SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kadınlar Sağlıklı Bir Saça Kavuşmak İçin Nelerden Vazgeçerler?

Sevgili dostlar,

Yeni bilimsel verilere göre artan sayıda kadın saç dökülmesinden şikayetçi.

Son 10 yıl içinde kadınlarda saç kaybı şikayetleri %50 den fazla arttı. Yapılan bir soru cevap çalışmasına göre katılımcılar arasında 18 yaş ve üzeri grupta %40 ; 58 yaş ve üzeri grupta yaklaşık %50 ve 65 yaş üzeri grupta yaklaşık %60 oranlarında saç kaybı belirtileri ve saçlarda incelme şikayetleri görülüyor.

Tüm kadınlar arasında %62’si, saçlarının geçen yıla oranla olumsuz manada değiştiğinden ve sağlığını yitirdiğinden şikayetçi: Değişimi tariflerken belirtilen şikayetler şöyle: katılımcıların %28’i saçlarının eskisi gibi kalın ve kapatıcı olmadığını; %27 saçlarının asla istedikleri gibi görünmediğini; %21 saçların daha kolay kırıldığını ve %20’si fırça, elbise, banyo giderleri ya da yastıklarda daha fazla saç gördüklerini belirtiyor.

Kadınların majör bir çoğunluğu (%78’i), saç boyanması, perma, brezilya fönü gibi kimyasal uygulamalarda veya sık örgü/rasta ve saç uzatma çıtçıt aparatları kullandıklarında bu işlemlerin saç kaybını artırdığını belirtmişler.

Stress ve saç kaybı arasında bir ilişki olmalı çünkü stress yaşayan kadınların %32 sinde saç kayıplarında artış gözlemlenmiş.

Saç kaybı yaşayan kadınların %99’u saçlarının daha sağlıklı, kalın, dolgun, parlak veya uzun görmek istediklerini ve bu saçlarındaki olumlu değişimin kendilerine olan güvenlerini artırdığını belirtmişler.

Saç incelmesi kadınları %81’ine göre görünüşlerini negatif olarak etkilemekte. Şöyleki %55’i kendisini daha yaşlı ; %43’ü daha sağlıksız ve % 32’si de daha az özgüvenli hissediyor.

Fakat kadınlar hayatlarını bu kadar etkileyebilen saç kayıpları hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorlar! Saç kaybı yaşayan kadınların %80’i bu durumu/şikayetini dermatoloji uzmanlarına ya da aile doktorlarına söylemediklerini, hatta kuaförlerine bile dile getirmediklerini belirtmekte.

Kadınlar sağlıklı bir saça kavuşmak için nelerden vazgeçerler? Yapılan bu çalışmaya göre kadınların %75’i daha sağlıklı saçlara kavuşmak için 1 ay boyunca seksden uzak durabileceklerini belirtiyorlar! 65 yaş altı kadınların yarısı ise sağlıklı saç için 1 ay boyunca yemek yemeden durabileceklerini belirtmişler.

Anlayacağınız saç kaybının kadınlar için en az erkeklerde olduğu kadar vahim etkileri var ve işi ciddiye almak gerek …

Yazının devamı...

Labiaplasti: Vajinal Estetik Cerrahi, Dünyada En Hızlı Yayılan Kozmetik Cerrahi Operasyonu

ISAPS (uluslar arası estetik plastik cerrahi derneği) tarafından 106 ülkede 35 000 plastik cerrah arasında yapılan 2017 anket sonuçları yayımlandı .Bu raporlara göre kadınlara en fazla yapılan estetik operasyon meme büyütme. Bunu sırasıyla liposakşın, göz kapağı operasyonları ve burun estetiği izlemekte.Fakat raporun bir başka çarpıcı tarafı şu ki sayıları hızla artan bir kadın popülasyonu tüm dünyada üreme organlarının daha iyi görünmesi için plastik cerrahlara başvuruyor ve bıçak altına yatıyor.

Labioplasti bir tür vajinoplasti oprasyonu. Yani vajen güzelleştirici bir operasyon ve tüm dünyada en hızlı gelişen kozmetik cerrahi işlemi. Bu operasyonunda vajina girişinin her iki yanında, iç tarafta bulunan “küçük dudaklar” , yani büyük dudakların hemen iç kısmında yer alan kalan deri katlantıları boyut olarak küçültülmekte. 2016 yılında, 2015 yılına oranla bu operasyon %45 oranında daha fazla yapıldı. Bunun nedeni kadınların genital bölge dış görünümlerini (vulva) beğenmemeleri. Çoğu kadın iç dudakların, geniş olan dış dudakların ötesine geçmesini ve sarkmasını istemez. Bu görüntü rahatsızlık yaratır. Yaşlanma, doğum ve yaralanmalar nedeniyle böyle istenmeyen durumlar oluştuğunda vajinoplasti operasyonu ile gerekli düzeltmeler yapılabilir.

Bu tür operasyonlara ihtiyaç duyan kadınların bir kısmı da vajen dudaklarındaki sarkma ve asimetri nedeniyle ilişki sırasında ağrı/acıma, dar giysiler giyildiğinde ağrı/acıma, yüzme, spor ve diğer fiziksel aktiviteler sırasında oluşan rahatsızlık, kaşıntı ve mantar enfeksiyonlarına yatkınlık, ilişki sırasında vajen girişinin kapanması gibi şikayetler nedeniyle plastik cerrahlara baş vuruyorlar.

Kadınlarda özgüvenin artması ve vücutla ilgili kaygılarının giderilmesi, seksüel doygunluğu ve verimi de artırıyor.

Yazının devamı...

Saçları boyamak saç kaybına neden olur mu? Gerçek sizin için bir sürpriz olabilir!

Çok çeşitli saç boyaları var ve bunlar saç kılı yapısına penetrasyonları (nüfuz etmeleri) bakımından yarı kalıcı ve kalıcı boyalar olarak sınıflandırılmakta. Yani sınıflandırmada önemli olan, boyanın ne kadar derine işlediği: Saç boyası, saç teli üzerindeki kütikül (kılın dış etmenlere maruz kalan dış katmanı) kısmında kalıp, 10-15 kere şampuanla yıkandıktan sonra geçebilir ya da saç kılı merkezine yani kortexe nüfuz ederek kalıcı olabilir.

Çoğu kez kalıcı boyalarda PH değerini yükseltmek için amonyak kullanılır. Hatta bazı ürünlerde “amonyak içermez” ibareleri olur ama bunun yerine aynı amaçla bir tür alkol olan ethanolamin kullanılır. Bu maddelerin her ikisi de doğal kütikül yağı olan ve saç kılına hidrofobik özellik katan 18 metil ekosoneik asidi, kıldan arındırır, yok eder. Burada önemli olan nokta şu ki kalıcı boyalar, saçta kütikül hasarı yaparak 18 metil ekosoneik asidi (18-MEA) yok eder ve kıl yapısını hidrofilik hale getirir.

Genelde kadınlar saçlarda kullanım süresi daha uzun olduğu için ve orijinal koyu saç rengini daha açtığı için kalıcı boyaları tercih etmekte. Bu boyalar aynı zamanda beyaz ve gri saç tellerinde daha üstün. Boya uygulandıktan sonra zamanla diplerde beyaz saç görülmesinin nedeni boyanın yıkama ile çıkması değil, yeni çıkan saçın beyaz sürgün vermesi. Boyanın saç teli içine işlemesi ve kalıcı olması için bir oksidasyon reaksiyonu gerekli.

Saç boyalarının kanser yaptığına ilişkin görüşler olsa da bu hipotezleri destekleyen tam bir bilimsel araştırma sonucu ortaya koyulamadı. Saçları boyamak hala güvenli ve konforlu bir işlem olsa da uzun süre kalıcı boyalara maruz kalan saçların yapısında oksidatif reaksiyonla kalıcı hasarlar oluşabilir.

Yazının devamı...

Saç dökülmesinin 27 nedeni

1) Genetik nedenler: Erkeklerde ve kadınlarda saç kaybında bir numaralı nedeni genetik yapı! Erkeklerde, saç dökülmesinden sorumlu tutulduğu için kötü testesteron diye bilinen DHT (di hidro testesteron ) hormonu etkisiyle saçlar dökülmekte. Kadınlarda erkeklik hormonları yanı sıra aromataz enzimi de saç dökülmesinden sorumlu.

2)Telogen Effluvium: Kadınlarda saç dökülmesinin en sık 2. sebebi. Bu klinik durumda, normalde tüm kafa derisindeki saçların %10’u dökülme fazındayken, çok daha fazla oranda saç folikülü (%30-50 kadar saç ) dökülme fazına girer ve hızla dökülmeye başlar. Günlük saç kayıp miktarı 200-700 tel arası olabilir .

3)Stres: Günlük yaşam, geçirilen hastalıklar, yoğun iş ve yaşam temposu akut veya kronik saç kaybına neden olabilir. Kadınları genellikle 30-60 yaşları arasında sıkıntıya sokabilen bu durum.Kronik telojen effluviumda (saç kaybı) saç dökülmesi en az 6 ay devam edebilir.

4) Kadın hormonlarında doğum sonrasında değişim ve loğusalık: Hamilelikte saçların yaklaşık %95 kadarı anajen (büyüme, gelişme ) fazına geçer ve saçlar gürleşir, sayısı artar. Doğumdan 3 ay sonrasında kadınların yaklaşık 1/3 ya da yarısı kadarında telojen effluviuma bağlı saçlarda dökülme görülebilir.

5)Saç yolma hastalığı (Trikotillomania): Televizyon seyrederken ya da bir şey okurken saçını çekme/yolma şeklinde görülen bir psikolojik rahatsızlık ve buna bağlı saç kaybı yaşanması olarak tarif edebiliriz. Şiddetli vakalarda ayna karşısında rutin şekilde kişinin saçını, kaşını, sakalını yolması şeklinde de olabilir. Zaman içinde devamlı surette kılın çekilmesi sonucunda o bölgede bir boşalma ve dökülme olur. Uzun süreli trikotillomania, saç , kaş , kirpik ve diğer alanlarda kalıcı kellik bölgeleri oluşturabilir.

6)Polikistik over sendromu: Kadınların üreme çağında yaklaşık %10’unda görülebilen kalıtımsal bir yumurtalık hastalığıdır. Yumurtalıklarda erkek hormonları fazla üretildiğinden vücut ve yüzde kıllanma, seste kalınlaşma, ciltte akne/sivilcelenme ve saç dökülmesi gibi belirtilerle ortaya çıkabilir.

7)Vücut geliştirme için kullanılan anabolik steroid ve hormonlar

8)Kansızlık: Demir eksikliğine bağlı anemilerde saç dökülmeleri görülebilir.

9)Yama şeklinde saç dökülmesi (Alopesi areata): En sık görülen tipi kaşlarda ve saçlı deride görülen, yama tarzında, para şeklinde yuvarlak ya da oval dökülmelerdir. Saçlar 1/3 oranında, 6 ay -1 yıl arasında kendiliğinden çıkarlar. 1/3 oranında kesin kayıp yaşanabilir ve saçlar bir daha çıkmayabilir.

10)İlaç yan etkileri: Saç dökülmesini tetikleyen belli başlı ilaç grupları şunlar :

11) Kanser ve kemoterapi: Saçlarda geçici dökülmelere neden olmakta.

12)Mevsimsel değişiklikler: Bazen mevsim değişimlerinde ve özellikle bahar aylarında saçlarda dökülmeler artabilir ve bu durum akut telogen efflivium olarak görülebilir. Genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden geçer ve düzelir.

13)Beslenme problemleri, ağır diyetler, blumia ve anoreksia nervosa: Yemek yememe ve yemek sonrası kusmalara kadar varabilen beslenme problemleri kişide mineral, vitamin,çinko, selenyum ve esansiyel amino asit eksikliğine bağlı olarak saç dökülmelerine neden olabiliyor.

14)Barsak ve sindirim problemleri (Malabsorbsiyon): Yetersiz besin emilimine bağlı olarak mineral, vitamin,çinko, selenyum ve esansiyel amino asit eksikliği meydana gelebilir ve saç dökülmelerine neden olabilir.

15)Genel anestezi: Genel anestezi sonrasında operasyonu takip eden zaman dilimi içinde saçlarda dökülme olabiliyor.

16)Duygusal durum bozuklukları ve psikolojik stres.

17 )Diabet hastalığı

18 ) Saçlı deri enfeksiyonları: Saçlı deride iltihabi deri hastalıkları ve sivilcelenmeler kalıcı saç kaybına neden olabilir

19)Saçlı deriyi tutan cilt hastalıkları: Sedef hastalığı (Psoriasis), saçlı deride yağlanmaya neden olan seboreik dermatit, pitriasis, morfea, skleroderma, sarkoidoz gibi hastalıklar geçici veya kalıcı saç kaybına yol açabilir.

20) Yüksek dozda vitamin A alımı

21)Saçı gererek bağlamak ve şekillendirmek: Saçları çok sıkı olarak örgü yapmak, mısır örgüsü şeklinde sıkıca şekillendirmek ve gererek arkadan bağlamak, germe kuvvetine bağlı saç köklerini kalıcı harap edebilir ve kalıcı saç kaybına neden olabilir (traction alopecia). Bu tür, saçın üzerinde stres yaratarak zarar veren saç modellerinden kaçınmak gerekli.

22)Tiroid bezi hastalıkları ( Hipo ve hipertroidism) :Saç dökülmesi tiroid bezi bozukluklarının erken belirtilerinden birisi olabilir ve tiroid hormonu tedavisi sonrasında saçlarda dökülme durur.

23) Radyasyon ve zehirlenmelere (talyum ve arsenik gibi) bağlı saç dökülmesi: Zehirlenmeler, “anajen effluvium” denilen çok daha yaygın, ani ve şiddetli bir dökülmeye sebep olabilirler. Gün içinde binlerce saç dökülür ve saçların yaklaşık %80-90 ı kısa zamanda kaybedilebilir. Radyasyon dışındaki diğer sebeplerde saçlar mutlaka geri gelir ve tekrar çıkarlar.

24)Lupus gibi bağ doku ve savunma (bağışıklık) sistemi hastalıkları: Otoimmun hastalıklarda savunma sistemi (bağışıklık sistemi) vücudun kendi sağlıklı hücrelerine zarar verirken pek çok organ ve doku da etkilenir. Saç dökülmeleri de lupusun belirtilerinden birisi olabilir.Kütanöz lupus eritamatosus, liken planoplaris, frontal fibrozan alopesi, folikülitis decalvans, keloid akne, nekrotizan akne… gibi hastalıklarda genellikle saç köküne bağışıklık sistemi saldırısı sonucunda saç kaybı yaşanmakta. Nedeni tam olarak bilinmiyor.

25)İz bırakaran saç kaybı (Skatrisyel alopesi):Deride oluşan yaralanmalara bağlı olarak saç foliküllerinin kalıcı olarak hasar görmesi ve saç kaybıdır.Nedenleri fiziksel ya da kimyasal travmalar (kimyasal madde yaralanmaları, yanık, travma, operasyonlar, böcek ısırması, radyasyon vb) olabilir.

26)Doğuştan saçsızlık: Genetik deri anomalilerine bağlı, doğuştan saç olmaması ve saç kayıpları (aplasia cutis congenita vb…) görülebilir.

27)Menopoz: Menopoza giren kadınların yaklaşık %80’inde saçlarda incelme görülebilir.Hormonal değişiklileri sonucu menopozun başlamasıyla saç dökülmeleri görülebilir ve menopoz sendromlarını düzelten östrojen tedavileriyle dökülmeler azalır ve yok olur.

Yazının devamı...

Genç Ve Ergende Saç Kaybı Nedenleri Nelerdir?

Dünyada milyonlarca genç erkek her gün aynaya bakarak ve saçlarını kontrol ederek ileride kel kalıp kalmayacağını kendi kendine sorguluyor ve saatlerce buna kafa yorabiliyor. Ergenlik çağında saç dökülmesi, gençleri etkileyen önemli bir sağlık problemi.

Gerçek şu ki bizler kabul edilmek, beğenilmek isteyen sosyal canlılarız ve fiziki görünümde oluşabilecek ve bizi normlardan uzaklaştıran herhangi bir negatif etkilenme, genci bunalıma sürükleyebiliyor.Günümüzde saç dökülmesi sadece orta yaşlı erkeklerin değil, 20’li yaşlardaki gençlerin de sorunu haline geldi. Klinik çalışmalar, erkeklerde 25 yaşa kadar ortalama yüzde 25 oranında saç dökülmesine rastlandığını bize göstermekte.

Peki ama gençlerde erken yaşta görülen bu dökülmelerin sebepleri neler?

Son yıllarda çok erken yaşlarda görülmeye başlanan ergen saç dökülmesi/kelliğin başlıca nedenleri arasında genetik, düzensiz ve sağlıksız beslenme, saç bakımı adına yaptırılan uygulamalar ve çevresel faktörler (elektromagnetik ve fiziksel çevre kirliliği) sayılabilir.

İlk ve en önemli sebep tabii ki genetik yapımız. Ergenlikle birlikte genç erkekte hormonal değişimler başlar ve erkeklik hormonları dediğimiz testesteron (androjenik ) hormonların seviyeleri yükselir. Androgen hormonlarının artarak belli miktarlara ulaşmasıyla birlikte, eğer genç erkekte genetik yatkınlık da varsa, saç dökülmeleri başlayabilmekte. Burada kritik olan nokta genetik yatkınlığı olan bireylerde saç köklerinin androgen hormonlarına olan hassasiyeti ve duyarlılığıdır. Şöyle ki testesteron hormonu , dihidrotestesterona (DHT) dönüştüğünde kıl folikülleri üzerinde tesir ederek onların zamanla zayıflamasına, incelmesine yol açar. Kıl foliküllerinin bir kısmı etkisizleşir ve sağlıklı kıllar üretemeyecek ölçüde zayıflar: Bu saç köklerinden çıkan saç kıllar çap ve uzunluk itibariyle giderek daha küçük ve daha açık renkte kıllar haline gelirler (saç minyatürleşmesi). Genç erkekte başlayan dökülme tipini ve şiddetini tam olarak belirlemek olası değil, böyle bir test elimizde yok. Fakat genel olarak 20’li yaşlarda, yani çok erken olarak başlayan genetik saç dökülmelerinde, dökülme miktarı, kelleşme/saç kaybı daha şiddetli olmakta.

Erkek tipi genetik saç dökülmesi problemi olanlar öncelikle saçlarını tararken veya yıkarken dökülen saç miktarında bir artış olduğunu fark edebiliyor. Beyaz ırkta erkeklerin %96’sında, ergenlik sonrasında şakaklarda açılma ve ön saç çizgisinde gerileme görülebilir ve bunu genetik tip saç dökülmesi ile karıştırmamak çok önemli. Fakat tepede seyrekleşme, saçların cılız hale gelmesi, uza(ya)maması ve önden bakıldığında saç derisinin görülebilir bir hal alması bizde genetik nedenli saç kaybını düşündürür. Tepe ve önlerdeki saçlarında incelmesi, minyatürleşmesi ve saçların yeterince hızlı uzayamıyor olması önemli bir gösterge.

Streslere bağlı saç dökülmeleri ergenlik çağında ön planda olabiliyor. Dünya çılgın bir hızla dönüyor ve stresli bir yaşam tarzı içinde akıp gidiyor. Hangi meslek kolunda olursak olalım ki öğrencilik de buna dahil , işlerimizi yetiştiremiyoruz, yapacak çok iş var ve 24 saat bize yeterli gelmiyor. Yapılacak işleri mümkün olduğu kadar hızlı yapmak ve her şeyi yetiştirmeye çalışmak hepimiz üzerine ciddi bir stres yükü getirmekte. Yeni teknoloji ve icatlar hayatı kolaylaştırsa da stresimizi azaltmaktan uzak.Bütün bunların üzerine gençlerin her yaşta ve çeşitte karşılarına çıkan sınav stresleri de ekleniyor. Bu yaşam tarzı tüm sağlığımızı etkilediği gibi bizim bir parçamız olan saç sağlığımızı da tehdit altında bırakıyor.

Ergenlikte hızlı gelişmeye uyum sağlayamayacak şekilde eksik/yetersiz beslenmeler, fast food alışkanlıkları saçların büyümesi için gerekli besinlerin alımını zorlaştırabilir. Alınan fazla kilolardan kurtulmak için yapılan ağır diyetlere bağlı olarak da ortaya çıkabilen vitamin ve mineral eksiklikleri saçlarda dökülmeye yol açabilir.

Kuaförlük hizmeti alacağım ve daha yakışıklı görüneceğim diye saçlarına kimyasal ve ısıl işlemlerin (fön, düzleştirme ,brezilya fönü ,rasta vb) yaptırılması aslında gencin saç kılının fiziksel ve kimyasal yapısını bozar. Saçlarda kırılma, dökülme ve renginde solmaya neden olur. Saçı uzun süre geren ve üzerinde kuvvet uygulayan saç modelleri kalıcı saç kaybına; bazı kalitesiz saç boyaları saç dökülmesi ve cilt kanserine davetiye çıkarabilir.

Günümüz hayatında çevre kirliliği, her yaşta tüm yaşamı ve sağlığımızı olumsuz etkileyen faktörlerden. Aşırı sıcak havalar ve çevre kirliliği saç dökülmesine neden olabilir. Sadece araçların egzos gazlarından çıkan ve havaya yayılan partikül şeklindeki kimyasallar değil, sigara ve yangın/açık ateş dumanından yayılan maddeler de başlıca hava kirleticileridir. Evlerimizde, işyerlerinde ve restoranlarda daha çok sigara dumanından ya da sobadan, açık ateşten kirletici kimyasallar havaya yayılıyor ve cildimize, saçımıza siniyor. Sigara dumanındaki kanserojen maddeler ve ateş dumanındaki karbon saç köklerine hasar verir.

Gençlerin hayatında çok fazla yer ve zaman işgal eden, ellerinden bırakamadıkları bazı elektronik aletler var ki bunlar da saçlara pek faydalı değil. Radyasyon yayan cihazlar, cep telefonları, bilgisayarlar vs. elektromanyetik kirlilik nedeniyle sağlığımızı bozuyor ve saç dökülmelerini tetikleyebiliyor.

Peki gençlerde erken yaşlarda görülen ve ilerleyen saç kayıplarında tedavi ne olmalı?

Ben, muayeneme gelen genç hastada ilk önce onun psikolojisini gözlemlemeye çalışıyorum: Saç dökülmesi onun hayatını ne kadar etkiliyor? Sosyal hayatına sekte vuruyor mu? Genç kendisini yaşlı, bitkin ve stresli bir durumda buluyor mu? Bütün bunları değerlendirdikten sonra uygun bir tedavi metodu seçmeye çalışıyorum. Günlük saç dökülme miktarı çok fazla ve 100-150 telin üzerinde, öbek öbek saç kaybı varsa bunun nedeni araştırılmalı ve saç tellerini kalınlaştıracak ve dökülmeleri azaltacak tedavilere başlamak gerekli. Genetik saç dökülmeleri, alopesi areata hastaları, akut ve kronik telogen effluvium hastalarını farklı ele almak, farklı tedaviler uygulamak gerekli. Bu tedaviler konusunda başka bir yazımda daha detaylı bilgi vereceğim.

Gençlerde saç ekimi için uluslararası saç restorasyon cerrahisi derneği , saç ekim yaşı olarak bize 22-23 yaşı işaret ediyor. Yani en az bu yaşa kadar beklenmeli , sonra saç ekimi planlamasına geçilmeli diyor. Fakat bu yaş sınırı belirli bir kanun ya da biyolojik şart olarak görülmemeli. Benim görüşüm şu: Genç, saç dökülmesi nedeniyle hayatında ciddi bir eksiklik yaşamaktaysa o zaman ben yaşına bakmaksızın saç ekim yapılmasını kendisine öneriyorum. Sonuçta saçları 16-17 yaşında dökülmeye başlamış olan bir genci üniversite kantininde arkadaşlarının arasında “ağabey” durumunda bırakmaktansa saç ekerek onu yaşına döndürmek ve hayatla barıştırmak çok önemli. Yani yirmi iki yaşından önce ciddi saç dökülmesi yaşayan bireyler de saç ekimi yaptırabilir.

Erken yaşta saç ekimi yaptığım hastalarımın özgüvenleri artmış bir şekilde bana yıllar sonra gelip teşekkür etmeleri, yaşadıkları rahatlama ve mutluluk, beni aldığım kararın doğruluğu ve isabeti konusunda destekliyor.

Yazının devamı...

Meme silikon implantlarına bağlı olarak gelişen lenfoma nedir?

Anaplastik büyük hücreli lenfoma (anaplastic large cell lypmhoma=ALCL), nadir bir non-Hodgkin lenfoma tipi. Son yıllarda bazı meme implantları sonrasında bu hastalığın teşhis edildiği bildirilmeye başlandı ve durumda hastaların net bilgilere ihtiyacı olduğunu düşündüm.

Daha çok cilt ve lenf nodlarında olmak üzere tüm organlarda görülebilen iyi huylu, selim bir hastalık. Meme implantlarının etrafında ALCL gelişimi ile ilgili ilk vakalar 2011’de yayınlanmıştı. O zamandan beri tüm dünyada toplam 359 Anaplastik büyük hücreli lenfoma olgusu bildirildi. Meme dokusunda kanser görülme riski ise her 8 kadında 1 ve anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) hastalığının bir meme kanseri olduğu söylenemez, çünkü insidansı çok düşük ve meme dokusu etkilenmiyor. Dünyadaki toplam silikon meme implantı olan kadın sayısı yaklaşık 10-11 milyon olduğu varsayılırsa görülme sıklığının yaklaşık 1/30 000 olduğu söylenebilir. Yani çok düşük bir rakam, riski ve hangi hastalarda bu durumun belirebileceği konusunda kesin konuşmak çok zor.

Bugüne dek görülen tüm anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) vakaları, pürüzlü yüzeyi bulunan (textured dediğimiz) silikon protezlerde rapor edilmiş. Protezin içi sıvı ya da silikon olsun fark etmiyor, yüzey yapısı önemli. Yüzeyi kaygan olan (smooth) hiçbir meme protezinde anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) rapor edilmemiş.

Peki bu hastalığın semptomları neler?

En sık rastlanılan semptom, silikon meme protezi olan memede kalıcı şişlik olması. Şişliğin nedeni meme protezi etrafında, kapsül sınırları içindeki sıvı birikimi. Ayrıca meme dokusu içinde ya da koltukaltında ele gelen yumuşak kitle olabiliyor ve bu bulgular, meme protezi takıldıktan yaklaşık 3-14 yıl sonra (ortalama 8.yılda ) ortaya çıkıyor. Memede şişlik olmasının nedeni protez etrafında sıvı birikmesi.

Teşhis nasıl koyulabiliyor?

En önemli teşhis aracı, meme protezi etrafında, kapsül sınırları içindeki sıvı birikimine ultrasonla bakılması ve sıvıdan bir parça alınarak patolojik olarak test edilmesi. Çünkü anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) sadece meme protezi etrafındaki sıvı içinde görülebilen bir rahatsızlık ve meme dokusuna yayılmıyor. Radyolojik tetkik ve mamografinin teşhiste faydası yok .

Peki ama silikon protez kullanana kadınların tümü, düzenli olarak anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) için takip edilmeli mi?

Tabii ki hayır, meme dokusunda bir anormallik, kalıcı şişlik olmayan kadınların endişe etmelerine ve düzenli olarak ultrason takibinde olmalarına gerek yok.

Anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) nasıl tedavi ediliyor?

Aslında bu hastalığın tedavisi çok kolay: Teşhis edildikten sonra her iki taraftaki meme protezlerinin çıkarılması ve protez etrafında oluşan kapsül dokusunun (meme dokusu ile silikon implant arasında oluşan ve adeta protezi zarflayan , sert vücut zarı) cerrahi olarak tamamen temizlenmesi , %100 tedavi sağlamak için yeterli.

Anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) hastalığı görülen kadınlarda tedavi sonrasında tekrar pürüzsüz yüzeyli , kaygan (smooth ) protezler koyulabiliyor ve meme tekrar dolgun hale getirilebiliyor.

Yazının devamı...

Saç Kıran Sonrası Dökülen Saçlarımız Geri Gelir mi?

Saç Kıran Hastalığı ya da Skatrisyel Alopesi (Skarlı Alopesi) Nedir ?

Saç kıran hastalıklar, nadir görülen ama kalıcı kellik yapabilen, saç köklerini tahrip ederek yerini yara tamir dokusu (skar) ile dolduran çok geniş bir grup hastalığın genel adıdır. Tüm dünyada sağlıklı kadın ve erkeklerde her yaşta görülebilen, bulaşıcı olmayan ve genetik geçiş göstermeyen bir saç dökülmesi türüdür.

Saç kıran hastalıklar 2 türe ayrılıyor: Primer oto immun hastalıklar, (yani vücudun kendi bağışıklık sisteminden kaynaklanan) ve sekonder yani derideki yaralanmalara bağlı saç kayıpları. Primer oto immun saç kıran klinik olarak çok değişken ve tahmin edilemez bir seyir izler. Saç kaybı yıllar içinde, semptom vermeden ve fark edilmeden yavaş ilerleyen tipte olabilir veya saç dökülmesi çok hızlı biçimde haftalar aylar içinde hızlı ve şiddetli şeklinde, ağrı kaşıntı ve yanma eşliğinde olabilir. Oluşan enflamasyon saç köklerini harap eder ve geride yara dokusu bırakır. Etkilenen kafa derisinde kızarıklık, pullanma, artmış veya azalmış renk değişimi, iltihaplı çıbanlar ve irinli sivilcelenme görülebilir.

Değişik Türlerde Skatrisyel Alopesi Var mıdır ?

Evet pek çok türü var. Biz genel olarak saç kıran hastalıkları oto immun hastalıklar ve sonradan yaralanmaya bağlı olmak üzere 2 türe ayırmaktayız. Örneğin kafa derisinde yanığa bağlı, kazaya bağlı ya da geçirilmiş operasyona bağlı iz kalabilir ve buradan saç çıkmaz. İşte biz bunlara 2. Tip sekonder skarlı alopesi ya da saç kıran diyoruz. Bu tip saç kayıpları saç ekimi ile çok başarılı şeklide tedavi edilebiliyor. Primer saç kıran ise daha çok tarif ettiğimiz şekilde vücudumuzun kendi bağışıklık sistemindeki hücrelerin, bilinmeyen bir nedenle saç köklerine saldırması sonucu oluşan saç kıran hastalıklarıdır.Yanı sıra mikroplarla enfeksiyon tablosu da üstüne binebilir.

Saç Kıran Nasıl Teşhis Edilir?

Tabii önemli olan nokta tüm bu bulgular değerlendirilirken, saç uzmanı, patolog ve dermatologların özellikle saç kıran hastalıklarıyla ilgili olmaları ve konu hakkında tecrübe sahibi olmalarıdır.

Öncelikle uygun tedavi etmek için saç kıran türünü belirlememiz gerek. Bunun için deri biopsileri çok önemli bir teşhis aracı. Deriden çok minik bir parça doku çıkarıldıktan sonra patoloji laboratuarlarında mikroskop altında bakılarak saç kökünü hangi tür hücrelerin istila ettiğine bakılmalı.

İkinci olarak derinin muayene edilmesi, kaşıntı, yanma, kızarıklık, ağrı, hassasiyet gibi bulguların bakılarak değerlendirilmesi önemli . Bu semptomlar saç kıran hastalığının aktif olarak devam ettiğini gösterir. Saçlı deride pullanma ve sivilcelenmeler, cerahat akıntılı çıbanlar olabilir. Bazen de bu bulguların hiç biri olmayabiliyor ve sadece deri biopsisi bize hastalığı teşhisinde yardımcı oluyor. Saç dökülmesi şiddetini belirlemek için “saç çekme “ testi , fotoğraflama gibi klinik değerlendirmeler yapılmalı . Çekerek kolayca gelen saç diplerine mikroskop altında bakılarak saçın büyüme fazında mı yoksa dinlenme fazında mı olduğu belirlenmeli . Sivilcelerden kültür alınarak hangi mikropların aktif olarak hastalığı tetiklediği ortaya koyulmalı ki doğru antibiyotiklere başlanabilsin.

Saç Kıran Nasıl Tedavi Edilir?

Bu tür hastalıkların tedavileri oldukça güç, sabır istiyor ve zaman alıyor. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki öncelikle hangi tür bağışıklık hücrelerinin hastalıkta rol oynadığının belirlenmesi ; yani ne tür bir saç kıran hastalığı olduğunun belirlenmesi ve buna göre tedaviye başlanması çok önemli. Bunun için saç kıranda deri istilasında hangi tip hücreler daha baskın, nötrofiller mi, lenfositler mi, yoksa karışık olarak her iki tip hücre de rol oynuyor mu bu belirlenmeli.

Genel olarak tedavi prensiplerine bakıldığında anti enflamatuar ilaçlar dediğimiz türde ilaçlar kullanılarak saç köküne saldıran hücrelerin (ve özellikle de lenfositlerin ) ataklarını azaltmak ya da durdurmak amaçlanmakta. Bu ilaçlar topikal olarak yani deriye sürülerek, deri içine doktor tarafından iğneyle enjekte edilerek yada ağızdan alınan haplar olarak hastaya tatbik edilebiliyor.

Nötrofilik grup dediğimiz daha çok mikropların işe karıştığı ve iltihaplı çıbanlar ve irinli sivilcelenme şeklinde saç kıran hastalıklarda etken mikrobun bulunması ve buna yönelik antibiyotik tedavisi ne başlanması şart. Bunun için akıntılı alanlardan kültür alınması , etken mikrobun bulunması gerekli. Antibiyotikler hem dışarıdan pomad şeklinde hem de ağızdan tablet şeklinde verilebilir. Gerekli görülürse saç kıran alanda deri içine de anti enflamatuarlar enjekte edilebilir.

Saç kıran uzun süren bir rahatsızlık. Tedaviler, semptomların azalmasına ve enflamasyonun gerilemesine dek 6 -12 ay kadar sürebilir. Tedavi, kaşınma, yanma , ağrı , hassasiyet, pullanma /kepeklenme, kızarıklık, sivilcelenme gibi bulgular geçene dek devam etmeli .Fakat bugün kullandığımız tedaviler ne yazık ki altta yana ve süre gelen hastalığı tam olarak durduramıyor , semptomlar gerilese bile saç dökülmesi devam edebiliyor. Zaman içinde klinik olarak hastalıkta geri dönüşler (rekürens) görülebiliyor ve bu durumda tedavi tekrarlanıyor

Eğer saç kıran hastalıkları en az 1-2 yıl içinde tekrar etmiyorsa o zaman saç kıran bölgesindeki onarım için saç ekimi yapılabilir ya da saç dökülen kel kalmış alan cerrahi olarak çıkarılabilir. Bunun tek istisnası “folliculitis decalvans” denilen saçlı deride iltihaplar ve derin çıbanlarla devam eden saç dökülmeleri . Bu durumda tedavi için hastalık seyri sırasında, beklenmeden, cerrahi ile bu hastalıklı deri kısmı çıkarılıp atılabilir ve tedavi sağlanmış olur.

Saç Kıran Sonrası Saçlar Geri Gelir Mi?

Saç kayıpları tahmin edilemez, öngörülemez bir seyir izleyebilir. Bazı vakalarda hastalık seyri yavaş ilerler ve saç kayıp alanını onaracak denli saç kökü sağlam kalabiliyor. Bazı vakalarda ise hastalık seyri çok hızlı ve şiddetli olabiliyor. Fakat tedaviye erken başlanır ve enflamatuar hadise saç köküne kalıcı hasar vermeden önlenebilirse, o zaman saçlar tekrar uzar ve çıkarlar. Bu yüzden erken tanı ve tedavi çok önemli.

Saç folikülleri ya da saç kökleri kalıcı hasar gördüyse saçlarımız bir daha yerine gelmez ve saç dökülen alandan tekrar saç çıkması için yapılacak tek şey saç ekimidir. (Bazı tür saç kıranlarda saç ekimi yapılmamalı çünkü ekilen saçlar da devam eden saç kırandan etkilenip kalıcı hasarla dökülebilir). Saçlı deride kızarıklık, yanma, hassasiyet vs gibi semptomlar ihmal edilir ve tedavi edilemezse kalıcı saç kayıpları görülebiliyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.