SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Staj Görüşmesine Nasıl Gidilmez?

İş tanımım gereği düzenli olarak stajyerlerle görüşüyor ve ekip için en uygun adaya karar vermeye çalışıyorum.

Staj görüşmesine gelen adayların doğum yılları arttıkça gelen adayların tavırlarında da gözle görülür değişiklikler dikkatimi çekmeye başladı. Dijital nesil iş görüşmesine gelirken ne yapacağını bilmiyor, nasıl CV gönderilir haberi yok sanıyorum.

Bu yazı hem staj görüşmesine gidecek arkadaşlar hem de Milliyet LifeStyle Yayınlar ekibine katılmak isteyecek adaylar için yol gösterici olsun niyetindeyim.

CV nasıl gönderilir?

Linkedin, Kariyer.net veya Yenibiris.com gibi sitelere gidip CV'mi gönder diyerek gönderilmez. Kendinizi tanıtan ve hangi iş için başvurduğunuzu belirten bir giriş metni ile birlikte CV'ni ek halinde gönderiniz. Her işin bir usulü var. Arkadaşınıza beğendiğiniz bir makaleyi Whatsapp'tan atar gibi CV atmayın.7

Staj görüşmesinde nasıl davranmak gerekir?

Çaya, kahveye veya sohbete değil iş görüşmesine gider gibi gitmeyin. Evden çıkmadan önce veya yolda gelirken CV'nizi okuyun. Ayna karşısında prova yapın. İşverenin karşısına geçip "Selam, ben Gizem hihihi ahahah" yapmayın. "Neler yapıyorsun?" sorusuna "Okuyorum" diye cevap vermeyin. Size ayrılan süreyi lütfen sonuna kadar kullanın. Neler yaptığınızın alnınızda yazdığını düşünerek bakışmayın.

Sen neye bakmıştın kuzum?

Bir diğer sorun da talip olunan pozisyonla ilgili bilgi sahibi olmamak. Editörlük ilanı için başvuran ve staj görüşmesine gelen bir adaydan hatırlıyorum. Mülakat aynen şu şekildeydi:

- "Okulu bitirdikten sonra hangi sektörde ne tür bir iş yapmak istiyorsun. Biz stajyer editör arıyoruz. Editörlük senin kariyer hedefinde olan bir iş mi?"

- "Editörlük veya sekreterlik fark etmez. Her ikisi de benim için uygundur."

Pardon?

Sekreterlik?

Sen neye bakmıştın kuzum?

Sekreterliği küçümsediğimden değil aman yanlış anlaşılmasın.

Ama benim için "hemşirelik ve editörlük" dese aynı şey.

Yahu görüşmeye gittiğiniz mecrayla ilgili araştırma yapın.

Bu insanlar ne iş yapıyormuş bir inceleyin.

Editör dediğin kimdir, nedir, ne iş yapar bir zahmet okuyun.

Aranan kriterlere uymuyorsanız başvurmayın.

"Haftada 4 gün gelebilecek çeviri yapabilecek nitelikte İngilizce bilen stajyerler arıyoruz" ilanına "Haftada 1 gün gelebilirim yalnız İngilizce pek bilmiyorum çat pat" diye cevap verecekseniz başvurmayın.

Lütfen önce KİM olduğunuza,

NE yapmak istediğinize,

HEDEFinizin ne olduğuna ve NEREDE çalışmak istediğinize karar verin.

"Ben kriterlere uymuyorum ama bir kapağı atayım da sonra düşünürüm" diye iş görüşmesine gelmeyin. (Evet aynen bu cümleyi kuran da oldu.)

Bu soruların cevabı sizde varsa kapımız sonuna kadar açık.

Zira yaptığımız işin bütün inceliklerini öğretecek adaylar arıyoruz, angarya işlerde çalıştıracak stajyerler değil.

Ben tam da sizin kriterlerinize uyuyorum diyorsanız CV'leri gönderin, bekliyorum :)

Gizem Aydoğan

Instagram/gizemaydogan

Facebook/gizemaydogancom

gizemaydogan.com

Yazının devamı...

Yeni Yılda Yenilenmek İçin 5 Uygulama

1 Ocak itibariyle hemen hepimiz "Bu yıl ... yapacağım" diye hedef koymaya başladık.

Ocak ayı neredeyse bitti. Hangilerini başarabildiniz?

Zannediyorum bu sayı pek az. Peki neden sizce?

Hayat çok yoğun geçiyor değil mi?

Ev-iş arasında mekik dokurken trafikte, markette, mutfakta, ofiste zaman akıp gidiyor ve bir türlü hayalini kurduğumuz hedeflere ulaşamıyoruz.

Bu hedefler için elimizin altındaki akıllı telefonları kullanmak aklınıza gelmedi mi hiç?

Eskidendi telefonların sadece "Alo" demek için kullanıldığı zamanlar.

Ocak bitti ama Aralık 2018'e kadar kendinizi yenilemek için kullanabileceğiniz bir dizi uygulama listeledim.

Yenilenen Apple App Store sayesinde hedefleriniz için size uygun olan uygulamaları kolaylıkla kategoriler halinde listeleyebilirsiniz.

Yeni Yılda Yeni Sen için 5 App Store Uygulaması

1. "Stres yapacağım diye stres yapıyorum": Meditasyon

Nefes, uyku ve stres egzersizleri ile odaklanma sorununuzu çözebilir, yolda, evde, ofiste kolayca meditasyon yapabilirsiniz. Kabullenmek, şükretmek, öfke kontrolü gibi konularla özelleştirilmiş seanslar ile hayatınızı düzene sokabilir ve aradığınız sakinliğe kavuşabilirsiniz. Çocuklar için özel programlar ile çocuklarınızı da sakinleştirebilirsiniz.

2. "Ay sonunu getiremiyorum": GiderimVar, DEFTER, Spendee

Bu yıl para biriktireceğim dediniz ama henüz başlayamadınız mı? Hepimiz ay başında büyük kararlar alıyoruz ama ayın 20'sinden sonra hafif bir kriz hali yaşıyoruz. Gelir gider dengesini kontrolde tutmak ve para biriktirmeyi kolaylaştırmak için GiderimVar, DEFTER ve Spendee gibi uygulamaları deneyebilirsiniz.

3. "Bu yıl hedef En az 5 şehir/ülke": Trivago, Airbnb, Piri

Bu yıl daha çok gezeceğim diyenler diledikleri lokasyondaki otelleri, paylaşımlı evleri ve sesli turları AppStore'daki uygulamalar ile kolayca bulabiliyor. Gazetelerden otel aramaktan vazgeçip elinizin altındaki akıllı telefonları kullanmaya başlamak için bence tam zamanı.

4. "Anlıyorum ama konuşamıyorum": Duolingo, Hello7

"Anlıyorum ama konuşamıyorum" klişesinden artık bir kurtulsanız mı? Telaffuzunuzu düzeltmek, geliştirmek, seviyenizi yükseltmek için enfes online eğitim uygulamaları var. Duolingo ve Busuu benim en sevdiklerim ve denediklerim. Bana kalırsa hiç vakit kaybetmeden birini indirin. İster temel seviyeden başlayın ister var olanı geliştirin. Yıl sonuna da bir yurtdışı gezisi planladınız mı alın size fırsat :)

5. "Konuşacak konu bulamıyorum" : TED, DailyArt

Arkadaş veya sevgilinizle ne konuşacağınızı bilmiyor, herkes bir o ressamdan bir bu müzeden bahsederken siz sessiz kalıyor veya teknolojik, bilimsel gelişmelerden haberdar olmak istiyor ama bir türlü kendinize uygun bir mecra bulamıyorsanız TED ve DailyArt tam da bu 2 sorunu çözüyor. Hepimizin bildiği TED Talks ile dünyanızı genişletebilir, DailyArt ile 1600'den fazla şaheserle ilgili bilgi alabilir ve 480 müze koleksiyonuna erişebilirsiniz.

Dünya elinizin altında.

Yeter ki ulaşmak isteyin.

Sizin de severek kullandığınız uygulamalar varsa bana yazın mutlaka deneyeyim :)

Gizem Aydoğan

Instagram/gizemaydogan

Facebook/gizemaydogancom

gizemaydogan.com

Yazının devamı...

#GizemSoruo: Aşk mı Mantık mı? - Yol Ayrımı Röportajı

İlk kitabıyla raflarda yerini alan Cansu Çevik Turan ve kitabı Yol Ayrımı ile ilgili oldukça keyifli bir sohbet ettim. Hem yazarlık serüveninden, hem Yol Ayrımı'ndan hem de aşktan konuştuk. Hiç vakit kaybetmeden sorulara geçiyorum.

- Önce seni tanıyalım. Cansu Çevik Turan kimdir?

28 yaşındayım, asıl mesleğim Halkla İlişkiler. Yazmayı çok seven bir kitapseverim ve bundan sonrası için de tek işimin sadece yazmak üzerine olmasını istiyorum.

- Yazarlık serüvenin nasıl başladı? Hep yazar mıydın?

Ben hep yazıyordum ama kendim için yazıyordum. Günlükler tutuyorum, çalışırken işlerden çok bunaldığımda küçük not kağıtlarına yazdığım çok anım oldu. Bir de telefonumun takvimi o tarihte yaşadığım minik hatıraların notlarıyla doludur. Bunların hepsini biriktirdiğim çok değerli bir anı kutum var evde. Zaman zaman o kutuyu açıp aldığım notlarla geçmişe gitmeyi çok seviyorum. Ama Yol Ayrımı benim ilk kitap denemem yani ilk defa bir hikayemi okuyucuyla buluşturdum.

- En klasik sorudur ancak en çok da merak edilen konudur. Yol Ayrımı kitabındaki hangi karakterde kendinden esinlendin?

Tabii ki kitabın ana karakteri Melda’da :) Melda’nın karakteristik özelliklerini kendimden uyarladım bu da onu daha yakından tanımama ve olaylara vereceği tepkilere daha kendi açımdan yaklaşmama sebep oldu.

- Sen olsan Melda’ya neler öğütlerdin? Sence Sinan’la ilişkisi nasıl bir ilişki? Sen Melda olsan ne yapardın?

Melda’ya öğütlemem gereken her şeyi aslında kitapta ona yazarak yaşattığımı düşünüyorum. Sinan’la ilişkisi benim açımdan çok masum, insanın hayatında bir kere de olsa başına gelmesi gereken çok güzel bir aşk hikayesi.

Aslında Melda’yı yazarken hep kendimi onun yerine koyarak düşündüm, onunla sürekli empati yaptım. Ben de olsam olaylara yaklaşımım Melda gibi olurdu muhtemelen, ama sonunda onun yaptığı tercihi yapmaya cesaret edemeyebilirdim.

- Sen aşık olarak mı evlendin yoksa bu aynı zamanda mantıklı da bir evlilik miydi?

Ben gerçekten çok aşık olarak evlendim, hala da aşığım. Yeniden seçme şansım olsa yine şimdiki eşimle evlenirdim.

- Aşk mı mantık mı daha önemli?

Ben her zaman aşktan yanayım. Tabii ki bir yerden sonra mantık da devreye girmeli ama bana hangisi daha ağır basmalı diye soracak olursanız ben AŞK derim.

- Kitabı yazarken ilham aldığın olaylar oldu mu? Kendi başına gelen bir olayı bir karaktere mal ettin mi?

Çevremde tanık olduğum olaylardan ilham aldım tabii, ama hikayenin bütünü tamamen benim hayal gücüm. Kendi başıma gelen bir olayı yansıtmadım ama Melda’nın ilişkiyi yaşayış biçimini, o duygu yoğunluğunu, aşık olduğunda kendinin yeni yönlerini keşfetmesini kendi yaşadığım ilişkilere uyarladım.

- Aşk romanları mı yazmak istiyorsun? İleride seni hangi kitapların yazarı olarak göreceğiz sence?

Evet şuan için planladığım bu, bence aşk duyguların en güçlüsü en güzeli, ben de kendimce kendi bakış açımla insanlara aşkı anlatmak istiyorum. Şuan da kafamda şekillenmeye başlayan yeni bir hikayem var ve onun da konusu yine aşk olacak.

- Ailenin kitabı yazarkenki süreçteki tepkisi nasıldı? ‘Acaba bizim kız kendi yaşadığı bir olayı mı yazdı?’ gibi bir durumla karşılaştın mı? :)

Ailem kitabın basılması kesinleşene kadar bir kitap yazdığımı bilmiyordu aslında ? Daha doğrusu kimse bilmiyordu hiç kimseye söylememiştim. Kitabı alıp okuduklarında öyle bir tepki vermediler aksine çok gurur duyduklarını ve çok sevdiklerini söylediler. Ama ben yazarken umarım bunu kendi yaşadığım olaylardan esinlendiğim bir hikaye gibi algılamazlar diye düşünmedim değil :)

- En beğendiğin 3 yazar diye sorsam?


Zülfü Livaneli, Jojo Moyes, Judith McNaught. Zülfü Livaneli’nin her öyküsünde okuyucularına yaptığı ters köşeleri çok seviyorum. Diğer yazarların ise; ikili ilişkileri anlatım tarzları, kitaplarda geçen yer ve zamanları ve yalın bir dille anlattıkları kurguyu okumayı seviyorum.

- Eklemek istediklerin var mı?

Öncelikle sizlere çok teşekkür ediyorum bu keyifli röportaj için. Bir de şunu eklemek istiyorum kitap yayınlandıktan sonra kitap yazıp çıkarmakla ilgili çok fazla soru alıyorum çevremden. Çoğu kişi bir hikayesi olduğunu zamanında bir şeyler yazdığını ama sonra sonunu getiremediklerini söylüyor. Onlara tavsiyem hikayelerini asla yarım bırakmasınlar, hayal ettikleri şeylerin peşinde koşsunlar. Ben bu kitabı yazmadan önce defalarca deneme yaptım ama her seferinde olmadı deyip yarım bıraktım sonra Yol Ayrımı’na başladım ve bu sefer hikayem bir aşk hikayesine dönüşüp kendini tamamladı. O yüzden her şeyin bir zamanı var, doğru zaman geldiğinde hikayeniz sizi geri çağıracaktır.

Cansu Çevik Turan ve Yol Ayrımı'na bu yeni serüvende bol şans ve bol satışlar diliyorum :)

Sizin hayalleriniz neler? Hayallerinizin önündeki engeller neler? Yazın, konuşalım...

Gizem Aydoğan

Instagram/gizemaydogan

www.gizemaydogan.com

Yazının devamı...

#GizemSoruo: En Popüler Bilim Oluşumu Evrim Ağacı Röportajı

Baştan aşağı bir bilim insanı ünvanını hak eden Çağrı Mert Bakırcı ile kurucusu olduğu Evrim Ağacı ve Evrim üzerine müthiş bir sohbet yaptık. Hiç uzatmadan sizi röportaja alalım :)

1. Öncelikle seni tanıyalım. Çağrı Mert Bakırcı kimdir?

Selam. Ben Çağrı Mert Bakırcı. Türkiye’nin evrimsel biyoloji odaklı en büyük popüler bilim oluşumu olan Evrim Ağacı’nın kurucusu ve idari sorumlusuyum. 2013 yılında ODTÜ Makina Mühendisliği’nden mezun oldum. Şu anda ABD’nin Teksas eyaletinde, Texas Tech University’de Makina Mühendisliği bölümünde doktoramı tamamlamaya çalışıyorum, bir yandan da Biyoloji bölümünden doktora düzeyindeki yandalımı tamamladım. Aynı zamanda üniversitede yarı-zamanlı okutman olarak 2. sınıf üniversite öğrencilerine programlama ve nümerik analiz dersleri veriyorum.

Bölümüm mühendislik olsa da, hem lisans boyunca, hem de doktora çalışmalarım süresince hep evrimsel biyoloji ve mühendislikteki uygulamaları üzerine çalıştım. Şu anda da yapay zekanın bir alt dalı olan evrimsel algoritmalar ile, onların robotik uygulamaları olan evrimsel robotik olarak bilinen bir sahada doktora çalışmalarımı sürdürüyorum.

Bu süreçte evrimsel biyolojiye yönelik 2 adet popüler bilim kitabı yazıp yayınladım. Bunlardan ilki olan birçok büyük kitabevinin bilim dalında çok satanlar listesine girmeyi başardı ve 6. baskısını yapmak üzere. Ayrıca bu süreçte Evrim Ağacı çatısı altında binlerce popüler bilim makalesi yayınladık, Türkiye’nin en çok ziyaret edilen popüler bilim siteleri arasına girdik. 2018’e girmemizden 1 hafta kadar önce Türkiye’nin ilk bilim ve evrim odaklı kutulu masa oyununu ürettik, birkaç haftada yok sattı. Türkiye’den çıkıp da Avrupa Evrimsel Biyoloji Cemiyeti’nden iki ayrı proje için destek almayı başaran ilk amatör bilim oluşumu olmayı ve bu cemiyet tarafından “kaliteli bilim içeriği üreticisi” unvanını almayı başardık.

Ayrıca kimilerince çektiğim YouTube videoları nedeniyle “YouTuber” olarak da tanımlanıyorum. Bu ünvana halen alışamadım ve bu ünvana sahip olanlar düzeyinde içerikler üretebildiğimi söyleyemem; ama son birkaç ayda video ağırlıklı bir bilim anlatıcılığı yolunu benimsediğimi söyleyebilirim. Evrim Ağacı YouTube kanalını aktive etmemizden 2-3 ay sonra 100.000 takipçiyi geçerek “YouTube Gümüş İçerik Üreticisi Ödülü”nü almayı başardık. Şu anda hazırladığımız popüler bilim ve teknoloji içerikleriyle hızla büyümeye devam ediyoruz.

Kısaca kendimi ve bütün emeklerimi, bilime hem akademik hem de popüler düzeyde katkı sağlamaya çalışan bir bilimsever olarak tanımlayabilirim.

2. Evrim Ağacı'nı kurma fikri nasıl ortaya çıktı?

Aslında ben ODTÜ Makina Mühendisliği’nde okurken, bir yandan bölümün dersleri ile boğuşup, yine birkaç arkadaşımla kurduğum ODTÜ Makina ve İnovasyon Topluluğu’nu sürdürmeye çalışrıken, bir yandan da sürekli evrimsel biyoloji üzerine araştırmalar yürütüyordum. Konu hakkında piyasada o zamanlarda var olan kitapların hemen hepsini okudum, biyologlarla fikir alışverişinde bulundum. Aynı zamanda öğrendiğim her şeyi insanlara anlatmaya ve öğretmeye çalıştım. Çünkü bilginin özgür olması gerektiğine ve paylaşıldıkça büyüdüğüne inananlardanım. Bir noktadan sonra bu merakımı, ODTÜ’nün en önde gelen bölümlerinden olan ODTÜ Biyoloji Bölümü’nde, diğer arkadaşlarımla birlikte sürdürmek istedim. Bu nedenle orada gayrıresmî bir yandal/çift anadal yapmaya başladığım sıralarda, Evrim Ağacı’nın kurucuları arasında bulunan birkaç biyolog arkadaşla tanıştım. Fikrimi onlara da açtım, çok beğendiler ve kısa sürede kolları sıvadık. Böylece 5 Kasım 2010 tarihinde, ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu altında, 2-3 arkadaş Evrim Ağacı’nı kurduk. Sadece birkaç hafta içinde onlarca kişiyle birlikte bölümde evrim ve biyoloji üzerine dersler vermeye, kendimizi ve ekibimizi akademik düzeyde bilgilendirmeye, fikir alışverişleri yapmaya, konu anlatımlarına başladık. Herkes donanımlı ve ilgili olduğu için, birbirimizle sınırlı kalmak istemedik. Ülkemizdeki diğer insanlara da evrimsel biyolojiyi ve bu bilim dalından yola çıkarak, modern bilimi anlatabileceğimizi düşünerek bir Facebook sayfası kurduk. Böylece Türkiye’ye açılma serüvenimiz de başlamış oldu. Sonrasında çeşitli illerde seminerler ve dersler verdik. Örneğin İzmir’de 1 hafta içinde 10 civarında lisede ağırlandık. Günümün neredeyse tamamını Evrim Ağacı’na veriyordum; ama buna değdi. Ülkemizin en saygın bilim oluşumlarından birine imza atmış olduk.

3. Evrim Ağacı'nın amacı ve genel yapısını anlatır mısın?

Evrim Ağacı çok dallı, çok parçalı bir yapı. O nedenle birkaç satırda organizasyon şemasını anlatmak epey güç. Ancak bilimin her dalında araştırmalar yürüten birçok kişinin katkısıyla sürdürülen bir proje olduğunu söyleyebilirim. İçimizde lisans, lisansüstü ve akademik seviyelerde olan biyologlar, fizikçiler, mühendisler, jeologlar, hekimler bulunuyor.

Ben Evrim Ağacı’ndaki bütün işleri koordine eden, yol haritasını çizen, gerekli adımları atan ve sürdüren bir pozisyondayım. Ancak bu “idarî” konumda olmamın nedeni Evrim Ağacı’nı benim kurmuş olmam değil. Evrim Ağacı’na en çok vakti şu anda benim ayırıyor olmam. Evrim Ağacı benim çocuğum gibi, “ömürlük proje” denen türden bir girişim. Ancak günün birinde gününün 10 saatinden fazlasını, ya da en azından benim şu anda harcadığım zamandan fazlasını Evrim Ağacı’na ayırmak isteyen bir başkası çıkacak olursa, Evrim Ağacı’nın onun katkılarıyla anılması işten bile değil. Bu bakımdan, oldukça dinamik ve katılımcı bir yapıya sahibiz diyebilirim.

4. Yazarların hepsi bilim insanı mı? Yoksa kullanıcıların içerik üretmesi için açık bir mecra mı burası? Ben de bir şekilde yazar olabilir miyim yani?

Şu anda hem yurtiçinde, hem de yurtdışında akademik kariyerlerini sürdüren birçok yazarımız var. Yazarlarımızın büyük bir kısmı ya akademisyen ya da akademisyen olma yolunda adımlar atan kişiler: özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencileri. Hatta profesörlerimiz de kimi zaman halka iletmek istedikleri bilimsel metinlerini Evrim Ağacı aracılığıyla duyurmayı tercih ediyorlar. Bu bakımdan, Evrim Ağacı’nın, ülkemizde gelişen modern bilimin güvenilir bir kalesi olduğunu söyleyebilirim.

Öte yandan Evrim Ağacı, katkı sağlamak isteyen herkesin katkı sağlayabileceği dev bir bilimsever ağı aslında. Bu bakımdan diğer oluşumlardan birazcık ayrılıyor. Bize herkes, her an yeni içerikler üretip gönderebiliyorlar. Biz de, belli kurallara tabi olmak kaydıyla, bu içerikleri yayınlıyoruz. Çok geniş bir erişim ağına sahip olduğumuz için, bilimseverler kendi içeriklerinin ilgi görmesinden ve okunmasından memnun oluyorlar. Böylece birçok yazarımız, Evrim Ağacı için elinden geldiğince yazmaya devam ediyor.

Kurallarımızda akademik değerler ile popüler bilim değerlerini optimize etmeye çalışıyoruz. Bu nedenle kimilerine katı, kimilerine gevşek gelebiliyor bu kurallar. Evrim Ağacı’nın yaptığı birçok şey gibi, Evrim Ağacı’nın kendisi de deneysel bir oluşum aslında; o nedenle birçok şeyi deneme-yanılma yoluyla öğreniyoruz. Böylece bizden sonra gelecek olanlara bir örnek bırakmak istiyoruz. Şimdiye kadar dikkate değer bir sıkıntı yaşamadık. Yazarlarımızın ve editörlerimizin her biri alanlarında yetkinliklerini ispatlamış, çok çalışkan insanlar. Kendine ve bilimsel araştırma ve yazım yeteneklerine güvenen kişilere kapımız her zaman, sonuna kadar açık.

5. Evrim Ağacı'nın adında da bulunan Evrim için senin tanımın nedir?

Evrimin tanımı gerçekten çok basit: Canlı popülasyonlarının içinde gördüğümüz özelliklerin ve genlerin dağılımının, nesiller içinde değişmesi. Yani bir popülasyonda sarışınlık bir nesilde %9 oranında görülüyorsa, bir sonraki nesilde %12 oranında görülüyorsa, o popülasyon evrimleşiyor demektir. Birçokları bu tip “ufak değişim”lerin “sadece adaptasyon” olduğunu düşünüyor; ancak böyle bir şey söz konusu değil. Böyle ufak gibi gelen bir değişim de evrimsel değişimin ta kendisi. Her ne kadar her evrimsel değişim adaptif olmak zorunda olmasa da; her adaptif değişim, yani “adaptasyon”, tanımı gereği evrim olmak zorunda. Az önce sözünü ettiğim ilk kitabım, bu konuları herkesin anlayabileceği şekilde halkımıza anlatmayı hedefliyor. Yani liselerde adaptasyon konusu öğretiliyorsa, evrim konusu da kaçınılmaz olarak öğretiliyor demektir. Adaptasyon, mutasyon gibi kavramlar modern biyolojiden ayrı tutulamaz. Neden? Çünkü evrimsel biyolojinin alanları. Evrim de, modern biyolojinin kalbi. Dobzhansky’nin sözünü hatırlayın: Dobzhansky’den bu yana işler daha da gelişti. Evrimin ışığı olmaksızın modern bilimin tamamına yakınında hiçbir şeyin anlamı yok günümüzde. Yapay Zeka dediğimiz, ağzımızı açık bırakan teknolojinin kalbinde biyolojik öğrenme ve biyolojik evrim algoritmaları yatıyor.

Kimisi içinse evrimin verdiğim bu tanım tuhaf geliyor; çünkü evrimi genelde bir türün diğerine dönüşümü olarak tanımlıyor insanlar. Bir türden yeni bir türün oluşması evrimin tanımı değil. Sonucu. Popülasyon içi gen ve özellik dağılımları, nesiller boyunca birikimli olarak değiştiğinde, nihayet bir türden yepyeni bir tür evrimleşebilir. Atalarımızın söylediği gibi: Ancak evrimden söz etmek için illa bir türün diğerine dönüşmesi şart değil. Bunu anladığımızda, evrimi anlama olasılığımız da katlanarak artıyor. Evrim, insanlığın en başından beri sorduğu sorusunun nihai cevabını veren, çok önemli bir bilimsel gerçek. Evrim Ağacı’nın adının bu şekilde seçilme nedeni de, bu gerçeğin önemini vurgulamak ve evrimin modern bilimdeki vazgeçilmez yerine dikkat çekmek. Az önce sözünü ettiğim ikinci kitabımız ise tam olarak bu konuyla, yani evrimin modern bilimdeki yeriyle ilgili.

6. Evrim ve din arasında mutlaka bir seçim yapmak gerektiği söylenir. Bir kişi evrime inanıyorsa illa ki dine inanmıyor mu olmalı? Bilim ve din sizce ters düşen kavramlar mı?

Bu çok yanlış bir inanç. Evrimsel biyologların kendileri arasında yapılan çalışmalar bile bunu yanlışlamaya yeter. Evrimsel biyologların %50’sinden birazcık azı, kutsal kitapların tanımladığı şekliyle Tanrı’ya ya da bir yaratıcı güce inandığını belirtiyor. Yani iddia edilenin aksine, evrimsel biyologların hepsi ateist değil. İçlerinde birçok teist, deist ve panteist bulunuyor. Ne yazık ki bazı meşhur ateistler, evrimi dine karşı bir kalkan olarak kullandıkları için, evrimin de adı “dinsizlik” ile eşit hale geldi. Böyle bir şey söz konusu değil. Ülkemizde de giderek artan sayıda insan, dindar olmalarına rağmen evrimi kabul ediyorlar ve kendi kitlelerine anlatmaya çalışıyorlar. Sonuçta bilimsel gerçeklerle mücadele edemezsiniz. Evrim, bilimin her dalı tarafından ayrı ayrı, bağımsız olarak doğrulanmış bir gerçektir ve buna ayak diremek bizi bir yere götürmez. Birçok dindar kişinin bu gerçeği fark ediyor olması oldukça sevindirici.

Elbette din dediğimiz çok karmaşık ve geniş bir yapı. Yoruma çok açık olan bir konu. Bu nedenle aynı din içerisinde binlerce alt grup bulmak mümkün. Dolayısıyla aynı dine mensup olsalar da, kiminin din yorumu modern bilimle daha örtüşüktür; kimininki ise değildir. Dolayısıyla eğer ki iddia edildiği gibi evrimle din arasında bir çelişki varsa, bu çelişki en nihayetinde kişinin kendi içinde çözmesi gereken bir çelişki. Bilimsel bir çelişki yok ortada. Evrim, din veya Tanrı ile ilgili doğrudan bir yargıya varmamızı sağlayacak bir bilimsel gerçek değil. Kütleçekimi gibi sıradan bir doğa yasası. Kütleçekimi bir yaratıcının varlığı ile ilgili bize ne kadar bilgi veriyorsa, evrim de o kadar bilgi veriyor. Evrim, canlılığın kademeli bir şekilde, daha basit yapılı formlardan evrimleştiğini ispatlıyor, evet. Ancak Tanrı inancı olan birçok dindar için bu hiç sorun değil: Kütleçekimi gibi diğer tüm yasaları yarattığı gibi, evrimi de yaratılışın bir aracı olarak yaratmış olabilir Tanrı. Bitti gitti. Hatta kutsal kitaplarda bu görüşe dayanak bulan din profesörleri de bulunuyor.

Bu yaklaşımın bilimsel bir geçerliliği var mı? Elbette yok. Din alanındaki argümanların neredeyse hiçbirinin bilimsel temeli bulunmuyor. Ama bu, bilimin ateist olmasından kaynaklanan bir durum değil. Bilimin metodolojisinden kaynaklanıyor. Eğer ki bilimsel ispatı olmaksızın bir argüman ileri sürüyorsak, bilimin otomatik tutumu bu iddianın gerçek olmadığını varsaymaktır. Ünlü filozof Bertrand Russell bunu yörüngedeki çaydanlık analojisiyle gösterir. Şu anda Dünya yörüngesinde dolanan, görünmez bir çaydanlık olduğunu iddia ettiğimi varsayın. Buna bilimsel bir kanıt sunamıyorsam, bilimin tutumu, bu iddianın geçerli olmadığını varsaymak olacaktır. Buna bilimde “boş hipotez” deriz. Boş hipotez, her zaman söz konusu iddianın olumsuzudur. İddia, “Uzayda görünmez bir çaydanlık var.” ise, bilimin boş hipotezi “Böyle bir çaydanlık yok.”tur. İddia, “Her şeyi yaratan bir Tanrı var.” ise, bilimin boş hipotezi “Böyle bir Tanrı yok.”tur. Sonrasında da bilim, kendisinin bu varsayımını, yani boş hipotezi çürütmeye çalışır. Yani orada bir çaydanlığın var olduğunu ispatlamaya çalışır. Bunu başarabilirse, boş hipotez yanlışlanmış olur ve o şeyin var olduğu bilimsel olarak ispatlanmış olur. Bu son derece sağlıklıdır; çünkü bilimin her iddiaya “Evet, doğru!” diye atladığını düşünün! “Limon kanseri yeniyor.” dendiğinde, bilimin “Evet, doğru, tedaviyi bırakıp limon yiyin!” diye kör bir şekilde atlamasını mı istersiniz, boş hipotez olarak “Limon kanseri yenmiyor.” varsayımını seçip, bunu çürütmek için tüm bilimsel araştırma yöntemlerini devreye sokmasını mı? İşte bilimin bu tutumu dolayısıyla ateizm ile bilim arasında bir örtüşme var. Ama bu, bilimin ya da mesela evrimsel biyoloji gibi bir dalın ateistik olduğu anlamına gelmiyor.

Bilim gerçekleri ortaya koyar; herkes ondan kendine bir pay ve ders alır. Gerçekler, bizim aldığımız derslere göre değişmez. Biz evrimi bilsek de evrim vardır, bilmesek de evrim vardır. İnansak da vardır, inanmasak da vardır. Ama bizler, bilimsel olmayan inançlarımızı, bilimsel gerçekler ışığında güncelleyebilir ve geliştirebiliriz. Kişilerin karar vermesi gereken şu: Bilimsel bir gerçeği benimseyecekler mi, yoksa sırt mı çevirecekler? Buna bağlı olarak şahsi inançlarını şekillendirmeleri ve ortadaki çelişkiyi kaldırmaları mümkün. Dinin yoruma açık, daha esnek olan yapısı buna izin veriyor. Bir kısım insan kutsal sayılan kitapların söylediklerini gerçek anlamıyla, yani literal olarak okumaya meyilliler. Çok büyük bir kısım ise bu metinleri bazı dersler vermek için kullanılan metaforlar olarak görüyor. Metaforik yaklaşan kişilerin dinlerini modern bilimsel gerçeklerle örtüştürmeleri çok daha kolay. Tabii ki, tek bir inanç sistemi de yok: teizm, deizm, panteizm... Bunların her biri kendi içinde aşırı geniş bir skalaya sahip. Bu skalanın ne tarafında kaldığınıza bağlı olarak, iç dünyanızda gerekli düzenlemeleri yapmanız da o kadar kolay veya zor oluyor.

Ne yazık ki bilimsel gerçekleri kendi isteklerimiz, arzularımız, inançlarımız çerçevesinde şekillendiremiyoruz. Dolayısıyla evrim gerçeğini değiştirmemiz mümkün değil. Ancak şahsi inançlarımızı ifade biçimimizi değiştirmemiz, bakış açımızı yeniden gözden geçirmemiz, yeni yorumlar geliştirmemiz mümkün. Bu, sadece ülkemizde baskın olan İslam için geçerli olan bir konu değil. Hristiyanlık ya da Yahudilik tarihinde de bu tip kitlesel yorum güncellemeleri görülmüştür. Papa’nın Büyük Patlama ve evrimi kabul etmesine dair haberleri hatırlayın. Sadece din değil, herhangi bir dünya görüşü, varlığını koruyabilmek için modern bilim ışığında kendisini güncellemek zorunda. Bugüne kadar bilime ve gerçeklere savaş açıp da nihayetinde mutlak bir zafer kazanabilen kimse olmadı. Bundan sonra da kimse olmayacak.

7. Evrim Ağacı YouTube kanalı da oldukça ilgi görüyor. Türkçe bilimsel bilgi açığını kapattığınızı düşünüyorum. Neler söylemek istersin?

Evet, gördüğümüz ilgi gerçekten sevindirici. Evrim Ağacı olarak her zaman bir şeylerin önünü açan bir ekip olmaya çalışıyoruz. Sosyal medya, birçoklarının bir alet olarak kullanıp attığı bir yapı. Bizim içinse, bilimi halka yaymak amacımızı başarmamız için vazgeçilmez olan bir araç. Dolayısıyla sosyal medya sistemlerinin dinamikleri çok önemli. Facebook’taki en büyük bilim oluşumlarından biri olan Evrim Ağacı, yavaş yavaş Facebook-harici sosyal medya oluşumlarına kayıyor; çünkü Facebook, maddi kaygıları dolayısıyla sayfaların okurlarına olan erişimini abartılı miktarda kısıtlıyor. Bunun bir sonucu olarak, 2017’nin ortalarında, YouTube’u ana mecra olarak kullanmayı seçtik. O gün bugündür YouTube’dan bizi takip edenlerin sayısı ikiye katlandı. Birçok diğer bilim oluşumu da Evrim Ağacı’nı takip ederek YouTube’a kaymaya başladı.

Ne yazık ki videografi, metin yazımından birkaç yüz kat daha zor bir iş. Birçok kişi aklındakini yazıya dökmekte fena değildir; ancak uygun bir kamera, ses ekipmanı, stüdyo bulmak, bu teknolojik ürünlerin karşısına geçip birkaç dakika boyunca etkili bir konuşma yapabilmek, beceremediğinizde tekrar tekrar çekim yapmak, hatalardan arındırmak, sonra bunu kesip biçerek izlenebilir bir videoya dönüştürmek, bunu sosyal medya hesaplarında yayabilmek... 10 dakikada okunabilecek bir yazıyı yazmak en fazla 1 saat alıyorsa, aynı uzunlukta bir video oluşturmak en az 10 saat alıyor.

Ama ne olursa olsun, görsel medya hızla değer ve önem kazanıyor. demiş atalarımız; ama yazının söz ile aktarılmış hali olan video, çok daha uzun kalıyor. Bu yüzden emeklerimize de değiyor diyebilirim. Yeter ki Türkiye’nin ve ülkemiz insanının kalkınmasına, ilerlemesine, gelişmesine ufacık da olsa katkımız olsun. Biz canımızı dişimize takarak çalışmaya varız.

8. 2 kitabın var. Kitaplarından biraz bahseder misin?

Tabii. Az önce de söylediğim gibi, başlıklı ilk kitabım, gerçekten çok fazla beğenildi. Bu çok sevindirici. Bunu sağlayan şey, sanıyorum ki içeriğinin herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir olması. Her bir bölüm, evrimin farklı bir mekanizmasını veya evrimle doğrudan ilişkili konuları ele alıyor. Ama aynı zamanda her bir bölüm, bir hikaye ile başlıyor. Bu hikayelerin çok sevildiğini ve insanların kendileriyle ilişkilendirebildiğini gördüm; bu çok sevindirici. Bu kitabı çıkarmaya karar verme sebebim şu: Türkiye’deki evrim algısını göz önüne alarak yazılmış hiçbir evrim kitabı bulunmuyordu. Yazılan kitaplar ya yabancı yazarların çevirileri oluyor, ya da çok daha üst düzey okuyucuyu hedef alıyordu. Ben bunu kırmak, ülkemize giriş düzeyinde bir evrim kitabı kazandırmak istedim. Halkımız da müthiş bir destek verdi. Sanıyorum birkaç sene içinde 100.000 satmış olacak bu kitap. Evrime giriş yapmak isteyen herkese tavsiye ediyorum.

İkinci kitabımız olan ise birazcık daha teknik. Kitabımız diyorum, çünkü tek başıma yazdığım bir eser değil. Her biri kendi alanında uzman olan 9 yazar arkadaş ile kaleme aldık. Her bir bölüm, evrimin bir diğer bilim dalı için önemini anlatıyor. Yani gibi düşünenlerin ufkunu genişletmeyi hedefliyor. Çünkü evrim, aklınıza gelebilecek her bilim dalını öyle veya böyle etkiledi; bazılarını baştan yarattı. İşte kitabın her bir bölümünde, bu bilim dallarının evrimi nasıl kullandığından ve evrimsel biyoloji araştırmalarına ne tip katkılar yaptığından bahsediyoruz. Bu bakımdan kitap, sadece Türkiye’de değil, Dünya’da eşi benzeri olmayan bir çalışma. Bence bunun Türkiye’den çıkması çok sevindirici bir gelişme ülkemiz için. Ben bazı bölümlere yazar ve editör olarak katkıda bulundum, geri kalanlarını da düzenledim veya tek başıma kaleme aldım. Çok renkli, çok sesli, çok keyifli ve öğretici bir kitap oldu. Geri bildirimler de bunu doğrular vaziyette. Eğer ki evrimi bayağı tartışmaların ötesinde, akademik düzeye biraz daha yakın olarak öğrenmek isterseniz, bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim.

9. Son sorularımı bence en keyifli olan konuya sakladım. Evrim diye bir kutu oyunu çıkardınız. Nedir bu oyun? Kısaca anlatır mısın?

(Gülüyor) Evet. Bu da çok çılgın bir proje diyebilirim. Ülkemizin en meşhur oyunlarını bilirsiniz: Monopoly, Trivial Pursuit, Tabu... Başka? Bilimi odak edinen, amacı “eğlence”nin ötesine geçerek “bilimi anlatmak” olan hiçbir oyun yoktu. Eşimle birlikte ben de “Yapalım” dedik. Panama Yayınevi de bu tip bir talep ve gerekli altyapı ile bize ulaşınca, ortaya Evrim oyunu çıktı. Olay aslında bundan ibaret. Ayrıca gençlerimize evrimsel biyolojiyi öğretmenin bir masa oyunundan daha iyi yolu olmayacağını düşündük. Çok keyifli bir oyun oldu ve ilk geri bildirimler de bunu doğruluyor. Çok hoş videolar ve fotoğraflar gönderiyor oynayan arkadaşlar. 2-3 saat boyunca rahatlıkla oynayıp, eğlenebileceğiniz bir oyun.

Oyunun genel mantığı, evrimin temel mantığını takip ediyor: Çeşitli soruları başarıyla bilerek, hayatta kalmayı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Bu süreçte erzaklar ve aletler topluyorsunuz. Evrimle ilgili soru kartlarının farklı zorluk seviyeleri ve çeşitleri var. Doğru bilirseniz, sorunun zorluğuna bağlı olarak belirlenmiş sayıda kare ileri gidiyorsunuz. Amaç, 71 kareyi en önce bitirmek. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü yol boyunca çok fazla engel ve doğal felaket var; tıpkı evrim tarihinde olduğu gibi. Bunların hepsinin üstesinden başarıyla gelebilenler, evrimsel sürecin en başarılı bireyleri, yani “Evrim” oyununun kazananları oluyor. Tabii bazı ek kurallar var, bunları oyunun içinde bulmak mümkün.

Oyun 12 yaş ve üzeri için hazırlandı; ancak daha küçük çocuklar da, ebeveynlerinin yardımıyla rahatlıkla oynayabilirler. Umuyorum bu oyun sayesinde evrimle ilgili temelleri öğrenmek mümkün olacak. Kişilerin sorularla boğuşup, en önde bitirme çabası verirken, bir yandan da evrim ve modern bilim üzerine kafa yormasını sağlamak istedik. Bunu eğlenceli bir şekilde yapmak isteyince de, Evrim oyunu doğdu.

Şu anda oldukça deneysel tabii ki bu oyun. Ülkede, hatta sanıyorum Dünya’da bir ilk. Ama oyuncularımızdan gelen geri bildirimler ışığında, çeşitli güncellemeler ve geliştirmeler yaparak ülke genelindeki restoranlara, kafelere, oyun salonlarına yayılacak bir oyun olabilmesini istiyoruz.

10. Evrim oyununu başka oyunlar da takip edecek mi?

Bu oyunu geliştirmek ve olası eksiklerini tamamlamak birincil amacımız şu anda. Gelen geri bildirimler ışığında bazı tespitlerde bulunduk; bunları hayata geçirmeye çalışıyoruz.

Ama bir sonraki basamak olarak, eğer ki bir dijital oyun stüdyosu bizimle işbirliği yapmak isterse, bu oyunu veya bir benzerini bilgisayar platformlarına da aktarmak isteriz. Tabii masa oyunu düzeyinde değil de, belki oynamış olanların bileceği gibi Spore benzeri bir oyun olabilir. Aklımda bazı konseptler var. Doğrudan evrimle ilgili olan oyunlar sıkıcı olabiliyor; çünkü evrim çok yavaş gelişen bir süreç. Bu süreci hızlandırmak isteyen oyun stüdyoları da, ne yazık ki evrimin mantığının altını oyacak adımlar atıyorlar. Mesela aynı karakterin bir türden bir diğerine dönüştüğünü gösteriyorlar; halbuki evrim, bir bireyin ömrü içindeki değişimi değildir; bir türün belli bir popülasyonunun nesiller içindeki değişimidir. Sanıyorum bunun üstesinden gelebilecek; ama aynı zamanda keyifli bir oyun ortaya çıkarabilecek bazı fikirlerim var. Dolayısıyla büyük bir oyun stüdyosu bu yönde bir atılım yapmak isteyecek olursa, ortaya ilginç bir şeyler çıkarabiliriz gibime geliyor.

Ayrıca bu oyuna benzer olan, birkaç masa oyunu projemiz daha var. Bunlar, bu oyuna göre epey büyük projeler ve şu anda planlanma aşamasındalar. O nedenle şimdilik sürpriz olsun – ama ilk olarak size vermiş oldum bu bilgiyi.

11. Ailelere ne öneriyorsun? Çocuklarını bilim ışığında büyütmek isteyen aileler neler yapmalı sence?

Bence ailelerin yapabilecekleri en iyi şey, çocuklarını kitap okumaya teşvik etmeleri, bunun için gerekli ortamı sağlamaları. İnternet ve bilgisayar teknolojileri müthiş güçlü araçlar; ancak sabah akşam oyun oynamak ve sosyal medyada vakit öldürmek amacıyla kullanılırsa, gençlerin hayatlarını heba etmeleri çok olası. Bir insanın yetişkinlikteki algı düzeyini doğrudan belirleyen şey, çocukken okuduğu kitaplar, bu çağlarda üzerine kafa yorduğu konular. En azından benim kendi deneyimim bu yönde.

Ayrıca aileler çocuklarının bilim, din, felsefe, sanat gibi konulardaki sorgulamalarını mutlaka teşvik etmeli. Çocukları fazla veya güya “tehlikeli” sorular sordukları için azarlamamalılar. Kendileri cevapları bilmiyorlarsa, bilen birine yönlendirebilmeliler. Çocukların sorguladıkları konularda, özellikle de şahsi kanaatleri değil de, bilimsel perspektifi yansıtabilen kitaplar almalılar. Çocuklarımıza bilimi, gerçekleri, soru sormayı, araştırma yapmayı, kitap okumayı, saygı çerçevesinde münazara etme kültürünü öğretmek zorundayız. Ne yazık ki aileler kendi doğrularını dikte etmeye çok meyilliler; çünkü işin en kolayı bu. Ancak bir çocuğun kendi araştırmaları ve sorgulaması sonucu, kendi yargılarına varmasını izlemekten daha keyifli bir şey olamaz diye tahmin ediyorum. Elbette hata yapacaklar, eksikleri olacak, tıkanıp kalacaklar. Ancak bir insanı geliştiren, bu zorlu zamanlardan kendi zekalarını kullanarak çıkmaya çalışırken öğrendikleri şeyler. Çocuklarımızı entelektüel birer birey olarak yetiştirmek zorundayız. Ülkemizi ilerletip, aydınlatacak olan yegâne şey bu ve eğitim.

Evrim Ağacı sitesini bu linkten inceleyebilirsiniz.

Gizem Aydoğan

www.gizemaydogan.com

Instagram/gizemaydogan

Yazının devamı...

#GizemSoruo: Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri

Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı'nda hemen her anne babanın elinde Adım Adım baskılı çantaları görünce elbette ben de merak ettim nedir bu Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri diye.

Çağımız çocuklarının her biri çok küçük yaştan itibaren tabletle büyüyor. Bu konuyla ilgili şikayetim yok. Biz tabletleri, akıllı telefonları sonradan tanıdık ama çocuklar bu dünyanın içine doğuyor. Lakin teknoloji bir kenara "oyun oynamak" hala en önemli gelişim aracı. Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleride çocukların yaş grubuna uygun oyunlar içeren setlerden oluşuyor.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri ilgili en fazla bilgiyi alabilmek için de sorularımı projenin fikir öncüsü ve kurucusu Okan Arıkan'a sordum.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri fikir öncüsü ve kurucusu Okan Arıkan kimdir, bize kendinizden bahseder misiniz?

ODTÜ Elektronik Bölümünü bitirdikten sonra Amerika’da MBA yaptım. 6 yıl Amerika’da çalıştıktan sonra 1999 senesinde Türkiye’ye döndüm. 13 senedir de yayıncılık sektöründeyim. 28 ve 7 aylık çocuklarım olduğu için işten kalan tüm zamanımı onlara ayırıyorum. Bu nedenle her ne kadar vakit ayıramasam da spor yapmayı, özellikle tenis oynamayı çok severim. Gelişim açısından çok önemli bulduğum için özellikle biyografi ve tarih kitaplarını okumak için zaman yaratmaya çalışıyorum.

Amerika'da ve Türkiye'de üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra Mikado Yayınları'nı kurma fikri nasıl ortaya çıktı?

Bir seyahatimde Sudoku bulmaca kitabını gördüm ve merak edip çözdüm. Çok beğendiğim için bu kitabı Türkiye’de yayınlamamız gerektiğini düşündüm. Ben ve bir arkadaşım, o dönemde Türkiye’de henüz çok fazla bilinmeyen sudoku bulmacasının algoritmasını çözerek akabinde kitap olarak hazırladık. Yayınladığımız iki Sudoku kitabımız da çok satanlar listesine girdi ve o dönemde “Sudoku Mühendisleri” olarak anılmaya başladık. Kitap sektörüne ilk girişim bu şekilde oldu.

Mikado Yayınları ilk olarak ne tür kitaplara odaklanıyordu? Sudoku kişisel bir tutkunuz mu?

Bahsettiğim gibi öncelikle bulmacalara odaklanmıştık. Kişisel gelişim, roman ve biyografiler de denedik. Ancak sektörde çocuk kitapları ve ebeveynlere rehber niteliğindeki yayınlar konusundaki açığı görünce bu alana odaklanmaya karar verdik.

Sudoku bulmacalarının algoritmasını çözdüğünüz söyleniyor. Bu konudan ve yaptığınız çalışmalardan biraz bahseder misiniz?

Sudoku esasında rakamlardan oluşsa da onlar birer sembol. Tamamen mantık ve sistem üzerine kurulu bir bulmaca çeşidi. Bizim hoşumuza giden bu mantığı çözmek oldu. Bulmacaları hazırlarken sorudan cevaba veya cevaptan soruya gitmek gibi iki yöntem kullanılabiliyor. Biz cevaptan soruya gitmeyi seçtik ve ilk bulmacaları 81 x 81 boyutlarında bir excel sayfası olarak hazırladık. Daha sonra teknikleri de öğrenip program haline getirdik.

Çocuk kitaplarına olan yöneliminiz nasıl ortaya çıktı?

Maalesef toplumumuz kitaplara çok rağbet göstermiyor. Bu da kitapların raf ömrünü kısaltıyor. Nüfusumuz çok genç ve dinamik olmasına rağmen kitap okuma ve satılma oranlarına baktığımızda rakamların çok düşük olduğunu görüyoruz. Biz de mevcut durumu göz önünde bulundurarak nasıl fark yaratabiliriz diye düşündük ve toplumda ebeveyn referans kitaplarına olan ilgiyi fark ettik. Aynı zamanda o dönemde sektörde çocuk kitaplarında da eksiklikler vardı. Zaman içinde bu eksikliklerin çoğu giderildi. Bunun yanı sıra unutmamak gerekir ki her çocuk taklit etmeyi sever bu nedenle ebeveynlerin öncelikle kendilerinin kitap okuması ve çocuklarına bu yönde örnek olmaları gerektiğine inanıyorum.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri'ni anlatır mısınız?

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Seti, çocukların anne ve babalarıyla birlikte aktivite yapabildikleri Türkiye’deki tek eğitim/gelişim seti olma özelliği taşıyor. Günümüzde ebeveynler olarak yoğun ve çok hızlı yaşıyoruz. Bu yoğunluk içinde kendimize vakit ayırmakta zorlandığımız gibi çocuklarımızla da kaliteli zaman geçirmekte zorlanabiliyoruz. Çocuklar doğuştan meraklı ve her daim keşfe açıklar. İlk aylarında dünyayı oyunla keşfettiklerine ve ebeveynlerinin tepkilerinin onlar için çok önemli olduğuna inanıyoruz. Kitap satışları Türkiye’de potansiyele göre çok düşük. Toplumun büyük bir kesimi okumuyor. Bir kesim kendi okumasa da çocukları kitap okusun istiyor. Bu sayede çocuk yayınlarını araştırdık ve hem çocuklara kitap sevgisi aşılayacak, hem gelişimlerini destekleyecek, hem de ebeveyn ile beraber aktivite yapacakları 0-3 yaşta kitap setleri olmadığını gördük. Biz de böyle bir ürünü çok tanınmış bir ekip ile Türkiye’de oluşturarak üretmeye karar verdik.

Adım Adım çocukların zihinsel, dil, motor ve duygusal gelişimine destek olduğu gibi anne ve babaların yanında olarak çocukların gelişim dönemlerini doğru yönetmelerini ve çocuklarına verecekleri eğitimi planlayabilmeleri, birlikte kaliteli zaman geçirmelerine de yardımcı oluyor.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri nasıl hazırlanıyor?

Uzman ve akademisyen kadrolarla çalışarak tüm detaylara dikkat ediyoruz. Psikologlar, pedagoglar, akademisyen ve uzmanlar ile hazırladığımız setlerimiz sayesinde aileler çocuklarının gelişiminde daha etkin bir rol sahibi oluyor. Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri özel aktivite kitapları, aktiviteleri destekleyen oyun malzemeleri, yaratıcılığı ve hayal gücünü birleştiren hikâyeleri, her ay ebeveyne özel makaleler, beslenme bilgileri ve aya özel bir masal gibi materyallerle son derece zengin bir içeriğe sahip.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri yurtdışına açıldı mı?

Planımız önce Avrupa’da, ardından da ABD’de olmak. Kültürel farklara göre uygun setleri geliştirmek için de bu bölgelerdeki yerli uzmanlarla da irtibattayız. Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri’nin Avrupa’da dağıtımına 2-3 ay içinde başlamayı planlıyoruz.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri ile ilgili gelecek hedefleriniz neler?

Tabii ki en önemli hedefimiz daha çok çocuğa ve ebeveyne ulaşmak. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ayrıca Adım Adım’ı global pazarlara sunmak için farklı dillerdeki yeni versiyonlar üzerine çalışıyoruz. Alanımızla ilgili tüm fuarlara katılarak yabancı yayıncılarla yoğun bir iletişim halindeyiz.

Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri haricinde başka projeleriniz var mı?

Adım Adım çok önemli bir set ve onunla birlikte çocuklara kitap sevgisini aşılamak için ebeveynlerin çocuklarına tüm kitapları alabileceği mikadococuk.com adlı web sitemizi açtık. Sitemizi de kendimizi de sürekli geliştiriyoruz. Buradaki ana amacımız çocuklarımızı daha çok kitapla buluşturmak ve zaman içinde yaptığımız etkinliklerle de çocuklara okumayı sevdirmek.

Okan Arıkan'a ve Adım Adım Eğitim ve Gelişim Setleri ekibine oyunu sevdiren bir projeye imza attıkları için teşekkürler. Çocuklar oynadıkça gelişecek ve büyüyecek. Ailelerin çocuklarıyla geçirdiği vakti daha kaliteli hale getirmeyi amaçlayan projelere de her zaman destek vermek gerek.

Gizem Aydoğan

www.gizemaydogan.com

Instagram/gizemaydogan

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.