve doğru kullanımına bağlıdır.

Doğru ürün, sizi her türlü olası tehlikeden koruyabilecek ve cildinize uygun olandır. Bu sebeple, seçilecek güneş koruyucunun hem UVA hem de UVB dalgalarına karşı geniş etkili olmasına dikkat edilmelidir. Koruma faktörü en az 30 (SPF 30) olan bir ürün seçilmelidir. Cildi yağlı olanlar jel, yağsız veya su bazlı ürünleri tercih etmeli. Cildi kuru olanlar da krem bazlı ürünleri seçmeye özen göstermelidir. Vücut korumasında ise sprey ürünlerin kullanımı daha pratiktir. Ürün, denize girmeden 15-20 dk öncesinde kullanılmalı ve her 2-3 saatte bir tekrarlanmalıdır.

Yaz-kış demeyin, makyaj altı baz kremi olarak SPF faktörlü bir güneş koruyucu kullanmayı alışkanlık haline getirin. Güneşten gelen zararlı UV ışınları sadece yazın değil, kışın bulutların arasından da cildimize ulaşır. Makyaj altına SPF’li ürün kullanmak, cildi güneşin zararlı ışınlarından korur. Bunun yanı sıra, cildi nemlendirir ve pürüzsüz gözükmesine yardımcı olarak, fondötenin örtücülüğüne katkıda bulunur. Bu sebeple sürekli güneş korumalı bir ürün kullanmak gerekir. Bu, cildi
lekelerden, kuruluktan ve olumsuz çevresel faktörlerden korur.

Üstelik bu tür bazlar, üzerine uygulanacak ürünlerin cilde rahatça dağıtılmasını sağlayacağı için daha homojen bir sonuç elde edilmesine yardımcı olur. Makyaj ürünlerinin kalıcılığı ve performansı artar. Foto yaşlanmanın önüne geçmek, cilt yaşınızı genç tutabilmek ve bu alışkanlığı edinmek için geç kalmayın. Cildiniz, güneş ışınlarının hassas terazisi olmasın! Onu bilginin gücüyle koruyun ve güneşe çıkmadan önce geniş spektrumlu koruma ürünlerini kullanmayı ihmal etmeyin!

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.