SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Diş hekiminden Neden Korkarız?

Diş hekiminden Neden Korkarız?

Diş hekimine gitmek insanların en severek yaptıkları işlerin arasında olmadığını biliyoruz.Diş hekimine gitmek, bazı korkularımızdan dolayı hoş olmayan deneyimler arasında yer alır.

Ağız sağlığını göz ardı etmek sadece diş ve diş etlerinde oluşacak sorunlar dışında başka sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlar arasında ağız kanseri, kalp hastalıkları ve Alzheimer’da da dahildir. Eğer herhangi bir diş hastalığına yakalandıysanız bunu başlangıcında tedavi ettirirseniz maddi açıdan da biraz daha ekonomik olur. Bir hastalık ilerlerse sadece tedavi ilerlemez masraf da artar.

Peki Neden Diş Hekimine Gitmiyoruz?

Fiyat:Para her zaman bir seçim yaparken ve sağlık ihtiyaçlarımızı karşılarken en önemli faktörlerden biri olmuştur. Benim burdaki düşüncem önceliklerimizin farklı olduğu yönündedir, yani yeni model bir cep telefonu için çok rahat bütçe ayırabilirken, sağlık gereksinimimizi gerekirse erteleyebiliyoruz. Hepimiz her gün maliyeti temel alarak seçimler yapıyoruz. Gerçek şu ki, yılda iki kez diş hekimine gitmek, varsa bir diş sorununun ilerlemesini önlemeye yardımcı olur. Hem problemin hem de maliyetin artmasını engeller. Mesela diş çürüğü ilk aşamasında tedavi edilirse bir saatten az bir sürede tedavi edilebilir. Eğer tedavi edilmezse bu çürük kanal tedavisine neden olur ve bazen dişe kuron yapilmasi da gerekebilir. Bu maddi açıdan 10-12 kat daha fazladır. Kendimiz evde ağız sağlığımıza özen gösterirsek paramızı da gereksiz harcamamış oluruz.

Yanlış İnanışlar:Bir çoğumuz diş hekimliği hakkında şehir efsaneleriyle büyüyoruz. Mesela dişlerimizi fırçalarken dişetlerimizin bir parça kanaması normaldir anlayışıdır. Kanayan dişetleri rutin fırçalama sırasında hiçbir zaman normal değildir. Bu periodontal (diş eti) hastalık gelişiminin bir göstergesi olabilir. Dişeti iltihabı, ilk aşamalarında tedavi edilebilirse bu önlenebilir ancak ilerlerse bu durum tersine çevrilmez. Bir başka örnek de diş taşlarının temizlenmesi halk arasında “diş minelerini çizebildiği için zararlı ya da tekrar oluştuğu için gereksiz”olarak tanımlanabiliyor, ki bunlar doğru değildir, hem ağız hijyenimiz hem de diş eti hastalıklarından korunmak ve ağzımızda ulaşamadığımız, temizleyemediğimiz bakteri plağı olmaması için bu temizliğin 6-12 ayda bir yapılması gereklidir. Bilgisizlik ya da cehalet diş ve dişetlerimizi korumak için bir bahane değildir.

Korku: Bir çok insan diş hekiminden korkmaktadır bu bilinen bir gerçektir. Bu, daha önce yaşanılmış kötü tecrübeler ve aileden gelen karakteristik bir özellikten dolayı olabilir. Şanslıyız ki bu fobi, diş hekimi ve hasta arasındaki iyi iletişim sonucunda yenilebilir. Doğru diş hekimini seçmek, olumlu tecrübeler edinmek açısından son derece önemlidir. Size vakit ayıran, sizi dinleyen ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda önerilerde bulunan size alternatifler sunan bir diş hekiminde yanılmazsınız.

Vakit: Modern yaşamda hepimiz bir koşturmaca halinde yaşıyoruz. Vücudumuza bakmak için zaman ayırmalıyız ama çoğu zaman yapamıyoruz. Erken yaşlarda diş hekimine gitmeyi bir rutin haline getirmeliyiz. Ağız ve diş sağlığı; uzun, mutlu ve sağlıklı bir yaşam için çok önemlidir.

Azarlanma korkusu: Hiç kimse kötü söz duymak ya da azarlanmaktan hoşlanmaz. Eksik gerçekleştirilen alışkanlıklar için demotive edilmek bir çok insanı huzursuz eder. Burada konu yeniden diş hekimi seçiminin önemine geliyor. İyi bir diş hekimi bulmak ve iyi bir iletişim kurmak ağız sağlığımızın korunması için son derece önemlidir.

Ağız ve diş sağlığımız genel vücut sağlığımız kadar önemlidir. Çalışmalar ağız sağlığımızın genel sağlığımızla bağlantılı olduğunu gösterir. Sağlıklı kalabilmek için ağız sağlığımızı da korumalıyız. Buna düzenli diş muayenesi yaptırmak ve dişlerimizi temizletmek de dahildir. Sağlıklı bir yaşam için bunu rutin haline getirmeliyiz. Ağız sağlığına gösterdiğimiz özen genel yaşam kalitemizi arttıracaktır.

Diş Hekimi Onur Öztürk:

http://onurozturk.com/doktor-hakkinda/

Instagram Sayfası:

https://instagram.com/dronurozturk/

Facebook Sayfası:

https://www.facebook.com/dtonurozturk

Yazının devamı...

Elektrikli Diş Fırçaları Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Pek çok kişi manuel diş fırçalarından memnun olabilir ve dişlerini temizlemesine yardımcı olması için elektrikli diş fırçası kullanmaya gereksinim duymayabilir ya da bazı kişilerin savunduğu gibi elektrikli diş fırçalarının zararlı olduğunu düşünebilir. En iyisi elektrikli diş fırçalarının artılarını ve eksilerini okuyun ve buna siz karar verin.

Plakları daha iyi çıkarır. Modern diş fırçası tasarımlarıyla ilgili yeterince çalışma olmasa da yapılan bazı çalışmalar, elektrikli diş fırçalarının plak temizleme konusunda daha başarılı olduğunu gösteriyor. Burada unutulmaması gereken nokta şudur: plak temizlemedeki en büyük etken doğru bir şekilde doğru bir sürede dişlerin fırçalanmasıdır, eğer manuel bir fırça ile bunu en doğru şekilde yapıyorsanız aradaki fark göz ardı edilebilir. Elektrikli diş fırçaşarının en büyük artısı el yeteneği gelişmemiş veya kısıtlı kişilerde işlemi kolaylaştırması ve normal bir bireyde ise standardize ederek daha kolay hale getirmesidir.
Daha az diş fırçası aşınması oluşur. Elektrikli diş fırçaları, tüm fırçalama hareketlerini sizin yerinize yapar. Böylece diş fırçasının aşınmasına yol açan sert fırçalama ve dikey fırçalama hareketlerinden kaçınılır. Aşırı baskı yapma olayını engellemek içinse baskı sensörleri mevcuttur. Unutulmaması gereken, yumuşak ve rotasyon hareketleri yaparak fırçalayabilme özelliğine ayrıca baskı sensörü uyarıcısına sahip olan modeller genellikle fiyatı yüksek olan modellerdir, her model için bunu söylemek doğru olmayacaktır.
Ekstra özellikler. Dişlerinizi daha iyi fırçalayabilmeniz için fırçalama zamanlayıcısı ve baskı sensörü özellikleri mevcut. Yeni nesil geliştirilen elektrikli diş fırçalarına "akıllı diş fırçaları" da denmektedir, bunlar da mevcut olan gyro sensör ve bluetooth adaptörleriyle akıllı telefonunuzla iletişim kurarak diş fırçalamanızı monitorize etmenize ve bu bilgileri doktorunuzun da değerlendirmesine yardımcı olmaktadırlar, maalesef bu segmentteki ürünler şu anda ülkemizde bulunmamaktadır.

Daha pahalı ve önden yatırım istiyor. Elektrikli diş fırçasının başlığını değiştirmek, standart bir manuel diş fırçası almaktan daha pahalıya mal oluyor. Eğer diş sağlığınızı daha ekonomik yollarla korumak istiyorsanız daha ucuz bir alternatif olan ‘dönen fırça’yı tercih edebilirsiniz. Ayrıca dönen fırçaların şarj olurken aşırı ısınmadan kaynaklı birtakım problemleri de artık ortadan kalkmış durumdadır.
Kırılabilirler. Manuel bir diş fırçasıyla yapacağınız en kötü şey, onu yere düşürmek ve bu yüzden yeni bir tane almak zorunda kalmak olacaktır. Elektrikli diş fırçaları ise kırılabilir ya da şarjları bitebilir.

İster manuel diş fırçası ister elektrikli diş fırçası kullanın, önemli olan onları mümkün olduğu kadar temiz tutmaya özen göstermeniz ve en düzgün şekilde kullanmanızdır. Elektrikli diş fırçalarında ise size hangi model ve ürünün uygun olduğu konusunda diş hekiminizle beraber karar vermeniz gerektiğiniz de unutmayın.

Bu konu hakkında daha detaylı ve ürün bazında değerlendirmelerimin de bulunduğu yazımı okumak isterseniz:

http://onurozturk.com/elektrikli-dis-fircasi/

göz atabilirsiniz.

Dr. Onur Öztürk instagram:

https://instagram.com/dronurozturk/

Dr. Onur Öztürk facebook:

https://www.facebook.com/dtonurozturk

Yazının devamı...

Ağızdaki mikroplar kansere yol açabilir mi?

İyi bir ağız hijyeni, düşünüldüğünden çok daha önemlidir. Hastalık mikrobu taşıyan mikroorganizmalar ve onların toksinleri, kan dolaşımınızda gezindiği zaman sadece ağzınıza değil daha fazla bölgeye olumsuz etki edip, vücudunuzda ikincil enfeksiyonlara ve kronik iltihaplanmalara sebebiyet verebilirler.

Ağız mikroplarının sadece ağız bölgesine değil tüm vücudumuza etki edebildiği ve ciddi problemlere yol açtığı gerçeği yıllardır biliniyor. Diş hekimleri de ağızda bulunan bakterilerin diş etlerinizden kan dolaşımınıza ve oradan da kalbinize geçebildiği konusunda hemfikirdir. Bu nedenle diş eti iltihabı olan ve yüksek oranda kalp kapakçığı iltihabı riski taşıyan hastalara antibiyotik yazıyorlar.

Ancak görünen o ki nadir görülen kalple ilgili oluşabilecek problemler ve ilişkilendirme, buzdağının yalnızca görünen yüzüdür. Bazı araştırmalar, bu ağız mikroplarının (virüsler ve bakteriler) belli kanser türleriyle bağlantılı olabileceğini, dişlerin ve diş etlerinin sağlıklı kalmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyorlar.

İYİ OLMAYAN AĞIZ SAĞLIĞI NELERİ ETKİLER?

İnsan papilloma virüsü (HPV – Human Papillomavirus), uzunca bir süre tedavi edilmezse rahim ağzı kanserine yol açabilecek bazı gerilimler; vajinal, vulvar, penil, anal ve orofarinks kanserleriyle (boğaz, bademcik ve dille ilişkili kanserler) bağlantılıdır.

Bu duruma ilişkin çok etkili olmadığı düşünülen bir tavsiye ise çocukları, adı çıkmış HPV aşısı yapmaktır çünkü tehlikeli yan etkileri ve başka problemleri de mevcuttur. Kanser Önleme Araştırmaları Derneği’nin yürüttüğü yeni çalışmalardan elde edilen sonuca göre:

Bu çalışmada yer alan ağız sağlığı kötü durumda olan katılımcıların HPV enfeksiyon oranı, sağlıklı ağızlara sahip olanlara göre yüzde 56 daha fazla çıkmıştır. Hastalık kontrol ve önleme merkezleri, orofarinksin rolünün yaklaşık yüzde 60’ının HPV ile alakalı olduğunu belirtti. Ancak son araştırmalarda bu sayı yüzde 80’e yükseldi.

Araştırmacılar, düzgün ağız hijyeninin HPV enfeksiyonunu önlemeye, dolayısıyla orofarinks ve diğer kanser türlerinin riskini azaltmaya yardımcı olabildiğini vurguluyor. İnsan papilloma virüsü, gerçekten de 100’den fazla virüsün bir grubudur. Bu 100 virüsün yaklaşık 40’ı cinsel yolla bulaşıyor ve bunlardan 15’i de çoğunlukla rahim ağzı kanseri ve genital siğillerle ilişkili olan türdendir.

Şunu mutlaka belirtmek lazım; HPV virüsü taşıyan kadınların yüzde 90’ından fazlası, enfeksiyonu doğal yollarla iki yıl içinde temizliyor ve rahim ağzı hücreleri bir noktada normale dönüyor. Yalnızca HPV virüsü uzun yıllar durduğu zaman (yani kronik bir hale dönüştüğü vakit) anormal rahim ağzı hücreleri kansere dönüşüyor.
Bu nedenle düzenli olarak smear testi yaptırmak, rahim ağzı kanserinin yol açtığı ölümlerin önünü kesecektir. HPV aşısından çok daha etkili olan smear testi, herhangi bir anormalliği bulmak ve tedavi etmek için yeterli süreyi sağlar.

VİRÜSLER TÜM KANSER TÜRLERİNDE ETKİN BİR ROL OYNARLAR

İlginçtir ki HPV kanserle ilişkili tek virüs değildir; tüm kanserlerin yüzde 15-20’sine virüsler sebep olur. Pek çok virüs, bağışıklık sisteminize zulmederek ve/veya genlerinizi değiştirerek kanseri tetikler. Aşağıda belirtilen virüsler, belli başlı kanserlerin oluşmasında oynadıkları etkin rollerle tanınır:

KALIN BAĞIRSAK KANSERİNE YOL AÇAN BAKTERİLER AĞIZDAKİLERLE AYNI BULUNDU!

Yaygın olarak diş plaklarında bulunan ve anaerop (oksijensiz solunum yapan), çubuk şeklinde bir bakteri olan fusobakteriyum, ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Fusobakteriyum, ağzınızda çoğalarak diğer türlerle birlikte kümelenebilir. Harvard ve Case Western Reserve Üniversitesindeki yapılan yeni araştırmalar, fusobakteriyumla ciddi sağlık problemleri arasında bir ilişki kuruyor.

Tüm bu araştırmalar, bakteriyel dengesizliklerin ve kalın bağırsaktaki bakteriyel bozulmaların vücudunuzda iltihaplanmayı destekleyebileceğini ve kanser hücrelerini harekete geçirebileceğini su götürmez bir şekilde gösteriyor. Bu nedenle ağzınızdaki bakteri, bağırsağınızdaki bakteri kadar ilgi ve dikkati hak ediyor.

Birbirleriyle bağlantılı olmaları şaşırtıcı değil ve bağırsağınızdaki mikrobiyal çeşitliliği geliştirdikçe ağzınızdaki mikrobiyal çeşitlilik de ona göre gelişir.

Ağzımızın vücudumuzdaki sistemin ilk basamağıdır ve ağız sağlığı bire bir olarak bir çok organı ve genel vücut sağlığımızı etkilemekte, ilgilendirmektedir. Sağlıklı bir ağız sağlıklı bir bünyenin başlangıcıdır bu unutulmamalıdır. Kanser ve ağızdaki mikroplar arasındaki bu yakın ilişkiyi öğrendikten sonra diş hekiminizi en yakın zamanda ziyaret etmek en doğru hareket olacaktır.

Diş Hekimi Onur Öztürk:

02122317979

http://onurozturk.com/agiz-ve-dis-sagligi/

Facebook, Diş Hekimi Onur Öztürk

https://www.facebook.com/dtonurozturk

Instagram, Diş Hekimi Onur Öztürk

https://instagram.com/dronurozturk/

Yazının devamı...

Dişler yemeklerden önce mi, yoksa sonra mı fırçalanmalıdır?

Pek çok kişi dişlerini yemekten sonra fırçalaması gerektiği bilgisine sahiptir. Ancak dişlerinizi en sağlıklı haliyle korumak istiyorsanız onları yemekten sonra değil önce fırçalamanız daha doğrudur. Şekerli bir şey yediğiniz ya da içtiğiniz zaman ağzınızdaki bakteriler asit üretmek için bu şekerlerden beslenir. Ağzınızdaki pH (bir çözeltinin asitlik ya da bazlık derecesini tarif eden ölçü birimi) değerinin normal seviyenin altına düşmesine yol açan bu bakteriyel asitler, diş minenizin aşınmaya karşı daha yumuşak ve daha kırılgan olmasına neden olur. Çoğu insan için diş minesinin mineralini giderdiği pH seviyesi yaklaşık olarak 5,5’tir. Ağız pH’ınızı normale geri getirmek hızlı olmaz, en az 30 dakika sürer. Bu nedenle bu pH düşüşlerini tersine çevirmek için sadece tükürüğünüze bel bağlamamalısınız.

Yemekten sonra dişlerinizi fırçalamanız halinde, diş fırçası diş minelerinizdeki tabakayı aşındırabilir ki bu, dişlerinizin sağlığı için hiç de iyi değildir. Bunun yanı sıra zaten asidik olan ve çok miktarda şeker içeren bir şey yediğiniz veya içtiğiniz zaman dişleriniz daha büyük risk altına girer. Bu nedenlerle her zaman aşındırma seviyesi düşük diş macunları kullanmaya özen gösterin. Bunlar için diş macunlarının RDA değerlerini kontrol edebilirsiniz ve mutlaka diş hekiminizin önerdiği veya FDA onayı almış olmasına dikkat edin. Ayrıca raf ömrü geçen ya da sonuna yaklaşan diş macunlarından da aşındırma etiklerinin artmasından dolayı uzak durmak gerekir.

Fırçalamaya başlamak için yemek yedikten sonra en az 30 -60 dakika bekleyebilir ya da ağzınızdaki pH seviyesini tekrar dengelemek için ağzınızı hızlıca alkalik bir ağız çalkalayıcısı ile çalkalayabilirsiniz. Ancak yemeden ya da içmeden önce fırçalamanız daha etkili olacaktır. Çünkü bakterileri “beslemeden”önce mümkün olduğu kadar bakteriyi dişinizden uzaklaştırmanızgerekir. Yatmadan önce fırçalamak önemli bir istisna! Asit üretebilecek bakterilerin sayısını yemek yemeden önce azaltmak, ağız pH’ınızın ne kadar asidik olacağını sınırlar ve bakterilerin dişlerinize vereceği toplam zararı azaltır. Bazı çalışmalar bakterilerin bulunduğu ve bir kaç gün fırçalanmamış bölgelerde pH’ın saatlerce asidik kalabileceğini gösteriyor. Bu nedenle dişlerinizi düzenli bir şekilde temizlemeniz oldukça önemlidir.

DİŞ MACUNUNUN TADI SİZİ RAHATSIZ EDİYORSA

Eğer yemek yerken ağzınızda diş macunu tadının kalmasını sevmiyorsanız diş fırçanızı ıslatın ve diş macunu olmadan fırçalayın. Diş macununa gerçekte yalnızca florür içerik ve bazı temizleyiciler açısından ihtiyacınız olduğunu ve sadece diş fırçasının kıllarıyla mekanik temizliğin dişlerinizi fırçalamada en önemli faktör olduğunu unutmayın. Flor takviyesi konusunda ayrı seanslarda kullanacağınız florürlü ağız gargaraları ve yatmadan önce diş macunu ile fırçalamak bu açığınızı kapatacaktır.

Diş hekimi Onur Öztürk:

http://onurozturk.com/

Facebook, Diş Hekimi Onur Öztürk

https://www.facebook.com/dtonurozturk

İnstagram, Diş Hekimi Onur Öztürk

https://instagram.com/dronurozturk/

Yazının devamı...

ÇOCUKLAR İÇİN DİŞ FIRÇALAMAYI DAHA KEYİFLİ HALE GETİREBİLİR MİSİNİZ?

Sağlıklı dişlere sahip olmak için ağız bakımı alışkanlığını çocukluktan kazanmak önemlidir. Peki bu alışkanlığı çocuklarımıza kazandırmak kolay mıdır? Hiç bir problem olmasa bile çocukların 2 yaşından itibaren 6 aylık periyotlarla diş hekimine kontrole götürülmesini tavsiye ediyorum. Çocuk, diş hekiminin korkmadan ya da sadece sorun olunca gidilmeyen bir yer olduğunu bilmesi gerekiyor. Ayrıca ilerde koruyucu anlamda yapılması gereken müdahalelerde çocuğun tanıdığı bir doktora güvenmesi çok daha kolaydır.

Çocuklarda diş fırçalama işlemleri 6 yaşına kadar bir ebeveyn gözetiminde yapılmalıdır.Bu işlemi yaparken bazı çocukları diş fırçalamaya ikna etmek her zaman kolay olmaz. Çocuklardan “bunu yapmayacağım”ya da “sen benim dişlerimi fırçalayamazsın”sözleri sık duyduğumuz itirazlardır. Burada kilit rolü oynayan kendimizin rol modeli olmasıdır fakat bu da işe yaramazsa, kendi çocuklarımda da denediğim ve işe yarayan şu tüyoları deneyebilirsiniz:

BALONCUKLARI KÖPÜRTMEK

Hangi çocuk baloncukları sevmez? Diş macunu kullanın ve kullandığınız diş macununu köpürtün. Diş macununu köpürtmeniz, köpürtme işlemini küvette yapmanızdan hem daha eğlencelidir hem de bu nedenle dağınıklık yaratmamış olursunuz.

ÇOCUKLARA UYGUN DİŞ MACUNU TERCİH EDİN

Çocuklar için özel olan hatta yaş grubuna uygun olan diş macunları kullanmaya özen gösterin. Eğer doğal diş macunları kullanılırsa, bir parça diş macunu yutması durumunda daha az endişelenirsiniz. Diş macunlarının raf ömrünün geçmediğine emin olun hatta mümkünse uzun süredir rafta beklemiş diş macunundan uzak durun. Özellikle içinde SLS (Sodium Lauryl Sulfate) olmayan macunları tercih edin. Deterjanlarda da bulunan bu komponent, özellikle ağız ve vücut dokuları için zedeleyici özelliğe sahiptir.

SİZİN DİŞLERİNİZİ FIRÇALASIN

Siz onun dişlerini fırçalarken onun da sizin dişlerinizi fırçalamasına izin verin. Evet kobay olmak ebeveynliğin bir parçasıdır. Diş fırçanızı siz öğürene kadar ağzınıza sokabilirler ama bunların hepsi birer keşif değil midir?

AYNADA KENDİNİ İZLEMESİ

Çoğu çocuk aynada kendisini izlemeye bayılır. Dişlerini fırçalarken kendilerini aynada izlemelerini sağlayın.

DURULAMA AŞAMASI

Gargara ve durulama diş fırçasının ulaşamadığı bakterileri temizlemeye yardımcı olur. Kendiniz gargara yaparken ona da yapılışını öğretin ve gargara yaptırırken su kullanmasına özen gösterin.

İKİ DİŞ FIRÇASI

Bir diş fırçasını ona verin diğeri siz de kalsın. Çocuğunuz dişlerini fırçalarken iki fırçayı da kullanmasına izin verin ve ona zaman tanıyarak macunu tükürdüğünden emin olun.

Diş hekimi Onur Öztürk:

http://onurozturk.com/doktor-hakkinda/

Facebook:

https://www.facebook.com/dtonurozturk

İnstagram:

https://instagram.com/dronurozturk/

Yazının devamı...

En iyi Diş Beyazlatma işlemi hangisidir?

Dişleri beyazlatmanın en iyi yolu nedir? Ofis tipi beyazlatma en pahalısı gibi görünmesine rağmen, bu yol en iyisi olduğu anlamına mı geliyor?

Dişlerinizi en iyi beyazlatma yolu; diş hekimi tarafından ofiste bile uygulansa bunu yavaş olarak yapmaktır.

Ofis tipi diş beyazlatmada dişler çok kısa bir sürede (yaklaşık bir saat) çok güçlü bir beyazlatma jeline maruz kalır (%30-35 Karbamid Peroksit çözeltisi), kişiye özel beyazlatma plaklarında (ev tipi beyazlatmada) ise dişler daha az konsantre beyazlatma jeline (%9-15) daha uzun periyotlarla (2-8 haftalar arası günde yaklaşık 1 saat). Bu iki işlemin kombine edildiği yöntemde ise önce ofis tipi diş beyazlatma uygulanır arkasından ev tipi diş beyazlatma ile desteklenirse sırasıyla iki işlem arka arkaya uygulanmış olur.

DİŞ BEYAZLATMA NEDEN YAVAŞ BİR ŞEKİLDE UYGULANMALIDIR?

Bunu kek pişirmeye benzetebiliriz. Çikolatalı kurabiye yapmak için onları 350 derecede 12 dakika tutmak gerekir. 1000 derecelik fırına koyarsanız kurabiyeler yanacaktır. Aynı sebepten dolayı dişleri beyazlatmak da düşük tempo gerektirir. Böylece dişin canlı ve cansız dokularına daha nazik bir uygulamayla diş beyazlatma işlemi gerçekleştirilir.

Yavaş tempoda yapılan beyazlatma ayrıca dişte daha derin bir penetrasyon sağlar ve daha kalıcı renk değişimine neden olur.

Ofiste %30’luk jellerle yapılan beyazlatma sırasında dişler bazen sudan mahrum (dehidrate) kalır ve bazen işlemden yaklaşık 7 ile 10 gün sonra orijinal rengine tekrar dönüş görülebilir. Bu sebepten dolayı ofis tipi uygulamaları genelde bir seferde değil, bir kaç seferde yapılmasını önermekteyiz. Çünkü bu yöntem daha kalıcı sonuçlar vermektedir.

Ofis tipi beyazlatma özellikle diş beyazlatması gerektiren acil durumlarda bire birdir, en hızlı şekilde sonuç alınmasını sağlarlar.

Klinik olarak en etkili sonuçların iki yöntemin de kombine edildiği durumlarda görmekteyiz. Yani, önce ofis tipi diş beyazlatma ile etkili bir şekilde diş rengini açmak, arkasından ev tipi diş beyazlatma ile bunun desteklenmesi hem dişlerin mümkün olan en açık renge gelmesine hem de beyazlığın daha kalıcı olmasını sağlamaktadır.

Bir kez sistemin içindeyseniz, daima sistemin içindesinizdir. Özel beyazlatma plakları ile yıllarca kullanabileceğiniz bir sisteme ödeme yaparsınız. Beyazlatma işleminin uzun bir süre kalıcı olduğu doğru, ancak dişler ilerleyen yıllarla birlikte sararma göstereceklerdir. Beyazlatma plakları sayesinde doktorunuzun da tavsiyesiyle istediğiniz zaman dişlerinizde beyazlatma işlemini yeni ev tipi diş beyazlatma jelleri temin ederek uygulayabilirsiniz.

Beyazlatma plakları ofis tipi diş beyazlatma işleminin ardından dişlerinizi beyazlatmak için en güvenli ve bedeline karşılık etkili sonuçları veren yöntemdir.

Beyazlatma plakları jeli dişlerinize özenle uygulamanıza, aynı zamanda ağız dokularınızdan da uzak tutmanıza olanak sağlar. Eğer bu jel dişetlerinizle temas ederse serbest radikal tepkimeleri meydana gelir ve bu serbest radikaller doku yaşlanmasının temelidir. Bu yüzden ev tipi beyazlatma jellerini tüm gece boyunca kullanılmasını önermemekteyiz, bu aynı zamanda jelin kontrolsüz bir şekilde yutulmasını da engelleyecektir.

Diş beyazlatma hakkında:

http://onurozturk.com/dis-beyazlatma/

Dr. Onur Öztürk:

https://www.facebook.com/dtonurozturk

http://instagram.com/dronurozturk

Yazının devamı...

İçecek paylaşmak hastalık bulaşmasına sebep olur mu?

Çoğumuz susuzluğumuzu gidermek için gün içinde yanımızda su vb. içecek şişeleri taşırız. Bu su şişeleri ve içeceklerin başkalarıyla paylaşılması çeşitli hastalıkların bulaşmasına da yol açıyor. Genelde bir bardak suyu kimse paylaşmazken, bir şişe su kullanımı oldukça yaygındır.

Muhtemelen bu alışkanlık kolay olduğu için meydana geliyor.

Bu beraberinde şu soruyu gündeme getirir, içecekleri paylaşmak sağlıklı mı? İçecek paylaşımı yapıldığında herhangi bir hastalık veya olgu ile karşılaşır mıyız?

Cevap bazı hastalıklar ve olgular için kocaman bir ‘EVET’tir. İçeceklerin paylaşımında tükürükler birbirine karışır ve tükürüklerle birlikte bakteriler, virüsler de birbirine. Bunların en yaygın görülenleri:boğaz ağrısı, soğuk algınlığı ve kabakulaktır. Bunların dışında bir de çok nadir görülmemekle birlikte menenjit, mononükleoz vardır ve tehlikelidir.

Yani elimizde boğaz ağrısı, soğuk algınlığı, kabakulak, menenjit, uçuk ve mononükleoz var. Bunlar en yaygınları ve ağızdan/ tükürükten bulaşan hastalıklar listesinin çoğunluğu oluşturur. Ayrıca bu listeye Hepatit B virüsünü de dahil etmek gerekir. Hepatit B hastalığı olan hatta portör (taşıyıcı) olan birisiyle çatal-kaşık paylaşmamamız gerekir hatta aynı evde yaşıyorsak havlu vb kişisel bakım ürünlerini de ayrı kullanmamız gerekir. Tükürük ile çok hızlı ve kolay bir şekilde bulaşan bu hastalık için aşı yaptırabilirsiniz ya da hastalığa bir şekilde yakalandıysanız, takip ve kontrollerle tedavisi olan bir hastalıktır ama başkalarına bulaştırmamak için bu sefer sizin dikkatli olmanız gerekir.

Eğer şişe ile ağzımıza su sıkmaktan bahsediyorsak tabi ki bunlar yolda giderken yapılabilir. Sonra temas etmeden bir içecek paylaşmak tamamen mümkündür.

Dr. Onur Öztürk en sık yapılan hatalardan birisinin de annenin çevredeki mikroplardan arındırmak için emzik vb gereçleri önce kendisi ağzında temizleyerek veya bazı besinleri önce kendisi çiğneyip sonra bebeğine vermesi olduğunu belirtiyor. Bunu kesinlikle yapmayın! Çocuğunuza kendi ağız floranızdaki dirençli bakterileri geçirerek daha büyük kötülük yapıyorsunuz, ortamdaki basit mikropları alması daha tercih sebebidir ya da su veya hijyen sağlayıcı maddelerle yıkamak daha sağlıklıdır.

Ayrıca bazı hastalıkların sadece dudak yoluyla direkt geçmediğini hatırlamakta fayda vardır, kullandığımız kişisel temizlik ürünlerine ve bunlara başkalarının temas etmemesine dikkat etmekte fayda vardır.

http://onurozturk.com/paylasilan-iceceklerle-ve-agiz-yoluyla-bulasan-hastaliklar/

https://www.facebook.com/dtonurozturk

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.