SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Erkeklerde Sürekli Yorgunluk ve Vücut Ağrıları, Fibromiyalji

Fibromiyalji ya da yumuşak doku romatizması kadınların hastalığı olarak bilinmekle birlikte erkeklerde de görülebilir. Erkeklerde olduğunda tanı koymak daha da zorlaşır. Yaygın vücut ağrıları, baş ağrıları, hormonal bozukluklar, sabahları yorgun kalkmak, mutsuzluk, enerji düşüklüğü fibromiyaljide çok sık rastlanan şikâyetlerdir. Genellikle bu hastalar genel görünüm olarak iyi görünüz ama kendilerini çok sağlıksız hissederler.

“Sonbahar ve kış aylarında havalar soğuyunca bacak ve ayaklarımda ağrılar oluyordu. U ağrılar normal ağrı gibi değildi. İçin için bir ağrıydı. Tüm bedenimde kesik ağrısı vardı. Sanki çok çok çalışmışımda yorgunluktan bitmişim gibiydim. Azıcık iş yapsam bu hale geliyordum. Akşama yorgunlukla ayaklarım ağrıyordu. Biraz üşütsem, hafif rüzgar alsam daha da kötüleşiyor, ertesi gün zor kalkıyordum.

Ağrılarım uzadıkça sinirlerim bozuldu. En az 6-7 yıldır bu şikâyetlerim vardı. Yaşamımı çok etkiliyordu. Tahlillerde her şey iyi çıkıyordu, doktorlar da ben de anlamıyordum. Vücudumun üstünde 200 kg ağırlık var gibiydi. Romatizma doktoruna gittim, EMG ile sinirlerim ölçüldü hepsi normal çıktı.”

Yukarıda kendisini anlatan 58 yaşındaki erkek hastanın bacaklarda ağırlıklı tüm vücuttaki ağrılarının tümü fibromiyalji ile uyumlu görünüyordu. İncelemeler de bir şey bulunamaması da bu tanıyı destekliyordu. Daha önce tanı konulmamasına rağmen fibromiyaljiye yönelik Gökmen Yaklaşımı tedavisi uygulandı. Önce nöral terapi ile bağ dokusu güçlendirildi ve takiben diş sıkma tedavisi gnatoloji uzmanı tarafından yaptırıldı. Hastanın bacak ağrıları, sabah yorgunluğu, mutsuz ruh hali düzeldi. Yaşam kalitesi belirgin düzeldi.

Fibromiyalji nedeni ve tedavisi olmayan hastalıklar grubuna dahil edilse de nedeni bulunup tedavi edilebilir.

Yazının devamı...

Migren Belirtileri Nelerdir? Migren Ağrısı Nasıl Olur?

Migren deyince akla hemen baş ağrısı gelir ama migren sadece baş ağrısı değildir. Migrende ağrı dışında sistemik ve nörolojik pek çok bulgu vardır. Migrenin belirtileri atağın zirve yaptığı dönemde çok serttir. Atağın başlangıcında daha hafif bulgular vardır.

Migren belirtilerinin temel iki özelliği vardır. Günlük yaşamı sürdürmeyi engelleyecek düzeyde şiddetli ama geçici olmalarıdır. Çok şiddetlidirler ama kalıcı hasar oluşturmazlar. Atak dönemi bittiğinde hiçbir bulgu kalmaz.

Migrenin başlangıcında hafif bir ağrı hissi, başta ağırlık, kendini biraz iyi hissetmeme, bir şeyler yeme isteği, huzursuzluk olabilir. Atak başlayıp, şikâyetler zirve yapınca yaşamı sürdürmek zorlaşır.

Migren baş ağrısı çoğunlukla çok şiddetlidir. Günlük yaşamı sürdüremeyecek düzeyde etkili olur. Genellikle zonklayıcı, oyucu, saplanıcı, sıkıştırıcı bir ağrıdır. Dayanılmaz olan ağrılar tüm başı kaplayabilir ama genellikle yarım olur. Şakak ve göz çevresi en yaygın olduğu yerlerdir. Alın, ense, başın arkası, tüm baş ve tepede de olabilir.

Birçok kişi migren dayanılmaz baş ağrısıdır diye düşünmektedir ama migrende tüm bedeni ilgilendiren bulantı, kusma, ishal, terleme, yorgunluk, halsizlik, çarpıntı, kan basıncının yükselmesi (tansiyon) benzeri şikâyetler de olabilir.

Kişinin ruhsal durumunda değişiklikler olur. Huzursuzluk, sinirlilik, koku, ses, ışık gibi uyaranlara aşırı hassasiyet genel belirtilerdir. Migren atağı sırasında hastanın toleransı çok azalmıştır. En küçük bir ses, kokuya bile tahammül edemez. Bazen o kadar sinirli olur ki her şeye ve herkese sinirlenebilir. Bu dönemlerde çocuklarına bile çok kırıcı olabilir.

Beyinde baş bölgesi damarlarda değişiklik olurken ikinci olarak beynin kanlanması da etkilenir ve beyinle ilişkili nörolojik sorunlar da görülür. Sintilasyon bunlardan en sık rastlananıdır. Sintilasyonda gözün önünde yanıp sönen noktalar, ışıklar, karaltılar sıklıkla olur. Yarım ya da tam görememeye kadar artabilir. Bu durum migren aurası olarak tanımlanır.

Konuşma güçlüğü, uyuşukluktan yarı felce kadar değişen güçsüzlük, dengesizlik, çift görme, baş dönmesi ve nadiren bayılma gibi fokal nörolojik bulgular da gelişebilir.

Migrende çok daha farklı bulgular olabilir. Migrende otonom sinir sistemi altüst olduğu için migren belirtileri kişiye göre ya da ataktan atağa farklılık gösterebilir. Belirtilerin özellikleri özellikle ağrının baştaki yerleşimi bize migrenin kaynağı konusunda önemli ipuçları verir. Bunları iyi değerlendirerek “Gökmen Yaklaşımı” ile migreni tedavi edebilir. Nedenini tedavi edildiği için uzun vadeli ve etkili bir tedavi sağlanabilir.

Yazının devamı...

Gerilim Baş Ağrısı ve Mİgrenin Öyküsü

Sürekli Başı Ağrıyan Genç Kadının Öyküsü:

“Başımda sürekli basınç hissi var. Ne zaman başladı biliyorum. 3 ay önce Cuma akşamı üşüdüm, Pazar ateşim çok yükseldi aynı zamanda regl kanamamdan önceki gündü ve şiddetli başım ağrımaya başladı. Başımın sol tarafı, şakağım şiddetli zonkluyordu. Hastaneye gittim, iğne yaptılar. Migren olduğumu söylediler. Şiddetli ağrım geçti ama sürekli bir ağrı kaldı. Azalıp artıyor ancak hep başımda var.

Şiddetli ağrı sırasında bulantım da oldu. Şiddetli ağrım 4-5 defa daha tekrarladı. Migren ilacına cevap veriyor ama başımdaki sürekli olan ağrı cevap vermiyor. Sürekli olan ağrı arada geçiyor ama biraz moralim bozulsun geri geliyor.

Son ayları çok stresli geçirdim ama şimdi mutluyu, sorunumun olmadığını düşünüyorum. Ağrı neden devam ediyor anlamıyorum.”

Gerilim Baş Ağrısı ve Migren Nasıl Olur?

Gerilim baş ağrısı ve üzerine eklenen migren atakları öyküsü olan genç kadın, sürekli ağrı çekmekten yorulmuştu. Ailesinde migren öyküsü vardı ve ilk olarak acilde konulan tanı doğruydu. Şu anda mutlu olsa da son 3 ay içinde yoğun stresli bir dönem geçirmişti. Böylece yatkınlığı olan migren açığa çıkmıştı.

Hayatını zorlaştıran yaşadığı gerilim baş ağrısıydı. Hastanın aynı zamanda sorulunca ifade ettiği kulakta çınlama, çenesinde ağrı ve biraz baş dönmesi atakları olmuştu. Bu durum son aylarda artan diş sıkması olduğunu da düşündürüyordu.

Stres gerilim baş ağrısında belirgin rol oynar ama doğrudan değil, çoğunlukla diş sıkması ve onun sebep olduğu baş-boyun bölgesi kaslardaki spazm yoluyla etkilidir.

Yazının devamı...

Migren ve Epilepsi Birlikte Olur mu?

Migren ve epilepsi birbiriyle bağlantılı hastalıklar mıdır?

Migrenle epilepsinin ortak özellikleri vardır. Epileptik nöbet bilinç kaybını, çoğunlukla bayılmayı içerir. Doğrudan bayılma ve kasılmalar olabildiği gibi bilinç kaybı öncesi farklı duysal, nörolojik belirtiler de olabilir.

Epilepside bilinç kaybı çoğunlukla vardır ama migrende çok nadiren görülür. Çoğunlukla ağrının şiddetinden bayılma olduğu kabul edilse de bayılmanın otonom sinir sisteminin çalışmasının bozulmasına bağlı olduğu da düşünülebilir.

Bebeklik döneminde bayılmaları olan çocukların ilerleyen yaşlarda migren ataklarının başlaması çocukluk çağı migrende sık rastlanan bir durumdur. Başlangıçtan itibaren bayılmalarla seyreden migren ataklarına çok nadir rastlanır.

Aura terimi, yaklaşık 2000 yıldır bazı epilepsi nöbetlerinden önceki duyusal halüsinasyonları açıklamak için kullanılmıştır. Son yüzyılda ise migrendeki değişimler için kullanılmaktadır. Özellikle auralı migrende beyin kanlanmasının olumsuz etkilenmesiyle görme kaybı, uyuşukluk, güçsüzlük, konuşma güçlüğü gibi nörolojik problemler ortaya çıkar. Jaksonien epilepside ise elden başlayan kasılmalar sırayla ön kola, üst kola, yüze ve dile, sonra da bacağa yayılabilir. Eğer vücudun diğer yarısına geçerse bilinç bozulabilir. Bunun dışında elde ve parmaklarda uyuşma-karıncalanma, yanma ve nadiren ağrı gibi kısa süren belirtiler oluşabilir.

Auralı migren hastalarında elden, kola ve yüze yayılan uyuşma, hissizlikler, bazen de güçsüzlük olur. Jacksonien epilepside de benzer şekilde başlayan epileptik nöbetler olur. Epilepsi beyinden kaynaklı olduğu için beyindeki motor merkezin sırasına göre elden yüze yayılır. Migren aurasında tam sırayı takip etmemesi ayırt edici özelliktir. Ayrıca epileptik nöbetler kısa sürelidir, dakikalar içinde olup biter. Migren aurası ise 15-20 dakika ya da daha uzun sürelidir.

Özellikle auralı migrenin epilepsi ile ortak yönlerinin olması kaçınılmazdır. Epilepsi beyindeki sorunlu alanlardan (bio-elektriksel düzensizlikler) çıkan uyarımların beyin fonksiyonlarını geçici altüst etmesidir. Bir çeşit beyin fırtınasıdır. Migren de bedendeki bio-elektriksel sorunlu alanların etkisiyle otonom sinir sisteminin geçici altüst olmasıdır. Her ikisi için açlık, uykusuzluk, stres, uyaranlara yoğun maruz kalma gibi dış faktörler tetikleyici unsur olabilmektedir.

Ortak özellik genetik olarak sinir sisteminin duyarlılığıdır. Bu duyarlılık epilpeside santral sinir sistemi, migrende otonom sinir sisteminde fırtınalar kopmasının altyapısını oluşturur.

Bu duyarlılığın aynı zamanda bir ayrıcalık olduğunu daha önce belirtmiştik. Birçok bilim adamı, düşünür, sanatçıda ya migren ya da epilepsi bazen her ikisi vardır. Bu hastalıklara sahip olanların sinir sistemlerindeki farklılık üretimlerini de etkilemiştir.

Psikolojik romanın babası Dostoyevsky de inanılmaz bir duygusal coşku ve zamanın durması olarak tanımladığı epileptik nöbetlerinin, yaratıcılık kalitesine yönelik olumlu etkileri olduğunu söylemektedir.

Migrenli:

Charles Darwin, Friedrich Wilhelm Nietzsche, Sigmund Freud, Hildegard von Bingen…

Napoleon, Julius Caesar, Thomas Jefferson…

Vincent van Gogh (epilepsi ve menieride vardı), Pablo Picasso, George Seurat, Claude Monet, Lewis Carroll, Cervantes, Virginia Woolf, Stephen King, Elvis Presley, Elizabeth Taylor, James Cromwell, Whoopi Goldberg, Janet Jackson…

Socrates, Herakles, Aristo, Julius Caesar, Michelangelo, Leonardo da Vinci, Alfred Nobel, Jean-Jacques Rousseau, Blaise Pascal, Newton, Stephen Hawking, Lenin, Molière, Lord Byron, Dante, Dostoyevsky, Agatha Christie, Edgar Allan Poe, Charles Dickens, Niccolo Paganini…

Bu ünlülerin bazılarının migren ya da epilepsileri kesin bazılarında ise olduğu düşünülüyor. Hatta farklı kaynaklarda bazen migrenli bazen de epilepsili olarak adı geçenler var. Benim için önemli olan her iki hastalığın sinir sisteminin farklılığından kaynaklanmasıdır. Bu farklılığın kendi alanlarında öncü olmalarında katkısının olduğunu düşünüyorum. Belki bu öncüler kadar olamayız ancak migrenli olarak farklılığımızı bilmek yaşamımıza önemli bir katkı sağlar.

Yazının devamı...

Huzursuz Bacak Sendromu Nedir? Tedavisi Nasıl Yapılır?

Huzursuz bacak sendromu, hastanın bacaklarında hissettiği uyuşma, karıncalanma, kramp, iğnelenme, yanma benzeri rahatsızlık verici hislere denir. Temel özelliği bacaklardaki bu rahatsızlığın hareketle geçmesi, istirahatle başlamasıdır. Özellikle akşam başlar ve uykuya dalmayı güçleştirir. Ayrıca uzun yolculuklar, toplantılar gibi sürekli oturma getiren durumlarda sıkıntı yaratır. Hasta kalkmak dolaşmak, bacaklarını germek ihtiyacı hisseder.

İstirahat halinde hissedilen bu garip hissi hastalar tam anlatamazlar. Hastalar bu histen ancak bacaklarını hareket ettirerek kurtulurlar. Hareket sonrasında bir müddet rahatlayan hasta, en fazla birkaç dakika sonra tekrar aynı hissi yaşar. Uyuma güçlüğü yarattığı için gece boyunca tam uyku sağlanamaz. Böylece gün içinde uykulu hal, dikkat ve konsantrasyon azlığına sebep olabilir.

Huzursuz bacak sendromu ile %80 oranında beraber olan durum ise Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Sendromudur. Bu hastalarda uykuda sürekli bacaklarda atmalar, hareketler olur. Bu hastaların uyku laboratuvarında yapılan uyku testi (polisomnografi) kayıtlarında sürekli bio-elektriksel olarak uyanmaya sebep olacak şekilde uykuyu engelledikleri görülmektedir.

Daha çok kadınlarda görülür. Yaş ilerledikçe artar. Çocuklarda da görülebilir. Çocuklarda çoğunlukla “büyüme ağrısıdır” diye geçiştirilir. Çoğunlukla tanısı konulmaz. Doktorların çok bilmediği bir sendromdur. Çoğu kişi kendisinde huzursuz bacak olabileceğinin de farkında değildir.

Kansızlıkta, vitamin eksikliğinde, şeker hastası ile kronik böbrek yetmezliği olanlarda daha fazla görülür. Psikiyatride kullanılan ilaçlarla, bazı tansiyon ilaçları ve antihistaminik içeren nezle-alerji ilaçları ile huzursuz bacak semptomlarında artış görülür. Klasik tıp yaklaşımında nedeni bilinmeyen hastalıklar içinde yer almaktadır.

Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi:

Huzursuz bacak sendromunda ilaçlar şikâyetleri baskılar, uykuyu sürdürebilmeyi sağlar. Neden yönelik olan Gökmen Yaklaşımı’nda nedeni tam olarak tespit edilebilmektedir. Tedavide huzursuz bacak sendromunun nedenine yönelik özel nöral terapi uygulandığında şikâyetlerde anlamlı düzelme sağlanabilmektedir. İlaçlar azaltılabilmekte, doğal bir tedavi sağlanabilmektedir.

Yazının devamı...

Anneler Dikkat! Çocuğunuz Ataklar Halinde Kusuyorsa Migren Olabilir

Çocukluk döneminin tekrarlayan kusma atakları migren midir? Tedavisi nasıl yapılır?

Çocuklarda ataklar halinde gelen kusmalarda çocuğunuzun başı ağrımasa bile akla migren gelmelidir. Özellikle kusmalar sağlıklı çocuğunuzda bir gün başlayıp aynı gün bitiyorsa ya da 3 güne kadar sürüp bitiyorsa, atak bittikten sonra çocuğunuz hiç hasta olmamış gibi normale dönüyorsa çocukluk çağı migren olabilir. Anne de migren varsa daha da çok migren yönünde düşünebilirsiniz. Migrenli annelerin çocuklarında migren gelişme olasılığı -%70-75 oranlarında- çok yüksektir.

Çocukluk döneminde baş ağrısı olmadan ortaya çıkan bu tablolar migren ekivalanları başlığı altında toplanmıştır. Birkaç gün süren ard arda kusmalar, periyodik kusma atakları olabilir. Eğer sadece karın ağrısı olursa abdominal migren ya da periyodik karın ağrıları olarak adlandırılır. Periyodik tekrarlar olması, açıklayıcı hiçbir neden bulunamaması, çocukların çevrelerinde hareket ve uyaran istememeleri ortak özellikleridir.

Bu hastalardaki bozucu alan göbek bölgesidir. Bebeklik dönemlerinde kolik, kusmalar, huzursuz ağlama nöbetleriyle, tüm yaşamlarına taşınacak olan kabızlık dikkat çekicidir. Kolikli bebeklerin çoğunluğunda ileri yaşta migren gelişir. Bundan dolayı kolik tablosunu da migren ekivalanı olarak kabul edenler vardır.

10 yaşındaki kusma atakları ile seyreden migrenli kız çocuğunun öyküsü:

Tedavi öncesi: “Kızımın, karnı ağrıyor, midesi bulanıyor. El ve ayakları buz gibi oluyor, ateşi de yükseliyor. Karın ağrısı başladıktan yarım saat kadar sonra fenalaşıyor. Hiç konuşmuyor, sürekli yatıyor. Hiçbir şey yiyip içemiyor. Bir yudum su içse kusuyor. Saç kurutma makinesi ile ısıtmak biraz iyi geliyor. Dört gün sürekli kusuyor. Mecburen serum taktırıyoruz. Dört gün sonra tamamen canlanıyor.

Bebekliğinde 15 gün anne sütü emdikten sonra memeyi reddetti. Sürekli sancılı, ağlayan bir bebekti. Geceleri bile ağlıyordu. Bir yaşına kadar aralıklı kusmaları oldu. Bir yaşından sonra fenalaşarak beş dakika kadar kendinden geçiyordu. Ardından kusuyordu. Üç yaşından sonra ciddi kusma atakları başladı. Yılda 4-5 defa oluyordu. Altı yaşında çocuk nöroloğu gördü ve karın migreni olduğunu söyledi. Epilepside kullanılan ilaca başladı. Atakları yılda bire düştü. Şimdi on yaşında, bu yıl ilaca rağmen iki ayda bir atakları oluyor. Çok çaresiziz. Kızım çok sıkıntı çekiyor.”

Tedavi sonrası: “Doktor, sorunun göbek bölgesinden kaynaklandığını söyleyerek göbek deliği çevresine nöral terapi uyguladı. Tedaviden sonra doktorumuz ilacı yavaş yavaş azaltarak kesti. Sonbahara girerken mutlaka atak olurdu. Bu yıl olmadı. Kızım ‘Kendimi iyileşmiş, mutlu hissediyorum’ diyor. Gerçekten çok değişti. Neşeli, sosyal bir çocuk oldu. Eskiden çok sessiz, içine kapanıktı. Şimdi diğer çocuklar gibi rahat oynuyor, okulda öğretmeni bile fark etti. Derslerinde eskiden de başarılıydı, şimdi daha başarılı, hareketli, mutlu bir çocuk oldu.”

Öykü; Migrene Çözüm Var, kitabından alınmıştır.

Yazının devamı...

Hormonal İlaçlar ve Doğum Kontrol Haplarının Migrene Etkisi

Hormon ilaçlarıyla migren nasıl başlar? Tedavisi nasıl yapılmalıdır?

Kadınlarda aylık döngüde hormonlar değişir. Ayın ortasında yumurtlama olur, hamilelik gerçekleşmezse takiben progesteron hormonu artar. İki hafta yoğun artıştan sonra aniden düşer. Progesteronun düşmesini takiben kırk sekiz saat içinde kanama olur. Bu dönemde östrojen de minimal düzeydedir. Kanama sonrası artışa geçer. Hormonlardaki ani değişimlerin âdet dönemindeki migrenin nedeni olduğu düşünülmüş, hatta hormonal takviye tedavileri denenmiş ama migreni kontrol etmekte başarılı olunamamıştır.

Hormonlardaki keskin değişim migrenin gerçek nedeni değildir. Sadece tetikleyicidir. Hastada hormonal dengesizlik ve migrene yatkınlık varsa migren atağını başlatır. Dışarıdan verilen hormonlar dengeyi yapay olarak daha da bozar. Âdet dönemi migrenini başlatabilir, var olanı artırabilir hatta diğer zamanlara da yayabilir. Bu durum ertesi gün hapı veya geciktirici kullanan migrenli kadınlarda sık görülür. Sadece bir kez kullanılsa bile doğum kontrol hapı da migreni başlatabilir.

Hormonal dengesizlik neredeyse tüm kadınlarda vardır. Olağan kabul edilen bu durum premenstrüel sendrom (PMS) olarak adlandırılmaktadır. PMS, hassaslaşma, alınganlık gösterme, gerginlik, ağlama eğilimi, sinirlilik yanı sıra çökkünlük gibi duygu durumunda dalgalanmalarla yorgunluk hissi, aşırı uyuma eğilimi, çevreye ilginin azalmasıyla dikkat çeker. Göğüslerin dolgunlaşması, hassaslaşması, vücutta ödem ve sıvı tutulumu görülebilir. Bulantı, kusma, kabızlık, ishal, iştah artışı, aşırı susama, alkole tahammülsüzlük, cinsel istek artışı da olabilir. Sivilceler çıkabilir. Nedeni tam olarak açıklanamamaktadır. Aslında bu durum hormonal dengesizliğin göstergesidir. Kadınların olağan hali değildir.

Bu hastaların tedavisinde hormonal dengesizlik mutlaka düzeltilmelidir. Tedavide nöral terapi yanı sıra hipofizi olumsuz etkileyen diş-çene kompleksi bozucu alanları gözden geçirilmelidir. Hastalara da geciktirici, doğum kontrol hapı gibi dışarıdan hormonal ilaçları kullanmaması öğütlenmelidir.

Bu öykü ve bilgiler “Migrene Çözüm Var” kitabından alınmıştır.

Yazının devamı...

Kadınların iki büyük derdi: Migren ve Fibromiyalji

Fibromiyalji ve migren sıklıkla erişkin yaşlardaki kadınlarda görülen hastalıklardır. Her iki hastalık için etkin tedavi olmadığı düşünülür. Özellikle bu hastalıklarda kadınların psikolojik yapıları sorumlu tutulur, yaşadıkları ağrılar anlaşılmayabilir. Kronik ağrı ve kronik depresyon döngüsüne giren kadınlar anlaşılamayabilir. Bu hastalıklar bedenin net-workü olan otonom sinir sisteminden kaynaklanır ve tedavi edilebilir.

Fibromiyaljide yaygın beden ağrılarına %-70-80 oranında baş ağrısı eşlik eder. Farklı fibromiyalji ve migren hasta örnekleri:

Fibromiyalji, migren ve gerilim baş ağrısı olan 32 yaşında, mimar, kadın hasta:

Tipik fibromiyalji bulguları vardı (yaygın ağrılar, yorgunluk, bedende ödem gibi). Fibromiyaljide çoğunlukla görülen migren baş ağrısı yanı sıra son dönemde eklenmiş olan gerilim baş ağrılarında diş sıkmasının rolü büyüktü. Tedavi ile hastanın yaşam enerjisi normale dönmüş, yaygın beden ve baş ağrıları geçmiştir.

Tedavi öncesi: “ Başım, boynum, sırtım her yerim ağrıyor. Sırt ağrım belime hatta kalça etlerime kadar iniyor. 1 aydır boynumu neredeyse oynatamıyorum, sırtımdaki ağrı hiç geçmiyor. Ağrıdan vazgeçtim bu genç yaşta enerjim kalmadı. Hiçbir şey yapacak gücüm yok. Aslında isteğim var ama gücüm yok. Uzun süre rahat oturup çalışamıyorum. Ayakta duramıyorum, sırtım hemen ağrımaya başlıyor. Aslında tüm vücudumda ağrılar var. Hatta yağmur yağacağı zaman yaşlı romatizmalılar gibi bedenim sızlıyor. Tüm bu yakınmalarım 3-4 yıldır var. Baş ağrıları ise lise yıllarından beri var. Daha çok regl öncesi oluyor. Aralarda da aç kalırsam ya da çok stresliysem olabiliyor. Genelde yarım, zonklayıcı migren baş ağrılarım oluyor. Son birkaç yıldır alnımda, tüm başımda ağırlık gibi çok şiddetli olmayan baş ağrılarım da oluyor.”

Tedavi sonrası: “Bu kadar iyileşebileceğimi düşünemiyordum. Fibromiyaljinin tedavisi yok diye ben de kendimi ağrılarımla yaşamaya alıştırmaya çalışıyordum. Ağrısız, yaşıma uygun enerjide yaşamak mümkünmüş. Önce yaşam enerjim dönmeye başladı, beraberinde ağrılarım yavaş yavaş kesildi. Şimdi eski enerjime döndüm. Birçok işe koşturabiliyorum. Yine de yorulmuyorum.”

Fibromiyalji, gerilim baş ağrısı, migren, karpal tünel ve vertigo şikayetleri olan 45 yaşında, kadın, ev hanımı hasta:

Eskiden migren baş ağrıları varken, son yıllarda fibromiyalji, gerilim baş ağrısı ön plana çıkmış. Aynı zamanda vertigo da başlamış.

“Başımda, tüm vücudumda ağrılar var. Fibromiyaljimin olduğunu söylediler. Boyun fıtığım var. Sağ omzum tutuk, sutyenimi bağlayamıyorum. Daha önce sol omzum böyle olmuştu. Kortizonlu iğne yaptılar, azaldı. Şimdi sağ omzum başladı. Sabahları yataktan zor kalkıyorum. Belim, boynum, çenem ağrıyor. Belim bacağıma da vurmaya başladı. Arada baş dönmelerim oluyor. Sağ elim uyuşuyordu. Karpal tünel dediler, sinir sıkışıyormuş. Baş ağrım sürekli var. Çok şiddetli değil, sürekli ağrıyor. Ayda 1-2 defa şiddetli, bulantılı olabiliyor. Eskiden ayda 2-3 defa şiddetli ağrırdı, geçerdi. Şimdi sürekli hale geldi.”

Migren, boyun fıtığı ve fibromiyaljisi olan 38 yaşında, kadın hasta:

Bu hastada migren olsa da ön planda fibromiyalji tablosu hakim. Tüm hayatını yorgunluk, bel-boyun ağrıları etkiliyor. Bu arada boyun fıtığı, omuzda impigment sendromu (omuzda tendinit, donuk omuz) olmuş. Tüm yakınmaları birbiriyle ilişkili görünüyor. Halen baş dönmesinin olmaması tek şansı çünkü bu tablolarda baş dönmesi de fazla görülür.

“Sağ omuz ve kolumun üst tarafında bıçak saplanır gibi ağrım oluyor. Yaklaşık 1,5 yıldır var. Bugün saydım 6. doktorumsunuz. Ümitsiz hale geldim, şiddeti çok fazla, ciyak ciyak bağırıyorum. Oğlumun yanında oluyorum, çok kötü oluyor. Doğa yürüyüşlerini çok seviyorum ancak takiben çok kötü oluyorum. Kulunç ağrım sırtta çok uzun süredir vardı. Ufak ufak geliyordu ve bıçak saplanır gibi ağrıyordu. Takılıp kalıyordum. Ancak 1,5 yıldır çok arttı, her gün veya 2 gün arayla oluyor. Uykudan kaldıracak kadar kötü oluyor. İlaç verdiler, nevralji içinmiş. Biraz işe yaradı, ancak cümleleri toparlayamadım. Kortizon 2 defa iğne yapıldı. İkinciden sonra kolumdaki uyuşukluk arttı, kolum düşüyor. Daha kötü oldum. En son 2 hafta önce fizik tedavi oldum. Sabah- akşam egzersiz yapıyorum. Yine şikâyetler gittikçe artıyor. Artık işimi bırakıyorum. Çalışamıyorum. Doktorlar çok sertleşmiş kas yapınız var. Fibrozitler var dediler. Fibromiyaljimi bende biliyorum artık. Son 1,5 yıl içinde 6 doktor gezdim. MR’larda boyun- bel fıtığı var. Sadece kontrol edelim dediler. Bu ağrıları yapmaz dediler. Ayrıca sağ şakağıma vuran baskı gibi ağrım var. Aynı bıçak gibi ağrılar boynumun önüne doğru son günlerde vurmaya başladı. Ortaokul- lise yıllarında da boynum tutulurdu. Baş ağrım çok olmazdı ancak sağ şakaktan gelen baskı ile başımda ağrılar başladı. İçimi kıyan, bayıltan, uyuşma ve bıçak gibi saplamaları oluyor.”

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.