SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Horlamanın Nedenleri

Selamlar Sevgili Okuyucularım,

Bu hafta sizlere, birçok kişinin yaşadığı "horlama" peobleminden bahsetmek istiyorum.

Hepimiz Bazı Geceler Horlayabiliriz

Hepimiz bazı geceler horlayabiliriz ancak haftanın 7 gecesinin 5'inde horluyorsak ve bu durum sürekli bir hal aldıysa horlama bizim için bir problem olmuş demektir. Bazı kişiler devamlı olarak horlarken, kimilerinde ise bu durum hiç yaşanmayabilir. Gençlik dönemlerinde bu problemle hiç karşılaşmayan kişiler de, ileri yaşlarda horlamaya başlayabilirler.

Horlamanın Nedenleri Nelerdir?

1-) Genetik Yapı: Horlamanın en büyük etkenlerinden biri genetik yapıdır. Genetik olarak bize geçen; çene, geniz, boğaz, boyun ve dil kökü yapılarımızın şekli önemlidir. Bazı kişilerde bu bölgeler doğuştan dar olduğundan, horlamaya yatkınlık zaten mevcuttur.

2-) Kilo Alımı: Horlamayı artıran bir diğer önemli sebep “kilo alımıdır”. Kişiler kilo aldıklarında boyun ve boğaz geçişindeki yapılarda, dilde ve dil kökünde hacim artışı olur. Ayrıca bu bölgelerdeki kasların, gerici etkilerinin kuvveti de azalır. Bu yapılar nefes alma sırasında içeriye doğru kolaylıkla çökerler ve horlamaya neden olurlar.

3-) Yaş Alma: Yaş ilerledikçe de horlama problemi ortaya çıkabilir, ya da mevcut horlama şiddetlenebilir. Çünkü yaşlandıkça bu bahsedilen yapılarda gevşemeler ve boğaz bölgesindeki kasların kuvvetinde azalmalar görülür.

4-) Cinsiyet: Horlamanın erkeklerde daha sık görüldüğü bilinen bir gerçektir. Çünkü kadınların hormonları horlamaya karşı kendilerini bir miktar korur. Ancak kadınlarda menopoz dönemine gelindiğinde bu koruyucu etki ortadan kalkar ve boğaz yapısı horlamaya uygun hale gelir. Kadınlar özellikle kilo alırlarsa horlama problemini hemen hemen erkekler kadar yoğun yaşayabilirler.

5-) Tütün Ürünleri Kullanımı: Horlamayı artıran faktörler arasında sigara ya da nargile gibi tütün ürünleri kullanımı da çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu maddeler, burunda, boğazda ve dil kökünde iltihapsız bir enfeksiyon (inflamasyon) yaratarak şiddetli ödeme yol açar ve bu bölgelerin daralmasına neden olur.

6-) Hormonal Değişimler: Vücutta meydana gelen bazı hormonal değişimler de bu durumu artırabilir. Örneğin Tiroid bezi iyi çalışmayan “hipotiroidi” hastalarında, “şeker” hastalarında, “adet düzensizliği” olan ya da “erken menopoza” girmiş hanımlarda horlamaya yatkınlık artar.

7-) Mide Rahatsızlıkları: Mide rahatsızlığı olan ve şiddetli “Reflü”sü olan kişilerde de, boğaz bölgesinde meydana gelen ödemler nedeniyle horlama görülebilir.

8-) İlaç Kullanımı: Kullanılan ilaçlar da horlamayı artırma etkisine sahiptir. Bazı kas gevşetici ilaçlar, uyku ilaçları ve uyku düzenini değiştiren sinirsel ilaçlar, anti alerjik ilaçlar horlamaya yatkınlık yaratabilir.

9-) Burun Tıkanıklığı: Burun tıkanıklığı da bazı durumlarda horlmaya sebep olabiliyor. Ancak sadece burun tıkanıklığından kaynaklanan horlama problemi, tüm horlama problemlerinin %15-20’si kadarını oluşturur. Yani burnunuzdaki problemi ilaçlarla ya da gerçekleştirilen bir ameliyat ile çözseniz bile horlamanız geçmeyebilir. Hatta bazen burun açıldığı halde, boğazda ya da dil kökündeki problem devam ediyorsa nadiren horlama şiddetinde artma görülebilir.

Peki Neden Sağlık Açısından Çok Önemlidir?

Horlama sorununa gece uykuda nefes kesilmeleri de eşlik ediyorsa, bu aileniz tarafından size söyleniyorsa, sabahları yorgun uyanma, gün içinde uyuma ihtiyacı gibi durumlar hissediyorsanız, sizde ‘tıkayıcı uyku apnesi’ olabilir. Bu durum tehlike arz eder.

Uyku Apnesi Olanlar Daha Kısa Yaşıyor

Uyku Apnesi”nin yapılacak bir uyku testi (polisomnografi) ile kolayca tespit edilebilir. Yapılmış araştırmalar uyku apnesi hastalarının diğer normal kişilerle kıyaslandığında daha kısa bir yaşam süresine sahip olduğunu kanıtlamıştır. Çünkü bu kişiler gündüz uykululuk nedeniyle iş kazaları ve trafik kazalarına daha fazla yatkındır. Bu kişilerde; yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, ritim bozuklukları, damar tıkanıklıkları daha sık gözlenir.

Bunlara bağlı olarak uykuda ani ölüm, kalp krizi, inme ve felç görülme riski daha fazladır. Ayrıca uyku apnesi iş ve aile yaşamında problemlere ve depresyona yol açarak hayatı zorlaştıran bir faktör olabilir. İşte bu yüzden horlamayı uyku apnesinin bir uyarıcısı olarak düşünmek ve ciddiye almak gerekir. Unutmayın her horlayan kişi apne hastası olmayabilir ama her tıkayıcı uyku apne hastası mutlaka horlar.

Olayın şiddetini belirleyin, kilo verin, sigarayı bırakın, bir KBB hekimine ayrıntılı muayene olun. Eğer sizden istenirse uyku testi de dahil bütün testlerinizi yaptırın. Eğer bunları yaparsanız horlama ile ilgili probleminizin çözüldüğünü göreceksiniz.

Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim…

KBB Hastalıkları Uzmanı

Doç. Dr. Ozan Seymen Sezen

WEB SİTESİ

INSTAGRAM

Yazının devamı...

Sonbahar Alerjisine Dikkat!

Merhabalar Sevgili Okuyucularım,

Sonbahar mevsimi, güzelliklerin yanında bazı problemleri de beraberinde getirebilmektedir. Bu dönemde hava sıcaklıklarında yaz mevsimine oranla düşüş yaşanması, salgın yapan virüs enfeksiyonları nedeniyle solunum sistemi alerjilerinin yaşanmasına sebep olabilmektedir.

Peki bu mevsimde yaşanma riski olan alerjilerin belirtileri ve korunmanın yolları nelerdir? Alerjilerin tedavisi mümkün müdür?

İşte bu soruların yanıtlarını sizler için bu köşe yazımda ele almak istedim.

Alerjinin Mevsimi Sonbahar

İçinde bulunduğumuz mevsim olan sonbahar, alerjik sorunların en sık yaşandığı mevsimlerin başında gelmektedir. Bu süreçte hızla yayılan virüsler, grip veya solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olurken, sonbaharda nemli havanın da etkisiyle alerjik sorunlar daha fazla yaşanabiliyor. Küf mantarı, polen ve ev tozu akarı gibi alerjenlere maruz kalma da riski artırıyor.

Soğuk Algınlığı ile Karıştırmayın!

Alerjik duyarlılığı olan kişilerde kendini, hapşırık, burun akıntısı, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı öksürük, göğüste hırıltı, nefes darlığı, boğaz, kulak ve damakta kaşıntı hissi, gözlerde kızarıklık ve sulanma, kronik yorgunluk belirtileri ile gösteren problem yaşam kalitesini oldukça düşüren ve rahatsız edici bir durumdur.

Soğuk algınlığı neticesinde ortaya çıkan belirtiler, alerjik reaksiyonların bulguları ile benzerlik gösterebilir. Çoğu zaman bu iki rahatsızlık birbiriyle karıştırılabilir. Bu nedenle önemsenmeyebilir. Bu iki rahatsızlığın tedavi yöntemleri farklı olduğundan tanının doğru konulması gerekir. Bu durumlarda uzmanlardan mutlaka yardım alınmasını öneriyoruz.

Sonbahar Alerjilerinden Korunmanın Yolları Nelerdir?

Sonbahar alerjisinden korunmak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.

Bulunduğunuz odayı sık sık havalandırın.

Alerjiyi tetikleyebilecek olan tozlara maruz kalmamak için evinizi süpürün ve hijyenik bir ortam sağlayın.

Alerji konusunda hassas bir bünyeye sahipseniz yaşadığınız evde kuş, kedi ve köpek gibi evcil hayvanlar beslemeyin.

Nefes alabilen pamuklu kıyafetler tercih edin.

Sigara kullanmayın ve dumanına maruz kalmamak için içilen ortamda bulunmayın.

Evdeki nem oranına karşı önlemler alın. Evin nemli ve rutubetli olmamasına dikkat edin.

Evde çiçek yetiştiriyorsanız dip kısımlarında küf olmadığına emin olun.

Bunun dışında ellerinizi bol bol yıkayın ve gerekli sıklıkta banyo yapın.

Doktorunuzun Önerilerine Önem Verin

Alerji tedavisi olmaya karar veren hastanın atması gereken ilk adım, bu konuda uzman olan bir doktora gidip problemine doğru tanının konmasını istemesidir.

Doktorunuzun alerji tanısının ardından sizi en doğru şekilde yönlendireceğini bilmelisiniz.

Alerji probleminde tedavi yöntemleri aşı veya çeşitli ilaçlar ile uygulanıyor. Tedavi sürecinde doktorunuzun tavsiyelerine uymalı, sağlıklı beslenmeli ve tedavinin olumlu sonuç vermesi için elinizden geleni yapmalısınız.

Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim…

KBB Hastalıkları Uzmanı
Doç. Dr. Ozan Seymen Sezen

WEB SİTESİ

INSTAGRAM

Yazının devamı...

Serinlerken Dikkat!

Sıcak bir yaz gününden hepinize selamlar,

Yaz aylarında yükselen sıcaklıklarla birlikte su ile temasımız da artıyor. Serinlemek için ise denizler ve havuzlar sıklıkla tercih edilen alanlar oluyor.

sorusunu da beraberinde getiriyor.

Genellikle su, kulak bölgesi için bir sağlık sorunu oluşturmaz. Ancak kulağa kaçan su, kulak bölgesinin iç kısmına temas ederse kulak yapısındaki özellikleri değiştirebilir, iç kısımlarda bulunan mikropların yapısını değiştirerek dış kulak iltihabına yol açabilir.

Kulak Zarında Delik Olanlar Buraya Dikkat!

Daha önceden kulak zarında delik olduğu tespit edilen bireyler daha dikkatli olmalıdır.

Kulak zarı delik olan bireylerin, denize ya da havuza girdiklerinde kulaklarına su kaçırmamaları gerekir çünkü kulağa su kaçması enfeksiyon meydana getirir ve kulak akıntılarına neden olabilir.

Eğer denize ya da havuza girmeyi düşünüyorsanız ve kulak bölgenizde herhangi bir ağrı oluştuysa çok daha dikkatli olmalı ve kulağınıza su kaçırmamalısınız. Havuza ya da denize girmeden önce kulak bölgenizde bir ağrı hissediyorsanız, KBB uzmanı ile görüşmeli ve doktorunuzun tavsiyesine uymalısınız.

Kulak Sağlığı için Nelere Dikkat Edilmeli

Yaz aylarında çok sık duş alıyor, serinlemek için denizi ya da havuzu tercih ediyorsanız, su temasınızdan sonra kulak bölgenizi kurulamanız olası sağlık sorunlarının önüne geçmek için faydalı olacaktır. Serinleme sonrasında kulağımızı kurularken pamuklu çöplerden sakınmalıyız. Yapılacak kurutma, dış kulak iltihaplarından korunmak için fayda sağlayacaktır.

Kulak, burun ve boğaz sağlığı için denize ya da havuza girilen yerlerdeki hijyene de çok dikkat edilmelidir. Temizlik açısından denizler daha güvenilir olabilir ancak temiz olduğundan emin olduğunuz bir havuzu da tercih edebilirsiniz. Aynı zamanda serinlemek için denizi tercih eden bireyler de temiz olmayan suları tercih etmemelidir.

Su Dibine Dalmak Kulağınıza Zarar Verebilir

Su dibine dalındığında, kulak bölgemizde yüksek bir basınç etkisi ile ağrı görülebilir. Su dibine dalma sonrasında kulak bölgesindeki basınç etkisiyle birlikte genzimizden gelen enfeksiyonlar, kulağımıza yansır ve orta kulak enfeksiyonuna neden olabilir.

Basınç değişiklikleri çok ileri aşamalarda ise kulak zarı deliklerine yol açabilir. Bu nedenle havuz ve denizlerde çok derinlere dalmamak sağlığımız için daha faydalı olacaktır.

Mikrobik Maddeler Burnunuz İçin Risk Oluşturabilir

Havuzlarda bulunan kimyasal ve mikrobik maddeler burnumuz için sağlık riski oluşturabilir. Havuzlarda bulunan sağlığı tehdit eden maddeler, burun tıkanıklığına ve akıntılarına neden olabilir. Bu nedenle serinlemek için havuzları tercih eden bireyler, daha dikkatli olmalıdır.

Deniz suyunun ise burnumuz için bir zararı olmadığı gibi faydası da vardır. Tuzlu su, burnumuzun kanallarını açar ve burun içerisindeki salgının dışarı atarak daha rahat hissetmemize imkân verir.

Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim…

KBB Hastalıkları Uzmanı

Doç. Dr. Ozan Seymen Sezen

WEB SİTESİ

INSTAGRAM

Yazının devamı...

Lohusalıkta Estetik

Çocuk sahibi olmuş her kadının bildiği gibi, “lohusalık dönemi” mutluluk veren fakat aynı zamanda da anneyi çok fazla yıpratan bir dönemdir. Lohusalık dönemindeki anneler zor bir dönemden geçtikleri için psikolojik ve bedensel olarak yıpranabiliyorlar. sorusu anneler tarafından sıkça merak edilen konuların başında gelmektedir.

Kadınlarda hamilelik döneminde meydana gelen, hormonal ve bedensel değişimler, lohusalık döneminde gerilemektedir. Emzirme dönemindeki annelerde, bu işlevin sürdürülebilmesi için yeni hormonal değişimler meydana gelir. Hem hormonel değişimler hem de hayatlarına yeni bir bireyin katılması, annelerde pek çok psikolojik değişiklikleri de beraberinde getirir.

Duygusal ve Bedensel Değişimlerin Yatışması Beklenmeli

Yeni bir bebeğe sahip olmanın mutluluğu yanında onun getirdiği sorumluluk, gösterilmesi gereken yoğun ilginin yarattığı yorgunluk, bedensel ve psikolojik olarak anneleri zorlar. Bu dönemde anneler, iyi hissetmek için bazı estetik müdahalelere ihtiyaç duyulabilir. Ancak estetik müdahale için duygusal ve bedensel değişimlerin yatışmasının beklenmesi daha uygun olacaktır.

Lohusalık Döneminde Dolgu Yaptırılabilir

Anneler, bebeklerini emzirmeyi bıraktıysa, duygusal olarak hazır hissediyorlarsa ve herhangi bir sağlık sorunları yoksa tüm estetik yüz müdahaleleri ve ameliyatı yaptırabilirler. Estetik ameliyat ve müdahalelere bakacak olursak yüze hyalüronik asit ile yapılacak dolgu uygulamaları farklılık gösterebilir.

Hyalüronik asit, göz ve cilt sağlığı için önemli olan sıvı şeklinde bir asittir. Cilt yaşlanmasının önüne geçilmesi ve ciltteki kusurları kapatmasından dolayı önemli bir maddedir. Hyalüronik asit, sadece yüze yapılan bölgede kaldığı ve insan vücudunda hali hazırda bulunan bir madde olduğu için emzirme döneminde de yapılabilir.

Uykusuzluk ve Yorgunluk Gözaltlarında Çökmeler Oluşturabilir

Lohusalık döneminde yorgunluk ve uykusuzluk nedeniyle gözaltlarında çökmeler ve koyulaşmaların yarattığı görüntü, kadınlarda yorgun bir ifadeye yol açar ve onları mutsuz eder.

Gözaltına yapılacak ışık dolgusu, bu görüntüyü daha iyi hale getirerek, bu zor dönemlerde kadınların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayabilir. Yine bu dönemde, elmacık, dudak, çene lazonobiyel bölge dediğimiz, burun kenarındaki derin oluklarda, dolgu uygulamasıyla daha güzel bir görünüm verilebilir. Uygulanacak hyalüronik asit, uygulanan yerlerde kaldığından ve kana geçmediğinden size ve bebeğinize bir zararı dokunmaz.

Dudak Dolgusu için Zamana İhtiyacınız Olabilir

Hamilelik döneminde çok kilo aldıysanız ve bu kiloların yüzünüzü çok değiştirdiğini düşünüyorsanız, 3-6 aylık bir sürede kilo verip, yüzünüzün şeklinin eski halini almasını beklemek, elmacık ve yanağa yapılacak dolgular için daha doğru bir karar olabilir. Ayrıca anneler, hamilelik süreçlerinin ardından, hormonal değişiklik geçirirler. Bu hormonal değişiklikler nedeniyle annelerin dudakları olduğundan daha dolgun görünebilir.

Dolayısıyla dudak dolgusu yaptırmak için de yine bir süre beklemek doğru olacaktır. Gözaltlarınızda hamilelikten önce de çökme ve renk değişmeleri varsa ya da lohusalık dönemiyle birlikte yeni oluşmuş ise, gözaltı ışık dolgusu yaptırabilirler.

Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim…

KBB Hastalıkları Uzmanı

Doç. Dr. Ozan Seymen Sezen

WEB SİTESİ

INSTAGRAM

Yazının devamı...

Bir Asırlık Estetik Cerrahi

Hepinize Merhabalar Sevgili Okurlar,

Sizlerin de bildiği gibi günümüzde kişiler, çeşitli yaş grupları ve cinsiyet fark etmeksizin yaygınlaşan estetik cerrahiye başvurmaktadır. Estetik cerrahinin bu kadar fazla tercih edilmesinin en önemli nedeni ise; güzellik algısının daha fazla arzulanır hale gelmesidir.

Tabii ki profesyonel ellerde yapılan estetik cerrahi, bireylerin yaşamlarına pozitif dokunuşlar yapabilmektedir.

Başlangıcının 19. yüzyıla kadar uzandığını söyleyebiliriz.

Estetik cerrahi, ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde ‘kozmetik cerrahi’ adıyla anılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin diğer ülkelere kıyasla modern refah anlayışına biraz daha hızlı geçmesi, halkının estetik cerrahi ile daha erken tanışmasını sağlamıştır. Estetik cerrahinin Türkiye’deki gelişimine baktığımız zaman ise, 1960’lı yılları işaret edebiliriz. Dünyadaki gelişmeler ışığında tıbbi teknolojilerin de ilerlemesiyle birlikte acısız ve enfeksiyonsuz müdahalelerin mümkün olması, cerrahinin tercih edilmesini yaygınlaştırmıştır.

Estetik Cerrahiye İlgi Artıyor

Bakımlı ve genç görünme isteği tüm dünyada artarak devam etmektedir. Teknolojik gelişmeler ve acısız müdahalelerin mümkün olmasıyla birlikte estetik cerrahiye başvuranların sayısı her yıl giderek artmaktadır.

1948'de estetik cerrahi müdahalesi görmüş Amerikalıların sayısı 15.000 civarındayken; 1958'de bu sayı 130.000'lere yükselmiştir. 2001'de yalnızca botoks uygulamalarının sayısı 1.6 milyona ulaşmıştır.

Türkiye’deki veriler analiz edildiğinde de estetik cerrahiye olan ilgilinin arttığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye, 2 milyar doları aşan estetik pazarı hacmiyle dünyanın bu alanda ilk 10 ülkesi arasına girmiş durumdadır.

Doğal ve sağlıklı bir güzellik anlayışı kadınlarda olduğu kadar erkeklerde de ilgi uyandırmaktadır. Estetik cerrahiye başvuran erkeklerin sayısı da gün geçtikçe artmaktadır: 1985 yılında estetik cerrahiye başvuran erkeklerin kadınlara oranı 16/1 iken; 2000’li yıllarda, 5/1 oranına yükselmiştir.

Fotoğraflarınızı Filtrelemenize Gerek Yok

Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, her anını paylaşmaktan büyük keyif alan bireyler için dış görünüşleri çok daha fazla önem kazanmıştır. Dış görünüşlerine farklılık katmak isteyen bireyler filtreleme uygulamalarına başvurabiliyorlar. Ancak bu kalıcı bir çözüm değildir. Kalıcı değişimler, estetik cerrahi sayesinde çok daha sağlıklı ve hızlı sonuçlar vermektedir.

Kalıcı çözümlerin sunulduğu cerrahi müdahalelere bakıldığında, Türkiye’de en çok sırasıyla burun, göğüs ve yüz germe ameliyatlarının yapılmaktadır. Kadınlara yapılan cerrahi müdahalelerin yanı sıra estetik cerrahiye başvuran erkeklerin sayısında da artış yaşanmaktadır. Erkeklerde de tıpkı kadınlar gibi en fazla burun ameliyatını tercih etmektedir.

Sağlıklı ve Acısız Güzelleşmek Mümkün

Estetik cerrahi müdahalelerde; ameliyat öncesi, sırası ve sonrasında acısız bir sürecin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Bireylerin en fazla başvurdukları rinoplasti ameliyatları, 18 yaş ve üstü, sağlık koşullarında problem olmayan her bireyde uygulanabilmektedir.

Burun estetiği operasyonları sonrasında bilinenin aksine ciddi bir ağrı oluşmaz. Ameliyat sonrasını takiben birkaç saat içerisinde sıvı gıdaların tüketimine başlanabilmektedir. Cerrahi müdahalenin sonlandırılmasının ardından, 7. gününe giren hastanın rutin yaşamına dönmesi sağlanabilmektedir. Bireylerin yeni çehrelerine kavuşabilmeleri, konforlu bir şekilde sağlanabilmektedir.

Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim…

KBB Hastalıkları Uzmanı

Doç. Dr. Ozan Seymen Sezen

WEB SİTESİ

INSTAGRAM

Yazının devamı...

Türkiye Estetikte Marka

Türkiye; sağlık alanında uzman doktorları, yüksek standartlara sahip hastaneleri, güvenli tedavi alternatifleri sayesinde sağlık sıralamasında dünyada ilk 10’da yer alıyor. Bununla beraber, başarılı estetik ameliyatlar ile adını dünyaya duyuran Türkiye’ye, yurt dışından hasta akışı da her geçen gün artıyor.

Başarılı Örnekler Turistleri Türkiye’ye Çekiyor

Türkiye, son 15 yılda estetik cerrahi alanında çok büyük gelişmeler kaydetti ve kaydetmeye de devam ediyor. Estetik turizmi alanında da bu gelişmelere bağlı olarak talep artışı yaşanıyor. Türkiye’de uygulama yaptırıp ülkesine dönen kişiler, diğer insanlar için başarılı örnekler teşkil ediyor. Bu durum, Türkiye’ye estetik için gelen hasta sayısının katlanarak artmasına olanak sağlıyor.

Hastalar Memnun Ayrılıyorlar

Çok uzun süredir yüzlerce hastaya çene, dudak, kulak ve en önemlisi burun gibi çeşitli estetik ameliyatları yapan bir cerrah olarak şunu söyleyebilirim ki; Türk meslektaşlarım dünyada adından başarıları ile söz ettiriyor ve estetik konusunda oldukça yetkinler. Özellikle burun estetiği ameliyatlarında yurt dışından gelen hastalar, ülkemizden çok memnun ayrılıyorlar. Bu alanda hekimlerin başarısının ve hastanelerin gelişmişliğinin yanında, göz ardı edemeyeceğimiz konulardan birisi de, Türkiye’nin estetik operasyonlarda sağladığı fiyat avantajıdır. Yurt dışından gelen hastalar, kendi ülkeleri ile kıyasladıklarında Türkiye’deki ameliyat fiyatlarını daha avantajlı görüyorlar. Türkiye’yi sağlık turizmi için tercih eden kişiler aynı zamanda Türkiye‘nin eşsiz turizm değerlerini de yaşama fırsatı buluyorlar.

Türkiye Estetikte İlk 5’te!

Uluslararası Estetik Plastik Cerrahlar Birliği, geçtiğimiz yıllarda dünya genelinde estetik cerrahisine ilişkin araştırma sonucunu açıkladı. Bu araştırmaya göre Türkiye, estetik işlemlerin en fazla yapıldığı ülkeler arasında Avrupa’da ilk 5’te yer alıyor. Aslında bu veriler Türkiye’nin bu alanda ne kadar başarılı ve güçlü olduğunu göstermektedir. Rinoplasti işlemi ise bu estetik işlemlerinin %9,4’ünü oluşturmaktadır.

Başı Almanya’dan Gelen Gurbetçiler Çekiyor

Dünyanın çeşitli yerlerinden burun estetiği için birçok hasta ülkemizi ziyaret etmektedir. En çok hasta aldığımız ülkeleri sayılarına göre sıralamak gerekirse başı gurbetçilerin yaşadığı Almanya çekiyor diyebilirim. Almanya’yı, Arabistan, İran, İngiltere, Bulgaristan, Rusya, Belçika ve Ukrayna ülkeleri takip etmektedir.Ülkemizde yapılan estetik cerrahi faaliyetler uluslararası başarılara dönüştü. Bu durum ülkemize her anlamda katkılar sağlıyor. Bu tablo, biz hekimleri son derece mutlu ediyor.

Yazının devamı...

Yaz Mevsiminde Burun Ameliyatı

Herkese Merhabalar,

Sizlere bugün "Yaz Mevsiminde Gerçekleştirilen Burun Ameliyatları"ndan bahsetmek istiyorum.

Korkuların Nedeni Eskiye Dayanıyor

Toplumda burun estetiği ameliyatlarının yaz mevsiminde yapılmasının sakıncalı olduğuyla ilgili genel bir algı hakim. Bunun nedeni, geçmişte yapılan ameliyatlarda kullanılan malzemeler. Evet geçmiş dönemlerde kullanılan eski, klasik model bandajlar ve burun üzerindeki alçı, yaz mevsimlerinde terlemeyle birlikte hastaya rahatsızlık hissi veriyordu.

Bunun yanında eskiden klima kullanımı bu kadar yaygın da değildi. İşte bu nedenler insanların ameliyat olma zamanlarını, yaz mevsiminden yana kullanmamalarına neden oluyordu.

Fakat artık şartlar çok değişti. Şu anda kullanılan bandajlar rahat nefes alabilen ve mevsim koşullarından etkilenmeyen modern malzemelerdir. Bunun yanında artık hemen her yerde, insanların vakit geçirdikleri alanlarda klimalar bulunmaktadır. Bu nedenle yaz mevsiminde burun ameliyatı olmak sakıncalı değildir.

Yazın Ameliyat Olmanın Avantajları Var

Yapılan tüm bilimsel araştırmalar sonucunda ve yıllarca edindiğimiz tecrübeler sırasında gördük ki, yaz mevsiminde ameliyat olan hastalarda diğer mevsimlerde ameliyat olan hastalara oranla daha fazla kanama, morarma, ödem ve daha çok şişlik yaşanmıyor. Bu nedenle bu ameliyatlar yaz mevsimlerinde de rahatlıkla yapılabilir.

Hatta yaz mevsiminin bazı avantajları vardır. Bu mevsimin ameliyat sonrası iyileşmeyi hızlandırdığı söylenilebilir. Örnek vermek gerekirse;

Ameliyattan 3 hafta kadar sonra hasta denize girebilir. Deniz suyu tuz etkisiyle burun içi yaralarının daha çabuk iyileşmesine katkıda bulunur.

Bunun dışında insanların kış mevsiminde yaşadıkları grip ve nezle gibi rahatsızlıklar burun ameliyatı sonrası iyileşme sürecini negatif yönde etkileyebilir. Kışın burunda yaşanan kuruluk durumu da en çok şikayet edilen konular arasında yer alır. Yazın nemli havada burunda kuruluk minimumda olur, eğer problem yoksa hiç yaşanmaz.

Çalışan kişiler yazın iş yerlerinden yıllık izin almakta ve 18 yaşını aşmış öğrenciler de yaz tatilinde okula ara vermektedirler. İşinden ya da okulundan uzak kalmak istemeyen kişiler, burun ameliyatlarını yaz tatilinde yaptırabilirler.

İşte bu sıraladığım nedenler yaz mevsiminde burun ameliyatı yapılabileceğinin, bir sakıncası bulunmadığının, hatta avantajları olduğunun birer göstergesidir.

Yaz Ameliyatlarında Bunlara Dikkat!

Başarı ile tamamlanan ameliyatın ardından burun belirli bir süre tıkalı kalır, hasta nefes almakta biraz zorlanabilir. Uygulanacak olan tuzlu su ve sık sık yapılan pansumanlar ile bu tıkanıklık düzelecektir.

Dikkat edilmesi gereken diğer bir konu güneşten korunmadır. Ameliyattan sonra minimumda oluşabilecek olan gözaltı şişlik ve morluk bölgelerinin, 2 ay süresince direkt güneş ışığından korumak gerekir. Bu da rahatlıkla uygulanabilecek bir korumadır. Yazın ameliyat olanlara güneş altındayken geniş kenarlı şapka kullanmalarını ve yarım saatte bir gözlerinin alt bölgelerine en az 30 koruma faktörlü güneş kremi uygulamalarını öneriyoruz.

Ameliyatın ardından bir hafta kadar evlerinde istirahat etmeleri yararlarına olacaktır. Bu ortam klimalı yani hafif serin olursa daha iyi olur. Bol tuzlu sularla burunlarını yıkayıp, burun içerisindeki kabuk ve pıhtıları da ara ara temizleyerek daha iyi nefes almayı sağlayabilirler.

Bir hasta, burun ameliyatını hangi mevsimde olursa olsun, 2 ay boyunca güneş gözlüğü kullanmaktan uzak durmalıdır. Ameliyatın ardından burunda var olan yumuşak dokuların, gözlüğün baskısı ile şekil değişikliğine uğramasını önlemek için gözlük kullanmamanızı tavsiye ederiz.

Yazının devamı...

Burun Konkalarının Görevleri

Merhabalar Sevgili Okurlarım,

Sizlere bugün ‘burun konkaları’ndan bahsetmek istiyorum.

Burun, vücudumuzun hava trafiğini sağlayan organıdır. Havayı filtre eder, tozlardan korur, solunan havayı nemlendirir. Burun içinde konka adı verilen, solunan havayı akciğere yönlendiren ve içleri damar ağıyla kaplı olan etler bulunmaktadır. Halk arasında burun eti olarak bilinen konkalar, kaliteli nefes alabilmemizi sağlar.

Konkaların Birçok Görevi Var

Burun etlerinin büyümesinin, akciğere giden temiz havanın kalitesinin düşmesine neden olabilir. Çok fazla görevi bulunan burun etleri, aynı zamanda nefes döngüsünü de sağlayarak akciğerlere temiz havanın gitmesine yardımcı olur. Halk arasında burun eti olarak bilinen konkaların içleri, kan damarı ağı ile kaplıdır. Bulunan ortamın sıcaklığına göre etler şişerler ya da küçülürler. Soğuk havalarda kan damarlarının içi kanla dolar ve solunan soğuk havayı ısıtır. Burun etlerinin şişmesi, kaliteli nefes döngüsünü olumsuz etkiler ve tedavi edilmesi gerekir.

Burun Etleri Neden Şişer?

Burun etleri, burnun sağ ve sol olmak üzere her iki tarafında genel olarak 3’er adet bulunmaktadır. Burun içerisindeki konumlarına göre üst konka, orta konka ve alt konka olarak ifade edilmektedir.

Alt burun etleri (alt konkalar) normal işleyişleri gereği küçülür ya da büyürler. Ancak fazla büyüyerek şişmesi, sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Burun etlerinin şişmesinin, en belirgin etkisi burun tıkanıklıklarıdır. Kısa süreli burun tıkanıklıkları, bir sorun teşkil etmez. Ancak uzun süreli bir burun tıkanıklığı ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Burun etlerinin şişmesinin birçok nedeni olabilir. Sigara dumanı, alerjiler, sinüzitler, sıcaklık değişiklikleri, çevre kirliliği gibi nedenlerden dolayı burun etleri şişebilir. Bunun yanı sıra; sinüzit, burun iltihapları, burun kemik eğriliği gibi nedenler de burun etlerinin şişmesi neden olabilmektedir. Burun eti şişmeleri olan hastalar tedavi edilmezse hayat kaliteleri düşebilir, farklı sağlık sorunlarına neden olabilir.

İlaç Tedavisi ve Konka Cerrahisi

En sık görülen burun eti rahatsızlığı ‘alt konka hipertrofisi’dir. Alt konkadaki büyüme, çoğunlukla doku kaynaklı büyüme ya da kemik büyümesi şeklinde gerçekleşmektedir. Hangi yapıda bir büyümenin gerçekleştiği, tedavi seçimi sürecinde önemlidir.

Burun etlerinin şişmesi neticesinde ilaçlı tedavi uygulanabilmektedir. Ancak ilaçlı tedavi uzun bir süreye yayılmaktadır. Uzun süren ilaç kullanımı birtakım yan etkiler oluşturmaktadır.

İlaç tedavilerinin etkili olmadığı durumlarda cerrahi müdahale tercih edilmektedir. Yapılan müdahalelerle normalden fazla büyüyen burun eti küçültülmektedir.

Konka cerrahisinde başvurulan en etkili yöntemler, radyofrekans, mikrodebrider ve konka plastik teknikleriyle yapılan küçültmedir. Radyofrekans, lokal anestezi ile yapılan günübirlik bir işlemdir. Burun içi uyuşturularak yapılan işlemler kısa sürede ve ağrısız olarak gerçekleşmektedir. Bu uygulamada, tampon kullanılmaz ve hasta sosyal hayatına hızlıca dönebilir. Yapılan müdahale sonucunda burun eti şişer ve burun tıkanıklığı hemen düzelmez. İkinci haftadan itibaren burun içinde kabuklanma görülebilir. Kabuklanma 2-3 hafta sonra düzeldiğinde, burun tıkanıklığı oldukça rahatlar.

Mikrodebrider cerrahisinde genel anestezi gerekebilir. İşlem sonrası burunu tam kapatmayan 2 günlük hafif tamponlar kullanılır. Uygulanan cerrahi müdahaleler sonrasında, burun etlerinde büyümeler, küçültülerek burnun sağlıklı işleyişi tekrar kazandırılmış olur. Konka plastide, konkaya yapılan bir kesi ile içindeki kemik bir miktar küçültülür ve bununla birlikte bir miktar doku da alınır.

Radyofrekans ve mikrodebrider yöntemleri, daha çok burun eti dokusunun çok büyüdüğü durumlarda sonuç alabildiğimiz yöntemlerdir. Eğer konkanın kemiği çok büyükse konka plasti daha etkili olabilir. Ancak kemik büyümesi çok görülen bir problem olmadığından konkaplastiye nadiren gerek duyulur.

Tüm bu uygulamalarda bir hafta süren burun tıkanıklığı ve sonrasında 1 ay süren burun içi kabuklanma olağandır. Tüm cerrahiler sonrasında konkalarda yeniden büyüme oranı çok düşüktür. Genel olarak bahsetmek gerekirse bu oran %5’ten daha azdır. Ancak hastanın konkalarını büyüten; alerji, sigara, çevre kirliliği gibi etkenler devam ettiğinden, zaman zaman tekrar ilaç tedavileriyle bu soruna çözüm getirilebilir.

Radyofrekans tek başına yapılacaksa lokal anestezi ile yapılabilen günübirlik bir işlemdir. Burun içi uyuşturulduktan sonra yapılan işlemler kısa sürede ve ağrısı olarak gerçekleştirilir. Tampon uygulanmaz ve hasta günlük hayatına aynı gün dönebilir.

Bir hafta süren burun tıkanıklığı ve sonrasında bir ay süren burun içi kabuklanma olağandır. Mikrodebrider cerrahisi ise genel anestezi gerektirebilir ve işlem sonrası burunu tam kapatmayan 2 günlük hafif tamponlar uygulanabilir.

Her iki cerrahi sonrasında da konkalarda yeniden büyüme oranı çok düşüktür (%5’den daha az ). Ancak hastanın konkalarını büyüten ana etken (alerji, sigara, çevre kirliliği vs.) Devam ettiğinden zaman zaman tekrar ilaç tedavisi gerekebilir.

Ameliyat Risk Taşıyor mu?

Ameliyat riski yapılan cerrahi yönteme göre değişir. Tamamen uyutularak yapılan işlemde anestezi riski çok nadiren olabilir. Bu risk yaşa ve eşlik eden hastalık olup olmamasına göre değişir. Ameliyat sonrası nadiren kanama olabilir. İyileşme döneminde burun içinde kabuklanma ve kuruluk görülür.

Soğuk Cerrahi ve Radyofrekans

Ameliyat yöntemleri yukarıda sayıldığı gibi soğuk cerrahi ve radyofrekans şeklindedir. Soğuk cerrahide, şişen etler kesilerek çıkarılır ve bununla birlikte bir miktar kemik alınabilir. Bu durum çok sık gözlenmediğinden, bu yöntem de çok sık kullanılmamaktadır. Et büyümesinin çok fazla olduğu burun arka kısmına taşarak büyüdüğü durumlarda, kısmi olarak çıkarma da yapılabilir. Radyofrekans yönteminde büyüyen etin içine yerleştirilen bir elektrotla radyo dalgaları ile ısı verilir. Yaklaşık 70-80 dereceye kadar ısıtılan doku küçültülür.

Ameliyat Sonrası Sprey Kullanımı Önemli

Ameliyattan sonra 4-8 hafta sonunda iyileşme tamamlanır. Bu süre zarfında şiddetli sümkürme yapma kanamaya yol açabilir. Burunda kuruma ve kabuklanma olduğu için nemlendirici spreyler, deniz suyu spreyler iyileşmeye yardımcı olur.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.