SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

1000 Yaşına Kadar Yaşayabilecek İlk İnsanlar Şu An Aramızda

Binlerce yıllık insanlık tarihi, gençleşmek, genç kalmak, uzun ömürle ilgili mitlerle, efsanelerle ve yanlış uygulamalarla doludur.

Kleopatra’nın özel süt banyosundan, Dedekorkut’a, ölümsüzlük iksiri bulduğu düşünülen Lokman hekimden, batı dünyasının edebiyat ve sinema hayatına yön veren kan ile beslenen vampir mitlerine kadar ve çok daha fazlası tüm kültürlerde halen insanlığı cezbetmeye devam ediyor.

Bugün çok daha fazla insan kök hücre tedavisine merak duyuyor. Ne olduğunu bilmese bile dayanılmaz bir çekiciliği var. Hatta şu an okurken siz bile, ne olduğunu bilmeseniz dahi dayanılmaz bir heyecan ve mutluluk duyuyor olabilirsiniz.

Aynı mit ve efsanelerdeki gibi. Bu konuda da gerçekten haklısınız çünkü kök hücre tedavisi insanoğlunun elindeki en güçlü silahı. Evet halen mükemmel değil, evet halen emekleyen bir bebek olgunluğunda ancak ayağa kalkıp koşacağı günler uzak durmuyor.

Kaldı ki günümüzde bu şekilde tedavi olan, baston bırakan, genç görünen kişiler aramızda dolaşıyor. Başlıkta da yazdığım gibi önümüzdeki on yıllarda yapılacak gelişmelerle bu yüzyıl içinde yaşayan bazı bireyler yüzlerce yıl hatta binlerce yıl yaşayacak gibi görünüyor. Kim bilir belki de siz onlardan biri olursunuz?

Kök hücreler içimizde, kendi yedeklerini alarak çoğalabiliyorlar, özel dokuların yerini alabiliyorlar, onlara dönüşebiliyorlar, en önemlisi sadece güzel görünmekten ziyade en baştaki yıllarınıza döndürecek sıfır kilometre doku, organ onarımı yapıyorlar. Enerjinizi gençlik yıllarına yükseltiyor, eklem kireçlemesi, cilt kırışıkları gibi yaşlanmayla ilgili etkileri geri döndürüyorlar. Yapay değiller, alerjik değiller, yan etkileri yok. Kısacası gençleşmenin sırrı içimizde saklıymış ve binlerce yıllık yazılı insanlık tarihinde, önemini henüz son 10 yılda fark edebildik. Evet mitlerle, efsanelerle hep hissediyorduk oradaydı, şimdi ise nerede olduğunu biliyoruz.

Kök Hücre Göründüğünden Daha Fazlası

Modern tıp yöntemleri yaşlılığın görünen etkilerini ortadan kaldırmakta başarılı iken yaşlılığın asıl sebeplerine etki edemiyor.

Örneğin, kozmetik bilimi ve kozmetik cerrahi cildinizi belki genç gösterebilir ancak enerji seviyenizi yükseltmez, ağrılarınızı geçirmez, yıpranmış eklemlerinizi düzeltmez.

Yaşlılıkla hücresel hatta moleküler seviyede mücadele etmek gerekir. Üstelik bu majör bir girişim, ağrılı bir cerrahi ve yara iyileşmesi olmadan yapılabilir.

Kök hücrelerin anti-aging üzerine etkilerinden şöyle bahsedebiliriz;

-Eklem yıpranmalarının azaltılması,

-Hücre, doku ve organların yenilenmesi,

-Enerji seviyesinde artış,

-Kas gücünde artış,

-Deride sıkılaşma,

-Yaşlılıkla ilgili lekelerin azalması,

-Çizgi ve kırışıklıkların azalması.

Kök Hücre Sayısını Artırıyoruz

Hayatımız boyunca kök hücreler vücudumuzda bulunuyor. Aslında bizi sağlıklı tutmak, zedelenme durumunda onarmak, hastalık durumlarında iyileşmemizi sağlamak için bu yetişkin kök hücrelere ihtiyacımız var. Hastalık tedavisi ve hastalık önlemede yetişkin kök hücrelerin keşfi modern tıp için büyük önem taşıyor. Kök hücre keşfiyle beraber kök hücrelerin altın çağı başlamak üzere. Anti-aging sadece onlardan biri.

Tüm kök hücreler kemik iliğinden köken alır. Yaş ilerledikçe kök hücre sayımızda azalır. Sonuç ise yaşlanmadır. İyileşmede yavaşlama ve yaşlılıkla ilişkili rahatsızlıklar ortaya çıkar. Cerrahi etkili bir tedavi olsa da yaşlanma etkilerini maalesef geri çevirmiyor.

Kanda dolaşan hücreler arasında;

-Yeni doğan bebekte her 10.000 hücreden 1’i kök hücre iken,

-18 yaşında her 100.000 hücreden 1’i kök hücre,

-30-40 yaşlarında her 400.000 hücreden 1’i kök hücre,

-60-70 yaşında her 1.000.000 hücreden 1’i kök hücre,

-80 yaşında her 2.000.000 hücreden 1’i kök hücredir.

Şanslıyız ki, modern tıp yöntemleriyle kök hücreleri cilt altı yağ dokudan, kemik iliğinden fazla sayıda elde etmek, hatta bakanlık izni ile dış ortamda milyarlarca sayıya dahi çoğaltmak mümkün. Daha sonra fazla sayıdaki kök hücre sorunlu bölgelere enjekte edilebilir veya damardan dolaşıma geri verilebilir. Böylece yeni kök hücreler, enerji seviyenizi yükseltir, organların yaşlanma ve yıpranma etkileriyle savaşır, cildinizi yenileyerek doğal parlaklığına, esnekliğine ve gençlik görüntüsüne kavuşabilirsiniz.

Organların Yaşlanmasıyla Savaşıyor

Kök hücreler damardan veya başka yollarla tüm organlara ulaşabilir böylece onarım, rejenerasyon ve iyileşme sağlanır. Kök hücre tedavisiyle ulaşılabilen dokular;

Adrenal bezler, apandisit, mesane, beyin, gözler, safra kesesi, kalp, bağırsaklar, böbrekler, karaciğer, akciğerler, yemek borusu, pankreas, hipofiz bezi, prostat, skin, mide, timus, tiroid, damarlar.

Gençlik Yıllarınızdaki Enerji Seviyesine Yükseltiyor

Kök hücre tedavisi sadece anti-aging amaçlı değil yaşla ilişkili birçok sorun da kullanılabilir. Organ ve dokuların onarımından, hücresel düzeyde enerji artışı ve iltihabın baskılanmasına kadar geniş bir yelpazede kullanılabilir.

Kişinin enerjisini çalan, azaltan hastalıklar arasında;

-Otoimmün rahatsızlıklar

-Kireçleme

-Böbrek hastalığı

-Akciğer ve karaciğer rahatsızlıkları

-Kalp rahatsızlıkları

-Dolaşım sorunları bulunmaktadır.

Kök hücre bu gibi durumları çözerek, onararak enerjiyi arttırır. Hasarlanmış hücreler, sağlıklı hücreler ile değiştirilir ve tüm sistem sorunsuz çalışmaya başlar.

Ne kadar çok kök hücre dolaşımda bulunursa o kadar iyileşme gerçekleşir ve sağlığınıza yansır. Yani kök hücreniz fazlaysa iyileşme kabiliyetiniz de fazladır. Tedaviler buna dayanmaktadır.

Yaşlılığın Ciltteki Yıpratıcı Etkilerini Onarıyor

Dolaşımda ne kadar çok kök hücreniz varsa o kadar yaşlanmanın olumsuz etkileriyle savaşabilirsiniz. Aynı şekilde en büyük organımız olan cildimiz de kandaki kök hücre sayısından etkilenir. Yeterli kök hücre varlığında cildimizde anti-aging etkiler görünür.

Böylece;

-Deri elastikiyeti ve sıkılığı artar,

-Çizgi ve kırışıklıklar azalır,

-Güneş, hava kirliliği gibi çevresel etmenlere karşı direnç artar,

-Hücre ömrü uzar ve cilt sağlıklı görünüm kazanır.

Yazının devamı...

Eklem Kireçlemesinde Devrim Yaratacak Kök Hücre Tedavisi

Eklemlerimiz hareketli yapılardır ve hareket esnasında sürtünmeyi azaltma amacıyla iki kemik arasında kıkırdak dokumuz bulunur.

Kıkırdak dokumuz kaygan, pürüzsüz bir yapıdır. Yaşımız ilerledikçe kıkırdak içerisindeki su miktarı azalır ve incelir. Su miktarı azaldığı için çatlamaya ve parçalanmaya başlar, görevini yerine getiremez hale gelir ve kemikler birbirine sürtmeye başlar. Kemik ve kıkırdakta aşınmalar, kemik uçlarında sivrileşmeler görülür. Sürtünmeye bağlı olarak eklemlerde acı ve ağrılar ortaya çıkar.

Kireçlemenin en önemli iki nedeni vardır;

Birincisi yaşlanmak ki henüz yaşlanmayı durduracak bir yöntem yok.

İkincisi ise aşırı kilodur.

O nedenle bizim elimizde olan fazla kilolu olmamaktır, sadece bu ikinci durumu değiştirebiliriz. Geçirilmiş kazalara, doğumsal kalça çıkığı gibi anomalilere, iltihaplı romatizmal hastalıklara ve ilaçlara bağlı olarak da erken kireçleme söz konusudur. Kireçleme bayanlarda özellikle menapoz sonrası hızlanır.

Dünyada en sık görülen romatizma sebebi eklem kireçlemesidir. Tüm eklemlerde görülebilir. Başlıca en sık diz ve kalçalarda görülür. Bunlar yanı sıra çene eklemleri, eller, ayaklar, omuzlar, dirsekler, bel ve boyun omurga arası eklemlerde görülebilir.

Kireçleme 30 yaşından sonra herkeste başlar ancak sıklıkla 50 yaşından sonra bulgu vermeye başlar. Ancak yukarıda saydığım sebeplere bağlı olarak maalesef 40’lı yaşlarda da belirti verebilir. Başlıca yük taşıyan eklemlerde belirti vermeye başlar. Hastalar aslında hareket etmezken veya ilgili eklemini kullanmazken çok rahattır. Mesela diz ve kalçalarda kireçleme varsa yürümeye başladıklarında diz iç taraflarında veya kalçada, kasıklarda ağrı, batma ve acılar hissederler.

El kireçlemelerinde hastalar kavanozu açamazlar, eşyaları sıkı tutamayabilirler, omuzlarını kullanamaz, giyinmekte, saçlarını taramakta dahi zorlanabilirler. Hareket edince başlayan ağrı tipiktir ancak bazen çok ileri durumda eklem içi iltihaplanarak geceleri yatarken de ağrı hissedebilirler. İlerleyen dönemlerde eklem ve kemiklerde eğrilmeler görülebilir.

Peki Kök Hücre Tedavisi Nedir ve Nasıl Etki Eder?

Kıkırdak dokusu maalesef tabiatı gereği kan damarı içermez. Ayrıca çok özel bir doku ve kıkırdak hücresi öldüğünde kendisini çoğaltamaz.

Örneğin; cildinizi kestiğinizde 10 günde kendisini kapatır ancak kıkırdak dokusu kendisini hiç yenilemez. İşte kök hücreler kıkırdak dokusuna dönüşebilen özel hücrelerdir.

Aslında hepimiz iki kök hücreden başlayarak dünyaya geliyoruz. Biri annemizden, diğeri babamızdan geliyor. Bu hücreler birleşiyor ve sürekli katlanarak çoğalıyorlar en sonunda bizi meydana getiriyorlar.

Gözümüzü, beynimizi, kalbimizi, kaslarımızı ve kemiklerimizi oluşturuyorlar. İşte sadece bu iki hücre bambaşka farklı hücrelere dönüşüyor. Doğduktan sonra da ölüme kadar benzer kök hücrelere sahibiz çünkü kök hücreler bizi sürekli yeniliyorlar.

Örneğin; bağırsak hücrelerimizin ömrü 1 hafta-10 gündür ve her 1 hafta-10 günde bir bağırsak hücrelerimiz ölür ve yenilenir. Kan hücreleri neredeyse her 8-9 ayda bir ölür ve yenileri yapılır. İşte kök hücreler bu yenilemeyi yapıyor ancak tek sorun çok az sayıdalar ve fazla hasar veya zedelenme varsa ve birde dokumuz çok özel bir dokuysa maalesef yeterli gelemiyorlar.

Mesela karaciğerinizin büyük kısmını alsanız, kendini yenileyebilir ancak gözünüze ufak bir çizik veya cisim batması sizi kör bırakabilir. Bu eklemler ve kıkırdak dokusu içinde geçerli eğer doğru zamanda yeterli sayıda kök hücre verebilirseniz hasarı, sakatlığı en aza indirebilir veya hasardan, sakatlıktan kurtulabilirsiniz.

İşte kök hücreler kıkırdak dokusuna dönüşebilmeleri nedeniyle oldukça büyük öneme sahip ve tıp tarihinde ilk kez kireçleme tedavisini başarmak üzereyiz ancak tabii iş işten geçmeden uygulamak önemli.

Kök Hücreler Nasıl Uygulanıyor?

Günübirlik bir işlem olan kök hücre tedavisi hastane yatışı da gerektirmiyor. Elde edilen kök hücreler sorunlu eklemlere bölgesel enjeksiyon yoluyla uygulanıyorlar. Sıklıkla 1-2 bölgeden enjeksiyon yapılıyor. Kireçleme ameliyatlarını düşündüğümüzde oldukça basit bir uygulama. Uygulanan yönteme göre değişmekle birlikte kişi yürüyerek dahi evine gidebilir ve günlük hayatına devam edebilir.

Kimler Kök Hücre Tedavisi Olabilir?

Onarım tıbbı için herkes kök hücre tedavisi için adaydır. Çünkü hepimiz yaşlanıyoruz ve onarıma ihtiyacımız var veya olacak. Bu nedenle hiç şikayeti olmayanlara bile eklemleri koruma amaçlı uygulanabilir ancak en uygun adaylar kimler dersek;

Tabi dikkat edilmesi gereken konu kök hücre tedavisinin bir mucize olmadığıdır. Bazı hallerde cerrahi de kaçınılmazdır ve uygulanmalıdır. Ancak kök hücre tedavilerinin hayatımıza girmesiyle ileride ameliyatların azalacağını söyleyebilirim. Uygunlukları açısından hastaların mutlaka kök hücre konusunda deneyimli ve uzman birine danışmaları önemlidir.

Yazının devamı...

Gençleşmenin Tek Doğal Yolu ''Kök Hücre''

Herkese Selamlar,

Sizlerin de bildiği gibi yaşlanmak çoğu insanın korkulu rüyasıdır.

Genç görünümü geri kazanmak için cerrahi müdahalelerden estetik uygulamalara, bakım kremlerinden vitamin kürlerine pek çok yöntem kullanılıyor. Artık bu yapay yöntemler yerini, rejenerasyon tıbbın yükselişi ile birlikte hayatımıza giren doğal kök hücre tedavilerine bıraktı.

Ben de bu hafta sizlere bu yazımda yaşlanma etkilerini gidermek ve yaşlanmayı geciktirmek amacı ile uygulanan kök hücre yönteminin detaylarından bahsetmek istiyorum.

Cildimiz Neden Yaşlanıyor Sorusu Merak Edilen Soruların Başında Geliyor !

Cildimizde dokulara destek olan ve çatı sağlayan fibroblast hücreler; dolgunluk sağlayan kolajen ve hyaluronik asit ile esneklik sağlayan elastin salgılarlar. Yıllar geçtikçe azalan fibroblast sayıları nedeniyle, yaşa bağlı gözle görülür cilt kırışıklıkları meydana gelir. Kök hücre yöntemi işte bu kırışıklıkları doğal bir yolla yok eden bir yöntemdir.

Örnekler Alınarak 60 Milyona Kadar Çoğaltılabiliyor

devrimsel özellikte yeni bir tedavi seçeneği olduğunun altını çizmek isterim.

Bu yöntem; cilt, göz çevresi kırışıklıkları, burun-ağız çizgileri, yara, yanık ve sivilce izlerinin tedavisinde etkilidir. Tedavi kişinin kendi deri kök hücreleri ile gerçekleştirildiği için alerjik reaksiyonlar gelişmez ve daha az sayıda enjeksiyon ile daha uzun süren etkinlik sağlanır.

Uygulama süreci de şu şekildedir ;

Hastalanın kulak arkasından minik biyopsi ile fibroblast örneği alınarak 4-6 hafta boyunca laboratuvar ortamında sayıları 25-60 milyona kadar çoğaltılır. Çoğaltılan yeni saf hücrelere fibroblast denilmektedir. Çoğaltılan fibroblast hücreleri sorunlu kırışıklık bölgelerine enjekte edilir. Fibroblastlar yeni kolajen sentezler, cilt yapısını güçlendirir, elastini güçlendirir, cilt sıkılaşır ve hyaluronik asit sentezinin artmasıyla kalınlaşır.

Savaş Sadece Kırışıklıklara Karşı Değil ! Yöntem Her Soruna Çare…

Bu yöntem doğuştan var olan ya da sonradan oluşan lekelerin ve koyu alanların renginin açılmasında, kapanmayan kronik yaraların tedavisinde, mezoterapik yüz yenilemede, akne veya suçiçeği gibi rahatsızlıklar sonrası oluşan çukurların doldurulmasında, yanık tedavisinde, dudakların dolgunlaştırılmasında, diş hekimliğinde periodontolojik uygulamalarda ve kellik tedavisinde indirek olarak kullanılmaktadır.

Acı, Yan Etki, Şişlik ve Ödem Oluşturmaz !!

Tedavide birer ay ara ile 2 seans uygulanır ve ilk enjeksiyondan 1 ay sonra ikinci enjeksiyon yapılır. Bu enjeksiyonlar çok ince iğne uçları ile gerçekleştirildiği ve işlem sırasında lokal buz uygulaması yapıldığı için hasta acı duymaz. Uygulama kişinin kendi hücreleri ile gerçekleştirilir dolayısıyla yan etkisi de yoktur. Bu sırada verilen enjekte miktarları çok az olduğu için şişlik ve ödem beklenmez. Ancak enjeksiyona bağlı çok minik geçici morluklar olabilir. Deri kök hücre tedavisi sonrası gözle görülür etkiler bir anda gelişmez. Hastalarda değişiklikler sıklıkla 2. enjeksiyondan sonra fark edilmeye başlanır. Son etkiler 3-6 ayı bulabilir. Yapılan çalışmalar uygulama etkinliğinin 5-7 yıl devam ettiği yönündedir.

Bu yöntemin pek çok avantajı vardır. Bunlardana bahsetmek gerekirse;

Hücreler kişinin kendisinden alınarak, kişiye özel üretilir, dolayısıyla alerji riski minimumdur.

Enjekte edildiği yerden başka yerlere kayma olasılığı yoktur.FDA tarafından onaylanmış hücresel bir tedavi yöntemidir. Son derece elastik ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra hayvansal(sığır, domuz vb.) hastalık oluşturma riski yoktur. Botox ya da bir dolgu malzemesi bileşenlerini içermez, saf hücre solüsyonudur.

Mimiklerde veya yüz ifadesinde değişikliği sebep olabilecek yapay bir görünüm oluşturmaz. 2 tekrarlı uygulamadan oluşur. Bu yönüyle yara iyileşme sürecini destekler.

Sağlıklı ve Ağrısız Günler Dilerim...

Uzm. Dr. Aşkın Nasırcılar

Yazının devamı...

Kök Hücreler İle Büyüme Faktörleri Arasındaki Farklar

Günümüzde modern tıp sayesinde ortalama yaşam süresi uzamıştır.

Son zamanlarda yaşanan gelişmelerle ve onarım tıbbının hayatımıza daha sık girmesiyle, tıp tarihinde görülmemiş bir çağa giriyoruz. Onarım tıbbını bu kadar önemli kılan unsurlar da kök hücreler, büyüme faktörleri ve hücresel tedavilerdir.

Gelişmeler hızla ilerlerken rahatsızlığınıza, hastalığınıza yönelik çevreden, medyadan veya doktorlarınızdan duyduğunuz işlemler kafanızı karıştırıyordur hatta bu kafa karışıklığını kötüye kullananlar da bulunuyordur.

Üzerimize yeni bir sağlık çağı doğarken bu konuda özellikle toplumu doğru bilgilendirmek adına köşe yazarlığını ve programlarda çıkıp doğruları anlatmayı kendime görev ve misyon edindim.

Sebebine gelince aynı zamanda bende bu konularda sıkıntı çekmiş, 20 yıldır iltihaplı eklem romatizması tanısı olan bir hasta ve hekimim.

” gibi merakla birlikte kavram kargaşası ve yanlış bilgiler söz konusu.

Hatta yakın zamanda bir hasta beni arayarak kök hücre kremi kullandığını ancak işe yaramadığını ve firmayı şikayet ettiğini açıkladı. Lütfen mağdur olmayalım umarım aynısı değildir dedi.

Araştırınca anladım ki meğer bahsettiği, bitki köklerinden yapılan ve eklem ağrılarına iyi geldiği iddia edilen ve sürülerek kullanılan bir ürünmüş.

Kök hücre mucizesi diye ekranlarda reklamları yapılıyordu. Bitki köklerinin mucizesi dese belki anlayabilirdim ancak isim benzerliğini kullanmak ve yanına “hücre” eklemek maalesef yanıltabiliyor. İşte bu gibi sebeplerle sizleri doğru bilgilendirmeye devam ediyorum.

Büyüme Faktörleri Nelerdir?

Büyüme faktörleri vücudumuzda doğal olarak üretilen proteinlerdir. Hücre büyümesini, çoğalmasını, dokuların kendisini onarmasını ve hayatta kalmasını sağlayan düzenleyici moleküllerdir. Günümüz modern tıbbı sayesinde tedavilerde kullanılmak üzere büyüme faktörlerini dışarıda laboratuvar koşullarında üretebilmekte oldukça kolay.

Büyüme faktörleri, hücre ve hücre bölünme sürecine çok yönlü etki edebilen faktörlerdir. Eğer zedelenen bölgede yeterli sayıda hücre varsa işe yarayabilirler ya da hücreler kendisini yenileyebilecek durumdaysa işe yararlar ancak çoğalamayan, büyüyemeyen özel hücrelere ihtiyaç durumunda onarımda yeterli gelmezler.

Somut örnek vermek gerekirse;

Kök hücreler ise doğrudan kıkırdak hücresine dönüşebilir ve çoğalabilir yani tam bir destektir. Ayrıca kök hücreler de iyileşme ve onarım için büyüme faktörleri üretir ve salgılar.

Kanın çeşitli santrifüj ve/veya aktifleştirici kimyasal laboratuvar işlemlerinden sonra elde edilen ürünlerdir.

Kök Hücreler Nedir?

Kök hücreler, farklılaşmamış, herhangi bir doku hücresine dönüşmemiş özel hücrelerdir. Uygun ve gerekli şartlarda herhangi özel bir hücreye dönüşebilir. Mesela kıkırdak hücresine, kas hücresine, damar hücresine, kemik hücresine, kan hücresine, bağışıklık hücresine, sinir hücresine, pankras hücresine, kalp kas hücresine, karaciğer hücresine, böbrek özel hücrelerine gibi daha birçok hücre tipine uygun şartlarda dönüşebilirler.

Onarım tıbbında önemi de kendisini yenileme kabiliyeti olmayan ve bizi kronik hastalıklara maruz bırakan bu özel hücrelere farklılaşma, çoğalma ve dönüşebilme yetileridir.

Büyüme faktörleri gibi vücudumuzda tüm yaşamımız boyunca üretilirler. Başlıca üretim yerleri kemik iliğidir ve kanda da dolaşırlar. Vücudumuz hastalıkla savaşırken veya zedelenme anında hasarı fark ederek uyanırlar ve doğrudan sorunlu bölgeye giderek dokuları onarırlar, ihtiyaç olan hücrelere dönüşerek yenilenmeyi başlatırlar. Yalnız sayıları çok azdır ve büyük hasar varlığında tamamen onarım yapamazlar. Şanslıyız ki günümüz imkanlarıyla kök hücreleri milyonlarca sayıda elde etmek hatta milyar sayıya çoğaltmak mümkün.

Büyüme Faktörleri Tıpta Nasıl Kullanılıyor?

Büyüme faktörlerini denizde yön gösteren kılavuz gemiler gibi düşünmek anlamanızı kolaylaştırabilir. Kılavuz gemiler hangi geminin nereye gideceğini veya nereye gitmeyeceğini gösterir.

Hücre tamirinde de benzer şekilde büyüme faktörleri hücrelerin, proteinlerin nereye gideceğini veya nereye gitmeyeceğini belirleyerek hücrenin hayatta kalmasına ve iyileşmesine katkı sağlarlar. Bazı yolları açarlar veya kapatırlar.

Aynı zamanda kök hücreleri uyarırlar, beslerler. Kök hücrelerin de hayatta kalma ve çoğalma yetilerini arttırmaları nedeniyle de önemlidirler.

Fark Neden Önemli?

Akıllıca kullanıldıklarında her iki tedavi de günümüz tıbbında önemli rol oynuyor. Birlikte kullanıldıklarında ise kök hücre tedavisinin etkisi çoğalıyor çünkü kıkırdak dokusu gibi kan damarının olmadığı veya çok az olduğu yerlerde büyüme faktörleri kök hücrelere destek olarak iyileşme şansını arttırıyor.

Peki o zaman sorun nedir?

En büyük sorun, tıbbi tedavilerde büyüme faktörlerinin kök hücre tedavisi ile aynı fonksiyonlara ve etkinliğe sahip olduğunun ifade edilmesi. Ayrıca, kök hücre tedavisi sınırları ve kısıtlamaları olan Sağlık Bakanlığı izinleri gerektiren ciddi bir işlemdir. Mutlaka kök hücre konusunda yetkin bir uzman hekime danışın ve hekimlerinizden kök hücre tedavilerini talep edin.

Yazının devamı...

Kök Hücre Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılıyor ?

Merhabalar Değerli Okurlarım,

Bu hafta sizlere kök hücre tedavisinin uygulandığı hastalıklardan bahsetmek istiyorum.

Kök hücrenin günümüzde kullanıldığı alanlar (çeşitli hastalıkların tedavisinde) ve konu ile ilgili gerçekleşen çalışmalar giderek artış göstermektedir.

Kök hücre tedavisinin uygulanabildiği hastalıklar ve kök hücre tedavisinin kullanılabilmesi için çalışmaları devam eden rahatsızlıkları şöyle sıralayabiliriz;

-Eklem Kireçlemeleri,

-Romatizmal Hastalıklar,

-Dejeneratif Bel, Boyun Rahatsızlıkları,

-Kas, Bağ Yırtıkları,

-Otoimmün Hastalıklar (SLE, Skleroderma, Hashimato vb.),

-Parkinson,

-Alzheimer,

-MS,

-İnme ve Travmaya Bağlı Felç,

-Nöropatiler, Sinir Hasarları,

-Kas Hastalıkları,

-Şeker Hastalığı,

-Böbrek Yetmezlikleri,

-Kalp Yetmezlikleri,

-Karaciğer Yetmezlikleri,

-Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalıkları (KOAH),

-Otizm,

-Yeni Doğanlarda Konjenital Diyafragma Hernisi

-Cilt Yenileme Anti-Aging Amaçlı

-Kadın/Erken Seksüel Disfonksiyonlar

-Lyme Hastalığı

Göründüğü üzere modern tıbbın günümüzde çaresiz kaldığı bir çok kronik hastalıkta kök hücre ile tedavi imkanından bahseder hale geldik. Üstelik hiçbir yan etkisi olmadan.

Daha ilerisini de söylemek gerekirse; kendi hücrelerinizle ve üç boyutlu hücresel yazıcılarla size ait yeni organ üretebilme imkanı… Düşünmesi bile harika.

Organ nakli bekleyen yüzbinlerce hastanın ileride kendi hücrelerinden oluşmuş sıfır kilometre organlara kavuşabilmesi mümkün olabilecek…

Normal şartlarda doku nakli işlemlerinde, ömür boyu bağışıklık baskılayıcı ağır ilaçlar kullanılması gerekir. Ancak yeni gelişmeler ile öz hücreler oldukları için doku reddi gelişmeyeceğinden bu ağır ilaçlara da gerek kalmayacak.

Şu dönemde bile organ yetmezliği henüz gelişmeden önce damardan kök hücrelerinizi dolaşıma vererek hasarlı organların onarımı ve iyileşmesi gözlenebilir.

Dünyada bu şekilde erken aşama böbrek, karaciğer, kalp, akciğer yetmezliği, şeker hastalıklarından kurtulanlar var.

Tıbbi anlamda artık yeni bir çağa giriyoruz.

Onarım tıbbı çağına... Evet, henüz halen erken ve mükemmel değil. Ancak bu tedavilerin başarısını artırmak ve tedavilere geç kalınmadan, erken ulaşabilmek adına tüm hastaların kök hücre tedavisini talep etmesi gerekiyor…

Sağlıklı ve ağrısız günler dilerim.

Yazının devamı...

Kök Hücre Tedavisi ile İlgili Yanlış Bilinenler

Merhabalar Sevgili Okurlarım,

, toplumun karşılaştığı yeni bir konu olduğu için kafa karışıklığı olması doğaldır. Bu nedenle bu hafta sizler için yanlış bilinen bazı noktalara değinmekte fayda görüyorum.

1- Kök hücre tedavileri aynı mıdır?

Gazetelerde, dergilerde okuduğunuz, televizyonlarda izlediğiniz hatta doktorunuz tarafından önerilen ve size yapılacağı söylenen tüm kök hücre tedavileri aynı değildir.

Daha da ötesi, rastladığınız bu durum kök hücre bile olmayabilir. Nedenine gelince;

Kök hücre terimi geniş bir yelpazeyi kapsar ve onarım tıbbı ile özdeşleşmiştir. Bu sebeple onarım yapacağı düşünülen her yönteme kök hücre denildiğini görüyorum.

Çünkü ismi ve etkileyiciliği büyük. Mesela ’ye de kök hücre diyenler, tedavisine de kök hücre diyenler var.

ve tedavileri büyüme faktörleriyle onarım sağlarlar ancak doktorun bunu size açıklayacak zamanı, vakti olmayabilir. Anlayamayacağınızı düşünmüş olabilir. Sonuçta masumca, kök hücre gibi onarım yapmayı istemiş, detayları ve farkları anlamayacağınızı düşünmüş olabilir.

Maalesef kök hücre aldığını düşünen, bana gelen veya yazan neredeyse tüm hasta popülasyonu da böyle.

Tabi ben de tartışmıyorum. Bu tedavileri alarak iyi yapmışsınız diyorum, çünkü gerçek kök hücre tedavisi öncesi tedavilerinin alınması istediğim ve önerdiğim bir şey.

2- Kök Hücreler tüm hastalıkları mucizevi şekilde düzeltebilir mi?

Hastalar kök hücre tedavilerini mucize tedaviler olarak düşünmemeli ve bu şekilde konuşan birileri varsa onlara inanmamalı.

Şu da bir gerçek, bugün modern tıbbın elindeki en değerli silahlardan biri ve çözümsüz olan kronik hastalıklarda heyecan verici gerçek sonuçlara sahip. Henüz halen emekleme döneminde olduğunu da eklemeliyim ancak önü çok açık görünüyor. O nedenle belki de elimizdeki mucizeye en yakın şey diyebiliriz.

Ayrıca kök hücre tedavisi modern bir tıp yöntemidir ve her modern tıp yönteminde olduğu gibi başarı ve başarısızlık oranlarına sahiptir.

Menisküs yırtıklarında başarı oranı %80’leri bulabilirken, omurilik felcinde olay geliştiği ilk bir ay içinde uygulanırlarsa yüksek başarı şansına sahiptir ve birinci aydan sonra çok etkili olmadıkları düşünülmektedir. Kaldı ki, biraz önce bahsettiğim menisküs yırtıklarındaki %80 başarı örneğini açacak olursam; kabaca bu 10 hastanın 8’inde menisküs yırtığının kapanacağını, kalan 2 hastada ise yırtığın kapanmayabileceğini veya kısmi kapanacağını gösterir.

Fayda görün veya görmeyin her durumda yöntemin avantajı tekrarlanabilir bir uygulama olmasıdır. Birinci uygulama iyi gelmezse ikincisi iyi gelebilir. Yan etkisizdir ve cerrahi riskler taşımaz. Menisküs cerrahileri sonrası en büyük sorun eklem içiyle oynanması nedeniyle erken kireçleme ve proteze gitme riskidir.

3- Kök hücre tedavileri etik olmayan tedaviler midir?

Bahsedilen ve uygulanan yöntemler sıklıkla aynı gün içinde hastadan alınır ve 1-3 saat içinde hastaya kendi kök hücreleri geri verilir.

Etik olmayan ve karıştırılan, fetal dediğimiz anne karnında bebeğin embriyonel kök hücrelerini toplamak, deneysel veya tedavi amacıyla kullanmaktır.

Tüm dünyada ahlaki ve etik olarak yasaktır çünkü gelişmekte olan embriyo bir insandır ve o dönemde alacağınız embriyonel kök hücreler doğacak bir bebeğin ve ailesinin hayatını olumsuz etkileyebilir.

Kök Hücre Tedavisi Ararken Nelere Dikkat Etmelisiniz!

Ağrılı sorunlarınıza çözüm ararken kök hücre tedavisi ile ilgili dikkat etmeniz gereken hususlar var. Bunlar;

1- Öncelikle tedaviyi uygulayan hekim, gerçek kök hücre tedavisi yapan bir hekim olmalı.

2- Şu an kas iskelet sistemi ve eklem ağrıları ile ilgili en başarılı sonuçlar yağ dokudan kök hücre, Stromal vasküler Fraksiyon dediğimiz SVF tedavisi ve kemik iliği kaynaklı kök hücre tedavileridir.

3- Uygulama ve ayrıştırmaları kompleks detaylar içerir. Ayrıştırma işlemleri kimyasal, enzimatik veya mekanik olabilir. En etkilisinin tamamen kimyasal ve enzimatik ayrıştırma olduğu düşünülmektedir.

4- Ayrıştırma sonrası hücrelerin sayımı yapılmalı ve belirtilmelidir. Mutlaka kaç milyon kök hücre verildiğini sorunuz.

5- Diğer önemli husus, hem canlılığı koruma hem de mikrop bulaş riskini azaltmak amacıyla kök hücreler sizden alındığı gün uygulama yapılmalıdır.

Kemik iliği için bu süre 1 saatken yağ doku kaynaklı SVF tedavisi için yaklaşık 3 saattir.

Son olarak tekrar belirtmekte fayda görüyorum; PRP, CGF, PRGF etkili olabilen hücresel tedavi yöntemleridir ancak kök hücre tedavisi değillerdir. Kök hücre tedavisi için mutlaka bu konuda uzman bir hekime danışın.

Kök hücre tedavisinin kronik ağrıda etkili olabildiği rahatsızlıklar;

-Diz, kalça gibi eklem kireçlemeleri,

-Diz ve çenede menisküs yırtıkları,

-Omuz ve kalçada labrum ve kıkırdak sorunları,

-Bel ve boyun disk yıpranmaları,

-Avasküler nekroz denilen kıkırdak çürümeleri,

-Osteonekroz denilen kemik çürümeleri,

-Bağ yırtıkları, bağ zedelenmeleri,

-Kas yırtık ve zedelenmeleri sayılabilir.

Sağlıklı ve ağrısız günler dilerim.

Yazının devamı...

Eklem Ağrısına Doğal Çözümler

Merhabalar Sevgili Okurlarım,

Bildiğiniz gibi geçen hafta sizlere ’’dan söz etmiştim.

Bu hafta ise, önerilerimi sizler için 5 madde halinde detaylı olarak sıraladım.

İşte Doğal Çözümler Listemiz

1-Kök Hücre Tedavisi

Sadece rahatsızlığınızı kontrol etmekle kalmaz aynı zamanda hastalık bulgularını geri çevirebilir. Bel, boyun ağrısında, romatizmada, kireçlemede ve benzer eklem sorunlarında kullanılır. En önemli özelliği kolay uygulanabilen, yan etkisiz bir yöntem olmasıdır.

Sıklıkla 1-3 saat içinde tamamlanır.

Kemik iliği veya yağ dokudan alınan örnekler santrifüj cihazı ile ayrıştırılır. Elde edilen serum kök hücre ve büyüme faktörlerinden zengindir. Büyüme faktörleri daha fazla kök hücre çeker ve çoğalmayı uyarır. Kök hücre uygulaması sonrası yeni kıkırdak oluştuğu ve diğer dokuların iyileştiği çalışmalarla gösterilmiştir. Kök hücre tedavisi aynı zamanda organ yetmezlikleri, şeker hastalığı, Parkinson, MS, travmatik beyin zedelenmesi, omurilik yaralanması gibi birçok rahatsızlıkta da kullanılmaktadır.

2-Besinler ve Egzersiz

Hepinizin bildiği gibi bazı davranış alışkanlıklarını günlük yaşamımıza entegre etmek, fiziksel sağlığımıza pozitif yönde etki eder. Bu basit ve pratik önlemler bilimsel çalışmalarla desteklenmiştir.

Hekimler tarafından da sıkça önerilmektedir. Böylece sıkıntı veren eklem sorunlarıyla başa çıkılabilir.

Eklem ağrısı, sıklıkla bağ dokuların kronik iltihaba bağlı bozulmasıyla ortaya çıkar. Kronik iltihaptan kaçınmak amacıyla anti-inflamatuvar dediğimiz iltihap önleyici besinler tüketilmelidir. Almanız gereken bazı besinler;

Ispanak, lahana, karalahana, karnabahar

Badem, ceviz önemli yağ asitleri içeren hücresel düzeyde inflamasyonla savaşan besinlerdendir.

Somon, Orkinos, Sardalya, Ton balığı omega-3 yağ asitleri açısından zengindirler. Omega 3/Omega 6 dengesi inflamasyonda bozulur, bu nedenle Omega 3’ten zengin besinler inflamasyonla savaşır.

Portakal, mandalina, çilek, böğürtlen gibi meyveler anti-oksidanlar açısından oldukça zengindirler. Bağ dokuların bozulmasını ve inflamasyonu önlerler.

İçerdiği fenolik bileşikler ile güçlü anti-inflamatuvar etkisi vardır.

Zarının hemen altında Likopen içerir. Güçlü bir anti-oksidandır ve kansere karşı etkileri kanıtlanmıştır.

Ayrıca inflamasyonu arttırıcı besinlerden kaçınmak gerekir. Örneğin rafta satılan, işlenmiş her türlü ürün çeşitli koruyucu ve ek maddeler içermeleri nedeniyle inflamasyona katkı sağlarlar.

Bunlar arasında;

Asitli içecekler,

Şeker,

Fast food tarzı pizza, patates kızartmaları,

Hamburger gibi hazır kırmızı etler,

Margarin

Gluten içeren unlu tahıl ürünleri (ekmek, makarna, pasta vb.) gibi bir çok ürün sayılabilir.

3-Doğal Destek Ürünleri

En fazla önerilen ürünler;

Aslında vücutta sentezlenen kimyasal bir üründür. Yaşla beraber sentezi azalır. Eklem kireçlemelerinde etkinliği olduğu bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir.

Vitamin D bağırsaklardan kalsiyum emilimini düzenleyerek kalsiyum ve fosfor dengesine etki eder. Kalsiyum eksikliğinde eklem ve kas ağrıları görülür.

:

Potasyum kas kasılmalarında ve kalp fonksiyonunda önemli bir mineraldir. Potasyum ve sodyum vücutta ödemi düzenler, ağrı algısını etkiler. Baklagiller, sebze ve meyveler doğal kaynaklarıdır.

Maalesef sentezleyemediğimiz bir yağ asididir. Hücresel düzeyde inflamasyona etki eder. Romatoid artrit ve eklem kireçlemesinde etkili olduğu yönünde çalışmalar vardır.

Vücudumuzda biyolojik fonksiyonları düzenleyen 50.000 üzerinde enzim bulunur. Aynı zamanda bağışıklık ve inflamasyonda önemli rol oynarlar. Proteolitik enzimlerin ağrı kesicilerden daha etkili olduğu yönünde çalışmalar bulunmaktadır.

Adaptojenik bitkiler yüzlerce yıldır tüm kültürlerde kullanılmaktadır. Fiziksel, zihinsel ve çevresel strese karşı dayanıklılığı arttıran ürünlerdir. Eklem ağrısına ve inflamasyona etki eden bitkisel takviyeler arasında; Zerdeçal, şeytan pençesi, ısırgan otu, meyan kökü, ashwaganda, kedi pençesi, bromelain, arnica, kırmızı biber, söğüt kabuğu sayılabilir.

Nane ve okaliptüs yağı ekleme uygulandığında ağrı ve inflamasyon azalır. Doğrudan deriden emilerek etki ettiği yönünde çalışmalar vardır. Banyoda epsom tuzları ile birlikte kullanıldıklarında kaslar gevşer, ağrı ve inflamasyon azalır.

4-Kilo Verme

Fazla kilo, birçok sebeple ağrıya neden olur. Aşırı yağ dokusu kasları zorlar, eklemleri yıpratır. Metabolik olarak oksidasyon denilen hücre paslanma süreci hızlanır, vücudun stres yükü artar. Düşme riski ve buna bağlı sorunlar gelişebilir. Eğer kemik erimeniz varsa kırık ve sakatlanma olabilir. Aşırı kilo alımında beslenmenin etkisi %70, egzersizin etkisi %30’dur.

Ayrıca aşırı yağ, doğrudan insülin direnci ve tip 2 şeker hastalığı ile ilişkilidir. Olması gerekenden fazla şeker karamelleşerek damarlarda birikir ve damarları tıkar. Kalp, göz, böbrek, beyin gibi birçok organda hayati sorunlara neden olur.

Her ne kadar genetik yönü olsa da hayat tarzı değişiklikleriyle tip 2 şeker hastalığına yakalanmaktan kurtulabilirsiniz. Sağlıklı, dengeli ve metabolizmaya yönelik diyet ile egzersiz olmazsa olmazlardır.

Diyetinizi tamamen değiştiremiyorsanız öncelikli olarak inflamasyona neden olan gıdalardan kaçınabilirsiniz. Çay ve kahveden şekeri çıkararak başlayabilirsiniz. Uzun vade de iyileşmeye etki eden sebze ve meyveleri aşırı olmamak kaydıyla tüketebilirsiniz.

5-Yeterli Uyku

Diğer basit ve pratik yöntem uyumak. Yeterli uyku yaşa göre değişmekle birlikte 7-8 saattir. Aynı zamanda uyku bölünmemeli ve kaliteli olmalıdır. Uyku rahatsızlıklarında inflamasyonla ilişkili CRP ve IL6 seviyeleri yükselir, kalp rahatsızlığı riski artar. 9 saatten fazla uyku da benzer rahatsızlıklara neden olabilir.

Sonuç:

Doğal tedaviler eklem ağrısının çeşitli tiplerinde faydalıdır. Ancak eğer şikayetleriniz 1 haftadan uzun sürer ise mutlaka bir doktora başvurmalısınız. Rahatsızlığınıza çeşitli durumlar neden oluyor olabilir. Basit egzersizler, sağlıklı diyet ve stres kontrolünü öneriyorum. Dirençli ve kronik eklem ağrılarında ise kök hücre önerdiğim etkili ve güvenli bir tedavi yöntemdir.

Sağlıklı ve ağrısız günler sizinle olsun.

Yazının devamı...

Eklem Ağrısı Sebepleri ve Kullanılan İlaçlar

Sevgili Okurlarım,

Çevrenizde eklem ağrıları probleminden yakınan kişilere mutlaka rastlamışsınızdır. Ya da bu problemi direkt kendiniz yaşıyor olabilirsiniz.

İşte bu nedenle sizlere bu hafta ’’ ve ‘’dan söz etmek istiyorum.

Eklem ağrısının kişilerin hayatını ne kadar etkilediğini ancak bu problemi bizzat yaşadığınız zaman anlayabilirsiniz. Daha önce düşünmeden yaptığınız işleri ve hareketleri, düşünerek yapamadığınız, özgürlüğünüzü kısıtlayan can sıkıcı bir durumdan bahsediyorum.

Sadece yaşayan için değil aynı zamanda hastanın yakınları için de sıkıntılı bir durumdur. Hem kişinin hem de çevresinin üretkenliklerini, psikolojik durumlarını, olaylara bakışlarını etkileyecek ölçüde yaşam kalitesini bozan büyük bir sağlık sorunudur.

Hareket özgürlüğünü engeller, günlük işlerinizi yapmaktan alıkoyarak, yakınlarınıza sergilediğiniz tavırları dahi etkiler.

Düşünsenize normalde hiç umursamadığınız bir durum veya bir söz, canınız yanarken size çok ağır gelebilir, davranışlarınıza, sözlerinize, çevrenize olumsuz yansıyabilir. Kimsenin sizi anlamadığını düşünürsünüz. Eşiniz, çocuklarınız, arkadaşlarınız sizi anlamayacaktır çünkü onlar düşünmeden eklemlerini kullanmaya devam ediyorlardır.

Bu nedenle eklem ağrısını hemen çözmek istersiniz. Doğal olarak ağrı kesiciler kullanmaya başlarsınız ancak ağrı kesicilerin mide, böbrek, karaciğer, bağırsaklar ve kalp üzerine ciddi yan etkileri söz konusudur.

Kortizonlar:

Vücut kortizolünü taklit eden hızlı etkili ilaçlardır. İnflamasyon denilen iltihabi süreci azaltır ve Romatoid artrit gibi otoimmün eklem romatizmasında kullanılırlar. Kemik erimesi, yüksek tansiyon, göz tansiyonu, şeker yükselmesi, enfeksiyonlara yatkınlık ve nadiren kıkırdak çürümesi (avasküler nekroz) gibi yan etkileri vardır.

Analjezikler:

Ağrı kontrolü amacıyla kullanılırlar. İncinmelerde, ameliyat sonrası ağrılarda ve romatizmada kullanılırlar. NSAID grubu denilen ağrı kesici ilaçlara yanıtsız durumlarda kullanılır. Kabızlık, baş dönmesi, mide de huzursuzluk, kuru ağız, deri döküntüsü ve kulak çınlaması gibi etkiler görülebilir.

Hastalık Düzenleyici İlaçlar: Hastalığa sebep olan etmenleri düzenleyen ilaçlardır. Otoimmün denilen sedef romatizması, lupus, inflamatuvar bağırsak hastalıkları, romatoid artrit gibi çeşitli rahatsızlıklarda kullanılırlar.

Örneğin metotreksat etken maddeli kemoterapi ilacı bu gruptadır. Mide, karaciğer, akciğer, bağırsak ve kan sorunları oluşturabilirler.

Kortizon Olmayan Anti-İnflamatuvar İlaçlar(NSAID):

Reçetesiz alınan, dünyada neredeyse her evde bulunabilen ilaçlardır. Kısa sürede etki ederler ancak etkileri kalıcı değildir ve hastalığı durdurmazlar. Mide de ağrı, ülser, kanama yapabilirler. Karaciğer, böbrek ve kalp üzerine yan etkileri bulunur.

Oysa kişinin rahatsızlığına göre değişmekle birlikte eklem ağrısına iyi gelen çeşitli doğal tedaviler bulunuyor.

Eklem Ağrısının Asıl Sebepleri

Eklemler, hareketi kolaylaştırmak amacıyla kemikleri birleştiren, onları destekleyen dokulardır. Halk arasında sıklıkla kemiklerin ağrıdığı düşünülse de, aslında çoğunlukla ağrıyan kemikler arasındaki yumuşak dokulardır.

Yumuşak dokular inflame olduğunda yani iltihaplandığında ağrı hissedilir ve eklem hareketleri kısıtlanır. İltihap, mikrobik bir iltihap değildir, vücudun iyileşmeye çalışma çabasıdır. Otoimmün denilen rahatsızlıklardan kaynaklanabilir ve yetersiz beslenme ile alevlenir.

Eklem Ağrısının Sık Sebepleri

; boyun, bel, çene, omuz, dirsek, el ve ayaklar, bilekler, kalçalar, dizlerde olabilir.

Kötü postür:

Yanlış oturma, uzun süre aralıksız oturma gibi alışkanlıklardan veya yanlış güçlendirme egzersizlerinden kaynaklanabilir.

İltihaba Neden Olan Hastalıklar:

Kireçleme, romatoid artrit gibi hastalıklar.

Spor ve Ağır Kaldırma:

Yapılan spor tipine göre eklemlere ve vücuda binen yüklerde değişmektedir. Örneğin kayakta dizlere aşırı yüklenme olur. Fitness veya vücut geliştirmede yapılan yanlış ve aşırı yüklenmeler farklı vücut bölgelerinde ağrıya sebep olabilir.

Kilo:

Özellikle bel, kalça, diz ve ayak eklemlerinde aşırı yüke bağlı yıpranma nedenidir. Yıpranan eklemler ağrı ve acıya neden olur.

Hareketsizlik ve Hareketsiz Yaşam Biçimi:

Uzun süre hareketsizlik durumunda kaslar ve bağlar zayıfladığı için eklemlere binen yük artar. Sakatlanma, düşme gibi durumlar sıklaşabilir. Aynı zamanda hareketsiz yaşam biçiminde ağrı algısı da değişmektedir.

Yaşlanma:

Doğal yaşlanma süreci eklemlerde başlıca ağrı sebebidir. Yaşla yeterli kollajen sentezlenemez ve kıkırdak desteği azalır. Eklemlerin zamanla yıpranması belirgin ağrı ve acıya neden olur.

Haftaya ''Eklem Ağrılarına Doğal Çözümler'' konulu yazımda görüşmek üzere :)

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.